Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g95 Nisan s. 3-5
  • Paha Biçilmez Atmosferimiz

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Paha Biçilmez Atmosferimiz
  • Uyanış!—1995
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Yaşamı Devam Ettirir
  • Şahane Bir Karışım
  • Eşsiz Bir Gezegendeki Kanıtlar
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Yaşayan Gezegen
    Hayat Nasıl Başladı?
  • Dengesiz Havalar
    Uyanış!—1998
  • Atmosferimiz Nasıl Kurtarılacak
    Uyanış!—1995
Daha Fazla
Uyanış!—1995
g95 Nisan s. 3-5

Paha Biçilmez Atmosferimiz

MALCOLM Ross ve Vic Prather, 4 Mayıs 1961’de 34.6 kilometre yüksekliğe çıktılar. Yeni bir rekor kırmak o sırada Ross’a fazla bir şey ifade etmedi. Onu esas etkileyen, jaluziyi dikkatle açıp balon sepetinden ilk kez dışarı baktığında gördüğü manzaraydı.

“Otuz bin beş yüz metreye çıktığımızda gördüğümüz manzara tek kelimeyle harikaydı” diye anımsıyor. Atmosferin değişik katmanlarını gösteren renkler Ross’u şaşkına çevirdi. Önce, yeryüzünden 16 kilometre yüksekliğe kadar uzanan “parlak, beyazımsı mavi” troposfer vardır. Sonra koyu mavi stratosfer giderek koyulaşır ve sonunda uzayın karanlığı başlar. Ross, National Geographic dergisinde “içimiz hayranlıkla dolu, atmosferin ulu güzelliğini sessizce seyrettik,” diye yazıyor.

Gerçekten de, güzel atmosferimiz, üzerinde iyice düşünülmeye değer.

Yaşamı Devam Ettirir

Atmosferimiz, aslında yeryüzünü 80 kilometre yüksekliğe kadar çevreleyen bir hava okyanusudur. Ağırlığı 5 katrilyon tonu geçer ve deniz düzeyinde, başımızın üzerinde santimetre kareye 1.03 kilogramlık basınç uygular. Hava basıncı vücudumuzdaki sıvıların buharlaşmasını önlediğinden, bu basınç olmadan hayatta kalamayız. Atmosferin üst katmanında insan hayatının devam edebilmesi için yeterli hava basıncı yoktur. Bu nedenle, Ross ve Prather, iç basıncı yeryüzü basıncında tutulan uzay giysileri giymek zorunda kalmışlardı. Ross şu açıklamada bulunuyor: “Yapay basınç olmasaydı kanımız kaynayacak, kan damarlarımız ve organlarımız patlayacaktı.”

Tabii, nefes alabilmek için de bu hava okyanusuna ihtiyacımız var. Oysa çoğumuz, onu görmediğimizden üzerinde fazla düşünmeyip olağan karşılıyoruz. Eskiden yaşamış dindar biri büyük bir takdirle, “hepsine hayat, soluk ve her şey veren [Tanrı’dır]” demişti.—Resullerin İşleri 17:24, 25.

Atmosferimiz olmadan, tozları yükseklerde tutan ve etrafında su damlacıkları oluşmasını sağlayan ortam olmayacaktı. Bu nedenle yağmur da olmayacaktı. Atmosferimiz olmasaydı, güneşin direkt gelen ışınlarıyla kavrulacak, geceleri de donacaktık. Şükür ki, atmosfer kalın bir örtü gibi güneşin verdiği ısının bir kısmını tutar, böylece geceler çok soğuk olmaz.

Üstelik, atmosfer yeryüzünde yaşayanlara zarar verecek olan göktaşlarından da bizi korur. Herbert Riehl, Introduction to the Atmosphere adlı kitabında, “uzaydan gelen katı cisimler” ile ilgili şunları açıklıyor: “[Bu cisimler] her gün toplam kütleleri tahminen birkaç bin tonu bularak, atmosferin dış katmanına ulaşıyor.” Ne var ki, göktaşlarının çoğu yerin yüzeyine ulaşmadan atmosferde parçalanıp dağılıyor.

Atmosfer yaşamdan aldığımız zevki de artırır. Bize güzelim masmavi gökyüzünü, şişkin beyaz bulutları, tazelendirici yağmurları ve görkemli gündoğumunu ve günbatımını sağlar. Ayrıca, atmosfer olmasaydı, ne sevdiklerimizin sesini duyabilir ne de sevdiğimiz müziği dinleyebilirdik. Neden mi? Çünkü ses dalgalarının bir yerden başka bir yere gidebilecekleri bir ortama gereksinimi vardır. Hava ses için mükemmel bir taşıyıcıdır, oysa ki uzayda hiç ses işitilmez.

Şahane Bir Karışım

Eskiden insanlar atmosferin tek bir maddeden oluştuğunu sanıyorlardı. Daha sonraları, 18. yüzyılın sonlarında, bilginler onun birbirini tümleyen başlıca iki gazdan, yani azot ve oksijenden meydana geldiğini keşfettiler. Atmosferin yüzde 78’i azot ve yüzde 21’i oksijendir; geri kalan yüzde 1’i ise, argon, su buharı, karbon dioksit, neon, helyum, kripton, hidrojen, ksenon ve ozon gibi gazlardan oluşur.

Tabii, vücudumuzun nefes alırken içine çektiği, hayatımızın devamını sağlayan gaz oksijendir. Atmosferimizdeki oksijen düzeyi yeryüzündeki yaşam açısından kusursuzdur. Eğer oksijen önemli miktarda azalacak olsaydı, uyuşuk bir duruma gelecek ve sonunda bilincimizi yitirecektik. Eğer yoğunluğu çok artsaydı, söylendiğine göre, ormanlardaki bütün nemli ince dallar ve otlar tutuşacaktı.

Azot ise, oksijen için mükemmel bir incelticidir, bununla birlikte hayatın devamında pasif bir rol oynamaktan daha da fazlasını yapar. Bütün organizmaların yaşamak için ona gereksinimi vardır. Bitkiler, şimşeklerin ve özel bir bakteri türünün yardımıyla atmosferden azot elde eder. Biz de yediğimiz yiyeceklerden azot elde ederiz.

Atmosferimizin oksijen ve azot oranını doğru olarak koruması da bir mucizedir. Mikroorganizmaların değerli çalışmaları sayesinde azot atmosfere geri dönüyor. Ya oksijen için ne denebilir? Ateşte yanarak ve insanlar ile hayvanların solumasıyla büyük miktarda tüketiliyor. Buna rağmen atmosfer yüzde 21 oksijen düzeyini koruyor. Nasıl mı? Yeşil bitkilerde ve yosunlarda görülen kimyasal bir süreç olan ve her gün atmosfere bir milyar tondan fazla oksijen salıveren fotosentez sayesinde.

Atmosferin sadece 0.03’ünü oluşturan, az miktarda bulunan bir gaz olan karbon dioksit olmasaydı, fotosentez meydana gelemezdi. Bitkiler, ışığın da yardımıyla büyüyüp meyve, fındık, tahıl ve sebze üretmek üzere karbon diokside gereksinim duyar. Karbon dioksit aynı zamanda gezegenimizi sıcak tutacak ısıyı yeniden yeryüzüne yansıtır. Fakat çok fazla odun, kömür, doğalgaz ve petrolün yanmasıyla karbon dioksit düzeyi artacak olsaydı, yeryüzü sıcaklığı, üzerindeki hayatı yok edecek şekilde giderek yükselirdi. Diğer yandan, eğer karbon dioksit çok azalsaydı, fotosentez son bulur, biz de açlıktan ölürdük.

Ozon da, yeryüzündeki yaşamın bağlı olduğu, az miktarda bulunan diğer bir gazdır. Atmosferin stratosfer denen üst katmanındaki ozon, güneşten gelen morötesi ışınları soğurur. Böylece bizler yeryüzünde zararlı morötesi ışınlardan korunmuş oluruz.

Evet, atmosfer hakkında ne kadar çok bilgimiz olursa, o kadar çok hayrete düşeriz. O, azot, oksijen ve az miktarda bulunan diğer gazların doğru orandaki bileşimidir. Yeryüzü de dengeyi korumak için tam uygun büyüklüktedir. Eğer yeryüzü daha küçük ve daha hafif olsaydı, yerçekimi çok az olur ve paha biçilmez atmosferimizin büyük bir kısmı uzaya karışırdı.

Environment of Life adlı bilimsel içerikli ders kitabı şunları söylüyor: “Diğer yandan, eğer yeryüzü biraz daha büyük olsaydı, artan yerçekimi daha büyük miktarda gaz tutardı. . . . . Atmosferde bulunan gazlar arasındaki duyarlı denge altüst olurdu.”

Ne yazık ki, insanların çağdaş yaşam tarzı ‘duyarlı dengeyi’ altüst etmektedir. Durum ne kadar ciddidir ve paha biçilmez atmosferimizin harap edilmekten kurtarılması için hangi ümit vardır?

[Sayfa 5’teki çerçeve]

Daha Güzel Günbatımları

Atmosfer, güneş ışınlarını gökyüzüne hoş bir mavilik verecek şekilde yansıtır. Güneş ufka doğru batarken, ışınları atmosferde daha fazla yol almak zorunda kalır. Bu durum, şehir insanlarının asla göremeyebileceği çok çeşitli, canlı renkler üretir.

Endüstri şehirleri üzerindeki günbatımları genellikle donuktur ve kırmızının tonlarından başka renklerden yoksundur. New Scientist dergisi, eğer bölgenin havası çok kirliyse, “Güneş, henüz ufka ulaşamadan kaybolabilen donuk, kırmızı bir disk görünümü alır,” şeklinde bir gözlemde bulundu.

Aynı dergi devamen şöyle açıklıyor: “Olağandışı, pırıl pırıl, kirlenmemiş bir atmosferde günbatımının renkleri özellikle canlıdır. Güneşin rengi parlak sarıdır ve hemen etrafındaki gökyüzü turuncuyla sarının tonlarındadır. Güneş ufukta kaybolurken renkler yavaş yavaş turuncudan maviye doğru değişir. Hatta tamamen battıktan sonra bile alçaktaki bulutlar güneş ışınlarını yansıtmaya devam eder.”

Kirlilikten arınmış bir dünyada çeşitli güzellikteki günbatımlarının vereceği zevki bir düşünün!—Vahiy 21:3-5.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş