Moskova’nın Büyüleyici Yeraltı Sarayları
YERALTI TRENİNİN, yani Metronun nerede olduğunu tahmin etmek güç değildi. Sonsuz bir insan seli, yeraltına giden bir girişin içine akıyordu. Girişin üzerinde, parlak kırmızı neonlarla yazılmış M harfi bulunuyordu. Giriş kapıları önümde açılıverdi. İçeride hızla aşağıya inen ve sanki bir çukura giriyormuşçasına kaybolan insanların oluşturduğu garip görüntüyle karşılaştım. Önce duraksadım. Sonra kendimi toparlayıp onları takip ettim.
Hayatımda ilk kez bir yeraltı trenindeydim. Herhangi bir yeraltı treninde değil, Moskova Metrosundaydım! Fakat insanın uzayda seyahat edebildiği, atomu parçalayabildiği ve hatta karmaşık beyin ameliyatları gerçekleştirebildiği bir dünyada, bir yeraltı treninin nesi bu kadar özel olabilir?
Her şeyden önce, bana Moskova Metrosu’nun büyük olasılıkla dünyanın en güzel yeraltı treni olduğu söylenmişti. Bir Rus atasözünün söylediği gibi, “bir şey hakkında yüz kez işitmektense, onu bir kez kendi gözlerinizle görmeniz daha iyidir.” 1993’ün Temmuz ayında Moskova’da yapılan Yehova’nın Şahitlerinin uluslararası toplantısına katıldığımda, Metroya binmeyi sabırsızlıkla bekliyordum.
Nasıl Ortaya Çıktı
1902 yılında Bolinsky isimli bir Rus bilim adamı ve mühendisi, Kremlin duvarı boyunca devam edecek ve şehir merkezi etrafında daire çizecek bir yerüstü ulaşım sisteminin kurulmasını önermişti. Fakat Moskova şehir meclisi o zaman sistemin kurulması için yapılan planları reddetti. On yıl sonra ise bu fikri ciddi olarak düşünmeye başladı—bu, türünün Rusya’daki ilk örneği olacaktı—fakat 1914 yılında I. Dünya Savaşının patlak vermesi, gelişmeleri geciktirdi. Metro fikri, 1931 yılına kadar yeniden canlanmadı. O yıl, Sovyetler Birliği Komünist Partisinin Merkez Komitesi, Moskova’da ülkenin ilk yeraltı treninin inşa edilmesi için karar aldı. Böylece Rusya bu tür dev inşaat projesine girişen 11. ülke ve Moskova da 17. şehir oldu.
Moskova Büyükşehir Metrosu inşasına başlanmasından tam üç yıl sonra, yaklaşık 11 kilometre uzunluğundaki rayıyla ilk hattını 15 Mayıs 1935 günü sabah yedide işletmeye açtı. 13 istasyon arasında dört tren hizmet veriyor ve bu trenler günde yaklaşık 200.000 yolcu taşıyabiliyordu. Moskovalılar ve yabancı ziyaretçiler etkilenmişlerdi. O kadar yeni, o kadar alışılmamış bir şeydi ki! Akşamları insanlar, ilk yolcular arasında olabilmek için sıraya giriyorlardı. Moskova Metrosu görülecek bir şeydi. Aslında hâlâ da öyledir.
1935’ten bu yana sistem, yaklaşık 200 kilometre demiryolu ve 149 istasyon içeren 9 hat şeklinde genişletildi. Havaalanı ve nehir ulaşımı da dahil olmak üzere, Moskova’daki diğer toplu taşımacılık türlerinin hemen hepsi bir şekilde Metro bağlantılıdır. Gerçekten Moskovalıların Metrosuz bir hayat düşünmeleri olanaksızdır. Bu anlaşılabilir, çünkü Moskova Metrosu her gün ortalama dokuz milyon yolcu taşımaktadır ki, bu Finlandiya’nın nüfusunun yaklaşık iki katıdır. Bir karşılaştırma yapılırsa, Londra ve New York yeraltı trenleri, ikisi birlikte, bu sayının sadece yarısı kadarını taşımaktadırlar.
Daha Yakından Bir Bakış
Yerin 20 kat altında neler olduğunu görmek için sabırsızlanıyor musunuz? Bir asansör bizi çabucak aşağıya götürür. Bu, tüm sistemdeki yaklaşık 500 asansörden biridir, bu asansörler uç uca eklenseydi uzunlukları 50 kilometreyi geçerdi. 30 derecelik eğimle ve yaklaşık saniyede bir metrelik—birçok başka ülkedeki asansörlerin hemen hemen iki katı—bir hızla aşağıya inmek ne heyecan verici!
Mayakovskaya istasyonuna girmiş bulunuyoruz. İstasyonun mimarisi, kendimizi bir yeraltı tren istasyonundan ziyade bir sarayda hissetmemize neden oluyor. Gerçekten yeraltında olduğumuzu düşünmekte zorlanıyorum. Yerin altı şöyle dursun, yerin üstünde dahi bu kadar güzel mimariye çok az rastladım. 1937 ila 1939 yılları arasında yapılan bir uluslararası mimari sergisinin bu istasyon da dahil beş Moskova Metro istasyonuna ödül vermiş olmasına şaşmamak gerek. Elbette 149 istasyonun hepsi, Mayakovskaya istasyonu kadar görkemli değil; sonradan yapılanların birçoğu daha mütevazı—fakat yine de etkileyici—ve her biri üslup ve şekil açısından benzersizdir.
Hemen tüm istasyonlar Rus tarihi hakkında bir şeyler anlatır. Süsleme amacıyla Rusya’nın 20 farklı bölgesinden mermer, seramik ve granit getirilmiş. Nitekim bir fotoğraf rehberi şöyle dedi: “Moskova Metrosunun inşasına yardım etmek üzere tüm ülke katkıda bulundu.” Dayanıklılığı nedeniyle yer süslemelerinde yaygın şekilde granit kullanılmış. Her gün istasyonları dolduran insan kalabalığı düşünüldüğünde bu önemli bir etkendir.
Bu yeraltı sarayının güzelliklerinden zevk alırken, yüksek hızlarla gelip geçen trenlere dikkat ediyoruz. Bir tren istasyondan ayrıldıktan 90 saniye kadar sonra, yaklaşan bir diğerinin ışıkları görülmeye başlıyor bile. Trenler her zaman bu kadar sık mı işliyor? Kalabalık saatlerdeki trafik böyle. Diğer zamanlarda ise, yaklaşık üç ila beş dakika arayla işliyorlar.
Trendeki rahat koltuklarımıza henüz yerleşmiştik ki, trenin çok büyük bir ivmeyle son hızına eriştiğini fark ettik. Tren, bazen saatte 100 kilometreye varan hızıyla, çapı sadece 6 metre olan bir tüpün içinde yol almaktadır. Bir insan Metronun tümünü yaklaşık altı saatte kat edebilir! Moskovalılar Metroyu, sadece en hızlı ulaşım aracı olduğundan değil, ucuz ve rahat olduğu için de tercih etmektedirler. Temmuz 1993’te, Yehova’nın Şahitlerinin uluslararası toplantısı esnasında Metro ile herhangi bir yere gidiş on ruble idi, yani o zaman yaklaşık yüz Türk Lirasına eşdeğerdi.
İki tren arasındaki zaman farkı öylesine küçük ki, bu kadar yüksek hızlarda gidebilmelerinin nasıl mümkün olduğunu merak edebilirsiniz. Açıklaması basittir. Kazaları önlemek amacıyla özel bir otomatik hız kontrol sistemi tasarlanmıştır. Bu sistem, trenler arasındaki mesafenin, hiçbir zaman trenin o hızla giderken durabileceği mesafeden daha az olmamasını sağlar. Başka sözlerle, saatte 90 kilometre hızla seyreden bir tren, önde giden trene gerekli durma mesafesinden daha fazla yaklaştığında, otomatik olarak fren yapmaya başlar. Buna ek olarak, önde giden trenin makinisti de bir alarm işaretiyle uyarılır. Bu sistem, seyahat güvenliğini elbette büyük ölçüde artırmaktadır. Moskovalı Metro yolcularının bu kadar sakin ve rahat görünmelerinin nedeni bu olabilir mi? Yolcuların çoğunluğu, gidecekleri yere salimen varacaklarından emin, sessizce oturmuş bir şeyler okuyorlar.
Işıklar ve Hava
Her sabah erken saatlerde, binlerce elektrik motoru dönmeye ve yüz binlerce ışık parıldamaya başlarken, milyonlarca insan da, 3.200 yeraltı tren vagonunun gün boyu kapılarını bir açıp bir kapayacağı kalabalık yeraltı saraylarında kendilerine yol bulup yürümeye başlar. Bütün bunlar, şaşırtıcı miktarda elektrik enerjisi ile mümkün olmaktadır.
Bu hareketlilik sonucu çok büyük miktarda ısı açığa çıkmakta ve bu ısı kısmen, çevredeki toprak tarafından emilmektedir. Fakat tünellerin ve istasyonların aşırı ısınmasına neden olabilecek ısı fazlası için ne denebilir? Bir kez daha, saraylara yaraşır şekilde, her istasyonun havası, havayı saatte dört kez tamamen yenileyebilen bir havalandırma sistemi ile temizlenmektedir. Metro ne kadar kalabalık olursa olsun, içerde daima taze hava bulunur. Aslında Moskova Metrosundaki havalandırma sistemi, birçoklarınca dünyadaki en iyi havalandırma sistemi olarak görülüyor.
Kış süresince ise, bu ısı işe yarar. Toprak üstündeki binalar ve girişler dışında ısıtma sistemine ihtiyaç duyulmaz. Trenler ve insan kalabalıkları, ayrıca bahar ve yaz mevsimi boyunca ısı depolayan toprak, yeraltı saraylarını hoş bir ılıklıkta tutmak üzere yeterli ısıyı cömertçe sağlamaktadır.
Her Kesimden Övgü
Tahmin edilebileceği gibi resimli Metro rehberi kitapçığında coşkun övgüler vardır: “Moskova Metrosu yerinde olarak dünyadaki en gösterişli metrolardan birisi olarak görülmektedir. Metronun saray ihtişamındaki istasyonları, karmaşık demiryolu ağı, elektrik telleri, boru ve kablo ağlarıyla, sanatsal çabanın ve mühendislik ustalığının gerçekten etkileyici bir karışımını temsil etmektedir. Bunlar eşsiz zarafetleri, mermer, granit, çelik ve çiniyle zevkle donatılmış cazibeli görünüşleri, özgün tasarımları, heykelleri, mozaik dökümleri, kaplamaları, renkli cam işleri ve kakmalarıyla, istasyondan çok, birer mimari şaheserdir. Ülkenin en iyi mimarları ve sanatçıları” heykeltıraşlar da dahil olmak üzere, “düzenleme ve dekorasyona katkıda bulunmuştur.”
Şimdi, Moskova’yı ziyaret ettikten ve Metroyu kendi gözlerimle gördükten sonra, ben de bu sözlere katılıyorum. Toplantıya katılan birçok arkadaşım da etkilendi. Bir Alman şunları söyledi: “Güzel avizelerle süslü sanki bir konser salonuna girmiş gibi oldum. Kendimden geçtim.” Amerika Birleşik Devletlerinden bir ziyaretçi Metronun dakikliğinden, temizliğinden ve veriminden etkilenmişti. Toplantıya uzaklardan, Sibirya’dan katılan biri de yeraltındaki yapının muhteşem büyüklüğü ve boyutları karşısında hayrete düşmüştü.
Eğer bir gün Moskova’ya giderseniz bu büyüleyici yeraltı saraylarını ziyaret etmenizi ısrarla öneririm. Şunu hatırlayın: “Bir şey hakkında yüz kez işitmektense, onu bir kez kendi gözlerinizle görmeniz daha iyidir.”
[Sayfa 15’teki resim tanıtım notu]
Sovfoto/Eastfoto
[Sayfa 16, 17’deki resimler]
Moskova’nın güzel yeraltı istasyonlarından birkaçı
[Tanıtım notu]
Fotoğraflar (sol üstten itibaren saat yönünde): Laski/Sipa Press; Sovfoto/Eastfoto; Sovfoto/Eastfoto; Laski/Sipa Press; Laski/Sipa Press; Sovfoto/Eastfoto