Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w82 1/8 s. 7-12
  • “Birbirinizi Kabul Edin”

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • “Birbirinizi Kabul Edin”
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • MESİH’E YAKIŞIR BİR KABUL
  • DÜLGERLİK’TEN “TANRI’NIN HİZMETÇİLİĞİ”NE
  • “Birbirinizi Kabul Edin”!
    Yehova’ya Hamt İlahileri Söyleyin
  • “Ey Milletler, Onun Kavmı ile Beraber Sevinin”
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
  • Mesih İle İlgili Başka Sırların Açıklanması
    İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • Birbirinizi Sevinçle Karşılayın
    Yehova’ya Sevinçle İlahi Söyleyin
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
w82 1/8 s. 7-12

“Birbirinizi Kabul Edin”

“Bundan dolayı Allahın izzeti için Mesih sizi kabul ettiği gibi, birbirinizi kabul edin.”—Rom. 15:7.

1. (a) Birleşmiş Milletler teşkilatına kaç millet kabul edildi? (b) Bu, neyi oluşturamadı? Böylece hangi şeyden devamlı olarak korkuluyor?

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER teşkilatına bugüne kadar 156 millet kabul edilmiştir. Bu teşkilatın üyesi olan milletlerin tümü aynı siyasal ideolojiye sahip değildir. Hatta bunların birbirlerine karşı düşmanca tutumları bile vardır; fakat Birleşmiş Milletler teşkilatının içinde bulunanlar “dostça düşman” olmağa gayret ediyorlar. Onlar, Amerikalı bir gazete yazarının söylemiş olduğu şu sözün gerçeğini kavramış görünüyorlar: “Birleşirsek dururuz. Bölünürsek düşeriz.” Birleşmiş Milletler Teşkilatı dünyada barış ve güvenliği temin eden bir teşkilat olduğunu iddia ediyor. Buna rağmen, İkinci Dünya Savaşı 1945’te bittiğinden beri geçen bu kadar yıldan sonra, Amerikalı bir politikacı olan Wendelle Wilkie’nin söylemiş olduğu “tek dünya, tek hükümet”i oluşturamamıştır. Aksine gün geçtikçe nükleer silahlarla Üçüncü bir Dünya Savaşının patlak vermesinden daha da çok korkuluyor.

2. Bir millet içinde bile bir yurttaşın diğer yurttaşlar tarafından kabul edilmesine hangi şeyler engel olabilir?

2 B. M.’e mensup bir millette dahi o milletin yurttaşları, kendi sosyal gruplarına diğer tüm yurttaşları kabul etmeyebilirler. Peşin hüküm durumlara hâkimdir. Zenginler fakirleri kabul etmezler. Bir dinin üyeleri başka bir dine mensup olanları kabul etmezler. Bir siyasal partiye üye olanlar karşı siyasal partiye üye olanları kabul etmeyi reddederler. Yüksek öğrenim görmüş kişiler, az öğrenim görmüş olanları veya hiç öğrenim görmemiş olanları dikkate değer saymazlar. Bir kişinin deri rengi, başka deri rengine sahip olanlar tarafından aynı seviyede görülmeye engel olabilir. Irk, bazı durumlarda bir farklılık doğurabilir. Hiç kimse tek bir insan ailesinin mensubu olarak genel ve eşit bir kabule sahip değildir. Bundan dolayı, bir kişinin nereye kabul edilebileceğine ancak kişisel nefret ve düşmanlık karar verir.

3. (a) Hıristiyan âlemi aynı durumda nasıl bir istisna teşkil etmez? (b) Birleşmiş Milletler Mesih vasıtasıyla Tanrı’nın krallığının bir ifadesi olma bakımından Milletler Cemiyetinden daha iyi olduğunu kanıtlamış mıdır?

3 Hıristiyan âlemi, Hıristiyan milletlerden oluşan bir toplum olduğunu iddia etmesine rağmen, bu görüşte bir istisna teşkil etmez. Onlar sadece ismen Hıristiyan olduklarından İşaya 2:4’te sözü edilen şu peygamberliği tekrar ve tekrar ihlal etmişlerdir: “Kılıçlarını sapan demirleri, ve mızraklarını bağcı bıçakları yapacaklar; milllet millete karşı kılıç kaldırmıyacak, ve artık cengi öğrenmiyecekler.” Hıristiyan âlemi içinde sadece ismen Hıristiyan olanlar milli bağlılıkları uğruna vatansever şekilde muhaliflerinin ölümüne, hatta kendi ölümlerine kadar savaşırlar. Aralık 1918 de Amerika’da Mesih Kiliselerinin Federal konseyi, teklif edilen Milletler Cemiyetini “Tanrı’nın krallığının yeryüzündeki siyasal ifadesi” olarak adlandırmasına rağmen, onlar, Birleşmiş Milletler teşkilatının varlığında sevinmek için sağlam bir neden bulamıyorlar. Birleşmiş Milletler teşkilatı, şüphesiz Mesih vasıtasıyla Tanrı’nın krallığının bir ifadesi olduğunu asla kanıtlamamıştır

4. İşaya’nın peygamberliğini iktibas edenlerden biri olan Pavlus, ‘evvelden yazılan şeyler’ hakkında ne söyledi?

4 Bununla birlikte, milletlerin birbirlerine karşı kılıç kaldırmayacakları ve artık savaşı öğrenmeyeceklerine dair yukarıda iktibas edilen sözler, İsa Mesih’in gerçek takipçileri üzerinde gerçekleşmektedir. Tanrı’nın barışsever Oğlu eskiden yazılmış olan işaya’nın peygamberliğini sık sık iktibas etmiştir. Kendisi bunu, takipçilerinin öğrenmesi için yapmıştır. Takipçilerinden biri olan resul Pavlus, birinci yüzyılda Roma’daki Mesih’in şakirtlerine yazmış olduğu mektupta şunları hatırlatmıştı: “Çünkü evelden her ne yazıldı ise, bizim öğretilmemiz için yazıldı, ta ki, sabırla ve kitapların tesellisi ile ümidimiz olsun.”—Rom. 15:4.

5. Tahammül bakımından, gerek Pavlus’a, gerekse Hıristiyan kardeşlerine kim en iyi örneği vermiştir?

5 Kutsal Yazılarda önceden kaydedilmiş olanların İsa Mesih’in şahsında gerçekleşmesinden ötürü İsa Mesih, tahkir edilmiş, eza çekmiş ve hatta siyasal bir suçlu gibi direk üzerindeki utanç dolu ölümü tatmıştır. Bu aşırı duruma tahammülü sayesinde, şakirtlerine mükemmel bir örnek oldu ve sona kadar sadakatla tahammül etmeleri için de onları kuvvetlendirdi.

6. (a) İsa’nın direkteyken ümidine bağlı kaldığını gösteren nedir? Tahammül etmek üzere nasıl kuvvetlendirilmişti? (b) İsa’nın durumunda olduğu gibi, onun takipçilerinin ümidi ve tahammülü bakımından hangi şey de geçerlidir

6 İsa, yeryüzündeki hayatının sonuna kadar sarsılmadan tahammül gösterdiğinden, Tanrı’nın verdiği ümide sıkı bir şekilde bağlı kalmıştır. Bunun için, yanında bir direğe bağlanan ve kendisine duygudaşlık gösteren hırsıza şunları şöyleyebilmişti: “Doğrusu sana bugün derim: sen benimle beraber Cennette olacaksın.” (Luka 23:43 YD) İsa, işkence direği üzerinde çok ıstırap çekerek geçirdiği saatler boyunca, hakkındaki “evelden yazılmış” olan peygamberlikleri hatırlayarak teselli buldu; böylece son derece kuvvetlendi. Aynı şekilde, Yehova Tanrı’ya ve İsa Mesih’e atılan takbihlere maruz kalan İsa’nın vefakâr takipçileri de, gelecekle ilgili Kutsal Yazılara dayanan ümitlerine sıkı şekilde bağlı kalırlar. Onlar da ‘evvelden yazılmış olanlar’ vasıtasıyla kuvvetli teselli bulurlar. Güvenilir Kutsal Yazılara dayanan ümitleri onları “utandırmaz” (hayal kırıklığına uğratmaz, YD)—Rom. 5:15.

7. Tüm cemaat kimin zihni, tutumuna sahip olmalıdır? Bu, Tanrı’yı izzetlendirmelerini nasıl etkiledi?

7 Şimdi yapmamız gereken şey, İsa’nın düşman bir dünyada çektiği tüm ıstıraplar sırasında sahip olduğu zihni tutuma sahip olmaktır. Bununla uyumlu olarak resul Pavlus şu duayı takdim etmişti: “İmdi kendi aranızda Mesih İsa’nın sahip olduğu aynı zihni tutuma sahip olmayı tahammül ve teselli veren Tanrı (YD) size ihsan etsin; ta ki, Rabbimiz İsa Mesihin Allahını ve Babasını ittifak ile ve bir ağızla taziz edisiniz.” (Rom. 15:5, 6) Büyük örneğimiz olan İsa Mesih’i takip eder ve bu zihni tutumu geliştirirsek, biz de onun şakirtlerinden oluşan bir cemaat olarak birlik içinde kalmağa devam edeceğiz. Bir grubun içinde bulunan aynı zihni tutum, aynı ifadelere neden olacaktır. Böylece durum, daha büyük kuvvet ve etkinlikle bütün cemaatin sanki “bir ağız”la konuşması gibi olacaktır. Bu çok uygundur. Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babasını birlik içinde izzetlendirme gereğini vurgulamak hiçbir zaman fazla olmaz. İzzetlendirilmesi gereken Şahıs için seslerimiz uyum içinde birbiriyle birleşmeli. Aksi halde iletilmesi gereken mesajı işitenler şaşıracaklardır.

MESİH’E YAKIŞIR BİR KABUL

8. Pavlus, Romalılara mektubunu yazarken cemaatin birliğini hangi şeyler etkilemiş olabilir?

8 Bu şeyler sisteminin birçok teşkilat veya toplumunda, milliyetle veya ırkla ilgili peşin hükümler yüzünden, birçok kişi yeni gelenleri kabul etmeme eğiliminde olabilir. Tahsil ve din bakımından oluşan farklar burada rol oynayabilir. M. S. birinci yüzyılın Roma’sında da böyle bölücü etkenlerin varlığı için doğal nedenler bulunmuş olabilir.

9. Birinci yüzyılda Roma cemaati kimlerden oluşuyordu? Kişilerin arkadaş seçme konusunda tercihler yapmalarına hangi durum neden olabilirdi?

9 Resu Pavlus, kozmopolit olan imparatorluk şehrine, yani Roma’ya henüz gelmemişti; fakat yakında oraya gitmek ümidiyle cemaate ilham altında bu mektubu yazmıştı. Kâmil bir örnek olan İsa Mesih’e yaklaşmak üzerine dikkati çeken resul Pavlus şunları da ekledi: “Bundan dolayı Allahın izzeti için Mesih bizi (YD) kabul ettiği gibi, birbirinizi kabul edin.” (Rom. 15:7) “Romada bulunan mukaddes olmağa davet edilmiş Allahın bütün sevgilileri” arasında bedenen sünnetli Yahudiler, Yahudi olmayan Milletlerden sünnetsiz kişler, hürler ve köleler bulunuyordu. (Rom. 1:7; 3:1-6; Fil. 4:22) Romalı Hıristiyanlar arasında dinsel yetişme tarzları ve toplumsal seviyeleri birbirinden farklı olan kişiler vardı, böylece bütün bunlar görüşlerinde ve vicdani duygularında çeşitlilik meydana getiriyordu. Bu durum kişilerin arkadaş seçme konusunda da belirli tercihler yapmalarına meydan vermiş olabilirdi.

10. İsa, birbirimizi nasıl kabul etmemiz gerektiği hususunda hangi örneği verdi? Bunu yaparken neyi düşünüyordu?

10 Bütün bunları bir tarafa bırakan resul Pavlus, hepsinin ‘birbirini kabul etmesini’ tenbih ediyordu. Onların sıcak bir yürekle, içten gelen bir arzuyla ve samimiyetle bir Hıristiyan iman kardeşine karşı gerçek bir takdirle bunu yapmaları gerekiyordu. Bu hususta takip edilecek kâmil bir örneğin varlığını Pavlus: “Mesih sizi kabul ettiği gibi” sözleriyle belirtti. Yeryüzünde bulunduğu zaman İsa: “Bana geleni asla dışarı atmam” dememiş miydi? (Yuh. 6:37) Evet! Kâmil bir insan olarak İsa, nakâmillliğimiz ve günahkârlığımız yüzünden kendisiyle aramıza bir mesafe koyabilirdi. Oysa bunu yapmadı. Pavlus şu sözlerle bunun nedenini açıklıyor: “Allahın izzeti için.” Mesih, kendisine iman edenlerin tümünü kabul etmekle Tanrı’ya izzet vermiştir; çünkü bu tutumuyla, Tanrı’nın iyi yürekliliğini ve Oğlu İsa Mesih’in fidye kurbanlığı vasıtasıyla tüm insanların kurtulmaları için duyduğu arzuyu yüceltmiştir. İsa şu sözlerle bunu açıkladı: “Allah dünyayı öyle sevdi ki, biricik Oğlunu verdi; ta ki, ona iman eden her adam helâk olmasın, ancak ebedî hayatı olsun.”—Yuh. 3:16.

11. Yeni gelenleri sıcak bir şekilde kabul etmek, neden Tanrı’yı izzetlendirir? Böylece diriltilen İsa, Galile’deki şakirtlerine ne yapmalarını söylemişti?

11 Aynı şekilde biz de, İsa Mesih’in takipçileri olarak ırk, renk, eski dinsel üyelik, toplumsal seviye veya dünyevi tahsil ayrımı gözetmeksizin tüm hakikati arayanları cemaate girmek üzere kabul edersek, Tanrı’ya izzet vermiş oluruz. Bunu yapmakla cemaate kabul edilen tüm kişilere Yehova Tanrı hakkındaki doğru görüş verilmiş olur. “Milletlerin Galilesi”nde bulunan şahitlerine kendisinin ruhi Başı olduğu cemaatin içine bütün gerçek iman edenleri kabul etmeğe hazır olduğunu gösteren diriltilmiş olan İsa onlara ne yapmaları gerektiğini şöyle söyledi: “Bundan dolayı gidin, bütün milletlere mensup insanları şakirt edin, onları Baba ve Oğul ve mukaddes ruhun ismiyle vaftiz edin, size emretmiş olduğum bütün şeylere riayet etmelerini onlara öğretin.”—İş. 9:1; Mat. 28:16-20, YD.

12. (a) Başkalarını kabul etmekle Tanrı’nın izzetini düşünmüş olmak bize ne şekilde yardım eder? (b) İnsanları evlerinde ziyaret etmemiz Tanrı’nın herhangi bir şekilde kan suçu altında bulunmakla suçlanmasını nasıl imkânsız kılar?

12 Cemaate gelen herkesi, ayrım gözetmeden kabul ettiğimiz zaman, bunu “Allahın izzeti için” yaptığımızı hatırlamak, muhakkak bizi teşvik edecektir. Böylelikle bu, kabul edilenleri, Tanrı’nın sıcak yürekli cömertliğini takdir etmeye ve onları Tanrı’ya izzet vermeye sevk eder. İbadet Toplantı yerlerimizin dışına çıkıp rastladığımız tüm kişilere Tanrı’nın krallığının iyi haberini ilan etmek üzere insanların evlerine gittiğimiz zaman, “Allahın izzeti için Mesih bizi (YD) kabul ettiği gibi, birbirimizi” kabul ettiğimizi gösteriyoruz. Ziyaret ettiğimiz kişiler, Krallık mesajını ister takdir etsinler veya etmesinler, bu hareket tarzımız, şahitleri bulunduğumuz Tanrı’ya izzet vermekle sonuçlanır. Krallık mesajını kabul edenler zamanla kendilerine Krallık habercilerini gönderen Tanrı’ya izzet verme işine katılacaklardır. Tanrı tarafından verilmiş olan kurtuluş mesajımızı kabul etmeyenler ise, er veya geç, Yehova Tanrı’nın kendilerini düşündüğünü ve sadık şahitlerini kendilerine göndermiş olduğunu, böylece Tanrı’da bu hususta herhangi bir hata bulmak için bir neden olmadığını ilerde idrak edeceklerdir. (Hez. 33:33) Böylece Tanrı, onların kanlarıyla ilgili herhangi bir suçlamadan beri olur.

DÜLGERLİK’TEN “TANRI’NIN HİZMETÇİLİĞİ”NE

13. Tanrı, dünyada bulunan diğer insanlara oranla daha az sayıda olan bir kavma ilk fırsatı verdiği için neden tarafgirlikle suçlanamaz?

13 Fakat acaba Tanrı’nın bu tedariğinden yararlanmak üzere ilk olarak kimlerin fırsatı oldu? Bu, Mukaddes Kitabı onlar vasıtasıyla aldığımız kavimdi. Bu kavim bedeni Yahudilerden oluşmuştu. Öyle ise, 1.900 yıl önce olduğu gibi Yahudi olmayanların, sünnetli Yahudilerden daha kalabalık olduklarını özellikle hatırladığımız zaman bu durum acaba Tanrı’nın tarafgir olduğunu göstermiyor muydu? Görünüşte böyle sanılabilir. Fakat Tanrı‘nın bir yerden başlaması gerekiyordu; Kendisi, buna ataları vasıtasıyla özel vaatler verdiği sünnetli Yahudilerle başlamıştır. Bununla birlikte Tanrı’nın bu hareket tarzından nihai yarar görecek olanlar sadece bedeni Yahudi veya İbraniler değildir. Öyle ise bu davranışta şikâyet etmek için bir esas var mıdır? Katiyen!

14. Tanrı’nın gökten inen Oğlu hangi kavmin bir üyesi olmak zorunluğu altındaydı ve neden? Kendi kavmi tarafından nasıl karşılandı?

14 Tanrı’nın layık erkeklere doğal soyları olan Yahudiler hakkında bozulmaz vaatler vermiş olduğunu hiçbir zaman unutmayalım. Buna uygun olarak, semavi Babasının vaatlerini yerine getirmek üzere Tanrı’nın Oğlu yeryüzüne inmeliydi. Bunun için o, bütün milletler tarafından nefret edilen bir ırkın, Tanrı’nın onunla milli bir ahit kesmiş olduğu kavmin bir üyesi olarak doğmak zorunluğu altındaydı. Bir Yahudi olmasına rağmen, Tanrı’nın Oğlu, Yahudi olanların büyük çoğunluğu tarafından kabul edilmedi. Tanrı’nın Oğlu’nun yeryüzündeki tarihini yazmış olan bir yazarın söylemiş olduğu gibi: “Kendininkilere geldi, ve kendininkiler onu kabul etmediler.—Yuh. 1:11.

15. İsa, Nâsıra’da ne gibi bir iş yapıyordu? O, bunu yapmakla “sünnetliliğin hizmetçisi” olarak görev yapıyor muydu?

15 Böylece, tamamı bedeni Yahudi olmayan Roma’daki Hıristiyan cemaatine bir Yahudi olan resul Pavlus şöyle yazmıştı: “Zira diyorum ki, Mesih Allahın hakikati uğruna sünnetliliğin hizmetçisi kılınmıştır, ta ki, atalara olan vaitleri sabit kılsın, ve Milletler merhameti için Allahı taziz etsinler.” (Rom. 15:8, 9) Galile’deki Nasıra şehrinde, sünnetli bir Yahudi olan üvey babası Yusuf’un evinde büyüyen İsa, dülgerliği öğrendi. Yahuda sıptında doğmuş olduğundan, İsa, kâhinlik ailesine veya mabette hizmet gören Levili sıptından değildi. Böylece o, Yeruşalim’deki mabedin hizmetçilerine katılamazdı. Fakat acaba Tanrı’nın Oğlu olan İsa, yeryüzüne ancak dülger olarak çalışmak ve ölmek için mi gelmişti? Hayır! Onun “sünnetliliğin hizmetçisi” olarak gelmesi, kendisi için üvey babası Yusuf gibi bir dülger olarak çalışmaktan çok daha önem taşıyordu.

16. Nâsıra’daki hemşerilerine bir dülger olarak daha fazla bir hizmet verebilmesi için, İsa ne yapmağa başladı?

16 Eğer İsa, hayatında Nâsıra’daki dülgerlik işinden daha ileri gitmemiş olsaydı, muhakkak ki önceden bildirilen Tanrı hizmetini yerine getiremeyecekti. Böylece, onun Semavi Babası, Yehova Tanrı, yalnız Nâsıra’daki hemşerilerinin değil, bütün milletin, “sünnetliliğin hizmetçisi” olarak çalışabilmesi için ona değişik bir iş verdi. Bu nedenle İsa 30 yaşına geldiği zaman dülgerlik işini tamamen bıraktı.

17. İsa vaftiz edildikten ve meshedildikten sonra yapmağa başladığı görevini mabette bulunan başkâhinin hizmetiyle nasıl karşılaştırabiliriz?

17 Bir Levili olan Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edildikten sonra İsa ne tür bir işe girişti? Acaba bu, Yeruşalim’de Tanrı’nın gerçek “hizmetçileri” olan mabette hizmet eden kâhinlerin ve Levililerin yaptıkları hizmetten daha az önem taşıyan bir iş miydi? Bu işlerin ne olduğunu bilen herkes, onun sadece dinsel bir meslek değil, resmi bir hizmet, bir “Tanrı hizmeti” aldığında hemfikir olacaktır. Tam Mukaddes Kitabın dediği gibi: “Mesih Allahın hakikati uğruna sünnetliliğin hizmetçisi kılınmıştır, ta ki, atalara olan vaitleri sabit kılsın.” (Rom. 15:8) Kendisi hiç şüphesiz milli bir hizmeti, Tanrısal bir hizmeti yerine getiriyordu; bu hizmete, bir insan tarafından değil, Evrenin Egemeni olan Tanrı tarafından tayin edilmişti. İsa’nın yeryüzündeki işinin değişmesinden sonra, yapmış olduğu şeyler Yeruşalim’deki başkâhinin yaptığı dinsel hizmetten çok daha önemliydi.

18. Yerin hiçbir milleti tarafından bir “Tanrı’nın hizmetçisi” olarak kabul edilmemekle beraber, İsa neden “sünnetli”lerin bir “hizmetçisi” oldu?

18 İsa’nın Yeruşalim’deki mabette hiçbir dinsel hizmet yapamadığı ve böylece orada bulunan kâhinler ve Levililerle rekabete girmediği gibi, aynı şekilde Roma, Atina veya başka bir yerde Yahudi olmayan bir milletin herhangi bir mabedinde dinsel bir hizmet yapamazdı ve de yapmadı. Bununla birlikte Tanrı’nın hakikiliği uğruna İsa, “sünnetliliğin hizmetçisi kılın”malıydı. Neden? Çünkü Tanrı’nın milletlerden değil, İbrani olan “atalara olan vaitleri” sabit kılınmalıydı. Örneğin, onların “ataları” olan İbrahim’in üç kadından birçok oğlu olmuştu, fakat Tanrı İbrahim’e verilen vaadi olması için İbrahim’in Sara’dan doğan biricik oğlu İshak’ı seçmişti. Zamanla İshak’ın ikiz oğlu oldu, fakat Tanrı milletlerin vasıtasıyla kendilerini mübarekleyeceği zürriyetle ilgili İbrahim’i vaadini alması için ilerde İsrail adını alan ikizlerin küçüğünü, yani Yakub’u seçmişti. Daha sonra Yakub’un 12 oğlu İsrail’in 12 sıptını oluşturdu. Tanrı onlarla bir kavim olarak meyancı peygamber Musa vasıtasıyla milli ahdini yapmış oldu.

19. İsa neden Levi sıptında doğmadı? Kimler onun yeryüzüne gelmesini iyi karşıladılar ve neden?

19 Daha sonra İsrail kavmi, Yehova’nın görünür bir temsilcisi olarak insan olan bir kralın bulunmasını isteyince, Tanrı, Kendi kraliyet vaadini Yahuda sıptından olan Kral Davud ile yaptı. Böylece vaat edilen Mesih, Davud’un ailesinden gelmeliydi. Bunun için İsa, Davud’un şehri olan Beytlehem’de Yahudiyeli bir bakire olan Meryem’den doğmakla Davud’un mirasçısı olarak dünyaya geldi. Semavi melekler onun yeryüzüne gelmesini iyi karşıladılar. Böylece Tanrı’nın gökteki Oğlu bir Yahudi olarak doğdu. Babası Tanrı’nın bozulmaz vaadi teyit edilmeli veya haklı çıkarılmalıydı. Tanrı Kendisinin yalancı çıkmasına izin veremezdi.

20. İsa “sünnetli olanlardan biri” olmakla birlikte Yahudi olmayan Milletler neyi bekleyebileceklerdi. Neden?

20 İsa, semavi Babasıyla işbirliği yapmaktan çok sevinç duyuyordu. Bundan dolayı “sünnetliliğin hizmetçisi kılın”dı. İsa, onlardan biri gibi sünnet edildi; ölümünden ve diriltilmesinden başlayarak, üç buçuk yıl süresince sünnetli Yahudilere özel lütuf gösterildi. Oysa Yehova’nın teokratik teşkilatına sünnetsiz Milletler veya Yahudi olmayanlar da kabul edileceklerdi. Bu ise, Yehova’nın insanlara yapmış olduğu bozulmaz vaadinin gerçekleşmesiydi.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş