Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w95 15/6 s. 3-4
  • Nefret Bir Gün Sona Erecek mi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Nefret Bir Gün Sona Erecek mi?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Nefret Tohumlarının Ekilmesi
  • Nefretin Sonuçları
  • Nefret Döngüsünün Sebebi
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2022
  • Nefreti Yenebiliriz
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2022
  • Neden Nefret Böylesine Çok?
    Uyanış!—1998
  • Nefret Sonsuza Dek Yok Olacak!
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur (Halka Yönelik)—2022
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
w95 15/6 s. 3-4

Nefret Bir Gün Sona Erecek mi?

TELEVİZYON haberlerini biraz olsun izliyorsanız, nefret duygusu size hiç de yabancı gelmez. Nefret, dünyada hemen her gün kanlı izler bıraktığı görülen katliamların altında yatan ortak özelliktir. Belfast’tan Bosna’ya, Kudüs’ten Johannesburg’a kadar dünyanın her yerinde, olaylara karışmayan talihsiz insanlar acımasızca öldürülüyor.

Saldırganlar genelde kurbanlarını tanımıyorlar. Öldürülenlerin tek “suçu,” “karşı taraftan” olma olasılıklarının bulunmasıdır. Böyle ölümler, dehşetli bir değiş tokuşun bir parçası olarak, daha önce yapılan gaddarlığa ya da bir tür “etnik arındırmaya” verilen bir karşılık olabilir. Her bir şiddet olayı, düşman gruplar arasındaki nefreti körüklemeye yarar.

Bu korkunç nefret kısırdöngülerinin sayısının arttığı görülüyor. Kabileler, ırklar ve etnik ya da dinsel gruplar arasında kan davaları patlak veriyor. Nefret bir gün ortadan kaldırılabilir mi? Nefret etme eğilimiyle dünyaya gelmediğimizden, buna cevap vermek için nefretin nedenlerini anlamalıyız.

Nefret Tohumlarının Ekilmesi

Zlata Filipovic adında Saraybosnalı genç bir Boşnak kız nefret etmeyi henüz öğrenmemişti. Günlüğünde, etnik zulüm hakkında şu etkileyici sözleri yazdı: “Kendi kendime sormaya devam ediyorum. Neden? Ne için? Suçlu kim? Soruyorum, fakat cevap yok. . . . . Kız arkadaşlarımın arasında, dostlarımız arasında, ailemiz içinde Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar var. . . . . Biz iyi insanlarla arkadaşlık ediyoruz, kötülerle değil. Ve iyiler arasında Sırplar, Hırvatlar ve Müslümanlar var, tıpkı kötülerin arasında da olduğu gibi.”

Diğer yandan, birçok yetişkin farklı düşünüyor. Nefret etmek için yeterli sebepleri olduğuna inanıyorlar. Neden?

Adaletsizlik. Nefreti asıl körükleyenler, büyük olasılıkla adaletsizlik ve baskıdır. Mukaddes Kitabın söylediği gibi, “gerçek gasıplık hikmetli adamı delirtir.” (Vaiz 7:7) İnsanlar haksız yere acı çektiklerinde ya da gaddarlıkla karşılaştıklarında, kendilerine baskı yapanlara karşı nefret beslemeleri kolaydır. Bununla birlikte, mantıksız ve ‘çılgınca’ olsa da, nefret genelde bütün bir gruba yöneltilir.

Gerçek ya da hayal ürünü olsun, adaletsizlik nefretin başlıca nedeni olabilirse de, tek nedeni değildir. Bir diğer neden önyargıdır.

Önyargı. Önyargı genelde belirli bir etnik ya da milli grup hakkındaki bilgi eksikliğinden kaynaklanır. Bazıları, söylenti, geleneksel düşmanlık ya da bir veya iki kişiyle ilgili kötü bir deneyim yüzünden, olumsuz özellikleri tüm bir ırka veya millete atfedebilir. Önyargı, bir kere kök saldığında, insanların gerçekleri görmesini engelleyebilir. İngiliz yazar Charles Caleb Colton şunları söyledi: “Bazı insanlardan nefret ediyoruz, çünkü onları tanımıyoruz; onları tanımaya da çalışmayacağız, çünkü onlardan nefret ediyoruz.”

Diğer yandan, siyasetçiler ve tarihçiler önyargıyı siyasal ya da milliyetçi amaçlarla, kasten yaymaya çalışabilir. Hitler bunun açık bir örneğiydi. Hitler Gençliği hareketinin eski bir üyesi olan Georg şunları söylüyor: “Nazi propagandası, bize ilk olarak Yahudilerden, sonra Ruslardan, daha sonra da ‘Nazi Rejiminin bütün düşmanlarından’ nefret etmeyi öğretti. İlk gençlik çağındaki bir genç olarak bana söylenenlere inandım. Sonradan, aldatıldığımı anladım.” Nazi Almanyasında olduğu gibi başka yerlerde de ırksal ya da etnik önyargı, diğer bir nefret kaynağı olan milliyetçi duygulara dayandırılarak haklı çıkarıldı.

Milliyetçilik, kabilecilik ve ırkçılık. Tarihçi Peter Gay, The Cultivation of Hatred adlı kitabında birinci dünya savaşı patlak verdiği zaman neler olduğunu şöyle anlatıyor: “Birbiriyle çelişen sadakat duygularının mücadelesinde, milliyetçilik diğer tüm duygulardan daha üstün olduğunu kanıtladı. Kişinin ülkesine duyduğu sevgi ve onun düşmanlarına duyduğu nefret, on dokuzuncu yüzyılda gelişen ortamın bir sonucu olan saldırganlığı haklı gösteren en güçlü neden oldu.” Alman Milli Duygusu “Nefret Marşı” olarak bilinen bir savaş şarkısının benimsenmesine yol açtı. Gay, İngiltere ve Fransa’da nefret tacirlerinin Alman askerlerinin kadınlara tecavüz edip bebekleri öldürdüklerine ilişkin hikâyeler uydurduklarını anlatıyor. Siegfried Sassoon isimli bir İngiliz asker, İngiliz savaş propagandasını şöyle anlatıyor: “İnsan sanki Almanların canını almak için yaratılmıştı.”

Milliyetçilik gibi, etnik bir grubun ya da ırkın aşırı yüceltilmesi de, diğer etnik grupların ya da ırkların nefretini körüklemeye hizmet edebilir. Kabilecilik birçok Afrika ülkesinde şiddeti ateşlemeye devam ederken, ırkçılık Batı Avrupa’yı ve Kuzey Amerika’yı hâlâ rahatsız ediyor. Milliyetçilikle uyuşan başka bölücü bir etken de dindir.

Din. Dünyadaki birçok çözümsüz çatışmanın ardında güçlü bir dinsel etken var. Kuzey İrlanda’da, Ortadoğu’da ve başka yerlerde, insanlardan, dinleri yüzünden nefret ediliyor. İki yüzyıldan fazla zaman önce, İngiliz yazar Jonathan Swift şunları belirtti: “Birbirimizden nefret etmeye yetecek kadar dinsel etki altındayız, fakat birbirimizi sevmeye yetecek kadar değil.”

Hitler, 1993’te, Osnabrück piskoposuna şunları bildirdi: ‘Yahudiler konusunda ben sadece, Katolik Kilisesinin 1.500 yıldır benimsemiş olduğu yolu izliyorum.’ Hitler’in iğrenç soykırımları, Alman kilise liderlerinin çoğu tarafından hiç kınanmadı. Paul Johnson, A History of Christianity adlı kitabında şunları belirtiyor: “Kilise, vasiyetlerinde yakılmak istediklerini belirten Katolikleri afaroz etti, . . . . fakat onların toplama ya da imha kamplarında çalışmalarını yasaklamadı.”

Bazı dinsel liderler nefreti hoş görmekle kalmayıp daha da ileri gittiler—onu kutsadılar. 1936 yılında, İspanyol İç Savaşı patlak verdiğinde—Cumhuriyetçilerin tarafında yer alan Katolik papazlar olmasına rağmen—Papa XI. Pius, ‘Tanrı’ya karşı gerçek bir şeytani nefret’ duyan Cumhuriyetçileri kınadı. Benzer şekilde, iç savaş süresince İspanya’nın başpiskoposu olan Kardinal Gomá, ‘silahlı mücadele olmadan barışın sağlanmasının imkânsız olduğunu’ iddia etti.

Dinsel nefretin azaldığına ilişkin hiçbir belirti yok. 1992’de Human Rights Without Frontiers isimli dergi, Yunan Ortodoks Kilisesi yetkililerinin, Yehova’nın Şahitlerine karşı nefret uyandırmak için kullandıkları yöntemleri kınadı. Birçok örnek arasında, 14 yaşlarındaki iki Şahide karşı yasal girişimlerde bulunan bir Yunan Ortodoks papazının durumunu belirtti. Suçlama neydi? Papaz onları, ‘kendi dinini değiştirmeye çalışmakla’ suçladı.

Nefretin Sonuçları

Dünya çapında nefret tohumları, adaletsizlik, önyargı, milliyetçilik ve din tarafından ekilip sulandı. Kaçınılmaz meyvesi ise öfke, saldırganlık, savaş ve yıkımdır. Mukaddes Kitapta I. Yuhanna 3:15’teki şu açıklama bunun ciddiyetini görmemize yardım ediyor: “Kardeşinden nefret eden her adam katildir.” Nefretin geliştiği yerde barışın—eğer varsa—tehlikede olduğu şüphe götürmez.

Yahudi Katliamından sağ çıkmış olan Nobel Ödüllü Elie Wiesel şunları yazıyor: “Sağ kalanın görevi, nelerin olup bittiğine tanıklık etmektir . . . . İnsanları bu şeylerin olabileceğine, kötünün yeniden zincirinden kurtulabileceğine dair uyarmalısınız. Irksal nefret, şiddet, insanlara tapma gibi şeyler hâlâ gelişiyor.” Yirminci yüzyılın tarihi, nefretin zamanla kendi kendine sönecek bir ateş olmadığını kanıtlıyor.

Nefret insanların yüreğinden bir gün sökülüp atılacak mı? Nefret her zaman yıkıcı mıdır, yoksa olumlu bir yanı var mı? Görelim.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş