Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w94 1/6 s. 27-30
  • Yalan Söyleyemeyen Tanrı Tarafından Desteklendik

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Yalan Söyleyemeyen Tanrı Tarafından Desteklendik
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • İsa’nın Takipçilerine Özgü Bir Miras
  • İyi Haberi Vaaz Etmek Üzere Küçük Yaşta Duyulan Arzu
  • ‘Büyük Kalabalığın’ Kimler Olduğunun Saptanması
  • Yeni Vaaz Etme Yöntemleri
  • Batıya Geri Dönüş
  • Evlilik ve Aile
  • Avustralya Yerlileri Arasında Hizmet
  • Yehova’nın Eksilmeyen Yardımı
  • Yehova’nın İsteğini Yapmak Nimetlerle Sonuçlanır
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (İnceleme)—2017
  • Yalnız Fakat Asla Terk Edilmiş Değil
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
  • Öncülük Hizmetinin Nimetleri
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1997
  • Yehova Kendisini Bulmama Yardım Etti
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2006
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1994
w94 1/6 s. 27-30

Yalan Söyleyemeyen Tanrı Tarafından Desteklendik

MARY WILLIS TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

Dünyadaki ekonomik bunalımın etkileri, 1932’de Batı Avustralya’nın kırsal kesimlerine kadar ulaşmıştı. O yıl, henüz 19 yaşındayken, Ellen Davies ile birlikte 100.000 kilometre karelik bir alanda vaaz etme görevi aldık. Görevimize, Batı Avustralya’nın başkenti olan Perth’taki evimizin yaklaşık 950 kilometre kuzeydoğusunda bulunan küçük Wiluna kasabasından başladık.

ELLEN ile birlikte oraya giderken, bir yük treninin son vagonunu dostça davranan bir demiryolu görevlisiyle paylaştık. Tren demiryolu üzerindeki ara istasyonlarda durdukça görevli nazikçe bize orada ne kadar kalacağımızı söylüyordu. Bu da bize, trenden inip ücra yerlerdeki demiryolu konutlarında yaşayan insanlara şahadet etme fırsatı veriyordu. En sonunda, bir toz fırtınası eserken, madencilerin oturduğu Wiluna kasabasına vardık.

Fakat demiryolu Wiluna’nın 3 kilometre uzağından geçiyordu. İkimiz de pek kuvvetli değildik ve yanımızda yayınla dolu üç ağır koli ve iki bavul bulunuyordu. Şimdi ne yapacaktık? Kolilerden birine bir sopa geçirdik ve ikimiz de sopanın uçlarından tuttuk. Bu şekilde kolileri teker teker taşıdık. Üç koliyi ve bavullarımızı üç kilometre uzaktaki kasabaya götürebilmek için yedi kere aynı yolu yürüdük. Ellerimiz çok acıdığından sık sık durup dinlendik.

Toza, acıyan ellerimize ve yorgun ayaklarımıza rağmen, yaşadığımız serüvenden ve zorluklardan zevk aldık. Her ikimiz de Yehova’nın bizimle beraber olduğunu, ücra yerlerde vaaz etme işinde karşılaştığımız bu çetin başlangıcın üstesinden gelebilmemiz için bizi desteklediğini hissettik. Kısa zamanda işimiz üzerindeki bereketini de gördük, çünkü bu seyahatte gösterdiğimiz çabalar, genç Bob Horn’un Mukaddes Kitap hakikatini benimsemesiyle sonuçlandı. Bob’un birkaç yılını Beytel hizmetinde geçirmiş ve 1982’de ölünceye dek 50 yıl kadar Yehova’ya sadakatle hizmet etmiş olması bize sevinç veriyor.

Wiluna’dan başlayarak sahildeki Geraldton kasabasına kadar 700 kilometre süren yolculuğumuz sırasında köylerde vaaz ettik. Oradan Perth’a geri döndük. Yolculuğumuz boyunca bazı geceler ara istasyonlardaki basit bekleme odalarında, hatta bir keresinde demiryolunun kenarında bulunan bir ot yığınının üzerinde uyuduk.

Buğday unundan evde yapılmış bisküvileri bir yastık yüzünün içine doldurup yanımıza almıştık. Yolculuğumuzun ilk yarısı boyunca bunlar bizim başlıca gıdamız oldu. Bazen, pansiyonlarda ve yemek salonlarında bulaşık yıkayarak ve yerleri ovarak ekmek paramızı kazanıyorduk. Bazen de kızgın güneşin altında bezelye ve fasulye toplayarak çalışıyorduk. Mukaddes Kitap yayınlarını kabul eden ilgili kimselerin teberruları da masraflarımızı karşılamamıza yardım etti.

Yehova’ya olan imanımı korumak ve o günlerde karşılaştığım birçok zor durumun sevinçle üstesinden gelmek için beni güçlendiren şey, annemin örneği ve küçük yaşta ondan aldığım eğitimdi.

İsa’nın Takipçilerine Özgü Bir Miras

Annemin Yaratıcı’ya karşı çok kuvvetli bir imanı vardı ve kendimi bildim bileli bize O’nun hakkında konuştuğunu hatırlıyorum. Ne var ki, yedi yaşındaki ağabeyim okulda geçirdiği feci bir kaza sonucu öldüğünde, annemin imanı ciddi şekilde denendi. Fakat o, Tanrı’ya karşı acı duygular besleyeceğine, Mukaddes Kitabı içtenlikle tetkik etmeye başladı. Bu gibi korkunç olayların nedenini öğrenmek istiyordu. Annem Mukaddes Kitap hakikatlerini araştırma yönündeki çabalarının iyi sonuçlarını gördü ve 1920’li yılların başlarında, hakiki Tanrı Yehova’ya olan vakfını su vaftiziyle sembolize etti.

O zamandan itibaren bizimle yaptığı müzakerelerde sık sık Tanrı’nın vaatlerinin ne denli güvenilir olduğu üzerinde durdu. Bizi, ne olursa olsun, ‘Tanrı’nın yalan söyleyemeyeceğini’ daima aklımızda tutmaya ısrarla teşvik etti. (Titus 1:2) Bunun sonucu olarak, bugün kızkardeşim, ben, iki ağabeyimiz, ailelerimizle ve torunlarımızla birlikte Yehova Tanrı’ya hamt eden kişileriz. İki yeğenim, Alan ve Paul Mason, seyahat eden nazır olarak hizmet ediyorlar.

İyi Haberi Vaaz Etmek Üzere Küçük Yaşta Duyulan Arzu

İyi bir öğrenci değildim ve 1926 yılında, 13 yaşındayken okulu bıraktım. Fakat Mukaddes Kitap hakkında öğrendiklerimi başkalarıyla paylaşmak üzere kuvvetli bir arzu geliştirmiştim. Babam başkalarına yardım etmek üzere yeterli eğitimim olmadığını düşünüyordu, fakat annem, “insanlara sadece yaklaşan Armagedon savaşını ve yumuşak huylu olanların yeryüzünü miras alacağını bile söylese Tanrı’nın Gökteki Krallığını ilan etmiş olur” dedi. Böylece on üç, on dört yaşlarındayken evden eve vaaz etme işine katılmaya başladım, fakat 1930’a kadar vaftiz edilmedim. Vaftizimden kısa bir süre sonra Perth civarındaki sahada dolgun vakitli vaizlik işine başladım.

Ertesi yıl, 1931’de, yeni ismimizi, Yehova’nın Şahitleri ismini kullanmaya başladık. Ne var ki, birçok ev sahibi Tanrı’nın kutsal ismini kullanmamıza itiraz edip çok sert karşılık verdi. Fakat karşılaştığım bu hoş olmayan durumlara rağmen hizmete devam ettim. Tanrı’nın, hizmetçilerinin ‘kendisinin sağladığı kuvvete’ güvenebileceğini vaat ederken yalan söylemediğinden emindim.—I. Petrus 4:11; Filipililer 4:13.

‘Büyük Kalabalığın’ Kimler Olduğunun Saptanması

1935’te, geniş Avustralya kıtasının diğer tarafında hizmet etmek üzere görevlendirildim. Böylece, bundan sonra, memleketim olan Perth’tan 4000 kilometre uzaktaki New South Wales eyaletinin New England bölgesinde yıllarca öncülük yaptım.

O zamana kadar, her yıl yapılan İsa’nın ölümünün Anılmasında mayasız ekmek ve şarap sembollerinden alıyordum. Özellikle gayretle çalışan dolgun vakitli hizmetçilerin bu sembollerden almasına doğru bir davranış gözüyle bakıldıysa da, semavi ümide sahip olduğuma hiçbir zaman ikna olmamıştım. Sonra, 1935’te, yeryüzünde ebediyen yaşama ümidine sahip bir büyük kalabalığın toplandığı bize açıkça gösterildi. Birçoğumuz bu büyük kalabalığın bir kısmı olduğumuzu anlayınca sevinç duyduk ve sembollerden almayı bıraktık. (Yuhanna 10:16; Vahiy 7:9) Yehova’nın vaat etmiş olduğu gibi, Mukaddes Kitap hakikati giderek daha fazla parlıyordu.—Süleymanın Meselleri 4:18.

Yeni Vaaz Etme Yöntemleri

1930’ların ortalarında hizmetimizde gramafon kullanmaya başladık. Bu yüzden dayanıklı bisikletlerimizin önüne ve arkasına, sadece ağır gramafonlar için değil, plaklar ve yayın çantalarımız için de birer kasa takılmalıydı. Bisikletim tam yüklüyken çok dikkat etmem gerekiyordu; o kadar ağır oluyordu ki, düşerse onu tekrar kaldıramazdım!

O sıralarda tanıtım yürüyüşleri denen yöntemi de uygulamaya başladık. Kasabaların ana caddelerinde yürürken boynumuza üzerinde göze çarpan sloganlar yazılı yaftalar veya önlükler asıyorduk. Özellikle tutuklandığım ve geceyi Lismore kasabasında küçük bir hücrede kilitli olarak geçirdiğimde, bu işin bir iman denemesi olduğunu fark etmiştim. Ertesi gün saçımı bile taramama izin verilmeden mahkemeye çıkarılmak küçük düşürücü bir davranıştı! Fakat Yehova vaat etmiş olduğu gibi bana bir kez daha destek oldu. Tutuklamayı yapan polis memurunun bana yönelttiği tek suçlama kendi dinine karşı olan bir yafta taşımam olduğundan dava reddedildi.

Batıya Geri Dönüş

1940’lı yılların başlarında, öncülük görevim beni tekrar Batı Avustralya’nın kırsal kesimindeki kasabalara geri götürdü. Burada hatırlanmaya değer tecrübelere ve ruhi nimetlere sahip olmaya devam ettim. Görevlendirildiğim Northam kasabasından on bir kilometre uzakta oturan Flo Timmins adında çok meşgul bir ev hanımıyla tanıştım. Reconciliation kitabını kabul etti ve çok geçmeden Yehova Tanrı’nın vakfolmuş bir Şahidi oldu. O, Gökteki Krallıkla ilgili hizmette hâlâ faaldir, o zamanlar sadece dört yaşında olan kızı da büyüyüp özel öncü oldu.

Fakat başka unutulmaz tecrübelerim de var. Bir keresinde, ben ve öncü arkadaşım tek atlı bir arabayla Northam’da bir köprüden geçerken at birden parladı ve bize korku verici anlar yaşattı; aşağıda çılgınca akan Avon Nehri vardı. Bir kilometreden fazla koştuktan sonra sonunda yavaşladı.

Evlilik ve Aile

1950’de, uzun yıllardan beri öncülük yapmakta olan Arthur Willis ile evlendim. Batı Avustralya’nın kırsal kesimindeki Pingelly kasabasına yerleştik ve orada oğlumuz Bentley ve kızımız Eunice’ın doğumuyla bereketlendik. Çocuklar okullarını bitirmek üzereyken, Arthur yeniden öncülüğe başlamaya karar verdi. Babalarının iyi örneği, her iki çocuğumuzu yeterlik kazanır kazanmaz daimi öncülüğe başlamaya teşvik etti.

Arthur çocukları sık sık kırsal bölgelerdeki uzak sahalara vaaz etmeye götürüyordu. Bazen gittikleri yerlerde bir hafta, bazen daha da fazla kalıyorlar ve geceleri kamp kuruyorlardı. Bu yolculuklar sırasında, ben üçünün de öncülük yapabilmesini sağlamak amacıyla evde kalıp ailemize ait mobilya mağazasıyla ilgileniyordum.

Avustralya Yerlileri Arasında Hizmet

Bir sabah, kırsal bölgelere seyahatlerinden birinden döndükleri sırada beklenmeyen bir konuk evimize geldi. Ziyaretçimiz, bir Avustralya Yerlisiydi ve bize: “Geri gelmek için n’apmalıyım?” diye sordu. Önce şaşırdık. Sonra Arthur onu tanıdı; uzun yıllar önce sarhoşluk yüzünden İsa’nın takipçilerinin cemaatiyle müşareketi kesilen biriydi. O günden beri çok içip borçlandığından kötü bir ün yapmıştı.

Arthur ona, Yehova’nın temiz teşkilatına geri alınabilmesi için yapması gerekenleri açıkladı. O fazla bir şey söylemeden sessizce çıkıp gitti; hepimiz ne yapacağını çok merak ediyorduk. Sonraki birkaç ay içinde hiç beklemediğimiz şeyler oldu. Bu adam inanılması hemen hemen olanaksız değişiklikler yaptı! Sadece içkiyle ilgili sorununu halletmekle kalmadı, fakat bölgedeki insanları ziyaret edip onlara eski borçlarını hatırlattı ve borçlu olduğu miktarı ödedi! Bugün o yine bir iman kardeşimizdir ve öncü olarak da bir süre hizmet etti.

Pingelly’de birçok Avustralya Yerlisi yaşıyor ve biz bu alçakgönüllü halkın Tanrı’nın Sözünün hakikatini öğrenip kabul etmesine yardım ederek çok doyum verici bir hizmette bulunduk. Birçok Avustralya Yerlisinin hakikati öğrenmesine yardım etmekte payımın olması imanımı ne denli kuvvetlendirdi!

Pingelly’de bir cemaat kuruldu ve başlangıçta cemaat üyelerinin çoğu Avustralya Yerlisiydi. Onlardan birçoğuna okuma yazma öğretmeliydik. O ilk yıllarda onlara karşı çok önyargılar vardı, fakat temiz bir hayat yaşadıklarından ve güvenilir yurttaşlar olduklarından dolayı, kasabalılar yavaş yavaş Avustralya Yerlisi Şahitlere saygı duymaya başladı.

Yehova’nın Eksilmeyen Yardımı

Sevgili kocam Arthur, Tanrı’ya 57 yıl sadakatle hizmet ettikten sonra 1986 yılının başlarında öldü. Pingelly’deki bütün işadamları ve yörenin insanları tarafından çok saygı duyulan biriydi. Yehova bir kez daha bana destek oldu ve bu ani kayba dayanabilmem için kuvvet verdi.

Oğlum Bentley, Batı Avustralya’nın kuzey kesiminde, karısı Lorna ile birlikte çocuklarını hakikatte yetiştirdikleri yerde ihtiyar olarak hizmet ediyor. Kızım Eunice’ın bugüne dek dolgun hizmete devam etmesi de benim için başka büyük bir sevinç kaynağıdır. O ve kocası Jeff, öncü olarak hizmet ediyorlar. Ben şimdi onlarla birlikte yaşıyorum ve sürekli olarak öncü yardımcılığı yapabilmekle bereketleniyorum.

Yehova’nın, hizmetçilerine kuvvet vereceği ve karşılaştıkları her durumun üstesinden gelebilmelerine yardım edeceğiyle ilgili verdiği sevgi dolu vaadin gerçekleşmesini 60’ı aşkın yıldır görüyorum. O’ndan hiçbir zaman kuşku duymazsak ve bizim için yaptıklarına takdir eksikliği göstermezsek, O bizim her ihtiyacımızı karşılar. Tanrı’nın elinin işleyişini hissettikçe imanım kuvvetlendi ve O’nun bizim kavrayabileceğimizden çok daha fazla nimetler verdiğini gördüm. (Malaki 3:10) Gerçekten de, Tanrı yalan söyleyemez!

[Sayfa 27’deki resim]

Mary, 1933 yılında

[Sayfa 29’daki resimler]

Mary ve Arthur yaşlandıktan sonra

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş