Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g99 Şubat s. 16-19
  • Haritacılık—Dünyayı Tanımanın Anahtarı

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Haritacılık—Dünyayı Tanımanın Anahtarı
  • Uyanış!—1999
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Haritacılığın Tarihçesi
  • Çağımızda Haritacılık
  • Haritalar Gerçeği Yansıtır mı?
  • Haritacıların Karşılaştığı Bir Zorluk
  • Haritacılığın Geleceği Ne Olacak?
  • İhtiyacınıza Göre Haritalar
    Uyanış!—1995
  • Soru Kutusu
    Krallık Hizmetimiz—2000
  • Dünyanın Haritasını Çıkaran Adam
    Uyanış!—2009
  • Mukaddes Kitap Toprakları
    Güzel Diyarı Görelim
Daha Fazla
Uyanış!—1999
g99 Şubat s. 16-19

Haritacılık—Dünyayı Tanımanın Anahtarı

“Cennet Uzakdoğuda bir yerlerde. Kudüs, tüm ulusların ve ülkelerin merkezi; ve dünya, okyanus sularıyla çevrili yassı bir disk. Ortaçağ haritacıları olan keşişler, yaşadıkları dünyayı böyle görürlerdi.”

YUKARIDAKİ sözleri, The Reader’s Digest Great World Atlas’ın editörleri eserin önsözünde kullandı. Mukaddes Kitapta hiçbir dayanağı bulunmayan bu dinsel görüş, haritacılığın ya da diğer adıyla kartografinin Ortaçağ başlarında neden fazla gelişmediğini açıklıyor.

Haritalar, coğrafya bilgisine temel oluşturur; bu da çevremizdeki dünyayı tanımamız açısından başlı başına çok büyük önem taşır. Yine de, birçokları, coğrafya bilgisinin ortaçağ dönemlerinden bu yana pek fazla ilerlemediğini düşünüyor. Yazar Mark Twain yüz yıl kadar önce, yaşadığı dönemdeki sorunu göstermek üzere, hayali roman karakteri Huck Finn’i kullandı. Uçan bir balonun içindeki Huck, arkadaşı Tom Sawyer’a henüz Indiana eyaletine gelmediklerine emin olabileceğini söyler; çünkü yer hâlâ yeşildir. Oysa Huck, bir haritada Indiana’nın pembe olduğunu görmüştür.

Daha yakın zamanlarda, Amerika’da bir lise öğretmeni, coğrafya dersine başlarken tahtaya bir öğrenci kaldırıp, dünya haritasında Amerika Birleşik Devletleri’nin yerini göstermesini istiyordu. On yıl boyunca öğretmen derse bu şekilde başladı. Onun belirttiğine göre, bu sürede tahtaya ilk ya da ikinci olarak kaldırdığı öğrencilerden hiçbiri Amerika Birleşik Devletleri’ni gösteremedi! Belki Time dergisindeki şu sözleri duymak daha da şaşırtıcı olacak: “Her 10 Amerikalıdan 3’ü haritada kuzeyle güneyi ayırt edemiyor.”

Haritacılığın Tarihçesi

Haritacılık iletişimin oldukça eski ve olağandışı biçimlerinden biridir. Haritalar taşlara ve ahşaba kazındı; kuma, kağıda ve parşömene çizildi; deri ve giysi üzerine boyandı ve hatta kar yüzeyinde elle harita kalıbı çıkarıldı.

The World Book Encyclopedia, bilinen en eski haritayı MÖ 2300’lere tarihlendirerek, bunun, “muhtemelen, dağlar arasında bir vadideki özel mülkü gösteren, Babil’den kalma küçük bir kil tablet” olduğunu söyler. Babillilerin, şehir surlarını kil üzerinde gösteren benzer çizimleri ilk toplumsal kalkınma çabalarından biriydi.

İkinci yüzyılda yaşamış Yunanlı coğrafyacı İskenderiyeli Ptolemaios, Yer’in yuvarlak olduğunu biliyordu; bu gerçek, Mukaddes Kitapta, Tanrı için kullanılan “dünya dairesi üzerinde oturan odur” sözleriyle MÖ sekizinci yüzyılda açıklanmıştı. (İşaya 40:22) Equinox adlı dergiye göre, Ptolemaios’un çizimleri, yani ‘bilinen dünyanın biçiminin haritaya dökülüşü, kozmografi alanındaki kayda geçmiş ilk girişimler arasındaydı.’

Ptolemaios’un haritaları 1400’lerin sonunda bir atlasta çıkana dek, bunları çok az kişi biliyordu. Daha sonra bu haritalar Kolomb, Cabot, Macellan, Drake ve Vespucci gibi denizciler için birer coğrafya bilgisi kaynağı oldu. Hatta, Ptolemaios’un küre benzeri dünya haritaları, Avrasya kara parçasının ölçüsü abartılı çizilmiş olsa da, bugünün haritalarını andırır. Reader’s Digest Atlas of the World, bu abartının “Kolomb’un, Atlantik’i geçmek üzere yola çıkarken, Asya’nın uzaklığını eksik hesaplamasına neden olduğuna ve bu nedenle de karşısına çıkan yerin Yeni Dünya olduğunu fark edemediğine” dikkat çekiyor. Yeni Dünya denen ve sonradan Amerigo Vespucci tarafından Amerika olarak adlandırılan bu yer, bir dünya haritasına ilk olarak 1507’de eklendi.

Yaklaşık olarak 1500 ve 1700 yılları arasındaki keşif çağında yapılan seyahatler, haritacıların daha doğru bilgilerle donanmasını sağladı. Onların krokileri ya da haritaları stratejik belgeler haline gelerek, “iktidar araçları” ve “savaş silahları” olarak tanımlandılar. Haritacılar gizlilik yemini ettiler, çalışmalarını yalnız başlarına sürdürdüler ve haritalarını canları pahasına korudular. Eğer gemilerine bir düşman gemisi yanaşırsa, içine ağırlık konmuş torbalarda saklanan haritaları denize atarlardı. Uluslar uzun bir süre kendi resmi haritalarını dikkatle korudular ve savaş zamanında yalnızca çok az insan onları görebilirdi.

Yeni topraklar keşfedildikçe sınırların yeniden çizilmesi gerekti. Flaman coğrafyacı Gerardus Mercator (1512-1594), ilk bilimsel harita kitabının çizimlerini yaparak bu ihtiyacı karşıladı. Mercator, kitabında mitolojik dev Titan Atlas figürünü kullandı ve o günden sonra, harita derlemeleri için “atlas” sözcüğü kullanılır oldu.

Çağımızda Haritacılık

Coğrafya bilgisi arttıkça, haritaların kalitesi de arttı. Bu gelişmede yeni haritacılık teknikleri çok önemli bir rol oynadı. Canadian Geographic, yerölçümü yapanların 19. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başları arasında yerine getirdiği zorlu işi şöyle anlatıyor: “Sıcak soğuk demeden, at sırtında, kanoyla, salla ve yürüyerek . . . . , şehirlerin ve çiftliklerin, ormanların ve tarlaların, çamurlu yolların ve sinek kaynayan bataklıkların ölçümünü yaptılar. Mesafeleri hesaplamak için ölçme zincirleri, açıları ölçmek için takeometreler kullandılar. Yıldızları seviye işareti olarak kullandılar . . . . kıyı sularının derinliklerini ölçtüler.”

20. yüzyılda hava fotoğrafçılığıyla birlikte, haritacılık kelimenin tam anlamıyla uçuşa geçti. Uçaklara takılmış kameralarla havadan fotoğraflar çekilmeye başlandı. Daha sonra, 1950’lerde yörüngeye fırlatılan uydular, haritacılığı uzay çağına taşıdı. Yerölçümü yapanlar, 1980’lerin sonuna doğru, küresel konum alıcıları yoluyla coğrafi bölgeleri bir saat içinde saptayabiliyordu; oysa bundan birkaç yıl önce bu işlemi yapmak aylar alırdı.

Bugün haritacılar çizimlerinde elektronik aygıtlardan da yararlanıyorlar. Yer’deki gelişmiş aygıtların yardımıyla, dünya yörüngesindeki uydulara yerleştirilmiş aygıtları kullanarak haritalarını en son verilere göre düzeltiyorlar. Haritacılar, özel olarak geliştirilmiş bilgisayar programları sayesinde haritacılık ya da başka konularla ilgili çok büyük miktarda bilgiyi saklayabiliyorlar. Böylece, sipariş edilmiş bir haritayı, çok vakit alan el kopyalarına gerek kalmadan birkaç dakika içinde yapabiliyorlar.

Coğrafi bilgi sistemi (GIS) adı verilen programla, harita üzerine neredeyse her bilgi eklenebilir. Bir GIS programı, yoğun saatlerdeki trafik akışına yardımcı olmak üzere caddelerin son durumunu gösteren bir haritayı çıkarabilir. Bu program aynı zamanda, bir ülkenin otoyollarında koşuşturan nakliye kamyonlarının yerini saptayabilir ve onları yönlendirebilir; hatta mandıralar için saman üretimini idare edebilir.

Haritalar Gerçeği Yansıtır mı?

Yazar ve şair Howard McCordin “bir harita yalan söyleyebilir ama asla şaka yapmaz” diyor. Örneğin, kâğıt parçası üzerine elle çizilmiş bir kroki, gitmek istediğimiz yeri işaret eden doğru çıkış levhasını göstermiyorsa, bunun gülünç tarafı yoktur. Bütün haritaların doğru olmasını ve gerçeği yansıtmasını bekleriz. Fakat işin doğrusu, tümü doğru değildir ve gerçeği yansıtmaz.

Bir arşiv memurunun eline, Kanada’nın Quebec eyaletinin renkli bir duvar haritası geçti. Memur daha sonra, haritada çok açık bir hata olduğunu fark etti. “Labrador’un tümü Quebec’in bir kısmıymış gibi gösterilmişti” dedikten sonra şöyle devam ediyor: “Bu sorunu bir iş arkadaşıma gösterdiğimde, bunun büyük olasılıkla gözden kaçmış bir hata olmayıp kasti bir çarpıtma olduğu cevabını aldım ve çok şaşırdım.” Öyle görülüyor ki, Labrador ve Quebec arasındaki sınıra ilişkin 1927’de alınan karar Quebec’in hiç hoşuna gitmediğinden, bu istenmeyen gerçek haritada yansıtılmamış.

Arşiv memurunun iş arkadaşı, kasten çarpıtılmış haritalarla ilgili başka örneklerden de söz etti. Arşivci daha sonra Canadian Geographic’te “Aldatan Haritalar” başlıklı bir makale yazdı. Bu yazısında “haritacılığın belirli bir görüşün desteklenmesine kolaylıkla alet edilebileceğini” vurguladı. Şöyle yazdı: “Ben her zaman haritaların gerçeğin sadık temsilcileri olduğunu öğrenmiştim; oysa burada yalan dolu haritalar var!”

Toronto’da çıkan The Globe and Mail’in 1991 yılında bildirdiğine göre, “Sovyet kontrolü altındaki Kuril Adalarının kendilerine ait olduğu iddiasındaki Japon hükümetinin yetkililerinden oluşan bir delegasyon, [National Geographic Society’den], bu tartışmalı sahaya farklı bir renk vermesini rica etti.” Onlar neden böyle bir renk değişikliği istediler? National Geographic’in başharitacısı John Garver Jr. bunu şöyle açıklıyor: “Rengin yeşil olmasını istediler, çünkü Japonya haritada yeşildi.”

Görüldüğü gibi, haritalardaki renkler belirli çağrışımlar yaptırmak ya da belirli bir özelliği vurgulamak için kullanılabiliyor. Örneğin, 1897 yılında Klondike Irmağının kollarından birinde altın bulunmasıyla birlikte, tahminen 100.000 altın arayıcısının oraya akın etmesini sağlamak üzere özellikle haritalardan çok yararlanıldı. Haritayı üretenler Alaska ve Yukon’un rengini koyu sarı yapmışlardı ve bu, altın bulma olasılığının büyüklüğünü çağrıştırmak içindi.

Başka eğilimler, bir haritanın görünümünü daha da çarpıcı biçimde etkileyebilir. Örneğin 1982’de, Güney Yarıküreyi yukarıda gösteren bir “Ters Harita” çıkarıldı. Neden? Çünkü “yukarı”nın, üstünlüğü ve saygınlığı ima ettiği ve böyle bir haritanın, dünyanın Güney Yarıküresinde bulunan daha yoksul ülkeler üzerinde olumlu etkisinin olacağı düşünüldü.

Haritacıların Karşılaştığı Bir Zorluk

Bir haritacı gerçeği yansıtmak istese bile, düz bir yüzeye harita yapmanın getirdiği zorlukla karşılaşır. Çünkü bir kürenin yüzey şekillerini düz yüzeye çizmek isterseniz, şekillerin bozulması kaçınılmazdır. Bu durum, portakalın bütün bir kabuğunu düzleştirmeye çalışmak gibidir. Anakaraların biçimleri doğru olabilir, fakat ölçüler orantısızdır. Bu nedenle, John Garver Jr. şöyle diyor: “Tek doğru harita yerküre modelidir.” Fakat bu kürelerin taşınması zor olduğundan, düz, renkli bir dünya haritası daha çok tutulur ve yararlıdır.

National Geographic, 1988’de yeni bir dünya haritası çıkardı. Bu olayı haber yapan Time, haritacıların karşılaştığı sorunu açıkladı: “Harita üzerindeki görüntüler çoğu kez, anakaraların ve denizlerin bugünkü şekillerini ve oransal ölçülerini yansıtmaz.” National Geographic Society’nin 1988’de çıkardığı haritayı aynı kurumun daha önceki yıllarda çıkardıklarıyla karşılaştırırsanız bu gerçeği kolayca görebilirsiniz.

Bu haritalardaki köklü değişiklikleri ele alan Time şunları diyor: “[National Geographic Society’nin] 11 milyon üyesine gönderdiği yeni dünya haritasında, Sovyetler Birliği 47 milyon km2 toprak kaybetmişti. Bu miktar, yarım yüzyıldır National Geographic’in haritalarında görünen Sovyet topraklarının üçte ikisinden fazlaydı.”

Ptolemaios’un zamanından bu yana haritacılar dünyadaki bölgelerin oransal ölçülerini haritaya geçirme sorunuyla uğraşıyorlar. Örneğin, National Geographic’in 66 yıldır kullandığı bir izdüşümde Alaska, gerçek ölçüsünden beş kat büyük! Biçim bozulmasıyla ilgili bu sorunlar, birçoklarının ABD haritacılarının piri olarak gördüğü Arthur Robinson’un neden şunları söylediğini anlamamıza yardım edebilir: “Haritacılık, bir bilim dalı olduğu kadar bir sanattır da.” Garver’a göre, 1988’de National Geographic Society tarafından onaylanmış harita, “coğrafya ve estetik arasında kurulmuş mümkün olan en iyi dengeyi yansıtıyordu.”

Haritacılığın Geleceği Ne Olacak?

Haritacılığın, birçok insanın sandığından çok daha kapsamlı bir iş olduğu açıktır. Yerküre hakkında daha çok bilgi edindikçe, daha doğru haritalar yapılabilecek. Gelgelelim, bu bilgi kolaylıkla elde edilemeyebilir. Bu nedenle, yazar Lloyd A. Brown’ın yıllar önce söylediği gibi, “insanoğlunun yüzyıllardır düşlediği mükemmel dünya haritası, tüm insanların komşusunun kıyısına korkusuzca yanaşabileceği ve bir ülkeden karayoluyla ya da uçakla geçerken vurulmayacağı veya durdurulmayacağı zamana dek beklemeli. Bu harita belki bir gün bitirilir.”

Mukaddes Kitabın önceden bildirdiğine göre, yerküremizin tümü sonuçta, Tanrı’nın atadığı Kral İsa Mesih’in yönetimi altında birleşecek. Onunla ilgili olarak Mukaddes Kitap şunu bildiriyor: “Denizden denize kadar, ve lrmaktan yerin uçlarına kadar saltanat sürsün.” (Mezmur 72:8) Sınır tartışmaları ve siyasal çekişmeler sonuçta ortadan kalktığı, çatışan ulusal egemenlikler artık kalmadığı zaman, dünyanın mükemmel bir haritası yapılabilir.

[Sayfa 16, 17’deki resim]

Ptolemaios ve dünya haritası

Gerardus Mercator

[Tanıtım notu]

Ptolemaios ve Mercator: Culver Pictures; Ptolemaios’un dünya haritası: Gianni Dagli Orti/Corbis; küre: Mountain High Maps® Copyright © 1997 Digital Wisdom, Inc.; sayfa 16-19’daki arka plan: The Complete Encyclopedia of Illustration/J. G. Heck

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş