Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g93 Ocak s. 21-24
  • Öğrenme Ana Rahminde Başlar

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Öğrenme Ana Rahminde Başlar
  • Uyanış!—1993
  • Benzer Malzeme
  • Çocuklar Bir Sorumluluk ve Bir Mükâfat
    Mutlu Bir Aile Hayatı
  • Okuyucuların Soruları
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2009
  • Hayat—Tanrı’dan Bir Hediye
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1992
  • İnsan Hayatı Ne Zaman Başlar?
    Uyanış!—1991
Daha Fazla
Uyanış!—1993
g93 Ocak s. 21-24

Öğrenme Ana Rahminde Başlar

ARİSTO’ya göre, yeni doğan bir bebeğin beyni tabula rasa, yani boş bir levhadır. Bu görüş 2000 yılı aşkın bir zamandan sonra bile birçokları için pek fazla değişmemişti. 1895 yılında Pensilvanya Üniversitesinden bir tıp profesörü “bebek doğduğu anda bitkiden çok az daha akıllıdır” diye yazmıştı. Halk arasındaki yaygın düşünüş ise, böyle olmayıp, bebeğin ana rahminde öğrenmeye başladığı ve rahmin dışında geçen olayların farkında olduğu şeklindeydi. Bugün bilim, hem Aristo’nun hem de söz konusu profesörün hatalı, halkın düşünüşünün ise, doğru olduğunu söylemektedir.

Beyin küçücük bir başlangıca sahip olmasına rağmen, gelişmesi tamamlandığında ne kadar hayranlık vericidir! Beynin oluşumu hamileliğin 3. haftasında nöral plaka adındaki ince bir hücre tabakası ile başlar. Nörolog Richard Restak, hamileliğin sonunda bu tabakanın ne duruma geldiğini bize şöyle açıklar: “Önemsiz görünen bir başlangıçtan, evrende bilinen en harika organ gelişecektir.” Gelişme süreci yaklaşık 125.000 hücre ile başlar ve bu hücreler dakikada 250.000’e ulaşan bir hızla çoğalır. Restak şunları ekler: “Sonunda bu hücreler, beynin tüm işlevlerinin temeli olan yaklaşık yüz milyar nöronun oluşmasına dek bölünür.”

Beyin büyüdükçe, nöronlar arasında bağlantılar kurulur. Sinaps olarak adlandırılan bu bağlantılar sekizinci haftada fetüsün beyninin çeşitli işlevlerini üstlenmek üzere çoğalır ve çok geçmeden sayıca milyonları bulur. Aynı zamanda çok beğeni kazanan A Child Is Born adlı kitaba göre bu devre—hamileliğin 2. ayının sonu—“tümüyle gelişmiş bir insanda bulunabilecek her şeyin . . . . yerini bulduğu” zamandır. Artık vücudun tüm uzuvları yerli yerindedir ve o bir embriyon değildir. Fetüsün büyüme ve ayrıntıların mükemmelleşme evresi başlamıştır. Buna rağmen kürtaj taraftarları onun hâlâ canlı olmadığını söylemeye cüret ederler.

Fetüsün ilk hareketleri 7,5 hafta sonra başlar. 13. haftada tad alma tomurcukları işlevlerini görmeye başlar, daha sonra ana rahminde cenini çevreleyen zarın amniyotik sıvısına şeker eklendiğinde fetüsün yutkunma oranı iki misli artar. Ancak tadı kötü olan bir şey eklenirse, fetüs yutkunmalarını aniden azaltır ve hoşnutsuzluğunu ifade etmek için yüzünü buruşturur. 15 ve 16. haftalarda fetüs nefes alabilir, hıçkırabilir, emer, yutkunur, esner, göz hareketleri yapar—ve sonraki haftalarda REM uykusuna dalar. Restak, “rahim içi dünyasında fetüs de belli bir ölçüde duyabilir, görebilir, tad ve koku alabilir, hissedebilir” der. Oysa kürtaj taraftarları bize onun hâlâ canlı bir varlık olmadığı konusunda güvence verirler.

Yeni doğan bir bebek ana rahminde karşılaştığı şeyleri hatırlar—örneğin annesinin kalp atışlarını. Bu sesle uykuya dalar, onunla uyanır, onunla dinlenir ve hatta onun ritmik atışına göre hareket ederdi. Bu ses, kendisine rahatlık ve güven duygusu veren sürekli bir can yoldaşıydı. Araştırmacılar, bu sesin yatıştırıcı etkisini bir doğumevinin bebek odasında gerçekleştirdikleri bir deney ile kanıtladılar. Banda alınmış insan kalp atışlarının sesi dinletilen bebekler daha az ağlıyor ve diğerlerine nazaran daha sağlıklı görünüyorlardı. İlginçtir, “dinletilen rahim içi ve diğer sesler [huysuz bebekleri] sadece rahim içinde bulunan seslere benzer bir seviyede olduğu zaman sakinleştiriyordu.”

