Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g94 Ağustos s. 14-16
  • Krakatoa—Felaket Bölgesine Ziyaret

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Krakatoa—Felaket Bölgesine Ziyaret
  • Uyanış!—1994
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Krakatoa’nın Hiddet Dolu Tarihi
  • Hayatın Mahvoluşu
  • Krakatoa’nın Çocuğunu ve Komşularını Ziyaret
  • İnşa Halindeki Adalar
    Uyanış!—1998
  • Hassas Dengeleri Olan Gezegenimizin Geleceği Ne Olacak?
    Uyanış!—1996
  • Avustralya’nın En Kuzeyindeki Adalarda “İyi Haber” Duyuruluyor
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2010
  • Faroe Adaları ve Birbirine Kenetlenmiş Halkı
    Uyanış!—2010
Daha Fazla
Uyanış!—1994
g94 Ağustos s. 14-16

Krakatoa—Felaket Bölgesine Ziyaret

CARITA BEACH çok huzurlu bir yer gibi görünür. Sorunlu bir geçmişe işaret eden hiçbir şey yoktur. Endonezya’nın Cava ve Sumatra adalarını birbirinden ayıran Sunda Boğazında Cava’nın Cakarta kentinin yaklaşık 150 kilometre batısında bulunan, her haliyle sessiz bir dinlenme yeridir. Cakarta’nın kalabalığından ve yoğun trafiğinden çok uzak görünüyor; sakin ve dinlendirici bir atmosferi var. Yerli halka ait evler güvenli bir şekilde tam suyun kenarında duruyor.

Fakat o isim—Carita Beach—çalkantılı bir geçmişle ilgili gizli bir ipucudur. “Carita” Endonezya dilinde “öykü” anlamına gelen bir sözcüktür; yöredeki başka birçok yer gibi, burası da bölgeyi baştan başa kasıp kavuran ve etkisini dünya çapında hissettiren tek bir felaketten kaynaklanan trajik öykülerle dolu bir hazineye sahiptir.

Carita Beach’ten Sunda Boğazının sakin, mavi sularının ötesine bakılırsa, küçük bir adalar grubu görülebilir. Birinden—Anak Krakatoa’dan (Krakatoa’nın Çocuğu)—hâlâ duman tütüyor. Felaketi çağrıştıran bu ismi, 27 Ağustos 1883’te tüm yakın tarihin en büyük patlamasında püskürdükten sonra büyük bir kısmı Sunda Boğazının suları altında kalan öfkeli “babası” Krakatoa Dağından bir anıdır.

Ada takımını ziyaret etmek üzere 17 kişilik grup halinde Carita Beach’ten yola çıktık. 40 kilometrelik bir yolculuk yaparak boğazı geçmek için bir tekne kiraladık. Cava’nın kıyıları arkamızda siste kaybolurken, Krakatoa’nın hiddet dolu geçmişini düşündüm.

Krakatoa’nın Hiddet Dolu Tarihi

Bugün, Krakatoa ismi dört adadan oluşan bir adalar grubuna atfen kullanılmaktadır: Yeni olan Anak Krakatoa ortalarında olmak üzere, Rakata, Panyang ve Sertung. Rakata, uzun bir süre boyunca volkanik faaliyetin merkeziydi. Birkaç yüzyıl önce iki volkanik koni daha yukarıya çıkıp zamanla Rakata ile birleşerek azgın Krakatoa Dağını oluşturunca, Rakata pek çok büyüdü. Anlaşılan bütün bu faaliyet yüzünden ada ıssız kaldı; iyi ki böyle oldu.

1680’de meydana gelen ve bütün bitkilerin sonunu getiren orta şiddette bir püskürme hakkında bazı bilgiler varsa da, 1883 yılına dek Krakatoa yemyeşil tropikal bitkilerle dolup taşıyordu. Fakat 20 Mayıs 1883’te ada patlamalarla, ponza taşları ve kül fırlatıp buhar bulutu çıkararak gürültülü bir şekilde faaliyete geçti. Bu kükreme Haziran ve Temmuz ayları boyunca devam etti. Ağustos ayının ortalarına kadar büyük kraterlerin üçü de fazla miktarda buhar, toz, ponza ve kül püskürtüyordu. Boğazdan geçen gemiler, bir yandan güvertelerine kül yağarken büyük ponza parçalarının arasından geçmek zorunda kalıyordu.

Aynı sularda yolculuk yaparken bizim güvertemize yağan tek şey, bazen teknenin öbür tarafına kadar atlamayı başaramayan uçanbalıklardı. Böylesine koyu karanlığın ve büyük yıkımın bu sakin sulara gölgesini saldığı bir zamanı hayal etmek zordu. Fakat felaket henüz tam anlamıyla başlamamıştı bile.

26 Ağustos’ta ardı ardına meydana gelen patlamalar aralıksız bir kükremeye dönüşürken son yaklaşıyordu. Nihayet, 27 Ağustos tarihinde—biri 5:30’da, biri 6:44’te, biri 10:02’de ve biri 10:52’de olmak üzere—dört güçlü patlama yanardağı sarstı. Felaket boyutundaki üçüncü patlama Hiroşima’dakinden veya onu izleyen herhangi bir nükleer patlamadan çok daha muazzam idi. Hatta bazıları 100.000 tane hidrojen bombasıyla aynı güçte olduğunu söylüyorlar. Bu patlama Avustralya’da, Myanmar’da ve Hint Okyanusunda 5.000 kilometre uzaktaki Rodrigues adasında duyuldu. Atmosferdeki basınç dalgaları şiddetini yitirmeden önce yedi buçuk kez dünyanın etrafını dolaştı. Şiddeti azalan sismik dalgalar Manş Denizine kadar olan bölgedeki gemileri salladı.

Bir kül bulutu yaklaşık olarak 80 kilometre kadar yükseldikten sonra mantar şeklinde dağıldı. İki buçuk gün boyunca bütün bölge karanlığa gömüldü. Londra’daki Lloyd’s şirketinden yapılan açıklamaları aktaran 30 Ağustos 1883 tarihli The New York Times, bütün gemilerin Sunda Boğazından uzak kalmasını tavsiye etti. Bütün fener kuleleri “kaybolduğundan,” gemi seferleri çok tehlikeliydi. Yanardağın külü atmosferin üst tabakalarına yükseldikten sonra hava akımları onu birkaç hafta içinde yerkürenin etrafına dağıttı. Bunun bir sonucu, bir iki yıl boyunca görülen muhteşem güneş doğuş ve batışları, güneş haleleri ve başka atmosferik olaylar idi.

Hayatın Mahvoluşu

Patlama, tsunami denen ve açık denizde yüksekliği 15 metreye ulaşan büyük sismik dalgaların oluşmasına neden oldu. Cava’daki Merak kentine doğru daralan körfezi kat eden bir dalga sırasında hızla ilerleyen su duvarının 40 metre kadar yükseldiği sanılmaktadır. Kent üzerine şiddetle inerek onu tamamen yok etti. Cava ve Sumatra kıyılarında bulunan başka kentler de benzer facialara uğradılar. O gün yaklaşık 37.000 kişi tsunamiler yüzünden boğuldu. Bir savaş gemisi kıyıdan üç kilometre ötede karaya oturmuş durumda bulundu!

Tam olarak ne olmuştu? Ürkütücü Krakatoa hemen hemen 20 kilometre küp madde çıkartarak kocaman yeraltı magma deposunu boşaltmıştı. Boş deponun çökmesi adanın üçte ikisini denize batırdı. Deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte olan yerler, deniz seviyesinin 300 metre altına battı. Sadece, en yüksek koni olan Rakata’nın yarısı kaldı.

Rakata’nın artakalanı ile Panjang ve Sertung adaları 30 metre kalınlıkta sıcak, cansız külle kaplıydı. Bütün hayatın yok olduğu sanılıyordu. Dokuz ay sonra bir araştırma yapıldığında yalnızca, ağ ören ufacık bir örümcek bulundu. Sonraki yıllarda bilim adamları hayatın bu üç adada yeniden başlamasını izlerken, Krakatoa adeta bir araştırma laboratuvarı haline geldi. Hayatın gelebileceği en yakın kara parçası 40 kilometre uzaklıktaydı.

60 yıldan biraz uzun bir süre önce, yeni bir volkanik koni üç adanın ortasında denizden yukarı çıktı. Bu Krakatoa’nın Çocuğu (Anak Krakatoa) yıllar geçtikçe püskürmeye ve büyümeye devam etti. Bugün yaklaşık 200 metre yükseklikte, 2 kilometre genişliktedir—ve çok faaldir! İlk olarak, bu öfkelenmeye eğilimli olan adayı ziyaret ettik.

Krakatoa’nın Çocuğunu ve Komşularını Ziyaret

Anak Krakatoa’nın kıyısına yanaştık ve biraz zorlanarak tekneden inip sahilin pırıl pırıl siyah kumuna ayak bastık. Adanın doğu ucu, kütüklerinden bazılarının çapı 60 santimetreye varan demirağaç ormanıyla kaplıydı. Başka bitki ve çiçekler de hayret verici bir çeşitlilik oluşturuyordu. Ağaçların arasında birçok kuş türü uçuşuyordu ve bir incir ağacında tepeüstü asılmış duran yarasalar vardı. Kertenkeleler yeşilliklerin arasında sağa sola kaçışıyordu. Adanın ormanlık kısmı böceklerle ve kelebeklerle kaynıyordu.

Bununla birlikte, Anak Krakatoa’nın yeniden uyanışı yıllar boyu meydana gelen birçok püskürme yüzünden engellendi; bitki hayatı henüz adanın sadece yüzde beşini kaplamaktadır. Derin siyah külden geçerek yavaş yavaş yanardağın tepesine doğru giderken, daha şimdiden çıplak yamaçlara yerleşen ve bir dahaki püskürmeyle gerilemek zorunda kalana kadar sürekli yukarıya doğru tırmanan birçok bitki türü gördük.

Yanardağın eteklerindeki çatlaklardan buhar sızıyordu. Kraterin kenarından sanki cehennemin içine bakarken, bu ateşli çocuğun hareketliliğini bizzat görebildik. Sunda Boğazının altındaki geniş tektonik katmanların birbirine sürtünerek burayı dünyanın en faal volkanik bölgesi haline getirdiğini hayal etmek zor değildi.

Yeniden ormanlaşma, Anak Krakatoa’nın etrafında bulunan yakındaki Sertung, Rakata ve Panjang adalarında daha düzenli bir ilerleme kaydetmiştir. 1883’teki unutulmaz patlamadan sonra bu adalarda yeni püskürmeler meydana gelmedi. Bir yüzyıldan biraz daha uzun bir süre içinde iyileşip canlandılar ve yeniden bol bol tropikal bitki hayatıyla kaplı sakin adalar haline dönüştüler. Hatta, püskürmeden sadece 20 ila 40 yıl sonra bu adalar yeniden ormanla kaplanıp çeşitli kuş, sürüngen, yılan, yarasa ve böceklerin meskeni olmuştu. O zamandan beri hayatın yeniden dönüşü hızla devam etti.

Krakatoa’nın korkunç sıcağında ve yağan külde bazı yaşam türleri hayatta kalabildi mi? Birçok bitki bilginleri ve zoologlar buna inanmıyorsa da, başkaları onların vardığı sonuca kuşkuyla bakıyorlar. Genelde, adaya dönen canlı akınının, tohum taşıyan kuşların ve Sumatra ve Cava’daki taşan nehir sularıyla sürüklenen enkazın sonucu olduğu tahmin ediliyor.

Teknemiz Cava’ya yapacağımız dönüş yolculuğu için adaların oluşturduğu çemberin içindeki sakin sulardan açılırken, kendimi gezegenimizin dikkate değer iyileşme yeteneğini düşünmekten alıkoyamadım. Kendi haline bırakılınca, yeryüzü kendini yenileyebilir. İnsanlığın şu anda bu gezegende yapmakta olduğu küresel yıkım göz önünde bulundurulursa, bu düşünce özellikle teselli edicidir. Bugün insan yavaş yavaş Krakatoa’nın dev ayaklanışını bile gölgede bırakacak ölçüde zarara yol açıyor. Fakat insan durursa—ki mutlaka duracak—yer sağlığına kavuşacaktır. Sunda Boğazının masmavi dalgalarını yarıp geçerken, Krakatoa’nın harabiyetinden sonra tekrar canlanan yeşil adalara dönüp baktım. Evet, yer sağlığına kavuşabilir. Bunun küresel çapta gerçekleştiğini görmek ne harikulade bir şey olacak!—İşaya 35:1-7; Vahiy 11:18.

[Sayfa 15’teki resim]

Anak Krakatoa’nın uzaktan görünüşü

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş