Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • ce böl. 7 s. 83-98
  • “Maymun Adamlar”—Kimlerdi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • “Maymun Adamlar”—Kimlerdi?
  • Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Ne Kadar Fosil Kanıtı Var?
  • “Halkalar” Nerede?
  • İnsanın “Soyağacı”
  • Neye Benziyorlardı?
  • “Maymun Adam” Neydi?
  • “Maymun Adamların” Yükseliş ve Düşüşleri
  • İnsan Ailesi
  • Tarihleri Hakkında Ne Denebilir?
  • Fosil Kaydı Neler Söylüyor?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
  • Tüm Canlılar Ortak Bir Atadan mı Türedi?
    Yaşamın Kökeni Hakkında Beş Önemli Soru
  • “Mağara Adamları” Yaşamış Mıdır?
    Uyanış!—1983 (Bilimsel Seri 5-8)
  • Evrim Üzerindeki Görüş Ayrılıkları—Neden?
    Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
Daha Fazla
Yaşam—Nasıl Oluştu? Evrimle Mi Yaratılışla Mı?
ce böl. 7 s. 83-98

Bölüm 7

“Maymun Adamlar”—Kimlerdi?

1, 2. Evrim kuramı bizim atalarımızın kimler olduğunu iddia ediyor?

YILLARDAN beri, maymun benzeri insanlara ait fosil kalıntılarının bulunduğuna ilişkin haberler duyulur. Bilimsel yayınlar, böyle yaratıkların ressamlar tarafından çizilmiş resimleriyle doludur. Acaba bu yaratıklar hayvanla insan arasındaki evrimsel geçiş aşamaları mıdır? “Maymun adamlar” bizim atalarımız mıdır? Evrimci bilim adamları böyle olduğunu iddia ediyor. Bu nedenle, bir bilim dergisindeki şu makalenin başlığına benzeyen ifadelerle sık sık karşılaşıyoruz. “Maymun Nasıl İnsan Oldu?”1

2 Bazı evrimci bilim adamlarının insanın bu kuramsal atasının “maymun” olarak adlandırılmasının doğru olmadığını düşündükleri bir gerçektir. Yine de onların meslektaşlarından bazıları bu kadar titiz değildir.2 Stephen Jay Gould şunu söylüyor: “İnsanlar . . . . maymun benzeri atalardan evrimlenmişlerdir.”3 George Gaylord Simpson ise şunu belirtti: “İnsanın ortak atası, onu gören biri tarafından mutlaka maymun olarak adlandırılırdı. Maymun sözcüğünü halkın kullanımı belirlediğinden, insanın atası maymundu.”4

3. Fosil kaydı insanın atasının belirlenmesinde neden önemli sayılıyor?

3 Fosil kaydı, insanın maymun benzeri atalarının varlığını belgeleyebilmek açısından neden bu kadar önemlidir? Çünkü bugünün canlılar dünyasında bu fikri destekleyecek hiçbir şey yoktur. Altıncı bölümde gösterildiği gibi, insanlarla, maymun ailesi de içinde olmak üzere bugün var olan tüm hayvan türleri arasında korkunç bir uçurum vardır. Bu durumda, canlılar dünyası insanla maymun arasında bir halka sunamadığı için, bu halkayı fosil kaydının sağlayacağı umuldu.

4. Evrimsel bakış açısından, yaşayan “maymun adamların” olmaması neden çok tuhaftır?

4 Evrimsel bakış açısından, bugün insanla maymun arasındaki belirgin uçurum oldukça tuhaftır. Bu kurama göre, hayvanlar evrimsel basamaklarda ilerledikçe, sağ kalma yönünde daha çok yetenek kazandılar. Öyleyse, “daha aşağı düzeyde” bulunan maymun familyası hâlâ varlığını sürdürdüğü halde, neden evrimsel açıdan daha gelişmiş durumda olması gerektiği iddia edilen ara biçimlerden tek bir tanesi bile yaşamıyor? Bugün, şempanzeler, goriller ve orangutanlar görüyoruz, fakat bir tane bile “maymun adam” görmüyoruz. Maymun benzeri yaratıklarla çağdaş insan arasındaki, bugünkü maymunlardan daha sonra ortaya çıkan ve daha gelişmiş olduğu varsayılan “halkaların” her birinin soyunun tükenmiş olması, buna karşın daha aşağı düzeydeki maymunların soylarının tükenmemiş olması olası görünüyor mu?

Ne Kadar Fosil Kanıtı Var?

5. Bilimsel yayınlar, insanın evrimlenmesiyle ilgili fosil kanıtları hakkında hangi izlenimi bırakıyor?

5 Bilimsel yayınlarda, müzelerde ve televizyonda verilen bilgilere bakılınca insanların maymun benzeri yaratıklardan evrimlendiğini gösteren bol miktarda kanıt var gibi görünebilir. Acaba gerçekten böyle mi? Örneğin Darwin’in günlerinde bu fosil kanıtlarının ne kadarı vardı? Onu, kendi kuramını formüle etmeye yüreklendiren şey o kanıtlar mıydı?

6. (a) İnsanın evrimlenmesiyle ilgili ilk kuramlar fosil kanıtlarına mı dayanmaktaydı? (b) Sağlam kanıtlar olmadan evrim nasıl kabul görebildi?

6 The Bulletin of the Atomic Scientists bize şu bilgiyi veriyor: “Eğer bir kimse durup insanın evrimiyle ilgili ilk kuramlara şöyle bir bakarsa, onların gerçekten çok tuhaf olduğunu görür. David Pilbeam bu ilk kuramları ‘fosilsiz’ olarak niteliyor. Bu demektir ki, insanın evrimiyle ilgili olarak az da olsa bazı fosil kanıtlarına dayanması beklenen kuramlar vardı; oysa ya kuramlarını hiç etkilemeyecek kadar az fosil vardı ya da hiç fosil yoktu. Böylece insanın en yakın akrabası olduğu sanılan yaratıklarla ilk insan fosilleri arasında, sadece ondokuzuncu yüzyılın bilim adamlarının hayal güçleri vardı.” Bu bilimsel yayın, bunun nedenini de açıklıyor: “İnsanlar evrime, insanın evrimine inanmak istediler ve bu, çalışmalarının sonucunu etkiledi.”5

7-9. Şu an insan evrimine ait ne kadar fosil kanıtı mevcuttur?

7 Bir yüzyıldan fazla süren araştırmalardan sonra, acaba “maymun adamlarla” ilgili ne kadar fosil var? Richard Leakey şunu belirtti: “Bu alanda çalışanlar, vardıkları sonuçlara temel oluşturacak çok az kanıt olduğu için, ulaştıkları sonuçları sık sık değiştirmek zorunda kalıyorlar.”6 New Scientist şu yorumda bulundu: “İnsan fosiliyle ilgili araştırmaların dayandırıldığı kanıt miktarına bakıldığında, bu araştırmaların, paleontolojinin veya antropolojinin bir alt dalı olmaktan daha fazlasını hak etmediği sonucuna varılır. . . . . toplanan fosiller düş kırıklığı yaratacak ölçüde eksiktir; numunelerin kendileri ise genellikle bölük pörçük ve bir sonuca götürmeyecek niteliktedir.”7

8 Benzer şekilde Origins adlı kitap şunu kabul ediyor: “Evrim çizgisinde insanlara doğru ilerlendikçe, yine fosil kanıtların azlığı nedeniyle, gidişat fark edilir biçimde kesinlikten uzaklaşmaktadır.”8 Science dergisi şunu ekliyor: “İnsanın evrim tarihini oluşturan başlıca bilimsel kanıtlar, acınacak derecede küçük bir kemik dizisidir. Bir antropolog bu işi, Savaş ve Barış romanının gelişigüzel seçilmiş 13 sayfasıyla bu romanın konusunu yeniden oluşturmaya benzetti.”9

9 Öyleyse “maymun adamlar”la ilgili fosil kaydının yetersizliği ne boyuttadır? Şunlara dikkat edin. Newsweek: “Duke Üniversitesinden Elwyn Simons, ‘Bütün fosilleri tek bir yazı masasının üstüne koyabilirsiniz,’ dedi.”10 The New York Times: “İnsanın atalarına ait bilinen fosil kalıntıları bir bilardo masasına sığabilirdi. Bu, son birkaç milyon yılın sırlarına bir göz atabilmek açısından zayıf bir altyapı oluşturur.”11 Science Digest: “Göze çarpar gerçek şudur ki, insanın evrimiyle ilgili fiziksel kanıtların tamamı hâlâ tek bir tabutun içine, hem de yer kalacak şekilde yerleştirilebilir! . . . . Örneğin günümüzdeki maymunların birdenbire ortaya çıkmış oldukları anlaşılıyor. Onların ne dünü, ne de fosil kayıtları var. Aynı şekilde bugünkü, dik, çıplak, alet yapan, büyük beyinli varlıkların, yani insanın asıl kökeni de, eğer kendimize karşı dürüst olursak, eşit derecede esrarengiz bir konudur.”12

10. Çağdaş insan tipinin ortaya çıkışıyla ilgili olarak kanıtlar neyi gösteriyor?

10 Düşünme, plan yapma, icat etme, daha önceki bilgisini temel olarak kullanma ve karmaşık dilleri konuşma yeteneğine sahip çağdaş insan tipi fosil kaydında birdenbire ortaya çıkmaktadır. Gould, The Mismeasure of Man adlı kitabında şuna dikkat çekiyor: “Fosil kaydında yaklaşık elli bin yıl önce ortaya çıktığı zamandan beri, Homo sapiens’in beyin büyüklüğünde veya yapısında biyolojik bir değişiklik olduğuna ilişkin elimizde hiçbir kanıt yoktur.”13 Dolayısıyla The Universe Within adlı kitap şöyle sormaktadır: “Evrimin, neredeyse bir gecede çok özel beyniyle birlikte insanı oluşturmasına . . . . hangi şey neden oldu?”14 Evrim buna yanıt veremez. Fakat acaba yanıt çok karmaşık, farklı bir yaratığın yaratılışında saklı olabilir mi?

“Halkalar” Nerede?

11. Hangi şeyin fosil kaydında “kural” olduğu kabul edilmektedir?

11 Bununla birlikte, bilim adamları, maymun benzeri hayvanlarla insanlar arasında gerekli “halkaları” bulmamışlar mıydı? Eldeki kanıtlara bakılırsa, hayır. Science Digest dergisi, “çağdaş insanın göreceli olarak birdenbire ortaya çıkışını açıklamak için gereken kayıp halkanın eksik” olduğundan söz etmektedir.15 Newsweek dergisi şu gözlemde bulundu: “Maymunla insan arasındaki kayıp halka . . . . tüm hayali yaratıklar hiyerarşisinde yalnızca en gösterişli olandır. Fosil kaydında kayıp halkalar olması kuraldır.”16

12. Halkaların eksikliği neyle sonuçlandı?

12 Hiçbir bağlantı halkası olmadığı için, bu “hayali yaratıkların” az sayıda kanıta dayanılarak uydurulması gerekti ve sanki gerçekten var olmuşlar gibi, konu geçiştirildi. Bu durum, bilimsel bir dergide yayımlanan şu çelişkinin nedenini açıklamaktadır: “İnsanlar, maymun benzeri atalarından aşamalı adımlarla evrimlenmişlerdir, yani bazı bilim adamlarının iddia ettiği gibi bir türden diğerine ani sıçramalar yaparak değil. . . . . Oysa hemen hemen aynı verilerle çalışan başka antropologların bunun tam tersi bir sonuca ulaştıkları bildirilmektedir.”17

13. “Kayıp halkaların” bulunamaması neyle sonuçlandı?

13 Bu nedenle bizler, Journal of the Royal College of Surgeons of Edinburgh dergisinde yazan saygın anatomi bilgini Solly Zuckerman’ın şu gözlemini daha iyi anlayabiliriz: “Anatomi bilginlerinin ve biyologların oluşturduğu ölmek bilmeyen bir tarikatın kutsal kâsesi, yani insanın evrimindeki bu meşhur ‘kayıp halka’ ile ilgili arayış, en az 50 yıl veya daha öncesinde olduğu gibi, bugün de spekülasyon ve mitlerin aynı rahatlıkla yeşerip gelişmesine olanak tanımaktadır.”18 Kendisi, gerçeklerin sıkça göz ardı edildiğine ve bunun yerine, karşıt kanıtların varlığına rağmen, o gün popüler olan neyse onun savunulduğuna da dikkat çekti.

İnsanın “Soyağacı”

14, 15. Kanıtların insanın evrimsel “soyağacına” etkisi ne oldu?

14 Bunun sonucunda, insanın aşağı düzeydeki hayvanlardan evrimlendiği iddiasına uygun olarak sık sık çizilen “soyağacı” sürekli olarak değişmektedir. Örneğin, Richard Leakey, bir süre önce bulunan bazı fosillerin, “ilk bulunan tüm fosillerin düzenli bir evrimsel değişim sırasına göre dizilebileceği sanısını yıktığını” belirtti.19 Ayrıca bir gazete, aynı bulgularla ilgili haberinde şunları yazdı: “Antropoloji ile ilgili her kitabın, insanın evrimiyle ilgili her makalenin, insanın soyağacıyla ilgili her çizimin çöpe atılması gerekecek. Çünkü yanlış oldukları anlaşılıyor.”20

15 İnsan evriminin kuramsal soyağacının dibine, önceleri kabul edilmiş ama şimdi kenara atılmış “halkalar” saçılmıştır. The New York Times gazetesinde çıkan bir başyazıya göre, evrime dayalı bilim “varsayımlara o kadar açıktır ki, insanın nereden geldiğiyle ilgili kuramlar bu konudan çok, yazar hakkında bilgi verme eğilimindedir. . . . . Yeni bir kafatası bulan biri genellikle insanın soyağacını yeniden çizip kendi bulduğu kafatasını, insana götüren ana hatta yerleştiriyor ve başkalarının bulgularını, hiçbir yere götürmeyen yan hatlara koyuyor.”21

16. İki bilim adamı kendi kitaplarına neden bir soyağacı dahil etmediler?

16 Evrimci yazarlar Niles Eldredge ve Ian Tattersall tarafından yazılan The Myths of Human Evolution adlı kitapla ilgili Discover dergisinde çıkan eleştiri yazısında, yazarların herhangi bir evrimsel soyağacını kitaplarından uzak tuttukları belirtildi. Neden? “İnsan türünün soy çizgisini oluşturan halkaların sadece tahmin edilebileceğine” dikkat çekildikten sonra şu eklendi: “Eldredge ve Tattersall, insanın, soy çizgisini araştırmasının boşuna olduğunda ısrar etmektedirler . . . . İddia ettikleri gibi, kanıtlar olsaydı, ‘daha fazla insangil fosili bulundukça, insanın evrimini anlatan öykünün daha netleşmesi güvenle beklenebilirdi. Oysa olan şey, bunun tam tersidir.’ ”

17, 18. (a) Bazı evrimcilerin “kayıp” dedikleri şey nasıl “bulunabilir”? (b) Fosil kaydı bunu nasıl onaylıyor?

17 Discover şu sonuca vardı: “İnsan türleri ve tüm diğer türler, ana-babalarının kimlikleri geçmişin derinliklerinde kaybolmuş olduğundan, bir bakıma öksüzler olarak kalacak.”22 Belki evrim kuramına dayalı bakış açısından “kaybolmuş” olabilir. Fakat Tekvin’deki diğer seçenek bizim ilk ana-babamızı, fosil kaydındaki gibi tamamıyla gelişmiş insanlar olarak “bulmamış” mıydı?

18 Fosil kaydı, maymunlar ve insanlar için farklı ve birbirinden bağımsız bir köken ortaya koyar. İşte bu yüzden, insanın maymun benzeri hayvanlarla bağlantısını gösterecek fosil halkaları yoktur. Bu halkalar gerçekte asla var olmadılar.

Neye Benziyorlardı?

19, 20. “Maymun adamların” resimleri neye dayanılarak çizilmiştir?

19 Bununla birlikte, eğer insanın ataları maymuna benzemiyorsa, neden dünyanın her yerindeki bilimsel yayınlarda ve müzelerde “maymun adamların” bu kadar çok resmi ve kopyası bulunmaktadır? Bunlar neye dayanılarak yapılmıştır? The Biology of Race adlı kitap şu yanıtı veriyor: “Bu temsili çizimlerde et ve kıllar hayal gücüne dayanılarak doldurulmak zorundadır.” Kitap şunu da ekliyor: “Deri rengi; kılların rengi, şekli ve dağılımı; yüz ifadesi ve sima—bir tarih öncesi insanının bu nitelikleri hakkında kesinlikle hiçbir şey bilmiyoruz.”23

20 Science Digest da şu yorumda bulundu: “Ressamların büyük çoğunluğunun tasarımı, kanıtlardan çok hayal gücüne dayanmaktadır . . . . Ressamların insanla maymun arasında bir şey yapmaları gerekmektedir; numune ne kadar eskiyse, onu maymuna daha çok benzetiyorlar.”24 Fosil avcısı Donald Johanson şunu kabul etti: “Soyu tükenmiş insangillerin neye benzediklerinden kimse emin olamaz.”25

21. “Maymun adam” tasvirleri aslında nedir?

21 Gerçekten de New Scientist dergisi, “fosillerde, kuramlarımızı hayal dünyasından çıkarmaya yetecek kadar kanıt” bulunmadığını bildirdi.26 Bu nedenle bir evrimcinin de kabul ettiği gibi, “maymun adam” tasvirleri, “birçok açıdan tamamıyla kurgu, . . . . kesinlikle uydurmadır.”27 Bu yüzden Ivar Lissner, Man, God and Magic adlı eserde şu yorumda bulundu: “İlkel insanın mutlaka vahşi olması gerekmediğini yavaş yavaş öğrendiğimiz gibi, Buzul Çağının ilk insanlarının yırtıcı hayvan, yarı maymun veya kretin olmadıklarını da anlamayı öğrenmemiz gerekir. Dolayısıyla, Neanderthal, hatta Pekin insanını yeniden yapılandırma girişimlerinin tümü sözlerle ifade edilemeyecek bir aptallıktır.”28

22. Evrim yanlısı birçok kişi nasıl aldatıldı?

22 Bazı bilim adamları, “maymun adamlar” ile ilgili kanıtlar bulma arzuları yüzünden, 1912’de bulunmuş Piltdown insanı örneğinde olduğu gibi, sahteciliğin kurbanı oldular. Piltdown insanı, evrime inanan çevrelerin çoğu tarafından yaklaşık 40 yıl boyunca gerçek olarak kabul edildi. Sonunda 1953 yılında, modern teknikler bu adamın insan ve maymun kemiklerinin bir araya getirilip yapay yolla yaşlandırılmasıyla yapıldığını ortaya çıkarınca aldatmaca açığa vurulmuş oldu. Başka bir olayda, maymun benzeri bir yaratığa ait bir “kayıp halka” çizilip basına tanıtıldı. Fakat daha sonra bu “kanıtın” sadece bir dişten ibaret olduğu ve onun da soyu tükenmiş bir domuz türüne ait olduğu itiraf edildi.29

“Maymun Adam” Neydi?

23. İnsanın atası olduğu varsayılan bazı fosiller aslında neydi?

23 Eğer “maymun adam” çizimleri geçerli değilse, fosil kemikleri bulunan bu eski yaratıklar nelerdir? İnsanın soyunda olduğu iddia edilen bu en eski memelilerden biri, zamanımızdan yaklaşık 70 milyon yıl önce yaşadığı söylenen küçük, kemirici benzeri bir hayvandır. Donald Johanson ve Maitland Edey, Lucy: The Beginnings of Humankind adlı kitaplarında şunu yazdılar: “Onlar, hemen hemen bir sincabın boyu ve yapısında, böcekçil, dört ayaklı yaratıklardı.”30 Richard Leakey, bu memeliyi “sıçan benzeri primat” olarak adlandırdı.31 Fakat bu minik hayvanın insanın atası olduğuna ilişkin sağlam kanıtlar var mı? Hayır, bu sadece arzuyla yapılmış bir tahmindir. Hiçbir geçiş aşaması bu hayvanları, kendileri gibi küçük ve kemirici benzeri memelilerin dışında bir türe bağlamamıştır.

24. Aegyptopithecus’u insanın atası olarak öne sürmek hangi sorunlara yol açar?

24 Genel olarak kabul gören listede yer alan sonraki tür ise, yaklaşık 40 milyon yıllık bir farkla ortaya çıktığı kabul edilen ve fosilleri Mısır’da bulunan Aegyptopithecus, yani Mısır maymunudur. Bu yaratığın zamanımızdan yaklaşık 30 milyon yıl önce yaşadığı söylenmektedir. Dergiler, gazeteler ve kitaplar şöyle başlıklarla bu küçük yaratığın resimlerini yayımladılar: “Maymun benzeri yaratık bizim atamızdı.” (Time)32 “Maymun Benzeri Afrika Primatı, İnsan ve Maymunun Ortak Atası Olarak Adlandırıldı.” (The New York Times)33 “Aegyptopithecus, yaşayan maymunlarla bizim ortak bir atamızdır.” (Origins)34 Fakat bu yaratıkla ondan önceki kemirici arasındaki halkalar nerede? Ya evrimsel sırada ondan sonra gelenle onun arasındaki halkalar? Bunların hiçbiri bulunamamıştır.

“Maymun Adamların” Yükseliş ve Düşüşleri

25, 26. (a) Ramapithecus hakkında hangi iddiada bulunuldu? (b) Bir “maymun adam” olabilmesi için hangi fosil kanıtları kullanılarak temsili resmi yapıldı?

25 Fosil kaydında bulunduğu kabul edilen başka derin bir uçurumdan sonra, diğer bir yaratık fosili ilk insansı maymun olarak tanıtıldı. Ramapithecus, yani Rama’nın (Hindistan’ın efsanevi prenslerinden biri) maymunu olarak adlandırılan bu yaratığın yaklaşık 14 milyon yıl önce yaşadığı söylenmekteydi. Yaklaşık 50 yıl önce Hindistan’da fosilleri bulundu. Bu fosillere dayanılarak, dik duran ve iki bacaklı maymun benzeri bir yaratık oluşturuldu. Origins adlı kitap bununla ilgili olarak şunu belirtti: “Şu anda söyleyebildiğimiz kadarıyla bu, insan ailesinin ilk temsilcisidir.”35

26 Bu sonucu destekleyecek fosil kanıtları nelerdi? Aynı yayın şunu söyledi: “Ramapithecus ile ilgili kanıtlar, mutlak bir düş kırıklığı yaratacak ölçüde az olmasına karşın, dikkate değerdir: üst ve alt çenelere ait parçalar ve birkaç tane diş.”36 Sizce bu, insanın atası olan dik duran bir “maymun adam” oluşturmak için yeterince “dikkate değer” bir “kanıt” mıdır? Buna karşın, varlığı daha çok varsayıma dayanan bu yaratık, ressamlar tarafından bir “maymun adam” olarak çizildi ve topu topu birkaç dişe ve çene kemiği parçasına dayanılarak yapılan resimleri evrimle ilgili yayınları doldurdu. Yine de, The New York Times’ın da bildirdiği gibi, Ramapithecus onlarca yıl boyunca “insanın evrim ağacının kökündeki, olabilecek en güvenli yerde oturdu.”37

27. Daha sonra bulunan kanıtlar Ramapithecus hakkında neyi ispatladı?

27 Fakat artık durum böyle değildir. Sonradan bulunan ve eksikleri daha az olan fosiller, Ramapithecus’un günümüzdeki maymunlara çok benzediğini ortaya koydu. Bu nedenle New Scientist artık şunu belirtiyor: “Ramapithecus, insan soyunun ilk üyesi olamaz.”38 Bu yeni bilgi, Natural History dergisindeki şu sorunun sorulmasına yol açtı: “Bilinen bir leğen, bacak veya kol kemikleri ya da kafatası olmadan, sadece diş ve çeneyle yeniden oluşturulan . . . . Ramapithecus, insana doğru yürüyen bu alay içine nasıl olur da sızabilir?”39 Açıkça görülüyor ki, kanıtların aslında söylemediği şeyleri onlara söyletme çabalarına büyük ölçüde hüsnükuruntu karışmış olmalı.

28, 29. Australopithecus ile ilgili hangi iddiada bulunuldu?

28 Çok derin başka bir uçurum ise, bu yaratıkla, insanın “maymun adam” olan atalarının sıralandığı listede yer alan sonraki yaratık arasında bulunmaktadır. Bu yaratık, Australopithecus, yani güney maymunu olarak adlandırılmaktadır. Buna ait fosiller ilk olarak 1920’lerde Afrika’nın güneyinde bulundu. Küçük ve maymununkine benzeyen bir kafatası boşluğu ve ağır bir çene kemiği olan bu yaratık, kıllı, maymun görünümünde ve iki bacağı üzerinde kamburu çıkmış şekilde resmedilmişti. Üç veya dört milyon yıl önce yaşamaya başladığı söylenmekteydi. Bu yaratık zamanla, hemen hemen tüm evrimciler tarafından insanın atası olarak kabul görmeye başladı.

29 Örneğin The Social Contract adlı kitap şunu söyledi: “Bir ikisi hariç bu alandaki bütün yetkili araştırmacılar artık australopithecus . . . . türünden olanların insanın gerçek atası olduğunu konusunda hemfikirdirler.”40 The New York Times şunu yazdı: “Evrimlenerek sonunda Homo Sapiens, yani çağdaş insan olan yaratık . . . . Australopithecus’tur.”41 Ayrıca Man, Time, and Fossils adlı kitapta Ruth Moore şunları söyledi: “Bütün bu kanıtlar vasıtasıyla insan sonunda uzun zamandır bilinmeyen ilk atalarıyla tanıştı.” Moore şu noktayı vurguladı: “Kanıtlar karşı konulamayacak kadar güçlü . . . . kayıp halka en sonunda bulundu.”42

30, 31. Australopithecus ile ilgili daha sonra bulunan kanıtlar neyi gösterdi?

30 Fakat herhangi bir şeyle ilgili kanıtlar çok azsa veya hiç yoksa, hatta düpedüz aldatmacaya dayanıyorsa, er ya da geç söz konusu iddia boşa çıkar. Varsayımsal “maymun adamlarla” ilgili geçmişte verilen örneklerin çoğunda durum böyle olmuştur.

31 Australopithecus’un durumu da aynıdır. Daha sonra yapılan araştırmalar bu yaratığın kafatasının, “yalnız daha küçük olan beyninin kapasitesi açısından değil, çok daha farklı yönlerden de insanınkinden farklı” olduğunu ortaya koydu.43 Anatomici Zuckerman şunu yazdı: “İnsan ve simiyan [maymun] kafatasları karşılaştırılınca Australopithecus’ların kafatası görünüş itibarıyla karşı konulmaz şekilde insan değil, simiyan kafatasıdır. Bunun aksini iddia etmek, karaya ak demeye benzer.”44 Kendisi ayrıca şunu da ekledi: “Bulgularımız . . . . Australopithecus’un Homo Sapiens’e değil, günümüz maymunlarına benzediği konusunda kuşkuya yer bırakmıyor.”45 Donald Johanson da şunu söyledi: “Australopithecus’lar . . . . insan değillerdi.”46 Benzer şekilde Richard Leakey de, “australopithecus türünün evrimsel soylarının bizim dolaysız atalarımız olma olasılığı yoktur” dedi.47

32. Eğer bu tür yaratıklar günümüzde de yaşıyor olsalardı, onlara ne gözle bakılırdı?

32 Eğer australopithecuslardan herhangi biri bugün sağ olarak bulunsaydı, diğer maymunlarla birlikte hayvanat bahçelerine konurdu. Kimse de ona “maymun adam” demezdi. Aynı şey onlara benzeyen fosil “kuzenleri” için de geçerlidir. Bunlara bir örnek, australopithecus türünün “Lucy” olarak adlandırılan küçük bir benzeridir. Bununla ilgili olarak Robert Jastrow şunu söylüyor: “Bu beynin ölçüsü mutlak anlamda büyük değildi; insan beyninin üçte biri kadardı.”48 Açıkça görülüyor ki, bu da sadece bir “maymundu.” Nitekim, New Scientist dergisi “Lucy’nin” “şempanzelerinkine çok benzeyen” bir kafatasına sahip olduğunu belirtti.49

33. Hangi fosil türü insana ait olmuş olabilir veya olmayabilir?

33 Diğer bir fosil türü de “dik insan” anlamına gelen Homo erectus’tur. Bunun beyin büyüklüğü ve biçimi çağdaş insanınkinin alt sınırına giriyor. Ayrıca Encyclopædia Britannica, bu türle ilgili olarak şu gözlemde bulundu: “Şu ana kadar bulunan bacak kemikleri H[omo] sapiens’inkilerden ayırt edilemezdi.”50 Fakat bu yaratığın insan olup olmadığı belli değildir. Eğer insansa da, sadece insan ailesinin ölüp tükenmiş bir koluydu.

İnsan Ailesi

34. Neanderthal insanı ile ilgili düşünceler nasıl değişti?

34 Neanderthal insanının (ilk fosilin bulunduğu Almanya’nın Neander bölgesinden bu adı aldı) insan olduğuna kuşku yoktur. İlk başta bu insanın resimleri, iki büklüm, boş bakışlı, kıllı ve maymuna benzer olarak çizilmekteydi. Artık bu temsili çizimin hatalı olduğu ve hastalık nedeniyle kötü şekilde deforme olmuş bir fosil iskelete dayanılarak oluşturulduğu bilinmektedir. O zamandan beri, Neanderthal insanının günümüz insanından fazla farklı olmadığını gösteren birçok fosil bulundu. Fred Hoyle, Ice adlı kitabında şunu belirti: “Neanderthal insanının bizden herhangi bir şekilde daha aşağı düzeyde olduğuna ilişkin hiçbir kanıt yoktur.”51 Sonuç olarak, Neanderthallerin yakın zamanda yapılan resimleri daha çağdaş bir görünüm kazandı.

35. Cro–Magnon tipi neydi?

35 Bilimsel yayınlarda sık karşılaşılan başka bir fosil türü Cro–Magnon insanıdır. Adını, kemiklerinin ilk bulunduğu güney Fransa’daki yöreden almıştır. Lucy adlı kitaba göre, bu numuneler, “günümüzdekilere hemen hemen hiç ayırt edilemeyecek kadar benziyorlardı; öyle ki, en şüpheci olanlar bile onların insan olduklarını kabul etmek zorunda kaldılar.”52

36. Geçmişe ait maymun benzeri fosillerle ilgili gerçekler nedir, insan benzeri fosillerle ilgili gerçekler nedir?

36 Böylece, kanıtlar “maymun adamlar” inancının temelsiz olduğunu açıkça göstermektedir. Bunun yerine, insandaki tüm işaretler onun herhangi bir hayvandan ayrı ve bağımsız olarak yaratıldığı yönündedir. İnsanlar sadece kendi türlerine göre çoğalırlar. Bu bugün böyledir, geçmişte de böyleydi. Geçmişte yaşamış maymun benzeri herhangi bir yaratık insan değil, gerçekten maymundu. Bununla beraber, eski insanlara ait fosillerle günümüz insanı arasındaki küçük fark ise, tıpkı bugün de yan yana yaşayan insanlar arasında farklar olduğu gibi, sadece insan ailesi içindeki çeşitliliği göstermektedir. Değişik boy ve iskelet biçimlerine sahip insanlar vardır; boyları iki metreden fazla olanlar bulunduğu gibi, pigmeler de vardır. Fakat hepsi de aynı insan “cinsine” dahildir, hayvan “cinsine” değil.

Tarihleri Hakkında Ne Denebilir?

37. Mukaddes Kitap kronolojisi insanların yeryüzünde ne kadar süredir bulunduğunu gösteriyor?

37 Mukaddes Kitap kronolojisi, insanın yaratılışından bu yana yaklaşık 6.000 yıllık bir sürenin geçtiğini gösterir. Öyleyse, insan türüne ait olduğu kabul edilen fosillerin ortaya çıktığı zamanla ilgili olarak neden genellikle çok daha uzun dönemlerden bahsedilir?

38. Radyoaktif bozunma yoluyla saptanan ve Mukaddes Kitap kronolojisiyle çelişen tarihler, Mukaddes Kitabın hatalı olduğunu kanıtlar mı?

38 Mukaddes Kitap kronolojisinin yanlış olduğu sonucuna varmadan önce, radyoaktif tarihleme yöntemlerinin bazı bilim adamları tarafından sert şekilde eleştirildiğini göz önünde tutun. Bu konudaki araştırmalara değinen bilimsel bir dergi, “radyoaktif bozunma yoluyla saptanan tarihlerde sadece birkaç yıl değil, kat kat büyük hatalar olabilir,” dedi. Dergi şunu yazdı: “İnsanoğlu, yeryüzünde 3,6 milyon yıl yerine yalnızca birkaç bin yıldır yürüyor olabilir.”53

39. Radyokarbon “saati” her zaman güvenilir midir?

39 Örnek olarak radyokarbon “saatini” ele alalım. Bu radyokarbonla yaş belirleme yöntemi, bütün dünyadan bilim adamlarının katılımıyla yirmi yılı aşkın bir sürede geliştirildi ve eski insanların yaşadığı dönemlerden kalma bulguları doğru tarihlendirecek bir yöntem olarak geniş çapta övgü topladı. Fakat daha sonra İsveç’in Uppsala kentinde radyokimyacılar, arkeologlar ve jeologlar da dahil bütün dünyadan gelen uzmanların katıldığı bir konferans düzenlendi ve çalışmalar karşılaştırıldı. Konferans bildirisi, ölçümlerin dayandırıldığı temel varsayımların büyük veya küçük ölçüde güvenilir olmadığını gösterdi. Örneğin, atmosferdeki radyoaktif karbon oluşum hızının geçmişte tutarsızlıklar gösterdiği anlaşıldı ve bu yöntemin, MÖ 2.000 veya daha eski zamanlara ait kalıntıların tarihlendirilmesinde güvenilir olmadığı belirtildi.54

40. Tarihsel kayıtlar insan ırkının yaşı konusunda Mukaddes Kitap kronolojisini nasıl destekler?

40 İnsanın yeryüzündeki etkinliği ile ilgili gerçekten güvenilir kanıtların, milyonlarca yılla değil, sadece birkaç bin yılla ölçüldüğünü unutmayın. Örneğin, The Fate of the Earth adlı kitapta şunları okuyoruz: “Sadece altı ya da yedi bin yıl önce . . . . bir insan dünyası oluşturmamızı mümkün kılan uygarlık ortaya çıktı.”55 The Last Two Million Years adlı yayın ise şunu belirtiyor: “Eski Dünyada, tarım devrimindeki en önemli adımların çoğu MÖ 10.000 ilâ 5.000 yılları arasında atıldı.” Bu kitap ayrıca şunu söylüyor: “İnsan, sadece son 5.000 yıldır yazılı kayıtlar bıraktı.”56 Fosil kaydının çağdaş insanın yeryüzünde birdenbire ortaya çıktığını göstermesi ve güvenilir tarihsel belgelerin yakın tarihe ait olduklarının kabul edilmesi gerçeği, Mukaddes Kitabın yerdeki insan yaşamı ile ilgili verdiği kronolojiyle uyum içindedir.

41. Radyokarbonla yaş belirleme konusunda öncü olan kişi “tarih öncesi” yaşlarla ilgili ne söyledi?

41 Radyokarbonla yaş belirleme konusundaki öncülerden biri olan Nobel ödüllü nükleer fizikçi W. F. Libby’nin Science dergisinde bununla ilgili ne söylediğine dikkat edin: “Tarihlendirme tekniğinin geliştirilmesi için yapılan araştırma iki aşamalıydı—numunelerin sırasıyla tarihlendirilmesi ve tarihöncesi dönemlerin tarihlendirilmeleri. Arnold [bir çalışma arkadaşı] ve ben, danışmanlarımız bize tarihin sadece 5.000 yıl geriye gittiğini söylediklerinde ilk şoku yaşadık. . . . . Falan toplumun veya arkeolojik bölgenin 20.000 yıllık olduğuna dair açıklamalar okursunuz. Oysa biz, bu rakamların, bu eski yaşların, tam doğru olarak bilinmediğini çok ani şekilde öğrendik.”57

42. Evrimsel kayıtlar ve Tekvin’deki kayıt arasındaki fark hakkında bir İngiliz yazar hangi yorumda bulundu?

42 İngiliz yazar Malcolm Muggeridge, evrimle ilgili bir kitap üzerine eleştiri yazısında, evrim kuramındaki kanıt eksiklikleri konusunda bir yorumda bulundu. Kendisi, yine de ayaküstü tahminlerin mantar gibi çoğaldığına dikkat çekti. Daha sonra şunları söyledi: “Bir karşılaştırma yapılırsa, Tekvin’deki kaydın yeterince makul olduğu görülmektedir ve bu kayıt, en azından insan ve davranışı hakkında bildiklerimizle geçerli biçimde bağlantılı olmaktan kaynaklanan bir değere sahiptir.” Bu yazara göre, insanın milyonlarca yıllık evrimi yolundaki temelsiz iddialar “ve kafatasından kafatasına yapılan keyfi atlamalar [evrim] efsanesine dalmamış bir kimse için, safça bir düşten başka bir şey değildir.” Muggeridge, şu sonuca vardı: “Gelecek kuşaklar, böyle baştansavma ve inandırıcılıktan uzak tarzda kuramlar oluşturmanın yirminci yüzyıl insanının zihnini bu kadar kolayca tutsak etmiş olmasına ve bu kadar geniş çapta ve dikkatsizce uygulanmasına kesinlikle şaşıracaklar ve umarım epey de eğlenecekler.”58

[Sayfa 84’teki pasaj]

“Daha aşağı düzeyde” olan maymunlar varlığını sürdürdüğü halde, neden “daha üstün olan” “maymun adamlar”dan tek bir tanesi bile yaşamıyor?

[Sayfa 85’teki pasaj]

İnsan evrimiyle ilgili ilk kuramlar, ‘ondokuzuncu yüzyılın bilim adamlarının hayal güçlerinin’ ürünüdür

[Sayfa 85’teki pasaj]

“Başlıca bilimsel kanıtlar, acınacak derecede küçük bir kemik dizisidir”

[Sayfa 87’deki pasaj]

“İnsanın evrimindeki bu meşhur ‘kayıp halka’ ile ilgili arayış, . . . . spekülasyon ve mitlerin . . . . yeşerip gelişmesine olanak tanımaktadır”

[Sayfa 88’deki pasaj]

“İnsanın soyağacıyla ilgili her çizimin çöpe atılması gerekecek”

[Sayfa 90’daki pasaj]

“Fosillerde, kuramlarımızı düş dünyasından çıkarmaya yetecek kadar kanıt” yoktur

[Sayfa 93’teki pasaj]

“Ramapithecus, insanın soy çizgisinin ilk üyesi olamaz”

[Sayfa 95’teki pasaj]

“Neanderthal insanının bizden herhangi bir şekilde daha aşağı düzeyde olduğuna ilişkin hiçbir kanıt yoktur”

[Sayfa 98’deki pasaj]

“Gelecek nesiller, böyle baştan savma ve inandırıcılıktan uzak tarzda kuramlar oluşturmanın, yirminci yüzyıl insanının zihnini bu kadar kolayca tutsak etmiş olmasına . . . . kesinlikle şaşıracaklar”

[Sayfa 94’teki çerçeve/resimler]

Bir zamanlar Australopithecus, insanın “kayıp halkayı” oluşturan atası olarak kabul edildi. Artık bazı bilim adamları onun kafatasının “karşı konulamaz şekilde insan değil, simiyan [maymun] kafatası” olduğunu kabul ediyor

[Resimler]

Australopithecus kafatası

Şempanze kafatası

İnsan kafatası

[Sayfa 84’teki resim]

Canlılar dünyası insanla hayvan arasında bir halka sunamadığı için, evrimciler bu halkayı fosil kaydının sağlayacağını umdu

[Sayfa 86’daki resim]

Bir evrimci şunu kabul ediyor: “Fosil kaydında . . . . ortaya çıktığı zamandan beri, Homo sapiens’in beyin büyüklüğünde veya yapısında biyolojik bir değişiklik olduğuna ilişkin elimizde hiçbir kanıt yoktur”

[Sayfa 89’daki resim]

“Maymun adamların” resimleri neye dayanılarak çizilmektedir? Evrimcilerin yanıtı: “hayal gücü,” “birçok açıdan tamamıyla kurgu,” “kesinlikle uydurma”

[Sayfa 91’deki resimler]

Sivrifare benzeri bir kemiricinin insanın atası olduğu söylenmektedir. Fakat böyle bir ilişkiyi gösteren hiçbir fosil kanıtı yoktur

Bu maymun benzeri yaratık, bizim atalarımızdan biri olarak adlandırıldı. Bu iddiayı destekleyecek hiçbir fosil kanıtı yoktur

[Sayfa 92’deki resimler]

Sadece dişlere ve çene kemiği parçalarına dayanılarak, Ramapithecus’un “insan ailesinin ilk temsilcisi” olduğu söylendi. Sonradan bulunan kanıtlar böyle olmadığını ortaya koydu

[Sayfa 96’daki resim]

Fosil kaydında da görüldüğü gibi, günümüzdeki insanların kemik yapıları büyüklük ve biçim açısından çok çeşitlidir. Fakat hepsi de aynı insan “cinsine” aittir

[Sayfa 97’deki resim]

İnsandaki tüm işaretler onun maymundan ayrı ve bağımsız olarak yaratıldığı yönündedir

[Sayfa 90’daki şema/resim]

Piltdown insanı, bir aldatmaca olduğu açıklanıncaya kadar, yaklaşık 40 yıl boyunca bir “kayıp halka” olarak kabul edildi. Şempanze çenesi ve dişlerine ait parçalar, insan kafatasına ait parçalarla birleştirilmişti

[Şema]

(Ayrıntılı bilgi için lütfen yayına bakın.)

Koyu renkli bölgeler, insan kafatasının parçalarıdır

Açık renkli alanın tümü alçıdan yapılmıştır

Koyu renkli bölgeler, şempanze çenesine ve dişlerine ait parçalardır

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş