Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 6/92 s. 11-14
  • Profesyonel Bir Hırsız İdim

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Profesyonel Bir Hırsız İdim
  • Uyanış!—1992
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Bir Suçlu Olarak Doğmadım
  • Suça Yönelik Bir Yaşamı Seçmemin Nedeni
  • Hakikati Buldum!
  • Hapishanede Şahadet Etmek
  • Şartlı Tahliyem ve Kararlılığım
  • Hakikate Kaçışım
    Uyanış!—1994
  • Kükreyen Bir Aslandan Uysal Bir Kuzuya
    Uyanış!—1999
  • Bir Suçluyken Yehova’nın Bir Şahidi Olmak Üzere Hakikat Beni Nasıl Değiştirdi
    Uyanış!—1992
  • Hakikatin İnsanları Değiştirme Kudreti
    Uyanış!—1992
Daha Fazla
Uyanış!—1992
g 6/92 s. 11-14

Profesyonel Bir Hırsız İdim

GÜM! Hâkimin tokmağı mahkeme salonunda yankılandı. Bundan sonraki sözleri, yumuşak bir tonla söylenmesine rağmen, kulaklarımda gürledi. “Bu veçhile seni 15 yıl hapse mahkûm ediyorum.” O sözleri ve onu takip eden olayları hiçbir zaman unutmayacağım. Polis memuru hemen bana eşlik ederek, mahkeme salonundan, tutukevinde geçen üç ay boyunca yatmış olduğum hücreye geri getirdi.

Ertesi sabah erkenden hücremden alınarak bir koridordan geçirilip, arkadan kopça ile iliklenen yaklaşık on üç santimetre genişliğindeki bir deri kemerle bağlandığım küçük bir odaya götürüldüm. Önde ellerimin kelepçelendiği iki büyük maden halka vardı. Bu işlem bittikten sonra iki memur beni alarak başka bir koridora götürdü ve orada benim gibi kelepçelenmiş olan mahkûmlardan oluşan bir gruba katıldım. Bunlar yan yana iki sıra halinde duruyorlardı. Sıradaki yerime getirildim ve bu iki sıra arasında uzanan zincir yukarı kaldırılarak üzerimdeki deri kemerin yan tarafında bulunan üçüncü bir halkaya geçirildi.

Daha sonra, orada hazır bulunan altı memur bizi alıp, özel olarak yapılmış bir otobüse götüren asansöre bindirdiler. Orada bir katilin yanında ve uyuşturucu satanların, ırza geçenlerin ve soyguncuların önünde oturuyordum. Hepimiz de aynı yere götürülüyorduk—hapishaneye!

Neden böyle oldu, diye merak edebilirsiniz. Şimdi geçmişimden ve hapse girmeme neden olan olaylardan söz etmeme izin verin.

Bir Suçlu Olarak Doğmadım

Annemle babam II. Dünya Savaşından hemen sonra evlenmişti ve 1947 yılında ağabeyim doğmuştu. İki yıl sonra ben doğdum ve 18 ay sonra da başka bir erkek kardeşim dünyaya geldi. Böylece ana-babam üç küçük çocukla birlikte batıya, Richmond, Virginia’dan (ABD) Pasifik Kıyısındaki Oregon eyaletine doğru uzun bir yolculuk yaptılar. Daha sonra kuzeyde bulunan Washington Eyaletine giderek Bellevue kentine yerleştik. O zaman yaşamımız normal bir şekilde sürüyordu. Üyeleri birbirine çok yakın olan bir aile olmamakla birlikte, düzenli olarak beraberce geziler yapıyor ve yöremizdeki Luteryen kilisesine gidiyorduk. Virginia’lı bir aile için Tanrı’ya, İsa’ya ve Mukaddes Kitaba saygı göstermek alışılmış bir şeydi. Ocak 1960’ta küçük kızkardeşim dünyaya geldi. Nihayet, sürekli olarak istediği küçük bir kız çocuğuna sahip olmak annem için ne denli heyecan vericiydi!

Bununla birlikte, yaklaşık altı ay sonra yaşam tarzımızı değiştiren bir olay oldu. Tekrar taşındık, bu defa yoğun bir ormanlık bölge olan Maple Valley’e yerleştik. Kiliseye gitmekten vazgeçtik, artık ailece gezintiler yapmıyorduk ve babam aşırı ölçüde içki içmeye başlamıştı. O taşınmayı hatırlamak beni hâlâ üzüyor. Uzun bir süre boyunca moralimiz çok bozuktu. Bunun, bir genç olarak dik başlı yaşayışıma katkıda bulunduğuna inanıyorum.

Suça Yönelik Bir Yaşamı Seçmemin Nedeni

İsminden de anlayabileceğiniz gibi, Maple Valley [Akçaağaç Vadisi], 1960’larda yaşayan deli dolu bir genç için heyecan verici bir yer değildi. Böylece kendime heyecan veren durumlar yaratırdım. Tabii, okulda sahip olduğum kötü arkadaşlar yüzünden bu o kadar zor değildi. Okul sonrası buluşmalarımız çoğu zaman içki âlemlerine, sonra da yumruklaşmalara ve uyuşturucu partilerine dönüşüyordu. Çoğu kez gecenin üç veya dördünde eve sarhoş bir vaziyette sallanarak gittiğim oldu. Veya arkadaşlarımda kalarak günlerce eve uğramıyordum. Belki gariptir, ama ben davranış tarzımın yanlış olduğunu biliyordum, oysa ana-babam hiçbir zaman bunun farkında değilmiş gibiydiler.

Bazı zamanlar, sırf yakayı ele vermeden bunu başarıp başaramayacağımızı görmek amacıyla hırsızlık yapıyorduk. Bir keresinde bir araba çalarak onunla gezintiye çıktım. Fakat yakalandım ve bir yıldan fazla bir zaman gençler için yapılmış yöresel Green Hill cezaevinde yattım.

Green Hill’den tahliye edildiğim zaman, liseye gidiyordum. Gençler için olan ‛suçlular okulunda’ “öğrendiğim” şeyleri burada uygulama safhasına koyabileceğimi düşündüm. Fakat Mukaddes Kitabın “kötü arkadaşlıklar faydalı alışkanlıkları bozar” sözünün üzerimde gerçekleştiğini o zaman tam olarak anlamamıştım.—I. Korintoslular 15:33.

Aşağı yukarı 16 yaşındayken farklı birine Jim Carley isminde bir gence rastladım. O ve ailesi kısa zaman önce Idaho’dan benim oturduğum şehre taşınmıştı. Pek az kimse onu Jim olarak tanıyordu; o, daha çok Idaho’nun patatesi ünlü olduğundan, kendisine takılan Spud [Patates] lakabıyla tanınıyordu. O, Yehova’nın Şahitlerinden biriydi.

Jim ve ben aynı okula gidiyorduk. Onun davranışını gözlediğim için diğer arkadaşlarımdan farklı olduğunu söyleyebilirdim. O herkesle iyi geçiniyordu ama onların kötü işlerine katılmıyordu. Bu beni etkiledi. Onun bana bu kötü sistemin yakında sona ereceğini ve onun yerini, Tanrı’nın Gökteki Krallık yönetimi altında barışla dolu yeni bir dünyanın alacağını söylediğini açık bir şekilde hatırlıyorum.

Anlattıkları hakkında daha fazla şey öğrenmek istediğim için, birkaç kez, İbadet Salonu diye adlandırılan “kilisesine” gittim. Bu, 1967 yılında idi. Orada işittiğim şeyler ilginçti, fakat bu yeni dünyanın çok uzun vadeli gelecekte olacak bir şey olduğunu düşündüm. Üstelik, o zaman zevkli bir yaşam sürdürüyordum. O sıra, birinin istediği herhangi bir şeyle ilgili “siparişler”i karşılamakla meşguldüm—aletler, araba parçaları, stereolar ve televizyon takımları gibi. Tabii bu “siparişler” hırsızlık ve hilekârlıkla elde ediliyordu. Heyecan verici bu “işimi” mahkûm eden bir kiliseye neden gideyim ki?

19 yaşında okulu bırakarak lise günlerimdeki kız arkadaşımla evlendim. Bir yıl sonra, Rhonda Jean adında bir kız çocuğunun babası oldum. Artan bu sorumluluk, bende, onların ihtiyaçlarını karşılama duygusu geliştirdi—ama sadece dürüst olmayan yollardan.

Hakikati Buldum!

Ben hâlâ uyuşturucu kullanmak ve satmak, araba çalmak ve evleri soymak “işiyle” meşguldüm, fakat bu “iş” en sonunda yakayı ele vermeme neden oldu. Polis tarafından tutuklandım ve kendimi, daha önce tarif ettiğim gibi elleri kelepçeli olarak hapishane yolunda buldum. İşte, 20 yaşında, evli ve altı aylık bir çocuğun babası idim. Ve şimdi yaşamımın gelecek 15 yılını orada geçirmek üzere hapishaneye gidiyordum! Yaşamımı kontrol altına almak için bir şey yapmam gerektiğini anladım. Spud’ın bana Mukaddes Kitap hakkında daha önce anlattığı şeyler üzerinde düşünmeye başladım.

Hapishanedeyken, bazı dünyevi kitapların yardımıyla Mukaddes Kitabı okumaya koyuldum. Ben, ‛bu kitapları okumak olgunlaşmama yardım edecek’ diye düşünmüştüm. Fakat bir yardımı olmadı. Shelton (Washington) Islahevinde başka bir mahkûm yöresel cemaatten gelen Yehova’nın bazı Şahitleriyle yapılan bir Mukaddes Kitap müzakeresine katılmak isteyip istemediğimi sorana dek hiçbir şey bana yardım etmedi. Bana onların her hafta hapishaneye geldikleri söylendi. Yapılan teklifi kabul ettim. Gelen iki Şahitle buluştuğum ilk andan itibaren, Mukaddes Kitap ve Hayata Sevk Eden Hakikat isimli tetkik kitabından öğrendiğim şeylerin doğru olduğunu biliyordum. Hakikati bulmuştum!

Hapishanede Şahadet Etmek

Zaman zaman mahpuslardan 15 kadarı benimle yapılan haftalık Mukaddes Kitap tetkikine katılıyordu. Bu sırada eşim cezaevinde aklımı kaçırdığıma karar vererek boşanma işlemlerine başladı. Bu, yeni bulduğum imanımı büyük ölçüde denemeye tabi tuttu.

Ruhi gıda alarak imanımı kuvvetlendirmeye karar verdim. The Watchtower ve Awake! dergilerinin geçmiş sayıları da içinde olmak üzere, onu açıklayan yayınlarla birlikte Mukaddes Kitabın tümünü okuyarak buna başladım. Kuvvetli bir iman geliştiriyordum. Ayrıca, dinlemek isteyen herkese vaaz etmeye başladım. Çok geçmeden tutuklulardan birçoğu benden uzak durmaya başladı. Geriye baktığımda, bunun benim için gerçek bir korunma olduğunu anlıyorum.

Bununla birlikte, hapishanede diğer birçoklarıyla ilginç sohbetlerimiz oldu. Bunlardan biri, bana öğretilen şeylerin saptırılmış olduğunu ve insanların Mukaddes Kitabı istedikleri biçimde yorumlayabileceklerini söyleyen bir Katolik papazı idi. Bu iddiasını kanıtlamak için de bana, Mukaddes Kitabın Tanrı yoktur dediğini gösterebileceğini söyledi. Kendi Mukaddes Kitabından Mezmurlar kısmını açtı ve elini, işaret parmağı ayetin bir kısmını örtecek şekilde oraya koydu. Ona: “Lütfen parmağınızı kaldırın da tüm ayeti okuyabileyim” dedim. O bana “sadece parmağımın altındaki kısmı oku” diye cevap verdi. Bunu yaptım ve şaşkınlık içinde orada şunları okudum: “Allah yoktur.” Sonra bana: “Gördün mü, bu bir ispattır. Tanrı yoktur!” dedi. Tekrar bütün ayeti görmek istediğimi söyledim. Bu defa elini oradan çekti. Orada şunlar yazıyordu: “AKILSIZ, yüreğinde: Allah yoktur, dedi.”—Mezmur 14:1.

Şartlı Tahliyem ve Kararlılığım

Sadece iki yıl hapishanede kaldıktan sonra tutum ve davranışımdaki değişiklik yüzünden, şartlı olarak tahliye edilmeme karar verildi. Bu 1971 yılının sonlarında gerçekleşti. Belki bazıları, sadece tahliye komisyonunu kandırmak amacıyla ‛dindar kesildiğimi’ düşündüler. Fakat şimdi özgürdüm ve tekrar kötü arkadaşlık tuzağına düşmemek için her zamandan daha fazla kararlı idim. Maksatlı olarak, eski arkadaşlarımın olmayacağını bildiğim bir bölgede yaşamayı seçtim. Eski arkadaşlarımdan herhangi biriyle ilişki kurmanın hikmetlice olmayacağını biliyordum. Onlar da zaten bir tür “papaz” olduğumu ve herkese vaaz ettiğimi işittiklerinden benden uzak duruyorlardı.

Mukaddes Kitap tetkiklerime devam ettim ve düzenli olarak Kent, Washington’daki Covington Cemaatinin ibadetlerine katılmaya başladım. Vaaz etme işi yaşamımda her zaman önemli bir rol oynadı ve 1972 yılının Haziran ayında vaftiz edildim. Dünyevi işlerimde dengeli olmaya ve aynı zamanda Tanrı’ya hizmet edip kızıma da Mukaddes Kitabı öğretmeye gayret ediyordum. Kızım artık yaklaşık üç yaşındaydı ve annesiyle, yani boşanmış olan eşimle beraber yaşıyordu. Bu benim için 16 uzun ve sinir bozucu yıl süren gerçek bir mücadele gerektiren bir durumdu. Bazen meselelerin benim istediğim şekilde çabuk yürümediğini kabul ederim. Bu gibi zamanlarda Mukaddes Kitabın öğüdünü hatırlardım: “Mümkünse, bütün insanlarla elinizden geldiği kadar, selâmette (barışta) olun .... ‛Rab (Yehova) diyor: Öç benimdir, karşılığını ben vereceğim.’”—Romalılar 12:18, 19.

Birçok geceyi ağlayarak ve dua ederek geçirdim. O noktadayken yaşadığım dünya, Puget Sound bölgesinin havası gibiydi—kapalı ve hüzünlü, ender olarak da güneşli. Benim yaşamımdaki “güneş ışığı” ibadetler ve orada yeni arkadaşlar edinip eskilerini tazeleyebileceğim kongreler gibi Tanrısal faaliyetlerdi. Bu gibi kongrelerin birinde, yaşamımda kalıcı bir iz bırakan Mary Hughes isminde genç bir kadınla tanıştım. İki yıl birbirimizi tanıdıktan sonra, 1974 yılının Ağustos ayında evlendik.

Bunu takip eden yılın Temmuz ayında bir oğlumuz oldu ve ismini Trey koyduk. Tanrı’nın bu evlilikte her zaman ilk yeri alacağını biliyordum, çünkü kısa zaman önce cemaatte bir hizmet-yardımcısı olarak tayin edilmiştim. Bu imtiyazdan dolayı, Yehova’nın hizmetinde bana yeni bir fırsat kapısı açıldığını fark ettim. Bundan tam olarak yararlanarak O’na hizmet etmeye devam etmek hususunda kararlı idim. Bana ruhen nasıl büyüyeceğimi öğretmesi için sürekli Tanrı’ya güvenerek, var gücümle çalıştım. Benden bir görevi yerine getirmem talep edildiği her zaman, O’nun bana gereken hikmeti vereceğine güvenerek bunu kabul ederdim. Sonra, 1987 yılında, cemaatte bir ihtiyar olarak tayin edildim.

Yıllar geçtikçe, her şeyi Yehova’nın istediği gibi yapmanın daima en hikmetli yol olduğunu öğrendim. Sabırsız olmamak gerekir. 1990 yılının baharında, o zaman 20 yaşında olan kızım Rhonda bizimle beraber kalmak üzere eve gelip vaftiz edilmiş bir Şahit olduktan sonra, bu noktayı daha iyi anladım. Hakikatin ne denli kudretli olduğunu bir kez daha gördüm. Yasal olarak annesinin gözetimi altında bulunduğundan, geçen sekiz yıl süresince onunla hiç temasım olmamıştı. Yıllar önce mahkemelerin bana tanıdığı kısa ziyaretler sırasında Mukaddes Kitabın hakikat tohumlarını kızıma aşılamakla ilgili harcadığım gayretleri Yehova bereketledi.

Rhonda, Mary ile beraber Mukaddes Kitaptan ona öğretmiş olduğumuz şeylerin hemen hemen hepsini hatırlıyordu. Ve bizim aile yaşamımız onun üzerinde ne muazzam bir etki yapmıştı! Rhonda o ilkbahar gününden bu yana Mukaddes Kitap bilgisinde hızlı bir ilerleme kaydetti.

Geçmişteki hayatıma bakarak ve sonra şimdiki hayatımı göz önünde bulundurarak, Tanrı’ya hizmet etmekle meşgul olmanın Şeytan’ın tuzaklarına karşı en iyi korunma olduğunu söylemeliyim. Nefret ettiğim o deri kemer bağ yerine, şimdi büyük bir özgürlüğe, mahpusluktan Tanrı’nın barış vaaz eden bir hizmetçisinin özgürlüğüne götüren bir özgürlüğe sahibim.—Tom McDaniel tarafından anlatılmıştır.

[Sayfa 12’deki resim]

Washington Eyaleti ıslah merkezinde 626023 no.lu mahkûm olduğum zaman

[Sayfa 13’teki resim]

McDaniel ailesi—Mary, Tom, kızları Rhonda ve oğulları Trey

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş