Bölüm 2
“Ebedi Maksat”ın Ölmez Sahibi
1, 2. Ancak kimin bir “ebedi maksat”ı olabilir? O’nun hakkında Musa ne dedi?
“EBEDİ maksat!” Ezelden ebede kadar yaşayan bir Tanrı’dan başka kimin böyle bir maksadı olabilir? Çağdaş birçok bilim adamı tarafından öğretilen evrim kuramının böyle bir maksadı olamaz, çünkü ispat edilmeyen bu kuramın başlangıcını oluşturan kaza veya rastlantı, maksatlı olarak meydana gelmez ve bir maksadı da yoktur. Milattan Önce on beşinci yüzyılda yaşayan ve Amram’ın oğlu olup adı Musa olan dünyaca ünlü bir kanun verici ve şair başlangıcı ve sonu olmayan bir Tanrı’ya şu sözlerle dikkati çekmiştir:
2 “Dağlar doğmadan önce, ve sen yeri ve dünyayı yaratmadan önce ezelden ebede kadar, sen Allahsın . . . . Çünkü senin gözünde bin yıl geçen dünkü gün, ve [dört saat süren] bir gece nöbeti gibidir.”—Mukaddes Yazıların Mezmurlar Kitabı, 90. Mezmur 2-4 ayetleri.
3. “Ebediyet Kıralı” neden böyle bir maksadı tam olarak yerine getirebilir?
3 Milattan Sonra ilk yüzyılda yaşayan ve kanun verici Musa’ya kuvvetle inanan bir kişi, hem geçmişte, hem de gelecekte zaman sınırlarına tabi olmayan bu aynı Tanrı’ya şu sözlerle dikkati çekmiştir: “İmdi devirlerin [ebediyet] Kıralına zeval bulmaz, göze görünmez, tek Allaha ebetler ebedince hürmet ve izzet olsun. Amin.” (I. Timoteos 1:17) Böylece Ezeli ve Ebedi bir Tanrı, ne kadar zaman geçerse geçsin, hatta çağlar boyunca sürse dahi, başarıyla yerine getirilinceye kadar, maksadına bağlı kalabilir.
4. “Tanrı’nın ebedi maksadı” hakkında yazan kişi, bunu çoktan beri vaat edilen hangi kişiye bağladı?
4 M.S. birinci yüzyılın bu aynı yazarına, Tanrı’nın “ebedi maksat”ı hakkında yazması ve bunu, peygamber Musa’nın önceden bildirdiği, çoktandır beklenen “Meshedilen” ve “Takdis Edilen” Mesih’e bağlaması ilhamla bildirildi. O zamanlar, Orta Doğu’da eski Süryanî dilini konuşanlar ona “Mışihha” diyorlardı; fakat Mısır’ın İskenderiye şehrinde olan ve Yunanca konuşan Yahudiler, ilham edilmiş İbranice Yazıların daha sonra Yunanca Septuaginta ismini alan tercümesini yaptıkları zaman “Meshedilen” anlamına gelen Yunanca Hıristos sözcüğünü kullanmışlardır.—Daniel 9:25, LXX’e bak.
5, 6. Çağdaş mütercimler, Tanrı’nın Mesih ile ilgili olarak meydana getirdiği şey konusunda nasıl bir sorun yarattılar?
5 Bununla beraber, o birinci yüzyıldaki yazarın yazılarını tercüme eden çağdaş mütercimler ortaya bir sorun çıkardılar. On altıncı yüzyıldan itibaren yapılan İngilizce Mukaddes Kitap tercümeleri bundan Tanrı’nın “ebedi maksat”ı olarak bahsetmişlerdi.a Fakat daha yakın zamanlarda yapılan Mukaddes Kitap tercümelerinin bir kısmı söz konusu Yunanca cümleyi “Çağların bir planı” olarak yorumladı. Böylece Tanrı’nın Mesih ile ilgili bir “planı” olduğu söylendi.
6 Örneğin, Efesoslulara yazılan mektubun üçüncü bap dokuzdan on bire kadar olan ayetlerinin MS 1897’de yapılan J. B. Rotherham tercümesinde şunları okuyoruz: “Ve her şeyi yaratan Tanrı’da çağlar boyunca gizlenmiş mukaddes sırrın idaresinin ne olduğunu ışığa kavuşturmak için, şimdi Tanrı’nın meshedilenle ilgili yaptığı çağların bir planına göre çok yönlü hikmeti meclis vasıtasıyla semalarda olan riyasetlere ve kudretlere bildirilsin.” Bir gazete yönetmeni olan Benjamin Wilson’un yayımladığı The Emphatic Diaglott’da MS 1865 gibi oldukça gerilerde kalan yıllarda bile aynı ayetlerle ilgili olarak şu sözler okunabilirdi: “Onun meydana getirdiği çağların bir planına göre.” Yunanca metni bu şekilde tercüme etmeyi tercih eden Mukaddes Kitabın daha birçok yeni tercümesi gösterilebilir.b
7, 8. C. T. Russell, hangi şemayı yayımlamıştı? İsmi hakkında onun kitabının ilk paragrafında ne deniliyordu?
7 Efesoslular 3:10, 11 ayetlerinin Yunanca metninin bu değişik tercümesi esas tutularak A.B.D.’de Pittsburgh, Pennsylvania’da, Zion’s Watch Tower mecmuasının Eylül 1881 sayısında, yazar ve yayımlayıcı Charles Taze Russell tarafından “The Plan of the Ages” (Çağların Planı) makalesi yayımlanmıştır. Bu makale “Chart of the Ages” (Çağların Şeması) diye adlandırılan ve bütün bir sayfayı kaplayan bir şemayı açıklıyordu. İlgilenen herkes tarafından incelenebilmesi için bu şemayı burada yayımlamaktan kıvanç duyuyoruz. Buna benzer bir “Chart of the Ages Illustrating the Plan of God” (Tanrı’nın Planını Tasvir Eden Cağların Şeması) adlı bir şema, 1886’da C. T. Russell tarafından yayımlanan “The Divine Plan of the Ages” (Çağların Tanrısal Planı) adlı kitapta bulunuyor.
8 Bugün görülebilen yanlışlıklarına rağmen, bu “Çağların Şeması” En Hikmetli ve Her Şeye Kadir Tanrı’nın bir “plan”a sahip olduğu fikrine dayanan samimi düşünce tarzını göstermeye hizmet etmiştir. Bu kitabın 1. paragrafında açılış sözleri şöyleydi:
“Bu tetkik serisinin ismi olan “Çağların Tanrısal Planı” Tanrımızca önceden bilinen ve pürüzsüz olan Tanrısal düzenlemede bir ilerlemenin söz konusu olduğu fikrini arz ediyor. Tanrısal vahyin öğretilerinin ancak bu yönden, hem güzel, hem de ahenkli olarak kabul edilebileceğine inanıyoruz.”
9. (a) Geniş çapta bir sürümü bulunan bu kitap hiç olmazsa hangi noktayı açıklamış oldu? (b) Tanrı ve O’nun planı bakımından hangi sorunun ortaya çıkmasına neden oldu?
9 Bu kitap, birçok dilde altı milyonu aşan sayıda yayımlandı. Onun sürümü MS 1929 yılında durdu. Bu kitabın başardığı şeylerden biri okuyucularının dikkatini Mukaddes Kitaba çekmek ve Yaşayan Tanrı’nın hedefe doğru adım adım ilerlediğini göstermek oldu. Istırap çeken insanlık için yapmayı düşündüğü şeyde O ilerlemektedir. Bir insanın çok defa bir hareket planı hazırladığını ve böyle bir planın arkasında yerine getirilecek bir maksadın bulunduğunu biliriz. Fakat söz konusu nokta şudur: Tüm Hikmete Sahip Her Şeye Kadir Tanrı, bir şeyi yerine getirmeğe karar verdiği zaman, bir hareket planı yapmak, hareket tarzını kesin olarak saptamak ve böylece değişmez Tanrı olarak, Kendisini planlanmış bu yoldan hiçbir tarafa sapmadan gitmeye mecbur etmek zorunluluğu altında mıdır? Yoksa Kendisi yaratıklarının irade ve seçme özgürlükleri yüzünden doğacak bütün acil ve beklenmedik durumları önceden düşünmeden anında karşılayıp gene de hedefine varabilir mi? O’nun bir plana ihtiyacı var mı? Tabii ki, Kendisi hedefine vardıktan sonra, biz O’nun hareketlerinin kaydına başvurabilir ve takip ettiği yolun şemasını çizebiliriz. Fakat bu, acaba böyle mi planlanmıştı?
MAKSADI OLAN BİR TANRI
10. Yunanca prothesis sözcüğü harfi harfine ne demektir? Yahudiler, Yunanca Septuaginta tercümesinde bunu nasıl kullandılar?
10 Efesoslular 3:10, 11’deki Yunanca sözcüklerin yazarı, Yaratıcı Tanrı’nın Kendi Mesihi ile ilgili bir planı olduğunu mu belirtmek istiyordu? İlk yüzyılın Yunancasıyla yazdığı mektubunda prothesis sözcüğünü kullanarak ne demek istedi? Bu, harfi harfine “ortaya veya öne koymak”, bir şeyi göz önüne koymak anlamına gelir. Bundan ötürü, İskenderiyeli Yahudiler, ilham edilmiş İbranice Mukaddes Yazıları Yunanca’ya tercüme ettikleri zaman, Musa tarafından kurulan kutsal tapınma çadırının Mukaddes bölmesindeki altın masanın üstüne konulan mukaddes ekmekle ilgili olarak bu Yunanca sözcüğü kullanmışlardır. Bu ekmek, genellikle huzur ekmeği diye adlandırılır, fakat Yunanca Septuaginta Tercümesi bundan “takdim için ekmek somunları” (prothesis) diye söz eder. Böylece altın masanın üstüne konulan bu somunlardan taze olanı her hafta Sebt günü orada sergilenirdi.—II. Tarihler 4:19.
11. Öyleyse, Tanrı’nın “prothesis”i nedir?
11 Prothesis sözcüğü aynı zamanda bir “beyan” veya “avans olarak bir ödeme” anlamına gelir ve gramerde bir “önek” olarak kullanılır. Bu kelime aynı zamanda “baştarafa” veya “ilk sıraya koymak” anlamında da kullanılırdı. Bu kelime ayrıca bir erek veya teklif edilen bir hedef, ya da birinin yerine getirmek veya başarmak üzere önüne koyduğu bir şey için kullanıldığından “maksat” anlamına da gelirdi. (Bununla ilgili Lidell ve Scott’un A Greek-English Lexicon’un yeni baskısına Cilt II, sayfa 1480—1481, 1948’deki prothesis başlığına bak.) Bu son anlam Mukaddes Kitabı çağdaş dillere tercüme edenlerin çoğunluğu tarafından kabul edilmiştir. Böylece, Tanrı’nın “prothesis”i, onun niyeti, asıl kararı, maksadıdır.c
12. Çağdaş mütercimler, ton aio’non (çağların) kelimesi ile birleştirdikleri Yunanca prothesis ifadesini nasıl tercüme ederler?
12 Efesoslular 3:10, 11’de bu sözcüğü ton aio’non ifadesi izler. Bu, harfi harfine “çağların” anlamına gelir. Böylece bu sözcüklerin birleşimi, bazı kimseler tarafından “çağların maksadı”, “çağların bir maksadı” veya “eski çağların maksadı” ve başka kimseler tarafından ise “ebedi maksat” olarak tercüme edilmiştir.d
13, 14. Tanrı’nın “çağların maksadı”nın O’nun “ebedi maksadı” olduğu neden söylenebilir?
13 Tanrı’nın “çağların maksadı” O’nun “ebedi maksadı”dır. Bu nasıl oluyor? Burada çağ, insan işlerinde belirsiz, fakat nispeten uzun bir zaman devresi anlamına gelir ve onun olaylarından veya özelliklerinden ziyade zaman bakımından uzunluğu üzerinde durulmaktadır.
14 Böylece Tanrı’nın “çağların maksadı” ile kastedilen, “atalar çağı” “Yahudi çağı”, “İncil çağı” ve “Milenyum çağı” gibi sınırı belirlenmiş devirlerle ilgili maksat değildir. Burada uzun zaman devirleri üzerinde durulmaktadır. Bir çağın diğer bir çağı izlemesi için her ayrı çağın bir başlangıcı ve sonu olmalıdır. Fakat çağların birbirini izlemesi, zamanı uzatır ve böylece “çağların maksadı” ifadesinde çağların sayısı belirtilmediğine göre onun süresi sınırsız olabilir. “Çağların maksadı” ifadelerinde, zaman ölçüsü belirsiz bırakılmakta ve bu da “maksat”ın sınırının belirsiz zaman boyunca sürdüğünü göstermektedir. Bu şekilde “maksat”, bir ebediyet meselesi, bir “ebedi maksat” oluyor. Tanrı’nın Kendi Mesihiyle ilgili maksadının bir başlangıcı vardır, fakat bu maksat yerine gelinceye kadar çağların geçmesi gerekir.e Burada söz konusu edilen zaman meselesi “Ebediyet Kralı” için bir sorun teşkil etmez.
İSİMSİZ BİR KİŞİ DEĞİL
15. Tanrı Sina’da Musa’ya Kendi ismini sordukları zaman, ne söylemesini belirtti?
15 Söz konusu Ebediyet Kralı, isimsiz bir Kişi değildir. O, Kendine bir isim verdi ve bu ismini bize bildirdi. Bizzat Tanrı’nın Kendine vermiş olduğu isim O’nun bir maksadı, bir hedefi olduğunu gösteriyor. Kendi meleği vasıtasıyla Tanrı, Mısır’dan kaçmış olan Musa’ya M. Ö. on altıncı yüzyılda Arabistan’da Sina Dağının eteğinde yanan çalının önünde bu gerçeği ne kadar açık olarak belirtti! Musa’ya Mısır’a dönmesi ve kölelikte bulunan kavmini özgürlüğe kavuşturması talimatı verilmişti. Fakat, ya Musa’nın kavmi, liderleri olarak kendisine Tanrı’nın ismini soracak olsalardı, o ne yapacaktı? Onlara ne söyleyecekti? Musa bunu bilmek istiyordu. Onun tarafından kaleme alınan kendi hayat hikâyesi bize şunları açıklıyor: “Bunun üzerine Tanrı Musa’ya dedi: ‘NE OLDUĞUMU İSPAT EDECEKSEM, O OLDUĞUMU İSPAT EDECEĞİM.’ Ve şunu ekledi: İsrail oğullarına böyle diyeceksin “Beni size OLDUĞUMU İSPAT EDECEĞİM gönderdi.”’”—Çıkış 3:14.
16. Tanrı, Musa’ya verdiği cevapta, kendi varlığına mı, yoksa başka bir şeye mi değiniyordu?
16 Tanrı, burada Kendi varlığı hakkında konuşmuyor. Mütercimlerin İbranice ehyeh asher ehyeh ve ehyeh ifadesini tercüme etme şekillerine bakarak bir kimse böyle zannedebilir. Örneğin, The Jerusalem Bible 1966 şöyle yazıyor: “Ve Tanrı Musa’ya dedi: ‘Ben kimsem oyum.’ Kendisi şunu ekledi: ‘İsrail oğullarına söylemen gereken şudur: “Ben’im beni size gönderdi.”’” Burada, Tanrı aslında Kendisinin bir şey olduğundan söz ediyor. Bu, Haham İsaac Leeser’in Twenty-Four Books of the Holy Scriptures tercümesinde de doğrulanıyor: “Ve Tanrı Musa’ya dedi: BEN NE OLACAKSAM, O OLACAĞIM: ve şöyle dedi: İsrail oğullarına şöyle diyeceksin: BEN OLACAĞIM beni size gönderdi.”f
17. Rotherham, Çıkış 3:14’ü nasıl tercüme ediyor? Bunun hakkında hangi yorumu yapıyor?
17 Joseph B. Rotherham’ın The Emphasised Bible adlı tercümesi Çıkış 3:14’ü daha açık bir şekilde şöyle tercüme ediyor: “Ve Tanrı Musa’ya dedi: Ben ne dilersem, O Olacağım. Ve dedi: Sen İsrail oğullarına şöyle diyeceksin, Ben Olacağım size beni gönderdi.” Bu ayet hakkındaki dipnot kısmen şöyle diyor: “Hayah [yukarıda ‘olacak’ olarak tercüme edilen sözcük] özü veya var oluşu yönünden değil, gözlenebilen görünme biçimleri yönünden ‘olmak’ demektir. . . . . Burada Kendisinin ne olacağı ifade edilmiyor. Kendisi onlarla birlikte olup onlar için yardımcı, kuvvetlendirici, kurtarıcı olacaktır.” Böylece burada değinilen, Tanrı’nın öz varlığı değil, başkaları için Kendisinin olmağı düşündüğü şeydir.
18. Tanrı, ne olacağı hakkında ilk defa ne zaman karar vermek zorundaydı?
18 Bu, gelişme çağındaki bir gencin derin düşünüp kendi kendine şunları sormasına benzetilebilir: “Ben hayatımı nasıl kullanacağım? Ne olacağım?” Aynı şekilde, tek yaşayan ve hakiki Tanrı, yalnızken, Kendi öz varlığını nasıl kullanacağı, ne yapacağı, ne olacağı hakkında karar vermek zorundaydı. Yaratıcı olmadan önceki ezeli bir yalnızlık döneminden sonra Kendisi bir Yaratıcı olmak istedi. Kendi hakkında bir maksat edindi.
19. Tanrı, On Emirde Kendi ismini nasıl yazdı?
19 Bununla beraber tek yaşayan ve hakiki Tanrı ilham edilmiş tüm Mukaddes Yazılarında Ehyeh veya “Olduğumu İspat Edeceğim” ismiyle tanınmıyor. MÖ 1513 yılında Tanrı, Sina Dağında On Emri taş levhalar üzerine mucizevi bir şekilde kaydedip onları peygamber Musa’ya verdiği zaman, seçmiş olduğu ismi bizzat Kendisi yazdı. Tanrı, sağdan sola doğru İbranice önce Yod sonra He, devamen Vav ve sonunda He harflerini yazmıştı. Tanrı herhalde çağdas İbranice harfler olan: יהוה değil, eski İbranice harfler olan: kullanmıştı. Bu harflerin Türkçe okunuşu sağdan sola HVHY’dir. Bu Latincede HVHJ’dir. Bu harflerin dördü de sessiz olup, aralarına hiçbir sesli harf konmamıştır.
20. Tanrı’nın ismi dört İbranice harfe dayanarak nasıl telaffuz edilir?
20 Bu yüzden, Yehova’nın ismini kesin olarak nasıl telaffuz ettiği bugün bilinmemektedir. Bu isim, Latin yazarlar tarafından yüzyıllar boyunca Yehova olarak yazıldı. Birçok çağdaş İbrani dili bilgini bu ismi Yahveh veya Yehvah olarak telaffuz etmeyi tercih eder. Böylece, tıpkı bir çocuğun babasına isim veremeyeceği gibi, yaratık da kendi Yaratıcısına isim vermemiştir. Yaratıcı Kendi Kendini isimlendirmiştir.
21. (a) Aslında bir fiil olan Yehova ismi hangi anlamı taşır? (b) Bu ismin bugün kullanılması gerekir mi ve yürürlükte midir?
21 Bu kutsal ismin aslında bir fiilin, yani İbranice hawah fiilinin belirsiz ettirgenlik şeklinde olduğu anlaşılıyor. Böylece “Olmağa Sebebiyet Verir” anlamına gelir. Gerçek şu ki, her sonuç, bir nedene bağlıdır; ve her zekâ sahibi nedenin veya nedeni meydana getirenin de bir maksadı vardır. Öyleyse doğal olarak, “Olmağa Sebebiyet Verir” anlamına gelen Tanrısal ismin kendi içinde bir maksadı vardır. Bu, eşsiz ismi Taşıyanı Maksat Sahibi olarak belirler. Kendisi Musa’ya Sina Dağı yakınlarında yanan çalıda muhakkak bu nitelikte göründü ve yapmayı önüne koyduğu şeyi açıkladı. Tanrısal ismin kalıcılığı veya dayanıklılığını belirten Tanrı, devamen Musa’ya şöyle dedi: “İsrail oğullarına böyle diyeceksin: Atalarınızın Allahı, İbrahimin Allahı, İshakın Allahı, Yakubun Allahı Yehova beni size gönderdi; ebediyen ismim bu, ve devirden devre anılmam budur.” (Çıkış 3:15) Bu tarihi isim bugün hâlâ O’nundur. Bugün bizim kullanmamız gereken, yürürlükte olan bir isimdir.
İNSANIN İYİLİĞİ İÇİN TARİHİ YAPAN BİR TANRI
22. (a) Eski Mısır olayında Yehova Kendine nasıl bir isim yaptı? (b) Bu, bugün bize hangi teselli edici dersi veriyor?
22 Peygamber Musa’nın günlerinde, tarih, İbrahim, İshak ve Yakub’un zürriyetine zulmeden eski Mısır’a karşı tek yaşayan ve hakiki Tanrı Yehova’nın göstermiş olduğu tepkiyle oluşturuldu. O, kölelikte bulunan kavmini bu son derece silahlanmış dünya kudretinin elinden kurtarmakla Kendine şanlı bir isim yapmıştı. (Yeremya 32:20; II. Samuel 7:23; İşaya 63:14) Bu gerçek, bizim için insanlığı kurtarmak hususunda MS yirminci yüzyılın muazzam şekilde silahlanmış dünyasının Tanrı’ya hiç bir engel teşkil etmediğine dair bir teminattır. Yehova, tıpkı eski Mısır’ın Firavun’unun iktidara geçip Musa’nın kavmine öldürücü şekilde eza etmesine izin verdiği gibi, zalimlerin bütün yeryüzü üzerinde kudret alıp insanlara büyük eza etmelerine izin verdi. Bunun bir nedeni vardı. Onları ayrı tutmak, tutuklu bulundurmak, tayin ettiği zamanda helak etmek için. Böylece, ağır şekilde elem çeken kavminin teselli bulması için Tanrı, Yeruşalim’in hikmetli Kralı Süleyman’a şunları söylemesini ilham etti:
“Kendi işlerini RABBE (Yehova’ya) bırak, ve niyetlerin yerine gelir, RAB (Yehova) her şeyi gayesi [İbranice: maaneh, maksadı], için yarattı, kötü adamı da şer günü için.”—Süleymanın Meselleri 16:3, 4.
23. Tanrı’nın eski dünya kudretlerine karşı davranışıyla ilgili hangi husus, zamanımızda siyasal kudretlerin başına gelecek şeyler hakkında teminat olarak gösterilebilir?
23 M.S. 1914 yılından beri geçen zaman, iki dünya savaşı ve beraberinde gelen milletlerarası kargaşalıklardan sağ olarak kurtulan hükümet sistemleri için “şer günü” olmuştur. Siyasal süper kudretler, aralarındaki dünyaya hâkim olma rekabeti yüzünden yıllar boyu birbirlerini kuşkuyla izlemişlerdir. Her şeyi kendi maksadı için yaratmış olan Egemen Rab Yehova’nın, dünya hâkimiyetine göz diken bu kişiler hakkında da bir maksadı olması makul olsa gerek. Kendisinin, Mukaddes Kitabın değindiği eski zamanlardaki “kötü” dünya kudretleriyle ilgili bir maksadı olduğu kayıtlara geçmiştir. Zamanımızda bekleyebileceğimiz şeylerin bir teminatı olarak Kendisi bu eski dünya kudretleriyle ilgili maksadını yerine getirmiştir.
24. (a) Asur’un Dünya Kudreti olana kadar yükselmesine izin vermekle beraber, Yehova onunla ilgili ne yaptı? (b) Yehova’nın İşaya 14:24-27’deki peygamberliğinin yerine gelmediği neden söylenemez?
24 Örneğin, siyasal ve askeri önem bakımından Mısır’ı Asur İmparatorluğu izlemiş ve o, Mukaddes Kitap tarihinin ikinci dünya kudreti olmuştu. Fakat o, insanlık üzerindeki kudretinin zirvesinde dahi hiçbir zaman Yahuda Krallığının başkenti olan Yeruşalim’i fethetmek veya harap etmekle övünemedi. Bunun yerine Yeruşalim, Asur’un başkenti Nineve’nin harabiyetine şahit oldu. Bu neden böyle oldu? Çünkü Asur Dünya Kudreti kötü idi. Kadirimutlak Tanrı Yehova onun dünya hâkimiyetine kadar yükselmesine ve özellikle Kendi kavmine karşı kötü davranmasına izin verdi. Fakat Kendisi bu kötü dünya kudretini tayin ettiği zaman boyunca “şer günü”ne kadar saklamak maksadındaydı. Böylece, Milattan Önce 632 yılında Asur’un başkenti Nineve müttefik Med ve Kildanîlerin eline düştü ve harap edildi. (Nahum, bap 1-3) Böylece bu olaydan bir yüzyıldan fazla bir zaman önce peygamberi İşaya tarafından şu sözlerle bildirilen Yehova’nın maksadının yerine gelmemiş olduğunu kimse kesinlikle söyleyemez:
“Orduların RABBİ (Yehova’sı) and edip dedi: Gerçek nasıl düşündümse öyle olacak; ve nasıl tasarladımsa (karar aldımsa) öyle duracak; şöyle ki, kendi memleketinde Aşurluyu kıracağım, ve dağlarımın üzerinde onu ayak altında çiğneyeceğim; ve boyunduruğu onların üzerinden kalkacak, ve yükü onların sırtından kalkacak. İşte bütün dünyaya karşı tasarlanan tertip (alınan karar), budur; ve bütün milletlere karşı uzanmış olan el budur. Çünkü orduların RABBİ (Yehova’sı) tasarladı (karar aldı), ve kim bozar? ve Onun eli uzanmıştır, ve onu kim geri çevirir?”—İşaya 14:24-27.
25. Bu peygamberlikte “karar” sözcüğünün anlamı nedir? Neden?
25 Her Şeye Kadir, Tüm Hikmete Sahip Tanrı, takip edeceği hareket tarzı hakkında Kendisine yol göstermek üzere gökte hiç kimseye danışmamıştır. İşaya 40:13’teki peygamberliğinde uygun olarak şu soru soruluyor: “Öğütçüsü olup ona öğreten kimdir?” (Ayrıca, Eyub 21:22; 36:22; Romalılar 11:34) O’nun ‘kararı’ (‘öğüdü’) Kendisine aittir ve doğru hüküm verme ve azim gösterme açısından yardım alacağı bir öğütçüler kuruluna tabi değildir. Böylece burada O’nun ‘kararı’ (‘tertip’, İşaya 14:26; ‘öğüt’, İşaya 46:10; ‘murat’, Süleymanın Meselleri 19:21) alınan nasihatin bir sonucu değil, Kendi kesin azmi, Kendi takdiri anlamına geliyor. “Karar” (‘tertip’, ‘öğüt’, ‘murat’) sözcüğünün Kutsal Yazılardaki kullanışı hakkında M’Clintock and Strong Cyclopoedia’nın II. Cildi’nin 539. sayfasında şöyle deniyor: “Bu sözcük insan istişareleriyle ilgili olağan anlamından başka, Mukaddes Yazılarda Tanrı’nın takdiri, Tanrısal takdirin emirleri için kullanılır.”
26. Dünya hâkimiyetinde Babil’in Asur’u izlemesine izin vermekle, Yehova, maksatlı olarak ne yapmış oluyordu?
26 Her Şeye Kadir, Tüm Hikmete Sahip Olan Tanrı’nın Kendiliğinden aldığı karar, gerek insanlar gerekse de iblisler tarafından bozulamaz. Asur Dünya Kudretine karşı Kendisinin aldığı karar böyleydi. Onu izleyen dünya kudreti, yani Mukaddes Kitap tarihindeki üçüncü dünya kudreti Babil için de durum aynı olmuştu. Bu kudret, Yeruşalim’i MÖ 607 yılında ilk defa harap eden dünya kudreti idi. Bu dünya kudreti bunu yapmakla, kendisinin “kötü” olduğunu ispat etmiş oldu. Bundan ötürü Yehova onu da Kendisinin tayin ettiği zamandaki “şer günü” için ayırdı. Babil’in Yeruşalim’i harap etmesine ve böylece kendisinin önünde özel anlamda bir kötülük yapmasına izin vermeden önce, Tanrı, peygamberi Yeremya’ya şunları söylemeği ilham etti: “Bundan dolayı RABBİN (Yehova’nın) Babil için olan kararını ve Kildanîler diyarı için olan düşüncelerini dinleyin.”—Yeremya 50:1, 45.
27. Yeremya ve Daniel, Mukaddes Kitabı tetkik ederken İşaya’nın peygamberliğinde, Babil’in devrilmesi hakkında neler yazılı olduğunu gördüler?
27 Peygamber Yeremya, Babil orduları Yeruşalim’i ve mabedini MÖ 607’de harap ettikleri zaman Tanrı’nın koruması sayesinde hayatta kaldı. Fakat “kötü” Babil’in aleyhine kendisinin yapmış olduğu peygamberliklerin yerine gelişini görebilecek kadar yaşamadı. Bununla beraber, MÖ 539 yılında peygamber Daniel’in günlerinde Babil Dünya Kudretinin devrilmesini, gerek dünya, gerekse Mukaddes Kitap tarihi kayda almıştır. (Daniel 5. bap) Bu, bundan çok önce yaşamış olan peygamber İşaya’nın peygamberliklerini de doğrulamıştır. Kendisi Babil Dünya Kudretinin devrileceğini önceden bildirmekle kalmayıp, aynı zamanda Babil’in devrilmesi için Tanrı’nın kullanacağı Pers fatihinin ismini de önceden bildirdi. Yeremya ve Daniel peygamber, Mukaddes Yazıları şahsen incelerken İşaya’nın MÖ sekizinci yüzyılda kaleme almış olduğu peygamberliğini tetkik ettikleri zaman, Tanrıları Yehova’nın yazılı şu sözlerini gördüler:
“Koreş için: Çobanımdır, ve bütün muradımı yerine getirecektir, diyen, ve Yeruşalim için: Bina olunacaktır, ve mabet için: Temelin atılacaktır, diyen RAB (Yehova) benim. Önümde milletlere baş iğdirmek, ve kıralların belini gevşetmek, ve kapılar kapanmasın diye önünde kapı kanatlarını açmak için elini tuttuğu Koreşe, mesihine, RAB (Yehova) şöyle diyor: Ben senin önünde yürüyeceğim . . . . seni adınla çağıran RAB (Yehova), İsrailin Allahı ben idiğimi bilesin diye karanlığın hazinelerini, ve gizli yerlerin saklı zenginliğini sana vereceğim. Sen beni tanımazken, kulum Yakub, ve seçtiğim İsrail için seni adınla çağırdım; sana ad taktım. RAB (Yehova) benim, ve başkası yoktur; benden başka Allah yoktur. Sen beni tanımazken, sana kuşak bağladım ki, şarktan ve garptan olanlar benden başkası olmadığını bilsinler; RAB (Yehova) benim, ve başkası yoktur.”
28. İşaya’nın hemen sonraki babında Persli Koreş hakkında Yehova ne diyor?
28 Bu harikulade sözler, İşaya kitabının MÖ ikinci yüzyıla ait ve MS 1947 yılında bulunan Ölü Deniz Tomarında görülebilir. Bu sözler İşaya’nın kırk dördüncü babının yirmi sekizinci ayetinden, kırk beşinci babın altıncı ayeti olarak işaretlenen kısmında bulunmaktadır. Bunu izleyen bapta Tanrı, Koreş’ten söz ederek, aşağıdaki şu ayetlerde onun hakkında “öğüdümü [kararımı], yapacak adam” diyor:
“Bunu anın da er olun; ey günah işliyenler, bunu tekrar yüreğinize koyun. Eski zamandan olan önceki şeyleri anın, çünkü Allah benim, ve başkası yoktur; ben Allahım, ve benim gibisi yoktur; sonu başlangıçtan, ve henüz olmıyan şeyleri kadimden bildiren: Öğüdüm (kararım) duracak, ve bütün muradımı . . . öğüdümü (kararımı) yapacak adamı çağıran benim; evet, ben söyledim ve yerine getireceğim; ben tasarladım, ve onu yapacağım.”—İşaya 46:8-11.
29, 30. Yehova, Kendi peygamberliğinde ifade ettiği maksadını nasıl yerine getirdi ve bu durum bizi nasıl kuvvetlendiriyor?
29 Persli Büyük Koreş gerçekten bir “yırtıcı kuş” gibi güneşin doğduğu taraftan, Pers’ten, Babil’in doğusundan, İşaya’nın memleketi olan İsrail diyarından uzak bir diyardan gelmiştir.
30 Büyük Koreş’in flaması gayet yerinde olarak altın kartal, “yırtıcı kuş” idi ve Yehova bunu bizzat Koreş’i tasvir eden bir sembol olarak kullanıyordu. Bu sözlerle ifade edilen Tanrı’nın maksadı hemen hemen ikiyüzyıl önce söylenmesine rağmen boşa çıkmadı. Tanrı, Koreş’i kötü Babil’e karşı Kendi kararını infaz etmekte kullanmakla ‘kararının durmasını’ yani bozulmadan yerine gelmesini sağladı. Yehova bunu bildirmiş ve hatta ilerde bilgi alınması için bu konuyu kayda da aldırtmıştı; söylediği şeyi Kendisinin tayin ettiği zamanda yerine getirdi. Tanrı Koreş ile ilgili maksadını oluşturdu, bunu peygamberi vasıtasıyla beyan etti ve bu maksadını tam vaktinde harikulade bir şekilde gerçekleştirdi. Peygamberlik Tanrısının bu tarihi başarıları, Yehova’nın Kendi “kararı”na göre yerine getirmeği azmettiği diğer bütün peygamberliklere olan güvenimizi kuvvetlendiriyor.
31. Hezekiel’in henüz yerine gelmemiş olan hangi peygamberliği, kimin tarafından ve kime karşı yapılan bir saldırıyı tasvir ediyor?
31 Bu durum, tarihin henüz yerine gelmediğini gösterdiği bir peygamberlik için de geçerlidir. Fakat onun yerine gelme zamanı, bizim neslimizde cereyan etmek üzere giderek yaklaşmaktadır. Bu, peygamber Yeremya’nın çağdaşı olan Hezekiel vasıtasıyla verilen bir peygamberliktir ve Hezekiel’in 38. ve 39’uncu baplarında bulunmaktadır. Bu esrarengiz “Magoglu Gog” tarafından yapılacak saldırıyla ilgilidir. Bu Gog, dünyanın bütün milletlerini bu saldırının içine sokacaktır. Dünya çapındaki saldırı, yaşayan tek ve hakiki Tanrı’nın tapıcılarının mütebakisine karşı yapılacaktır. Çağdaş Büyük Babil’den kurtulup Tanrı’nın lütfuna iade edilen bu sadık mütebaki dünyanın kirli, bozuk durumunun ortasında ruhi bir Cennette yaşıyor. Kadirimutlak Tanrı’nın Kendi tapıcıları üzerine böyle bir saldırının yapılmasına izin vermesinin sebebi nedir? Kendisi bize bunun cevabını veriyor.
32, 33. Tanrı, bugün ruhi Cennetlerinde bulunan kendi tapıcılarına Gog’un saldırmasına hangi maksatla izin veriyor?
32 Tanrı, bize verdiği cevapta bugün Kendi lütfuna iade edilmiş olan tapıcılarının mütebakisinin ruhi Cennetini tasvir etmek için sembolik bir şekilde eski İsrail diyarını ve onun, Babil’den kurtarılmış olan sakinlerini kullanıyor. Sonra, Kadirimutlak Tanrı ruhi Cennetinde bulunan bu sadık mütebakiye yapılan milletlerarası saldırının Kötü Liderine hitaben, bu hain saldırıya izin vermesinin maksadını şu sözlerle açıklıyor:
33 “Diyarı örtmek için bir bulut gibi kavmım İsraile karşı çıkacaksın; son günlerde vaki olacak ki, milletlerin gözü önünde sende takdis olunacağım zaman, ey Gog, onlar beni tanısınlar diye, seni kendi diyarıma karşı getireceğim.”—Hezekiel 38:16.
34, 35. Tanrı’nın, Gog ile ilgili, Kendisini takdis etmek hususunda beyan ettiği maksat nedir?
34 Hiçbir şey bundan daha açık bir şekilde belirtilemez. Yehova’nın maksadı bütün milletlerin gözleri önünde Kendini takdis etmektir. Geçmişte yerine getirdiği bütün işlere uygun olarak Kendisi bu değişmez maksadını yakın gelecekte, bizim neslimizde yerine getirecektir. Gog’a ve onun yeryüzündeki uluslararası ordusuna karşı zaferle sonuçlanacak savaşta elindeki harikulade imkânları nasıl kullanacağını açıkladıktan sonra, maksadı mutlaka yerine gelen Tanrı şöyle diyor:
35 “Ve kendimi büyük edeceğim, ve kendimi takdis edeceğim, ve çok milletlerin gözünde kendimi tanıtacağım, ve bilecekler ki, ben RAB’İM (Yehova’yım).”—Hezekiel 38:23.
BU HUSUSTA NE YAPACAĞIZ?
36. Yehova’nın kim olduğunu zorla öğrenecek olan milletlerle birlikte sürüklenmeyi arzu edip etmediğimizi kendimize neden sormalıyız?
36 Dünya milletlerinin Tanrı’nın kim olduğunu bilmelerini sağlamak, onları ebedi hayatla mükâfatlandırılacak olan O’nun tapıcıları haline getirmek demek değildir. Bunun tam aksine, bu, Tanrı’ya meydan okuyan milletlerin ebedi helaki demektir. Hakiki Tanrı’nın kim olduğunu bu şekilde öğrenmek onlar için feci bir yöntemdir. Kendisi milletlere tam olarak kim olduğunu gösterecektir. Kendisinin böyle hareket etmesi gerekli olmuştur. Böylece, önemli soru şudur: Biz şahsen, yakında Tanrı’nın Büyük Muhalifi olan “Magoglu Gog” tarafından saldırıya sürüklenecek milletlerin arasında bulunmak istiyor muyuz?
37. Süleymanın Meselleri 19:20, 21 bize kurtuluşumuz için insanların planları tarafından ikna olmak yerine, ne yapmamızı öğütlüyor?
37 Milletler, dünya durumunu kurtarmak üzere yaptıkları bütün planlarında tek ve hakiki Tanrı’yı, O’nun yazılı Sözü olan Mukaddes Kitapta açık bir şekilde belirtilen maksadına uygun olarak göz önünde bulundurmuyorlar. Onların planları acaba bize iyi mi görünüyor? Onların planları tarafından ikna edilip bunları destekleyerek bizi insanların mı kurtaracağına güveneceğiz? Ne yapacağımız hakkında karar verirken, eski zamanın hikmetli adamının, Süleymanın Meselleri 19:20, 21’de söylediklerine dikkat edip bunu yürekten kabul etmek hikmetli bir hareket olur: “Öğüt dinle ve disiplini kabul et ki, kendi sonunda hikmetli olasın. İnsanın yüreğinde çok kuruntular [planlar, İbranice mahashabhoth] vardır; fakat RABBİN muradı [karar]ı duran odur.” Yehova’nın muradına veya kararına karşı gelmek ve insanların ve milletlerin planlarını benimsemek, yüreğimizden çok uzak olmalı.
38. Yehova’ya güvenirsek, neden insanlar ve milletler gibi hayal kırıklığına uğramayacağız?
38 Biz, neden milletlerle beraber sonsuz zararımızla sonuçlanacak hayal kırıklığına uğrayalım? Bütün yüreğimizle Yehova’ya güvenelim. “Çünkü o söyledi, ve oldu, o emretti, ve sabit durdu. RAB milletlerin öğüdünü bozar; kavmların düşüncelerini hiç eder. RABBİN öğüdü ebediyen, yüreğinin düşünceleri nesilden nesle durur. Ne mutludur o millet ki, Allahı RABDİR (Yehova’dır), o kavm ki, onu miras olarak kendine seçmiştir.” (Mezmur 33:9-12) Bunun doğru olduğu geçmişte defalarca ispat edilmiştir ve yakın gelecekte de muhakkak ispat edilecektir: “RABBE karşı hikmet yoktur, ve anlayış yoktur, öğüt de yoktur. At, cenk günü için hazırlanır; fakat kurtuluş RABDENDİR (Yehova’dandır).”—Süleymanın Meselleri 21:30, 31.
39. O’nun adaletini arayanlar için Tanrı’nın nasıl bir maksadı olmalıdır? Neden?
39 İnsanlık dünyasına samimi bir şekilde baktığımız takdirde, hepimizin kurtulmağa muhtaç olduğundan emin oluruz. Doğru zihniyetli insanlar olarak biz kurtuluş istiyoruz. Bu, hiçbir zaman insanın kendisinden gelemez. ‘Kurtuluşun Yehova’dan geldiğini’ kabul etmeliyiz. Mademki “RAB her şeyi gayesi (maksadı) için yarattı, kötü adamı da şer günü için”, acaba kötü olmayanlar için, O’nun adaletini arayanlar için Yehova Tanrı’nın maksadı nedir? Muhakkak sevgi dolu bir maksat olmalı! (Süleymanın Meselleri 16:4) İnsanlık gerçekten sevgi dolu Yaratıcı’nın iyilik dolu maksadının içinde bulunuyor.
40. Ebedi hayat kazanmakla sonuçlanacak bir yere varmak istediğimiz takdirde gayemiz ne olmalı? Neden?
40 Yaratıcı, gayesi olmayan bir Tanrı değildir. O’nun yaratıkları olan bizler de gayesiz olmamalıyız! Öyleyse, bizim gayemiz ne olmalı? Şu: Hayatımızı Yehova Tanrı’nın iyilik dolu maksadıyla ahenk içine getirmek. Bundan daha yüksek bir gaye olamaz. Bunu yapmakla, gerçekten bir yere varmış oluyoruz—ebedi hayata kavuşmağa doğru ilerliyoruz. Böyle gidersek, şimdiki hayatımız başarısızlığa uğramayacaktır, çünkü Tanrı’nın maksadı hiçbir zaman başarısızlığa uğramayacaktır. Bunu zihnimizde tutarak, şimdi Tanrı’nın Kendi Mesihiyle ilgili olarak oluşturduğu “ebedi maksat”ını tetkik etmekten sevinç duyuyoruz.
[Dipnotlar]
a William Tyndale’in (M.S. 1525 ve 1535) tercümesi; Genova Bible (M.S. 1560 ve 1562); Bishops Bible (1568 ve 1602) tercümelerine bakın.
b Hugh J. Schonfield’in Authentic New Testament (M.S. 1955) tercümesine bakın, o, “çağın planları” ifadesini kullanıyor. Ayrıca The New Jerusalem Bible’a (M.S. 1966) bakın, o şöyle diyor: “Onun tüm ezelden beri var olan planı.” George N. LeFevre’nin (M.S. 1928) tercümesi şunları diyor: “Meshedilen vasıtasıyla maksat edindiği çağların planı.”
c Gerhard Friedrich tarafından yayımlanan Theological Dictionary of the New Testament, Cilt VIII, 165, 166 sayfalarındaki “The New Testament” başlığına bakın.
d King James Authorized Version (1611) (Kral James Tarafından Onaylanan Tercüme).
e Efesoslular 3:10 ve 11’deki “kata prothesin ton aio’non” hakkında şöyle okuyoruz: “Dünya devirlerinin maksadına uygun olarak,” yani Tanrı’nın dünya devirleri süresince (çağların başlangıcından maksadın yerine getirilişine kadar) sahip olduğu maksatla uyumlu olarak; çünkü bu zaten [dünyanın kurulmasından önce] oluşturulmuştu, 1:3, fakat dünya çağlarının başlangıcından beri bu, Tanrı’da gizliydi, 9. ayet. . . . Başkaları ise, bunu yanlış olarak: dünyanın değişik devirlerine ait maksat sandılar, onlara bakılırsa, Tanrı başta hiçbir kavim seçmedi, sonra Yahudileri seçti, ve nihayet hem Yahudileri hem de Milletlerden olanları Mesihi krallığa davet etti; zira burada söz konusu yegâne maksat [Mesih’te] yerine getirilen maksattır.—H. A. W. Meyer, Th. D. tarafından Critical and Exegetical Handbook to the Epistle to the Galatians—Ephesians, İngilizce Tercümesi, 1884, sayfa 416, paragraf 1.
f Çağdaş mütercimlerin çoğu bu sözleri ‘ben ne olacaksam o olacağım’ şeklinde tercüme etmekle Rashi’ye katılıyorlar. Kendisinin, kavmi için tüm olarak ne olacağını tarif etmek imkânsızdır, fakat İsrail’i güderken O’nun ebedi sadakati ve değişmeyen merhameti gittikçe daha çok belli olacaktır. Musa’nın bu sözlerle aldığı cevap böylece şu sözlerle eş anlamlıdır: ‘Ben kurtaracağım şekilde kurtaracağım’. Bu, İsraillilere onları kurtarma gerçeğine dair teminattır, fakat bunun ne şekilde yapılacağı açıklanmıyor.—The Pentateuch and Haftorahs, Dr. J. H. Hertz, C. H. Soncino Basımevi, Londra, MS 1950.
[Sayfa 7’deki çizelge]
(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın)
CHART OF THE AGES
ILLUSTRATING THE PLAN OF GOD FOR BRINGING MANY SONS TO GLORY, AND HIS PURPOSE—
“In regard to an administration of the fulness of the appointed times, to reunite all things under one Head, even under the Anointed One; the things in heaven and the things on earth—under Him.”—Eph. 1:10—Diaglott.