Tüm Anlaşmaları Kaleme Alın!
“EV PEK iyi durumda değildi. Ama bir ısıtma sistemi ve banyoya bazı çiniler koymakla ve ayrıca şurayı burayı biraz boyamakla ev oturulur hale getirilebilirdi.” Durumu böyle anlatan Fevzia, arkadaşı Davud’un gerekeni yapmaya istekli olduğunu söylediği zaman, onun ailesinin eve girmesine memnunlukla izin verdi. Fevzi ayrıca, Davud’un az da olsa, uygun bir kira ödemeyi kabul edeceğinden emindi.
Davud ise, bu konuda sözleştiklerini hatırlamadı. Kendi görüşüne göre ev “harap ve oturulmaz” haldeydi. Onarım için binlerce lira harcayan Davud, kira ödemek üzere baskı yapan Fevzi’ye içerledi. Davud, “yüreğimde Fevzi’ye hiçbir kuruş borçlu olmadığımı hissettim” dedi.
Genellikle tartışmaların temelinde para hırsı yatarken, buradaki durum farklıydı. Ortada yazılı bir anlaşma veya bir sözleşme yoktu; hatırlanan şeyler ise, çelişiyordu. Fevzi üzülerek, “sözler kaleme alınmış olsaydı, bu sorun ortaya çıkmayacaktı” diye yakındı.
Gereken belgelerin bulunmasına rağmen, açılan çok sayıdaki dava karşısında, bir kimse yapılan antlaşmalara imza atmak zahmetine katlanmanın değip değmediğini merak edebilir. Örneğin A.B.D. de birini dava etmek öylesine olağan bir şey oldu ki, The Wall Street Journal gazetesi geçenlerde, “dava patlaması”ndan söz etti. Bu da, çıkarlarımızı korumak için, yasal anlaşmalarınızı kaleme almanın gereğini gösteren başka kuvvetli bir nedendir. ‘Ama dostlarla işim olduğu zaman, bunu yapmak gerçekten gerekli midir?’ diye sorabilirsiniz.
Dostlarıyla iş yapan kişiler, ara sıra gerçekten onlara karşı haksız şekilde davranırlar. Bazıları, ‘bir dostundan sözleşmeye imza atmasını istemek, beni mahçup eder’ derler. Ama böyle bir duyguya kapılmak hikmetlilik midir? Farz edelim ki, evinizin antresini boyamak için bir tanıdığınıza iş verdiniz. Bu kişi bazı ayrıntıları belki yalnış anlayabilir. Sizce “evin antresi” belki basamakları, verandayı ve kapıları kapsar, oysa onun görüşüne göre bu, sadece “kapı aralığı” demektir. Ya da farklı bir renk kullanabileceğini düşünür? Anlaşmayı kaleme almak için nezaketle ısrar etmek, muhakkak daha iyidir değil mi? Bunu yapmak karşınızdakine güvenmediğinizi göstermez; sadece iki tarafın kararlaştırtığı şeylerin unutulabileceğini kabul etmiş olursunuz.
“AŞAĞIDAKİ İMZALARI BULUNANLAR ŞUNU KABUL ETMİŞLERDİR...”
“Sözleşme” dediğimiz zaman belki siz, gözünüzün önüne hukuki inceliklerle dolu sayfalar getirebilirsiniz. Hukuk kitapları bir sözleşmenin sadece “iki kişi arasında yapılmasını talep etmeye her iki tarafın hakkı olan karşılıklı bir yükümlülük” olduğunu gösterir. Sıradan yapılan bir vaat bir sözleşme olmayabilir, çünkü bir sözleşme, yasal yönden uygulamaya konulabilen bir anlaşmadır.
Öyle ise, bir vaat nasıl “yasal yönden uygulamaya konulabilir” hale gelebilir? Bu konudaki kanunlar yerlere göre değişebilirse de, bir sözleşmenin geçerli olması için genellikle üç etken bulunmalıdır: (1) Yasal bir teklif, (2) Kabul edilmesi, (3) Karşılıklı bedel. (İki tarafın katkısı, ya para vermek, ya da bir şeyi yapmak ve yapmamak üzere bir vaat olmalıdır.)
Mukaddes Yazıların Tekvin kitabının 23. babında bulunan kayıt, bu hukuki presiplerin iyi bir örneğidir. O bapta İbrahim’in, çok sevdiği karısı Sara için bir kabri satın aldıgını görüyoruz. Bu olay, işlerin düzenli şekilde yapıldığı şehir kapısında başlar. İbrahim ilk olarak Het oğulları önünde saygıyla eğilir. Kendisi açık sözlerle Efron’un mülkü olan “Makpela mağarasını” rica eder ve karşılık olarak “tam pahası”nı vermeyi teklif eder. Bunun yerine Efron sadece mağarayı değil, aynı zamanda çevredeki tarlayı da ‘vermeyi’ önerir. Ama İbrahim ayrıca tarla için de ödemek ister. Belki, Efron’un tarlayı ‘verme’ vaadine karşı daha sonraları sorun yaratabilicekti. Böylece pahası için “dörtyüz şekel gümüş”e anlaşırlar ve bu para ödenir.—Tekvin 23:1—20.
Gerçek hayattan alınan bu olayda her iki taraf, birbirine saygıyla davranır. Satış şahitler önünde ve kabül edilen hukuki usullere göre yapılır. Her ne kadar, özel olarak bir tapu senedine imza atıldığı söylenmiyorsa da, satın alınan tarlanın resmen “İbrahime mülk edildi”ği anlaşılıyor —Tekvin 23:18.
İbrahim, belirsiz vaatlere dayanarak hiçbir iş yapamayacağını biliyordu. Onun örneğine uyun. Eğer tanıdığınız bir kişinin evinizin girişini boyamasını istiyorsanız, onunla görüşün ve bu işin ayrıntılarını kayda geçirin. “Giriş”in neleri kapsadığını, rengini ve boya türünü belirtin. Ayrıca işin bitiş tarihini ve ücretin ne olacağını da kayda ekleyin.
ANLAŞMAYI KALEME ALIRKEN
Bir sözleşmenin hukuken bağlayıcı veya geçerli olması için, zor bir dil kullanılması gerekmez. Sözleşme basit ve açık sözlerle yapılabilir. Çok üzücüdür ki, sözleşmeler, genellikle yalnız uzmanların anlayabileceği şekilde hazırlanır. Ev sahiplerine ait olan poliçenin bazı kısımlarını kavrayamayan bir sigorta şirketi başkanı bile vardı! Böylece süslü kelimeler karışıklık yaratabilir.
Belki siz, anlaştığınız noktaları kaleme almak, belgeye bir tarih koymak ve kopyasını da imzalamakla basit bir sözleşmeyi bizzat hazırlayabilirsiniz. Bununla beraber, mülk satışları gibi karmaşık sözleşmeleri meslek edinen kişilerin bunu en iyi şekilde yapabileceklerini unutmamalısınız.
BELGEYE İMZA ATMADAN ÖNCE
Beklenmedik şekilde, bir yazıya imza atmak üzere baskı gördüğünüz bir durumla karşılaşabilirsiniz. Örneğin, hastaneler sizden birtakım kâğıtları imzalamanızı isteyebilirler. Veya bir sigorta temsilcisi, ayrıntılı ve uzunca bir poliçeye imza atmanızı rica edebilir. Bilgisizlik, hukuken bir mazaret sayılmadığı için, imzaladığınız şeyin kapsamını tam anlamalısınız; bu, önemlidir.
Bunun için sorular sorun. Acaba bu belge, hastanenin istemediğiniz bir ameliyatı yapmasına veya sizin için sakıncalı bir tedavi şekli uygulamasına izin verir mi? Sigorta poliçesi gerçekten ihtiyaçlarınıza göre mi tanzim edilmiştir? “Sorumluluk kabul edilmez” gibi ifadelere dikkat edin! Böyle ifadeler tam bu anlama gelebilir! İmzaladığınız herhangi bir belgenin esas unsurlarını anladığınızdan kesinlikle emin olun.
Örnek olarak, bir işverenin size belirli bir eğitim vereceğini farz edin. Böyle bir eğitim sayesinde ilerde onun bir rakibi olabileceğinizden dolayı, işveren, sizden işinizi bıraktıktan sonra, sınırları saptanan bir bölgede ve uzunluğu gösterilen bir süre için belirli işi yapamayacağınız yolunda bir anlaşmaya imza atmanızı isteyebilir. Acaba mahkemeler bir işverenin çıkarlarını bu şekilde korumasına hak verirler mi? Örneğin, Making the Law Work for You: A Guide for Small Business (Kanunu Kendiniz İçin Çalıştırın: Küçük Sermayeli Ticaret İçin bir Rehber) adlı kitabın yazarları, A.B.D. için şöyle diyorlar: “Amerika Birleşik Devletlerinin hemen hemen tüm mıntıkalarında . . . . rekabeti önlemek üzere, makul şekilde yapılan bir anlaşma uygulamaya konulabilir.” Öyle ise böyle bir anlaşmaya imza atmadan önce, bunun sizin için neye mal olacağını hesaplayın.
“KENDİ ZARARINA YEMİN EDER”
Bazen en akıllı ve tedbirli davranan kişiler bile, aslında arzu etmedikleri bir anlaşma yapmış olduklarını anlarlar. Bazıları bir kayba uğramamak için sözlerinde durmazlar. Oysa Mukaddes Kitap ‘kendi zararına yemin eden ve geri dönmeyen’ adamı över. (Mezmur 15:4) Bu söz, yaptığınız kötü anlaşmanın sonuçlarını kabul ettiğinizi gösterir. Böylece bu olaydan bir tecrübe kazanmış olursunuz.
Bununla beraber başka bir çareye de başvurabilirsiniz. Belki bazen bir anlaşma iptal edilebilir. Süleymanın Meselleri 6:1-3’te belirtilen prensibe dikkat edin: “Oğlum, eğer komşuna kefil oldunsa, eğer yabancıya elini verdinse; ağzının sözlerile tuzağa düştün, ağzının sözlerile tutuldun. Oğlum, şimdi bunu yap, ve kendini kurtar ... git kendini yere çal, ve komşunu zorla.” Direnerek harcadığınız çabalar, hikmetsiz bir anlaşmadan belki kurtulmanızla sonuçlanabilir. Eğer sonuçlanmazsa, İsa’nın “sözünüz: Evet, evet; Hayır, hayır, olsun” öğüdü, herhalde bu sonuçları hiç tereddüt etmeden kabul etmenize yardım edecektir.—Matta 5:33-37.
EN İYİ ŞEKİLDE HAZIRLANAN PLANLAR BİLE ...
Büyük titizlikle dile getirilen bir anlaşma bile sorunlara neden olabilir. “Vakit ve beklenmedik olaylar” en iyi niyetle yapılan vaatlerin yerine getirilmesini imkânsız kılabilir. (Vaiz 9:11, YD) Bazı şeyler hâlâ farklı şekilde anlaşılabilir. Ama Hıristiyan sevgisi, doğruluk duygusu, cömertlik ve karşılıklı anlaşma, çekişmenin alevlerini söndürebilir.—Filipililer 2:3, 4.
İlk yüzyılda bazı Hıristiyanlar, iman kardeşleriyle aralarında oluşan meseleleri halletmek için mahkemeye başvurdular. Ama Mukaddes Kitap şunu sorarak bu davranışa karşı öğüt verir: “Kardeşler arasında hükmetmeğe muktedir olacak bir hikmetli adam aranızda bulnamaz mı?” (I. Korintoslular 6:5) Sorunları aranızda çözemiyorsanız, size yardım edebilecek ve bu işlerde tecrübe kazanmış olan bir kişiyi herhalde tanıyorsunuz. Taraf tutmayan bir kişi, meselenin her yanına sakin ve objektif şekilde bakmaya istekli olarak, meseleye değişik bir anlayış kazandırabilir. Belki yaptığınız sözleşmede bir cevap bulunabilir. Bu yaklaşım, yani hakem kararıyla çözüm, ilginç olarak uzun süren bir davanın masraflarını, vaktini ve kaygısını kaldırdığı için rağbet görmeye başladı.
Bu bilgilerin, bir anlaşmazlığa düşmekten, mali kayba uğramaktan veya bir dostu yitirmekten kaçınmanıza yardımcı olacağını umarız. Meselelerinizi doğru, yani hukuki şekilde ele almak için vakit ayırın. Planlarınızı itinayla yapın. Ve şunu hiç unutmayın: Tüm anlaşmalarınızı KALEME ALIN!
[Dipnotlar]
a Bu kişilerin adları değiştirilmiştir.
[Sayfa 25’teki pasaj]
“Rabbin nefret ettiği altı şey vardır ve canına mekruh olan yedi şey vardır; yüksek gözler, yalancı dil, ve suçsuz kanı döken eller; kötü düşünceler kuran yürek, kötülüğe koşmak için acele eden ayaklar, yalan soluyan yalancı şahit ve kardeşler arasında düzensizlik salan.”—Süleymanın Meselleri 6:16-19.
[Sayfa 24’teki resim]
Birine bir anlaşmayı imzalamasını söylemek için hiç sıkılmayın.