Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • tr böl. 5 s. 34-45
  • Ölüler Nerede Bulunuyor?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Ölüler Nerede Bulunuyor?
  • Hayata Sevk Eden Hakikat
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • İNSAN ÖLÜMSÜZ BİR CANA SAHİP Mİ?
  • CANLI VARLIKLARDA BULUNAN RUH NEDİR?
  • ÖLÜLER DİYARI NEDİR?
  • ZENGİN ADAM VE LAZAR
  • GEHENNA VE ARAF
  • ÖLÜLER TEKRAR YAŞAYACAKLAR MI?
  • Cehennem Gerçekten Nedir?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2002
  • “Cehennem”—Gerçekten Var Mı?
    Yeryüzündeki Cennette Ebediyen Yaşayabilirsiniz
  • Ölümden Sonra Yaşam Hakkında Mukaddes Kitap Ne Diyor?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1999
  • Cehennem Var mı? Kutsal Kitaba Göre Cehennem Nedir?
    Kutsal Kitapla İlgili Soruların Cevapları
Daha Fazla
Hayata Sevk Eden Hakikat
tr böl. 5 s. 34-45

Bölüm 5

Ölüler Nerede Bulunuyor?

1. İnsanlar, ölüler hakkında genellikle hangi soruları sorarlar?

SEVİLEN birinin yitirilmesiyle ortaya çıkan boşluk duygusunu belki siz de yaşadınız. Böyle olaylar karşısında insanların çoğu, kendilerini sadece üzgün değil, çok çaresiz de hissederler. Böyle durumlarda şunların merak edilmesi doğaldır: Öldüğü zaman insana ne oluyor? Herhangi bir yerde bilinçli olarak yaşıyor mu? Ölülerin tekrar yaşayacağına dair gerçek bir ümit var mı? Bu sorulara Mukaddes Kitapta teselli edici bir cevap bulmaktayız.

2. Mukaddes Kitap, ilk insan Âdem öldüğü zaman ona ne olduğunu söylüyor? Dolayısıyla ölüm nedir?

2 Basit bir ifadeyle, ölüm hayatın tam tersidir. Tanrı, ilk insan Âdem’i kasten yaptığı itaatsizlik yüzünden cezalandırdığı zaman şunları söyledi: “Çünkü ondan alındın; çünkü topraksın ve toprağa döneceksin.” (Tekvin 3:19) Şimdi dikkat edelim: Tanrı, onu topraktan biçimlendirip kendisine hayat vermeden önce Âdem neredeydi? Gayet tabii, kendisi henüz yoktu. Dolayısıyla Âdem öldüğü zaman, hayat ve bilincin olmadığı daha önceki duruma döndü. O ne ateşli bir cehenneme, ne de göğe, semavi bir mutluluğa gitti; Tanrı’nın kendisine önceden bildirdiği gibi, öldü.—Tekvin 2:17.

3. Vaiz 9:5, 10 ayetleri ölülerin durumu hakkında ne der? İnsan öldüğünde düşüncelerine ne olur?

3 Mukaddes Kitap ölülerin mezarda, bilinçsiz ve hayatsız olarak bulunduklarını açıkça öğretmektedir. Ölülerin durumu hakkında Vaiz 9:5, 10 ayetlerinin ne söylediğine dikkat edelim: “Yaşıyanlar biliyorlar ki, öleceklerdir; fakat ölüler bir şey bilmezler, ve artık onlar için ücret yoktur; çünkü onların anılması unutulmuştur. İşlemek için elinin bulduğu her ne ise, onu kuvvetinle işle; çünkü gitmekte olduğun ölüler diyarında iş ve düşünce, bilgi ve hikmet yoktur.” Bu, ölülerin herhangi bir şey yapamadıkları ve hissedemedikleri anlamına gelir. Mukaddes Kitabın söylediği gibi, onların düşünceleri durmuştur. “Emîrlere ve kurtarışı olmıyan âdem oğluna güvenmeyin. Onun ruhu çıkar, kendisi toprağa döner; hemen o günde kuruntuları yok olur.”—Mezmur 146:3, 4.

İNSAN ÖLÜMSÜZ BİR CANA SAHİP Mİ?

4. Sayılar 31:28, “can” sözcüğü hakkında neyi açıklar?

4 Fakat can hakkında ne diyebiliriz? Can, insan öldüğünde, onun bedeninden ayrılıp yaşamaya devam eden bir kısmı değil mi? Bunu uygun şekilde cevaplamak için, canın ne olduğunu araştırmamız gerekir. İlham edilmiş Mukaddes Yazılarda insanlar gibi hayvanlara da “can” dendiğini öğrenince belki şaşıracaksınız. Örneğin, Sayılar 31:28 “Adamdan olsun, sığırdan olsun, eşeklerden olsun, sürülerden olsun, beş yüzden bir can [İbranice nef’eş]”dan söz etmektedir.—“Can” anlamına gelen Yunanca “psihi” sözcüğünün bulunduğu Vahiy 16:3’e de bakın.

5. Mukaddes Kitap, canı nasıl tanımlar?

5 Öyleyse, can nedir? Yaratıcı’nın kendi yazılı Sözünün bu konuda ne dediğine bakalım: Tekvin 2:7’de şunları okuyoruz: “Ve RAB Allah yerin toprağından adamı yaptı ve onun burnuna hayat nefesini üfledi; ve adam yaşıyan can oldu.”

6. Mukaddes Kitabın insan canı hakkında söylediği hangi gerçekler, canın insan bedeninden ayrı olarak yaşayabilecek gölgemsi bir şey olmadığını gösterir? Öyleyse insan canı nedir?

6 Tanrı, adamın solumaya başlamasını sağladıktan sonra onun “yaşıyan can oldu”ğuna lütfen dikkat edelim. Tıpkı bir insanın, doktor olarak adlandırılabilecek duruma geldikten sonra doktor olduğu gibi, adam da bir can olmuştu. (I. Korintoslular 15:45) İnsan canı, insanın bizzat kendisi olduğuna göre, o zaman bedende bulunan veya bedenden ayrı olarak var olabilen gölgemsi bir şey olamaz. Mukaddes Kitap, bu gerçekle uyum içinde, insan canının fiziksel nitelikler taşıdığını açık bir şekilde ifade eder. Örneğin, Mukaddes Kitap canın fiziksel gıdalar arzuladığını belirterek şunları söyler: “Canının her arzusuna göre et yiyebilirsin.” (Tesniye 12:20; Levililer 17:12’ye bakın.) Aynı zamanda canların, içinden kan geçen damarları bulunduğunu da söyler; çünkü “suçsuz fakir kimselerin (canların) kanları”ndan söz ediliyor. (Yeremya 2:34) Evet, sizin canınız, bütün bedensel ve zihinsel niteliklerinizle bizzat sizsiniz.—Süleymanın Meselleri 2:10.

7. Mukaddes Kitap “canım” ifadesiyle neye değinir?

7 Öyleyse, “canım” gibi ifadeler kullanan veya bir insanın canından, sanki onun içinde bulunuyormuş gibi söz eden ayetler hakkında ne diyelim? Tabii ki bunlar, şimdiye kadar ele alınan ayetlere uygun olmalıdır, çünkü Tanrı’nın Sözünde bir çelişki olamaz. Böylece, “can” sözcüğünün farklı anlamlarda kullanılabildiği açıktır. Bazen bu sözcük bir can olarak kendimizi kasteder. Biri “kendim” diyebildiği yerde, temelde aynı anlama gelen “canım” ifadesini de kullanabilir. Nitekim mezmur yazarı şöyle demişti: “Canım ağırlıktan eriyor.”—Mezmur 119:28.

8. (a) “Can” sözcüğü başka hangi anlamda kullanılabilir? Böylece, yaşayan bir kişinin “cana sahip olduğunu” söylemek doğru olur mu? (b) Mukaddes Kitabın hangi kayıtları bir kimsenin hayatını veya canını kaybettiğinden söz eder?

8 Aynı zamanda “can,” yaşayan can veya kişi olarak sahip olduğumuz hayatı da kastedebilir. Bir kimsenin, yaşayan biri olduğunu belirtmek için hayatta olduğunu söyleriz. Ya da onun hayata sahip olduğunu, yani bir kişi olarak hayatının var olduğunu söyleyebiliriz. Aynı şekilde Mukaddes Kitaba göre insan bir candır; fakat hayatta olduğu sürece kendisinin “canlı” olduğu söylenebilir. Dolayısıyla, bir kimsenin hayatını kaybettiğini söylediğimiz gibi, canını kaybettiğini de söyleyebiliriz. İsa şöyle demişti: “Çünkü insan bütün dünyayı kazanıp da canını zayederse, ne kâr eder?” (Matta 16:26) Rahel, Benyamin’i doğururken çok ağrı çektiğinde, canı (veya bir can olarak hayatı) kendisinden çıkmış ve Rahel ölmüştü. (Tekvin 35:16-19) Kendisi artık yaşayan bir kişi değildi; bir ceset haline gelmişti. Peygamber İlya, ölü bir çocukla ilgili bir mucize yaptığı zaman, “çocuğun canı [veya bir can olarak hayatı] kendi içine döndü.” Kendisi tekrar yaşayan bir candı.—I. Kırallar 17:17-23.

9. (a) Mukaddes Kitap insan canının ölümsüz olduğunu mu söyler? (b) İnsan canının ölebileceğini hangi ayetler gösterir?

9 Can kişinin bizzat kendisi olduğuna göre, insan öldüğünde cana ne oluyor? Mukaddes Kitap canın ölüme tabi olduğunu şu sözlerle açıkça ifade etmektedir: “Suç işleyen can, ölecek olan odur.” (Hezekiel 18:4, 20) Resul Petrus, İsa hakkında Musa’nın yazılarından alıntı yaparak şöyle demiştir: “Ve vaki olacaktır ki, kavmdan o peygamberi dinlemiyen her can helâk edilecektir.” (Resullerin İşleri 3:23) Bu temel hakikate uygun olarak Mukaddes Kitap ayetlerinin herhangi birinde hayvan veya insan canlarının ölmez, ölümsüz, yok edilemez veya çürümez olduğuna dair bir tek kayıt yoktur. Fakat canın ölebileceği veya öldürülebileceğini gösteren pek çok ayet vardır. (Levililer 23:30; Yakub 5:20) Mukaddes Kitap İsa Mesih hakkında bile şöyle der: “Canını ölüme döktü.” (İşaya 53:12) Böylece, insan canının o kişinin kendisi olduğunu ve bir kişi öldüğü zaman, ölenin onun canı olduğunu görüyoruz.

10. Ölüm hakkındaki yanlış anlayışın çoğu hangi iki sözcüğün anlamlarının karıştırılması nedeniyle oluştu?

10 Birçok insanın ölüm hakkındaki yanlış anlayışı, “can” ve “ruh” sözcüklerinin anlamını karıştırmalarından ileri gelmiştir. Mukaddes Kitap, biraz sonra göreceğimiz gibi, bunların aynı şey olmadığını gösterir.

CANLI VARLIKLARDA BULUNAN RUH NEDİR?

11. (a) Eyub 34:14, 15’e göre, bir insanın hayatta kalması için hangi iki şeye ihtiyacı vardır? (b) Bunların her birinin ne anlama geldiğini açıklayın.

11 Eyub 34:14, 15’ten insanın (veya yeryüzündeki başka herhangi bir bilinçli yaratığın) var olması ve hayatta kalması için şu iki şeye ihtiyacı olduğunu öğreniyoruz: Ruh ve soluk. Orada şunları okuyoruz: “Eğer [Tanrı] yüreğini kendi üzerine çevirirse, eğer ruhunu [İbranice ruʹah] ve soluğunu [İbranice neşamahʹ] kendi içinde toplarsa, bütün beşer hep birden son soluğunu verir, ve insan yine toprağa döner.” İlk insanın Tanrı tarafından “yerin toprağından,” yani topraktan alınan maddelerden meydana getirildiğini biliyoruz. Tanrı, Âdem’i yarattığı zaman, onun bedeninde bulunan milyarlarca hücrenin yaşamasını sağladı; onlarda hayat kuvveti olmasını sağladı. Burada “ruh” (ruʹah) sözcüğüyle bu faal hayat kuvveti kastedilmektedir. Fakat Âdem’in milyarlarca hücresinin her birinde hayat kuvvetinin devam edebilmesi için, bunların oksijene ihtiyacı vardı; ve bu ancak solunum yoluyla sağlanabilirdi. Böylece, Tanrı daha sonra “onun burnuna hayat nefesini (neşamahʹ) üfledi.” O zaman Âdem’in ciğerleri çalışmaya ve solunum yoluyla, vücut hücrelerindeki hayat kuvvetini beslemeye başladı.—Tekvin 2:7.

12. “Hayat nefesi”ni yeni doğmuş bir bebeğin durumuna benzeterek nasıl tasvir edebiliriz?

12 Bu, yeni doğmuş bazı bebeklerin durumuna benzer. Bebek doğduğunda kendisinde hayat olmasına karşın, bazen doğar doğmaz solunum yapmaya başlamaz. Çocuğun solunum yapmaya başlaması için, doktor çocuğun poposuna vurmayı gerekli görür; çünkü çocuk solunum yapmazsa çok geçmeden ölür. Aynı şekilde, Âdem’in yaşayan bir kişi olarak faal olabilmesi için, vücut hücrelerindeki hayat, solunum yoluyla beslenmeliydi.

13. (a) Ruhun kişiliği var mıdır? (b) Bir otomobil örneğinde olduğu gibi, ruh hangi şeyle karşılaştırılabilir?

13 İnsan canı, yaşayan kişinin bizzat kendisidir. Ruh ise, o kişinin hayatta kalmasını sağlayan hayat kuvvetinden başka bir şey değildir. Ruhun hiçbir şekilde kişiliği yoktur ve bir kişinin yapabileceği şeyleri yapamaz. Düşünemez, konuşamaz, duyamaz, göremez ve hissedemez. Bu açıdan ruh, bir araba aküsündeki elektrik akımına benzetilebilir. Bu akım, motorun güç üretebilmesi için yakıtı ateşleyebilir, farların yanmasını, kornanın çalmasını veya oto radyosunun ses veya müzik vermesini sağlayabilir. Fakat motor, farlar, korna veya radyo olmadan, akünün elektrik akımı bunları kendiliğinden yapabilir mi? Hayır; çünkü bu akım, söz konusu donanımın bu tür şeyleri yapmasını mümkün kılan kuvvettir.

14. Hayvanlarda da, insanlarda olduğu gibi, hayat kuvveti veya ruh var mıdır?

14 Bu hayat kuvveti veya ruh bütün canlı varlıklarda bulunur ve döllenme anında ana-babadan çocuğa geçer. Bu nedenle Tanrı Nuh’a, “göklerin altında kendisinde hayat nefesi (hayat kuvveti [ruʹah, ruh]) olan bütün bedenleri”—yani hem hayvanları hem de insanları—“yok etmek için” bir sular tufanı getireceğini söyledi.—Tekvin 6:17; ayrıca 7:15, 22’ye de bakın.

15. Vaiz 3:19, 20, gerek insanların, gerekse hayvanların aynı ruha, yani hayat kuvvetine sahip olduklarını nasıl gösterir?

15 İster insan ister hayvan olsun, hepsi de aynı hayat kuvvetine, yani ruha sahip olduklarından, insan ve hayvanlar aynı şekilde ölmektedir. Bu nedenle, Vaiz 3:19, 20 şöyle diyor: “Âdem oğullarının başına gelen, hayvanların başına da geliyor; ve başlarına gelen şey birdir; bu nasıl ölüyorsa, öteki de öyle ölüyor; hepsinin bir soluğu (ruhu [ru’ah]) var . . . . Hepsi bir yere gidiyorlar; hepsi topraktandır, ve hepsi yine toprağa dönüyorlar.”

16. (a) İnsan öldüğünde, ruh bedenden nasıl ayrılır? (b) Ruhun Tanrı’ya dönmesi hangi anlamdadır?

16 Tanrı, Hayat Veren olduğundan, O’nun Sözü, bir insan öldüğü zaman ‘toprağın yere, evelki haline . . . . ve ruhun onu veren Allaha döndüğünü’ söyler. (Vaiz 12:7) Bir kişi öldüğü zaman, hayat kuvveti en sonunda bedenin bütün hücrelerinden ayrılır ve beden çürümeye başlar. Düşünce ve hareketleri biter. (Mezmur 146:4) Öyleyse, ruh nasıl ‘onu veren Tanrı’ya döner?’ Hayat kuvveti gerçek anlamda yeryüzünden ayrılıp Tanrı’nın huzuruna varıncaya kadar uzayda dolaşır mı? Hayır, fakat ‘Tanrı’ya döner’ ifadesi, bu kişinin gelecekte tekrar hayata gelip gelmeyeceğinin artık tümüyle Tanrı’nın elinde olduğu anlamına gelir. O kişinin tekrar yaşamasını sağlayacak ruhu ona ancak Tanrı yeniden verebilir.

17. (a) Bir ölü, yaşayan birine kötülük yapabilir mi veya hayatta olan bir kişi bir ölüye yararlı olabilir mi? (b) Ölülerin durumu hakkındaki hakikati bilmemiz, bizi cincilikle ilgili hangi uygulamadan korur?

17 Bazı insanlar ölülerden korkarlar ve ölü atalarını yatıştırmak üzere onlara kurbanlar sunarlar. Fakat, ölülerin, bilinçsiz olmaları nedeniyle yaşayanlara hiçbir kötülükte bulunamayacaklarını bilmekle rahatlayabiliriz. Ayrıca, bir kimse, ölen birini çok seviyor olsa bile, Tanrı’nın Sözü, onun için yapacağı belki de pahalı dinsel vazife ve törenlerin ölene hiçbir yarar sağlamayacağını gösterir. (II. Samuel 12:21-23) Ölülerin gerçek durumunu bilmek, bizi ölülerle konuşmakla ilgili uğraşılardan da korur. Mukaddes Kitap, ölülerle konuştuğunu iddia edenlerin aslında, yanıltıcı şekilde kendini ölen kişi gibi gösteren kötü ruhlarla, yani cinlerle ilişki kurduklarını söyleyerek bizi uyarır.—Tesniye 18:10-12.

ÖLÜLER DİYARI NEDİR?

18. Birçok din cehennem hakkında ne öğretiyor; bu konuda hangi sorular doğuyor?

18 Birçok din, kötülerin cehennem ateşinde sonsuz azap çektiğini öğretir. Fakat Tanrı’nın Sözü böyle bir inancı öğretiyor mu? Sizin bağlı bulunduğunuz dinsel sistemin “cehennem” sözcüğüne verdiği anlamı herhalde biliyorsunuz; fakat ölülerin gideceği yer hakkında Mukaddes Yazıların ne dediğini araştırdınız mı? Mukaddes Kitap bu konuda ne öğretiyor?

19. (a) Birçok tercümedeki “cehennem” sözcüğü veya Türkçe Kitabı Mukaddes’teki “ölüler diyarı” ifadesi, hangi İbranice sözcükten tercüme edilmiştir? Bu İbranice sözcük, farklı Mukaddes Kitap tercümelerinde nasıl tercüme edilmiştir? (b) Birçok tercümedeki “cehennem” sözcüğü veya Türkçe Kitabı Mukaddes’teki “ölüler diyarı” ifadesi bazen hangi Yunanca sözcükten tercüme edilmiştir?

19 Mukaddes Kitabın birçok tercümesi İbranice Yazılar kısmındaki “cehennem” ifadesini İbranice şeolʹ sözcüğünden tercüme etmiştir. Bu sözcük toplam olarak 65 defa geçer. Bununla beraber, Mukaddes Kitabın King James tercümesi, şeolʹü 31 defa “cehennem,” 31 defa “mezar” ve 3 defa “çukur” olarak tercüme eder. Mukaddes Kitabın Catholic Douay tercümesi şeolʹü 63 defa “cehennem,” bir defa “çukur” ve bir defa “ölüm” olarak tercüme eder. Türkçe Kitabı Mukaddes ise bu sözcüğü “ölüler diyarı” olarak tercüme etmektedir. Yunanca Mukaddes Yazılarda bulunan “cehennem” sözcüğü bazen Yunanca hádes sözcüğünden tercüme edilmiştir. Gerek King James gerekse Douay tercümeleri, hádes’in geçtiği on yeri de “cehennem” olarak tercüme ederler. Türkçe Kitabı Mukaddes, bu sözcüğü de “ölüler diyarı” olarak tercüme etmektedir.

20. (a) Ölüler diyarı neden insanların acı çektiği bir yer değildir? (b) İsa ölüler diyarında bulundu mu?

20 Acaba ölüler diyarı sıcak bir yer mi? Şeolʹ ve hádes, kötülerin ölümden sonra acı çektikleri bir yeri mi kastediyor? Böyle olmadığı açıktır, çünkü ölülerin bilinçli olmadığını dolayısıyla acı çekemeyeceklerini daha önce gördük. Mukaddes Kitap, ölüler diyarında bulunanların durumu hakkında kendi kendisiyle çelişmez. Bu, Mukaddes Kitabın, İsa’nın da ölüler diyarında bulunmuş olduğunu bildirmesiyle kanıtlanmaktadır. (Resullerin İşleri 2:31) Resul Petrus Pentikost gününde bunu belirttiği zaman, kendisi, İsa’nın ateşli bir azap yerinde değil, mezarda bulunduğunu açıkça söylemiştir. (I. Korintoslular 15:3, 4) Resul, bunu Mezmur 16:10’dan alıntı yaparak söylemişti. Burada İbranice şeolʹ sözcüğü kullanılmış ve bu sözcük Resullerin İşleri 2:31’de, Yunanca hádes sözcüğüyle tercüme edilmiştir. Bu, şeolʹ ve hádes’in aynı şeye atfettiğini gösterir. Mukaddes Kitapta “ölüler diyarı” denen yer, aslında insanlığın ortak mezarıdır.

21. (a) Adil adam Eyub ölüler diyarının ateşli sıcak bir yer olduğuna mı inanıyordu? (b) Öyleyse, Mukaddes Kitaptaki “ölüler diyarı” nedir?

21 Buna ek bir kanıt olarak, Tanrı’nın adil bir hizmetçisi olup çok acı çekmiş olan Eyub’un durumunu inceleyelim. Kendisi Tanrı’ya şöyle dua etmişti: “Keşke ölüler diyarında [şeolʹ; mezar, AV] beni gizlesen, öfken geçinciye kadar beni saklasan, bana mühlet versen de, o vakit beni ansan!” (Eyub 14:13) Eğer orası ateşle dolu bir yer olsaydı, Eyub’un orada korunmak istediğini düşünmek ne kadar mantıksızca bir düşünce olurdu! Bu, “ölüler diyarı”nın, mezar olduğunu açıkça göstermektedir. Eyub, acılarının sona ermesi için oraya girmek istiyordu. Kötüler kadar iyi insanlar da Mukaddes Kitapta “ölüler diyarı” olarak belirtilen insanlığın ortak mezarına giderler.

ZENGİN ADAM VE LAZAR

22. İsa’nın zengin adam ile Lazar hakkındaki sözlerinin bir tasvir olduğunu nasıl bilebiliriz?

22 Böyle olmakla beraber, Mukaddes Kitapta hádes sözcüğünün kullanıldığı yerlerden biri, bazı kimselerin, Mukaddes Kitapta geçen ölüler diyarının bedensel azap çekilen bir yer olduğuna inanmalarına neden olmuştur. Bu, İsa’nın zengin adam ile Lazar hakkında söylediği ve zengin adamın öldükten sonra ölüler diyarında [hádes’te] azap çektiğini gösteren sözleridir. (Luka 16:22-31) Acaba hádes’in buradaki kullanılışı, diğer yerlerdeki kullanılışından neden bu kadar farklı? Çünkü İsa bir mesel anlatıyor, bir benzetme kullanıyordu ve gerçek anlamda bir azap yerinden söz etmiyordu. (Matta 13:34) Şöyle düşünelim: Bir insanın sırf zengin olduğu, iyi giyindiği ve bol yiyeceği olduğu için azap çektiğine inanmak mantıklı ve Mukaddes Yazılara uygun mudur? Bir kişinin sırf bir dilenci olduğu için semavi hayat nimeti aldığına inanmak, Mukaddes Yazılara uygun mudur? Bir de şunu düşünelim: Acaba cennetle cehennem, bir taraftan diğer tarafa konuşulabilecek kadar fiziksel olarak birbirine yakın mı? Ayrıca eğer zengin adam gerçek anlamda yanar bir gölde bulunsaydı, İbrahim, onun dilini parmağının ucundaki bir damla su ile serinletmek üzere Lazar’ı oraya nasıl gönderebilirdi? Öyleyse, İsa burada neyi tasvir etmek istedi?

23. Bu tasvirde, (a) Zengin adam, (b) Lazar, (c) her birinin ölümü, (ç) Zengin adamın çektiği azap, neyi temsil ediyor?

23 Bu tasvirdeki zengin adam, İsa’yı önce reddeden ve sonra onu öldüren dinsel liderler sınıfını simgeliyordu. Lazar ise, Tanrı’nın Oğlunu kabul eden sıradan insanları tasvir ediyordu. Mukaddes Kitap ölümün, bir insanın hayatında veya hareket tarzında büyük bir değişikliğin bir simgesi olarak kullanılabileceğini göstermektedir. (Romalılar 6:2, 11-13; 7:4-6 ile karşılaştırın.) İsa, Lazar sınıfını ruhen beslediği ve böylece onlar daha büyük İbrahim olan Yehova Tanrı’nın lütfunu kazandığı zaman, bir ölüm söz konusu oldu, yani onlar öncekinden farklı bir duruma gelmiş oldular. Aynı zamanda sahte dinsel liderler, Tanrı’nın lütfunu kaybetmek anlamında “öldü”ler. Reddedilmiş olduklarından, Mesih’in takipçileri Pentikost gününden sonra, onların kötü işlerini etkili biçimde gösterdikleri zaman, dinsel liderler azap çektiler. (Resullerin İşleri 7:51-57) Dolayısıyla bu tasvir, bazı ölülere harfi bir ölüler diyarında azap çektirildiğini öğretmez.

GEHENNA VE ARAF

24. (a) Mukaddes Kitabın bazı tercümeleri “cehennem ateşi”nden söz ettikleri zaman, “cehennem” terimi hangi Yunanca sözcükten tercüme edilmiştir? (b) İsa, yeryüzündeyken Gehenna sözcüğü hangi şey için kullanılırdı?

24 Belki bir kimse itiraz edip Mukaddes Kitabın yine de “cehennem ateşi”nden söz ettiğini ileri sürebilir. (Matta 5:22) Bazı tercümelerin bu ifadeyi kullandığı doğrudur; fakat bu durumlarda “cehennem” için kullanılan Yunanca asıl sözcük hádes değil Géenna’dır. Gehenna, Yunanca Mukaddes Yazılarda on iki defa geçer ve Yeruşalim surlarının dışındaki Hinnom vadisini kasteder. İsa yeryüzündeyken, bu vadi büyük bir çöp dökme yeri olarak kullanılır ve çöpleri yakmak için buraya kükürt katılarak ateşin sürekliliği sağlanırdı. Smith’s Dictionary of the Bible I. Cilt, şu açıklamada bulunur: “Burası şehrin umumi çöp dökme yeri haline gelmişti; buraya suçluların cesetleri, hayvan leşleri ve her türlü pislik atılırdı.”

25. (a) Gehenna neyin uygun bir simgesidir? (b) Mukaddes Yazıların Vahiy kitabındaki hangi terimler aynı şeyin bir simgesidir?

25 Öyleyse, İsa insanların kötü işlerinden dolayı Gehenna’ya atılacaklarını söylediği zaman, ne demek istedi? Onların sonsuza dek azap çekeceklerini söylemek istemedi. İsa bu ateş ve kükürt vadisini (Gehenna) ebedi yok oluşun uygun bir simgesi olarak kullandı. Onun ilk yüzyıldaki dinleyicileri bunu bu şekilde anladılar. Vahiy’de sözü geçen “ateş gölü” aynı biçimde, bilinçli şekilde azap çekilen bir yeri değil, “ikinci ölüm”, sonsuz ölüm veya yok olma anlamını taşır. Bu “göl”ün bir simge olduğu açıktır; çünkü onun içine ölüm ve ölüler diyarı (hádes) atılmaktadır. Böyle şeyler gerçek anlamda yakılamazlar; fakat ortadan kaldırılabilir veya yok edilebilirler.—Vahiy 20:14; 21:8.

26. Mukaddes Kitap, araf gibi bir yerden söz eder mi?

26 Öyleyse, araf için ne denebilir? Burasının, bilinçli insan canlarının ölümden sonra ateşle yapılan bir temizlemeden geçtiği bir yer olduğu söylenmektedir. Mukaddes Kitap, ölülerin bilinçsiz olduklarını açıkça ifade ettiğinden, Tanrı böyle bir yerde herhangi bir kişiye nasıl azap çektirebilir? (Mezmur 146:4) Aslında Mukaddes Kitapta ne “araf” sözcüğü ne de bir “araf” düşüncesi görülür.

ÖLÜLER TEKRAR YAŞAYACAKLAR MI?

27. Ölüler için hangi ümit vardır?

27 Mukaddes Kitabın ölülerin gerçek durumu hakkındaki öğretisi, ölmüş olanlarla ilgili gereksiz korkulardan ve kaygılardan bizi uzak tutar. Ölenlerin acı çekmediklerini bilmek, Tanrı’nın sevgisini ve adaletini çok daha fazla takdir etmemize yardım eder. Fakat eğer bir insan ölüp sadece mezara gidiyorsa, ölüler için ne gibi bir ümit olduğu hâlâ merak edilebilir. Mukaddes Kitap, ölülerin tekrar yaşayabileceğine ilişkin şahane bir ümit vermektedir.

28. (a) İsa’nın bazı kimseleri ölülerden diriltmesi neyin bir örneğiydi? (b) İnsanların büyük çoğunluğu nasıl bir hayat için diriltilecekler?

28 Yeryüzündeki hizmeti sırasında İsa Mesih, ölüleri tekrar hayata getirmekle, ölüm üzerindeki kudretini göstermiştir. (Luka 7:11-16; Yuhanna 11:39-44) Bu şekilde o, Tanrı’nın yeni şeyler sisteminde daha büyük çapta yapacağı şeylerin bir örneğini vermiştir. İnsanın yüreğini sevindiren ümit, içinde bilinçsiz ölülerin bulunduğu, insanlığın ortak mezarının, yani ölüler diyarının boşaltılacak olmasıdır. (Vahiy 20:13) Bazıları, İsa gibi, ruhi yaratıklar olarak semavi izzette bir dirilmeye erişirler. (Romalılar 6:5) Fakat insanların büyük çoğunluğu yerde yeniden kurulmuş cennette yaşamak üzere geri getirileceklerdir.—Resullerin İşleri 24:15; Luka 23:43.

29. İnsanlığı nimetlendirmek üzere, Yehova’nın sağladığı olağanüstü şeyler bizi ne yapmaya teşvik etmeli?

29 Tanrı’nın yeni sisteminde, diriltilmiş ölüler Tanrı’nın adil kanunlarını uygularlarsa, bir daha ölmeleri gerekmeyecek. (İşaya 25:8) İnsanlığın nimetlenmesine yarayacak olan bu olağanüstü tedarik, kuşkusuz, Yehova ve Oğlu İsa Mesih hakkında daha fazla bilgi edinmemiz için bir neden oluşturur. Böyle yapmamız, bizi ebedi hayata ve nimetlere götürebilir.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş