Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türk İşaret Dili
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt Vahiy 1:1-22:21
  • Vahiy

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Vahiy
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi
Vahiy

Yuhanna’ya Vahiy

1 İsa Mesih’ten gelen vahiy.+ Tanrı bu vahyi ona,+ yakında gerçekleşmesi kesin olan şeyleri kullarına+ göstersin diye verdi.+ O da meleğini+ göndererek, hizmetkârı Yuhanna’ya+ bunu simgelerle+ iletti. 2 Yuhanna da, Tanrı’dan gelen+ ve İsa Mesih’in aktardığı söze,+ gördüğü her şeye tanıklık etti. 3 Bu peygamberlik sözlerini sesli olarak okuyana,+ dinleyene+ ve orada yazılı olan şeyleri uygulayana+ ne mutlu!+ Çünkü belirlenmiş zaman yakındır.+

4 Yuhanna’dan Asya eyaletindeki yedi cemaate,+

“Şimdi, geçmişte ve gelecekte, hep var olanın”;+ O’nun tahtı önündeki yedi ruhun;+ 5 “ölümden ilk diriltilen”+ ve “yeryüzündeki kralların Hükümdarı”+ olan “Sadık Şahit”+ İsa Mesih’in lütfu ve barışı sizinle olsun.

Bizi sevenin+ ve kendi kanıyla günahlarımızdan kurtaranın+ 6 (o ki, Tanrısı ve Babası için bizden bir krallık+ oluşturmuş ve bizi kâhinler+ yapmıştır), evet, ihtişam ve kudret sonsuza kadar onun olsun.+ Amin.

7 İşte! Bulutlarla geliyor.+ Her göz onu görecek,+ bedenini delenler de görecek.+ Yeryüzünün bütün kabileleri ondan ötürü dövünecekler.+ Evet, Amin.

8 Yehova* Tanrı şöyle diyor: “Şimdi, geçmişte ve gelecekte, hep var olan,+ Mutlak Güce Sahip olan,+ Alfa ve Omega*+ Benim.”

9 İsa’nın yolunda sizinle birlikte sıkıntıya,+ krallığa+ ve tahammüle+ ortak olan ben,+ kardeşiniz Yuhanna, insanlara Tanrı’yı anlattığımdan ve İsa’ya şahitlik ettiğimden dolayı+ Patmos denilen adadaydım. 10 Ruhun etkisiyle+ Efendimizin gününde+ bulunuyordum+ ve arkamda borazan sesine benzer güçlü bir ses+ duydum. 11 Şöyle diyordu: “Gördüklerini bir tomara yaz+ ve Efesos,+ İzmir,+ Bergama,+ Tiyatira,+ Sardes,+ Filadelfya+ ve Laodikya’daki+ yedi cemaate+ gönder.”

12 Bana seslenenin kim olduğunu görmek için dönüp baktığımda yedi altın şamdan gördüm.+ 13 Şamdanların ortasında insanoğluna benzer biri vardı;+ ayaklarına kadar inen bir giysisi ve göğsünde altın kuşağı vardı. 14 Başı ve saçları ise ak yapağı gibi, kar gibi bembeyazdı.+ Gözleri alev alev yanan bir ateşti.+ 15 Ayakları ocakta kor gibi parlayan saf bakıra+ benziyordu ve sesi+ coşkun suların sesi gibiydi. 16 Sağ elinde yedi yıldız vardı,+ ağzından iki tarafı keskin uzun bir kılıç çıkıyordu+ ve yüzü ışıl ışıl parlayan güneş gibiydi.+ 17 Onu görünce, ayaklarının önüne ölü gibi yığıldım.

Sağ elini üzerime koyarak şöyle dedi: “Korkma.+ Birinci+ ve Sonuncu+ benim. 18 Diri olan benim.+ Ölmüştüm+ ama işte, sonsuza kadar diriyim.+ Ölümün+ ve ölüler diyarının*+ anahtarları bendedir. 19 Sen gördüklerini, şimdi olanları ve bundan sonra olacakları yaz.+ 20 Sağ elimde gördüğün yedi yıldızın+ ve yedi altın şamdanın+ kutsal sırrına gelince; yedi yıldız, yedi cemaatin melekleridir ve yedi şamdan yedi cemaattir.”+

2 “Efesos’taki+ cemaatin meleğine yaz.+ Sağ elinde yedi yıldızı+ tutan ve yedi altın şamdanın+ ortasında yürüyen şunları söylüyor: 2 ‘Senin işlerini,+ emeğini, tahammülünü, kötü adamlara dayanamadığını ve elçi+ olmadıkları halde elçiyim diyenleri sınayıp+ onların yalancılığını ortaya çıkardığını biliyorum. 3 Tahammül+ de ediyorsun; benim ismim uğrunda+ sıkıntılara dayandın ve yılmadın.+ 4 Fakat seninle ilgili bir şikâyetim var: İlk baştaki sevgini bıraktın.+

5 O halde, bu duruma düşmeden önceki halini hatırlayıp tövbe et+ ve önceki işlerini yap. Yoksa, yanına gelirim+ ve tövbe etmezsen şamdanını+ yerinden kaldırırım. 6 Yine de seninle ilgili olumlu bir şey var; Nikolaosçular+ tarikatının yaptıklarından sen de benim gibi nefret ediyorsun.+ 7 Ruhun cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin:+ Galip gelene,+ Tanrı’nın cennetindeki hayat ağacından+ yeme ayrıcalığını bağışlayacağım.’

8 İzmir’deki cemaatin meleğine+ yaz. İlk ve Son,+ ölmüş ve yeniden hayata dönmüş olan+ şunları söylüyor: 9 ‘Çektiğin sıkıntıyı ve yoksulluğu biliyorum, aslında zenginsin.+ Yahudi olduklarını söyleyen, fakat Şeytan’ın havrası olanlardan+ işittiğin hakaretleri+ de biliyorum. 10 Yakında başına gelecek olan sıkıntılardan korkma.+ Tam olarak sınanabilmeniz+ ve on gün sıkıntı çekmeniz+ için İblis+ sizden bazılarını hapse atacak. Sonunda ölüm bile olsa sadık kal,+ ben de sana hayat tacını vereceğim.+ 11 Ruhun+ cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin:+ Galip gelen,+ ikinci ölümden+ hiçbir zarar görmeyecek.’

12 Bergama’daki cemaatin meleğine yaz. İki ağzı keskin kılıcı olan+ şunları söylüyor: 13 ‘Senin nerede oturduğunu biliyorum; Şeytan’ın tahtının bulunduğu yerde. Yine de ismime bağlı kalıyorsun.+ Şeytan’ın oturduğu yerde, yanı başınızda öldürülen+ sadık şahidim+ Antipas’ın zamanında bile bana olan imanını inkâr etmedin.+

14 Fakat seninle ilgili bazı şikâyetlerim var. Aranızda Balam’ın öğretisine+ bağlı olanlar var. O Balak’a+ gitmiş, İsrailoğullarını putlara kurban edilen şeylerden yemeye ve cinsel ahlaksızlığa*+ yönelterek günaha nasıl düşürebileceğini ona öğretmişti. 15 Aynı şekilde, aranızda Nikolaosçular+ tarikatının öğretisine bağlı olanlar da var. 16 Bu yüzden tövbe et.+ Yoksa hemen yanına gelirim ve ağzımdan çıkan kılıçla+ onlarla savaşırım.+

17 Ruhun cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin:+ Galip gelene+ saklı mandan vereceğim,+ ona beyaz çakıl taşı vereceğim. Bu çakıl taşının üzerinde, onu alandan başka kimsenin bilmediği+ yeni bir isim+ yazılıdır.’

18 Tiyatira’daki+ cemaatin meleğine yaz. Gözleri alev alev yanan+ ve ayakları saf bakır gibi olan,+ Tanrı’nın Oğlu+ şunları söylüyor: 19 ‘Senin işlerini, sevgini,+ imanını, hizmetini, tahammülünü ve son işlerinin+ öncekilerden kat kat fazla olduğunu+ biliyorum.

20 Yine de, seninle ilgili bir şikâyetim var: Peygamber olduğunu söyleyen o İzebel+ adlı kadına göz yumuyorsun, o da hizmetkârlarıma+ cinsel ahlaksızlık yapmayı+ ve putlara kurban edilen şeyler yemeyi+ öğretip+ onları saptırıyor. 21 Tövbe etmesi için kendisine zaman tanıdım,+ fakat tövbe edip ahlaksızlığını bırakmaya istekli değil.+ 22 Yakında o kadını yatağa düşüreceğim; onun gibi davranmayı bırakıp tövbe etmezlerse, onunla zina yapanları da büyük sıkıntıya düşüreceğim. 23 Onun çocuklarını kırgınla öldüreceğim ve böylece tüm cemaatler bilecek ki, insanın gönlünü* ve yüreğini araştıran benim. Her birinize kendi işlerine göre karşılık vereceğim.+

24 Fakat Tiyatira’da bu öğretiyi benimsememiş olan diğerlerinize, “Şeytan’ın derin şeyleri”+ denilenleri öğrenmemiş olan kişilere diyorum ki: Sizin üzerinize başka yük koymuyorum.+ 25 Yeter ki, ben gelinceye kadar elinizde olanı sıkı tutun.+ 26 Galip gelene ve benim söylediklerimi sona kadar yapana,+ milletler üzerinde yetki vereceğim,+ 27 insanları demir değnekle güdecek+ ve onlar çömlek gibi paramparça olacak;+ ben de bu yetkiyi Babamdan aldım. 28 Ayrıca, ona sabah yıldızını+ vereceğim. 29 Ruhun+ cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin.’”+

3 “Sardes’teki cemaatin meleğine yaz.+ Tanrı’nın yedi ruhuna+ ve yedi yıldıza+ sahip olan şunları söylüyor: ‘Senin işlerini, yaşıyor diye adın olduğunu biliyorum; fakat aslında ölüsün.+ 2 Uyanık ol,+ geride kalanları güçlendir,+ onlar da ölmek üzereler. Görüyorum ki, Tanrımın önünde işlerini tam olarak yerine getirmemişsin.+ 3 Bu nedenle, aldığın+ ve duyduğun şeyleri unutma. Onlara sıkıca yapış+ ve tövbe et.+ Hırsız gibi geleceğim+ ve uyanmazsan+ sana hangi saatte geleceğimi hiç bilemeyeceksin.+

4 Bununla birlikte, Sardes’te giysilerini kirletmemiş+ olan birkaç kişi+ var. Onlar beyaz giysiler içinde+ benimle birlikte yürüyecekler, çünkü buna layıklar.+ 5 Evet, galip gelene+ beyaz giysiler giydirilecek.+ Onun adını hayat kitabından hiç silmeyeceğim,+ tersine Babamın+ ve meleklerinin önünde anacağım.+ 6 Ruhun+ cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin.’

7 Filadelfya’daki cemaatin meleğine yaz.+ Kutsal olan,+ gerçek olan,+ Davut’un anahtarını+ elinde tutan, açtığı kapatılamayan ve kapadığı açılamayan, şunları söylüyor: 8 ‘Senin işlerini biliyorum+ (işte, senin önünde kimsenin kapatamayacağı bir kapı açıyorum),+ az da olsa gücün var, benim sözümü tuttun ve adımı inkâr etmedin.+ 9 Şeytan’ın havrasından olanları, Yahudi olmadıkları halde Yahudiyiz deyip+ yalan söyleyenleri+ o hale getireceğim ki, gelip ayaklarına kapanacaklar+ ve seni sevdiğimi anlayacaklar. 10 Tahammülümü+ anlatan sözlere dikkat ettiğin için, yeryüzünde oturanları sınamak üzere+ bütün yeryüzünün yaşayacağı sınav vaktinde ben de seni esirgeyeceğim.+ 11 Çabuk geleceğim.+ Sende olanı sıkı tut+ ki, tacını kimse elinden almasın.+

12 Galip geleni Tanrımın+ mabedinde+ bir sütun+ yapacağım. Artık oradan dışarı çıkmayacak. Onun üzerine, Tanrımın adını, Tanrımın şehrinin, gökten Tanrımdan gelen yeni Yeruşalim’in+ adını ve benim yeni adımı+ yazacağım. 13 Ruhun+ cemaatlere ne dediğini, kulağı olan dinlesin.’

14 Laodikya’daki+ cemaatin meleğine yaz. Sadık+ ve gerçek+ şahit,+ Tanrı’nın yarattıklarının ilki+ olan ‘Amin’+ şunları söylüyor: 15 ‘Senin işlerini bilirim, ne soğuksun ne de sıcak. Keşke soğuk ya da sıcak olsaydın. 16 Fakat soğuk+ ya da sıcak+ değil, ılık olduğun için seni tükürüp atacağım. 17 “Zenginim,+ servet topladım ve hiçbir şeye ihtiyacım yok” diyorsun; fakat aslında zavallı, acınacak durumda, yoksul, kör+ ve çıplak olduğunu fark etmiyorsun. 18 Bu yüzden sana şunu tavsiye ediyorum: Benden ateşle arıtılmış altın+ satın al da zengin ol, giymek için beyaz giysiler satın al da utanç verici çıplaklığın görünmesin,+ gözüne sürmek için göz merhemi+ satın al da gözlerin görsün.

19 Ben tüm sevdiklerimi, yanlışlarını gösterip terbiye ederim.+ Bu yüzden gayretli ol ve tövbe et.+ 20 İşte, eşikte durmuş kapıyı+ çalıyorum. Biri sesimi duyup kapıyı açarsa,+ evine gireceğim, karşılıklı oturup akşam yemeği yiyeceğiz. 21 Galip gelene+ tahtımda benimle birlikte oturma onuru bağışlayacağım;+ çünkü ben de galip geldim ve Babamla birlikte O’nun tahtında+ oturdum.+ 22 Ruhun cemaatlere+ ne dediğini, kulağı olan dinlesin.’”+

4 Bundan sonra baktım; o anda, gökte açık bir kapı gördüm. Daha önce duyduğum, borazan sesine benzeyen o ilk ses,+ benimle konuşuyor ve şöyle diyordu: “Buraya çık,+ ileride olması gerekenleri sana göstereceğim.”+ 2 Hemen sonra, ruhun etkisine girdim ve gökte+ duran bir taht+ ve bu tahtta oturan birini gördüm.+ 3 Oturanın görünüşü+ jasp* taşı gibi+ ve değerli bir kırmızı taş gibiydi. Tahtın etrafında zümrüt+ görünümünde bir gökkuşağı+ vardı.

4 Tahtın etrafında yirmi dört taht vardı ve bu tahtlar+ üzerinde oturan, beyaz giysiler giymiş+ yirmi dört+ ihtiyar+ gördüm; başlarında altın taçlar+ bulunuyordu. 5 Tahttan şimşekler,+ sesler ve gök gürültüleri+ çıkıyordu. Tahtın önünde alev alev yanan yedi meşale+ vardı. Bunlar Tanrı’nın yedi ruhudur.+ 6 Tahtın önünde billur gibi, sanki camdan bir deniz+ gördüm.

Ortada, tahtın çevresinde, önleri ve arkaları gözlerle kaplı dört canlı+ vardı. 7 Birinci canlı aslana,+ ikinci canlı genç bir boğaya benziyordu;+ üçüncü canlının+ insana benzeyen bir yüzü vardı ve dördüncü canlı+ uçan bir kartala+ benziyordu. 8 Bu dört canlıdan+ her birinin altı kanadı vardı,+ kanatlarının içi ve dışı gözlerle kaplıydı.+ Gece gündüz, durup dinlenmeden şöyle diyorlardı: “Geçmişte, şimdi ve gelecekte, hep var olan,+ Mutlak Güce Sahip+ Tanrı Yehova, kutsaldır, kutsaldır, kutsaldır.”+

9 Bu canlıların, tahtta oturan+ ve sonsuza dek var olanı+ yücelttiği, O’na hürmet ve şükran+ sunduğu her seferinde, 10 yirmi dört ihtiyar+ tahtta oturanın önünde yere kapanıp, sonsuza dek var olana tapınıyor+ ve taçlarını tahtın önüne atıp şöyle diyorlardı: 11 “Yehova Tanrımız, ihtişam,+ yücelik+ ve güç+ Sana yaraşır; çünkü her şeyi Sen yarattın,+ her şey Senin isteğinle+ var oldu ve yaratıldı.”+

5 Tahtta+ oturanın sağ elinde, önü ve arkası yazılı,+ yedi mühürle sıkıca mühürlenmiş+ bir tomar gördüm. 2 Ayrıca güçlü bir melek gördüm; yüksek sesle, “Tomarı açmaya ve mühürlerini çözmeye layık kim var?” diyordu. 3 Fakat gökte, yeryüzünde ya da yerin altında, tomarı açabilecek ya da içine bakabilecek bir tek kişi bile çıkmadı. 4 Çok ağladım; çünkü tomarı açmaya ya da içine bakmaya layık kimse bulunamamıştı.+ 5 Fakat ihtiyarlardan biri bana “Artık ağlama” dedi. “İşte, Yahuda+ kabilesinden olan Aslan, Davut’un+ kökü+ galip geldi.+ Tomarı ve yedi mührünü o açacak.”

6 Tahtın yanı başında,+ dört canlının ve ihtiyarların ortasında,+ boğazlanmış+ gibi duran bir kuzu+ gördüm. Yedi boynuzu ve yedi gözü vardı. Bu gözler Tanrı’nın yedi ruhudur+ ve bütün yeryüzüne gönderilmişlerdir. 7 Kuzu hemen gidip tahtta oturanın+ sağ elinden tomarı aldı. 8 Tomarı aldığında, dört canlı ve yirmi dört ihtiyar,+ Kuzunun önünde yere kapandı. Her birinin elinde bir lir+ ve buhurla dolu altın tas vardı. Bu buhur+ kutsal kişilerin dualarıdır.+ 9 Yeni bir ilahi+ söylüyorlardı: “Tomarı almaya ve mühürlerini açmaya sen layıksın, çünkü boğazlandın ve her kabileden, dilden, halktan ve milletten insanı, kendi kanınla+ Tanrı için+ satın aldın.+ 10 Onlardan Tanrımız için+ bir krallık+ oluşturdun ve onları kâhinler+ yaptın; yeryüzü üzerinde krallar olarak hüküm sürecekler.”+

11 Sonra, tahtın, canlıların ve ihtiyarların etrafındaki birçok meleğin sesini duydum. Sayıları binlerce binler,+ on binlerce on binlerdi.+ 12 Yüksek sesle şöyle diyorlardı: “Boğazlanmış+ olan Kuzu! Kudret, servet, hikmet, kuvvet, yücelik, ihtişam ve övgü sana yaraşır.”+

13 Gökte, yerde, yerin altında+ ve denizlerde bulunan her canlının ve her varlığın şöyle dediğini duydum: “Övgü, yücelik,+ ihtişam+ ve kudret, sonsuza dek tahtta oturan+ Tanrı’nın ve Kuzunun+ olsun.” 14 Dört canlı “Amin!” dediler ve ihtiyarlar+ yere kapanıp Tanrı’ya tapındılar.+

6 Sonra baktım, Kuzu+ yedi mühürden+ birini açtığında dört canlıdan+ birinin gök gürültüsü gibi bir sesle “Gel!”+ dediğini duydum. 2 Baktım ki, beyaz bir at+ ve binicisinin+ elinde bir yay.+ Ona bir taç verildi+ ve zaferden zafere koşarak,+ son zaferine doğru ilerledi.+

3 Kuzu ikinci mührü açtığında, ikinci canlının+ “Gel!” dediğini duydum. 4 Derken, bir diğeri, bir kızıl at çıktı. Binicisine, yeryüzündekiler birbirini boğazlasın diye dünyadan barışı kaldırma yetkisi ve büyük bir kılıç verildi.+

5 Kuzu+ üçüncü mührü açtığında, üçüncü canlının+ “Gel!” dediğini duydum. Baktım ki, bir siyah at ve binicisinin elinde bir terazi.+ 6 O anda sanki dört canlının+ arasından+ gelen bir ses duydum; şöyle diyordu: “Bir ölçek* buğday bir dinara*+ ve üç ölçek arpa bir dinara. Zeytinyağı ve şarabı ziyan etmeyin.”+

7 Kuzu dördüncü mührü açtığında, dördüncü canlının sesini+ duydum. “Gel!” diyordu. 8 Baktım, soluk renkli bir at, binicisinin adı da Ölüm. Hemen arkasından ölüler diyarı+ geliyordu. Kılıçla,+ kıtlıkla,+ kırgınla ve yerin vahşi hayvanlarıyla+ öldürmeleri için onlara dünyanın dörtte biri üzerinde yetki verildi.

9 Kuzu beşinci mührü açtığında, sunağın dibinde+ Tanrı’nın sözünden ötürü ve yaptıkları şahitlik+ işinden ötürü boğazlanmış+ olanların kanlarını*+ gördüm. 10 Feryat ederek şöyle diyorlardı: “Kutsal ve gerçek+ olan Ulu+ Rabbimiz, yeryüzünde oturanları yargılayıp+ kanımızın öcünü+ almadan daha ne kadar bekleyeceksin?” 11 Onların her birine beyaz+ kaftan verildi ve kendileri gibi öldürülecek+ olan hizmetkâr arkadaşlarının, kardeşlerinin sayısı tamamlanana kadar, bir süre daha beklemeleri söylendi.

12 Kuzu altıncı mührü açtığında baktım, büyük bir deprem oldu. Güneş, siyah keçi kılından bir çul+ gibi karardı ve ay sanki kana bulandı.+ 13 Şiddetli rüzgârla sallanan incir ağacından dökülen ham incirler gibi, gökteki yıldızlar yeryüzüne düştü. 14 Gök, dürülen bir tomar gibi çekilip gitti;+ bütün dağlar ve adalar yerlerinden kaldırıldı.+ 15 Dünyanın kralları, yüksek mevkide olanlar, komutanlar, zenginler, güçlüler, bütün köleler ve özgürler, mağaralara ve dağlardaki kayalıklara+ gizlendi. 16 Dağlara ve kayalıklara şöyle diyorlardı: “Üzerimize düşün+ de bizi tahtta oturanın+ gözlerinden ve Kuzunun gazabından gizleyin.+ 17 Onların büyük gazap+ günü+ geldi. Buna kim dayanabilir?”+

7 Bundan sonra, dünyanın dört bir köşesinde duran dört melek+ gördüm; yer üzerine, deniz üzerine ve hiçbir ağaç+ üzerine rüzgâr esmesin diye, yerin dört rüzgârını+ sıkıca tutuyorlardı. 2 Güneşin doğduğu+ yerden yükselen başka bir melek gördüm; yaşayan Tanrı’nın mührünü taşıyordu.+ Bu melek yere ve denize zarar verme yetkisini alan dört meleğe yüksek sesle bağırıyordu: 3 “Biz Tanrımızın kullarını alınlarından+ mühürlemeyi bitirene+ kadar, yere, denize ve ağaçlara zarar vermeyin.”

4 İsrailoğullarının+ her kabilesinden+ mühürlenmiş olanların sayısını duydum, yüz kırk dört bindi.+

5 Yahuda+ kabilesinden on iki bin kişi mühürlenmişti;

Ruben+ kabilesinden on iki bin;

Gad+ kabilesinden on iki bin;

6 Aşer+ kabilesinden on iki bin;

Naftali+ kabilesinden on iki bin;

Manasse+ kabilesinden on iki bin;

7 Şimeon+ kabilesinden on iki bin;

Levi+ kabilesinden on iki bin;

İssakar+ kabilesinden on iki bin;

8 Zebulun+ kabilesinden on iki bin;

Yusuf+ kabilesinden on iki bin;

Benyamin+ kabilesinden on iki bin kişi mühürlenmişti.+

9 Bundan sonra baktım, her milletten,+ her kabileden, her halktan+ ve her dilden,+ kimsenin sayamayacağı bir büyük kalabalık.+ Ellerinde hurma dallarıyla,+ beyaz kaftanlar+ içinde, tahtın+ ve Kuzunun önünde duruyorlardı. 10 Şöyle haykırıyorlardı: “Kurtuluşu tahtta oturan+ Tanrımıza+ ve Kuzuya+ borçluyuz.”

11 Bütün melekler+ tahtın, ihtiyarların+ ve dört canlının+ etrafında duruyordu. Tahtın önünde yüzüstü kapanıp Tanrı’ya tapınıyorlardı.+ 12 “Amin! Övgü, ihtişam, hikmet, şükran, yücelik, kudret ve kuvvet+ sonsuza dek Tanrımızın olsun. Amin”+ diyorlardı.

13 Bunun üzerine, ihtiyarlardan+ biri bana şöyle dedi: “Beyaz kaftanlar+ giymiş olan bu kişiler kim ve nereden geldiler?” 14 Hemen, “Efendim, bunu sen bilirsin” diye karşılık verdim. Bana şöyle dedi: “Bu kişiler büyük sıkıntıdan+ çıkıp gelenlerdir. Kaftanlarını Kuzunun kanında+ yıkayarak ağarttılar.+ 15 Bu nedenle Tanrı’nın tahtının önündeler+ ve mabedinde O’na gece gündüz kutsal hizmet+ sunuyorlar. Tahtta oturan,+ çadırını+ onların üzerine gerecek. 16 Artık acıkmayacaklar ve susamayacaklar, güneş ya da kavurucu sıcak onları yakmayacak.+ 17 Çünkü tahtın yanı başında olan Kuzu+ onları güdecek+ ve hayat suyunun+ pınarlarına götürecek. Ve Tanrı gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek.”+

8 Kuzu+ yedinci mührü+ açtığında, gökte yarım saat kadar sessizlik oldu. 2 Tanrı’nın önünde duran yedi meleği+ gördüm, onlara yedi borazan verildi.

3 Elinde altın buhurdan olan başka bir melek gelip sunağın+ yanında durdu. Ona bol bol buhur verildi;+ kutsal kişilerin dualarına eşlik etmesi için buhuru tahtın önündeki altın sunak üzerinde sunacaktı. 4 Meleğin elindeki buhurun dumanı, kutsal kişilerin dualarıyla+ birlikte Tanrı’nın huzuruna yükseldi. 5 Fakat melek hemen sonra buhurdanı aldı, sunaktan aldığı bir parça ateşle+ doldurdu ve yeryüzüne savurdu.+ Gök gürültüsü+ ve sesler duyuldu, şimşekler+ çaktı, deprem+ oldu. 6 Ellerinde yedi+ borazan olan yedi melek, borazanları+ çalmaya hazırlandı.

7 Birincisi borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş+ oluştu, yeryüzüne savruldu. Yeryüzünün üçte biri yandı,+ ağaçların üçte biri yandı ve bütün yeşil bitkiler+ yandı.

8 İkinci melek borazanını çaldı. Sanki, alev alev yanan büyük bir dağ+ denize atıldı.+ Denizin üçte biri kan oldu.+ 9 Denizde yaşayan canlıların üçte biri öldü+ ve gemilerin üçte biri parçalandı.

10 Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız düştü.+ Irmakların üçte birinin ve su pınarlarının üzerine düştü.+ 11 Bu yıldızın adı Pelin’dir. Suların üçte biri pelinotuna döndü ve birçok insan sulardan öldü, çünkü sular acılaşmıştı.+

12 Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri ve yıldızların üçte biri vuruldu ki, onların üçte biri kararsın,+ günün de gecenin de üçte biri+ aydınlanmasın.

13 Sonra baktım, göğün ortasında+ uçan bir kartalın+ yüksek sesle şunları söylediğini duydum: “Diğer üç meleğin çalacağı borazanların+ seslerinden ötürü, vay haline yeryüzünde yaşayanların; vay haline onların, vay haline!”+

9 Beşinci melek borazanını çaldı.+ Gökten yeryüzüne düşmüş bir yıldız+ gördüm; dipsiz derinliklere açılan kuyunun+ anahtarı+ o yıldıza verilmişti. 2 Kuyuyu açtı ve oradan sanki büyük bir fırının+ dumanı+ yükseldi. Çıkan dumanla güneş de hava da karardı.+ 3 Dumandan çıkan çekirgeler+ yeryüzüne dağıldı. Yeryüzündeki akreplerin+ sahip olduğu yetki onlara da verildi. 4 Çekirgelere yeryüzündeki hiçbir bitkiye, yeşilliğe ya da ağaca zarar vermemeleri, sadece alınlarında Tanrı’nın mührü bulunmayan kişilere zarar vermeleri söylendi.+

5 Çekirgelere, öldürmek için değil, o kişilere beş ay eziyet etmek+ için yetki verilmişti. Bu, insanın akrep+ sokunca duyduğu acıya benzer bir eziyetti. 6 Dolayısıyla, o günlerde insanlar ölümü arayacak,+ fakat asla bulamayacaklar. Ölmek isteyecekler, fakat ölüm onlardan hep kaçacak.

7 Bu çekirgelerin görünüşü, savaşa hazırlanmış atlara+ benziyordu. Başları üzerinde sanki altın taçlar vardı ve yüzleri insan yüzü gibiydi.+ 8 Saçları kadın saçı,+ dişleri aslan dişi gibiydi.+ 9 Demir zırhlar gibi göğüs zırhları+ vardı. Kanatlarının sesi savaşa giden+ atlı arabaların+ çıkardığı sese benziyordu. 10 Onların da akrepler gibi kuyrukları ve iğneleri vardı.+ Kuyruklarında insanlara beş ay acı verme yetkisi vardı. 11 Başlarındaki kral, dipsiz derinliklerin+ meleğiydi. Onun adı İbranice Abaddon,* Yunanca Apolyon’dur.*+

12 Bir “vay” geçti. İşte, bu şeylerden sonra iki “vay”+ daha geliyor.

13 Altıncı melek+ borazanını çaldı.+ Tanrı’nın huzurundaki altın sunağın+ boynuzlarından gelen bir ses+ duydum. 14 Elinde borazan olan altıncı meleğe şöyle diyordu: “Büyük Fırat+ Irmağında bağlı+ olan dört meleği+ çöz.” 15 O yıl, o ay, o gün ve o saat için hazırlanmış olan dört melek insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü.

16 Atlı orduların sayısını duydum, yirmi bin kere on bindi. 17 Bu görüntüde, atları ve binicilerini şöyle gördüm: Ateş kırmızısı, koyu mavi ve kükürt sarısı göğüs zırhları vardı; atların başı aslan başı+ gibiydi; ağızlarından ateş, duman ve kükürt+ çıkıyordu. 18 Onların ağzından çıkan ateş, duman ve kükürtle, bu üç belayla insanların üçte biri öldü. 19 Atların yetkisi ağızlarında ve kuyruklarındadır, çünkü kuyruklarının başları var ve yılana+ benziyorlar. Bunlarla zarar veriyorlar.

20 Fakat insanların bu belalarla öldürülmeyen geri kalanı, kendi ellerinin ürünü olan şeyleri bırakıp tövbe etmediler.+ Cinlere+ ve altından, gümüşten,+ bakırdan, taştan ve ağaçtan yapılmış, göremeyen, duyamayan, yürüyemeyen putlara tapınmayı bırakmadılar.+ 21 İşledikleri cinayetlerden,+ büyücülüklerinden,+ cinsel ahlaksızlıklarından ve hırsızlıklarından vazgeçip tövbe etmediler.

10 Gökten inen başka bir güçlü melek+ gördüm; buluta bürünmüştü,+ başının üzerinde gökkuşağı vardı. Yüzü güneş+ gibi ve ayakları+ ateşten sütunlar gibiydi. 2 Elinde, açılmış küçük bir tomar vardı. Sağ ayağını deniz, sol ayağını da kara üzerine koydu.+ 3 Aslan+ kükremesi gibi yüksek bir sesle haykırdı. O haykırınca yedi gök gürültüsünün+ de sesi duyuldu.

4 Yedi gök gürültüsü konuştuğunda, sözlerini yazmak üzereydim; o sırada, gökten şöyle bir ses duydum:+ “Yedi gök gürültüsünün söylediklerini mühürle,+ onları yazma.” 5 Deniz ve kara üzerinde dururken gördüğüm melek sağ elini göklere kaldırdı;+ 6 göğü ve içindekileri, yeri+ ve üzerindekileri, denizi ve içindekileri yaratanın,+ sonsuza dek+ var olanın+ hakkı için şöyle yemin etti: “Artık süre uzatılmayacak.+ 7 Çünkü yedinci meleğin ses vereceği gün,+ o borazanını çalmak üzereyken,+ Tanrı’nın Kendi peygamber kullarına+ bildirdiği iyi haberin kutsal sırrı+ gerçekten son bulacak.”

8 Gökten duyduğum o ses+ yine benimle konuşarak şöyle diyordu: “Git, deniz ve kara üzerinde duran meleğin+ elindeki açılmış tomarı al.” 9 Meleğe gidip o küçük tomarı bana vermesini söyledim. “Bunu al ve ye;+ ağzında bal gibi tatlı olacak, fakat karnında acılaşacak” dedi. 10 Meleğin elinden o küçük tomarı alıp yedim.+ Ağzımda bal gibi tatlı oldu,+ fakat yiyip bitirdikten sonra karnımda acılaştı. 11 Bana şöyle dendi: “Halklar, milletler, diller ve krallar hakkında yine peygamberlik sözleri bildirmelisin.”+

11 Bana değneğe benzeyen bir kamış+ verilirken şunlar söylendi: “Kalk, kutsal mekânıyla, sunağıyla ve orada ibadet edenleriyle Tanrı’nın mabedini+ ölç. 2 Fakat mabedin kutsal mekânının dışındaki avluyu+ bırak, onu ölçme, çünkü milletlere verildi.+ Kutsal şehri+ kırk iki ay+ ayakları altında çiğneyecekler. 3 İki+ şahidimi göndereceğim, bin iki yüz altmış gün çul giymiş+ olarak peygamberlik edecekler.”+ 4 Onlar iki zeytin ağacı+ ve iki şamdanla+ simgeleniyor ve yeryüzünün Rabbi huzurunda duruyorlar.+

5 Onlara zarar vermek isteyen olursa, ağızlarından ateş çıkıp bu düşmanlarını yok eder.+ Kim onlara zarar vermeye kalkışırsa bu şekilde öldürülecek. 6 Bu kişiler, peygamberlikleri süresince hiç yağmur yağmayacak+ şekilde gökleri kapatma+ yetkisine sahiptir; ayrıca suları kana döndürme+ ve yeryüzünü her tür belayla, istedikleri kadar çok vurma yetkileri de vardır.

7 Şahitlik işini bitirdiklerinde, dipsiz derinliklerden çıkan+ canavar onlarla savaşacak ve onları yenip öldürecek.+ 8 Onların cesetleri mecazi anlamda Sodom+ ve Mısır denilen büyük şehrin ana yolunda, Efendilerinin de direğe gerildiği yerde olacak.+ 9 O halklardan, kabilelerden, dillerden ve milletlerden+ insanlar üç buçuk gün+ onların cesetlerini seyredecekler ve mezara konulmasına izin vermeyecekler. 10 Yeryüzünde yaşayanlar onların durumuna sevinecek,+ keyiflenecekler ve birbirlerine armağanlar gönderecekler,+ çünkü bu iki peygamber yeryüzünde yaşayanlara eziyet çektirmişti.

11 Üç buçuk gün+ sonra, Tanrı’dan gelen yaşam kuvveti onların içine girdi+ ve ayağa dikildiler. Onları seyredenler dehşete kapıldı. 12 İki peygamber gökten gelen güçlü bir sesin+ kendilerine “Buraya çıkın!”+ dediğini duydu. Bulut içinde göğe çıktılar ve düşmanları onları gördü. 13 O saatte büyük bir deprem oldu, şehrin onda biri+ yıkıldı. Depremde yedi bin kişi öldü, geride kalanlar da korkup göklerdeki Tanrı’yı yücelttiler.+

14 İkinci “vay”+ geçti. İşte, üçüncü “vay” çabuk geliyor.

15 Yedinci melek borazanını çaldı.+ Gökte güçlü sesler duyuldu. “Dünya krallığı Rabbimizin+ ve O’nun Mesihinin+ oldu. O, kral olarak sonsuza dek hüküm sürecek”+ diyorlardı.

16 Tanrı’nın huzurunda tahtlarında oturan yirmi dört ihtiyar+ yüzüstü kapanıp+ Tanrı’ya tapındı.+ 17 Şöyle dediler: “Şimdi ve geçmişte, hep var olan,+ Mutlak Güce Sahip Yehova Tanrı,+ Sana şükrederiz,+ çünkü büyük gücünü+ kuşanıp kral olarak hüküm sürmeye başladın.+ 18 Fakat milletler gazaba geldi, Senin de gazabını gösterme vaktin geldi. Ölülerin yargılanması, peygamber kullarına,+ kutsal kişilere ve Senin isminden korkan büyük küçük+ herkese ödüllerinin+ verilmesi ve yeryüzünü mahvedenlerin+ mahvedilmesi+ için belirlenmiş olan zaman geldi.”

19 Tanrı’nın gökteki mabedinin kutsal mekânı+ açıldı ve O’nun ahit sandığı+ orada görüldü.+ Ardından şimşekler çaktı, sesler, gök gürültüleri duyuldu, deprem ve büyük bir dolu fırtınası oldu.

12 Gökte muhteşem bir simge+ göründü; güneşe bürünmüş bir kadın,+ ayaklarının altında ay ve başında on iki yıldızlı bir taç vardı. 2 Kadın hamileydi ve doğum sancılarıyla,+ ıstırap içinde feryat ediyordu.

3 Sonra, gökte başka bir simge göründü; yedi başlı, on boynuzlu ve başları üzerinde yedi tacı olan, büyük bir kızıl ejder!+ 4 Kuyruğuyla+ gökteki yıldızların+ üçte birini sürüklüyordu; onları yeryüzüne savurdu.+ Ejder doğurmak+ üzere olan kadının+ önünde bekliyordu; amacı kadının doğuracağı çocuğu yutmaktı.+

5 Kadın bir oğul doğurdu;+ bütün milletleri demir değnekle güdecek+ bir erkek çocuk. Çocuk hemen alınıp Tanrı’nın tahtının önüne götürüldü.+ 6 Kadın ise çöle kaçtı.+ Onu bin iki yüz altmış gün+ beslesinler+ diye Tanrı kadına orada bir yer hazırlamıştı.

7 O zaman gökte bir savaş koptu. Mikael+ ve melekleri ejdere karşı savaştı. Ejder de kendi melekleriyle birlikte onlara karşı savaştı, 8 fakat yenildi. Artık gökte onlara yer yoktu. 9 Böylece, bütün dünyayı saptıran+ eski yılan,+ İblis+ ve Şeytan+ denilen büyük ejder+ aşağı atıldı. Evet, yeryüzüne atıldı+ ve melekleri de onunla birlikte atıldılar. 10 Ardından gökte güçlü bir ses duydum:

“Tanrımızın kurtarma gücü,+ kudreti,+ krallığı+ ve Mesihinin yetkisi+ işte şimdi görüldü; çünkü kardeşlerimizi suçlayan, onlara Tanrımızın önünde gece gündüz iftira eden+ aşağı atıldı! 11 Onlar Kuzunun kanıyla+ ve yaptıkları şahitlikle+ onu yendiler;+ ölümle yüz yüzeyken bile kendi canlarına değer vermediler.+ 12 Bu nedenle, siz gökler ve orada oturanlar sevinin!+ Fakat yer ve deniz,+ vay halinize!+ Çünkü zamanının az olduğunu bilen+ İblis, büyük öfkeyle üzerinize indi.”

13 Ejder yere atıldığını görünce,+ erkek çocuğu doğurmuş olan kadına+ zulmetti. 14 Bunun üzerine, çöldeki yerine+ uçabilsin diye kadına büyük kartalın+ iki kanadı verildi. Orada yılandan+ uzakta, bir vakit, iki vakit* ve yarım vakit+ beslenecekti.+

15 Yılan kadını suda boğmak için,+ ağzını açıp onun arkasından bir ırmak gibi su fışkırttı.+ 16 Fakat yer kadına yardıma geldi,+ ağzını açıp ejderin ağzından fışkıran ırmağı yuttu. 17 Ejder kadına daha da öfkelendi;+ onun soyundan artakalan ve Tanrı’nın emirlerine uyup İsa’ya şahitlik etme işini sürdürenlerle savaşmaya gitti+.

13 Ve ejder denizin kumu+ üstünde durdu.

O sırada bir canavarın+ denizden+ çıktığını gördüm; on boynuzu,+ yedi başı+ ve boynuzları üzerinde on tacı vardı, başları üzerinde küfürlü+ isimler yazılıydı. 2 Gördüğüm canavar leopara benziyordu.+ Fakat ayakları ayı+ ayakları gibi, ağzı aslan+ ağzı gibiydi. Bu canavara gücünü ve tahtını veren ejderdi;+ ona büyük yetki+ de vermişti.

3 Baktım, başlarından biri sanki ölümcül bir yara+ almıştı. Fakat ölümcül yarası iyileşti ve bütün dünya hayranlıkla canavarın ardından gitti. 4 Onlar ejdere tapındılar, çünkü canavara yetkiyi o vermişti. Ayrıca, “Canavar gibisi var mı? Onunla kim savaşabilir?” diyerek canavara da tapındılar. 5 Ona, büyük sözler+ ve küfürler söyleyen+ bir ağız ve faaliyetini kırk iki ay+ yürütme yetkisi verildi. 6 Tanrı’ya karşı küfürle ağzını açarak,+ O’nun adına, mekânına ve göklerde oturanlara+ küfretti. 7 Canavarın kutsal kişilerle savaşmasına ve onları yenmesine+ izin verildi;+ ona her kabile, her halk, her dil ve her millet üzerinde de yetki verildi. 8 Yeryüzünde yaşayanların hepsi ona tapınacaktı. Onlardan hiçbirinin ismi, boğazlanmış Kuzunun+ hayat kitabına+ yazılmamıştır; dünya kurulduğundan+ beri bu böyledir.

9 Kulağı olan dinlesin.+ 10 Biri tutsak düşecekse, tutsak düşecek.+ Biri kılıçla öldürecekse, o da kılıçla öldürülecek.+ İşte bu, kutsal kişilerin+ tahammülünü+ ve imanını+ gerektirir.

11 Sonra başka bir canavar+ gördüm, yerden+ çıkıyordu. Kuzu gibi iki boynuzu vardı, fakat ejder gibi konuşuyordu.+ 12 Birinci canavarın+ gözü önünde onun bütün yetkisini kullanıyordu. Yeryüzünü ve orada yaşayanları, ölümcül yarası iyileşen+ birinci canavara tapınmaya zorluyordu. 13 İnsanların gözü önünde, gökten yeryüzüne ateş indirecek kadar büyük alametler+ yapıyordu.

14 Canavarın gözü önünde yapmasına izin verilen alametlerle, yeryüzünde yaşayanları saptırıyordu. Bir yandan da onlara, kılıç darbesi+ alan fakat yeniden canlanan canavarın bir suretini+ yapmalarını söylüyordu. 15 Ona ayrıca canavarın suretine hayat nefesi üflemesi için de izin verildi. Böylece, canavarın sureti+ hem konuşabilecek, hem de kendisine herhangi bir şekilde tapınmayan kim varsa öldürtebilecekti.

16 Küçük, büyük, zengin, yoksul, özgür, köle herkesi, sağ eline ya da alnına bir işaret almaya+ zorluyordu.+ 17 Böylece, bu işareti alarak canavarın adını+ ya da adını oluşturan sayıyı+ taşıyanlar dışında hiç kimse bir şey alıp satamayacaktı. 18 İşte bu, hikmet gerektirir: Aklı olan, canavarın sayısını hesaplasın. Çünkü insana+ ait bir sayıdır. Onun sayısı altı yüz altmış altıdır.+

14 Sonra baktım; işte, Kuzu+ Sion Dağı+ üzerinde duruyordu. Alınlarında onun adı ve Babasının adı+ yazılı olan yüz kırk dört bin+ kişi de onunla birlikteydi. 2 Gökten, coşkun sularınki gibi bir ses+ duydum; sanki büyük bir gök gürültüsü. Duyduğum ses, çaldıkları lire+ kendi sesleriyle eşlik eden ilahicilerin sesi gibiydi. 3 Onlar tahtın önünde, dört canlının+ ve ihtiyarların+ önünde sanki yeni bir ilahi+ söylüyorlardı.+ Yeryüzünden satın alınmış+ yüz kırk dört bin kişiden+ başka hiç kimse bu ilahiyi tam olarak öğrenemezdi. 4 Bu kişiler kendilerini kadınlarla kirletmemiş olanlardır;+ onlar bakir kalmışlardır.+ Kuzu her nereye giderse onun ardından giderler.+ Onlar, insanlar arasından turfanda+ olarak Tanrı ve Kuzu için satın alındılar.+ 5 Onların ağzından yalan duyulmamıştır.+ Kusursuzdurlar.+

6 Göğün ortasında+ uçan başka bir melek gördüm. Kendisinde ebedi iyi haber+ vardı; bu haberi yeryüzünde yaşayanlara, her millete, her kabileye, her dile ve her halka müjdeliyordu.+ 7 Yüksek sesle şöyle diyordu: “Tanrı’dan korkun+ ve O’nu yüceltin!+ Çünkü O’nun hüküm vakti geldi.+ Göğü, yeri, denizi ve su pınarlarını yaratana+ tapının.”+

8 Ardından ikinci bir melek geldi ve şöyle dedi: “Düştü! Yaptığı fuhşun*+ şarabını, öfke şarabını+ bütün milletlere içiren Büyük Babil+ düştü!”+

9 Onların ardından üçüncü bir melek geldi ve yüksek sesle şunları dedi: “Bir kimse canavara+ ve suretine+ tapınırsa ve alnına ya da eline bir işaret alırsa,+ 10 Tanrı’nın gazap kâsesine+ dökülen, su katılmamış öfke şarabından da içecek, kutsal meleklerin ve Kuzunun gözü önünde ateş ve kükürtle+ eziyet görecektir.+ 11 Onların gördüğü eziyetin dumanı sonsuza dek+ tüter. Canavara ve suretine tapınanlar ve onun adının işaretini+ alanlar gece gündüz rahat yüzü görmezler. 12 İşte bu, Tanrı’nın emirlerine+ ve İsa’ya imanlarına+ bağlı kalan kutsal kişilerin tahammül etmesini gerektirir.”+

13 Gökten bir sesin şöyle dediğini duydum: “Yaz: Bundan böyle+ Efendimizin yolunda+ ölenlere ne mutlu!+ Ruh diyor ki, zahmet çekmeyi bırakıp dinlensinler, evet, çünkü yaptıkları şeyler onlarla birlikte gidiyor.”

14 O sırada baktım, beyaz bir bulut. Bulutun üzerinde insanoğluna benzer biri oturuyordu;+ başında altın bir taç,+ elinde de keskin bir orak vardı.

15 Mabedin kutsal mekânından başka bir melek çıkarak bulutun üzerinde oturana bağırdı: “Orağını uzat ve biç,+ çünkü biçme vakti geldi. Yerin ürünü+ iyice olgunlaştı.”+ 16 Bulutun üzerinde oturan orağını yer üzerinde salladı ve yerin ürünü biçildi.

17 Gökteki+ mabedin kutsal mekânından başka bir melek daha çıktı, onun da keskin bir orağı vardı.

18 Başka bir melek de sunaktan çıktı; onun ateş+ üzerinde yetkisi vardı. Keskin orağı olana yüksek sesle bağırdı: “Orağını uzat, yerin asmasının salkımlarını+ topla, çünkü üzümleri olgunlaştı.” 19 Melek+ orağını yer üzerinde sallayıp yerin asmasını+ topladı ve Tanrı’nın öfkesiyle çiğnenmesi için büyük şıra teknesine* attı.+ 20 Üzümler şehrin dışında+ çiğnendi; tekneden çıkan kan, bin altı yüz ok atımı* uzaklığa kadar yayılıp,+ atların+ dizginlerine dek yükseldi.

15 Gökte muhteşem ve olağanüstü başka bir simge+ gördüm; ayrıca, yedi bela+ getiren yedi melek+ vardı. Bu belalar sonuncuydu, çünkü Tanrı’nın öfkesi+ bunlarla sona eriyordu.+

2 Sanki ateşle karışmış camdan bir deniz+ gördüm. Canavara, onun suretine+ ve adını oluşturan sayıya+ karşı tam bir zafer kazanmış+ olanlar, ellerinde Tanrı’nın verdiği lirlerle,+ camdan denizin kenarında duruyorlardı.+ 3 Onlar Tanrı’nın kulu Musa’nın ilahisini+ ve Kuzunun ilahisini+ söylüyorlardı:

“Mutlak Güce Sahip Yehova Tanrı,+ Senin işlerin ne olağanüstü, ne muhteşem!+ Ey çağların Kralı,+ Senin yolların adil ve doğru.+ 4 Kim Senden korkmaz+ ve adını yüceltmez,+ ey Yehova?+ Çünkü vefalı olan yalnız Sensin!+ Bütün milletler Senin önüne gelip tapınacak,+ çünkü buyruklarının adil olduğu açıkça görüldü.”+

5 Bu şeylerden sonra baktım, gökteki+ Şahitlik Çadırının+ kutsal mekânı+ açıldı. 6 Yedi bela+ getiren yedi melek,+ temiz ve parlak keten giysilerle+ ve göğüslerinde altın kuşaklarla kutsal mekândan çıktılar. 7 Dört canlıdan+ biri yedi meleğe, sonsuza dek var olan+ Tanrı’nın öfkesiyle dolu yedi altın tas+ verdi. 8 Kutsal mekân, Tanrı’nın ihtişamından ve gücünden ötürü dumanla doldu+ ve yedi meleğin getirdiği yedi bela+ sona erinceye kadar oraya kimse giremedi.

16 Kutsal mekândan gelen güçlü bir sesin+ yedi meleğe şöyle dediğini duydum: “Gidin, Tanrı’nın öfkesiyle+ dolu yedi tası yeryüzüne boşaltın.”

2 Birincisi+ gitti, tasını yeryüzüne+ boşalttı. Canavarın işaretini+ taşıyan ve onun suretine tapınan+ insanlarda, acı veren habis bir yara+ çıktı.

3 İkincisi+ tasını denize+ boşalttı. Deniz ölü kanı+ gibi oldu; denizdeki her şey,+ yaşayan her can öldü.

4 Üçüncüsü+ tasını ırmaklara+ ve su pınarlarına boşalttı; onlar kan oldu.+ 5 Suların üzerinde yetkisi olan meleğin şunları dediğini duydum: “Şimdi ve geçmişte hep var olan+ vefalı+ Tanrımız, Sen adilsin, çünkü bu hükümleri verdin.+ 6 Onlar kutsal kişilerin ve peygamberlerin kanını döktüler,+ Sen de onlara içmeleri için kan+ verdin. Bunu hak etmişlerdi.”+ 7 Sonra sunaktan bir ses duydum. “Evet, Mutlak Güce Sahip Yehova Tanrı,+ Senin hükümlerin doğru ve adildir”+ diyordu.

8 Dördüncüsü+ tasını güneşe boşalttı ve güneşe, insanları ateşle kavurma+ izni verildi. 9 İnsanlar sıcaktan kavruldular, fakat bu belalar üzerinde yetkisi olan+ Tanrı’nın adına+ küfrettiler; ve tövbe edip O’nu yüceltmediler.+

10 Beşincisi tasını canavarın+ tahtına boşalttı. Onun krallığı karanlığa gömüldü,+ insanlar acıdan dillerini ısırmaya başladılar. 11 Acılarından ve yaralarından ötürü göklerin Tanrısına küfrettiler+ ve yaptıklarından vazgeçip tövbe etmediler.

12 Altıncısı+ tasını büyük Fırat Irmağına+ boşalttı. Güneşin doğduğu yerden gelen krallara+ yol açılsın diye ırmağın suyu kurudu.+

13 Sonra, ejderin+ ağzından, canavarın+ ağzından ve sahte peygamberin+ ağzından üç murdar vahyin+ çıktığını gördüm. Kurbağaya+ benziyorlardı. 14 Bunlar aslında cinlerin vahiyleridir;+ alametler yapıyorlar+ ve yeryüzünün+ bütün krallarına+ giderek, onları Mutlak Güce Sahip Tanrı’nın büyük gününde+ yapılacak savaş için topluyorlar.+

15 “Hırsız gibi geleceğim.+ Uyanık kalıp+ giysisini koruyana ne mutlu! Çıplak dolaşmayacak ve insanlar onu utanç verici durumda görmeyecek.”+

16 Onlar dünyanın krallarını İbranice Armagedon* denilen yere topladılar.+

17 Yedincisi tasını havaya+ boşalttı. Bunun üzerine kutsal mekândaki tahttan, “İşte oldu!” diye bir ses yükseldi.+ 18 Şimşekler çaktı, sesler ve gök gürlemeleri duyuldu ve büyük bir deprem+ oldu; öyle bir deprem ki,+ dünya üzerinde insanlar var olduğundan beri böylesine büyüğü ve şiddetlisi görülmemişti.+ 19 Öyle ki, büyük şehir+ üç parçaya bölündü ve milletlerin şehirleri düştü. Tanrı, öfke ve gazabının bulunduğu şarap kâsesini+ vermek üzere Büyük Babil’i+ andı. 20 Ayrıca, bütün adalar gözden kayboldu ve dağlar ortadan yok oldu.+ 21 İnsanların üzerine gökten, her biri yaklaşık bir talant* ağırlığında büyük dolu+ taneleri yağdı. İnsanlar dolu belası+ yüzünden Tanrı’ya küfretti,+ çünkü bu bela çok büyüktü.

17 Yedi tası+ taşıyan yedi melekten biri gelip bana şöyle dedi: “Gel, bol sular+ üzerinde oturan büyük fahişeye*+ verilen hükmü sana göstereyim. 2 Dünyanın kralları onunla fuhuş yaptı+ ve yeryüzünde yaşayanlar onun fuhuş şarabıyla+ sarhoş edildiler.”

3 Sonra beni alıp ruhun etkisiyle+ bir çöle götürdü. Yedi başı,+ on boynuzu olan, küfürlü isimlerle+ kaplı kızıl bir canavarın+ üzerine oturmuş bir kadın gördüm. 4 Kadın, erguvani+ ve kırmızı giysiler+ içindeydi. Altın, değerli taşlar ve incilerle+ süslenmişti; elinde, yaptığı fuhşun iğrençlikleri+ ve pislikleriyle+ dolu altın bir kâse+ vardı. 5 Alnının üzerinde sır+ dolu bir isim yazılıydı: “Büyük Babil, fahişelerin+ ve dünyadaki iğrençliklerin anası.”+ 6 Kadının, kutsal kişilerin kanıyla+ ve İsa’ya şahitlik edenlerin kanıyla+ sarhoş olduğunu gördüm.

Onu görünce büyük bir şaşkınlığa düştüm.+ 7 Bu yüzden melek bana şöyle dedi: “Neden şaşırıyorsun? Şimdi sana kadının sırrını+ ve onu taşıyan yedi başlı on boynuzlu canavarın+ sırrını söyleyeyim: 8 Gördüğün o canavar+ önceden vardı, fakat şimdi yok; ancak dipsiz derinliklerden+ çıkmak üzere ve yok edilecek. Yeryüzünde oturanlar, canavarın bir zamanlar varken şimdi olmadığını ve yine ortaya çıktığını görerek hayretler içinde kalacaklar. O kişilerin adları hayat kitabına yazılmamıştır;+ dünya kurulduğundan beri bu böyledir.+

9 İşte bu, akıl ve hikmet gerektirir:+ Yedi baş+ kadının üzerinde oturduğu yedi dağdır.+ 10 Yedi kral vardır: Beşi düştü,+ biri duruyor,+ diğeri henüz gelmedi,+ fakat geldiği zaman kısa bir süre kalmalıdır.+ 11 Önceden var olan ve şimdi olmayan+ canavar ise sekizinci kraldır; yedi kraldan çıkar ve yok olmaya gider.

12 Gördüğün on boynuz henüz krallık almamış on kraldır.+ Fakat onlar canavarla birlikte bir saatliğine de olsa krallık yetkisi alırlar. 13 Bunların düşünceleri aynıdır. Bu nedenle kendi güçlerini ve yetkilerini canavara verirler.+ 14 Bunlar Kuzuyla+ savaşacak, fakat, efendiler Efendisi ve krallar Kralı+ olduğu için Kuzu galip gelecek.+ Ayrıca onun yanındaki çağrılmış, seçilmiş ve sadık kişiler de galip gelecek.”+

15 Melek bana şöyle dedi: “Fahişenin üzerinde oturduğunu gördüğün sular; halklar, topluluklar, milletler ve dillerdir.+ 16 Gördüğün on boynuz+ ve canavar,+ fahişeden+ nefret edecek, onu çıplak bırakıp perişan edecekler. Etlerini yiyecekler, onu yakıp kül edecekler.+ 17 Çünkü Tanrı’nın yüreklerinde uyandırdığı arzuyla,+ kendi düşüncelerini gerçekleştirmek üzere, Tanrı’nın sözü yerine gelene dek krallıklarını canavara verecekler;+ böylece Tanrı’nın düşüncesini gerçekleştirecekler.+ 18 Gördüğün kadın+ dünyanın kralları üzerinde krallığı olan+ büyük şehirdir.”

18 Bundan sonra, başka bir meleğin göklerden indiğini gördüm; büyük yetkiye sahipti+ ve görkemiyle yeryüzü aydınlandı.+ 2 Melek güçlü bir sesle bağırdı:+ “Düştü! Büyük Babil düştü+ ve cinlerin mekânı, her murdar nefesin+ sığınağı ve nefret edilen her murdar kuşun sığınağı oldu!+ 3 Bütün milletler onun yaptığı fuhşun şarabının, öfke şarabının kurbanı oldu.+ Dünyanın kralları onunla fuhuş yaptı+ ve dünyanın gezgin tacirleri+ onun arsızca sürdürdüğü lüks yaşamdan+ dolayı zengin oldu.”

4 Gökten gelen başka bir ses duydum: “Ey halkım, onun günahlarına ortak olmak+ ve başına gelecek belalardan pay almak istemiyorsanız, ondan çıkın.+ 5 Çünkü günahları birikti, göğe kadar erişti+ ve Tanrı onun yaptığı adaletsizlikleri andı.+ 6 Başkalarına ne yaptıysa aynısı, hatta iki katı ona yapılsın.+ Evet, yaptığı her şeyin karşılığını iki misli görsün.+ İçine karışık içki koyduğu kâseye,+ onun için+ iki katı konulsun.+ 7 Kendini ne kadar yücelttiyse ve arsızca lüks bir yaşam sürdüyse, o kadar eziyet çeksin ve yas tutsun.+ Çünkü içinden hep şöyle diyor: ‘Kraliçe olarak tahttayım,+ dul değilim+ ve asla yas tutmayacağım.’+ 8 İşte bu yüzden, onun belaları+ olan ölüm, yas ve kıtlık, bir günde başına gelecek; yakılıp kül edilecek,+ çünkü ona hüküm veren Yehova Tanrı güçlüdür.+

9 Onunla fuhuş yapan ve arsızca lüks bir yaşam süren dünya kralları,+ o yanarken çıkan dumana bakıp,+ onun için ağlayacak ve keder içinde dövünecekler.+ 10 Onun çektiği eziyetten korkarak, uzakta durup şöyle diyecekler:+ ‘Vah, Vah! Büyük şehir,+ güçlü şehir Babil, hükmün bir saatte gerçekleşti!’+

11 Ayrıca dünyanın gezgin tacirleri+ de onun için ağlayıp yas tutuyor,+ çünkü artık mallarını alacak kimse yok. 12 Altın, gümüş, değerli taşlar, inciler, has keten, erguvani kumaş, ipek, kırmızı kumaş, kokulu ağaçtan yapılmış her şey, her türlü fildişi eşya, çok değerli ağaçlardan, bakırdan, demirden ve mermerden+ yapılmış her türlü eşya;+ 13 ayrıca tarçın, kakule, buhur, güzel kokulu yağ, akgünlük, şarap, zeytinyağı, ince un, buğday, sığırlar, koyunlar, atlar, arabalar, köleler, insan canları satın alacak kimse yok.+ 14 Evet, canının çektiği+ lezzetli meyveler elinden alındı. Bütün nefis ve muhteşem şeyler elinden alınıp yok edildi. İnsanlar bunları bir daha asla bulamayacak.+

15 Bu şeyleri alıp satan ve onun sayesinde zenginleşen gezgin tacirler,+ çektiği eziyetin korkusuyla uzakta durup ağlayarak ve yas tutarak+ 16 şöyle diyecekler: ‘Vah vah! Has keten, erguvani ve kırmızı elbise giymiş; altın takılar, değerli taşlar ve incilerle bezenmiş+ büyük şehir,+ 17 o muazzam zenginlik bir saatte mahvoldu!’+

Her gemi kaptanı, her yerden gelen yolcular,+ gemiciler ve geçimini denizden sağlayan herkes uzakta durdu.+ 18 O yanarken çıkan dumana bakıp bağırdılar: ‘Bu büyük şehir gibisi var mı?’+ 19 Başlarına toprak saçtılar,+ feryat ettiler ve ağlayıp yas tutarak+ şöyle dediler: ‘Vah vah! Büyük şehir! Bir saatte mahvoldu!+ Denizde gemisi olan herkes+ zenginliğini onun servetine borçluydu.’+

20 Ey gökler, onun başına gelenlerden ötürü sevinin!+ Kutsal kişiler,+ elçiler,+ peygamberler, sizler de sevinin! Çünkü Tanrı onu sizin için cezalandırdı!”+

21 Güçlü bir melek, değirmen taşına+ benzeyen büyük bir taşı kaldırıp denize atarak+ şöyle dedi: “Büyük şehir Babil, böyle fırlatılıp atılacak ve bir daha asla ortaya çıkmayacak.+ 22 Artık sende lir eşliğinde şarkı söyleyen ilahicilerin, müzisyenlerin, kavalcıların ve borazancıların sesi duyulmayacak.+ Artık sende hiçbir zanaatçı bulunmayacak ve değirmen taşının sesi duyulmayacak. 23 Artık sende hiçbir kandil ışığı parlamayacak. Sende artık güvey sesi ve gelin sesi duyulmayacak.+ Çünkü senin gezgin tacirlerin+ dünyanın nüfuzlu adamlarıydı+ ve senin büyücülüğünle+ bütün milletler sapmıştı. 24 Evet, peygamberlerin,+ kutsal kişilerin+ ve dünyada katledilmiş+ olan herkesin kanı+ o şehirde bulundu.”

19 Bundan sonra, gökte büyük bir kalabalığın sesi gibi güçlü bir ses duydum.+ Şöyle diyordu: “Yah’ı yüceltin!*+ Kurtarma gücü,+ ihtişam ve kudret Tanrımızındır.+ 2 Çünkü O’nun hükümleri doğru ve adildir.+ Yaptığı fuhuşla dünyayı yozlaştıran büyük fahişeye hükmünü infaz etti ve kullarının kanının öcünü ondan aldı.”+ 3 Hemen ardından, ikinci kere şöyle dedi: “Yah’ı yüceltin!+ O şehirden çıkan duman sonsuza dek tütecek.”+

4 Yirmi dört ihtiyar+ ve dört canlı+ yere kapanıp, tahtta oturan+ Tanrı’ya tapınarak şöyle dediler: “Amin! Yah’ı yüceltin!”+

5 Ayrıca, tahttan bir ses yükseldi: “Ey Tanrı’nın bütün kulları,+ O’ndan korkan küçük büyük herkes,+ her zaman O’nu yüceltin!”

6 Büyük bir kalabalığın sesi gibi, coşkun suların sesi gibi ve büyük bir gök gürültüsü gibi bir ses duydum: “Yah’ı yüceltin;+ Mutlak Güce Sahip Tanrımız+ Yehova kral olarak hüküm sürmeye başladı.+ 7 Sevinelim ve sevinçle coşalım, O’nu yüceltelim,+ çünkü Kuzunun düğün+ vakti geldi+ ve gelin hazırlandı.+ 8 Evet, ona parlak, temiz, has keten giyme izni verildi, çünkü has keten kutsal kişilerin doğru işlerini simgeler.”+

9 Melek bana “Yaz!” dedi. “Kuzunun düğününde akşam yemeğine davet edilenlere+ ne mutlu!”+ Ayrıca, “Bunlar Tanrı’nın gerçek sözleridir”+ diye ekledi. 10 Bunun üzerine ona tapınmak için ayaklarına kapandım.+ Fakat “Sakın! Yapma!”+ dedi. “Ben sadece İsa’ya şahitlik işini+ yapan kardeşlerinin ve senin hizmet arkadaşınım. Tanrı’ya tapın,+ çünkü peygamberlik işinin özü İsa’ya şahitlik etmektir.”+

11 O sırada baktım; gökler açılmıştı ve orada beyaz bir at+ vardı. Binicisinin adı Sadık+ ve Gerçek’ti.+ Onun hükümleri ve savaşı adildir.+ 12 Gözleri alev alev yanıyor+ ve başında taçlar bulunuyordu.+ Üzerine kendisinden başka kimsenin bilmediği bir isim+ yazılmıştı. 13 Üstüne kan+ sıçramış bir elbise giymiş, kendisine “Tanrı’nın Sözü”+ adı verilmişti. 14 Ayrıca gökteki ordular da beyaz atlar üzerinde onu izliyordu. Onlar da beyaz, temiz ve has ketenler giymişti. 15 Ağzından uzun ve keskin bir kılıç çıkıyordu.+ Kendisi bununla milletleri vuracak ve demir değnekle+ onları güdecek. Ayrıca, Mutlak Güce Sahip Tanrı’nın gazap ve öfkesiyle,+ şıra teknesini+ de o çiğniyordu. 16 Giysisinde, uyluğunun üzerine gelen yerde, ‘Krallar Kralı ve efendiler Efendisi’+ adı yazılıydı.

17 Ayrıca, güneşte duran bir melek gördüm; yüksek sesle bağırıp, göğün ortasında uçan tüm kuşlara+ şöyle dedi: “Buraya gelin, Tanrı’nın büyük akşam yemeği için toplanın. 18 Kralların etini,+ komutanların etini, güçlü adamların etini,+ atların+ ve binicilerinin etini, özgür olsun köle olsun, büyük olsun küçük olsun hepsinin etini yiyin.”

19 Canavarın,+ dünya krallarıyla+ ordularının, ata binmiş olanla+ ve ordusuyla savaşmak üzere bir araya toplandıklarını+ gördüm. 20 Canavar+ yakalandı ve onunla birlikte, onun önünde alametler+ yaparak, canavarın işaretini alanları+ ve onun suretine tapınanları+ saptıran sahte peygamber+ de yakalandı. Her ikisi de kükürtle yanan ateşli göle canlı canlı atıldılar.+ 21 Fakat geri kalanlar atın binicisinin+ ağzından çıkan kılıçla+ öldürüldü. Onların etiyle+ bütün kuşlar+ doydu.+

20 Elinde dipsiz derinliklerin anahtarı+ ve büyük bir zincirle gökten inen bir melek gördüm. 2 O eski yılanı,+ İblis+ ve Şeytan+ denilen ejderi+ yakaladı ve bin yıllığına bağladı. 3 Bin yıl sona erinceye kadar milletleri saptıramasın diye onu dipsiz derinliklere+ attı ve üzerini kapatıp mühürledi. Bundan sonra, onun kısa bir süre için çözülmesi gerekiyor.+

4 Tahtlar+ gördüm, üzerlerinde oturanlar vardı. Hükmetme yetkisi almışlardı.+ İsa’ya şahitlik ettikleri ve insanlara Tanrı’yı anlattıkları için boynu vurulmuş* olan canları gördüm; evet, onlar canavara+ ve suretine+ tapınmamış, alınları ve elleri üzerine işaret almamışlardı.+ Diriltildiler ve Mesih’le birlikte bin yıl kral olarak hüküm sürdüler.+ 5 (Ölülerin geri kalanı+ bin yıl sona erinceye kadar hayata gelmedi.)+ Bu birinci+ dirilmedir. 6 Birinci dirilmede yeri olan herkes mutlu+ ve kutsaldır.+ Onların üzerinde ikinci ölümün+ hâkimiyeti yoktur.+ Tanrı’nın ve Mesih’in kâhinleri+ olacaklar ve Mesih’le birlikte bin yıl kral olarak hüküm sürecekler.+

7 Bin yıl biter bitmez Şeytan zindanından çıkartılıp salıverilecek. 8 Gidip yeryüzünün dört bir köşesindeki milletleri, Gog’u ve Magog’u saptıracak, onları savaş için toplayacak. Sayıları denizin kumu gibi olacak.+ 9 Onlar yeryüzünün her yerine yayıldılar; kutsal kişilerin konakladığı yeri+ ve sevgili şehri+ kuşattılar. Fakat gökten ateş yağdı ve onları yakıp yok etti.+ 10 Onları saptıran İblis+ ise, içinde canavarın+ ve sahte peygamberin de bulunduğu+ ateş ve kükürt gölüne atıldı. Çektikleri eziyet sonsuza dek, gece gündüz sürecek.

11 Büyük beyaz bir taht ve üzerinde oturanı gördüm.+ Yer ve gök O’nun önünden kaçtı,+ onlara yer yoktu. 12 Tahtın önünde duran ölüleri gördüm, küçükler de büyükler de oradaydılar;+ kitaplar açıldı. Fakat başka bir kitap daha açıldı; bu hayat kitabıydı.+ Ölüler bu kitaplarda yazılanlara göre, kendi yaptıklarına bakılarak yargılandılar.+ 13 Deniz kendisinde bulunan ölüleri geri verdi. Ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde bulunan ölüleri+ geri verdiler ve hepsi yaptıklarına göre tek tek yargılandı.+ 14 Ölüm+ ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. Bu ateş gölü,+ ikinci ölümdür.+ 15 Ayrıca, adı hayat kitabında yazılı bulunmayan+ kim varsa ateş gölüne atıldı.+

21 Yeni bir gök+ ve yeni bir yer+ gördüm; önceki gök+ ve önceki yer+ geçip gitmişti, artık deniz+ de yoktu. 2 Ayrıca kutsal şehir+ Yeni Yeruşalim’i gökten,+ Tanrı’nın yanından inerken gördüm. Damat+ için süslenmiş bir gelin+ gibi hazırlanmıştı. 3 O sırada tahttan güçlü bir ses duydum: “İşte, Tanrı’nın çadırı+ insanlarladır. Kendisi onlarla birlikte oturacak,+ O’nun toplumu olacaklar.+ Tanrı da onlarla olacak.+ 4 Gözlerinden bütün gözyaşlarını silecek.+ Artık ölüm olmayacak,+ artık matem, feryat ve acı da olmayacak.+ Önceki şeyler geçti.”+

5 Tahtta oturan+ şöyle dedi: “İşte! Her şeyi yeni yapıyorum.”+ Ayrıca, “Yaz, çünkü bu sözler güvenilir ve doğrudur” diye ekledi. 6 Sonra şunları söyledi: “İşte oldu! Alfa ve Omega,* başlangıç ve son Benim.+ Her susayana hayat pınarından ücretsiz olarak su vereceğim.+ 7 Galip gelen bunları miras alacak. Ben onun Tanrısı olacağım,+ o da Benim oğlum olacak.+ 8 Fakat korkaklara, imansızlara,+ iğrenç pisliklere bulaşanlara,+ katillere,+ cinsel ahlaksızlık yapanlara,+ ruhçulukla uğraşanlara, putperestlere+ ve bütün yalancılara+ gelince, onların yeri ateş+ ve kükürtle yanan göldür.+ İkinci ölüm+ budur.”

9 Son yedi belayla+ dolu yedi tası taşıyan yedi melekten biri geldi ve bana şöyle dedi: “Buraya gel, sana Kuzunun eşini, gelini+ göstereceğim.” 10 Böylece beni alıp ruhun etkisiyle büyük ve yüksek bir dağa götürdü.+ Gökten, Tanrı’nın yanından inen+ kutsal şehir+ Yeruşalim’i gösterdi. 11 Şehir Tanrı’nın ihtişamına sahipti.+ Çok değerli bir taş gibiydi; kristal parlaklığındaki jasp taşı gibi ışıldıyordu.+ 12 Büyük ve yüksek duvarları,+ on iki kapısı vardı. Kapılarda on iki melek duruyordu ve İsrailoğullarının on iki kabilesinin isimleri kapılara yazılmıştı.+ 13 Doğuda üç kapı, kuzeyde üç kapı, güneyde üç kapı ve batıda üç kapı vardı.+ 14 Şehrin duvarlarının on iki temel+ taşı vardı ve onların üzerinde Kuzunun on iki elçisinin+ isimleri yazılıydı.

15 Benimle konuşan melek, şehri, kapılarını ve duvarlarını ölçmek+ için elinde altın bir kamış+ tutuyordu. 16 Şehir kare şeklindeydi, uzunluğu ve genişliği eşitti. Melek şehri+ kamışla ölçtü, on iki bin ok atımı* geldi. Uzunluğu, genişliği ve yüksekliği eşitti. 17 Şehrin duvarlarını da ölçtü. İnsan ölçüsüne ve de melek ölçüsüne göre, yüz kırk dört arşındı.* 18 Duvarları jasp taşından+ yapılmıştı ve şehir berrak bir cam gibi saf altındandı. 19 Şehir duvarlarının temelleri+ her türlü değerli taşla bezenmişti:+ Birinci temel taşı jasp,+ ikincisi safir,+ üçüncüsü kalsedon, dördüncüsü zümrüt,+ 20 beşincisi sardoniks, altıncısı sarduan, yedincisi krizolit,+ sekizincisi beril, dokuzuncusu topaz,+ onuncusu krizopraz, on birincisi hiyasent, on ikincisi ametist.*+ 21 Ayrıca on iki kapı, on iki incidendi. Kapıların her biri bir inciden+ yapılmıştı. Şehrin ana yolu ise berrak bir cam gibi saf altındandı.

22 Şehrin içinde bir mabet görmedim,+ çünkü onun mabedi+ Mutlak Güce Sahip+ Yehova Tanrı+ ve Kuzuydu.+ 23 Şehirde güneşin ya da ayın ışığına gerek yoktu, çünkü onu aydınlatan Tanrı’nın ihtişamıydı+ ve onun meşalesi Kuzuydu.+ 24 Milletler bu şehrin ışığında+ yürüyecek ve yerin kralları kendi ihtişamlarını ona getirecekler.+ 25 Şehrin kapıları gün boyu kapanmayacak,+ zaten orada gece de olmayacak.+ 26 Milletlerin ihtişamını ve itibarını oraya taşıyacaklar.+ 27 Fakat kutsal olmayan hiçbir şey, iğrenç işler yapan+ ve yalan söyleyen+ hiç kimse bu şehre giremeyecek;+ sadece Kuzunun hayat kitabında adı yazılı olanlar girebilecek.+

22 Melek bana billur gibi berrak bir hayat suyu ırmağı+ gösterdi. Irmak Tanrı’nın ve Kuzunun+ tahtından çıkıyor, 2 şehrin ana yolunun ortasından aşağı akıyordu. Irmağın bu tarafında ve karşı tarafında her ay meyve veren+ hayat ağaçları+ vardı. Yılda on iki kez ürün verirlerdi. Ağaçların yaprakları da milletlere şifa olması içindi.+

3 Artık lanet olmayacak.+ Tanrı’nın+ ve Kuzunun tahtı+ şehirde olacak ve kulları Tanrı’ya kutsal hizmet sunacak.+ 4 O’nun yüzünü görecekler+ ve alınlarında O’nun adı olacak.+ 5 Artık gece olmayacak.+ Onların kandil ışığına ve güneş ışığına da ihtiyacı olmayacak, çünkü üzerlerine Yehova Tanrı ışık saçacak.+ Sonsuza dek kral olarak hüküm sürecekler.+

6 Bana şöyle dedi: “Bu sözler güvenilir ve doğrudur.+ Evet, peygamberlere+ vahiyler veren+ Yehova Tanrı, yakında gerçekleşmesi kesin olan şeyleri kullarına göstermek üzere meleğini gönderdi.+ 7 Çabuk geleceğim.+ Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini tutana ne mutlu!”+

8 Evet, ben Yuhanna bu şeyleri duydum ve gördüm. Bunları duyup gördüğüm zaman, bana bunları gösteren meleğe tapınmak için ayaklarına kapandım.+ 9 Fakat bana şöyle dedi: “Sakın! Yapma! Ben sadece, senin, peygamber+ kardeşlerinin ve bu kitabın sözlerini tutanların hizmet arkadaşıyım. Tanrı’ya tapın.”+

10 Ayrıca şunları dedi: “Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini mühürleme, çünkü belirlenmiş zaman yakındır.+ 11 Kötülük eden kötülük etmeyi sürdürsün;+ iğrenç işler yapan iğrenç işler yapmayı sürdürsün;+ fakat doğru olan+ kişi doğruluk yolundan ayrılmasın ve kutsal olan kutsallığını korusun.+

12 ‘Çabuk geleceğim.+ Herkese işlerine göre vereceğim+ karşılık+ hazırdır. 13 Alfa ve Omega,+ birinci ve sonuncu,+ başlangıç ve son Benim. 14 Kaftanlarını yıkayanlara ne mutlu!+ Çünkü böylece, hayat ağacının meyvelerinden yemeye+ ve şehrin kapılarından+ girmeye hak kazanmışlardır. 15 Kirli kişiler,*+ ruhçulukla uğraşanlar,+ cinsel ahlaksızlık yapanlar,+ katiller, putperestler, yalanı seven ve sürdürenler+ dışarıda kalacaktır.’

16 ‘Ben İsa, cemaatlerin yararı için bu şeyleri size bildirsin diye meleğimi gönderdim. Ben, Davut’un kökü+ ve soyu,+ parlak sabah yıldızıyım.’”+

17 Ruh+ ve gelin,+ “Gel!” demeyi sürdürüyorlar. Bunu duyan herkes “Gel!” desin.+ Susayan gelsin.+ Dileyen ücretsiz olarak hayat suyu alsın.+

18 “Bu kitaptaki peygamberlik sözlerini duyan herkese şunu bildiriyorum: Birisi bu sözlere bir şey ekleyecek+ olursa, Tanrı da bu kitapta yazılı olan belaları+ onun başına getirecektir. 19 Birisi bu peygamberlik kitabının sözlerinden bir şey çıkaracak olursa, Tanrı da bu kitapta yazılı olan hayat ağaçlarından+ ve kutsal şehirden+ onun payını çıkaracaktır.

20 Bunlara tanıklık eden, ‘Evet çabuk geleceğim’+ diyor.”

“Amin! Gel, Efendimiz İsa.”

21 Efendimiz İsa Mesih’in lütfu kutsal kişilerle olsun.+

[Dipnotlar]

Vh 1:8 Ek 1’e bakın.

Vh 1:8 “Alfa ve Omega”; Yunan alfabesinin birinci ve sonuncu harfleri.

Vh 1:18 “Hades”; Ek 4’e bakın.

Vh 2:14 Ek 15’e bakın.

Vh 2:23 Sözcük anlamıyla, “böbreklerini.” En derin duyguları ifade eder.

Vh 4:3 Genelde beyaz, kırmızı, sarı, kahverengi ve siyah katmanlardan oluşan, saydam olmayan bir kuvars çeşidi.

Vh 6:6 Yaklaşık 700 gramlık bir ölçü birimi.

Vh 6:6 Matta 20:2’deki dipnota bakın.

Vh 6:9 Sözcük anlamıyla, “canlarını”; Ek 3’e bakın.

Vh 9:11 Anlamı, “Yıkım”

Vh 9:11 Anlamı, “Yok Edici”

Vh 12:14 “İki vakit”; sözcük anlamıyla, “vakitler”

Vh 14:8 Ek 15’e bakın.

Vh 14:19 Matta 21:33’teki dipnota bakın.

Vh 14:20 Yaklaşık 296 kilometre.

Vh 16:16 Yunanca Har Magedon; sözcük anlamıyla, “Megiddo Tepesi.”

Vh 16:21 Ya da “talanton”; yaklaşık 20,4 kilogram.

Vh 17:1 Ek 15’e bakın.

Vh 19:1 İbranice Halleluya.

Vh 20:4 Sözcük anlamıyla, “baltayla katledilmiş”

Vh 21:6 1:8’deki dipnotla karşılaştırın.

Vh 21:16 Yaklaşık 2.220 kilometre.

Vh 21:17 Yaklaşık 64 metre.

Vh 21:20 “Sardoniks”: Süt beyazı ve kızıl tabakaları olan ve dekoratif amaçla kullanılan bir akik. “Sarduan”: Mücevher olarak kullanılan, kızıl kahverengi, yarı saydam bir kalsedon. “Krizolit”: Sarı ya da yeşil renkte, saydam ve yarı saydam olabilen yarıdeğerli taş. “Krizopraz”: Elma yeşili renginde yarısaydam bir kalsedon. “Hiyasent”: Koyu mavi renkte, yarıdeğerli taş. “Ametist”: Mücevhercilikte kullanılan mor renkli kuvars.

Vh 22:15 Sözcük anlamıyla, “köpekler”

    Türk İşaret Dili Yayınları (2007-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türk İşaret Dili
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş