Aşırı Hız Ve Saldırganlıktan Kaçının
İNGİLTERE’de “Kraliyet Trafik Kazalarını Önleme Cemiyeti”nin (ROSPA) yol güvenliği bölümü müdür yardımcısı Geoff Large: “Eğer otomobil bugün icat edilmiş olsaydı, kullanımı yasaklanırdı” dedikten sonra: “Sadece ülkemizde yılda 300.000’den fazla kişiyi öldürüp yaralayan bir aracı satmamıza asla izin verilmezdi” diye ekliyor.
Otomobil üreticileri, bu aracın tehlike potansiyelinin büyüklüğünün farkındadırlar. Günümüzde arabaların güvenliğini artırabilmek için artık çok büyük harcamalar yapılmaktadır. Ancak Londra’da yayımlanan Sunday Express Magazine şu uyarıda bulunuyor: “Güveni ön planda tutan sürücüler, şunu bilmektedirler ki, arabayı ve içindekileri korumak, ucuza mal olabilecek bir mesele değildir.” Reklamlarda güven sağlayan önlemler sunulsa da, bir otomobil alıcısını gerçekten ilgilendiren şeyler acaba nelerdir? Genellikle otomobilin kullanıma elverişliliği, yani motor gücü, şekli, görünüşü ve en kısa sürede en yüksek hıza nasıl ulaşabildiği.
Emekli hâkim Richard Spiegel, Almanya’da “kazaların halen en büyük nedeni olan hızın . . . . adeta sürücülerin nörotik bağımlılığından kaynaklandığını” söylüyor ve “otomotiv sanayi reklamları”nın da bu tutkuyu körüklediklerine inanıyor. Bu görüş ülkemiz için de acaba geçerli midir?
Birçok ülkede artan trafik ve bozuk yollar gibi başka etkenler de araba kullanımını riskli kılmaktadır. Brezilya’da ana sorunlardan biri işaretsiz kavşaklardır. Brezil Herald gazetesine göre, “birçok sürücü bu tip durumlarda şaşırmakta, tereddüt etmekte ve kazalara neden olmaktadır.”
Günlerimizde hızı yüksek otomobiller kullanan kimselerin, bu tip tehlikelerle sık sık karşı karşıya oldukları göz önünde tutulursa onların, sorumlu, iyi eğitilmiş ve başkalarını düşünen kimseler olmalarının gerekliliği ortaya çıkar. İsveç’te yayımlanan Trygg i Trafiken? (Trafikte Güvende Misiniz?) adlı yayın şu iddiada bulunmaktadır: “Sürücü belgesi, oy verme hakkından sonra, toplumun bir insana emanet edebileceği en önemli şeydir.”
SALDIRGANLIKTAN KAÇININ
Hız öldürür. Sarhoş şoförler de öldürür. O zaman şöyle diyebilirsiniz: ‘Ben hız tahditlerine uyuyorum ve araba kullanacağım zaman da hiç içki içmiyorum. Araba kullanmanın bir ölüm kalım meselesi olduğunu biliyorum. Peki başka ne yapabilirim?
Bir psikolog olan Zulnara Port Brasil’e göre, “otomobil, insanın hareket yeteneğini artırıyor, yani mesafeleri kendi başına katedebileceğinden çok daha çabuk katetmesini sağlıyor. Ancak asıl hata bu değildir” demektedir. Peki sorun nedir? Zulnara’ya göre sorun, sürücülerin bu gücü kullanış şeklidir.
Le Monde’daki şu haberle hemfikir olacağınıza şüphe yoktur: “Çok yaygın olan bir düşünce tarzı, direksiyonu . . . bir güç sembolü olarak görmenizi sağlamaktadır. . . . . Bir kimse başkalarının akılsızlığına engel olamazsa da, kendi sürüşünü kontrol edebilir.”—İtalik harfler tarafımızdan.
Glasgow Herald’ın, “direksiyon başında artan saldırganlık ve hoşgörüsüzlük” diye adlandırdığı tutum, günümüzde, araba kullanmayı çok zor ve tehlikeli bir duruma getirmiştir. Buna bir de sürücülerin “tehlikeli sollama teknikleriyle güven sınırlarını zorlayarak çarpışmalardan kıl payı kurtulma alışkanlıklarını” da eklersek, yollarda felaketler için gerekli olan her şeyin bir araya getirmiş oluruz. Kanadalı bir polis müdürü olan Ken Cocke şöyle diyor: “İnsanlar, bütün kuralları unutmuş gibi davranıyorlar—ve nedense herkesin acelesi var. Daha saldırgan olmamız gerektiği kanısındayız; artık kimse sırada beklemiyor, herkes öne geçmeye çalışıyor.”
Günlerimizdeki sürücülerin özelliklerinin başında gelen bu saldırgan tutum, pek çok sorun yaratıyor. Rheinischer Merkur’daki bir haberde şöyle deniliyor: “En büyük hata öndeki arabayı çok yakından takip etmektir . . . . pek az sürücü, başkalarının neler hissettiğini anlıyor. Örneğin, hızlı araba kullananlar genellikle motosikletlileri bir tehdit olarak görürler. Kendilerine meydan okunuyormuş gibi bir hisse kapılırlar; kıskançlıktan kaynaklanan bu duygu, kolayca saldırganlığa neden olur.” Bu tutum özellikle öyle yaygındır ki, bir araştırma, “her üç kişiden birinin başka biri tarafından geçildiği zaman mağlup edildiğini hissettiğini, hatta bunu bir hakaret olarak kabul ettiğini” göstermiştir.
EN BÜYÜK ÖNCELİK—GÜVENLİ SÜRMEK!
Amerika Birleşik Devletlerinin karayollarında sürekli artan şiddet, herhalde bu saldırganlığı yansıtıyor. 3 Ağustos 1987 tarihli The Wall Street Journal’da, “Sürücüler Giderek Sertleşiyorlar” başlığı altında şu haber verilmiştir: “Ülke çapında birçok şehirde polis, çoğu küçük kazalar yüzünden karayollarında yapılan tartışmalarda, ufak tefek kavgalarda hatta silahlı çatışmalarda artış gözlemektedir. Bazı olaylarda sürücüler öldürülmüşlerdir.” 6 Ağustos 1987 tarihli The New York Times gazetesinin haberine göre de “haziran ortasından beri, güney Kaliforniya otoyollarındaki şiddet sonucu dört kişi öldürülmüş . . . . 15 kişi de yaralanmıştır.”
Şu gerçek hiç şüphe götürmez: Arabamızı güvenli şekilde sürmek, hem kendimiz, hem de başkalarının yararı açısından bir zorunluktur. İngiltere’nin eski Ulaştırma Bakanlarından John Moore, bir yıl İngiltere’nin karayollarında ölenler için üzüntülerini belirttikten sonra, şu uyarıda bulunmuştu: “Yol güvenliği . . . . yolları kullanan herkes tarafından en büyük öncelik olarak kabul edilmelidir.”
Uygulama açısından olaya yaklaşacak olursak, acaba nasıl güvenli şekilde araba kullanabilirsiniz? Nelere dikkat etmelisiniz? Güvenle araba süren tecrübeli sürücüler, acaba ne gibi tavsiyelerde bulunuyorlar? Bunu izleyen “Güvenle Araba Kullanma Alışkanlığını Geliştirin” makalesi, bu soruları ele alacaktır.