Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g96 Şubat s. 5-9
  • Çağımızın En Gözardı Edilen Sanatçısı

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Çağımızın En Gözardı Edilen Sanatçısı
  • Uyanış!—1996
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Güzellik Armağanı
  • Güzellik Armağanı Neden Verildi?
  • ‘Onun Nitelikleri Açıkça Görülüyor’
  • Çeşitlilik Yaşamın Tadıdır
  • Sanat Nedir?
    Uyanış!—1996
  • Çevremizdeki Güzellikleri Nasıl Görebiliriz?
    Uyanış!—1996
  • Tanrı’nın Görünmez Niteliklerini Görebiliyor musunuz?
    Hayatımız ve Hizmetimiz—İbadet Kitapçığı 2019
  • Fiziksel Güzellik
    Uyanış!—2016
Daha Fazla
Uyanış!—1996
g96 Şubat s. 5-9

Çağımızın En Gözardı Edilen Sanatçısı

“Doğa Tanrı’nın sanatıdır.”—Sir Thomas Browne, hekim, 17. yüzyıl.

LEONARDO DA VINCI, Rembrandt, van Gogh gibi isimler milyonlarca kişi tarafından bilinmektedir. Yaptıkları tabloların orijinallerinden birini hiç görmemiş olsanız bile, bu adamları büyük sanatçılar olarak tanıyorsunuzdur. Onların sanatı, kendilerini bir anlamda ölümsüzleştirdi.

Bugün bile, bakan kişinin imgelemini etkileyen gizemli bir gülümsemeyi, etkileyici bir portreyi veya doğadaki güzelliğin bir parçasını onlar tuval üzerinde yakaladılar. Aramızda yüzyıllar olsa da, etkisinde kaldıkları şeylerden biz de etkileniyoruz.

Sanatçı veya sanat eleştirmeni olmayabiliriz, ama yine de sanatsal mükemmelliği algılayabiliriz. Yapıtına hayranlık duyduğumuz sanatçı gibi, biz de güzelliği görebilme yetisine sahibiz. Renk, biçim, desenler ve ışığa karşı duyarlılığımızı olağan bir şey olarak görsek de, bu yaşamımızın bir kısmıdır. Kuşkusuz evimizi, göze hitap eden eşya veya resimlerle süslemek isteriz. Zevkler değişik olmakla birlikte, güzelliğe karşı bu duyarlılık insanların çoğunda bulunan bir armağandır. Ayrıca, bizleri Yaratıcımıza yaklaştırabilen bir armağandır.

Güzellik Armağanı

Güzelliği görebilme yetisi insanları hayvanlardan ayıran birçok özellikten biridir. Summa Artis—Historia General del Arte adlı esere göre “insan, estetik yeteneği olan hayvan olarak tanımlanabilir.” Hayvanlardan farklı olduğumuz için, doğaya farklı bir açıdan bakıyoruz. Bir köpek güzel bir günbatımını takdir eder mi?

Bizi kim böyle yarattı? Mukaddes Kitabın açıkladığı gibi, “Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı.” (Tekvin 1:27) Burada söylenmek istenen şey, ilk ana-babamızın sima olarak Tanrı’ya benzedikleri değildir. Aslında, Tanrı onları Kendisinde bulunan niteliklerle donatmıştır. Bunlardan biri, güzelliği takdir edebilme yetisidir.

İnsan beyni, güzelliği akıl almaz bir süreç sonucunda algılar. İlk olarak, duyularımız dikkatimizi çeken sesler, kokular, renkler ve nesne biçimleri hakkındaki bilgiyi beynimize iletir. Oysa güzellik, sadece etrafımızda olup bitenleri bildiren elektrokimyasal tepilerin toplamından çok daha fazlasını kapsar. Bir ağacı, çiçeği ya da kuşu, bir hayvanın gördüğü gibi görmüyoruz. Bu nesneler bize doğrudan pratik bir yarar sağlayamasa da, onlardan zevk alıyoruz. Beynimiz onların estetik değerinin farkına varmamızı mümkün kılıyor.

Bu yeti, duygularımızı etkileyip yaşamımızı zenginleştirir. İspanya’da yaşayan Mary, birkaç yıl önce uzak bir gölün kıyısında durup güneşin batışını seyrettiği bir kasım akşamını canlı bir şekilde anımsıyor. Şöyle anlatıyor: “Turnalar arka arkaya sürüler halinde çağrışarak bana doğru uçuyorlardı. Binlerce kuş örümcek ağlarını anımsatan şekillerde kızıl gökyüzüne dizilmişti. Rusya’dan ve İskandinav ülkelerinden yaptıkları yıllık göç onları İspanya’daki bu dinlenme yerine getirmişti. Bu olay beni ağlatacak kadar güzeldi.”

Güzellik Armağanı Neden Verildi?

Birçok kişi için, güzelliği görebilme yetisi, zekâ sahibi yaratıkların Kendi sanatından zevk almalarını isteyen sevgi dolu bir Yaratıcı’nın varlığına açıkça işaret ediyor. Güzelliği görebilme yetimizi sevgi dolu bir Yaratıcı’ya atfetmek ne kadar mantıklı ve doyurucudur. Mukaddes Kitabın açıkladığı gibi, “Allah sevgidir” ve sevginin özü paylaşmaktır. (I. Yuhanna 4:8; Resullerin İşleri 20:35) Yehova yaratıcı sanatını bizimle paylaşmaktan sevinç duydu. Başyapıt niteliğindeki bir müzik parçası hiçbir zaman dinlenmeseydi veya muhteşem bir resim hiçbir zaman görülmeseydi, güzellikleri kaybolurdu. Sanat paylaşmak ve zevk almak üzere yaratılıyor; izleyiciler olmadan anlamsız olurdu.

Evet, Yehova güzel şeyleri bir amaca yönelik yarattı—paylaşmak ve zevk almak üzere. Üstelik, ilk ana-babamızın yuvası, “zevk” anlamına gelen Aden isimli geniş bir cennet parkıydı. Tanrı yalnızca yeryüzünü sanat eserleriyle doldurmakla kalmayıp insanlığa bunu fark edip takdir etme yeteneğini de verdi. Ayrıca, bakılacak ne kadar çok güzellik var! Paul Davies’in gözlemlediği gibi, “bazen doğa, ilginç ve verimli bir evren üretmek için sanki özel bir çaba gösteriyormuş gibi görünüyor.” Yehova, bizi evreni inceleyip ondan zevk alma yetisiyle yaratmak için ‘özel bir çaba’ gösterdiğinden bu evreni ilginç ve verimli buluyoruz.

Doğal güzelliğin kabul görmesinin ve onu taklit etme arzusunun, mağara sanatçılarından İzlenimcilere kadar bütün kültürlerde görülmesine şaşmamak gerek. Binlerce yıl önce, kuzey İspanya’da yaşayan insanlar Altamira mağaralarında (Cantabria) canlı hayvan portreleri çizdiler. Yüz yılı aşkın bir süre önce, İzlenimci ressamlar atölyelerinden çıkıp bir çiçek tarlasındaki renk parıltılarını veya suyun üzerindeki değişen ışık desenlerini yakalamaya çalıştılar. Küçük çocuklar bile güzel şeyleri gayet net biçimde fark edebiliyorlar. Dahası, onların çoğu, kendilerine kâğıt kalem verilirse, hayal güçlerini ele geçiren her şeyi çizmeyi severler.

Bugün, birçok yetişkin kendilerini etkileyen güzel bir görüntüyü anımsamak için fotoğraf çekmeyi yeğler. Üstelik fotoğraf makinesi olmadan da, zihnimiz belki de onlarca yıl önce gördüğümüz güzel görüntüleri anımsayabilir. Açıkça görüldüğü gibi, Tanrı bizi, enfes şekilde bezediği yeryüzü yuvamızdan zevk alma yetisiyle yarattı. (Mezmur 115:16) Oysa, Tanrı’nın bize güzelliği görebilme yetisini vermesinin bir başka nedeni daha var.

‘Onun Nitelikleri Açıkça Görülüyor’

Doğadaki sanatsal ustalığa duyduğumuz takdiri derinleştirmek, eserlerini her tarafta gördüğümüz Yaratıcımızı tanımamıza yardım edebilir. Bir keresinde İsa takipçilerine, Galile’nin her tarafında yetişen kır çiçeklerine yakından bakmalarını söyledi. Şöyle dedi: “Kır zambaklarının nasıl büyüdüklerine iyi bakın; ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler; size derim: Süleyman bile, bütün izzetinde bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.” (Matta 6:28, 29) Önemsiz bir kır çiçeğinin güzelliği, bize Tanrı’nın insan ailesinin gereksinimleri konusunda duyarsız olmadığını hatırlatabilir.

Ayrıca, İsa bir insanın “meyvaları”na, yani işlerine göre değerlendirilebileceğini söylemişti. (Matta 7:16-20) O halde, Tanrı’nın yarattığı eserlerin bize O’nun kişiliği hakkında bilgi vermesini beklemek akla yakındır. ‘Dünyanın yaratılışından beri açıkça görülebilen niteliklerinden’ bazıları nelerdir?—Romalılar 1:20.

Mezmur yazarı şöyle haykırdı: “Ya RAB, işlerin ne çoktur! Onların hepsini hikmetle yaptın.” (Mezmur 104:24) Tanrı’nın hikmeti, yerin bitki örtüsü ve hayvanları için kullandığı renklerden bile ayırt edilebilir. Colore, Disegno ed estetica nell’arte grafica isimli kitaplarında, Fabris ve Germani şöyle dediler: “Renk, ruha ve gözlere çok zevk veriyor.” Göze ve ruha hoş gelen uyumlu ve karşıt renkler her yerde var. Bununla birlikte, hikmetli tasarımın çarpıcı bir kanıtı olan yanardöner—parlak gökkuşağı—renklerinin yarattığı efektler belki de en göz alıcı olanlardır.

Yanardöner renkler özellikle kolibrilerde görülebilir.a Tüylerini o kadar parıltılı kılan nedir? Eşsiz üst tüylerinin üçte biri güneş ışığını ayrı ayrı gökkuşağı renklerine kırar; tıpkı bir prizmanın yaptığı gibi. Kolibriler için sıkça kullanılan, yakut, safir ve zümrüt gibi isimler bu mücevhere benzer kuşları süsleyen parlak kırmızı, mavi ve yeşil renkleri tarif eder. Hummingbirds isimli kitabında, Sara Godwin şöyle soruyor: “Bu zarif yaratıkların muhteşem sevimlilikleri bir amaca hizmet eder mi?” Şöyle yanıtlıyor: “Bilimin saptadığı kadarıyla, izleyenin gözünü kamaştırmaktan başka, yeryüzünde hiçbir amacı yoktur.” Kuşkusuz, hiçbir sanatçı asla böyle renkler kullanmamıştır!

Çağıldayan bir şelalede, gelgit akımlarında, kırılan dalgalarda veya bir ormanda fırtınanın şiddetiyle esen rüzgârda sallanan dev ağaçlarda Tanrı’nın gücünü algılayabiliriz. Bu dinamik sanatsallık sakin bir görüntü kadar etkileyici olabilir. Ünlü Amerikalı doğabilimci John Muir bir keresinde Kaliforniya’nın Sierra Nevada’sında meydana gelen fırtınanın bir grup Douglas göknarı üzerindeki etkisini tarif etti:

“Nispeten genç olmalarına rağmen, yaklaşık 30 metre yüksekliğindeydiler ve esnek, çalıya benzer tepeleri çılgın bir heyecan içinde sallanıp kıvrılıyordu. . . . . Zarif ağaç tepeleri şiddetli yağmurda adeta çırpınıp şaklıyor, öne eğilip geri fırlıyor, kendi etrafında dönüp tarif edilmesi olanaksız dikey ve yatay kavisli şekiller çiziyordu.” Mezmur yazarının binlerce yıl önce yazdığı gibi, ‘kasırga yeli Yehova’ya hamt ediyor,’ bize O’nun eşsiz gücünün bir örneğini gösteriyor.—Mezmur 148:7, 8.

Bir kuş uzun zamandan beri Japonlar için sevginin simgesidir. Söz konusu kuş, bir bale kadar zarif, ayrıntılı kur dansları olan güzel Japon turnasıdır. Bu uçan oyuncular Japonya’da “özel doğal anıt” olarak sınıflandırılacak kadar değerli görülüyor. Turnalar ömür boyu bir beraberlik sürdürmek üzere eşleşip 50 ya da daha fazla yıl yaşadıklarından, Japonlar onları evlilikte sadakatin timsali olarak görüyorlar.

Tanrı’nın sevgisi hakkında ne söylenebilir? İlginç olarak, Mukaddes Kitap Yehova’nın Kendisine vefakâr olanları sevgiyle korumasını, bir kuşun yavrularını dış etkilerden korumak için kanatları altına almasına benzetiyor. Tesniye 32:11, ‘yuvasını harekete getiren, yavruları üzerine kanat çarpan, kanatlarını yayıp onları alan, kanatları üzerinde onları taşıyan kartaldan’ söz eder. Yetişkin kartal, yavrularını yuvayı terk edip uçmaya teşvik etmek üzere bu şeyleri yapar. Nadiren görülse de, kartalların yavrularını kanatları üzerinde taşıyarak onlara yardım ettikleri bildirilmiştir.—Mezmur 17:9.

Etrafımızdaki doğal dünyaya daha yakından baktığımızda, Tanrı’nın kişiliğinin bazı yönlerini gösteren belirli ilkelerin işlediğini de fark ediyoruz.

Çeşitlilik Yaşamın Tadıdır

Tanrı’nın eserlerindeki çeşitlilik hemen göze çarpan bir olgudur. Bitkilerin, kuşların, hayvanların ve böceklerin çeşitliliği şaşırtıcıdır. Sadece on dönümlük tropikal bir orman 300 değişik ağaç türü ve 41.000 böcek türü içerebilir; üç kilometrekarelik bir alan 1.500 tür kelebek barındırabilir; ve bir tek ağaç 150 tür böceğin meskeni olabilir! Aynı zamanda, nasıl ki birbirine tam benzeyen iki kişi yoksa, aynı şey meşe ağaçları veya kaplanlar hakkında da söylenebilir. Sanatçılar arasında önem verilen bir nitelik olan özgünlük doğanın ayrılmaz bir parçasıdır.

Doğal olarak, doğadaki sanatın yalnızca birkaç yönü üzerinde kısaca durduk. Onu daha yakından izlemekle, Tanrı’nın kişiliğinin daha birçok özelliğinin farkına varabiliriz. Fakat bunu yapabilmek için, Tanrı vergisi sanatsal duyarlılığımıza işlerlik kazandırmalıyız. En büyük Sanatçının sanatını daha çok takdir etmeyi nasıl öğrenebiliriz?

[Dipnotlar]

a Tropikal Amerika’daki görkemli mavi morpho gibi birçok kelebeğin kanatlarında yanardöner renkli pullar vardır.

[Sayfa 7’deki çerçeve]

Bizi Buraya Kimin Yerleştirdiğini Bilmeliyiz

Mukaddes Kitap çevirmeni Ronald Knox bir keresinde bilim adamı John Scott Haldane’le teolojik bir sohbet sürdürüyordu. Haldane şu mantığı yürüttü: “Milyonlarca gezegenin bulunduğu bir evrende, bunlardan en azından birinde yaşamın ortaya çıkması kaçınılmaz değil midir?”

Knox şöyle yanıtladı: “Bayım, eğer Scotland Yard polisi bavulunuzda bir ceset bulsaydı, onlara, ‘dünyada milyonlarca bavul var, birinde ceset bulunması kaçınılmazdı’ mı derdiniz? Sanırım yine de onu oraya kimin koyduğunu bilmek isteyeceklerdir.”—The Little, Brown Book of Anecdotes.

Merakımızı gidermenin yanı sıra, bizi buraya kimin yerleştirdiğini bilmemizi gerektiren bir başka neden daha var: O’na gereken onuru vermek. Yetenekli bir sanatçının yapıtı için, kendini beğenmiş bir eleştirmen, boya dükkânında meydana gelen bir kaza sonucu oluştuğunu söyleseydi, bu sanatçının tepkisi ne olurdu? Benzer biçimde, evrenin Yaratıcısına, sanatsal ustalığını bilinçsiz bir rastlantıya mal etmekten daha küçümseyici bir davranışta bulunulabilir mi?

[Tanıtım notu]

ROE/Anglo-Australian Observatory izniyle, David Malin’in fotoğrafı

[Sayfa 8’deki resimler]

Uçan turnalar

Altamira’daki (İspanya) mağara resimleri

[Sayfa 9’daki resimler]

Yunusbalıkları, kolibriler ve şelaleler hepsi Büyük Sanatçı’nın kişiliğinin bazı yönlerini gösteriyor

[Tanıtım Notları]

Godo-Foto

G. C. Kelley, Tucson, AZ

Godo-Foto

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş