‘Onları Artık Eskisi Gibi Yapmıyorlar’—Yoksa Yapıyorlar Mı?
Son model yeni arabanın sahibi, arabanın yetkili servisinden dönerken, “bilgisayarda bir arıza var” diye hayıflandı. “Bunları kesinlikle artık eskisi gibi yapmıyorlar!” diye devam etti. Karısı da ona katılıp başını salladı ve şunları ekledi: “Bizim arabanın diğerlerinden farklı olduğunu söyleyemem. Hepsi birbirine çok benziyor.”
BEN arabaları onarır ve koleksiyonlarını yaparım, bu yüzden arabası yeni olanlardan sık sık böyle şikâyetler duyarım. Genellikle bu kişilerin çoğu, şimdi kullandıkları arabalar daha güvenilir, daha emniyetli ve kullanması daha kolay olsa bile, geçmişte sahip oldukları belirli bir modele düşkündürler. Acaba onların “56 Ford” için duydukları bu sıcaklık, arabanın gerçek performansından ziyade eski günlerin hoş anılarından kaynaklanıyor olamaz mı?
Eski Araba Koleksiyonu Yapmak
Benim durumumda ise, eski arabaları takdir etmek—yani onarmak ve korumak—onları birer sanat eseri ve imal edildikleri dönem ve ülkelerdeki teknoloji ve zevkin bir ifadesi olarak görmekten kaynaklanıyor.
Eğer aynı model, birçok koleksiyoncu tarafından isteniyorsa ve piyasada az miktarda bulunuyorsa, işte o zaman o arabanın değeri astronomik rakamlara ulaşır. Örneğin, 19 Kasım 1987’de Londra’da (İngiltere) yapılan bir müzayedede, nadir bulunan 1931 model Bugatti Royale marka spor bir araba, 9.900.000 dolardan (60 milyar lira) müşteri buldu!
Fakat başka birçok olayda, bir sanat şaheserinin koleksiyoncu tarafından eve sürüklenişini gören arkadaşları ve komşular bunu genellikle şaşkınlıkla izlemektedirler. Onlar, bu çürümüş ve terk edilmiş enkazın bulunduğu yerde bırakılmasının daha iyi olup olmayacağını merak edebilirler. Koleksiyoncu ise, daha şimdiden arabayı, eski parlak güzelliğine kavuşmuş olarak görür. Gülümseyerek, kendi kendisine şöyle düşünür: ‛Bunları kesinlikle artık eskisi gibi yapmıyorlar.’
Bu Doğru Mu?
Evet, doğru. ‘Arabaları artık eskisi gibi yapmıyorlar.’ Bazı yönlerden bu duruma sevinebiliriz, fakat bazı yönlerden de üzülebiliriz. Birkaç modele bakalım. Örneğin, eski bir Rolls-Royce’un, “Dünyanın En İyi Arabası” ve “Dünyanın En Güvenilir Arabası” diye reklamı yapıldı. Saatte 97 km hıza yaklaşık 24 saniyede çıkabiliyordu ve azami hızı saatte 130 km kadardı. Ağırlığı 2.5 ton gelen bir araç için hiç de fena bir hız değildi! Ama nasıl durdurulurdu? Arabayı imal edenler, vites kutusuna takılan ve özel olarak dizayn edilmiş bir servomekanizmayla, arabanın “fren gücünün korkunç şekilde artırılmış” olmasından dolayı haklı olarak gurur duyuyorlardı. Bu Rolls-Royce’un onarılmış bir örneği hâlâ orijinal performansını gösterebiliyorsa da, bugünün trafik koşullarına uymaz.
Yapıcısı için bir itibar kaynağı olmasına rağmen, bu Rolls-Royce, otomotiv konusunda kendi imalinden sonraki 60 yıllık bilgi ve tecrübe birikiminden yararlanamadı. Bu yüzden bu arabada, hidrolik veya ABSa frenler yoktu. Ayrıca emniyet kemeri, stop lambaları, dönüş sinyalleri, vakum farlar, darbe emici tamponlar ve koltuk başlıkları gibi bugün alıştığımız ve en son teknoloji olarak gördüğümüz, performansı ve güvenliği artıran başka birçok yenilik de yoktu.
Gerçekten En Son Teknoloji Mi?
Günümüzün arabalarında gördüğümüz her cihaz gerçekten yeni birer buluş mudur? Hayır. Arabanızdaki aksesuarların çoğu, çok yıllar önce geliştirilmiştir. Siz bu 1936 model Packard’ı şu özellikleriyle alabilirdiniz: şaseyi sürekli olarak yağlayan şase yağ cihazı; sürücünün, amortisörleri yol şartlarına göre ayarlamasını sağlayan seyir kontrol sistemi; içinden soğutucu akan özel bir kutuda bulunan karter yağının dolaşımını sağlayan ve motor yağının sıcaklığını dengeleyen motor yağı soğutucusu.
1966 model Mustang’da olduğu gibi, 60’lı yılların modellerinde, daha öncekilerde görülmemiş şekilde, değişik tür ve sayıda parça ve aksesuar sunuldu. Makul fiyatlı seri üretim arabalarından sipariş ederken, çeşitli büyüklükteki motorlardan, birçok değişik renklerden ve ayrıca konforlu aksesuar ve performans açısından neredeyse sonsuz sayıdaki seçenekler arasından bir seçim yapmak mümkündü. Birçok durumda, aynı arabanın binek tipi veya üstü açılanı ya da spor tipi alınabilirdi. Belirli bir modelden yüzbinlerce üretilmesine rağmen, eğer dileseydiniz, arabanın tam arzunuza göre donatılmasını isteyebilirdiniz.
Hepsi Birbirine Benziyor!
Bugün arabalar, artık bazı nedenlerden dolayı birbirlerine benzemektedirler. Teknoloji ve ekonominin gerekleri, günümüzde yapılan dizaynları eskiye oranla daha fazla etkilemektedir. Artık arabaların dış görünüşü, mühendislerin hava sürtünme katsayısını ölçtükleri rüzgâr tünellerinde yapılan test sonuçlarından önemli şekilde etkilenmektedir. Daha düşük bir sürtünme katsayısı, yakıt tüketimini azaltıp arabanın yoldaki dengesini artırmaktadır.
Böylece, arabanın son görünüşünü, yol ve hava direnci, atalet ve ağırlık-hacim oranı gibi çeşitli fizik yasaları çok etkilemektedir. Buna bir de güvenlikle ilgili bazı zorunluluklar ve yolcu ihtiyaçları da eklenince, sonuçta ortaya siluetleri birbirine benzeyen bir sürü araba çıkmaktadır. Fakat tabii ki, insanların ‘son moda araba’ kavramı değişebilir ve üreticiler de buna göre gerekli değişiklikleri yapmak zorundadırlar.
İşte bu nedenle, bizler de karışık duygular içinde, ‛artık onları eskisi gibi yapmıyorlar’ diyoruz.
[Dipnot]
a Frenlerin, arabanın tekerleklerini kilitlemesini engelleyen sistem—Antilock Braking System (ABS).
[Sayfa 16, 17’deki resimler]
1929 model Rolls-Royce P1 Faux Cabriolet
1936 model Packard Model 1401
1966 model Mustang GT Fastback