Dünyaya Bakış
Üniteryenler Homoseksüel Evliliği Onaylıyor
Christian Century’nin bir haberine göre, Üniteryen Kilisesi aynı cinsten kişilerin evliliklerini resmen onaylayan ilk ABD mezhebi oldu. Dinsel grubun yıllık toplantısına katılan delegeler ezici bir çoğunlukla “kendilerini birbirine adamış herhangi iki kişi arasındaki evliliğin değerini ilan” etmeye karar verdiler. Dinsel derginin söylediği gibi, “kilise kurallarına göre, kilisenin 1.040 cemaatinden her biri kendi adına, homoseksüel ve lezbiyen evlilikleri onaylayıp onaylamama ve böyle düğünlere ev sahipliği yapıp yapmama kararı verebilir.”
Bebeğin Cinsiyetini Önceden Belirlemek
Popular Science dergisine göre, “bebeğin cinsiyetini önceden belirlemek şimdi, babanın spermini sınıflandırmakla mümkündür, çünkü sperm tipi cinsiyeti belirler.” Önce sperm, floresan bir boyayla renklendiriliyor. Sonra, X (dişi) spermleri Y (erkek) spermlerinden ayırmak için bir lazer ışını kullanılıyor. Bir bilgisayar parlaklık farkını ölçüyor ve genelde ‘kan testleriyle ilgili kullanılan’ bir laboratuvar aracı “X spermine artı, Y spermine ise eksi elektrik yüklüyor. Sonra spermler, onları çeken karşıt elektrik yüklü bağlantı uçları aracılığıyla ayrılıyor.” Yöntemi ilk olarak hayvancılık alanında kullanılması amacıyla geliştiren bilim adamına göre, ayrım işi yaklaşık yüzde 90 oranında doğru çıkıyor. Seçilen spermler daha sonra yumurta hücrelerini döllemek için kullanılıyor ve “sonra, istenen cinsiyette olan ceninler rahme yerleştiriliyor.” Bununla birlikte, şimdiye kadar ancak tek bir insanın doğumu bu süreçle gerçekleştirilmiştir.
Bebek Dili Zararlı
Çocukların ilk konuşma çabaları genelde şirin bulunur ve birçok ana-baba kendileri de bebek diliyle konuşarak, çocuklarına sevgiyle karşılık verirler. Oysa, Brezilyalı konuşma uzmanı Eliane Regina Carrasco’nun Veja dergisinde yazdığı gibi, bu, çocukların konuşma gelişimini tehlikeye atabilir. Carrasco’nun dediği gibi, ana-babalar bir çocuğun yanlış telaffuzunu taklit ederlerse, bu, “doğru olmayan bir konuşma biçimini pekiştirir.” Kendisi, bunun konuşma sorunlarına neden olabileceğini ve ayrıca çocuğun toplumsal ilişkilerini de etkileyebileceğini söylüyor. “Böyle çocuklar çoğu kez toplumdan soyutlanır, çekingen ve özgüvensiz olur ve kendilerini [alaya] maruz bırakan ortamlardan kaçınırlar.” Carrasco, küçük çocukların sözcükleri yanlış telaffuz etmelerinin doğal olduğuna ve onları sürekli olarak düzeltmek gerekmediğine dikkat çekti. Fakat onlarla doğru şekilde konuşup “zeki olduklarını ve öğrenme kapasitesine sahip” olduklarını unutmamak önemlidir.
Çin Su Kirliliğini Azaltmaya Çalışıyor
Çin’in Ulusal Çevre Koruma Ajansının bir sözcüsünün söylediğine göre, “su kirliliği Çin’de muazzam bir sorundur ve su kirliliğini azaltmak acil bir görevdir.” China Today’deki habere göre, bu nedenle Çin hükümeti Çin’in en kirli nehirlerinde ve göllerindeki su kirliliğini azaltmak üzere adımlar atıyor. Örneğin, ülkenin en ciddi biçimde kirlenmiş nehirlerinden biri olan Huai Irmağına giren atıkları denetlemek amacıyla, hükümet “Huai Ovasında kağıt üreten 999 küçük fabrikayı kapatmıştır.” Çin’in en büyük tahıl ve enerji üretim bölgelerinden biri olan Huai Ovasında yaklaşık 154 milyon insan yaşıyor.
“Kutsal” Teröristler
Compass Direct dergisinden Willy Fautré’nin bir makalesinde yazdığına göre, Romanya Ortodoks Kilisesi “kendini ulusal kilise olarak yeniden kabul ettirme” girişimi kapsamında, “başka dinlere karşı sinsi bir karalama kampanyası başlatmış”tır. Fautré ayrıca şöyle diyor: “Romanya’daki Ortodoks kilisesinin üst düzey yöneticileri ve yerel papazları dinsel azınlık gruplarını korkutup yıldırmak ve temel dinsel haklardan yoksun bırakmak için” birtakım gruplar oluşturmuşlardır. Protestan radyo yayımcılarını “atalarımızın imanını lekeleyenler” olarak niteleyen Suceava ve Rădăuţi başpiskoposu, radyo televizyon yayınlarını denetleyen kurumun başkanına şöyle yazdı: “Rica ediyoruz, onları durdurun veya yayınlarına sınır getirin, çünkü onlar son derece küstahlar ve bizim vatanımızda açıkça dinlerine üye kazanmaya çalışıyorlar.”
Memeliler Kuşlardan Daha Çok Tehlikede
New Scientist dergisinin bir haberine göre, “memeliler kuşlardan daha da büyük bir yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar.” Dünya Çevre Koruma Birliğinin Kırmızı Listesinde yayımlanan rakamlara dayanan bu bilgilerden anlaşıldığı gibi, kuş türlerinin yüzde 11’i küresel çapta yok olmak üzereyken, şimdi tüm memeli türlerinin yüzde 25’i tehlikede. Türlerinin yüzde 46’sının nesli tükenmek üzere olan primatlar en çok tehlikede olan grup. Böcekçiller yüzde 36’yla ikinci sırada yer alıyor, sonra yüzde 33’le domuzlar ve antiloplar geliyor. Kuşlar arasında en çok tehlike altında olan grup, turnalardır; türlerinin yüzde 26’sının nesli tükenmek üzeredir. Memelilerin daha hızlı azalmalarının nedenlerinden biri, kuşlardan farklı olarak, doğal ortamları yok olunca kolayca başka bir alana yerleşememeleridir.
Okuma Programının Suçları Azaltmaya Katkısı
İngiliz The Independent gazetesinin bildirdiği gibi, Bradford’da (İngiltere) öğrencilerin okuma yeteneklerini geliştirmeyi amaçlayan hükümet destekli bir program çarpıcı sonuçlar veriyor. Okuma programı okuma yeteneğini geliştirmeye yardım etmekle kalmayıp suçları azaltmaya katkısından dolayı da övgü toplamıştır! Daha İyi Okuma Ortaklığının başkanı John Watson’un dediği gibi, “evleri soyan gençlerin sayısıyla okuldan kaçma oranı arasında doğrudan bir bağlantı saptadık. Çocuklar okuma biliyorsa, okulda olup bitenlere ilgi gösterme olasılıkları daha yüksek, okuldan kaçma olasılıkları da daha az oluyor. Sokaklarda bulunmadıkları için de evleri soyma olasılıkları daha az oluyor.”
Olimpiyat Oyunları Ve Yoksulluk
İsviçre’de çıkan ENI Bulletin’in bir haberine göre, “bazı ülkelerin olimpiyat oyunlarında kazandıkları madalyaların sayısıyla, tesisler ve şirketlerin oyunlara yaptıkları sponsorluk için harcanan para miktarı dünyanın yoksulluğu sona erdirmeye ne kadar istekli olduğu konusunda sorulara yol açıyor.” Avustralya Dünya Gözlem ajansından Greg Foot şöyle diyor: “Bu, üstünlüğü kutlamamamız ya da insanların gösterdiği olağandışı beceri ve dayanıklılığı alkışlamamamız gerektiği anlamına gelmez. Fakat milyonlarca komşumuz adım atabilmek için yeterli gıdayı zor bulurken, seçkin sporcularımızın beslenmesini mükemmelleştirmek için bu kadar para harcamamızın dengeli bir davranış olup olmadığını sormalıyız.” Tahminlere göre, Olimpiyat oyunlarının Atlanta’da yapıldığı iki hafta boyunca, dünya çapında 490.000 çocuk açlıktan ve önlenebilir hastalıklardan öldü.
Uzatmalı Kahve Molaları
Bazı çalışanlar sabahları bir bardak kahve için gerçekten uzaklara gidiyor. Hatta, birçoğu işyerlerinden bile dışarı çıkıyorlar. Kafeteryalar özel kahve çeşitleri sunduğu için, çalışanlar sevdikleri çeşidi almak üzere aceleyle bürodan çıkıyorlar. The Wall Street Journal’ın söylediği gibi, sonuç olarak “kahve molası, kahve kaçışı haline geliyor.” Fakat işverenler yerel kafeteryalara yapılan ziyaretlerin süresinden endişe duyuyor. Journal’ın söylediği gibi, bazı şirketler kaçıp giden kahve tiryakisi selini kontrol altına almak için, kendileri cappucino makineleri kurarak buna karşı bir girişimde bulunuyorlar.
Isı Üreten Bitkiler
Avustralyalı iki araştırmacı, lotus çiçeklerinin kendi ısılarını kontrol etmek gibi şaşırtıcı bir yeteneğe sahip olduklarını keşfettiler. Daha önce, yalnızca sıcakkanlı hayvanların bu yeteneğe sahip oldukları sanılmıştı. Adelaide Botanik Bahçelerinde çalışan Dr. Roger Seymour ve Dr. Paul Schultze-Motel ısılarını ve başka fiziksel özelliklerini ölçmek için çiçek açan Hint lotusu çiçeklerine duyarlı bir aygıt taktılar. Ne gördüler? Hava sıcaklığı 10 dereceye düştüğünde bile, lotus çiçeklerinin sıcaklığı 30-35 derecede kaldı. Araştırmacılar bu olaya henüz bir açıklama getiremediler. Bununla birlikte, The New York Times’a göre, Washington (ABD) Üniversitesinde bitki biyokimyacısı olan Dr. Hanna Skubatz’ın söylediği gibi “[bitkilerdeki] ısı üretimi belki yaygın bir olgu olabilir, fakat onu saptamak herhalde zordur.”
Evanjelikler Hatalarını İtiraf Ediyor
“İkrar Eden Evanjelikler İttifakının Cambridge Bildirgesi”nin ifade ettiği gibi, “bugün evanjelikler dünyası Mukaddes Kitaba olan sadakatini, ahlaksal pusulasını ve misyonerlik gayretini kaybediyor.” Bu sert eleştiri kimden geldi? Rakip bir kilise grubundan mı? Hayır, bizzat Evanjeliklerden. Belge, geçenlerde Cambridge’de (Massachusetts, ABD) bir araya gelen 100’den fazla Evanjelik kilise lideri tarafından yayımlandı. Belgeyi kaleme alanlar, kendilerinin ve dinsel liderlerin “yaygın kültürel değerlerin etkisi altında kalmaya istekli oldukları için tövbe etme”leri gerektiğini kabul ettiler. Belgede ayrıca itiraf edildiği gibi, “tedavi yöntemleri, pazarlama stratejileri ve eğlence dünyasının yarattığı etki çoğu kez, kilisenin istekleri, işleyişi ve sundukları konularında Tanrı’nın Sözünden daha etkili oluyor.”