Fetüsün beyni sadece rahim içindeki faaliyetlerle ilgilenmekle kalmıyor, fakat aynı zamanda dışarıda olup biten şeyleri de kaydedip, hatırlıyor. Dr. Thomas Verny, “Vivaldi henüz doğmamış bebeklerin en sevdiği bestecilerden biridir” dedi. Dr. Clements’in rapor ettiğine göre, “bir diğeri ise, Mozart’tır. Bu bestecilerin önemli eserlerinden birinin pikaba her konuluşunda, fetüsün kalp atışları istisnasız bir şekilde düzene girer ve tekmelemeleri azalır. .... Diğer taraftan, rock müziğinin her türü çoğu fetüsü çıldırtır.”

Kuzey Carolina Üniversitesinde bir psikolog olan Dr. Anthony DeCasper, bebeğin emme hızına ve basıncına duyarlı, besin vermeyen bir emzik tasarladı. Bununla bebek, emme şekillerini değiştirerek kaydedilmiş sesler arasında duymak istediklerini seçmeyi öğrenir—örneğin, bazı ses ve hikâyeleri. Yeni doğmuş bir bebek, kendisi ile henüz ana rahminde iken kısa, yatıştırıcı sözlerle konuşan babasının sesini, doğduktan bir veya iki saat sonra ayırt edebiliyordu. Bebek bu sesi sadece dinlemek üzere ayırt etmiyor, fakat aynı zamanda bu sese duygusal olarak cevap veriyor ve kendini güvende hissederek ağlamayı kesiyordu. Bebek aynı şekilde annesinin sesini olduğu kadar onun kalp atışlarını da dinlemek üzere ayırt ederdi; rahmin içinde iken, bebek bu her iki sese de alışarak büyümüştür.

DeCasper, diğer bir deneyini yüksek sesle Şapkanın İçindeki Kedi başlıklı çocuk masalını okuyan 16 hamile kadın ile yaptı. Hamileliklerinin son 6,5 haftası boyunca bu hikâyeyi her gün iki kez okudular. Bebekler doğduktan kısa bir süre sonra emme aletine bağlandılar ve onlara Şapkanın İçindeki Kedi ve Kral, Fare ve Peynir adlı iki hikâyenin bant kayıtları dinletildi. Emme tempoları ile bebekler her seferinde ana rahminde iken duydukları Şapkanın İçindeki Kedi hikâyesini dinlemeyi seçtiler. Ana rahminde iken duymadıkları Kral, Fare ve Peynir hikâyesi yerine, tekrar ve tekrar bu hikâyeyi seçtiler. Herhangi bir yaştaki çocuk da aynı şekilde davranır ve yeni bir hikâye duymak yerine, daima en çok sevdiği hikâyeyi tekrar ve tekrar dinlemek ister.

DeCasper şöyle bir sonuca vardı: “Öyle görünüyor ki bebeğin doğumdan önce duydukları, doğduktan sonra dinlemek istedikleri konusundaki tercihlerini etkiliyor.” Bu bulgular hakkında rapor veren Dr. Restak şunları söyledi: “Bebek, rahmin içinde iken öğrenir, annesinin sesini, hatta konuşma şeklini ve okuduğu kitabı bile tanır.” Kendisi şu sonuca varıyor: “Diğer bir deyişle, fetüsler, gerçekten ihtiyaçları olduğu veya kendilerinden bu yeteneklerini kullanabilmeleri beklenildiği zamandan aylar önce henüz rahmin içinde iken işiterek algılama yolu ile öğrenme yeteneğine sahiptirler.”

Bebek ana rahminde iken çok şey öğrenir. Kendisi bilgi almak üzere çok iyi donatılmıştır. Yukarıda bahsi geçenlerin tümü beynin ana rahminde iken bile ne kadar şaşkınlık verici olduğunu gösterir. Orada olduğu süre boyunca nöronlarının gelişimini tümü ile tamamlar. Bir sinir uzmanına göre, “doğumda, yeni dünyaya gelen bir bebeğin beyni ağlar oluşturmak üzere bir daha asla sahip olamayacağı kadar çok nörona sahiptir.” Baştan beri rahimdeki bu yeni canlı, 8 ay boyunca hareket etmeyi, nefes almayı, emmeyi, yutkunmayı, tat almayı, idrarını yapmayı, duymayı, görmeyi, öğrenmeyi ve hatırlamayı mümkün kılan milyarlarca nöronu meydana getirmek ve onların arasındaki milyarlarca bağlantıyı yaratmakla çok meşgul olmuştur. Zekâ sahibi bir insan bu yaratığın yaşamadığını nasıl söyleyebilir?

Mantıklı olarak birçok bilim adamı ve diğer milyonlarca insan, rahimde yaşamın döllenme ile başladığına inanır. Dr. Restak The Mind adlı kitabında şöyle der: “Yaşamımızın gerçek başlangıcı ve en kritik olayı kesinlikle döllenmenin olduğu andır. Çinliler de bu fikirde olduklarını, yaş hesaplamalarını o andan itibaren yapmakla gösterirler; bebek doğduğunda 1 yaşında olarak kabul edilir.”

Bugün birçokları, doğumdan önce bebeklerin birer canlı kişi olarak kabul edilemeyeceğini düşünmek ister, fakat Tanrı’nın Sözü bu görüşte değildir. Eğer bebek kasten düşük yapılarak öldürülürse, Tanrı’nın bu konudaki kanunu şöyledir: “Can yerine can.” Bu, Çıkış 21:22-25’te şöyle vurgulanır: “Ve eğer adamlar kavga edip bir gebe kadına çarparlar, ve onun çocuğu düşerse, ve bir zarar olmazsa, kocasının kendi üzerine tayin edeceği gibi tazmin edecek, ve hâkimler vasıtası ile verecektir. Fakat zarar olursa, o zaman can yerine can [ya da başka bir tercümeye göre “hayat yerine hayat,”] . . . . vereceksin.”

Bebek henüz rahimde iken bile, Yehova tarafından yaşayan bir kişi olarak kabul edilmektedir. Böyle olduğu, zaten bebeğin rahimdeki faaliyetlerinden açıkça anlaşılmaktadır. Bugün bilim, ikinci ayın sonunda, bebeğin vücudunun tüm organlarının mevcut olduğunu ve işlevlerini görmeye başladıklarını, onun hissettiğini, öğrendiğini ve hatırladığını iyi bilmektedir. Yeni doğan bir bebeğin beyni kesinlikle Aristo’nun dediği gibi ‛boş bir levha’ değildir; ne de bebek, Üniversite profesörünün dediği gibi “bitkiden çok az daha” bilgilidir. Onun beyni, herhangi bir zamanda sahip olacağı nöronların tümüne sahiptir ve bunlar, şimdi kendisini çevreleyen yeni görüntü, ses ve duyguları kaydetmek üzere hazırdır. Bebek rahim dışı yaşama hazırdır. Acaba öyle midir?

Anne, rahmindeki bebeğin iyi durumda olabilmesi için çok şeyler yapabilir ya da ona zarar verebilir. Düşünceleri onu iyi ya da kötü şekilde etkileyebilir. Bu, annesi ne düşünürse, fetüsün de onu düşüneceği anlamına gelmez, fakat annenin üzerinde durduğu düşünceler, duyguları oluşturur ve fetüs düşüncelerin doğurduğu bu duygusal durumlardan etkilenir; bunlar güvenlik, huzur ve sükûnet ya da endişe, korku ve öfke olabilir. Daha da kötüsü, plasenta yolu ile anneden fetüse bulaşıcı hastalıklar geçebilir. Bu şekilde, bebekler cinsel yolla geçen hastalıklara, hatta AIDS’e bile yakalanabilirler. Hamilelikleri süresince sigara, marihuana, alkol, morfin, kokain, eroin ve diğer uyuşturucu maddeleri kullanan anneler, uyuşturucu bağımlısı olan, zekâ özürlü, beyinleri hasar görmüş, sakat vücutlu, inme ve felç nöbetleri geçirmeye mahkûm ve başka korkunç hastalıkları olan bebekler meydana getirebilirler.

Rahmin içindeki bebek, bir zamanlar birçoklarının düşündüğü gibi dünyadan o kadar yalıtılmış değildir. Rahmin içinde olduğu süre boyunca sevgi ile beslenebilir ya da zulmün kurbanı olabilir. Rahmi terk ettikten sonra onu ne gibi davranışlar beklemektedir? Bebeğin öğrenmesi rahimde başlar, fakat bu dünyaya geldikten sonra eğitimi ile ilgili tecrübeleri neler olacaktır? Ümit ederiz ki, mutlu evlilikleri olan sevgi dolu anne babalar bunların iyi tecrübeler olmalarını sağlayacaklardır.

[Sayfa 21’deki pasaj]

“Evrende bilinen en harika organ”

[Sayfa 21’deki pasaj]

Sekiz haftanın sonunda vücudun tüm uzuvları yerli yerindedir

[Sayfa 22’deki pasaj]

Zekâ sahibi bir insan bu yaratığın canlı olmadığını nasıl söyleyebilir?

[Sayfa 24’teki pasaj]

Birçok bilim adamı yaşamın döllenme ile başladığına inanır

[Sayfa 23’teki resim]

Sekiz haftanın sonunda bebeğin boyu 4 santimdir ve vücudunun tüm uzuvları yerli yerindedir.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş