Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 10/00 s. 12-15
  • Akıllıca Kararlar Verme Çabalarım

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Akıllıca Kararlar Verme Çabalarım
  • Uyanış!—2000
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Kararlar Vermek
  • Zorlu Bir Hukuk Savaşı
  • Bir Hastanın Haklarını Savunmak
  • Ailemize Gösterdiğimiz İlgi
  • Sağlık Sorunlarına Rağmen Özverili
    Yehova’nın Şahitlerinin Tecrübeleri
  • Çocuklarımızı Kan Naklinden Korumak
    Krallık Hizmetimiz—2004
  • Hasta Bizzat Karar Verme Hakkına Sahiptir
    Kan Hayatınızı Nasıl Kurtarabilir?
  • Tanrı’nın Kanla İlgili Görüşünü Kabul Ettim
    Uyanış!—2004
Daha Fazla
Uyanış!—2000
g 10/00 s. 12-15

Akıllıca Kararlar Verme Çabalarım

GUSTAVO SISSON TARAFINDAN ANLATILMIŞTIR

12 yaşında sadece yüzme sporuyla ilgilendiğim halde, sonunda doktor olmaya karar verdim. Fakat hemen hemen aynı zamanda, Mukaddes Kitabı incelemeye başladım ve bunun sonucunda bir vaiz olmak istedim. Birbirinden böylesine farklı hedeflerim ve ilgi alanlarım ne oldu? Bunların tümü bir arada yürüyebilir miydi?

BREZİLYA’DA Yehova’nın Şahitlerinden biri olan Olive Springate, annemle ve benimle 1961’de Mukaddes Kitabı incelemeye başladı. Daha sonra, Pôrto Alegre’de saygın bir doktor olan babam karşı koyduğu için incelemeyi bıraktık. Yine de, Olive bizimle ilişkisini sürdürdü ve zamanla, öğrendiğim şeyin hakikat olduğunu anladım. Fakat o zamanlar yüzmeye olan ilgim beni ruhi konulardan koparmıştı.

19 yaşındayken, yüzdüğüm kulüpte Vera Lúcia isimli çekici bir kızla tanıştım ve çıkmaya başladık. Annem ona inançlarımızdan bahsettiğinde o da ilgilendi. Böylece, Olive’le irtibat kurdum ve Olive, Vera Lúcia’nın babasının karşı koymasına rağmen bizimle Mukaddes Kitabı incelemeye başladı.

Vera Lúcia incelemeye devam etti ve Mukaddes Kitap bilgisini artırdı. Hatta gittiğim yüzme kulübünde çalışanlarla Mukaddes Kitap tetkikleri idare etmeye başladı. O sıralar tüm dikkatimi yakında düzenlenecek olan ulusal yüzme yarışmalarına çalışmak üzerinde toplamıştım.

İncelememizin ve ibadetlere katılmaya başlamamızın üzerinden bir yıldan fazla bir süre geçtikten sonra Vera Lúcia’nın babası bir şeyler çevirdiğimizden şüphelenmeye başladı. Bir gün ibadet dönüşünde bizi bekliyordu ve nerede olduğumuzu bilmek istediğini söyledi. İsa’nın takipçilerinin bir ibadetine katıldığımızı ve kendisi için din önemli olmasa da, bizim için ölüm kalım meselesi olduğunu söyledim. Derin bir iç çekti ve “Peki, eğer ölüm kalım meselesiyse bu durumu kabullenmem gerekir” dedi. O günden sonra tutumu değişti ve hiçbir zaman Yehova’nın Şahidi olmadıysa da, sıkıntılı dönemlerde yakın bir dost oldu.

Kararlar Vermek

Ulusal şampiyonalardan sonra yarışma amaçlı yüzmeyi bırakmaya karar vermiştim. Fakat 400 ve 1.500 metre serbest stilinde Brezilya rekoru kırarak elde ettiğim iki zaferin ardından, 1970 senesinde Cali’deki (Kolombiya) Pan-Amerikan Oyunlarına davet edildim. Vera Lúcia gitmeme karşı çıktıysa da, ben oyunlara hazırlanmaya başladım.

Cali’de iyi yüzdüğüm için koçlar Olimpiyatlara hazırlanmaya istekli olup olmadığımı sordular. Yarım kalan tıp derslerini ve Yehova’nın amaçlarıyla ilgili öğrendiğim muhteşem hakikatleri düşündüm ve yüzme konusunda bir kariyer yapma fikrinden tamamen vazgeçtim. O günden itibaren ruhi ilerleyişim hız kazandı. Olimpiyatların Münih’te (Almanya) düzenlendiği yıl olan 1972’de, Vera Lúcia ile birlikte Yehova’ya olan vakfımızı suda vaftiz edilerek simgeledik. Bu, anneme Mukaddes Kitabı tekrar incelemeye başlamak üzere cesaret verdi ve bir süre sonra o da vaftiz edildi.

Annemin vaftizinin ardından babam daha sert bir şekilde karşı koymaya başladı. En sonunda ailemiz bölündü ve henüz üniversitede olduğumdan annemin yetersiz olan emekli aylığı ve sattığımız evin geliriyle geçinmek zorunda kaldık. Sonuç olarak, Vera ile evliliğimizi erteledik. Aslında babamdan öğrendiğim iyi dersler bu kararları vermeme yardımcı oldu. Sık sık şöyle derdi: “Farklı olmaktan korkma” ve “Çoğunluk her zaman haklı değildir.” En sevdiği sözlerinden biri şuydu: “Bir insanın değeri başkalarına verdikleriyle ölçülür.”

Yehova’nın bir Şahidi olarak babamın harika öğütlerini uygulayabildim. 1986 yılında öldüğünde yatağının başucundaydım. Tekrar dost olmuştuk ve birbirimize saygı duyuyorduk. Benimle gurur duyduğuna inanıyorum, çünkü ben de onun gibi doktor olmuştum.

Bu arada, 1974 yılında tıp fakültesinden mezun oldum. Pratisyen hekim olmaya karar verdim, fakat konuyu enine boyuna düşündükten sonra, cerrah olursam İsa’nın takipçisi kardeşlerime daha yararlı olabileceğime karar verdim. (Resullerin İşleri 15:28, 29) Böylece karşılaşacağım zorlukları önceden kabullenerek sonraki üç yıl boyunca cerrah olmak üzere eğitim gördüm.

Zorlu Bir Hukuk Savaşı

İç kanama geçiren 15 yaşındaki bir Şahit kızın durumu içler acısıydı; bu benim ilgilendiğim vakalardan biriydi. Solgundu ve kan basıncı düşüktü, fakat bilinci yerindeydi ve kan almamak konusunda kesin kararlıydı. Kızın kan hacmini arttırdıktan sonra endoskopi yaptım ve kanamayı durdurmak için kanamanın olduğu bölgeyi soğuk tuzlu solüsyonla yıkadım. Başlangıçta düzeldi, fakat 36 saat sonra yoğun bakımdayken kanama aniden yeniden başladı. Tüm özenli çabalara rağmen, nöbetçi doktor kanamayı kontrol altına alamadığından kan hacmini koruyamadı ve kız öldü.

Bu olayın ardından etik kurulu doktorluk stajımı askıya aldı ve davamı bölge tıp konseyine havale etti. Tıp etiğinin üç şartını bozmakla suçlanmıştım ve bu, lisansımla birlikte geçimimi de riske attı.

Heyet yazılı savunmamı vermem için bana 30 gün süre tanıdı. Avukatlarım yasalara ve anayasal haklara dayalı iddialar hazırladılar, ben de bir grup Yehova’nın Şahidinden oluşan ve hastane-hasta ilişkisini düzenleyen yerel Hastane İrtibat Heyetinin (HİH) yardımıyla teknik bir savunma hazırladım. Duruşmada danışma heyeti temel olarak, hem doktor ve hem de bir Yehova’nın Şahidi olarak tutumumla ilgili sorular sordu. Bununla birlikte, savunmam ilke olarak tıbbi ve bilimsel kanıtlara, ayrıca saygın cerrahların raporlarına dayanıyordu.

Ortaya konulan kanıtlar kan naklini hastanın reddettiğini ve böyle bir karar vermesi için onu etkilemek üzere benim hiçbir şey yapmadığımı gösterdi. Duruşma aynı zamanda, görüşülen dört doktordan sadece benim, hastanın istekleriyle ve tıbbi durumuyla uyumlu bir tedaviye başladığımı ortaya koydu.

Daha sonra davam tüm üyelerin oy kullanması için bir heyete sevk edildi. On dakikalık bir sözlü savunma yaptım ve önceki yazılı savunmamda olduğu gibi konunun yalnızca tıbbi yönleri üzerinde durdum. Heyet üyesi iki kişi beni dinledikten sonra, kan nakli yapmadıysam da uyguladığım tedavinin bilimsel, güvenilir bir temeli olduğunu söylediler. Başka bir doktor kansız tedavinin etkili olduğuna ve bu yöntemle ölüm oranının daha da düştüğüne değindi. Sonuncu üye, kan naklinin iyi bir tedavi yöntemi olup olmadığını tartışmadıklarını söyledi. Mesele, bir doktorun hastasına, hastanın istemediği bir tedavi uygulayıp uygulayamayacağı idi ve bu üye, doktorun böyle bir hakkı olduğunu düşünmüyordu. Böylece, 12’ye 2 oy oranıyla, kurul üyeleri tüm suçlamaları reddederek beni akladılar.

Bir Hastanın Haklarını Savunmak

Tıp konusunda yetkili bazı kişiler, Şahit hastaları kan naklini kabul etmeye zorlamak amacıyla mahkeme kararları çıkardılar ve ben de ara sıra bu tür kararları iptal ettirmek amacıyla duruşmalarda kanıtlar sundum. Bir keresinde, yemek borusundaki kan damarları şişmiş bir Şahit söz konusuydu; bu durum ciddi mide kanamasına yol açar. Hastaneye kaldırıldığında zaten oldukça anemikti; hemoglobin düzeyi 4,7 gramdı.a Başlangıçta kan naklini kabul etmesi için kendisine baskı yapılmamıştı ve yalnızca destek tedavisi uygulanmıştı.

Hastanede bir hafta kaldıktan sonra, bir mahkeme yetkilisi tarafından elinde kan nakli kararıyla ziyaret edildiğinde hasta şaşkına döndü. Bu süre içinde hemoglobin düzeyi 6,4’e yükselmişti ve hasta tıbbi açıdan istikrarlı bir durumdaydı. Öyle görünüyordu ki hâkim kararını hastanın daha yüksek olan ikinci hemoglobin düzeyine göre değil, birincisine göre vermişti.

HİH yardım teklif etti. Hasta benden kendisini muayene etmemi istedi. Bunu yaptım ve daha sonra kansız tedavi edilebileceği bir hastaneye yatırılmasına yardımcı oldum. Aynı zamanda, avukatları hastaya kan verilmesi konusundaki mahkeme kararına itiraz ettiler.

Hâkim önüne çıkmak üzere bir duruşmaya çağrıldım; hâkim, hastanın durumunu sordu. Duruşmada, mahkeme kararı onaylanana kadar hastayı tedavi etmeye devam etmek üzere bana yetki verdi. Yeni duruşma vakti gelene kadar hasta düzelmişti ve hastaneden taburcu edilmişti. Tanıklık etmek üzere tekrar çağırıldığımda hastanenin avukatı uyguladığım tedavinin bilimsel bir temeli varsa bunu kanıtlamamı istedi. Kendisine, temsil ettiği hastane tarafından yayımlanmış olan tıp bültenindeki bir makaleyi gösterdiğimde şaşkına döndü; çünkü bu makale tam olarak bu tedaviyi öneriyordu.

Kan nakli dışındaki tıbbi tedavi yöntemlerine başvurmamızı aklayan kararı duyduğumuzda çok sevindik. Hastanenin, hukuksal masraflar da dahil, tüm masrafları karşılamasına karar verildi. Hastane, temyiz mahkemesine başvurduysa da, tekrar reddedildi.

Ailemize Gösterdiğimiz İlgi

Şahit olduğumdan beri, sadık bir arkadaş, yetenekli bir eş ve çocuklarımıza örnek bir anne olarak her zaman Vera Lúcia’nın desteğini gördüm. Tüm zorluklara karşı koymayı, evi çekip çevirmeyi ve şimdi enerji dolu gençler olan çocuklarımızın bakımına yardımcı olmayı nasıl başardı? Bu, onun Yehova’ya ve Tanrısal hizmetine olan derin sevgisi sayesinde mümkün oldu.

Ana baba olarak çocuklarımıza çok küçük yaşlardan itibaren, Mukaddes Kitap öğretilerini ve ilkelerini öğrettik. Yoğun tempoda bir yaşam sürdürmemize rağmen, her yıl birkaç ay dolgun vakitli olarak hizmet etmeye gayret ediyoruz. Ayrıca, düzenli olarak Mukaddes Kitabı okumayı, her gün bir Mukaddes Kitap ayetini incelemeyi ve inancımızı başkalarıyla paylaşarak Tanrısal hizmetimizi yerine getirmeyi içeren bir programa sıkıca sadık kalmak için elimizden geleni yapıyoruz. Son zamanlarda ailemiz haftada kimi zaman 12 kişiyle Mukaddes Kitap incelemesi yaptı.

Vera Lúcia ile birlikte, onların kişisel zevklerine de saygı göstererek oğullarımızı etkinliklerimize dahil etmeye çalışıyoruz. Ana babaların aileleriyle uygun şekilde ilgilenebilmeleri için üç temel şeyin gerekli olduğuna inanıyoruz. Bunlardan ilki, Tanrı’nın Sözü olan Mukaddes Kitaba dayanan doğru öğretim. İkincisi, ana babanın Tanrı’ya karşı sağlıklı bir korkuya sahip olduğunu çocuklara açıkça gösteren doğru örnek. Üçüncüsü, İsa’nın tüm yaş gruplarından ve sosyal konumlardan olan takipçileriyle doğru arkadaşlık; böylece bu kişiler aile fertlerine düşünme becerisi ve çeşitli yetenekler kazandırabilirler. Bir çift olarak, ailemize bunları sağlamayı hedef edindik.

Yehova’ya hizmet ederek geçirdiğimiz yaklaşık 30 yıla dönüp baktığımızda eşim ve ben hiç şüphesiz Yehova’nın bize yaşamda en iyisini verdiğini, birçok zevki ve bereketi sağladığını söyleyebiliriz. Her ne kadar Olimpiyatlara katılamadıysam da, hâlâ her hafta birkaç kilometre yüzmekten sevinç duyuyorum. Evet, hem doktor hem de bir Yehova’nın Şahidi olmak çok yoğun bir yaşamla sonuçlandı; fakat İsa’nın takipçisi kardeşlerime denemeler karşısında, Tanrı’ya olan hizmetlerini sürdürmelerine yardım etmenin çok ödüllendirici olduğunu gördüm.

Bazen bana Tanrı’nın yeni sistemi geldiğinde artık hastalıklar olmayacağından işimi kaybedecek olmam konusunda ne düşündüğümü soruyorlar. Ben de, ‘topal adam geyik gibi sıçradığı ve dilsizin dili terennüm ettiği’ ve ‘orada oturan: Hastayım, demeyeceği’ zaman sevinçten havalara sıçrayacak ilk kişinin ben olacağımı söylüyorum.—İşaya 33:24; 35:6.

[Dipnot]

a Sağlıklı bir yetişkin erkeğin hemoglobin düzeyi yaklaşık olarak 15 gramdır.

[Sayfa 15’teki resim]

Bir ameliyat sırasında

[Sayfa 15’teki resimler]

Vera Lúcia ile birlikte ve aile tetkikimiz

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş