Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • po böl. 5 s. 49-62
  • Tanrı’nın “Ebedi Maksadı” Meshettiği Kişide Şekilleniyor

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Tanrı’nın “Ebedi Maksadı” Meshettiği Kişide Şekilleniyor
  • İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • TANRI’NIN MESHETTİĞİ KİŞİ ÖNCEDEN BİLDİRİLİYOR
  • ASIL MAKSAT BAŞARISIZ KALMAYACAK
  • CENNETİN KAYBOLMASI
  • İnsanların İtaatsizliğine Rağmen Cennet İçin Beslenen Ümit Geçerlidir
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
  • Tanrı Neden Istırap ve Üzüntü Çekilmesine İzin Veriyor?
    Hayatın Bir Amacı Var
  • Yaratılış, Ümidinin Gerçekleşmesini Bekliyor
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1981 (Dinsel Seri 1-12)
  • Aldatılan İlk Kadın
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
Daha Fazla
İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
po böl. 5 s. 49-62

Bölüm 5

Tanrı’nın “Ebedi Maksadı” Meshettiği Kişide Şekilleniyor

1. İnsanlığın yeryüzünde nasıl bir hayat yaşaması Tanrı’nın maksadıdır?

YERYÜZÜNDE insanın hayatı çok güzel olabilir. İnsanın Yaratıcısının hayatı çok güzeldir. Yarattığı insanların hayatının da çok güzel olması O’nun iradesidir. İnsanlığın hayatını mahveden bizzat insandır. Fakat insanlığın bütün üyeleri bunu yapmadılar. İnsanlık bugüne kadar başarılı olmamasına rağmen, Yaratıcının iyilik dolu maksadı, tüm erkek ve kadınların, hayatı yeryüzünde kendileri için çok güzel hale getirme imkânına sahip olmalarını sağlamaktır.

2. (a) Başlangıçta insanın hayatı nasıldı? (b) Tanrı’nın, insanın ölüme götüren yolu izlemesini tasarlayıp tasarlamadığını hangi şey ispat eder?

2 Başlangıçta insanın hayatı çok güzeldi. Bu hayat, günümüzden altı bin yıl önce yeryüzündeki bir Cennette başlamıştı. Orada yaşamak bir zevkti ve bunun için oraya Aden Bahçesi veya Zevk Cenneti adı verildi. (Tekvin 2:8) Bizim ilk ana-babamız kâmil olup gayet sağlıklıydılar ve hiç ölmemek ümidine sahiptiler. İnsan oldukları için kendileri ölebilir idiler, fakat Yaratıcı kendilerine Zevk Cennetinde daima, ebediyen yaşamak fırsatını vermişti. Böylece semavi Hayat Vericileri onların Ebedi Babaları olabilirdi. Kendisi onların ölüme götüren yolu izleyip ölmelerini tasarlamamıştı. Tanrı’nın onlar hakkındaki arzusu devamlı çocukları olarak ebediyen yaşamalarıydı. Üç bin yılı aşkın bir zaman sonra Kendisi seçilmiş kavmine şu sözleri söylediği zaman bu konudaki samimi duygularını açıklamış oldu:

“Ben kötü adamın ölümünden mi zevk duyarım? daha ziyade yollarından dönüp yaşamasından değil mi?”—Hezekiel 18:23.

3. Tanrı’nın istediği şey insanlığın Cennette yaşamağa devam etmesi olduğuna göre bu konuda hangi soru aklımıza geliyor?

3 Böylece Zevk Cennetindeki masum ilk insan çiftinin “kötü” olup ölüme müstahak olmasını Yaratıcı istemedi. Kendisinin onlar için istediği şey, yaşamağa devam etmeleriydi, evet, yaşamaları ve bütün yeryüzünün Yaratıcıları semavi Babalarıyla kendileri gibi sulh ve sevgi dolu ilişkileri olan kâmil ve mutlu bir zürriyetle dolmasını görmekti. Buna rağmen bugün bütün insanlar ölmekte ve her yanı kirlenmiş olan yeryüzümüz bir cennet olmaktan çok uzak bulunmaktadır. Bu, neden böyledir? İnsanın Yaratıcısı bunun nedeninin Mukaddes Kitapta kaydedilmesini sağladı.

4. Cennette bir yılanın insanın dikkatini kendi üzerine çekmesi neden garipti?

4 Mukaddes Yazıların Tekvin kitabının üçüncü babının başında görüldüğü gibi, yer bir Zevk Cenneti idi. Yeryüzünün insandan daha aşağı yaratıklarının tümü ilk ana-babamız olan Âdem ve Havva’ya tabi idiler. Onlar bu daha aşağı türabi yaratıklardan hatta yılanlardan dahi korkmazlardı. Evet, Zevk Cennetinde yılanlar vardı ve onları seyretmek ilginçti. Onların kolları, ayakları veya kanatları olmadan hareket etmeleri harikulade bir şey olup Tanrı’nın, yaratıklarına şekil vermekteki çok yönlü hikmetini yansıtıyordu. Bununla beraber o çekingen bir yaratıktı. Tekvin 3:1 bu sürüngen hakkında şöyle der: “Ve RAB Allahın yaptığı bütün kır hayvanlarının en hilekârı olan yılandı [nahhash].” Kendisi bir insana kötülük yapmak için pusu kurması şöyle dursun, insanlardan çekinmeye eğilimliydi. Garip ama bir keresinde o toprağın veya bir ağacın üzerinde dikkati çekecek bir durumda bulunuyordu. Neden?

5. Yılanın Havva’ya bir soru sorması neden garipti ve bu neden dolaylı olarak Tanrı’nın sesi değildi?

5 Tekvin 3:1 şöyle devam ediyor: “Ve kadına dedi: Gerçek, Allah: Bahçenin hiç bir ağacından yemiyeceksiniz dedi mi?” Acaba, yılan böyle bir şeyi nasıl duymuş veya nasıl anlamış olabilirdi? Aynı zamanda o, neden Havva’nın kocası Âdem ile konuşmamıştı? Onun insanın diliyle konuşabilmesi nasıl mümkündü? Bu olaydan önce hiçbir zaman bir yılan bir insanla konuşmamış ve daha sonra da bunu hiçbir zaman yapmamıştı. Havva birinin kendisiyle konuştuğunu hayal etmiyordu. Zihninde kendi kendine konuşmuyor, kendi kendine düşünmüyordu. İnsan sesine benzeyen bu sözler yılanın ağzından çıkıyormuş gibiydi. Bu, nasıl olabilirdi? Havva’nın bahçede Âdem’in sesinden başka duymuş olduğu yegâne ses, Tanrı’nın sesiydi, fakat Tanrı’nın sesini insandan daha aşağı bir yaratık olan bir hayvan vasıtasıyla değil, direkt olarak duyuyordu. Görünürde konuşan yılanın söylediklerine bakılırsa, bu ses Tanrı’nın sesi değildi. Bu ses, Havva’ya Tanrı’nın neler söylediğine dair bir soru sormuştu.

6. Soru sormak üzere yılanı kullanan konuşmacı ne şekilde hareket ediyordu ve Havva ona neden cevap verdi?

6 Havva bu soruyu cevaplandırdığı zaman, o yılana değil bir vantrilog gibi bu yılanı kullanan görünmez, zekâ sahibi kişiye hitap etmiş oldu. Bu görünmez zekâ sahibi konuşmacı acaba Tanrı’nın dostu mu idi? Görünmez konuşmacının Havva’ya hitap etmek için kullanmış olduğu yöntem aldatıcı bir yöntem olup konuşanın yılan olduğu izlenimini veriyordu. Bu konuşmacı kendi kimliğini görünür bir yılanın arkasına gizliyor ve böylece aldatıcı bir şekilde hareket ediyordu. Fakat Havva, yılanı kullanan bu konuşmacının kendisini kötü bir şekilde aldatmak istediğinin farkında değildi. Hiçbir kuşku duymadan cevabını verdi:

“Ve kadın yılana dedi: Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz, dedi.”—Tekvin 3:2, 3.

7. Bahçenin ortasında bulunan ağaç hakkındaki bilgiyi Havva nereden aldı?

7 Havva, “bahçenin ortasında olan ağaç” derken iyiliği ve kötülüğü bilme ağacını kastetti. Fakat acaba Havva bu ağaç hakkında bilgiyi nereden almıştı? Herhalde Âdem Tanrı’nın peygamberi sıfatıyla bunu kendisine bildirmişti. Havva’nın yaratılmasından önce Âdem yalnız başına bulunduğu zaman Tanrı kendisine şu sözleri söylemişti: “Bahçenin her ağacından istediğin gibi [doyana kadar] ye; fakat iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemiyeceksin; çünkü ondan yediğin günde mutlaka ölürsün.” (Tekvin 2:16, 17) Havva’nın sözlerine göre, Tanrı bu ağaca dokunulmasını yasaklamıştı. Böylece Havva, Tanrı’nın kanununu çiğnemekten ileri gelecek cezadan habersiz değildi. Bu ceza ölümdü.

8. Görünmez konuşmacının sadece bilgi edinmek isteyip istemediğini gösteren nedir?

8 Eğer yılanın arkasında bulunan görünmez konuşmacı yalnız bilgi edinmek istemiş olsaydı, bu bilgi kendisine verilir verilmez konuşmaya son vermeliydi. O anda yılanın, yasaklanan ağacın bulunduğu bahçenin ortasında mı, yerde mi yoksa ağaçta mı bulunduğu açıklanmıyor. Bilinen sadece konuşmanın konusu “bahçenin ortasında olan ağaç” olduğu idi.

9, 10. Yılanın arkasında bulunan görünmez konuşmacı kendini nasıl bir yalancı, bir İblis ve bir Şeytan haline getirdi?

9 Basit bir yılan Havva’nın duyduğu sözleri nasıl bilebilir veya bunları söylemeye nasıl yetkili olabilirdi?

“Ve yılan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız.”—Tekvin 3:4, 5.

10 Burada görünür yılanın arkasında bulunan görünmez konuşmacı kendisini bir yalancı haline getiriyordu, çünkü Yehova Tanrı’nın söylediğinin tersini söylüyordu. Bu görünmez konuşmacı, Tanrı’nın Âdem ve Havva’nın iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemesini yasaklamak konusunda yanlış saikleri olduğunu iddia etmekle, kendisini Yehova Tanrı’ya karşı bir iftiracı, bir İblis haline getirmiş oluyordu. Kendisi Havva’ya ebedi hayat hakkında sevgi dolu bir ilgi göstermiyor, fakat onun ölümünü planlıyordu. Aslında kendi elinden gelecek ölümden değil, onda bulunan ve Yehova’nın bilinen emirlerini ihlal etmek yüzünden Tanrı’dan gelecek olan ölümden korkmamasını sağlamağa gayret ediyordu. Bu görünmez konuşmacı, kendini Tanrı’ya karşı koyan haline getiriyor ve böylece kendi kendini Mukavemet Eden veya Karşı Koyan anlamına gelen Şeytan yapmış oluyordu. O, başkalarının da Tanrı’ya karşı koymasını temin edip onları kendi saffına almak istiyordu. Biz böyle bir yalan ve iftirayı söyleyen asıl kişinin kim olduğunu biliyoruz. O bir yılan değildi.

11. Havva ne yapmakla Tanrı’ya vefa ve eşine saygı göstermeyerek kendisinin iğvaya düşmesine izin verdi?

11 Maalesef, Havva bu yalan ve iftira dolu sözleri onunla tartışmadı. Sevgi dolu şekilde ve vefayla semavi Babasını savunmadı. Âdem’in kendisi üzerindeki reisliğini takdir edip bu işte bencil bir şekilde hareket etmesini tasvip edip etmediğini ondan sormadı. Âdem, yalanı ortaya çıkarabilirdi. Fakat Havva aldatılmasına izin verdi. Kendisine bir yalancı, bir iftiracı ve semavi Babasına karşı koyan biri tarafından takdim edilen yanlış fikrin zihnine girmesini kabul etti. İtaatsizlik yüzünden gelecek feci ceza hakkındaki korkusunun kaybolmasına müsaade etti. Yüreğinde bencil arzusunun oluşmasına izin verdi. Bu arzu tarafından sürüklenip aldatılmasını kabul etti. Tanrı, Havva’nın ve Âdem’in yasaklanan meyveden yemelerinin onlar için kötü olacağını söylemişti, fakat o neyin kötü veya neyin iyi olduğunu kendi kendine saptamağa karar verdi. Böylece semavi Babasının, Tanrı’nın, bir yalancı olduğunu ispat etmeye karar verdi. Bu yüzden Havva ağaca bakmağa başladığı zaman, o kendisine çekici göründü.

12. Yasaklanan meyveden yemekle Havva mazur görülemeyecek şekilde hangi duruma düştü?

12 “Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi.” (Tekvin 3:6) Böylece o, Tanrı’nın emrini ihlal eden bir günahkâr oldu. Kendisinin aldatılmış olması onu mazur göstermez. Kendisi ahlaki kâmilliğini kaybetmiş oldu.

13. Ağacın meyvesinden yemekle, Âdem hangi şeyi yapmakta kusur etti ve bunun, onun üzerinde nasıl bir etkisi oldu?

13 Onun bu bağımsız hareketine engel olmak için kocası orada bulunmuyordu. Havva daha sonra Âdem’in yanına yaklaştığı zaman, onun da meyveden yemesini sağlamak için onu ikna etmesi gerekiyordu; çünkü Âdem hiçbir şekilde aldatılmamıştı. Fakat Âdem yılan vasıtasıyla konuşan kişinin bir yalancı olduğunu ispat edip, Yehova Tanrı’yı kendi evrensel egemenliğini adil ve faydalı bir şekilde kullanan Biri olarak haklı çıkarmak yolunu seçmedi. İhlal işinde Âdem, Havva’ya katıldığı zaman ne oldu? Tekvin 3:6, 7 bize bunun hakkında şöyle cevap veriyor:

“Ve kendisile beraber kocasına da verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı, ve kendilerinin çıplak olduklarını bildiler; ve incir yaprakları dikip kendilerine önlükler yaptılar.”

14. Tanrı onları mahkûm etmeden önce, Âdem ve Havva kendi kendilerini hangi nedenle mahkûm ettiler ve O yaklaştığı zaman onlar nasıl hareket ettiler?

14 Yehova Tanrı tarafından saptanan iyilik ve kötülük standartlarını kabul etmeyip iyi ve kötünün ne olduğu hakkında kendi kendileri karar vermek bakımından onlar şimdi “iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi ol”muşlardı. Bununla beraber onların vicdanları kendilerini rahatsız etmeğe başladı. Teşhir edildiklerini ve örtünmeleri gerektiğini hissettiler. Onların çıplak bedenleri, Yehova Tanrı’nın huzuruna çıkmak için artık kendi gözlerinde temiz, masum durumda olmaktan çıkmıştı. Böylece terzilik yapmağa başlayıp Tanrı’nın kendilerine cinslerini çoğaltmak için vermiş olduğu özel kısımlarını örtmeğe başladılar. Böylece onlar, kendilerini mahkûm eden vicdanlarının şahadeti altında Egemen Rab Yehova’dan önce, kendi kendilerini mahkûm etmiş oldular. Bundan dolayı şöyle okuyoruz:

“Ve günün serinliğinde bahçede gezmekte olan RAB Allahın sesini işittiler; ve adamla karısı RAB Allahın yüzünden bahçenin ağaçları arasına gizlendiler. Ve RAB Allah adama seslenip ona dedi: Neredesin? Ve o dedi: Senin sesini bahçede işittim, ve korktum, çünkü ben çıplaktım, ve gizlendim. Ve dedi: Çıplak olduğunu sana kim bildirdi? Ondan yeme, diye sana emrettiğim ağaçtan yedin mi?”—Tekvin 3:8-11.

15. (a) Âdem ve Havva’nın nedamet göstermedikleri nasıl anlaşılıyor? (b) Tanrı yılana ne dedi?

15 Şimdi burada Âdem ve Havva’nın hiçbir şekilde nedamet göstermediklerine, fakat tam tersine, kendi kendilerini mazur göstermek için gayret ettiklerine dikkat edelim: Kendileri değil, başka birisi suçluydu. “Ve adam dedi: Yanıma verdiğin kadın o ağaçtan bana verdi, ve yedim. Ve RAB Allah kadına dedi: Bu yaptığın nedir? Ve kadın dedi: Yılan beni aldattı, ve yedim.” (Tekvin 3:12, 13) Buna rağmen kendilerince özürleri, isteyerek mütecaviz olan bu kişileri affettirmedi. Fakat acaba yılana ne oldu?

“Ve RAB Allah yılana dedi: Bunu yaptığın için, bütün sığırlardan, ve bütün kır hayvanlarından daha lânetlisin; karnın üzerinde yürüyeceksin, ve ömrünün bütün günlerinde toprak yiyeceksin; ve seninle kadın arasına ve senin zürriyetinle onun zürriyeti arasına düşmanlık koyacağım; o senin başını ezecek ve sen onun topuğunu ezeceksin.”—Tekvin 3:14, 15.

16, 17. (a) Tanrı’nın yılana hitaben sarf ettiği sözler aslında kime söylenmiş oluyordu? (b) Bu alçaltmayı ilk yüzyılın bir yazarı neye benzetmiştir?

16 Bu, bütün yılan ailesini kapsayan bir beddua değildi. Tanrı’nın sözlerinin sadece oradaki yılana söylendiği anlaşılıyor, fakat Tanrı, yılanın, insanüstü, görünmez ruh olan biri, o güne kadar Kendisinin itaatli semavi oğlu olan biri tarafından alet olarak kullanılmış olduğunu biliyordu. O ruh olan kişi de kendisinin bencil bir arzu tarafından sürüklenip aldanmasına izin vermişti. Bu arzu, Yehova’nın evrensel egemenliğinden bağımsız olmak, insanlık üzerinde bir egemenlik kurmak arzusu idi. Kendisi bu arzunun yüreğinde kök salmasını, büyüyüp sonuçlarını doğurmasını ve Tanrı’nın kanununu çiğnemesine neden olmasını sağlamıştı; o bunu Egemen Rab Yehova’ya karşı asi olana kadar besleyip geliştirmişti. Böylece bu mütecaviz ruh hemen orada, Zevk Cennetinde kendini bir yalancı, iftiracı veya İblis ve bir mukavemet eden veya Şeytan haline getirmişti.

17 Bu alet olarak kullanılan yılan hakkında bildirilen alçaltıcı hükümden, Tanrı’nın yeni başkaldıran bu Yalancı, İblis, Şeytan’ı alçaltmış olduğu anlamı çıkar. Mukaddes Kitabın ilk yüzyıldaki yorumcularından biri, bu alçaltmayı bir benzetmeyle açıklayarak Şeytan’ın Tanrı’dan hiçbir aydınlanmanın gelmediği ruhi karanlık içindeki tasvip edilmeyen bir durum anlamına gelen ‘Tartarus’a atıldığını söylemişti.—II. Petrus 2:4.

TANRI’NIN MESHETTİĞİ KİŞİ ÖNCEDEN BİLDİRİLİYOR

18. Hangi yeni şey, hangi özellikleri kapsayacak şekilde ilan edilmişti?

18 Burada Yehova Tanrı yeni bir maksada sahip oldu ve onu ilan etti. Yalancı İblis Şeytan başkaldırmıştı ve şimdi Meshedilen birini Âdem’in diline göre bir Maşiah’ı (Mesih’i) ortaya çıkarmak Tanrı’nın maksadı oldu. (Daniel 9:25) Tanrı, bu Meshedilen’den ‘kadının zürriyeti’ olarak bahsetti. Tanrı bu Meshedilen ile şimdi artık yılan tarafından sembolize edilen İblis Şeytan arasına düşmanlık koyacaktı. Bu düşmanlık Meshedilen ile Büyük Yılan’ın “zürriyet”i arasında gittikçe genişleyecekti.

19. (a) Bu “düşmanlık” hangi çarpışmayla sonuçlanacaktı? (b) Yehova’nın maksadının Meshedilen’i neden semavi olmalıdır?

19 Önceden bildirilen bu düsmanlık, etkileri ıstırap veren bir savaşla sonuçlanacak, fakat ‘kadının zürriyetinin’ zaferiyle son bulacaktı. Bir topuğa saldıran yılan gibi, (Tekvin 49:17) Büyük Yılan, İblis Şeytan, kadının “zürriyet”inin topuğunda bir yara açacaktı. Bu topuk yarası, ölümle son bulmayacak, kadının “zürriyet”inin Büyük Yılan’ın başını öldürücü bir şekilde ezmesini temin etmek üzere şifa bulacaktı. Böylece Büyük Yılan kendi “zürriyet”i ile birlikte helak olacaktı. Bu çarpışmada göz önünde bulundurulması gereken hayati husus şudur: Kadının “zürriyet”inin, Büyük Yılan, İblis Şeytan’ın başını ezip parçalaması için yeryüzündeki bir kadının insanoğlu değil, semavi, ruh olan bir kişi olması gerekir. Neden? Çünkü Büyük Yılan, insanüstü bir ruh, Tanrı’nın isyankâr semavi bir oğludur. Türabi bir kadının insan olan bir “zürriyet”i, ruh diyarında, görünmez İblis Şeytan’ı helak edebilecek kadar kudretli olamaz. Bundan ötürü Yehova’nın maksadında yer alan Meshedilen kişi, semavi bir Mesih olmalıdır.

20. Tekvin 3:15’teki kadın kimdir?

20 Öyleyse “zürriyet”i Meshedilen veya Mesih olan “kadın” hakkında ne söylenebilir? O da semavi olmalıdır. Tıpkı, başı ezilmeğe mahkûm edilen yılan, orada Havva’yı aldatmak üzere kullanılan yılanın bizzat kendisi olmadığı gibi, Yehova’nın Tekvin 3:15’teki peygamberliğinde sözü edilen “kadın” yeryüzünde bulunan harfi anlamdaki bir kadın değildi. Havva, Tanrı’nın kanununa karşı bir mütecaviz idi ve kocası Âdem’i de tecavüze sürükledi. Bunun için kendisi vaat edilen “zürriyet”in annesi olmağa layık değildi. Tanrı’nın peygamberliğinin “kadın”ı sembolik olsa gerek. Durum, Yehova Tanrı’nın seçilmiş kavminden Kendi karısı, kendi kadını olarak söz ederek onlara şöyle hitap ettiği gibiydi: “Ey dönek oğullar, geri gelin, Yehova diyor; çünkü efendiniz [kocanız, Leeser] benim.” (Yeremya 3:14; 31:32) Aynı şekilde Tanrı’nın mukaddes meleklerinden oluşan semavi teşkilatı, Yehova Tanrı’nın bir zevcesi gibi olup, o da “zürriyet”in semavi annesidir. “Kadın” odur. Tanrı bu “kadın” ile Yılan arasına düşmanlık koymuştur.

ASIL MAKSAT BAŞARISIZ KALMAYACAK

21. Tanrı’nın yeryüzü hakkındaki asıl maksadı baş gösteren bir ihlal yüzünden başarısızlığa mı uğrayacaktı?

21 Tanrı’nın Âdem ve Havva’ya altıncı “gün”ün sonunda beyan ettiği yeryüzüyle ilgili maksadı için ne söylenebilir? Âdem ve Havva’nın tecavüzleriyle ölümü hak etmeleri yüzünden acaba bu maksat başarısızlığa uğrayacak mıydı? Bu asıl maksada göre, bütün yeryüzü bir Cennet haline gelmeliydi ve sakinleri yeryüzündeki ilk erkek ve kadın olan Âdem ve Havva’nın zürriyeti olmalıydı. Tanrı’nın beyan edilen maksadı başarısız kalamaz. İblis Şeytan Tanrı’nın maksadını başarısızlığa uğratmağa ve O’nu küçük düşürmeğe asla kadir değildir. Tanrı’nın asıl maksadının zafer içinde yerine geleceği, Havva’ya Yüce Hâkim Yehova tarafından söylenen şu sözlerden belli oluyor:

22. (a) Dünyayı onun sakinleriyle doldurmak işi kimler tarafından yapılacaktı? (b) Yılanın başının ezilmesinin insanlık için faydayla sonuçlanacağına inanmak makul müydü?

22 “Kadına dedi: Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlât doğuracaksın, ve arzun kocana olacak, o da sana hâkim olacaktır.” (Tekvin 3:16) Bu sözler, ilk çiftin, yerin başka sakinlerini meydana getirmesine müsaade edildiğini gösteriyordu. Bu, bugüne kadar böyle devam etti ve şimdi bir “nüfus patlamasından” üzüntüyle bahsedilmektedir. Madem Büyük Yılan, İblis Şeytan ilk insan çiftinin bütün zürriyetine ölüm getirmeyi başardı, bu Büyük Yılan’ın başının “ezilmesi” onun tecavüzü sebebiyle zarar görmüş olan bütün zürriyete fayda sağlayacaktı. Fakat bu nasıl yapılacaktı? Yehova Tanrı, vakti geldiği zaman bunu açıklayacaktı. Bu, O’nun asıl maksadının başarıya ulaşmasına yardım edecektir.

23-25. (a) Kendi tecavüzü yüzünden Âdem’e ölüm hükmü ne zaman ilan edildi? (b) Öyleyse Âdem, yasaklanan meyveden yediği aynı günde nasıl öldü ve onun zürriyetine ne oldu?

23 Şimdi de nihayet sıra tecavüz işinde üçüncü olan erkeğe geldi. Tanrı, kendisine yasaklanan meyveden yediği günde muhakkak öleceğini söylemişti. (Tekvin 2:17) Karısı Havva’nın sancı içinde çocuk doğurması için, Âdem’in, onun kocası ve çocuklarının babası olması gerekecekti. Öyleyse, Tanrı’nın Âdem’i uyardığı durum nasıl yerine getirildi?

24 Tekvin 3:17-19 bunun ne şekilde yerine getirildiğini açıklar: “Ve Âdeme dedi: Karının sözünü dinlediğin, ve: Ondan yemiyeceksin, diye sana emrettiğim ağaçtan yediğin için, toprak senin yüzünden lânetli oldu; ömrünün bütün günlerinde zahmetle ondan yiyeceksin; ve sana diken ve çalı bitirecek; ve kır otunu yiyeceksin; toprağa dönünciye kadar, alnının terile ekmek yiyeceksin; çünkü ondan alındın; çünkü topraksın, ve toprağa döneceksin.” Bu adli sözlerle Yehova Tanrı, mütecaviz hakkında idam cezasını vermiş oldu ve bu da Âdem’in tecavüzünün aynı günü içinde oldu.

25 Adli bakımdan, Tanrı’nın nazarında, Âdem o aynı günde öldü ve onun mütecaviz karısı da aynı akibete uğradı. Zevk Cennetinde mutluluk içinde yaşama imkân ve ümidi ikisinden de alındı. Âdem şimdi kendi tecavüzü sebebiyle ölüydü. Havva vasıtasıyla meydana gelecek zürriyetine kendisi, miras olarak alacakları nakâmillik yüzünden ancak ölümlü bir hayat mahkûmiyeti bırakabilecekti. Onun bütün zürriyeti Mezmur yazarı Davud’un binlerce yıl sonra söylediği gibi şunları söylemeliydi: “İşte, ben fesat içinde doğdum, ve anam günah içinde bana gebe kaldı.” (Mezmur 51:5) Tanrı, günahkâr tüm insanlığa kendi seçilmiş kavmine söylemiş olduğu şu sözleri söyleyebilir: “İlk atan suç etti.” (İşaya 43:27) Yüce Hâkim günahı yüzünden Âdem’i mahkûm ettiği günde, bütün insanlık Âdem’de ölmüştü. Âdem hüküm giydikten sonra, fiziksel ölüm kendisi için kaçınılmaz bir şey olmuştu.

26. Bir “gün”e bin yıl nazarıyla bakıldığı zaman dahi Âdem nasıl Tanrı’nın kanununu çiğneyişinin aynı gününde ölmüş oldu ve kendisi artık ne değildi?

26 “Âdem zürriyetlerinin kitabı” gayet yerinde olarak bu konuda bize şunları söylüyor: “Oğullar ve kızlar babası oldu. Ve Âdemin yaşadığı bütün günler dokuz yüz otuz yıl oldu; ve öldü.” (Tekvin 5:1-5) Kendisi bin yıldan yetmiş yıl eksik yaşadı. Onun zürriyetinden hiç kimse tam bin yıl yaşamadı, en çok yaşayan Metuşelah ancak dokuz yüz altmış dokuz yıl yaşadı. (Tekvin 5:27) Tanrı’nın bin yıla bir gün nazarıyla baktığı göz önünde bulundurulursa, Âdem insanlığın varoluşunun ilk bin yıllık “gün”ü içinde öldü. Fiziksel olarak öldüğü zaman kendisi nereye gitti? Onun canı (nefeş) gökten alınmamıştı ve dolayısıyla kendisi oraya ‘dönmedi.’ Kendisi yerin toprağına döndü, çünkü Tanrı’nın söylemiş olduğu gibi, Âdem oradan alınmıştı. Kendisi artık “yaşıyan can” değildi. (Tekvin 2:7) Artık mevcut değildi. Eşi Havva da fiziksel olarak öldüğü zaman artık bir “yaşıyan can” değildi. Babil’in din mitolojisinin söylediği gibi ebetler ebedince yaşayacak can diye bir şey yoktur.

CENNETİN KAYBOLMASI

27. Toprağın lanetlenmesi, yerin hangi kısmını kapsıyordu ve Âdem’in lanetlenmiş toprağı işlemesi gerek kendisi ve gerekse Havva için ne anlam taşıyordu?

27 Tanrı’nın Âdem’i mahkûm ettiği zaman söylediği sözler ve özellikle ‘toprağın lanetlenmesi’ Âdem’in Cenneti kaybedeceği anlamına geliyordu ve öyle de oldu. Cennet, Âdem ve Havva’nın Tanrı’nın kanununa tecavüz etmeleri yüzünden lanetlenmedi; içinde hâlâ “hayat ağacı” bulunup bir hayat yeri olmağa devam etti. Tekvin 3:20-24 bize şu bilgiyi veriyor:

“Ve adam karısının adını Havva koydu; çünkü bütün yaşıyanların anası oldu. Ve RAB Allah Âdem için ve karısı için deriden kaftan yaptı, ve onlara giydirdi. Ve RAB Allah dedi: İşte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye—böylece RAB Allah onu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı. Ve adamı kovdu; ve hayat ağacının yolunu korumak için, Aden bahçesinin şarkına Kerubilerin, ve her tarafa dönen kılıcın alevini koydu.”

28. Sınırsız zaman boyunca olan hayat neden artık Âdem ve Havva için mümkün değildi?

28 Ölüm kudretine sahip olduğu için, Âdem’in ölüm cezasını yerine getirmek üzere Yehova Tanrı onun hayat ağacına yaklaşmasını imkânsız kıldı. Âdem’in karısı çocuklarına anne olmak için kocasıyla beraber gitti. Havva’yı iğvaya düşürmek üzere alet olarak kullanılan yılanın da oradan kovulup kovulmadığını kayıt bildirmiyor. Artık Âdem ve Havva için sınırsız zaman boyunca olan hayat mümkün değildi.

29. (a) Tanrı, “kadın” ile “yılan” arasına nasıl “düşmanlık” koydu? (b) Tanrı’nın ilan edilen maksadı, yeryüzü hakkındaki asıl maksadını nasıl etkiledi? Şimdi neye sevinelim?

29 Aden bahçesinin dışında Havva’nın, oğullarına yılanlardan nefret etmelerini öğrettiği hususunda herhangi bir kayıt yoktur. Fakat Tanrı’nın mukaddes meleklerden oluşan semavi teşkilatı, Tekvin 3:15’teki Tanrı’nın peygamberliğinde kastedilen “kadın”, Büyük Yılan, İblis Şeytan’dan derhal nefret etmeğe başladı. Semavi kocası olarak Yehova Tanrı’ya olan sevgisi, kadın misali teşkilata böyle hareket ettirdi. Tanrı gerçekten Kendi “kadın”ı ile Büyük Yılan arasına düşmanlık koydu. Kadının Büyük Yılan’ın başını ezecek “zürriyet”i meydana getireceği zaman ise, ancak Yehova Tanrı’nın maksadında bulunuyordu. Kendisi şimdi maksadını Kendi Meshedileni, yani Mesihinde şekillendirdi ve bu durumu gökte ve yerde altı bin yıl önce açıkladı. Bu, uzun zaman önce idi. Bu ek maksat, Tanrı’nın Cennet yeryüzü hakkındaki asıl maksadını takviye edip onun yerine gelişini daha emin kılmış oldu. Değişmeyen Tanrı kendi Meshedileni, Kendi Mesihinde olduğu ilan edilen maksadına hâlâ bağlı kalmaktadır. Bunun şimdi insanın iyiliği için zafere ulaşmakta olduğuna sevinmeliyiz.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş