Tekvin Kitabı İman, Ümit ve Cesaret Verir
Yehova’nın Şahitleri, Temmuz ayından itibaren hem günlük Mukaddes Kitap okumasında, hem de ibadet toplantılarında Tekvin Kitabını müzakere edecekler. Bu sebepten bu makale onlara yardımcı olacağı ümidiyle yayımlanmaktadır.
YEHOVA, ancak Kendisine tam iman edenlerden memnun olur. Ona güvenmek için kesin nedenler vardır; zira, Yehova, “ümit veren Tanrı”dır (YD) ve O’nun fevkalade vaatleri asla boşa çıkmaz. Gerçi, imanlılar bunların gerçekleşmesini beklerken, zorluk ve denemelerle karşılaşabilir. Ancak ‘Yehova’yı bekleyene herkes, sonsuz bir cesarete sahip olabilir. Çünkü O, Kendisine sadık şekilde hizmet edenleri daima korur.—Rom. 15:13; Mezm. 31:23, 24; İbr. 11:6.
Bütün bunlar, Mukaddes Yazıların Tekvin kitabında açıkça gösterilmiştir. M. Ö. 1513’de, Sina çölünde Musa tarafından yazılan Tanrı’nın Sözünün bu değerli kısmı, iman, ümit ve cesaret verir.
Kitabın Özeti
Milyarlarca yıl geri giden Tekvin kitabı, şu sözlerle başlar: “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı” –yani gök cisimleriyle yeri! Yer, insanın oturması için hazırlanır ve sonuçta kâmil bir insanlık, Yaratıcı’nın önünde durur. Cennetin günahtan dolayı kaybolmasına rağmen, Yehova, yılanın başını ezecek olan bir “zürriyet”in geleceğini önceden bildirmekle ümit verir. Adil olan Habil imanla Tanrı’ya makbul bir kurban takdim eder; fakat kardeşi tarafından öldürülerek Yehova’nın ilk Şahidi olur.—Tekv. 1:1–4:26.
Hanok, Tanrısal irade ile uyum içinde hareket ederek Tanrı ile yürür. Fakat ‘Tanrı oğullarından olan meleklerden itaatsiz olanlar’, kadınları karılar olarak alıp Nefilim’i meydana getirmesiyle, yeryüzündeki şartlar bozulur. Nuh ise, iman, ümit ve cesaretle bir gemi yapar. Gelmekte olan tufan hakkında çağdaşlarını uyarır; sonunda ailesiyle beraber bu harabiyetten kurtulur. Tufandan önceki dünya artık geçmiştir; insanlık yeni bir çağa girer. Fakat zamanla, Babil kulesini yapmağa çalışanlar, kendileri için bir nam yapmak isterler. Yehova, dillerini karıştırıp onları dünyanın her tarafına dağıtır; böylece işlerinde başarısızlığa uğrarlar.—Tekv. 5:1–11:9.
Abram, Tanrı’nın yönetimine gösterdiği imanla hareket ederek, Kildanilerin Ur şehrinden çıkıp Yehova’nın kendisine ve zürriyetine vermeyi vaat ettiği diyara gider ve orada çadırda yaşar. Tanrı, Sodom ve yakınındaki şehirlerin kötü halkına karşı harekete geçer. Zamanla, İshak doğar; böylece Tanrı’nın vaatlerinden biri gerçekleşir. Fakat yıllar sonra Yehova, bu oğlunu bir kurban olarak takdim etmesini istediği zaman İbrahim ciddi şekilde denenmiş olur. Yehova bir melek vasıtasıyla kurbanı durdurur; böylece yaşlı atanın oğlunu kurban olarak sunmasına gerek kalmaz. Ancak şimdi İbrahim’in imanlı biri olduğuna artık şüphe yoktur; zürriyet vasıtasıyla tüm milletlerin kendilerini mübarekleyeceklerine dair ona güven bağlanır. İbrahim’in sevgili karısının, yani Sara’nın ölümü kendisine üzüntü verir, fakat İbrahim, dirilmeye dair teminatlandırılmış bir ümitle ileriye bakabilir.—Tekv. 11:10–23:20; İbr. 11:8-19.
İbrahim, hizmetçisi vasıtasıyla Yehova’ya iman eden bir kadın olan Rebeka ile oğlu İshak’ın evlenmesini düzenler. Zamanla, Rebeka, ikiz olan Esav ve Yakub’u doğurur. Esav, ilk oğulluk hakkını hor görür ve onu daha sonra babasının bereketini alacak olan Yakub’a satar. Yakub Paddan-aram’a kaçar ve orada Lea ve Rahel ile evlenir ve ailesine dönmeden önce onların babası olan Laban’ın sürüsünü 20 yıl güder. Daha sonra Yakub bir melekle güreşir; bereketlenir ve ismi İsrail olarak değiştirilir. Teminatlandırılmış bir ümide sahip ve imanlı bir adam olan İsrail, vaat edilen Kenân diyarında bir yabancı gibi yaşamağa devam eder.—Tekv. 24:1–37:1.
Yakub’un oğullarının Yusuf’a karşı duydukları kıskançlık, onları kardeşlerini bir köle olarak satmağa sevk eder. Mısır’da, Yusuf’un Tanrı’nın yüksek ahlak standartlarını uygulamak üzere cesur bir şekilde sadık kalması, hapsedilmesiyle sonuçlanır. Fakat bir süre sonra, Firavun’un yedi yıl bolluk ve yedi yıl kıtlıkla ilgili rüyasını yorumlamak için hapisten çıkarılır. Yusuf Mısır üzerine yiyecek yöneticisi olarak tayin edilir. Kardeşleri yiyecek aramak için Mısır’a gelirler, fakat onu tanımazlar. Önce onları dener, sonra da gerçek kimliğini açıklar. İmanlı Yakub uzun süreden beri kaybolan oğluyla tekrar buluşur ve kendisiyle ailesi, verimli Goşen diyarına yerleştirilir. Yakub, ölüm döşeğinde oğullarını bereketler ve Şilo gelinceye kadar saltanat asası ve hükümdarlık asasının Yahuda’dan gitmeyeceğini peygamberlikle önceden bildirmek üzere sevk edilir. Bu peygamberlik, gelecek yüzyıllardaki büyük bereketlere dair sağlam bir ümit verir. Yakub’un cesedi, gömülmek üzere Kenân diyarına götürülür. Yusuf da 110 yaşında ölünce, günün birinde vaat edilen diyara götürülmek üzere, cesedi mumyalanır.—Tekv. 37:2-50:26; Çık. 13:19.
Tekvin kitabını dikkatli şekilde okumakla iman, ümit ve cesaretle ilgili seni harekete geçiren bu kayıttan büyük yarar elde edeceksin. Fakat bunu yaparken bazı soruların olabilir. Bu sorularının bazıları, Mukaddes Kitabın açılışını yapan kitaba daha yakından bakmakla cevaplandırılabilir.
Tufandan Önceki Dünya
1:26—İnsan Tanrı’nın suretinde ve benzeyişinde nasıl yaratıldı?
İnsan, Tanrı’nın şeklini bilmez. (Tesn. 4:15-20) Fakat insan, adalet, hikmet, kudret ve sevgi gibi Tanrı’nın niteliklerini yansıtacak anlamda Yehova’nın suretinde ve benzeyişinde yaratıldı. (Tesn. 32:4; Eyub 12:13; İş. 40:26; I. Yuh. 4:8) Tanrı’nın oğlu olan Kelâm da bu niteliklere sahip olduğundan, Yehova, yerinde olarak ona şöyle demişti: “Suretimizde, benzeyişimize göre insan yapalım.”—Yuh. 1:1-3.
4:17—Kain karısını nereden aldı?
Âdem, “oğullar ve kızlar babası oldu.” (Tekv. 5:4) Dolayısıyla, Kain karı olarak kızkardeşlerinden birini aldı. Daha sonra, İsraillilere verdiği Kanunda, Tanrı, bedeni kardeşlerin evlenmesine izin vermedi.—Lev. 18:9.
6:6—Yehova, hangi anlamda “adamı yaptığına nadim oldu?”
Burada “nadim oldu” diye tercüme edilen İbranice kelime, bir tutum veya niyet değişikliğiyle ilgilidir. Yehova kâmil olduğundan, adamı yaratırken hata yapmadı. Fakat Tanrı, tufandan önceki kötü nesil ile ilgili zihni tutumunu değiştirdi. Tanrı, insanların kötülüklerinden dolayı hoşnutsuz olduğundan, insanın Yaratıcısı olma tutumundan dönerek, onları yok eden biri oldu. Yehova, insanın kötülüğünün büyük çapta onun yok edilmesini gerektirdiğine üzüldü; fakat bizzat adil standartlarını uygulamak için böyle hareket etmeye mecbur kaldı. Bazı insanları kurtardığına göre, O’nun, ancak sözle ve hareketle soysuzlaşanların yok edilmesine üzüldüğünü gösterir.—II. Pet. 2:5, 9.
İnsanlık Yeni Bir Çağa Girer
8:11—Eğer tufan ağaçları yok etti ise, güvercin, zeytin ağacının yaprağını nereden buldu?
Şüphesiz, Tufan, birçok ağacı olumsuz yönden etkilemiştir. Fakat bir Yunan filozofu ve bilim adamı olan Theophrastus ve Romalı bir doğa bilimcisi olan Plinius (Büyük) kitaplarında, zeytin ağacının Kızıl Denizde su altında büyüdüğünü, hatta yeşilliğini koruduğunu yazdılar. Dolayısıyla, zeytin ağacı, Tufan sırasında birkaç ay su altında canlılığını korumuş olabilirdi. Tufan sularının azalmasıyla da, suyun altında kalmış bir zeytin ağacı, yine kuru karada bulunmuş olacaktı ve böylece, güvercin tarafından kolayca elde edilebilen yaprakları meydana çıkabilirdi.
9:24, 25—Suç işleyen Ham olduğuna göre, neden Nuh Kenân’ı lanetledi?
Büyük bir ihtimalle Kenân, dedesi olan Nuh’a karşı bir kötü hareketten veya bir sapıklık yapmaktan dolayı suçlu idi. Ham ise, bu olaya engel olmadan buna tanıklık etmişti. Ayrıca, Nuh’un oğlu olan Ham’ın bu olayı yaymış olduğu da anlaşılıyor; oysa Sam ve Yafet, babalarını örtmek üzere hemen harekete geçmişlerdi. Bundan dolayı onlar bereketlendiler, fakat ihtimal suç işleyen Kenân lanetlendi ve olaya seyirci kalan ve dedikodu yapan Ham ise, kendi zürriyeti üzerine utanç gelmesiyle cezalandırıldı. Kutsal Yazılar tüm ayrıntıları vermiyor; buna rağmen, önemli olan nokta, Yehova’nın, Nuh’a peygamberlik ettirmesi ve İsrailliler tarafından yok edilmeyen Kenânlıların, Sam’ın zürriyetine köle oldukları zaman, bunu gerçekleştirmiş olmasıdır.—Yeşu 9:23; I. Kır. 9:21.
10:25—Peleg’in günlerinde yeryüzü nasıl “taksim olun”du?
Peleg, M. Ö. 2269 ile 2030 yılları arasında yaşamıştı. İsmi “bölme” anlamına geliyordu; bu isim ona doğuştan verilmişti; bu ise, kendi günlerinde meydana gelecek olan dikkate değer bir bölünmenin peygamberliği idi. Onun zamanında “yeryüzü [veya “yerin nüfusu”] taksim olundu.” Mukaddes Kitap, “onun günlerinde”, Yehova’nın, Babil’i inşa edenlerin dillerini karıştırıp, onları ‘yeryüzüne oradan dağıtmak’la büyük çapta gerçekleşen bir bölünmeyi yerine getirdiğini gösterir.—Tekv. 11:9; ayrıca 10:1, 6, 8, 10; 11:10-17’ye de bak.
Sabit Bir İmana Sahip Olan Atalar
15:13—Abram’ın zürriyetinin, önceden bildirilen 400 yıllık cefası nasıl gerçekleşti?
Bu cefa süresi, M. Ö. 1913 yılından 1513 yılına kadar sürdü. M. Ö. 1913’de, İbrahim’in 5 yaşındaki oğlu ishak, sütten kesildiği zaman, üvey kardeşi olan İsmail, (o zaman 19 yaşlarında olması gerekir) onunla alay etti. İbrahim’in mirasçısıyla alay edilmesinin ciddiyeti, Sara’nın tepkisinden, yani Hacer ile oğlu İsmail’in gönderilmesinde ısrar etmesinden ve Yehova’nın bunu tasvip etmesinden anlaşılıyor. (Tekv. 21:8-14; Gal. 4:29) Bu 400 yıllık süre, M. Ö. 1513’de İsraillilerin Mısır’daki esaretten kurtulmalarıyla sona erdi.
19:30-38—Yehova, acaba, Lût’un sarhoş olmasına ve iki kızıyla cinsel ilişkiye girerek oğullar babası olmasına göz yumdu mu?
Yehova, ne yakın akraba ile cinsel ilişkiye, ne de ayyaşlığa göz yumar. (Lev. 18:6, 7, 29; I. Kor. 6:9, 10) Ayrıca, İbrahim’in yeğeni olan Lût, Sodom’da oturanların yaptığı “kanunsuz işleri”ne üzülmüştü ve herhalde kendisinin de bulunduğu ortamda yapılan kötü davranışlardan dolayı kederlenmişti; zira yürekleri inceleyen onu “adil” saydı. (II. Pet. 2:8, YD) Kızlarının Lût’u sarhoş etmeleri ise, onların babaları kendileriyle asla cinsel iliişkide bulunmaya razı olmayacağı gerçeğini fark ettikleri düşüncesini yansıtmaktadır. Diyarda yabancılar olduklarından, kızları, Lût’un zürriyetinin kesilmesini önlemek için kendilerine göre bu tek çareyi denemişlerdi. Bu olay, şehevî düşünceler uyandırmak değil, ancak İbrahim’in zürriyeti olan İsraillilerle Moab ve Ammonlular arasındaki ilişkileri göstermek amacıyla Mukaddes Kitaba geçirilmiştir.
28:12, 13—Yakub’un bir “merdiven”le ilgili olan rüyasının anlamı neydi?
Taştanmış gibi yükselen bir kat merdiveni şeklinde görünmüş olabilen bu “merdiven” yer ve gök arasında bir bağın varlığını belirtmişti. Bu rüyet, meleklerin, Yehova ve O’nun tasvibine sahip olan insanlar arasında hizmet ettiklerini gösteriyordu.—Yuhanna 1:51 ile karşılaştır.
31:19—Rahel’in, Laban’dan çaldığı terafim neydi?
Terafim, onların aile tanrıları veya putlarıydı. Mezopotamya’da arkeolojik buluntular, böyle suretlere sahip olmanın aile mirasını kimin alacağı ile ilgisi olduğunu gösteriyor. Rahel, belki bunu düşünerek babası Laban’ın, kocası Yakub’a karşı takındığı hileli davranışı yüzünden terafimi almakta haklı olduğunu düşünmüş olabilir. (Tekv. 31:14-16) Fakat Yakub’un aile mirasını elde etmek için terafimi kullanmaya çalıştığına dair hiçbir belirti yoktur. Son olarak Yakub, ev halkı tarafından kendisine verilen tüm yabancı put tanrılarını elden çıkarmak üzere derhal gömdü.—Tekv. 35:1-4.
44:5—Acaba Yusuf fala bakmak için gerçekten bir kâse kullandı mı?
Yusuf, kendisini tanımayan kardeşlerini denemek üzere azimli idi. Böylece Yusuf, hizmetçisine çuvallarını buğdayla doldurmasını, her birinin parasını çuvalının ağzına koymasını ve Benyamin’in çuvalının ağzına ise, gümüş kâsesini koymasını emretmişti. Böylece Yusuf, kendisini putperest bir ülkenin idarecisi olarak tanıtmak istiyordu. Bundan dolayı kâse ve hakkında söylenenler, herhalde hazırlanan oyunun bir kısmıydı. Benyamin kâseyi gerçekten çalmadığı gibi, Yehova’nın sadık bir tapıcısı olan Yusuf da fala bakmak için bu kâseyi muhakkak kullanmadı.
49:10—Saltanat asası ile, hükümdarlık asası arasında bir fark var mı?
Evet var! Saltanat asası, kraliyet otoritesinin bir sembolü olarak, hükümdarın elinde tuttuğu değnektir. Hükümdarlık asası ise, emretmek kurdetinin bir alameti olarak hizmet gören uzun bir çubuktur. Yakub’un her ikisine de değinmesi herhalde, Şilo gelinceye kadar Yahuda sıptının elinde, önemli ölçüde otorite ve kudretin bulunacağını göstermektedir. Yahuda’nın zürriyeti olan Şilo, Yehova’nın gökte hükümdarlık verdiği, oğlu İsa Mesih’tir. Böylece Mesih, hem kraliyet otoritesine, hem de emretmek kudretine sahiptir.—Mezm. 2:8, 9; İş. 55:4; Dan. 7:13, 14.
İman, Ümit ve Cesaret İçin Temel
Tekvin, açıkça iman, ümit ve cesaret için bize bir temel sağlar. Bu kitap, Yehova’ya imanı ve vaat edilen bereket “zürriyet”ine karşı ümidi sağlar. (Tekv. 3:15; 22:18) Tekvin kitabı, Yehova’nın ilk şahitleri için olduğu gibi, bizim de geleceği cesaretle karşılamamıza yardım eder.
Tanrı’nın bu hizmetçileri, “daha iyisini, yani, semavi olanı arzu ediyorlar”dı; böylece Yehova, “onlara bir şehir hazırlamıştı.” (İbr. 11:15, 16) Krallık düzenine doğru ileri baktıkça, biz de güvenimizi buna bağlayalım. Yehova’nın geçmişteki şahitlerine benzer şekilde, bizim de gerçek iman, ümit ve cesaretimiz olsun.