Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g93 Nisan s. 12-14
  • Kansız Tedaviyle Ölümün Eşiğinden Dönüş

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Kansız Tedaviyle Ölümün Eşiğinden Dönüş
  • Uyanış!—1993
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Ameliyat Mı, Değil Mi?
  • Ameliyat
  • Kan Almam İçin Yapılan Baskı
  • Hayat Kurtaran Başarılı Tedavi
  • Kan Naklinden Başka Kaliteli Seçenekler
    Kan Hayatınızı Nasıl Kurtarabilir?
  • Ne Sihirbaz Ne De Tanrı’lar
    Uyanış!—1995
  • “Mia Artık Yehova’ya Emanet”
    Uyanış!—1995
  • Acil Bir Tıbbi Sorunla Yüz Yüze
    Uyanış!—1997
Daha Fazla
Uyanış!—1993
g93 Nisan s. 12-14

Kansız Tedaviyle Ölümün Eşiğinden Dönüş

Yehova’nın Şahitlerinin merkez bürolarında çalışan bir kişi tarafından anlatıldı

İÇİNDE bulunduğum durum, hayatın kötü bir cilvesi gibiydi. Şubat 1991’de Arjantin’in Buenos Aires kentine, kan nakli yerine kullanılabilen seçenekler hakkında yapılacak seminerlere konuşmacı olarak katılmak amacıyla gitmiştim. Şimdi ise, iç kanama yüzünden ölümün eşiğinde bulunuyordum.

Sorun, önceki hafta Meksika’dayken başladı. Karnımda biraz ağrı vardı, ancak ciddi olabileceğini düşünmedim. Oradaki bir doktora göre, yöreyi ziyarete gelen Amerikalılarda mide sorunlarının başgöstermesi olağandı. Ağrı kesici bir ilaç önerdi.

Sonraki gün Buenos Aires’e uçarken, ağrılar artıyordu. Karnımda bir yanma hissi vardı, iki gün sonra ise, bu, alev almış bir ateş gibi oldu. Ağrı kesici bir iğne yapıldı. Bu sayede seminerdeki konuşmalarımı bitirebildim. Sonra karımla birlikte kaldığım, Yehova’nın Şahitlerinin Beytel bürosundan, yöredeki bir hastaneye götürüldüm. Orada, kanaması yeni durmuş ülser teşhisi kondu.

Teşhis biraz şaşırtıcı idi, çünkü bende asla ne ülser, ne de ülser belirtileri vardı. Her ne ise, yatakta istirahat, antiasitler ve hafif yiyeceklerle durumumun düzeleceği umuldu. Maalesef, Beytel’in revirine döndükten sonra kanama yeniden başladı.

Dışkılarım, kanla yüklü, simsiyahtı, bense ceset gibi bembeyazdım. En sonunda bayıldım, bayılırken de kazayla damarıma sokulan tüpü kolumdan çıkarmışım. Karım koşup hemşireyi çağırdı.

Ameliyat Mı, Değil Mi?

Çok geçmeden iki doktor yatağımın başındaydı. Bir tercüman vasıtasıyla hemoglobinimin bir desilitrede [normal değeri yaklaşık 15 iken] 6,8 gram’a düştüğünü söylediler. Kansız ameliyat üzerine uzman olan bir doktora telefonla danışmakta olduklarını söylediler. Uzman, acele ameliyat önerdi. Ameliyattan başka seçenekler hakkında bilgi istedim.

Bir gastroenterologa danışıldı. Ona göre, bir görme cihazını boğazımdan onikiparmakbağırsağının kanayan yerine kadar sokmak mümkündü. Oraya gelindiğinde, kanamayı durdurmak amacıyla yaraya bir kimyasal ilaç akıtılabilirdi.

“Başarma ihtimali nedir?” diye sordum.

“Yarı yarıya” cevabını verdi. Fakat cerrah, kanamayı durdurucu ilaç sonuç vermezse, gecikme ve kan kaybının sonucu olarak ameliyatın da artık imkânsız olabileceğini söyledi. Sanki ameliyattan başka çarem yokmuş gibi görünüyordu.

Duygulu anlar yaşadık. Karımla birbirimize sarıldık. Ambulansla hastaneye gitmeden önce, benim için düzenlenen vasiyetnameyi imzaladım. Arkadaşlarımız ameliyattan büyük bir ihtimalle sağ çıkmayacağımı düşündü.

Ameliyat

Ameliyathanede camdan bir masaya benzeyen bir yere yatırıldım. Aşağıdan ve yukarıdan parlak bir ışık geliyordu. Korkumun arttığı belli olmuş olmalıydı ki, cerrahlardan biri yanıma gelip, “merak etme, her şey iyi olacak” dedi. Sıcak ilgisi teselli ediciydi. Anestezi solunum yoluyla verildi, ve sanki bir saniyede yarı bilinçsizlikten uyuşukluğa ve tam bilinçsizliğe geçtim.

Uyandığımda beni sedyeden bir yatağa yatırıyorlardı. Burnumdaki ve boğazımdaki hortumlardan ve ameliyat yerimden korkunç bir sancı duyunca paniğe kapılmaya başladım. Karım ve bir dostum beni teselli ettiler. Duyduğum müthiş susuzluğu dudaklarıma su sürerek azalttılar. Hayatta olduğuma sevindim.

Bana ameliyatın başarılı geçtiği söylendiği halde, kan sayım düşmeye devam ediyordu. Hangi şey yanlış olabilirdi ki? Dışkımın incelenmesi kanamanın hâlâ sürdüğünü gösterdi. Cerrahlar bu kanamanın henüz ameliyat ettikleri yerden olmadığından emindiler—Öyleyse neredendi?

Doktorlara göre, belki kalınbağırsakta bir yerin delinmesine neden olan zehirli bir şey içmiş olmalıydım. Bir ameliyat daha kaldıramayacak kadar zayıf olduğumu söylediler.

Kan Almam İçin Yapılan Baskı

Kan sayım düşmeye devam ettikçe, kan almayı kabul etmem için baskı artıyordu. Hastanede bana bakan hemşire, ‛eğer doktor olsaydım, hiç fikrinizi sormadan size hemen kan verirdim’ dedi. Sabaha karşı üç civarında bir doktor gelip: “Eğer yaşamak istiyorsanız, kan almalısınız” dedi.

Ona, Yehova’nın Şahitlerinden biri olduğumu ve hem dinsel hem de tıbbi nedenlerden dolayı kan naklini kabul etmeyeceğimi açıkladım. (Levililer 17:10-14; Resullerin İşleri 15:28, 29) Bozulduğu çok belliydi, fakat ben onun tutumunu kararımın kesinliğini anlamamasına ve ciddiye almamasına bağladım.

Artan baskı ve hastanedeki başka koşullar yüzünden taburcu edilmek istedim. Çok zaman geçmeden ambulansla Beytel’deki revire geri götürüldüm.

Hayat Kurtaran Başarılı Tedavi

Emin olmak için orada Yehova’nın bir Şahidi olan doktora, bana alyuvar yapımını hızlandırmak üzere kemik iliğini uyaran sentetik bir hormon olan EPO’yu (eritropoiyetin) verip vermediğini sordum. Verdiğini söyledi. Tabii ki, sağlıklı kan hücreleri yapabilmesi için vücudun hâlâ temel yapı taşlarına ihtiyacı vardır. Bu yapı taşları folik asit, B vitamini ve özellikle demirdir. Gereken demir en hızlı şekilde demir dekstranın (Imferon) damardan verilmesiyle sağlanacağından bunu istedim.a

Oysa, Arjantin’de Imferon bulunmuyordu. Amerika Birleşik Devletlerinde bile zor bulunuyordu, çünkü Körfez savaşı yüzünden büyük kısmı Ortadoğu’ya yollanmıştı. Böyle olmakla birlikte en sonunda bir yerde az bir miktar bulunup, hemen Arjantin’e gelmekte olan Yehova’nın Şahitlerinden birine verildi.

Şimdi hemoglobin sayım sadece 4 idi. Daha fazla kan örneği alınmasının kansızlığa katkıda bulunacağını bildiğimden, Beytel bürosuna gelen tıp teknisyenine artık kan aldırmayacağımı söyledim. Kendisi karşı çıktı: “Eğer ne olduğunu bilmek istiyorsak, kan almamız şarttır.”

“Ne olduğunu biliyorsunuz,” diye cevap verdim, “Kanamam var; bu durumda vücudumdaki en değerli madde nedir?”

“Kandır” diye kabul etti.

“Ve ben bir daha benimkinden vermemeye karar verdim” dedim. Kan sayımın bundan sonra daha ne kadar düştüğü bilinmiyor.

O gece Yehova’ya hararetle dua ederek beni yönlendirmesini dileyip sonraki gün uyanabilme ümidimi dile getirdim. Uyandım, ancak hayat kuvvetimin benden gitmekte olduğunu hissediyordum. Ölümün eşiğindeydim. Benim normal hemoglobin sayım bir desilitrede 17,2’dir, ki bu normalin üst sınırı demektir, böylece kanımın yüzde 75’inden fazlasını kaybetmiştim. Bir şeyler yapılmalıydı.

O sabah, uygulanan tedavi hakkında, bana bakan doktorlarla görüşmek istedim. Kanın pıhtılaşmasında önemli bir rol oynayan K vitamini verilmiyordu, böylece hemen verilmesini onayladılar. Ondan sonra şunu sordum: “Şimdi vermekte olduğunuz ilaçlardan herhangi birinin kanamaya neden olması veya katkıda bulunması mümkün mü?”

“Hayır,” cevabını verdiler.

“Emin misiniz?” diye ısrar ettim.

Sonraki sabahın erken saatlerinde cerrahlardan biri bana gelip durumumu bir daha gözden geçirdiklerinde ilaçlardan bir tanesinin kanamaya katkıda bulunabildiğini öğrendiklerini söyledi. Kullanılması hemen durduruldu. Doktorların beni bir hasta olarak dikkatle dinleyip tedavimi analiz etmeye hazır olmaları onlara duyduğum saygıyı artırdı.

İsteğim üzerine, yatağıma tıp kitapları getirildi ve karımla ben araştırmaya başladık. Bir makalede kanamayı durdurucu bir ilaç olan kimyasal bir hemostat’tan söz edildi. Biz tam bu makaleyi bulmuşken bir Şahit olan Dr. Marcela Calderón Blanco içeri girip benzer bir ilacı kullanmak istediğini belirtti! İlaç lavman şeklinde verildi. Birleşik Devletlerden Imferon’un gelişi de aynı zamana rastladı, bu ise, bana damardan verildi.

Şimdi yapabileceğimiz tek şey beklemekti. Aynı günün içinde kendimi daha kuvvetli hissetmeye başladım. Üç gün sonra bir kan örneği almalarına müsaade ettim. Hemoglobin sayısının 6’ya kadar çıkmış olması şaşılacak şeydi! Daha beş gün önce kontrol edildiğinde bu sayı 4 idi ve hâlâ düşmekteydi! Doktorlar şüpheleniyordu. Bir test daha yaptırdılar. Birincisi doğrulandı. EPO ve Imferon etkilerini göstermekteydi!

Klinikte kanımı tahlil eden teknisyen beni arayıp doktorların muhakkak kan nakli yapmış olduğunu söyledi. “Kimsenin kan sayısı kan nakli olmadan bu kadar çabuk yükselemez,” diye ısrar etti. Doktor ona, kan verilmediğine ilişikin güvence verdi. “Kan sayısını böylesine çabuk artıran hangi yöntem uygulandı?” diye öğrenmek istedi. Kendisine EPO ve Imferon’un kullanılışı hakkında bilgi verildi.

Şahit olmayan doktorlarımdan biri olan Dr. Amilcar Fernández Llerena, kan tahlilinin yapıldığı gün beni ziyaret etti. Beni muayene ettikten sonra hayretini şöyle dile getirdi: “Size yeni bir isim veriyorum: Lazar.” (Yuhanna 11:38-44 ile karşılaştırın.) Gözyaşlarımı tutmak için tüm gücümü kullanmalıydım.

Dr. Llerena şöyle dedi: “Tanrınız Yehova’ ya, hayatta olduğunuz için teşekkür edebilirsiniz.” Ne demek istediğini sordum. “Eğer siz sigara, uyuşturucu veya çok içki içen biri olmuş olsaydınız” dedi, “ameliyattan sağ çıkmış olmayacaktınız. Ancak Tanrı’nın kanununa itaat ettiğinizden, vücudunuz temiz ve güçlü olduğu için sağ kaldınız.”

Başımdan geçen bu olayda kullandığım bilgilerin hemen hemen hepsi Kuzey ve Güney Amerika ile Avrupa’da yapılan seminerlerde Hospital Liaison Committee’lerine (Hastane İrtibat Heyetleri) öğrettiğimiz şeylerdi. Programda kansız tıbbi tedavilerde başarılı bir şekilde kullanılabilen seçeneklere ağırlık veriliyor. Bu seçenekler hakkındaki bilgiler, şimdi dünya çapında sayısı 800’den fazla olan Hastane İrtibat Heyetleri kanalıyla doktorlara açıktır.

Benim tecrübemin, kansız tedavi yöntemleri arayışı içinde olan başka Şahitlere yardımcı olacağını ümit ediyorum. Ameliyat olduğum hastane, daha sonra Yehova’nın Şahitlerinin Arjantin’deki Beytel bürosuyla irtibat kurup, bizim, hastaları kan içermeyen ilaçlarla tedavi etmekle ilgili başarılı bir yöntemimiz olduğunu gördüklerini ve bundan böyle bizimle işbirliği yapmaktan memnunluk duyacaklarını söyledi.

[Dipnotlar]

a Seçenekler hakkındaki ayrıntılı bilgi için Kan Hayatınızı Nasıl Kurtarabilir küçük kitabının 13-16 sayfalarına bakın.

[Sayfa 13’teki resim]

Amelyatımdan sonra hastaneden ayrılırken

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş