Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g98 Şubat s. 4-7
  • Dertlerden Uzak Bir Cennet Arayışı

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Dertlerden Uzak Bir Cennet Arayışı
  • Uyanış!—1998
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Çözüm Kendini Soyutlamada mı?
  • Suçlardan Uzak mı?
  • Ya Şu “Kıyamet Günü Tarikatları”?
  • Dertlerden Uzak Bir Cennet
  • “Cennette Görüşmek Üzere!”
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2018
  • Cennet Bir Yeryüzü Hayal mi Gerçek mi?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2017
  • Dertlerden Uzak Bir Cennet Yakında Gerçekleşecek
    Uyanış!—1998
  • Mukaddes Kitap Bir Cenneti mi Vaat Eder?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1984 (Dinsel Seri 37-47)
Daha Fazla
Uyanış!—1998
g98 Şubat s. 4-7

Dertlerden Uzak Bir Cennet Arayışı

BİR İngiliz çift şöyle dedi: “Bütün yapmak istediğimiz insanların birbirlerine ilgi gösterdikleri güvenli, belki biraz eski tarz bir yaşam biçimi yaratmaktır.” Bu kişiler bir tropik ada cenneti bulup orada birlikte huzur içinde yaşayacak bir toplum oluşturmaya karar verdiler. Onların duygularını kuşkusuz anlayabilirsiniz. Kim dertlerden uzak bir cennette yaşama fırsatına dört elle sarılmazdı ki?

Çözüm Kendini Soyutlamada mı?

Kendini toplumdan soyutlama belli oranda bir güvenlik sunduğundan, bir adada yaşama fikri, cennet arayışında olan birçoklarına çekici gelmektedir. Bunun için kimileri Panama’nın Büyük Okyanus kıyısı açıklarındaki adaları ya da Belize açıklarındaki Karayip adalarını seçiyor. Başkaları ise dikkatini Hint Okyanusundaki Seyşel Adaları gibi kırsal bölgelere yöneltiyor.

Dış dünyadan soyutlanmış bir topluluk kurmak için sağlanması gereken koşullar insanın hayal gücünü aşacak düzeydedir. Elde yeterince para olsa bile, mevcut hükümet yasaları bir arazinin kısa sürede satın alınmasını zorlaştırabilir. Böyle ideal bir tropik ada alabildiğinizi varsaysak bile, acaba siz orada mutlu olacak mıydınız? Sizin cennetiniz dertlerden uzak bir yer olacak mıydı?

Britanya açıklarındaki ıssız adaların nüfusu şimdilerde giderek artıyor. Buraların yeni sakinleri genelde yalnızlık ve huzur arayan kimseler. İskoçya’nın batı kıyısı açıklarındaki 100 hektarlık bir ada olan Eorsa’da tek başına yaşıyan bir adam, yüz baş koyundan oluşan sürüsüne bakmak için çok çalışması gerektiğinden hiç yalnızlık duymadığını iddia ediyor. Bir adaya çekilip gözlerden uzak kalmak istemiş başkalarıysa kısa zamanda yalnızlık çekmeye başladı. Bildirildiğine göre, bu kişilerden bazıları intihar girişiminde bulundular ve kurtarılmaları gerekti.

Birçok kişiye göre, huzur dolu, nefis bir tropik ada cennettir. Hava şartlarındaki aşırılıklardan uzak, yumuşak bir iklimde yaşamak böylelerini çekiyor. Fakat, olası bir küresel ısınma ve bunun sonucunda deniz seviyesinin yükselmesi birçok ada sakinini telaşlandırıyor. Hem Batı Pasifik’in Tokelau bölgesini oluşturan, deniz seviyesine yakın mercan adalarında hem de Hint Okyanusuna dağılmış ve denizin seviyesi en yükseğe çıktığında sudan iki metre bile yüksekte kalmayan Maldiv adalarında oturanlar kendilerini tehlikede hissediyorlar.

Yaklaşık 40 hükümet, içine girdikleri zor duruma bir lobi desteği sağlamak üzere ‘Kalkınmakta Olan Küçük Ada-Devletleri Federasyonu’ adı altında birleştiler. Her ne kadar, küçük adalarda ortalama yaşam süresi genelde oldukça uzun ve bebek ölüm oranı düşük olsa da, ciddi çevre sorunları doğmaya devam ediyor. Denizde yüzen petrol artıkları ve kirletilmiş denizler bazı adaların ekonomisini zayıflatmaktadır. Başka adalar da büyük devletlerin boşaltmak istedikleri zehirli atıklar yüzünden çöplüklere dönüşüyor.

Cennet arayıcılarının gözde sığınak yerleri olan adalar bile tehlikede. Neden mi? Bu adaların güneşli kıyılarına akın eden turistler aşırı kalabalığa yol açıp, adaların sınırlı kaynaklarının tükenmesine neden oluyor. Bu ziyaretçiler çevre kirliliği sorununu da artırıyorlar. Örneğin, her yıl Karayiplere gelen 20 milyon turistin kullandığı suyun ancak onda biri arıtılabiliyor.

Benzeri şeyler başka egzotik ülkelerde de yaşanıyor. Hindistan’ın batı kıyısındaki Goa’nın durumunu ele alalım. Londra’da çıkan Independent on Sunday gazetesi “Kitle turizmi ‘bir cenneti zehirliyor’” diyor. Resmi tahminler 1972’de 10.000 olan turist sayısının 90’lı yılların başlarında milyonu aşan bir artış gösterdiğini ortaya koyuyor. Bir grup, Goa’nın hassas ekolojisinin ve eşsiz kültürünün, turist akınından büyük paralar kazanmak isteyen açgözlü otel sahipleri tarafından tehlikeye atıldığını iddia ediyor. Deniz kenarındaki otellerden bazılarının hiçbir yasal izin olmaksızın inşa edildiğini bir Hindistan hükümet raporu da doğruluyor. Kumlar kazılmış, ağaçlar kesilmiş ve kum tepeleri dümdüz edilmişti. Plajlara ya da yakınlardaki çeltik tarlalarına akıtılan lağımlar hastalık saçıyor.

Suçlardan Uzak mı?

Suçlar, en huzur dolu yerlere bile sızarak oraların iyi namını lekelemektedir. Küçük Karayip adası Barbuda’dan “Cennette Kıyım” başlıklı bir haber ulaştı. Bu haber ada açıklarında demirlemiş olan lüks bir yatta dört kişinin nasıl korkunç bir şekilde katledildiğini anlatıyordu. Bu tür olaylar, suçların bütün bu bölgelerde de yayılacağı endişesini artırıyor.

Londra’da yayımlanan The Sunday Times gazetesi bir Orta Amerika ülkesini ele alan haberinde “Uyuşturucu Ticareti ‘Cennette’ Çete Savaşlarına Yol Açıyor” başlığını attı. Yerel editör huzurun yitirilmiş olması gerçeğinden şöyle yakındı: “Artık sabahları uyandığımızda 16 yaşında bir çocuğu kan gölü içinde yatar bulmak olağan bir durumdur.”

Bir komün cennetinde yaşamayı amaçlayanlar, huzur içinde yaşamak düşüncesinde olan insanlara seslerini duyurabilmeyi umuyorlar. Öte yandan gerçekler ne gösteriyor? Girişte sözü edilen Britanyalı çiftin girişiminde hemen anlaşmazlıklar baş gösterdi. Bu girişime katılanların bazıları bu işten para kazanma isteklerini açıkça dile getirdiler. Başı çeken kişi “biz önder istemiyoruz” dedi. “Niyetimiz, planlarımızı gerçekleştirmek için kaynaklarımızı birleştirmektir. Ben bunun adını Ütopik topluluk koyuyorum.” Bu, kesinlikle bu tür projelerin ilki değil.—“Cennet Toplumu Denemeleri” başlıklı çerçeveye bakın.

Cennet arayışında olan başkaları da, amaçlarına piyangoda ikramiye kazanarak ulaşacaklarına inanıyorlar. Fakat bu yollarla elde edilen parasal kazanç nadiren mutluluk getirir. Şubat 1995’de, The Sunday Times Britanya’da bütün zamanların en büyük ikramiyesini kazanan kişinin ailesinde acı çekişmeler yaşandığını ve bu kazancın “kırgınlık, kavga ve hayal kırıklıklarından başka” bir şey getirmediğini söylüyor. Böyle durumlarda bu tür sonuçlar sık görülmektedir.

İnsanlığın Ütopya özlemi üzerine yaptığı bir araştırmada gazeteci Bernard Levin “birden bire zengin olmak rüyasını” şöyle yorumluyor: “Birçok rüyada olduğu gibi bunda da kâbus pek uzaklarda değildir. Birden bire zengin olmanın (intihar da içinde olmak üzere) mutlak felaketlere yol açtığına dair gerçekliği doğrulanmış o kadar çok hikâye vardır ki; bunları basit bir rastlantı olarak niteleyip göz ardı edemeyiz.”

Ya Şu “Kıyamet Günü Tarikatları”?

Diğer cennet tasarılarında ise daha kötü belirtiler baskın durumda. 1993 yılında Davidianlar tarikatının Texas’ın Waco kasabasındaki merkezinin polisler tarafından kuşatılması hakkında yorum yapan bir gazete “silah, beyin yıkaması ve kıyamet günü peygamberlerinin birlikte oluşturduğu patlayıcı bir karışım bu felakete yol açtı” diyor. Üzücüdür ki, bu tek ve basit bir olay değil.

Şimdi ölmüş olan Hintli ruhani önder Bhagwan Shree Rajneesh’in müritlerinin Oregon’da bir topluluk kurmaları, komşularının ahlaksal duygularını rencide etti. Önderlerinin servet içinde yüzmesi ve yaptıkları cinsel denemeler “harika bir vaha” kurmuş oldukları iddialarını kökünden yıktı.

Cennet beklentisi içindeki insanların yönettiği birçok tarikat kendi müritlerinden, zaman zaman şiddet dolu sürtüşmelere yol açan, acayip ayinler yapmalarını talep ediyor. Bir gazetenin köşe yazarı olan Ian Brodie bunu şöyle açıklıyor: “Tarikatlar, gerçek dünyanın baskılarına göğüs geremeyen ve bir boşlukta yaşadığı duygusuna kapılanlar için, bir sığınak ve yapılanmış bir toplum sunuyor.” Bununla beraber, onun sözleri insanların bir cennette yaşamayı çok istediği gerçeğini doğruluyor.

Dertlerden Uzak Bir Cennet

Dertlerin listesi sonsuz gibi görünüyor: çevre kirliliği, suçlar, uyuşturucu kullanımı, etnik çatışmalar, politik karışıklıklar ve üstüne üstlük bütün insanlığın ortak belası olan hastalık ve ölüm. Sonuç, bu gezegenin hiçbir yerinde dertlerden bütünüyle arınmış bir cennetin bulunmadığı olmalıdır. Bernard Levin’in dediği gibi “İnsanlığın sicilinde kara bir leke var ve görünüşe göre insanlığın neredeyse başlangıcından beri orada duruyor. Bu leke, birkaç kişiden fazla insanın bir araya gelip mutlu bir yaşam sürememesi şeklinde görülmektedir.”

Bununla beraber, gerçekten dertlerden uzak küresel bir cennet var olacaktır. Onun kalıcılığının güvencesi insanüstü bir güç tarafından verilmiştir. Gerçekten de bugün beş milyondan fazla insan bu yolda çalışmaktadır, onlar şimdiden değerli bir birliğe sahiptirler ve kendi aralarında dertlerden nispeten uzak bir ortamda bulunmaktadırlar. Onları nerede bulabilirsiniz? Onların sahip olduğu ümidi ve elde ettikleri yararları nasıl paylaşabilirsiniz? Gelmekte olan bu cennetin ömrü acaba ne kadar olacak?

[Sayfa 6’daki çerçeve]

Cennet Toplumu Denemeleri

19. Yüzyılın başlarında Fransız sosyalist Étienne Cabet (1788-1856) ve 280 arkadaşı Nauwoo’da (Illinois) onun ideallerini temel alan bir yerleşim merkezi kurdular. Fakat sekiz yıl içinde öyle büyük fikir ayrılıkları ortaya çıktı ki, Iowa ve California’daki benzeri gruplarda olduğu gibi topluluğu dağıtmak gerekti.

Bir başka Fransız, Charles Fourier (1772-1837) üyelerin görevlerinin sürekli olarak değiştirildiği bir tarım komünü fikri geliştirdi. Her birey, grubun bir bütün olarak elde ettiği başarıya göre ücret alacaktı. Fakat hem Fransa’da, hem de Amerika Birleşik Devletlerinde bu doğrultuda kurulan topluluklar kısa ömürlü oldular.

Hemen hemen aynı tarihlerde Galli sosyal reformcu Robert Owen (1771-1858) mutfak ve yemek salonları ortak olan, yüzlerce kişinin beraber yaşayacağı işbirliği köyleri kurulmasını önerdi. Her ailenin kendi özel dairesi olacak, üç yaşına kadar olan çocuklara aileleri bakacaktı. Bu yaştan sonra çocuklar topluluk tarafından ortaklaşa büyütülecekti. Fakat Owen’in denemeleri başarısız oldu ve kendi kişisel servetinin büyük bir kısmını da yitirdi.

John Noyes (1811-1886), AnaBritannica’nın söylediği gibi ‘Amerika Birleşik Devletlerinin en başarılı ütopik topluluğunun kurucusu’ oldu. Onun müritleri tekeşli evliliği bırakıp sadece karşılıklı rızaya dayanan cinsel ilişkiyi benimsediklerinde Noyes zina suçuyla tutuklandı.

Londra’nın The Sunday Times gazetesinin bildirdiğine göre, Orta Amerika’da bir tür “kapitalist Ütopya” olan Laissez Faire kenti bu tarz bir Ütopik toplum yaratma konusundaki son girişimlerden biridir. Bu projeyi paraca destekleyecek kişiler arandı. “21. Yüzyılın harikalar kentinde” yaşama umudunun çekiciliğine kapılan cennet arayıcıları 5.000 dolar gönderip kendileri ile aynı düşüncede olan insanları arayarak onların da aynı yatırıma katılmalarını sağlayabilmek üzere, piramit modeli bir satışa katılmaya davet edildiler. Gazetede bildirildiğine göre bu paranın karşıladığı tek harcama, “eğer bir devlet tasarı için gerekli araziyi vermeye ikna edilebilirse ve eğer biri orada günün birinde bir otel yapacak olursa” projeyi görebilmek için gerekli uçak biletidir. Orada bir “cennetin” kurulacağına ilişkin gerçekçi hiçbir umut yok.

[Sayfa 7’deki resim]

Bir cennet arayışında olanlar için adalar çok çekicidir. Fakat bugün işlenen suçlar en huzur dolu yerleri bile bozmaktadır

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş