Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w82 1/2 s. 30-32
  • Aldatılan İlk Kadın

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Aldatılan İlk Kadın
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • FECİ SONUÇLAR
  • Tanrı’nın “Ebedi Maksadı” Meshettiği Kişide Şekilleniyor
    İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • İlk İnsan Çiftinden Öğrenebileceklerimiz
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2000
  • Başlangıçta Hayat Nasıldı?
    Yaratıcıyı Dinleyin ve Sonsuza Dek Yaşayın
  • Bizden Daha Üstün Varlıklar Var
    Büyük Öğretmenini İyi Dinle
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1982 (Dinsel Seri 12-24)
w82 1/2 s. 30-32

Aldatılan İlk Kadın

BU KADIN, kadınlar arasında yegâna olandı. Hayatında bebekliğin, çocukluğun ve kadınlık değişme safhalarının tecrübesini tadamamıştı. O, başlangıçtan beri olgun bir kadındı. Hatta varlığının ilk günü onun evlenme günüydü.

Onu gördüğü zaman Âdem şu sözleri söylemeye sevk edilmişti: “Şimdi bu benim kemiklerimden kemik, ve etimden ettir; buna Nisa denilecek, çünkü o insandan alındı.”—Tekv. 2:23.

Âdem, neden ömründe gördüğü ilk kadın hakkında bu gibi sözler sarf etti? Çünkü o, bir süre için hayatının her ihtiyacını karşılayan bir cennette, bahçe veya parkta yaşayan insan türünün yegâne kişisiydi. Hayvanları gözleyip onlara uygun isimler seçerken hepsinin de eşleri olduğunu görüyordu. Fakat bunların arasında kendisiyle arkadaşlık yapabilecek, kendisiyle sevgisini paylaşabilecek öz cinsinden olan hiçbir yaratığa rastlamamıştı. (Tekv. 2:19, 20) Böylece kadının, kendisini tamamlayan uygun bir eş olduğunu derhal anladı. Daha sonra ona ‘yaşayan’ anlamına gelen Havva adını verdi. Bu kadın “bütün yaşayanların anası” olacaktı.—Tekv. 3:20.

Ufacık bir hücreden oluşan diğer insanlardan değişik olarak, Havva’nın hayatı, Yaratıcı’nın Âdem’in bedeninden aldığı bir kaburga kemiğinden başlamıştı. Bugün, tıp bilgisinin ışığı altında, bir kaburga kemiğinin seçimi çok uygun görülüyor. Periyost (kemiğin dış zarı) yerinde bırakıldığı zaman, kaburga kemiğinin yeri devamlı olarak boş kalmaz. Kaburga kemiği tekrar gelişip yerini doldurur. İnsan rahmindeki döllenmiş bir hücre yumurtasından bir insanın gelişmesini mümkün kılan Yaratıcı için, bir kaburga kemiğini oluşturan birçok hücreleri alıp, bu hücreleri bir kadın haline dönüştürmek herhalde zor bir şey olamasa gerek. Kaburga kemiği alındığı zaman, Âdem derin uykuda bulunduğuna göre, kendisi kadının ne şekilde meydana getirildiği hususunu Yaratıcısından öğrenmiş olmalıdır. Âdem’in, Havva’dan söz ederken, onun için “kemiklerimden kemik ve etimden ettir” demiş olmasının nedeni de böylece açıklanmış olur.—Tekv. 2:21-23.

Havva’nın ve kocası Âdem’in önlerinde parlak bir gelecek vardı. Bu, yeryüzünü kendi cinsleriyle doldurmak ve içinde yaşadıkları bahçenin dışındaki yeri harikulade bir cennet haline dönüştürmekti. (Tekv. 1:28) Böyle olmakla birlikte, cennette yaşamaya devam etmeleri onların Yaratıcılarının emrine itaat etmelerine bağlıydı. Yüce Tanrı, “iyilik ve kötülüğü bilme ağacı”nın meyvesinin yasak olduğunu Âdem’e ve Havva’ya emirle bildirmişti. (Tekv. 2:16, 17) Bu meyve, Yaratıcı’nın, insan olan çocukları için, neyin iyi ve neyin kötü olduğunu tayin etme hakkını sembolize ediyordu. İnsanın yaratılışla ilgili iyi ve kötü için kendi standardını koyması, ne kadar uygunsuz olacaktı!

Bununla birlikte Havva, “iyilik ve kötülüğü bilme ağacı” ile ilgili olayda aldatılmış oldu. O, kocasının yanında bulunmadığı bir gün, olağanüstü bir tecrübe ile karşılaştı. İhtiyatlı olan bir yılana sanki hikmet ve konuşma kudreti verilmişti. Havva’nın, Tanrı’nın hilekâr davranan bir ruhi oğlunun, tıpkı bir vantriloğun bir bebeği kullandığı gibi, bu yılanı kullandığından haberi yoktu. (Yuhanna 8:44 ile karşılaştır) Daha aşağı bir durumda bulunan yılan çok masum görünen bir soru sordu: “Gerçek, Allah: Bahçenin hiç bir ağacından yemiyeceksiniz dedi mi?” (Tekv. 3:1) Havva bu soruyu doğru bir şekilde cevaplandırdı, zira Âdem muhakkak kendisine “iyilik ve kötülüğü bilme ağacı”ndan söz etmişti. O şöyle dedi: “Bahçenin ağaçlarının meyvasından yiyebiliriz; fakat bahçenin ortasında olan ağacın meyvası hakkında Allah: Ondan yemeyin, ve ona dokunmayın ki, ölmiyesiniz, dedi.” (Tekv. 3:2, 3) Fakat yılanın sinsi sorusu Havva’nın zihnine daha önce üzerinde durmadığı bir soruyu yerleştirmiş oldu. Soru şu idi: “İyilik ve kötülüğü bilme ağacı”nın meyvesi neden ölüm cezasıyla yasaklanmıştı.

Yılanın bu soruya hazır bir cevabı vardı: “Katiyen ölmezsiniz [çoğul eki ile, böylece Âdem de buna dahildi]; çünkü Allah bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Allah gibi olacaksınız.” (Tekv. 3:4, 5) Şimdi Havva bir karar vermekle karşı karşıya kaldı. Acaba varlığını O’na borçlu olduğu, hem kendisine, hem de kocasına mutlu ve ebedi bir hayat için gerekeni veren Yaratıcısı’nın savunmasını yapacak mıydı? Yoksa, hiçbir zaman kendine yarar sağlamamış ve kendisinden daha aşağı kılınmış olan bir yaratığın söylediklerini mi yapacaktı? Havva, doğru karar vermek için hazırlıksız durumda bırakılmış değildi. O, Tanrı’nın kanununu biliyordu; Yaratıcı’nın kendisini ve kocasını sevdiğine dair de emin delilleri vardı. Bu nedenle Havva, Tanrı’nın emrinin arkasında, kendileri için iyi bir nedenin bulunduğunu sezmeli ve itaat etmenin çok yararlı olacağı sonucuna varmalıydı. Bundan başka, kocası kendisiyle birlikte bir tek beden teşkil ettiğine göre, bu meselede onun fikrini alması doğru olacaktı.

Ne yazık ki, Havva, herhalde Yaratıcısı’na karşı gereken takdiri geliştirmemiş ve Tanrısal emir hakkında olumlu bir karar vermemişti. Mukaddes Kitabın kaydı şöyle açıklar: “Ve kadın gördü ki, ağaç yemek için iyi, ve gözlere hoş, ve anlayışlı kılmak için arzu olunur bir ağaçtı; ve onun meyvasından aldı, ve yedi.” (Tekv. 3:6a) Havva, bağımsızlık ruhu içinde, kendini Tanrı’nın kararına tabi kılmaktansa, neyin iyi ve neyin kötü olduğuna dair kararı bizzat vermeyi uygun buldu. Böylece o, yılan vasıtasıyla söylenen yalan tarafından tamamen aldatılmış oldu. O, yasaklanan meyveden, kendi durumunu daha iyi hale getirmek ümidiyle yedi.

Havva, Tanrı’nın kanununun ihlalini paylaşmak gayesiyle kocasının yanına gitmek üzere vakit kaybetmedi. Âdem, meyveden yemenin kendisi için ölüm ifade edeceğini biliyordu. O, yılanın “katiyen ölmezsiniz” diyen sözlerine inanmamıştı; fakat karısının meyveden yemekle ilgili ısrarına dayanamadı ve yedi.—Tekv. 3:6b.

FECİ SONUÇLAR

Bu itaatsizlik nasıl sonuçlandı? Hemen görünen sonuç tatsız oldu. Âdem ve Havva çıplak vücutlarına artık temiz bir bakışla bakamıyorlardı. Suçlu vicdanları kendilerini murdar görmelerine neden oldu. Bu yüzden o ana kadar bilmedikleri duygularla karşı karşıya kalmış oldular. Bedenlerinin belden aşağı kısımlarını incir ağacının yapraklarıyla örttüler.—Tekv. 3:7.

Daha sonra, Tanrı’nın sesini duyduğu zaman, Havva, meskenleri olan bahçenin ağaçları arasında gizlenen kocasına katıldı. Yaptığı şey hakkında Yaratıcı’nın sorduğu soruya Havva itirafı yansıtan şu cevabı verdi: “Yılan beni aldattı, ve yedim.”—Tekv. 3:8-13.

Bu ilk insan çifti, feci sonuçlarla karşılaştı. Tanrı tarafından kendisine tahsis edilen mevkiden dışarı çıkmış ve kendisini kocasının önünde bir öğretmen durumuna getirmişti. Yaratıcı’nın kendisi için vermiş olduğu hüküm, hareket tarzının evliliği üzerinde getirdiği büyük zararları açıklıyordu. Âdem ona “hâkim” olacaktı. O zamandan itibaren Âdem’in reisliğinin mütehakkim ve müstebit bir şekilde icra edileceği anlamına geliyordu. Bununla birlikte Havva, ona karşı şiddetli bir arzu ve derin bir şekilde muhtaç olma hissi besleyecekti.—Tekv. 3:16

Annelikte de bazı sorunlar gelecekti. Tanrısal karar şöyleydi: “Zahmetini ve gebeliğini ziyadesiyle çoğaltacağım; ağrı ile evlat doğuracaksın.” (Tekv. 3:16) Artık nakâmil durumunda Havva doğurduğu zaman, bunun hem kendisi için, hem de zürriyeti için ölümle sonuçlanabileceğini fark edecek kadar şiddetli sancılar çekmiş olabilir.

Sonunda hem kendisi, hem de kocası öleceklerdi. Onların bedenleri çürüyerek toprağın elementlerine geri dönecekti.—Tekv. 3:19.

Bundan başka Havva ile kocası, işlenmemiş bir sahada güç koşullar altında bir hayat yaşamak üzere içinde yaşadıkları şahane cennetten kovuldular. Yine de Yaratıcı, iyiliğinden kendilerine deriden yapılmış uzun giysiler verdi.—Tekv. 3:21-24.

Zamanla Havva, Kain’in, Habil’in ve başka oğullarla kızların anası oldu. (Tekv. 4:1, 2; 5:4) Kain, kardeşi Habil’i öldürdüğü zaman, Havva’nın neler hissetmiş olduğunu bir düşünün. Bu ilk insan ölümü, onlar için ne kadar ağır bir darbe olmuş olmalıdır. Daha sonra, Âdem 130 yaşında olduğu zaman, Havva başka bir oğul doğurdu. Ona Şit ismini verdi ve şunları söyledi: “Allah Habil yerine bana başka bir zürriyet verdi; zira onu Kain öldürdü.”—Tekv. 4:25; 5:3.

Tanrısal kanunlara riayet etmemenin ciddi sorunlara yol açacağını Havva’nın olayı ne kadar kuvvetle belirtiyor! Doğru olmayanın, çekici bir şekilde bize sunulduğu zamanlar Havva’nın başına gelenleri hatırlayalım. Yaratıcı’nın, iyi veya kötü olanı tayin eden standartlarını görmezlikten gelmekle mutlu olacağımızı sanmayalım. Havva gibi biz de aldanmayalım ve böylece sonunda ıstıraplara meydan vermeyelim.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş