Tanrı’nınWorlda Sözünü Vefakâr Şekilde Savunmak
“Hakikat sözünü doğru kullanan utanmak için hiç bir şeyi olmayan bir işçi olup, kendini Tanrı’ya tasvip edilmiş olarak takdim etmeğe azimle gayret et.”—II. Tim. 2:15, YD.
1, 2. Yehova’nın Şahitlerinin Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunduklarını gösteren yollardan biri nedir?
‘TANRI’NIN SÖZÜ OLAN MUKADDES KİTABI HER GÜN OKU.’ Bu sözler New York, Brooklyn’de ünlü Brooklyn Köprüsünün giriş yoluna yakın bir binanın duvarının üzerinde bulunuyor. Acaba bu sözler kimin binasının üzerindedir ve neden orada bulunuyor?
2 Bu yazı, Yehova’nın Şahitleriyle ilişkili dinsel bir tüzel kişiliği olan Watchtower Bible and Tract Society tarafından işletilen büyük matbaa binalarından birinin üzerinde bulunuyor. Böyle bir yazının Yehova’nın Şahitlerinin binalarından birinin üzerinde yazılı olması esasen doğaldır. Neden? Çünkü onlar, ilham altında Mezmur yazarının uzun bir zaman önce “sözün adımlarım için çerağ ve yolum için ışıktır” diye yazdığı sözlerinin hakikat olduğuna kesinlikle inanıyorlar. (Mezm. 119:105) Bu sözler, Yehova’nın Şahitlerinin ‘Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savundukları’nı gösteren pek çok yoldan sadece biridir.
3. Geçmişte, Tanrı’nın Sözünün vefakâr savunucuları, Onu nasıl savudular?
3 Bizzat Mukaddes Kitabın gösterdiği gibi, bizden önce de Sözün vefakâr savunucuları vardı. Örneğin, aşağı yukarı 3.500 yıl önce Musa onlardan biriydi. Onun Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunduğuna hiç şüphe yoktur. O, önce sözün bir kısmını sözlü olarak ve daha sonra tümünü yazılı şekilde Tanrı’nın kavmine sundu. Bu Tanrısal ifadeler, Pentatök’te bulunur. Yehova Tanrı, kendisine bağlı olan bu peygamberi kullandıktan sonra, Kendi sözcüsü ve yazıcısı olarak hizmet eden daha bir çok kişiyi de kullandı. Bunların hepsi Musa gibi Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savundular. (II. Pet. 1:21) Onların arasından sadece birkaç kişiden söz edersek, Samuel, İşaya, Yeremya, Hezekiel ve Daniel’i hatırlayabiliriz.
İsa Mesih ve Resulleri
4. Sözün başlıca savunucusu kimdi? Bunu nasıl gösterdi?
4 Şüphesiz Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunanların başlıcası, Yehova Tanrı’nın yegâne tevlit edilmiş Oğlu, insan olarak doğmuş olan “İsa Mesih” idi. (Rom. 5:15) O, Şeytan’ın iğvalarına ve dinsel muhaliflerine cevap verirken, Babasının Sözünü “yazılmıştır” diyerek tekrar ve tekrar vefakâr şekilde savundu. (Mat. 4:4, 7, 10; 21:13; Yuh. 6:45; 8:17) O, bununla kalmayıp, Musa’dan daha büyük bir peygamber olarak sadakatle hizmet etmekle de Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savundu. (II. Kor. 1:20) Evet, İsa, “Senin [Tanrı’nın] sözün hakikattir” prensibine göre va’zedip yaşıyordu.—Yuh. 17:17.
5, 6. (a) Petrus ve Pavlus, Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunduklarını nasıl gösterdiler? (b) “Sadık ve basiretli köle” hangi amaçla meydana getirildi? (c) Bu “köle”, zamanla neden hemen hemen kayboldu?
5 İsa’nın resulleri onun örneğini takip ettiler. Resul Petrus, Pentikost gününde Davud’un söylediği sözleri İsa’nın nasıl gerçekleştirdiğini belirterek Tanrı’nın Sözünü kuvvetle ve vefakâr şekilde savundu. (Res. İşl. 2:22-36) Resul Pavlus da yazılarında sık sık İbranice Mukaddes Yazılara değindi; böylece Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunmakla ne kadar ilgilendiğini gösterdi. Pavlus: “Fakat Allah hak, ve her insan yalancı olsun” diyerek sözü savunuyordu. (Rom. 3:3, 4) Gerçekte İsa’nın Petrus, Pavlus ve diğer sadık takipçileri, Tanrı’nın cemaati için ruhi gıda sağlamak üzere Efendileri olan İsa Mesih tarafından görevlendirilen “sadık ve basiretli köle”, “sadık. . . .kâhya” olarak hizmet ettiler.—Mat. 24:45-47; Luka 12:42-44.
6 Resuller öldükten sonra ve Hıristiyanları sembolize eden buğday tarlası büyük ölçüde bir delice tarlası haline dönüştüğü zaman, bu “sadık ve basiretli köle” sınıfı zamanla yeryüzü sahnesinden hemen hemen kaybolmuştu.—Mat. 13:37-43.
Çağdaş Zamanda
7, 8. (a) “Köle” ne zaman ve nasıl bir daha ortaya çıktı? (b) 1870’lerden beri Tanrı’nın Sözünü savunduğunu nasıl ispat etti?
7 “Sadık ve basiretli köle” sınıfı yaklaşık yüz yıl önce, Tanrı’nın Sözünün vefakâr bir savunucusu olarak yeniden ortaya çıktı. Yıllar geçtikçe dünya için bile, daha da fark edilir hale geldi. Gerçekler, bu “köle”nin, bugün Watch Tower Cemiyetini kullanan bir grup olduğunu göstermektedir.
8 Bu “sadık ve basiretli köle”, Mesih vasıtasıyla Yehova’ya tamamıyla vakfolmuş ve Tanrı’nın ruhuyla tevlit edilmiş olan sadık Hıristiyanlardan meydana gelmektedir. Onlar kitaplar, küçük kitaplar, mecmualar, el ilanları, gazete makaleleri ve umumi konuşmalarla, Mukaddes Kitabı Tanrı’nın Sözü olarak kuvvetle savunan Mukaddes Kitabın ciddi tetkikçileridirler. M. S. 1886’da Studies in the Scriptures (Mukaddes Yazılarda İncelemeler) kitabının I. Cildini yayımladılar. “The Bible as a Divine Revelation Viewed in the Light of Reason” (Mukaddes Kitabı Tanrısal Bir Vahiy Olarak Mantığın Işığıyla Görmek) başlığını taşıyan 3. bölümde, Mukaddes Kitabın özellikle ustalıkla yapılan bir savunması vardı. Tanrı’nın Sözünün göze çarpan başka bir savunması (1904’de yayımlanan Cilt VI’daki 1. bölüm idi.) Bu bölüm, “Başlangıçta” başlığını taşıyordu ve evrim kuramını ustalıkla çürütüyordu.
9-11. (a) “Köle”nin, Tanrı’nın Sözüne karşı gösterdiği vefa, 1800’lerin sonlarında ve 1900’lerin başlarında nasıl belirtildi? (b) O’nun kullandığı cemiyetin 1950’den beri Tanrı’nın Sözünün yayılmasında nasıl büyük bir katkısı oldu?
9 Bu sadık Mukaddes Kitap Tetkikçileri, kendilerini adlandırdıkları gibi, 1800’lerin sonlarında ve 1900’lerin başlarında Mukaddes Kitabı Tanrı’nın Sözü olarak vefakâr şekilde savunmak yönünden gayretliydiler. Onlar, Tanrı’nın Sözünün belgelenmiş olduğunu ispat etmek, peygamberliklerin gerçekleşmesini açıklamak ve bir kimsenin Mukaddes Kitap prensiplerini hayatında nasıl uygulayabileceğini göstermek için pek çok şey yayımladılar. 1914 yılında, özellikle ‘Mukaddes Kitabı Tanrı’nın Sözü olarak savunmak üzere’ hazırlanmış olan 8 saat süren, Yaratılışın Foto Dramı adlı bir filmi de dikkatlere sundular.
10 Tanrı’nın Sözünü vefakâr şekilde savunup onu basılı olarak dağıttıklarını göstermek için kullandıkları cemiyetin adını 1896’da, Watch Tower Bible and Tract Society olmak üzere değiştirdiler. Bu Cemiyet, 1902’de, Wilson’un The Emphatic Diaglott tercümesini yayımlama hakkını elde etti; ayrıca dağıtımına nezaret etti. Bu cemiyet 1907’de, Verialı Mukaddes Kitap diye adlandırdığı King James Version’ın bir baskısını yayımladı. Tercümenin bu adı ‘resul Pavlus’un, onlar için söylediği gerçekten böyle midir diye Mukaddes Yazıları her gün dikkatli şekilde araştıran’ Veriyalı ilk Hıristiyanlardan alınmıştı. (Res. İşl. 17:11) Bu Mukaddes Kitabın belirli ayetlerle ilgili açıklamaları, Mukaddes Kitaba özgü 40 önemli temanın belkemiği olarak sıralanmış olan ayetleri ve 100 sayfalık bir konkordanstan oluşan 700 sayfalık bir ilâvesi vardı. Cemiyet, 1926’da The Emhatic Diaglott’u Brooklyn’de kendi makinelerinde basmağa başladı. Aynı Cemiyet, 1942’de, tetkik için birçok yardımcıları kapsayan King James Version’ın bir baskısını ve 1944’te de benzer şekilde, tetkik için yardımcılarla birlikte yayımladı. Bu tercüme, orijinal İbranice metniyle uyumlu olarak sadakatle Yehova ismini kullandı.
11 Fakat 1950 yılında bu Cemiyet, Tanrı’nın Sözünün vefakâr bir savunucusu olarak New World Translation of the Greek Scriptures (Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıları) yayımladı. Onu kısım kısım İbranice Mukaddes Yazıların beş cilt tercümesi takip etti. 1961’de ise, Mukaddes Kitabın tümü bir tek ciltte birleştirildi. Yehova’nın Şahitleri, 1926 ile 1980 yılları arasında 43.869.000 Mukaddes Kitap bastılar.
Neden Yeni Bir Tercümeye İhtiyaç Var?
12, 13. “Sadık ve basiretli köle”nin Mukaddes Kitabın yeni bir tercümesiyle ilgilenmesinin başlıca nedeni ne idi?
12 Bu “sadık ve basiretli köle” acaba neden yeni bir tercümeye, yani New World Translation of the Scriptures’a (Mukaddes Kitabın Yeni Dünya Tercümesi) gerek gördü?
13 Her şeyden önce arkeologların ve Mukaddes Kitap bilginlerinin faaliyeti sayesinde yeni yeni çoğu orijinal dillerde olmak üzere, daha eski ve güvenilir Mukaddes Kitap metinleri bulundu. Böylece bugün Milattan Sonra ikinci yüzyılın ilk yarısına ait olan çok mükemmel Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların papirüse yazılmış olan bazı parçaları ile dördüncü beşinci yüzyıla ait olan Mukaddes Kitap metinleri vardır. Aynı zamanda, ta Milattan Önceki zamanlara kadar geri giden ve İbranice Mukaddes Yazılara ait kitapları kapsayan ‘Ölü Deniz Tomar’ı da Mukaddes Kitabın belirli kısımları üzerinde ek ışık tuttu. Mukaddes Kitaba ait bir metin ne kadar eskiyse, o metin herhalde ilham altında yazan yazarların bizzat yazdıkları orijinal el yazmalarına o oranda yakın olur.
14. İkinci bir neden nedir?
14 Yeni tercümelere ihtiyacın doğmasına ve bunların daha eski olanlara oranla herhalde daha gelişmiş olmalarının, ikinci bir nedeni de birinci yüzyılda konuşulan Yunanca dilinin şimdi daha iyi anlaşılmış olmasıdır. Arkeologlar zaman geçtikçe, Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların yazıldığı zamana kadar geri giden birçok papirüs parçaları buldular. Gündelik dünyevi meselelerle ilgili olan bu papirüs parçaları, Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıları yazanların kullandıkları Yunanca’ya ışık tuttu. Bunun tipik bir örneği, bazı eski tercümelerde Matta 5:22’de geçen “Raka” sözcüğüdür. Mütercimler anlamını bilmeyip onu anlamsız bir şekilde Türkçeleştirmekten başka bir şey yapmadılar. Fakat şimdi bu sözcüğün anlamı biliniyor. New World Translation onu “ağza alınmaz bir hakaret sözü” olarak tercüme ediyor. Böylece anlayabildiğimiz gibi, Mukaddes Kitabın başlangıçta yazıldığı dillerle ilgili artan bilgi, daha anlaşılır tercümelerin yapılmasına yardım etti.
15. Üçüncü bir nedeni açıkla?
15 Yeni tercümelere ihtiyaç duyulmasının üçüncü bir nedeni ise Mukaddes Kitabın bizzat tercüme edildiği dillerin, yıllar geçtikçe değişmiş olmasıdır. Mukaddes Kitabı tercüme eden Wyclife’in 14. yüzyılda kullandığı İngilizce, King James Verson’ın tercüme edildiği 17. yüzyıldaki İngilizce’den çok farklıdır. İngilizce olsun, Türkçe olsun, diller o zamandan bu yana çok değişti. Hatta bazı sözcüklerin ters bir anlam taşımağa başlaması da mümkün oldu. Örneğin King James’in günlerinde “let” kelimesi “engel olmak” anlamına gelirdi, fakat bugün “müsaade etmek” anlamına geliyor.
16. Resullerin İşleri 20:30 ve II. Timoteos 4:3, 4’te ima edildiği gibi, “köle”nin Mukaddes Kitabı tercüme etme işine girişmesi için başka bir neden var mı?
16 Son olarak, New World Translation’ın meydana getirilmesinin başlıca nedenlerinden biri, Mukaddes Kitabı doğru anlamak meselesidir. Şu gerçekten kaçınılamaz: Bir kimsenin dinsel inançları onun Mukaddes Kitabı tercüme etme çabalarını etkileyecektir. Gerçekte, bir söz veya ayet birden fazla şekilde tercüme edilebildiği zaman, durum böyle olacaktır. Mütercimler, bazen farkında olarak veya olmayarak, inançlarına aykırı düşüyormuş gibi görünen ayetlerde orijinal dili zorladıklarından, Tanrı’nın Sözünün ancak O’na vefa ile sıkı şekilde bağlı kalan kişiler tarafından bir tercümenin yapılması kaçınılmazdı.
Tanrı’nın Sözüne Vefakâr Şekilde Bağlı Kalmak
17. Mukaddes Kitap metnine sızmış olan hakiki olmayan bazı ayetler hangileridir?
17 Bazı yazıcılar Tanrı’nın Sözüne vefakâr şekilde bağlı kalmadıklarından King James Version’ın dayandığı “Textus receptus”a sahte ayetlerden oluşan kısımlar soktular. Bu ayetler ilham edilen orijinal metne ilave edildiler. Bunların arasında Yuhanna 8:1-11 ve Markos 16:9-20 bulunuyor. Hakiki olmayan bir diğer kısmı ise I. Yuhanna 5:7, 8’de (çok şükür ki, Türkçe Kitabı Mukaddes’te yok) bulunuyor. Orada “gökte Baba, Söz ve Mukaddes Ruh; bu üçlü birdirler” sözleri sanki üçlüğü destekliyormuş gibi ilave edilmiştir. Fakat araştırmalar, bu sözlerin ilham edilen Mukaddes Yazıların kayıtlarının tamamlanmasından 1000 yılı aşkın bir süre sonra, dürüst olmayan bir yazıcı tarafından ilave edildiğini oraya çıkardı.
18, 19. (a) Bazı mütercimler, Tanrı’nın Sözünü nasıl değiştirip yanlış şekilde yorumladılar? (b) Ölülerin durumuyla ilgili ayetlerde bu nasıl belli oluyor?
18 Özellikle bir tür açıklama ile veya çok serbest şekilde Mukaddes Kitabı tercüme eden mütercimler, bazen metinde, bazen de dipnotlarında kendi başlarına, vefasız şekilde bazı serbest uygulamalar yaptılar. Örneğin, Taylor’un The Living Bible’ında Vaiz 9:5, 10’u şöyle okuyoruz: “Yaşayanlar hiç olmazsa öleceklerini biliyorlar! Fakat ölüler hiçbir şey bilmezler.” Ve “her ne yaparsan iyi yap, zira gitmekte olduğun ölümde çalışmak veya planlamak veya bilmek veya anlamak yoktur.” Mütercim ilham edilmiş bu sözlerle hemfikir olmadığından şu dipnotu ekledi. ‘Bu ifadeler Süleyman’ın düş kırıklığına uğramış olduğu zamanki fikirleridir ve bu konudaki Tanrı’nın hakikat bilgisini yansıtmazlar!’
19 Bu tercüme, Mezmur 115:17’de de Tanrı’nın Sözünü yanlış tanıtıyor. Türkçe Kitabı Mukaddes bu ayeti şöyle yansıtır: “Ölüler ve bütün sükût diyarına inenler, RABBE hamdetmez.” Fakat The Living Bible’ı tercüme eden kişiler, herhalde ölülerin başka bir yerde yaşamağa devam ettiklerine inanıyordu ve bu nedenle bu ayeti şöyle tercüme ederek değiştirdi: “Ölüler burada yeryüzünde Yehova’ya hamt ilahileri söyleyemezler.”
20. (a) Yuhanna 1:1 tercüme edilirken bazı tercümelerde Üçlük inancı nasıl belirlendi? (b) Fakat hangi farklı ama doğru tercüme kabul edildi?
20 Amaç çok iyi olsa dahi, Tanrı’nın Sözü’ne dair doğru anlayışa sahip olmaksızın Mukaddes Kitabı tercüme eden bir kimsenin, bazen hataya düşebileceğine dikkat edelim. Örneğin, Mukaddes Kitabın hemen hemen bütün mütercimleri Üçlüğe inanırlar ve böylece Yuhanna 1:1’i “Kelâm Allah idi” diye tercüme ederler. Fakat bu ayet aynı zamanda, Yunanca Theos sözcüğünün önünde bir harfi tarifin bulunması hesaba katılarak, daha doğru bir şekilde de tercüme edilebilir. Mesela, An American Translation bu ayeti şöyle tercüme ediyor: “Ve Söz tanrısal idi.” “New World Translation” ise, bu ayeti şu şekilde tercüme etti: “Ve söz bir tanrı idi”. Bu mütercim bu ayeti o şekilde tercüme ederken, yalnız kalmıyor, zira başpiskopos Newcome 1807’de bu ayeti tamamen aynı şekilde tercüme etti.
Tanrı’nın İsmini Vefakâr Şekilde Savunmak
21. Çağdaş Mukaddes Kitap tercümelerinden çoğu neden Tanrı ile hemfikir değildir?
21 Fakat çağdaş tercümelerin çoğunun Tanrı’nın Sözüne vefakâr şekilde bağlı kalmadıklarının ciddi bir belirtisi de Tanrı’nın ayırt edici ismi olan Yehova’ya haklı yerin verilmemesidir. Bu isim, İbranice’de, Tetragrammaton olarak bilinen dört harflik bir kelime ile temsil edilmiştir. Yehova Tanrı’nın, şahsi ismini bizzat ciddiye aldığını gösteren bir delil olarak İbrani Yazıcılara ismini İbranice Mukaddes Yazılarda toplam olarak 6961 defa kaydettirmeyi ilham etmesinden anlaşılabilir. (Bu sayıya İbranice yazıcıların bu ismi bile bile dışarda bıraktıkları 134 yer dahildir.)a
22, 23. (a) Tanrı’nın ismini sıfat veya unvan olarak tercüme etmenin yanlış olduğunu hangi şey gösteriyor? (b) Buna ilişkin The Jerusalem Bible’de hangi açıklama yapıldı. (c) Bazı otoritelere göre, tercihan neden “Yahweh”ten çok “Yehova” ismi kullanılmalı?
22 Gerçek şudur ki, Yaratıcıya, İbranice Mukaddes Yazılarda tüm diğer tanımlatıcı ifadelerin toplamından çok daha fazla ayırt edici şekilde Yehova ismine değinilmiş olmasıdır. Bundan daha önemlisi, Yehova gibi şahsi bir ismin, Rab gibi sıfatla veya unvanla tercüme edilmesinin anlamsızlığıdır. Bu tıpkı bu kadar çok değişik marka otomobil veya araba varken (dünyanın en pahalı arabasının ismini) ‘Rolls Royce’ adını sadece bir otomobil veya araba olarak tercüme etmek gibi anlamsız bir iddia olmaz mı? Yehova için durum daha da çok anlamsızdır. Her ne kadar Jerusalem Bible “Yehova” yerine “Yahweh”i tercih ediyorsa da, onu “Rab” yerine kullanmak için önemli bir neden belirtiyor. O tercümenin önsözü şöyle diyor: “Rab Tanrı’dır” demek muhakkak Tautolojidir [yani eş anlamlı sözlerin anlamsız bir tekrarlamasıdır], oysa “Yahweh Tanrı’dır” ifadesine dair böyle bir şey söylenilemez.”
23 O halde “Yehova” yerine “Yahweh” mi kullanılmalı? Bu şart değil. Cambridge’in Mukaddes Kitap bilgini D. D. Williams’a göre, “deliller hayır diyor ve hatta Yahweh’in Tetragrammaton’un doğru telaffuzu olmadığını az çok ispatlıyor.” 1951’de Stuttgart’ta yayımlanan Biblia Hebraica Terragrammaton’u “Yahweh” şeklinde okumak üzere sesli harf noktalaması yapıyor. Bu eser, Mukaddes Kitabın Yeni Dünya Tercümesi Heyeti tarafından kullanıldı. Tübingen’de Profesör olan Gustav Oehler şöyle diyor: “Bundan böyle Yehova sözcüğünü kullanıyorum, çünkü bu isim, kelime hazinemizde daha çok oturmuştur; yerine başka bir şey konulmaz.” Bir Mukaddes Kitap mütercimi olan Rotherham, Emphasized Bible’da “Yahweh” şeklini kullanan öncülerin arasında idi. Oysa ilk defa ölümünden sonra yayımlanan Studies in the Psalms (Mezmurlarda İncelemeler) kitabında, toplumla göz ve kulakla daha iyi irtibat sağlanacak gerekçesini göstererek “Yehova” şeklinde döndü.
Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılarında “Yehova” İsmi
24. (a) Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılar kaç defa Yehova ismini kullanıyor? (b) Epey zaman önce yapılan hangi tercümeler aynı şeyi yaptılar?
24 Fakat ‘Yeni Ahit’ diye adlandırılan Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılarda “Yehova”nın kullanılışı hakkında ne denilebilir? Yehova ismi New World Translation’da 237 defa geçiyor. Her ne kadar garip görünebilirse de, bu tercüme, bu ismi Mukaddes Kitabın bu kısmında kullanan ilk tercüme değildir. Bu ismin kullanılışı, Brentano adlı bir Alman mütercimin Markos 12:29’da “Yehova” ismini kullandığı zaman, yani en az M. S. 1796 yılına kadar geri gider. Aynı zamanda M. S. 1864 yılında yayımlanan ve satırlar arası tercüme olan Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların Emphatic Diaglott’u da bulunanların [bunların] arasındadır. Bu tercüme, İbranice Mukaddes Yazılardan yaptığı iktibaslarda, “Yehova”yı tekrar ve tekrar toplam olarak 18 defa kullanmıştır. Örneğin, Matta 22:37, 44; Markos 12:29, 30; Luka 20:42’ye bakın.
25. (a) Son zamanlarda ortaya konulan hangi delillerle, Tanrı’nın ismi Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların orijinal metninde bulunduğu nasıl ispatladı? (b) Görüldüğü gibi M. S. ikinci yüzyılında [yüzyılda] hangi çift değişiklik oldu?
25 “Yehova” isminin yapılan iktibaslarda Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılarda kullanılmasının garip görünmesinin nedeni, yüzyıllar boyunca bu ismin İsa ve resulleri tarafından kullanılan İbranice Mukaddes Yazıların Septuaginta tercümesinde geçmediğinin düşünülmesinden ileri gelmektedir. Fakat son zamanlarda ele geçen bulgular, Tetragrammaton’un orijinal Septuaginta tercümesinde bulunduğunu kesinlikle ispat ettiler. Böylece Georgia’daki Howard Üniversitesinin bir Profesörü şöyle dedi:
Yunanca konuşan Yahudilerin, Yunanca Mukaddes Yazılarda [Tetragrammaton’u] yazmağa devam ettiklerini kesinlikle biliyoruz. Ayrıca Yunanca konuşan muhafazakâr ilk Yahudi Hıristiyanların bu alışkanlıktan uzaklaştıları son derece ihtimal dışıdır. . . . Onlar için Tetragrammaton’un Mukaddes Kitap metninden çıkarmak son derece garip olurdu.” Böylece bu profesör şu sonuca varıyor: “Tetragrammaton, ilk kilisenin sahip olduğu Mukaddes Yazıların Yunanca kopyalarında hâlâ yazılı olduğundan, Mukaddes Yazılardan iktibaslar yaparken, Y(eni) A(hit) yazarlarının Tetragrammaton’u Mukaddes Kitap metninin içinde muhafaza ettikleri sonucuna varmak mantıkidir. Hıristiyanlık öncesi Yahudi alışkanlığına dayanarak, Y(eni) A(hit) metninde E(ski) A(hit)’ten yapılan iktibaslarda Tetragrammaton’un bulunduğunu düşünebiliriz.” Profesör Howard, Tetragrammaton Septuaginta’dan kaldırıldığı zaman, Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılarda geçen İbranice Mukaddes Yazılardan yapılan iktibasların da kaldırıldığını belirtiyor. Bu değişiklik, görüldüğü gibi, M. S. ikinci yüzyılın başında oldu. Bu nedenle, Yehova isminin Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılar’da bulunmasının gerektiğine dair şüphe yoktur. Bu sebepten Tanrı’nın ismi New World Translation’da bulunuyor.
26. Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazılarda Yehova isminin kullanılması için hangi emsaller var?
26 New World Translation “Yehova” ismini, İbranice Mukaddes Yazılarda yapılan iktibasların geçtiği yerlerden başka yerlerde de kullanmaktadır. Acaba neden? Yunanca metninde “Rab” (Kyrios) kelimesi geçtiği zaman, Yehova Tanrı’nın mı yoksa İsa Mesih’in mi kastedildiğinin anlaşılmasına yardım etmek için. Bunun için uygun bir emsal var mı? Evet, var, zira Yunanca Mukaddes Yazıların İbranice’ye çevrilmiş takriben 20 tercümesinde bunun âdet olduğunu görüyoruz. Aynı zamanda birçok misyoner de Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların tercümesinde aynı şeyi yapmıştı. Örneğin Hıristiyan Yunanca Mukaddes Yazıların Japonya’ya [Japonca’ya] yapılan ilk tercümesinden biri “Ehoba”, yani (Yehova) isimini bol bol kullanıyor.
27. Tanrı’nın hizmetçileri neden New Translation’u neye bakmaksızın ve niçin iyice ve bol bol kullansınlar?
27 Hıristiyan âleminin İbranice ve Yunanca bilginleri New World Translation of the Holy Scripture tercümesini ister övsünler, isterlerse tenkit etsinler, gerçek şudur: Bu tercüme, Tanrı’nın Sözüne vefakâr şekilde bağlı kalan erkekler tarafından yapıldı. Bu tercüme bizi ‘kurtuluş için hikmetli kılmak ve her iyi iş için tam ehliyetli [tamamen donatılmış olmamız] duruma getirmek üzere gerçekten büyük bir yardımdır. (I. Tim. 3:15-17, YD) Kendi dilinde bu fevkalâde tercümeye sahip olan herkes onu iyice bol bol kullanarak bizzat mübareklensin.
[Dipnot]
a Türkçe Kitabı Mukaddes, Tanrı’nın ismini Yehova olarak 365 defa tercüme ediyor.
ŞU KİŞİLER MUKADDES KİTABIN VEFAKÂR SAVUNUCULARI OLDUKLARINI NASIL İSPATLADILAR? NEDEN?
● Yehova’nın Şahitleri, merkezlerindeki binalardan birinin üzerindeki yazı ile.
● İsa Mesih ve resulleri.
● Çağdaş zamanlarda “sadık ve basiretli köle”.
● Mukaddes Kitap metninin kopyalarını çıkaran yazıcılar.
● Çağdaş dillere tercüme yapan mütercimler.
● Son zamanlarda yapılan Mukaddes Kitap tercümelerinin mütercimleri.
● Yeni Dünya Mukaddes Kitap Tercüme Heyeti.
[Sayfa 24’teki çerçeve]
Amerikalı bir mütercim, bir zamanlar Mukaddes Kitabın bir okuru tarafından ‘King James Version’ın şahane İngilizcesini bozmakla’ şiddetle eleştirilmişti, zira bu okur, şüphesiz o tercümeyi eski İngilizcesi yüzünden seviyordu. Mütercim, mesajın güzelliğinin, dilin güzelliğinden daha önemli olduğunu açıklamağa çalışırken, suçlayan kişi: “Mesaj bana vız gelir. Ben bir tanrı tanımazım” diye cevap vermişti.
[Sayfa 25’teki çerçeve]
Aslında her tercümenin amacı ve hedefi, tercüme edilen sözcüğün okuyanda orijinal sözcüğün yarattığı aynı tepkiyi yaratmak olmalı. Böylece Mukaddes Kitabın bir tercümesi, sanki onu orijinal dilde okuyormuş gibi okurun zihnini, duygularını ve imanını etkilemeli.
[Sayfa 25’teki çerçeve]
Bir Mukaddes Kitap mütercimi olan Edgar Goodspeed, Yehova’nın Şahitlerinden birine “New World Translation of the Christian Greek Scriptures” ile ilgili şunları yazdı: “Ben sizlerin dünya çapında yaptığınız vazifeyle ilgileniyorum ve yapılan serbest ve canlı tercüme yüzünden çok seviniyorum. Geniş kapsamlı, sağlam ve ciddi bir öğrenim ortaya koyduğunuzu doğrulayabilirim.”
İbrani ve Yunan dilleri bilgini olan İngiliz A. Thomson, “New World Translation of the Hebrew Scriptures”in bir kısmıyla ilgili olarak “The Differentiator”da şunları yazdı: “Mukaddes Yazıları çağdaş İngilizce’de sunmak üzere dürüst ve samimi bir çaba gördüğümden dolayı onu tavsiye ederim. Görüldüğü gibi herhangi özel bir öğreti veya teoriyi vurgulamak için hiçbir teşebbüs yoktur.”
“Erdaman’s Handbook to the Bible” eseri “New Worlda Translation”ı “20. yüzyılın başlıca İngilizce tercümeleri” arasında sıralıyor.
[Sayfa 27’deki resim]
Mısır’da bulunan Septuaginta parçalarında Tetragrammaton (Papirüs Fouad 662)
Bu papirüsler, Yehova’nın Şahitleri tarafından uzun bir süre önce yayımlandı ve Tanrı’nın isminin onlarda bulunması, “New World Translation”da kullanılmak üzere bir esas teşkil etti.