Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türk İşaret Dili
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt İbraniler 1:1-13:25
  • İbraniler

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • İbraniler
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi
İbraniler

İbranilere Mektup

1 Tanrı uzun zaman önce atalarımızla birçok kez çeşitli yollarla konuşmuştu;+ bunu o zaman peygamberler aracılığıyla yapmıştı,+ 2 bugünlerin sonunda+ ise bizimle, her şeye mirasçı olarak belirlediği+ ve farklı ortamları* yaratmakta kullandığı+ Oğul+ aracılığıyla konuştu. 3 Bu Oğul, Tanrı’nın ihtişamını+ yansıtır ve O’nun öz varlığının tıpatıp benzeridir.+ Kendisi kudretli sözüyle her şeyin sürmesini sağlar;+ bize günahlarımızdan arınma+ olanağı verdikten sonra, yücelerde+ Ulu Tanrı’nın sağında+ oturmuştur. 4 Meleklerinkinden daha üstün bir ismi+ miras aldığından, onlardan çok daha üstün olmuştur.+

5 Örneğin Tanrı meleklerden hangisine, “Sen Benim oğlumsun; Ben bugün senin baban oldum”+ demiştir? Ya da “Ben onun babası olacağım, o da Benim oğlum olacak”+ demiştir? 6 Oysa, Kendi ilk oğlunu+ yeryüzüne tekrar gönderdiği zaman şöyle der: “Tanrı’nın tüm melekleri+ onun önünde eğilsin.”+

7 Meleklerle ilgili şöyle diyor: “O, meleklerini rüzgâr,* hizmetkârlarını* ateş alevi yapar.”+ 8 Oğluyla ilgiliyse şöyle diyor: “Tanrı sonsuzluk boyunca senin tahtının temelidir,+ krallık asan+ da doğruluk asasıdır.+ 9 Doğruluğu sevdin, kötülükten nefret ettin. Bu yüzden Tanrı, senin Tanrın, seni arkadaşlarından* daha çok sevinç yağıyla+ meshetti.”+ 10 Ayrıca şöyle deniyor: “Ey Efendimiz, başlangıçta yerin temellerini sen attın, gökler de elinin eseri.+ 11 Onlar yok olup gider, sen ise hep var olacaksın; hepsi tıpkı bir giysi gibi+ eskirler. 12 Sen de onları bir kaftan gibi, bir giysi gibi düreceksin,+ onları değiştireceksin; sen ise hep aynısın, senin yılların hiç tükenmez.”+

13 Ayrıca hangi meleğe, “Ben düşmanlarını ayaklarının altına basamak yapıncaya dek sağımda otur”+ demiştir? 14 Onların hepsi, kurtuluşu miras alacak+ olanlara hizmet etmek+ için gönderilen, hizmetle görevli ruhlar+ değil mi?

2 Bu nedenle, işittiğimiz+ şeylere her zamankinden de çok dikkat etmemiz gerekir; böylece asla imandan sapıp uzaklara sürüklenmeyiz.+ 2 Çünkü Kanuna aykırı her davranış ve itaatsizlik hak ettiği cezayı bulduysa+ ve meleklerin ilettiği+ sözün değişmezliği görüldüyse, 3 böyle büyük bir kurtuluşa+ karşı kayıtsız kalırsak+ biz cezadan nasıl kaçabiliriz?+ O kurtuluş ki, Efendimiz aracılığıyla bildirilmeye başlanmış+ ve onu duyanlar tarafından bize doğrulanmıştır.+ 4 Tanrı da, Kendi amacı doğrultusunda+ kutsal ruhu dağıtarak,+ alametler, şaşılacak şeyler ve çeşitli etkileyici işler+ yoluyla bu tanıklığa katılmıştır.

5 Çünkü sözünü ettiğimiz gelecekteki yeryüzü+ meleklerin yetkisine verilmedi. 6 Buna tanıklık eden biri, bir yerde şunları söylüyor: “İnsan kim ki, Sen onu hatırlayasın,+ ya da insanoğlu ne ki, onunla ilgilenesin?+ 7 Onu meleklerden biraz aşağı kıldın; başına ihtişam ve onur+ tacı koydun, elinin eserleri üzerine onu atadın.+ 8 Her şeyi ayakları altına sererek onun yetkisine verdin.”+ Demek ki Tanrı her şeyi onun yetkisine vererek+ hiçbir şeyi bunun dışında bırakmadı.+ Gerçi, her şeyin onun yetkisi altında olduğunu henüz görmüyoruz;+ 9 fakat meleklerden biraz aşağı kılınmış+ İsa’yı, Tanrı’nın lütfuyla her insan için ölümü tatsın+ diye ölüm acısını çektiğinden,+ başında ihtişam ve onur tacıyla+ görüyoruz.

10 Çünkü her şey Kendisi için+ ve Kendisi tarafından var edilmiş olan Tanrı’nın gözünde, birçok oğlu yüceliğe eriştirirken,+ onların kurtuluşlarının Öncüsüne+ de çektiği acılar yoluyla yeterlik kazandırmak*+ uygundu. 11 Kutsal kılan da kutsal kılınanlar da,+ hepsi aynı Babadandır;+ bu yüzden onlara “kardeşlerim”+ demekten utanmıyor. 12 Nitekim şöyle diyor: “Senin adını kardeşlerime bildireceğim; cemaatin ortasında ilahilerle Seni yücelteceğim.”+ 13 Başka bir yerde de şöyle diyor: “O’na güveneceğim.”+ Ayrıca, “İşte! Ben ve Yehova’nın* bana verdiği çocuklar.”+

14 Dolayısıyla, “çocuklar” etten kemikten insanlar olduklarından, o da aynı özellikleri taşıdı ki,+ kendi ölümüyle,+ ölüm silahlarının sahibi+ İblis’i+ yensin+ 15 ve tüm yaşamları boyunca ölüm+ korkusuyla köleliğe boyun eğmiş olan herkesi+ özgürlüğe kavuşturabilsin.+ 16 Gerçekten de kendisi meleklere yardım etmiyor, İbrahim’in soyuna yardım ediyor.+ 17 Dolayısıyla, günahkâr insanları Tanrı’yla barıştıracak+ bir kurban sunmak üzere,+ O’nun hizmetinde merhametli ve sadık bir başkâhin+ olabilmek için her yönden “kardeşlerine” benzemesi gerekiyordu.+ 18 Kendisi sınanırken sıkıntı çektiğinden,+ sınanan kişilerin yardımına koşabilir.+

3 O halde, siz kutsal kardeşler, gökte yaşama çağrısına ortak olanlar,+ açıkça kabul ettiğimiz başkâhini+ ve elçiyi,+ İsa’yı düşünün. 2 O, kendisini bu konuma getirene sadıktı.+ Musa+ da Tanrı’nın tüm evinde+ sadık biri olmuştu. 3 Ancak o, Musa’dan daha büyük onura+ layık sayıldı; nitekim, evi yapanın+ onuru da evinkinden+ büyüktür. 4 Elbette, her ev biri tarafından yapılır, fakat her şeyi yapan Tanrı’dır.+ 5 Musa, O’nun tüm evinde hizmetçi+ sıfatıyla sadıktı; onun hizmeti ileride açıklanacak şeylere+ dair bir tanıklıktı. 6 Mesih ise O’nun evi üzerinde bir Oğul+ olarak sadıktı. O’nun evi biziz;+ yeter ki konuşma cesaretimizi ve ümidimizle övünmeyi sonuna dek elden bırakmayalım.+

7 Bu nedenle, kutsal ruhun+ söylediği gibi, “Bugün O’nun sesini duyarsanız,+ 8 çölde+ O’nu sınadıkları+ gün, içini acı ve öfkeyle doldurdukları o olayda+ olduğu gibi yüreklerinizi nasırlaştırmayın. 9 O zaman atalarınız beni sınadılar, oysa kırk yıl boyunca+ yaptığım işleri görmüşlerdi.+ 10 Bu yüzden o nesilden usandım ve ‘Yürekleri her zaman sapıyor,+ yolumu bir türlü anlamıyorlar’+ dedim. 11 Sonunda öfkelendim ve ‘Dinlenme günüme+ onlar girmeyecek’+ diye yemin ettim.”

12 Kardeşler, sakının da içinizden hiç kimse yaşayan Tanrı’dan uzaklaşarak imansız, kötü bir yürek geliştirmesin.+ 13 Fakat “Bugün”+ denilen zaman sürdükçe, her gün birbirinize tembihte bulunmayı sürdürün+ ki, içinizden biri günahın aldatma gücüyle+ duyarsızlaşmasın. 14 Başlangıçta sahip olduğumuz güveni sonuna dek korursak,+ ancak o zaman Mesih’le birlikte payımız olur,+ 15 çünkü, “Bugün O’nun sesini duyarsanız,+ içini acı ve öfkeyle doldurdukları o olayda olduğu gibi yüreklerinizi nasırlaştırmayın”+ çağrısı sürüyor.

16 O’nun sesini duydukları halde, içini acı ve öfkeyle dolduranlar kimlerdi?+ Musa’nın önderliğinde Mısır’dan çıkanların tümü değil mi?+ 17 Peki, Tanrı kırk yıl kimlerden usanç duydu?+ Günah işleyenlerden, leşleri çöle serilenlerden değil mi?+ 18 İtaatsiz davranışlarda bulunanlardan başka kim için, “Dinlenme günüme onlar girmeyecek”+ diye yemin etti?+ 19 Görüyoruz ki, imansızlıkları yüzünden o güne giremediler.+

4 Tanrı’nın dinlenme gününe+ girme vaadi hâlâ söz konusu olduğuna göre, hiçbirimizin bu konuda asla yetersiz bulunmamasına+ dikkat edelim. 2 Çünkü bu iyi haber bize bildirildi;+ nasıl ki onlara da bildirilmişti;+ ancak onlar, bu sözü dinleyenlerle+ aynı imana sahip olmadıkları+ için söz kendilerine bir yarar sağlamamıştı.+ 3 “Sonunda öfkelendim ve ‘Dinlenme günüme onlar girmeyecek’+ diye yemin ettim”+ dediğine göre, biz iman edenler o dinlenme gününe gireriz. Aslında Tanrı dünyanın kuruluşundan+ bu yana işlerini bitirmiş durumdadır.+ 4 Nitekim başka bir yerde yedinci gün hakkında şöyle denmiştir: “Tanrı çalışmayı bırakıp yedinci günü dinlenme günü yaptı.”+ 5 Ve yine, “Dinlenme günüme onlar girmeyecek”+ diyor.

6 O halde, hâlâ bazılarının o güne girmesi gerekiyor. Bu iyi haberi+ ilk duyanlar itaatsizlikleri nedeniyle ona giremediler.+ 7 Bu yüzden, uzun zaman sonra tekrar “Bugün” diyerek belirli bir günü işaret ediyor. Çünkü Davut’un yukarıdaki mezmurunda, “Bugün O’nun sesini duyarsanız,+ yüreklerinizi nasırlaştırmayın”+ deniyor. 8 Eğer Yeşu+ onları bir dinlenme+ yerine götürmüş olsaydı, Tanrı artık başka bir günden söz etmezdi.+ 9 O halde Tanrı’nın toplumu için hâlâ bir Sebt günü dinlenmesi söz konusudur.+ 10 Çünkü Tanrı işleriyle uğraşmayı bıraktığı gibi, Tanrı’nın dinlenme gününe+ giren kişi de kendi işleriyle uğraşmayı bırakmıştır.+

11 Öyleyse, bizler bu dinlenme gününe girmek için elimizden geleni yapalım ve kimse benzer bir itaatsizlik yolu tutup günaha düşmesin+ diye dikkat edelim. 12 Çünkü Tanrı’nın sözü+ canlıdır+ ve güçlüdür;+ iki ağzı keskin her kılıçtan daha keskindir,+ öyle ki canla+ ruhu, eklemlerle iliği ayıracak kadar derine iner, yürekteki niyetleri ve düşünceleri ortaya serecek güçtedir.+ 13 O’nun gözünden uzak hiçbir varlık yoktur,+ hesap vereceğimiz+ Kişinin gözleri önünde her şey tüm çıplaklığıyla, açıkça ortadadır.

14 Dolayısıyla, gökleri aşmış büyük bir başkâhinimiz,+ Tanrı’nın Oğlu İsa+ var olduğuna göre, ona olan imanımızı açıkça bildirmekten+ vazgeçmeyelim. 15 Çünkü başkâhinimiz, zayıflıklarımızı anlayamayan biri değil,+ her yönden bizim gibi sınanmış, günah işlememiş biridir.+ 16 O halde lütuf tahtına konuşma cesaretiyle+ yaklaşalım+ ki, merhamet görelim ve gerektiğinde yardım alma lütfuna erişebilelim.+

5 İnsanlar arasından seçilen her başkâhin, günahlar için kurbanlar ve armağanlar sunsun diye,+ insanlar yararına Tanrı’ya hizmet etmek üzere atanır.+ 2 Kendisi de çeşitli zayıflıklar içinde olduğundan, hataya düşen bilgisiz kişilere yumuşak davranabilir.+ 3 Aynı nedenle, halk adına olduğu kadar kendi adına da, günahlar için sunular sunmak zorundadır.+

4 Ayrıca, bir adam bu onuru kendi kendine almaz;+ tıpkı Harun gibi,+ ancak Tanrı tarafından atandığında alır.+ 5 Mesih de başkâhin+ olma onurunu kendi kendine almadı;+ fakat ona hitaben, “Sen Benim oğlumsun, Ben bugün senin baban oldum,”+ diyen Kişi tarafından onurlandırıldı.+ 6 Nasıl ki, başka bir yerde de şöyle diyor: “Sen Melkisedek usulüne göre, sonsuza dek kâhinsin.”+

7 Mesih, insan olarak yaşadığı günlerde, kendisini ölümden kurtarabilecek olana, güçlü+ feryatlarla ve gözyaşlarıyla, yakarışlar ve dilekler sunmuş+ ve Tanrı korkusu+ nedeniyle duaları işitilmişti. 8 O, Oğul olduğu halde, çektiklerinden itaati öğrendi.+ 9 Yeterlik kazandıktan*+ sonra, kendisine itaat eden tüm insanların sonsuz kurtuluşlarının+ sorumluluğunu aldı.+ 10 Çünkü Tanrı tarafından özel olarak, Melkisedek usulüne göre başkâhin olarak adlandırıldı.+

11 Onun hakkında söyleyecek çok şeyimiz var, ancak sizler işitmekte tembelleştiğiniz için bunları açıklamak kolay değildir.+ 12 Gerçekten de, geçen zamana bakıldığında artık öğretmenler+ olmalıydınız; oysa, Tanrı’nın kutsal bildirilerindeki+ temel ilkelerin+ size yeni baştan öğretilmesi gerekiyor; katı gıdaya değil de süte muhtaç hale gelmişsiniz.+ 13 Sütle beslenen herkes doğruluk sözünden habersizdir, çünkü bebektir.+ 14 Katı gıda ise olgun insanlar için, algılama yeteneğini+ doğruyu yanlışı ayırmak+ üzere kullanarak geliştirenler içindir.

6 Bu nedenle, Mesih+ hakkındaki temel+ öğretileri artık geride bırakarak, hızla olgunluğa doğru ilerleyelim;+ ölü işlerle ilgili tövbe+ ve Tanrı’ya imanla,+ 2 vaftizler,+ eller koyma,*+ ölülerin dirilmesi+ ve ebedi hüküm+ hakkında öğretilenlerle yeniden temel atmayalım.+ 3 Gerçekten, Tanrı izin verirse+ olgunluğa doğru ilerleyeceğiz.

4 Çünkü bir kere aydınlanmış,+ gökle ilgili karşılıksız armağanı+ tatmış, kutsal ruhtan pay almış,+ 5 Tanrı’nın değerli sözünü ve gelecekteki ortama ait güçleri+ tatmış,+ 6 buna rağmen imandan ayrılmış olanları+ yeniden tövbeye döndürmek olanaksızdır.+ Çünkü onlar Tanrı’nın Oğlunu yeniden direğe* germiş ve herkesin önünde aşağılamış oluyorlar.+ 7 Şöyle düşünün; bol bol yağan yağmuru içen toprak, ürününü bekleyen kişilere yararlı bitkiler verdiğinde,+ Tanrı’dan da bereketini alır. 8 Fakat yabani otlar ve dikenler verirse, terk edilir, lanetlenmenin eşiğindedir;+ onun sonu yakılmaktır.+

9 Bunları söylüyorsak da sevgili kardeşler, sizin daha iyi durumda olduğunuza eminiz; sizde kurtuluşa götüren şeyler var. 10 Çünkü Tanrı adaletsiz değil ki, geçmişte ve şimdi kutsal kişilere hizmet ederek+ Kendi ismine gösterdiğiniz sevgiyi ve yaptığınız işleri unutsun.+ 11 Ümidimizin+ gerçekleşeceğine dair tam güveni+ sonuna kadar korumak+ üzere her birinizin aynı çabayı göstermesini istiyoruz. 12 Böylece gevşek davranmayıp,+ imanları ve sabırlarıyla vaatler alanları+ örnek almış olursunuz.+

13 Çünkü Tanrı İbrahim’e vaatte bulunduğu+ zaman, daha büyük birinin üzerine yemin edemeyeceğinden Kendi varlığı üzerine yemin ederek+ 14 şöyle dedi: “Sana mutlaka nimetler vereceğim, seni mutlaka çoğaltacağım.”+ 15 İbrahim bu vaadi sabır gösterdikten sonra aldı.+ 16 İnsanlar kendilerinden büyük biri üzerine yemin ederler,+ yemin her tartışmanın sonunu getirir ve onlar için yasal bir güvencedir.+ 17 Aynı şekilde Tanrı da, Kendi kararının değişmezliğini+ vaadin mirasçılarına+ daha açık şekilde göstermek amacıyla bir antla sözünü pekiştirdi. 18 Böylelikle, Tanrı’nın yalan söylemesi imkânsız+ olan bu iki değişmez şey sayesinde, O’nun sığınağına kaçmış olan bizler önümüze konulan ümide+ büyük bir cesaretle sarılabiliriz. 19 Hayatımızı bağladığımız bu ümit,+ bir gemi demiri gibi güvenli ve sağlamdır; ve perdenin ötesine erişir.+ 20 Oraya bizim uğrumuza öncü olarak giren+ İsa, Melkisedek usulüne göre sonsuza dek başkâhin olmuştur.+

7 Bu Melkisedek, Salem kralı, Yüceler Yücesi Tanrı’nın kâhinidir;+ kralları bozguna uğratıp dönen İbrahim’i karşılamış ve ona hayırdua etmiş,+ 2 İbrahim de ona tüm şeylerden ondalık vermiştir.+ O, (adının tercümesine göre) önce “Doğruluk Kralı”, ondan sonra Salem+ Kralı, yani “Barış Kralı”dır. 3 Kayıtlarda babası, anası, soyağacı olmayıp, yaşamının başlangıcı+ ya da sonu belirsizdir, fakat Tanrı’nın Oğluna+ benzer kılınmış olduğundan sonsuza dek kâhin olarak kalmaktadır.+

4 Öyleyse, büyük ata İbrahim’in ganimetin en iyilerinden kendisine ondalık verdiği+ bu adamın ne kadar büyük olduğunu görün. 5 Evet, Levioğullarından+ olan ve kâhinlik görevini alan kişilere, Kanuna göre halktan+ ondalık toplama+ emri verilmişti; bu halk, İbrahim’in soyu,+ kendi kardeşleriydi. 6 Oysa onlarla aynı soydan olmayan+ bu adam, vaatlerin verildiği kişi+ olan İbrahim’den ondalık almış+ ve ona hayırdua etmişti. 7 Burada, hayırdua edenin daha büyük+ olduğu tartışılmaz. 8 Ayrıca, bu ondalık alanın yaşayan+ biri olduğu doğrulanırken, diğer durumda ondalık alanlar ölümlü insanlardır.+ 9 Hatta diyebilirim ki, ondalıklar alan Levi de İbrahim yoluyla ona ondalık ödemiştir, 10 çünkü İbrahim Melkisedek’le karşılaştığında+ Levi henüz atasının bedenindeydi.+

11 Tanrı’nın halkına verilen Kanunun+ önemli bir özelliği olan Levi kâhinliği+ yoluyla kusursuzluğa erişmek gerçekten mümkün olsaydı,+ Harun usulüne göre değil, Melkisedek usulüne göre+ olduğu söylenen başka bir kâhinin ortaya çıkmasına ne gerek kalırdı?+ 12 Artık kâhinlik değiştiğine+ göre, kanunun da değişmesi+ gerekir. 13 Çünkü hakkında bütün bunlar söylenen kişi İsrail’in başka bir kabilesindendir+ ve o kabileden hiç kimse sunakta görev almamıştır.+ 14 Efendimizin Yahuda’dan+ geldiği açıktır ve Musa bu kabileyle ilgili, kâhinlik konusunda hiçbir şey söylememiştir.

15 Bizim için daha da açık bir gerçek, Melkisedek benzeri+ başka bir kâhinin+ ortaya çıkmasıdır. 16 O, insan için+ olan emirlere dayanarak değil, kendisine yok edilemez bir hayat+ veren güce dayanarak kâhin olmuştur. 17 Çünkü ona şöyle tanıklık edilmiştir: “Sen Melkisedek usulüne göre, sonsuza dek kâhinsin.”+

18 Elbette bu durumda, zayıflığı+ ve etkisizliği+ nedeniyle önceki emrin yürürlükten kaldırılması söz konusudur. 19 Çünkü Kanun hiçbir şeyi kusursuz duruma getirmedi,+ fakat ondan daha iyi bir şey olarak verilen ümit+ bunu başardı; biz de bu ümit sayesinde Tanrı’ya yaklaşıyoruz.+ 20 Aynı şekilde, bu da yeminsiz olmadı. 21 (Gerçekten de bir yemin olmaksızın kâhin olmuş çok kişi vardır, fakat kendisi hakkında şunları söyleyenin yeminiyle kâhin olmuş tek kişi vardır: “Yehova yemin etti,+ kararından caymaz, ‘Sen sonsuza dek kâhinsin.’”)+ 22 Böylece İsa daha iyi bir ahdin güvencesi durumuna gelmiştir.+ 23 Üstelik, o zaman birçok kişinin birbiri ardına+ kâhin olması gerekmişti, çünkü ölüm+ onların kâhinliklerini sürdürmelerini engelliyordu. 24 Oysa o sonsuza dek+ yaşadığından hiçbir ardıla gerek duymadan kâhinliğini sürdürebilir. 25 Dolayısıyla kendisi aracılığıyla Tanrı’ya yaklaşanlara tam bir kurtuluş sağlayabilir, çünkü onlar adına yalvarmak+ üzere her zaman hayattadır.

26 Bize, vefalı,+ masum,+ lekesiz,+ günahkârlardan ayrı+ ve göklerin de üzerine çıkmış+ böyle bir başkâhin gerekliydi.+ 27 Onun öbür başkâhinler gibi, her gün+ önce kendi günahları+ sonra da halkın günahları için+ kurbanlar sunması gerekmez (o kendini sunduğunda+ bunu ilk ve son+ kez yapmıştı); 28 çünkü Kanunun başkâhin olarak atadığı+ kişiler zayıflıkları+ olan adamlardır, oysa Kanundan sonra gelen yemin+ sözüyle atanan kişi, sonsuza dek yeterli kılınmış*+ Oğuldur.

8 Şimdi, buraya kadar ele alınanların ana noktası şudur: Bizim böyle bir başkâhinimiz+ vardır ve kendisi göklerde Ulu Tanrı’nın tahtının sağında oturmuştur.+ 2 İnsanın değil+ Yehova’nın+ kurduğu hakiki çadırdaki kutsal yerde+ insanlar yararına hizmet etmektedir. 3 Her başkâhin Tanrı’ya armağanlar ve kurbanlar sunmak için atanır;+ bu yüzden onun da sunacak bir şeyi+ olması gerekiyordu. 4 Eğer o şimdi yeryüzünde olsaydı, kâhin olmazdı.+ Çünkü burada Kanuna göre Tanrı’ya armağanlar sunan kişiler var, 5 ancak onların yerine getirdiği kutsal hizmet göğe ait şeylerin temsili bir örneği,+ önü sıra giden gölgesi+ gibidir. Musa’nın çadırı+ kurmak üzereyken Tanrı’dan aldığı emirden+ de bu görülür: “Her şeyi dağda sana gösterilen örneğe göre yapmaya dikkat et.”+ 6 Şimdi de İsa, insanlar yararına hizmet etmek üzere daha mükemmel bir görev aldı; öyle ki, daha iyi vaatlerle yasal güvenceye bağlanmış+ daha iyi bir ahdin+ de aracısı+ oldu.

7 Eğer ilk ahit kusursuz olsaydı, ikincisine gerek görülmeyecekti,+ 8 çünkü O, şu sözlerle halkında kusur buluyor: “‘Öyle günler geliyor ki’, Yehova’nın sözü, ‘İsrail eviyle ve Yahuda eviyle yeni bir ahit yapacağım.+ 9 Bu ahit, Mısır’dan çıkarmak+ için ellerinden tuttuğum gün atalarıyla yaptığım ahit+ gibi olmayacak; çünkü ahdime bağlı kalmadılar,+ ben de onlardan yüz çevirdim’, Yehova’nın sözü.”+

10 “‘O günlerden sonra İsrail eviyle yapacağım ahit şöyle olacak’, Yehova’nın sözü. ‘Kanunlarımı onların zihnine yerleştireceğim ve yüreklerine+ yazacağım. Ben onların Tanrısı olacağım,+ onlar Benim halkım olacak.+

11 Artık hiç kimse kendi vatandaşına ve kardeşine “Yehova’yı tanıyın!”+ demeyecek, çünkü en küçüğünden en büyüğüne kadar hepsi beni tanıyor olacak.+ 12 Suçları karşısında merhametli olacağım, günahlarını+ artık aklıma getirmeyeceğim.’”+

13 Tanrı “yeni bir ahit” diyerek öncekinin hükmünün kalmadığını+ gösteriyor. Hükmü kalmayan ve eskiyen yok olmaya+ yüz tutmuştur.

9 Gerçekten de, önceki ahdin kapsamında kutsal hizmetle ilgili hükümler+ ve yeryüzünde bulunan bir kutsal çadır+ vardı. 2 Bu çadırda, şamdan,+ masa+ ve sergilenen ekmeklerin+ bulunduğu bir ilk bölme+ kurulmuştu; buraya “Kutsal Yer”+ denirdi. 3 Çadırın “En Kutsal Yer”+ denilen bölmesiyse ikinci perdenin+ arkasındaydı. 4 Orada altın buhurdan+ ve her yanı altınla kaplı+ Ahit Sandığı+ bulunuyordu; sandıkta, içinde man olan altın testi,+ Harun’un tomurcuklanmış asası+ ve ahit levhaları+ vardı; 5 üzerinde de sandığın kefaret kapağına*+ gölgeleri düşen görkemli kerubiler+ vardı. Fakat şimdi bu konularda ayrıntıya girmenin sırası değil.

6 Bu şeyler böylece kurulduktan sonra, kâhinler her seferinde ilk bölmeye+ girip kutsal hizmetlerini yerine getirmeye başladılar.+ 7 İkinci bölmeye ise yılda bir sefer+ yalnızca başkâhin girerdi; o da, kendisi için+ ve halkın bilmeyerek işlediği günahlar için+ sunacağı kan olmaksızın giremezdi.+ 8 Böylece, ilk çadır dururken o kutsal yere giriş yolunun+ henüz açıkça gösterilmediğini kutsal ruh ortaya koyuyor.+ 9 Bu çadır şimdi içinde bulunduğumuz dönem için+ bir örnektir+ ve buna göre şimdiye dek Tanrı’ya armağanlar ve kurbanlar sunulmaktadır.+ Ancak bunlar ibadet edeni* vicdanen+ kusursuz duruma getiremezler,+ 10 yalnızca yiyecekler,+ içecekler+ ve suya daldırarak yapılan yıkamalarla+ ilgilidirler. Bunlar her şeyi düzene sokmak üzere belirlenmiş dönem gelinceye dek+ yürürlükte olan, maddi şeylerle+ ilgili yasal taleplerdi.

11 Öte yandan, Mesih şimdiden eriştiğimiz iyi şeylerin başkâhini+ olarak geldiğinde, insan eliyle yapılmamış, bu âlemden olmayan daha büyük ve kusursuz çadırdan geçerek,+ 12 kutsal yerden içeriye keçilerin ve genç boğaların kanıyla değil+ kendi kanıyla,+ ilk ve son kez girdi ve bizim için sonsuz kurtuluşu elde etti.+ 13 Eğer kirli+ durumdaki kişiler üzerine serpilen düve* külü+ ve keçilerle+ boğaların+ kanı, bedeni arındırarak+ bir ölçüde kutsallık getirebiliyorsa, 14 sonsuz olan ruh aracılığıyla kendini Tanrı’ya kusursuz olarak sunan+ Mesih’in kanı,+ yaşayan Tanrı’ya ibadet edebilmemiz+ için vicdanımızı ölü işlerden+ çok daha iyi arındırmaz mı?+

15 Mesih işte bu yüzden yeni bir ahdin aracısı+ oldu; o, çağrılan kişiler önceki ahit zamanında işlenen suçlardan+ fidyeyle+ kurtulsun ve kalıcı bir miras vaadini+ alsın diye öldü. 16 Tanrı ile bir ahit*+ söz konusu olduğunda, ahde taraf olanın* ölümü gerekir. 17 Ahit, ona taraf olan insan yaşadığı sürece geçerlilik kazanmayacağından, ancak kurbanın ölümüyle yürürlüğe girer. 18 Aynı şekilde önceki ahit+ de kansız yürürlüğe girmedi.+ 19 Musa, Kanundaki tüm emirleri halka söylediği+ zaman, suyla birlikte genç boğaların ve keçilerin kanını alıp, kırmızı yün ve zufaotuyla+ kitabın ve tüm halkın üzerine serpti. 20 “Bu, Tanrı’nın sizi yükümlü kıldığı ahdin kanıdır”+ dedi. 21 Aynı şekilde çadırın+ ve halk yararına olan hizmette kullanılan tüm kapların üzerine de kandan serpti.+ 22 Evet, Kanuna göre hemen her şey kanla temizlenir+ ve kan yere dökülmeden+ bağışlanma olmaz.+

23 O halde, gökteki şeylerin temsili olan örnekler+ bunlarla temizlenmeliydi,+ gökteki şeylerin kendileri içinse bunlardan daha iyi kurbanlar gerekliydi. 24 Çünkü Mesih, gerçeğinin kopyası olan,+ insan eliyle yapılmış bir kutsal yere değil,+ şimdi bizim için bizzat Tanrı’nın huzuruna çıkmak+ üzere, göğe girdi.+ 25 Üstelik bunu, her yıl+ içerideki kutsal yere+ kendisinin olmayan kanla giren başkâhinin yaptığı gibi, kendini tekrar tekrar sunmak üzere yapmadı. 26 Böyle olsaydı, dünyanın kuruluşundan+ bu yana tekrar tekrar acı çekmesi gerekecekti. Oysa o, kendi kurban edilişi yoluyla günahları silmek+ için ortamların sonunda+ yalnızca bir kez+ ortaya çıktı.+ 27 İnsan için+ bir kere ölmek ve sonra yargılanmak+ kaçınılmaz olduğu gibi, 28 Mesih de birçoklarının günahını yüklenmek+ için Tanrı’ya yalnızca bir kere sunuldu.+ İkinci kez+ görünmesinin+ günahla hiçbir ilgisi olmayacak,+ bu sefer kurtuluşu ondan bekleyenlere+ görünecek.

10 Kanunda, gelecek iyi şeylerin aslı değil gölgesi+ bulunduğundan, insanlar her yıl devamlı sundukları aynı kurbanlarla, Tanrı’ya ibadet edenleri* asla kusursuzluğa eriştiremezler.+ 2 Bu yapılabilseydi kurban sunmaya son verilmez miydi? Çünkü ibadet edenler bir kere arındıktan sonra günahkâr olduklarını düşünmezlerdi.+ 3 Fakat tam tersi, bu kurbanlarla her yıl günahlar hatırlatılmış oluyordu;+ 4 çünkü boğaların ve keçilerin kanının günahları ortadan kaldırması olanaksızdır.+

5 Bu yüzden o, dünyaya geldiğinde şöyle dedi: “Kurban ve sunu istemedin,+ fakat bana bir beden hazırladın.+ 6 Yakılan sunulardan ve günah sunularından hoşnut olmadın.+ 7 O zaman dedim ki, ‘(Kitabın bir yerinde benim hakkımda yazılmıştır)+ Senin isteğini yapmak için ey Tanrım,+ işte geldim.’” 8 “Kurbanlardan, sunulardan, yakılan sunulardan ve günah sunularından hoşnut olmadın”+ dedikten sonra (bunlar Kanuna göre sunulan kurbanlardır),+ 9 şöyle diyor: “Senin isteğini yapmak için, işte geldim.”+ Böylece, ikincisini geçerli kılmak için birincisini kaldırıyor.+ 10 Bizler, Tanrı’nın burada sözü edilen “isteği”+ doğrultusunda, İsa Mesih’in yalnızca bir kere+ sunulan+ bedeni yoluyla kutsal duruma getirildik.+

11 Yine, her kâhin halk yararına olan hizmetini yerine getirmek ve tekrar tekrar aynı kurbanları sunmak için her gün+ görevinin başına gider,+ çünkü bunlar hiçbir zaman günahları tam olarak ortadan kaldıramaz.+ 12 Oysa o, günahlar için kalıcı değerde tek bir kurban sunmuş+ ve Tanrı’nın sağına oturmuştur.+ 13 O zamandan beri düşmanlarının kendi ayakları altına basamak yapılmasını beklemektedir.+ 14 Çünkü sunduğu tek kurbanla,+ kutsal duruma getirdiği kişileri kalıcı bir kusursuzluğa+ eriştiriyor. 15 Ayrıca, kutsal ruh+ da önce şunları söyleyerek bize tanıklık ediyor: 16 “‘O günlerden sonra onlarla yapacağım ahit şöyle olacak’, Yehova’nın sözü. ‘Kanunlarımı onların yüreğine yerleştireceğim ve zihinlerine yazacağım.’”+ 17 Sonra da şöyle diyor: “Günahlarını ve suçlarını artık aklıma getirmeyeceğim.”+ 18 Gerçekten de, böylesi bir bağışlanmanın+ olduğu yerde artık günahlar için sunuya gerek kalmaz.+

19 Kardeşler, İsa’nın kanı sayesinde içerideki kutsal yere+ giden yola girme+ cesareti kazandık, 20 çünkü o bize perdeden,+ yani kendi bedeninden+ geçen bu yeni ve diri yolu açmıştır. 21 Üstelik Tanrı’nın evinden+ sorumlu bir büyük kâhinimiz var. 22 O halde, bedenlerimiz temiz suyla yıkanmış+ ve yüreklerimiz rahatsız bir vicdandan arındırılmış*+ durumda, kesin bir imanla ve doğru bir yürekle O’na yaklaşalım. 23 Tereddüde kapılmadan,+ ümidimizi açıkça bildirme+ işine sımsıkı sarılalım; çünkü vaat eden sözüne sadıktır.+ 24 Ayrıca, sevgi ve iyi işler+ için gayretlendirmek+ üzere birbirimize dikkat edelim. 25 Dolayısıyla, bazılarının alışkanlık edindiği gibi, toplantılarımızı+ ihmal etmeyelim, tersine birbirimizi teşvik edelim+ ve günün yaklaştığını+ gördükçe bunu daha da çok yapalım.

26 Unutmayın ki, hakikat hakkında tam bilgi edindikten sonra+ kasten günahlar işlersek,+ artık günahlar için kurban kalmaz,+ 27 bunun yerine hükümle+ ilgili korkulu bir bekleyiş ve karşı koyanları yiyip bitirecek bir kıskançlık ateşi kalır.+ 28 Musa kanununu saymayan biri, iki ya da üç kişinin tanıklığı üzerine öldürülür,+ ona acınmaz. 29 O halde Tanrı’nın Oğlunu ayaklar altına alan,+ kendisini kutsal kılan ahdin kanını+ sıradanmış gibi gören ve lütuf ruhunu küçümseyerek inciten,+ sizce çok daha ağır bir cezaya layık görülmez mi?+ 30 Çünkü şu sözün sahibini tanıyoruz: “Öç almak Bana aittir; kötülüğün karşılığını verecek olan Benim.”+ Ayrıca şöyle diyor: “Yehova halkını yargılayacak.”+ 31 Evet, Yaşayan Tanrı’nın ellerine düşmek korkunç bir şeydir.+

32 Bununla birlikte, o ilk günleri aklınızdan çıkarmayın; aydınlanmanızın+ ardından acılarla dolu büyük bir mücadelede+ dayanmıştınız. 33 Kimi zaman, seyirlik bir oyundaymış+ gibi hakaret ve sıkıntılarla karşılaşmış, kimi zaman da benzer durumları yaşayanların sıkıntılarını paylaşmıştınız.+ 34 Hapiste olanlara duygudaşlık gösterdiğiniz gibi, mallarınız yağmalandığında+ da, daha iyi ve kalıcı bir mülkünüzün olduğunu+ bilerek bunu sevinçle karşılamıştınız.

35 O halde, konuşma cesaretini elden bırakmayın;+ bunun ödülü büyük olacaktır.+ 36 Tanrı’nın isteğini yapıp+ vaatlerine+ erişebilmek için tahammüle+ ihtiyacınız vardır. 37 Çünkü artık “çok az bir zaman” var,+ “Gelen gelecek, gecikmeyecek.”+ 38 “Doğru kişi imanı sayesinde yaşayacak”+ ve “Eğer geri çekilirse canım ondan hoşnut olmayacak.”+ 39 Bizler geri çekilip yok olacaklardan+ değil, iman edip canları korunacak olanlardanız.+

11 İman,+ ümit edilen şeylerle ilgili güvenceli bir bekleyiş,+ görülmeyen+ gerçeklere dair kanıtların açıkça görülmesidir. 2 Eski devir insanları Tanrı’nın onayının kanıtını böyle görmüşlerdi.+

3 İman sayesinde anlıyoruz ki, ortamlar*+ Tanrı’nın sözüyle+ düzenlendiler, böylece görünen şeyler görünmeyenlerden oldu.+

4 İman sayesinde Habil, Tanrı’ya Kain’inkinden daha değerli bir kurban sundu.+ İmanı sayesinde, doğru bir insan olduğu kendisine gösterildi; çünkü sunduğu armağanlarla ilgili Tanrı tanıklık etti.+ Habil ölmüş olduğu halde, bu sayede hâlâ konuşur.+

5 İman sayesinde Hanok,+ ölümü görmemesi için alınıp götürüldü;+ hiçbir yerde bulunamadı, çünkü bulunduğu yerden onu Tanrı almıştı; ayrıca alınıp götürülmesinden önce Tanrı’yı hoşnut eden+ biri olduğu kendisine gösterildi. 6 Aslında iman olmaksızın+ Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır.+ Tanrı’ya yaklaşan kişi O’nun varlığına+ ve Kendisini ciddiyetle arayanları+ ödüllendirdiğine+ iman etmelidir.

7 İman sayesinde Nuh,+ henüz görülmeyen şeylerle ilgili Tanrısal uyarıyı aldıktan+ sonra Tanrı korkusuyla davrandı ve ev halkının kurtulması için bir gemi yaptı;+ bu imanıyla dünyayı mahkûm etti+ ve imanla gelen doğruluğun+ mirasçılarından oldu.

8 İman sayesinde İbrahim,+ bir çağrı aldığında itaat edip miras olarak alması kararlaştırılan yere gitmek üzere yola çıktı; nereye gideceğini bilmediği halde memleketinden ayrıldı.+ 9 İman sayesinde, vaat edilen topraklarda yabancı bir ülkedeymiş gibi gurbet hayatı yaşadı;+ kendisi gibi aynı vaadin mirasçıları+ olan İshak+ ve Yakup’la+ birlikte çadırlarda oturdu.+ 10 Çünkü kurucusu ve yapıcısı Tanrı olan,+ temelleri sağlam şehri bekliyordu.+

11 İman sayesinde Sara+ da, yaşı geçtiği+ halde, aldığı güçle çocuk sahibi oldu; çünkü vaat edenin güvenilir+ olduğuna inanmıştı. 12 Böylece, neredeyse ölü sayılan+ bir adamın,+ göğün yıldızları gibi çok, deniz kıyısındaki kum gibi sayısız çocukları oldu.+

13 Bunların hepsi imanlı öldüler.+ Ne var ki, vaatlerin gerçekleşmesine yetişemediler,+ ancak onları uzaktan görüp+ sevinçle benimsediler ve o topraklarda yabancı ve gurbette olduklarını+ açıkça belirttiler. 14 Böyle söyleyenler, kendilerine bir yurt aradıklarını ortaya koyuyorlar.+ 15 Zaten, bıraktıkları yeri+ akıllarından çıkarmasalardı oraya dönme fırsatı bulurlardı.+ 16 Oysa şimdi daha iyisine, göğe ait bir yere erişmek istiyorlar.+ Bu yüzden Tanrı onlardan, onların Tanrısı olarak adlandırılmaktan+ utanmıyor, çünkü onlara bir şehir+ hazırlamıştır.

17 İman sayesinde İbrahim, sınandığında+ İshak’ı sunma noktasına kadar geldi; vaatleri sevinerek kabul etmiş olan bu adam biricik oğlunu Tanrı’ya sunma girişiminde bulundu.+ 18 Oysa kendisine, “İshak’tan gelene ‘senin soyun’ denecek”,+ diye söylenmişti. 19 Fakat oğlu ölse bile Tanrı’nın onu diriltebileceğini+ düşündü ve başka bir olayın temsili olarak gerçekten oğlunu ölümden geri aldı.+

20 İman sayesinde İshak da, Yakup’a+ ve Esav’a+ ilerisi için hayırdua etti.

21 İman sayesinde Yakup, ölmek üzereyken+ Yusuf’un her iki oğluna da hayırdua etti+ ve değneğine yaslanarak Tanrı’nın huzurunda eğildi.+

22 İman sayesinde Yusuf, ölüm döşeğindeyken İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışından+ söz etti ve kendi kemiklerini de götürmeleri için talimat verdi.+

23 İman sayesinde, Musa doğduktan sonra ana babası tarafından üç ay gizlendi;+ çünkü onun güzel+ bir çocuk olduğunu gördüler ve kralın fermanından+ korkmadılar. 24 İman sayesinde Musa, büyüdüğünde,+ Firavunun kızının oğlu+ olarak tanınmayı reddetti. 25 Bir süre günahın sefasını sürmektense Tanrı’nın halkıyla birlikte kötü muamele görmeyi seçti. 26 Mesih sıfatıyla kınanmayı+ Mısır hazinelerinden daha büyük bir zenginlik saydı; çünkü verilecek ödülden gözünü ayırmıyordu.+ 27 İman sayesinde Mısır’dan ayrıldı;+ ancak kralın öfkesinden+ korkmuyordu, çünkü görünmeyen+ Kişiyi görüyormuş gibi kararlılığını korudu. 28 İman sayesinde Fıshı kutladı+ ve ilk doğan çocukları yok eden meleğin onlarınkine dokunmaması için+ kurban kanını serpti.+

29 İman sayesinde Kızıldeniz’den kuru topraktan geçer gibi geçtiler.+ Bunu yapmaya kalkışan Mısırlıları ise deniz yuttu.+

30 İman sayesinde, yedi gün çevresinde dolaştıkları Eriha surları yıkıldı.+ 31 İman sayesinde fahişe Rahab,+ itaatsizlik edenlerle birlikte yok olmadı, çünkü diyarı keşfe gelenleri dostça kabul etmişti.+

32 Daha ne diyeyim? Eğer Gideon,+ Barak,+ Şimşon,+ Yeftah,+ Davut,+ Samuel+ ve diğer peygamberlerden+ anlatmaya devam etsem zaman yetmeyecek. 33 İman sayesinde, savaşlarda kralları yendiler,+ doğruluğun gereğini yaptılar,+ vaatler aldılar,+ aslanların ağzını kapadılar,+ 34 ateşi etkisiz hale getirdiler,+ kılıcın ağzından kurtuldular,+ zayıfken güçlendiler,+ savaşta yiğitlikler yaptılar,+ yabancıların ordularını bozguna uğrattılar.+ 35 Kadınlar dirilme yoluyla ölülerine kavuştular,+ bazılarıysa daha iyi bir dirilmeye erişebilmek üzere, bir bedel karşılığı kurtulmayı kabul etmeyerek işkence gördüler. 36 Evet, bazıları da alaya alınarak, kırbaçlanarak, hatta zincirlenip+ hapsedilerek+ sınandılar. 37 Taşlandılar,+ denendiler,+ testereyle biçildiler, kılıçla katledildiler,+ yokluk+ ve sıkıntı içinde,+ kötü muamele görerek,+ koyun postlarıyla,+ keçi derileriyle dolaştılar. 38 Bu dünya onlara layık değildi. Yeryüzünün çöllerinde, dağlarında, mağaralarında+ ve inlerinde dolaşıp durdular.

39 Bu insanlar imanlarıyla Tanrı’nın onayının kanıtını gördülerse de, hiçbiri vaadin gerçekleşmesini göremedi.+ 40 Çünkü onlar+ biz olmadan+ kusursuzluğa erişmesinler+ diye, Tanrı bizim için+ daha iyi bir şey+ öngörmüştür.

12 Böyle büyük bir şahitler bulutu+ çevremizi kuşattığına göre, biz de her türlü ağırlığı ve bizi kolayca saran günahı+ üzerimizden atalım+ ve önümüze konulan koşuyu+ tahammülle+ koşalım.+ 2 İmanımızın öncüsü+ ve tamamlayıcısı+ İsa’dan gözümüzü hiç ayırmayalım. O, önüne konulan sevinç uğruna utancı hiçe sayarak işkence direğinde acılara dayandı+ ve Tanrı’nın tahtının sağına oturdu.+ 3 Evet siz de, kendi zararlarına konuşan günahkârların düşmanca sözlerine+ tahammül eden kişiyi dikkatle düşünün ki yorulup bezginliğe kapılmayasınız.+

4 Bu günaha karşı mücadelenizde henüz kanınız akana kadar direnmiş+ değilsiniz. 5 Ayrıca oğullar+ olarak size verilen şu tembihi de tamamen unuttunuz: “Oğlum, Yehova’nın terbiyesini hafife alma; O, yanlışını düzelttiğinde kendini bırakma;+ 6 çünkü Yehova sevdiğini terbiye eder ve aslında, oğlu olarak kabul ettiğini cezalandırır.”*+

7 Tahammülünüz size bu terbiyeyi sağlayacaktır.+ Tanrı size oğulları+ gibi davranıyor. Hangi oğul babası tarafından terbiye edilmez?+ 8 Eğer herkesin pay aldığı terbiyeden yoksun kalırsanız, oğullar değil, aslında gayri meşru çocuklar olursunuz.+ 9 Üstelik, bedeni hayatımızı borçlu olduğumuz babalarımız da bizi terbiye ederdi+ ve onlara saygı duyardık. O halde yaşamak için, ruhi hayatımızı borçlu olduğumuz Babamıza daha büyük istekle boyun eğmemiz gerekmez mi?+ 10 Babalarımız bizi kısa bir süre, kendi uygun gördükleri şekilde terbiye etti,+ O ise bunu bizim yararımız için, Kendisinin kutsallığından pay alabilelim+ diye yapıyor. 11 Gerçi, terbiye o anda insana sevindirici değil üzücü gelir;+ fakat daha sonra, bu yolla eğitilen kişiler için doğruluğu+ oluşturur ki, bu barış getiren bir meyvedir.+

12 Öyleyse, sarkık elleri+ ve dermansız dizleri doğrultun,+ 13 ayaklarınız için her zaman düz yollar seçin+ ki, aksayan ayaklar burkulmasın, tersine iyileşebilsin.+ 14 Herkesle barışık olmak+ ve kutsallığa erişmek+ için çaba harcayın, çünkü kimse kutsal olmadan Rabbi göremez.+ 15 Kimse Tanrı’nın lütfundan yoksun kalmasın+ diye dikkatli olun; içinizde zehirli bir kök+ filizlenip sıkıntı yaratmasın ve birçok kişi onun yüzünden kirlenmesin.+ 16 Aranızda cinsel ahlaksızlık yapan ya da kutsal şeylere karşı takdirsiz Esav+ gibi biri olmasın; o bir öğünlük yemeğe karşılık ilk oğul olma hakkından vazgeçmişti.+ 17 Bildiğiniz gibi, hayırduayı sonradan almak istediğinde+ reddedildi;+ babasının fikrini değiştirmek için gözyaşları dökerek uğraştıysa+ da, buna olanak bulamadı.+

18 Sizler, dokunulup hissedilebilen,+ alev alev yanan dağa,+ koyu buluta, zifiri karanlığa ve kasırgaya,+ 19 borazan sesine+ ve sözleri ileten sese+ yaklaşmadınız; halk o sesi işitince kendilerine bir söz daha söylenmesin diye yalvarmıştı.+ 20 Çünkü verilen emir onları yeterince korkutmuştu: “Dağa ayak basan, hayvan da olsa taşlanacak.”+ 21 Ayrıca, manzara o kadar korkunçtu ki, Musa, “Korku içindeyim, titriyorum”+ demişti. 22 Siz ise, bir Sion Dağına,+ yaşayan Tanrı’ya ait bir şehre,+ gökteki Yeruşalim’e,+ on binlerce meleğe,+ 23 onların genel toplantısına,+ göklerde kayıtlı+ ilk oğulların+ cemaatine, hepsinin hâkimi+ Tanrı’ya, kusursuzluğa eriştirilmiş+ olan doğru kişilerin ruhi hayatlarına,+ 24 yeni bir ahdin+ aracısı+ İsa’ya, Habil’inkinden+ daha iyi konuşan serpmelik kana+ yaklaştınız.

25 Sizinle konuşanı sakın dinlemezlik etmeyin.+ Çünkü yeryüzünde Tanrı’nın uyarılarını aktaran kişiyi+ dinlemeyenler cezadan kurtulamadıysa, biz göklerden konuşandan+ yüz çevirirsek ne durumda oluruz? 26 O zaman sesiyle yeryüzünü sarsmıştı,+ şimdiyse şöyle vaat ediyor: “Bir kez daha, bu sefer yalnız yeryüzünü değil, gökleri de yerinden oynatacağım.”+ 27 “Bir kez daha” ifadesi, Tanrı yapısı olmayan şeylerin sarsılıp ortadan kaldırılışına değinir;+ öyleyse, sarsılmayan şeyler kalacaktır.+ 28 Sarsılmaz bir krallığa+ erişeceğimize göre, Tanrı’nın lütfu bizimle olmaya devam etsin; bu sayede Tanrı’ya korku ve derin saygıyla, kabul edeceği bir kutsal hizmet sunabiliriz.+ 29 Çünkü Tanrımız aynı zamanda yiyip bitiren bir ateştir.+

13 Kardeş sevginiz hep sürsün.+ 2 Konukseverliği+ unutmayın, çünkü bazıları bu sayede bilmeden melekler ağırladılar.+ 3 Hapiste olanları,+ onlarla birlikte zincirlenmiş gibi+ hatırlayın; kötü muamele görenleri+ unutmayın, çünkü siz de henüz yeryüzünde yaşıyorsunuz. 4 Evlilik herkesin gözünde saygın olsun, evlilik ilişkinizi lekelemeyin,+ çünkü cinsel ahlaksızlık ve zina yapanları Tanrı yargılayacak.+ 5 Elinizdekilerle yetinerek+ para sevgisinden+ uzak bir yaşam sürün. Çünkü Tanrı şöyle diyor: “Seni asla yüzüstü bırakmam, seni asla terk etmem.”+ 6 Böylece biz de tam bir cesaretle+ şöyle diyebiliyoruz: “Bana yardım eden Yehova’dır, ben korkmam. İnsan bana ne yapabilir?”+

7 Size önderlik edenleri unutmayın,+ Tanrı’nın Sözünü size söyleyenler onlardır, izledikleri yolun sonuçlarına bakarak imanlarını+ örnek alın.+

8 İsa Mesih, dün, bugün ve sonsuza dek hep aynıdır.+

9 Yabancı ve değişik öğretilerin peşinden sürüklenmeyin.+ Çünkü yüreğin Tanrı’nın lütfuyla+ güçlenmesi iyidir, yiyeceklerle değil.+ Yiyecekler, onlarla meşgul olanlara bir yarar sağlamamıştır.

10 Bizim öyle bir sunağımız var ki, çadırda kutsal hizmette bulunanların bu sunaktan bir şey yeme yetkisi+ yoktur. 11 Çünkü başkâhin tarafından kanları günahlar için kutsal yere götürülen hayvanların bedenleri, konaklama yerinin dışında yakılır.+ 12 Bu yüzden, İsa da halkı kendi kanıyla+ kutsal duruma getirebilmek+ için şehir kapısının dışında+ acı çekti. 13 Öyleyse, biz de onun katlandığı aşağılanmaya katlanarak,+ konaklama yerinin dışına çıkıp ona gidelim. 14 Çünkü bizim burada kalıcı bir şehrimiz yoktur;+ büyük bir özlemle, gelecek olanı bekliyoruz.+ 15 O halde, İsa aracılığıyla Tanrı’ya her zaman şükran kurbanı,+ yani O’nun ismini açıkça bildiren+ dudakların meyvesini+ sunalım. 16 Ayrıca, iyilik yapmayı+ ve elinizdekileri paylaşmayı da unutmayın, çünkü böyle kurbanlar Tanrı’yı hoşnut eder.+

17 Size önderlik edenlere+ itaat edin ve boyun eğin;+ çünkü onlar hesap verecek kişiler olarak canınızı gözetiyorlar;+ böyle davranın ki, görevlerini iç çekerek değil sevinçle yapsınlar; yoksa bundan siz zarar görürsünüz.+

18 Bizim için dua etmeyi sürdürün.+ Her konuda dürüst davranmak istediğimiz için, rahat* bir vicdanımızın olduğuna inanıyoruz.+ 19 Size daha çabuk kavuşabilmek+ için bunu sizden özellikle rica ediyorum.

20 Şimdi, koyunların+ büyük çobanı+ olan Efendimiz İsa’yı ebedi ahdin kanıyla+ ölümden geri getiren+ barış Tanrısı,+ 21 Kendi isteğini yapmanız için sizi her iyi şeyle donatsın, Kendi gözünde iyi olanı İsa Mesih aracılığıyla bizde gerçekleştirsin;+ yücelik sonsuza dek O’nun olsun.+ Amin.

22 Kardeşler, bu mektupla size kısaca bir şeyler yazdım.+ Şimdi sizden bu teşvik sözlerimi sabırla karşılamanızı rica ediyorum. 23 Kardeşimiz Timoteos’un+ serbest bırakıldığını bilin; yakında gelirse, onunla birlikte sizi görmeye geleceğim.

24 Size önderlik edenlere+ ve tüm diğer kutsal kişilere selamlarımı söyleyin. İtalya’dakiler+ size selam gönderiyor.

25 Tanrı’nın lütfu+ sizlerle olsun.

[Dipnotlar]

İb 1:2 Ya da “evrendeki şeyleri”

İb 1:7 Ya da “ruhlar”

İb 1:7 Ya da “Başkalarına hizmetle görevlendirdiklerini”

İb 1:9 Davut soyundan diğer krallar.

İb 2:10 Sözcük anlamıyla, “kusursuzluğa eriştirmek”

İb 2:13 Ek 1’e bakın.

İb 5:9 2:10’daki dipnota bakın.

İb 6:2 1. Timoteos 5:22’deki dipnota bakın.

İb 6:6 Ek 17’ye bakın.

İb 7:28 2:10’daki dipnota bakın.

İb 9:5 “Kefaret kapağı”, Tanrı’nın lütfunu kazanma ya da O’nunla barışma düşüncesi içerir.

İb 9:9 “Kutsal hizmet sunanı”, Yunanca latreuonta.

İb 9:13 Doğurmamış genç inek.

İb 9:16 Yunanca diatheke; “vasiyet” anlamına da gelen bu sözcük, İbranice “ahit” anlamındaki berit sözcüğünün karşılığı olarak kullanılmıştır.

İb 9:16 Ahdin yürürlüğe girmesini sağlayan “aracı”

İb 10:1 9:9’daki dipnota bakın.

İb 10:22 Sözcük anlamıyla, “[İsa’nın kanı] serpilmiş”

İb 11:3 1:2’deki dipnota bakın.

İb 12:6 Ya da “döver”

İb 13:18 Ya da “dürüst”

    Türk İşaret Dili Yayınları (2007-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türk İşaret Dili
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş