Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • lp böl. 1 s. 4-17
  • Hayatın Bir Amacı Var

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Hayatın Bir Amacı Var
  • Hayatın Bir Amacı Var
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • AMACI OLAN BİR BAŞMİMAR VAR MI?
  • GÜNEŞ VE YERYÜZÜ—TAM BİR UYUM İÇİNDEDİR
  • ATMOSFERİMİZ—YAŞAM İÇİN İDEAL BİR ORTAM
  • SU—HAYATİ BİR SIVI
  • KANITLAR KESİNDİR
  • Eşsiz Bir Gezegendeki Kanıtlar
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Yaşayan Gezegen
    Hayat Nasıl Başladı?
  • Eski Bir Yaratılış Kaydına Güvenebilir misiniz?
    Sizinle İlgilenen Bir Yaratıcı Var mı?
  • Eşsiz Güneş Sistemimiz Nasıl Var Oldu?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2007
Daha Fazla
Hayatın Bir Amacı Var
lp böl. 1 s. 4-17

Bölüm 1

Hayatın Bir Amacı Var

1, 2. Zevkli bir yaşam sürdürüyor olsa bile, kişinin zihnini ne gibi sorular kurcalayabilir? (Vaiz 1:2-4, 10, 11)

YAŞAMAK ne güzel! Hayatta bir şeyler başarabildiğini hissetmek, gerçekten anlamlı bir yaşama sahip olmak ne zevk verici! Aslında, amacı olmayan, boş bir hayattan kimse zevk almaz.

2 Küre çapında milyonlarca insan, çok çalışıp mutlu bir yaşama ulaşmak için mücadele ediyor. Fakat bir an gelip de durup düşünmeye fırsat bulduklarında, ister istemez bir takım sorular zihinlerini kurcalamaya başlıyor: Sahi, ben niçin yaşıyorum? Hayat, çok kısa bir süre yaşayıp, kendi soyunu sürdürebilmek için çocuk yetiştirmekten ibaret görünüyor. Sonra da aynı şeyleri çocuklar yapıyor. Yaşamanın anlamı gerçekten bu kadar basit mi?

3, 4. (a) Hangi şeyler yaşamımızı aniden altüst edebilir? (Mezmur 90:10) (b) Yaşamımıza daha fazla anlam kazandırmak istiyorsak, hangi soruya yanıt aramamız gerekiyor?

3 Bundan başka, insanlar, bir ekonomik krizin, bir savaşın veya başka bir felaketin çoğu kez bir ömürlük çabayı silip götürebildiğinin de farkındadır. Bundan daha da fecisi, sevilen bir yakının, hastalık, kaza veya cinayet gibi nedenlerle yitirilmesidir. Böyle bir olay, hayatı birdenbire boş ve anlamsız kılabilir. En iyi koşullarda yaşansa bile, hayat, o kadar kısa geliyor ki, gerçekten de insanın yaşam süresi, yaşlanmak bilmeyen evrene oranla, saatin tek bir vuruşu kadar kısadır.

4 İnsanlık için hazırlanmış daha iyi bir şey, yaşamımıza gerçek anlam kazandıracak bir şey kesinlikle olmalı. Acaba bu ne olabilir? Bu sorudan önce, daha temel bir soruya yanıt aramamız gerekir: İçinde yaşadığımız evren ve ondaki hayat, acaba bir “Başmimar”ın, yani Tanrı’nın eseri midir?

AMACI OLAN BİR BAŞMİMAR VAR MI?

5. Bir Yaratıcı’nın varlığı konusunda şüphe duymamızın, hem kendi, hem de çevremizdeki insanların yaşamı üzerinde nasıl bir etkisi olabilir?

5 Çevremizde bulunan şeylerin kökeni hakkında bildiklerimizin, gerek hayata bakış açımız, gerekse çevremizdeki insanlara karşı tutumumuz üzerinde sanılandan çok daha kuvvetli bir etkisi olabilir. Evrensel bir Yaratıcı’nın varlığına kuşku ile bakmamız, hayatta belirli bir amacın varlığından da kuşku duymamıza yol açabilir. Ayrıca bizi, diğer insanlara karşı gerçek yükümlülüklerimiz konusunda da kuşkuya düşürebilir. Acaba bu durum nasıl bir sonuç doğurur? Hiçbir şeyden emin olmadığımız zaman, her birimiz hayatına, kendi düşüncesine en uygun olanı yaparak yön verecektir. Bu, gerek doğru veya yanlış ile ilgili açık ve kesin bir ölçüye, gerekse başka insanlara karşı gerçek bir sorumluluk duygusuna sahip olmadığımız anlamına gelir. Bu durumun ne kadar çok soruna yol açabileceğini ve yaşamın zevkini ne denli bozabileceğini kestirmek pek zor olmasa gerek.

6, 7. (a) Bazıları neden bir Yaratıcı’nın olmadığı sonucuna varıyor? Bu gibi kişiler hangi şeyi gözden kaçırıyor olabilirler? (b) Evreni bir saat ile karşılaştırınca, Yaratıcı ile ilgili hangi mantıklı sonuçlara varılabilir? (İşaya 40:26)

6 Bir Başmimar’a amacı olan bir Tanrı’nın varlığına inanabilmemiz için hangi nedenler var? Son derece yaygın olan adaletsizlikleri ve acı veren olayları gören bazıları, bir Yaratıcı’nın var olamayacağı sonucuna varıyorlar. Fakat onlar, çevremizde ancak yaratılışla açıklanabilen birçok şeyin var olduğunu belki gözden kaçırıyorlar. Makul düşünen birisine bir saat gösterip, bu saatin bir yapıcısının olmadığını söyleyince, onun buna inanmasını beklemek, mantığa sığar mı? Kişi, zamanı gösteren bu aletin belirli bir amaca hizmet ettiğini kuşkusuz fark edecektir. Saatin belirli bir amaca hizmet etmesi, onu yapan kişinin bir amacı olduğunu gösterir. Öyleyse, saate oranla son derece karmaşık olan ve akıllara durgunluk veren evren için ne diyelim? Bu durumda, sorun herhalde Yaratıcı’nın amacının ne olduğunu bilmemekten ileri geliyor. O halde amaç dolu bir Yaratıcı’nın kesinlikle var olduğuna işaret eden birkaç kanıt üzerinde duralım.

7 Gök cisimleri, sayısı bilinmeyen milyonlarca yıldan beri, dev yörüngelerinde muazzam hızlarla ve hayret uyandıran bir şaşmazlıkla dönmektedir. Gezegenler, Güneş’in yörüngesinde dönerken belirli bir düzen izler ve sayısız yıldızla, diğer gök cisimleri, galaksileri, hatta galaksi kümelerini oluşturacak şekilde düzenlenmiştir. Bunların dev boyutları ve hareketlerindeki hayret veren şaşmazlığın yanında, insan yapısı en güzel saat bile çok kaba kalır. Şu halde, kendi kendimize şu soruyu sormak yerinde olur: Saat için bir yapıcı gerekiyorsa, saatle karşılaştırınca, şaşırtıcı derecede karmaşık ve kusursuz olan evren için nasıl olur da bir yapıcıya gerek olmaz? Dahası, bu denli karmaşık ve şaşmaz olan herhangi bir yapıt hiç, amaçsız olabilir mi?

8. Evrenin rastlantı veya bilinçsiz güçlerin eseri olduğunu söylemek, neden bilinen kanıtlara aykırıdır?

8 Bu şaşmaz ve düzenli sistemin bir rastlantı sonucu veya bilinçsiz güçlerin etkisiyle meydana geldiğini söylemek, bilinen tüm kanıtları inkar etmek demektir. Çevremizde, rastlantı sonucu oluşmuş herhangi düzenli bir şey gösterebilir miyiz? İster bir makine veya fabrikadaki bir üretim tesisi, isterse bir ev, hatta en basit bir süpürge olsun, çevremizde gördüğümüz her şeyin bir tasarlayanı vardır: İnsan. Cansız madde asla kendi kendini rastlantı sonucu düzenli bir ürüne veya işlenmiş bir hale dönüştüremez. Ne kadar uzun zaman geçerse geçsin, esen rüzgarlar ve hareket halindeki sular asla maddeyi düzenli şekilde bir araya getirerek en basit bir makineyi bile yapamazlar. Belirli bir işe yaramak üzere yapılan her şeyin kesinlikle zeki bir tasarlayanı ve yapıcısı vardır.

9. Radyoaktif elementler, maddenin varlığının sonsuz bir geçmişi olmadığına ilişkin nasıl bir kanıttır?

9 Bir Yaratıcı’nın olmadığını varsayalım. Bu durumda, evrenin sonsuz bir geçmişten beri var olduğunu, evrendeki maddenin sonsuz geçmişi olduğunu kabul etmemiz gerekecek. Oysa çevremizde, maddenin sonsuz bir geçmişten beri var olmadığını kanıtlayan açık deliller bulunuyor. Örneğin, yeryüzündeki bazı elementler sabit değildir, yani başka sözlerle radyoaktiftir. Bu elementlere bir örnek olan Uranyum, tükenip tamamen kurşuna dönüşüne dek sürekli olarak radyoaktif tanecikler yayar. Şu halde bugün hâlâ radyoaktif elementlere rastlanması, maddenin başlangıcı olmayan bir zamandan beri var olmadığının bir kanıtıdır. Eğer öyle olsaydı, dibi sızan bir fıçının içindeki suyun bir süre sonra tükendiği gibi, radyoaktivite de çoktan ‛tükenmiş’ olacaktı.

10. Evrende farklı ısıların var olması, onun bir başlangıcı olduğuna nasıl işaret eder?

10 Evrenin ezelden beri var olmadığını gösteren başka bir kanıt ise, evrende, güneşin alevli ve kavuran sıcaklığından, dış kesimlerdeki dondurucu soğuklara kadar varabilen ısı farklılıklarının bulunmasıdır. Termodinamik kanunları olarak adlandırılan ve ısı alışverişini açıklayan bilimsel kanunlar, ısının, daima sıcak bir kütleden, daha soğuk bir kütleye doğru, her iki kütle de eşit ısıya ulaşana dek hareket ettiğini bildirir. Eğer evren ve içindeki madde ezelden, başlangıcı olmayan bir zamandan beri var olsaydı, “termodinamik” kanunlarına göre, her yerin aynı ısıda, hem de dondurucu bir soğuklukta olması gerekirdi! Böyle bir durum söz konusu olmadığı için çok mutlu olmalıyız. Güneşimiz, diğer sayısız yıldızla birlikte ısı ve enerji yaymaya devam ediyor. Bu gerçek, evrenin ve onu oluşturan maddenin bir başlangıcı olduğunu kanıtlar.

11, 12. Atom üzerinde yapılan bir inceleme bizi hangi sonuca götürür?

11 Bilim adamları, maddeyi ve özellikle atomu inceledikleri zaman, maddenin büyük miktarda enerjinin bir ürünü olduğuna dair kanıtlar bulmaktadırlar. Atom, bir zamanlar maddenin en basit şekli, bölünmez yapı taşı olarak kabul ediliyordu. Fakat atomun yapısı üzerinde yıllar süren çalışmalar, ondaki sırrın, bugün hâlâ tam olarak çözülemeyecek kadar karmaşık olduğunu ortaya çıkardı. Atomu ve bütün maddeleri oluşturan ve evreni harekete geçiren, akıllara durgunluk verecek ölçüdeki dev enerjinin kaynağının, insandan çok daha üstün zekaya sahip bir şahıs olduğu açıkça ortadadır. Bu hususlar, aslında evrenin geçmişte belirli bir zamanda oluşturulduğunu gösteren gerçek ve güçlü kanıtlardır. Evet, evren yaratılmıştır.

12 Öyleyse, üzerinde yaşadığımız gezegen olan yeryüzü hakkında ne denilebilir? Üzerindeki yaşamı devam ettirebilecek özelliklere sahip olan gezegenimizin zeka sahibi bir varlık tarafından ve belirli bir amaçla tasarlandığını gösteren kanıtlar acaba nelerdir?

GÜNEŞ VE YERYÜZÜ—TAM BİR UYUM İÇİNDEDİR

13, 14. Güneş’in varlığı, kudretli ve lütufkâr bir Başmimar’ın varlığını nasıl kanıtlıyor? (Mezmur 74:16)

13 İnsanlar, nükleer reaktörlerle atom enerjisi üreten santrallar yaptılar. Bunların sağladığı enerji, enerji üretiminde kullanılan diğer sistemlere oranla çok daha büyüktür. Fakat bunlar her an kontrolden çıkıp patlayabilir. Böyle bir patlamadan doğacak korkunç zararların korkusu, santralların sürekli olarak sıkı kontrol altında tutulmalarını gerektirir. Buna rağmen bazı kazalar olmuştur. Fakat insan yapısı bu santrallar Güneşimize oranla küçük, zayıf ve basittir. Şayet Güneş’teki güçlü patlamalardan oluşan işlemler kontrolden çıkacak olsaydı, yeryüzü bir anda yanıp kül olabilirdi. Fakat Güneş, milyarlarca yıldan beri, yok denilecek kadar az değişme gösteren belirli bir enerji seviyesinde ışık ve ısı üretmiştir. Güneş’in kütlesinin sadece yüzde birinin enerjiye dönüşmesiyle, onun şimdiki ışık gücünü en azından bir milyar yıl sürdürebileceği hesaplanmıştır.

14 Bu durumda, insan yapısı atom reaktörlerinin zeka sahibi bir kişi tarafından tasarlandığını kabul edip, bunlardan çok daha büyük ve güvenilir bir atom reaktörü olan Güneş’in sadece rastlantı sonucu meydana geldiğini düşünmek akla yakın mıdır? Böyle düşünmektense, muazzam enerjisinin tam gerektiği kadarını, 150.000.000 kilometrelik bir boşluğun ötesinden yeryüzümüze güvenlikle ulaştıran Güneş “reaktör”ünü eşsiz ve lütufkâr bir Başmimar’ın tasarladığına inanmamız, daha doğru olmaz mı?

15. Yerkürenin Güneş’e olan uzaklığı, belirli bir amaca yönelik tasarının varlığını nasıl gösterir?

15 Şimdi, yerküremizin, güneş enerjisinden yararlanarak, üzerindeki hayatın devamını elverişli şekilde sağlayan etkenleri daha yakından inceleyelim. Yerkürenin Güneş’e olan uzaklığı, tam olması gerektiği kadardır. Güneş daha yakın olsaydı, yeryüzü, üzerinde yaşanılamayacak kadar aşırı sıcak, daha uzak olsaydı, aynı derecede aşırı soğuk olacaktı.

16. (a) Yerkürenin kendi etrafında dönmesi ile insanlar ve hayvanlar için yiyecek sağlanması arasında nasıl bir ilişki var? (Mezmur 104:14, 19-22) (b) Güneş’in çevresindeki yörüngede dönen yerkürenin eksen eğikliği, nasıl bizim yararımıza hizmet eder? (Tekvin 1:14; 8:22)

16 Yerkürenin kendi etrafındaki dönüş hızı, küre çapında, gündüz ve gecenin, bitkilerin gelişimi için uygun uzunluklarda, birbirini izlemesini sağlar. Bitkiler, güneş enerjisini kullanarak su ve karbondioksiti şekere dönüştürür. Fotosentez olarak bilinen bu işlem, hayvanlar ve insanlar için yiyecek üretilmesi açısından hayati önem taşır. (Tekvin 1:29, 30) Yerkürenin ekseninin dikey konumdan, 23,5 derecelik açıyla sabit bir yönde eğik durumda olması mevsimleri oluşturur. Yerkürenin Güneş etrafındaki bir turunu tamamlamak için harcadığı zaman, mevsimlerin tam uygun uzunlukta olmasını sağlar. Gün ve mevsimlerin uzunluğu yerkürenin çeşitli yörelerine göre az çok değişiklik gösterse de, bol çeşitli bitkiler, büyümeleri için gereken enerjiyi alabilmektedir.

ATMOSFERİMİZ—YAŞAM İÇİN İDEAL BİR ORTAM

17. Güneş ve yerküreyi kaplayan atmosfer, Güneş’in yaydığı öldürücü özellikteki ışınlara karşı yerdeki hayatı korumak üzere nasıl bir işbirliği içindedirler?

17 Yukarıda sözü edilen özelliklerden herhangi birinin belirgin şekilde değişmesi, yeryüzündeki yaşam için felaket olurdu. Ancak yukarıda sayılanlar, yaşam için şart olan etkenlerin sadece birkaçıdır. Yerküremizi çevreleyen atmosfer olmasaydı, güneş ışığı ve enerjisi faydasız ve hatta tehlikeli olurdu. Yerküreyi kaplayan geniş atmosfer, öldürücü ışınlara karşı hayatı korumaktadır. Ayrıca, Güneş’ten gelen radyasyon, atmosferin bir ozon tabakası oluşturmasına yarar. Bir çeşit oksijen bileşiği olan bu tabaka, öldürücü özellikteki ultraviyole ışınlarına karşı bir süzgeç görevi yapar.

18. Yerkürenin atmosferinde bol miktarda oksijen bulunması ve bunun nitrojen gazı ile yüksek oranda seyreltilmiş olması bir “rastlantı” olabilir mi? Açıklayın.

18 Yeryüzünde yaşamın devamı için atmosferimizin bileşimi de çok önemlidir. Örneğin, biz insanlar oksijensiz yaşayamayız. Sadece birkaç dakika oksijensiz kalmak, beyinde ciddi hasarlara yol açar. Bunu çok defa ölüm izler. Öyle ise, atmosferde bol miktarda oksijenin bulunması, mükemmel bir şey değil mi? Evet, ama oksijen aynı zamanda yanmayı sağlayan bir gazdır. O halde, etrafımızı saran atmosferde bulunan muazzam orandaki oksijen, her an hayatın yok olmasına yol açabilir. Hepimiz yanıp kül olabiliriz. Peki, ama böyle bir şey neden hiç olmuyor? Çünkü atmosferimizdeki oksijen, nispeten faaliyetsiz bir gaz olan nitrojen ile büyük ölçüde seyreltilmiştir.

19. Güneşin atmosferiyle yerkürenin atmosferini karşılaştırınca hangi sonuçlara varabilirsin?

19 Dahası, atmosferin bileşiminde karbondioksit ve su buharı gibi diğer hayati bileşiklerin de tam gerekli olan oranlarda bulunması, onun sanki hassas bir “reçete” ile hazırlandığı izlenimini yaratmaktadır. Güneş için çoğunlukla hidrojenden oluşan bir atmosfer gerekirken, yerkürenin atmosferinde patlayıcı özelliklere sahip olan hidrojenin bulunması, hayat için sürekli bir tehdit oluşturacaktı. Her şeyi bir amaçla yapan bir Başmimar yoksa, yeryüzünde hayat için fevkalade uygun bir ortam sağlayan atmosferimizle bu hayatın devamını sağlayacak şekilde donanmış olan, o denli uzaktaki Güneş’in atmosferi arasında nasıl olur da böylesine bir denge, bir “işbirliği” var olabilir?

SU—HAYATİ BİR SIVI

20, 21. (a) Yerküre hangi hayati şeyi muazzam miktarda bulundurduğu için gezegenler arasında eşsizdir? (b) Dev okyanuslar, ne gibi değerli amaçlara hizmet eder?

20 Gazların tam doğru oranlardaki karışımından oluşan bir atmosferin yanı sıra, suyun da normal sıvı halde muazzam miktarlarda bulunması hayat için şarttır. Bilinen tüm gezegenlerin içinde yerküre bu bakımdan da eşsizdir. Okyanusların dev hacmi, bitkilerin gelişimini sağlayan yağmur suyunun devridaimi için temel bir etkendir. Okyanuslar, aynı zamanda aşırı sıcaklık dalgalanmalarını da önler.

21 Okyanuslar olmasaydı, oksijen ve karbondioksit devridaimi de aksayacaktı. Canlılar, oksijenden, bitkiler ise, karbondioksitten yararlanır. Okyanuslar, stoku her zaman dengede tutmak için, gerektikçe milyarlarca ton karbondioksit emer ve salıverir. Aynı zamanda, okyanuslar, bol mineral ve canlı kaynağı olmaları bakımından da bir servettir.—Tesniye 33:19.

22. Su, bitki ve canlıların hayati beslenmeleri açısından neden o kadar değerlidir?

22 Su, eşsiz ve hatta “mucizevi” bir sıvıdır denilebilir. Sıvılar içinde en güçlü eritken sudur. Bu nedenle, bitki hayatını sürdürmeye yarayan kimyasal bileşikleri depo edebilme özelliğine sahiptir. Toprağın içine süzülerek oradaki hayati kimyasal bileşikleri eritir. Daha sonra bitkilerin içindeki dolaşımı sırasında da, bu besleyici mineralleri bitkilerin değişik kısımlarına taşır. (İşaya 55:10) Su, aynı zamanda, insan ve hayvanlardaki vücut hücrelerine hayat veren gıdaları taşıyan kanın ana bileşenidir. Aslında, vücudumuzun yüzde 70 kadarı sudur.

23. Suyun geniş bir ısı bandı çerçevesinde sıvı olarak kalabilme özelliği, yaşamımız açısından neden önemlidir?

23 Dikkate değer bir başka gerçek de suyun, doğal ısıları kapsayan geniş bir ısı bandı çerçevesi içinde sıvı olarak kalabilmesidir. Su normalden daha hızlı buharlaşsaydı, yağmur, mineralleri eriterek bitkilere taşımak için ne toprağın yüzeyinde, ne de altında duramayacaktı. Bitkiler, nemini çok çabuk kaybedecek ve büyük sahalar çöl olacaktı. Şayet suyun kaynama noktası şimdi olduğundan çok daha düşük olsaydı, kızgın güneşe maruz kaldığımızda, kanımızın kaynama tehlikesi söz konusu olabilecekti. Tam tersine, su çok kolayca donsaydı veya katılaşsaydı, yok denilecek kadar az yağış olacak ve bitkiler ölecekti.

24. Suyun donarken genleşmesi gibi olağanüstü bir özellik hangi amaca hizmet eder?

24 Üstelik su, buz olurken hafifçe genleştiği için, dibe batmaktansa yüzeye çıkar. Bu özellik, göllerin ve diğer büyük su kütlelerinin dibe kadar donup katılaşmasını engelleyerek, içindeki canlıların zarar görmesini önler. Suyun genleşme özelliği, toprak oluşumunda da önemli bir rol oynar; suyun kayalardaki çatlak ve yarıklara dolarak donduğu zaman genleşmesi, kayaların parçalanarak ince ve işlenebilir bir toprağa dönüşmesine neden olur. Bütün bu şeylerin oluşmasında insanın en küçük bir rolü bile yoktur.

25. Yeryüzünde böylesine bol su stoku olduğu gerçeği üzerinde düşünmek, bizi hangi sonuca götürüyor? (Yeremya 10:12, 13)

25 Su denilen bu çok değerli sıvı, nasıl oluyor da yerküredeki diğer sıvılara oranla bu kadar bol bulunuyor? Bunun bir rastlantı olmadığı muhakkaktır. Bu düzenleme, yeryüzü ve üzerindeki yaratıklarıyla gerçekten ilgilenen bir şahsın, evet, bir Başmimar’ın işi olmalıdır!

KANITLAR KESİNDİR

26. Her ne kadar insan gözleri Tanrı’yı göremiyorsa da, böyle bir Başmimar ve Yaratıcı’nın var olduğunu nasıl bilebiliriz?

26 Gerçekten, çevresindeki gözle görünür kanıtlara düşünerek bakan bir kimse, son derece zeki bir Şahsiyet olan bir Başmimar ve Yaratıcı’nın varlığını görebilir. Bu lütufkâr Mimar her ne kadar gözle görülemiyorsa da, “onun görülmez şeyleri (nitelikleri), yani, ebedi kudreti ve ülûhiyeti, dünyanın yaratılışından beri yapılan şeylerle anlaşılarak açıkça görülüyor.”—Romalılar 1:20.

27. Tanrı’nın varlığına inanmak için O’nu görmek istememiz neden mantıksızlıktır?

27 Bazı kişiler, Tanrı’nın varlığına inanmak için O’nu görmek istiyorlar. Fakat çevremizdeki tüm harikaları yaratan Şahsı görmeyi istemek, mantıklı bir düşünce midir? Güneşe bile çıplak gözle zor bakarız. Eğer evrendeki daha büyük güneşler, yerküreye, güneşimiz kadar yakın olsaydı, kesinlikle kör olur ve hatta yanardık. Şu halde, bu güneşlerin Yaratıcısı kendisini insan gözlerine görünür kılsaydı, ne kadar muazzam bir parlaklık saçacaktı! Tanrı, izzetini görmek isteyen Musa’ya şöyle cevap verdi: “Yüzümü göremezsin; çünkü insan beni görüp de yaşıyamaz.”—Çıkış 33:20.

28. Romalılar 1:20 ayeti ile uyumlu olarak evreni incelediğimizde, sevgi dolu ve ilgi gösteren bir Başmimar’ın varlığını kendimize nasıl kanıtlayabiliriz?

28 Bununla birlikte, mantığımızı kullanırsak, yaratılışta, sınırsız bir gücün ve kontrolun etkisini görebiliriz. Rastlantılar veya bilinçsiz güçler, amaçlı bir kontrol uygulayamaz ya da kanunlar koyamaz. Kanunlar ve kontrol, bir Başmimar’ın görünmez niteliklerinin görünür kanıtlarıdır. Ayrıca, insanın yaşaması için her şeyin iyi hesaplanmış ve güneş sistemimiz ve yer küremizin de içinde bulunduğu evrenin böylesine özenle kurulmuş olması, büyük bir sevgi ve ilginin kanıtıdır. Bütün bunlar, sadece zeka sahibi ve şefkatli bir şahsiyette bulunabilecek özelliklerdir.

29. Bir Yaratıcı’nın varlığına inandıktan sonra, şimdi hangi sorular zihnimizi kurcalıyor?

29 Fakat Tanrı, bugün yaratıklarıyla ilgileniyor mu? Evreni tasarlayıp yarattıktan sonra da, onunla meşgul olup, ilgisini sürdürüyor mu? Acaba Tanrı’nın zihninde, tüm insanlık için bir gelecek ve yaşamakta ya da yaşamış olan her fertle ilgili bir amacı var mı?

[Sayfa 4’teki tam sayfa resim]

[Sayfa 6’daki resim]

Saatin bir yapıcısı var . . .

[Sayfa 7’deki resim]

. . . öyle ise, muazzam evren hakkında ne denilebilir?

[Sayfa 11’deki resim]

İnsan çıplak gözle Güneş’e güçlükle bakabilir. Öyle ise, Güneş’in Yaratıcısına bakması nasıl mümkün olabilir?

[Sayfa 13’teki resim]

Fiziksel hayat için o kadar önemli olan suyun yeryüzünde bol miktarda bulunması nasıl mümkün oldu?

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş