Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • po böl. 4 s. 40-49
  • Tanrı, Erkek ve Kadınla İlgili Maksadını Açıklıyor

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Tanrı, Erkek ve Kadınla İlgili Maksadını Açıklıyor
  • İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • ALTINCI YARATMA “GÜN”ÜNÜN SONU
  • İnsanlar İçin Bir Zevk Cennetinde Harikulade Ümitler
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1989 (Dinsel Seri 97-108)
  • Yedinci Yaratma “Gününü” Takdis Etmek
    İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • İnsan Tanrı İle Cennette Bulunduğu Zaman
    İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
  • Yaratılış Kaydı Bilimle Çelişiyor mu?
    Hayat Nasıl Başladı?
Daha Fazla
İnsanın İyiliği İçin Tanrı’nın Şimdi Zafere Ulaşan “Ebedi Maksadı”
po böl. 4 s. 40-49

Bölüm 4

Tanrı, Erkek ve Kadınla İlgili Maksadını Açıklıyor

1. Tanrı, Âdem’i yarattığı zaman ona insan ırkına baba olacağını bildirmiş miydi?

İLK erkek Âdem Zevk Cennetinde yalnız olduğu, arkadaşlık edebileceği daha aşağı türabi yaratıklardan başka kimse bulunmadığı zaman, Tanrı, Âdem’e insan ırkına baba olması konusunda hiçbir şey söylememişti. Fakat Tanrı bunu tasarlamıştı. Yeryüzüyle ilgili maksadı buydu. Uygun zamanda Kendisi adama bu Tanrısal maksadını açıkladı.

2, 3. (a) Tanrı, insan ailesini meydana getirmeyi nasıl amaçladı? (b) İnsana, insandan aşağı olan yaratıklar arasında uygun yardımcı neden bulunmadı?

2 Tanrı’nın maksadı, göğü, evlilik yolunu kullanmadan, hepsini doğrudan doğruya yarattığı meleklerle doldurduğu gibi, yeryüzünü de aynı şekilde doldurmak değildi. Tanrı’nın maksadı, Âdem’in, baba olmak üzere uygun bir eşle evlenmesiydi. Tanrı’nın bu meseleyle ilgili düşüncesi bize şu bilgiyi veren Tekvin 2:18’de kayda geçmiştir: “Ve RAB Allah dedi: Adamın yalnız olması iyi değildir; kendisine uygun bir yardımcı yapacağım.”

3 Tanrı, insandan aşağı bütün yaratıkları insandan önce ve insandan ayrı olarak yarattı. Böylece insandan daha aşağı olan balıklar, uçan yaratıklar, kır hayvanları, insan “cins”inden değildiler. Onlar ancak “kendi cinsine göre” zürriyet meydana getirebileceklerdi. (Tekvin 1:21, 22) Onlar, insan cinsini meydana getirmek üzere insanla işbirliği yapamazlardı. Tanrı, Âdem’e daha aşağı türabi yaratıkları tanıttığı zaman, bu açıkça görülebilecekti. Böylece insana, hayvanların tanıtılmasından sonra mantıklı sonuç şuydu: “Fakat adam için kendisine uygun yardımcı bulunmadı.”—Tekvin 2:19, 20.

4. Tanrı, Âdem’in “yardımcı”sını nasıl meydana getirdi ve Âdem ona hangi ismi verdi?

4 Henüz altıncı yaratılış “gün”ü devam ettiğinden Tanrı türabi başka bir yaratılış üzerinde çalışmakla herhangi bir şekilde sept tanzimini çiğnemiyordu. Öyleyse, Tanrı, Âdem’e tamamlayıcı olarak bir yardımcıyı nasıl yarattı? Tıp biliminin ameliyatları sancısız yapabilmek için anestezi ve analjeziyi keşfetmesinden binlerce yıl önce, Tanrı ilk insan Âdem’e sancısız bir ameliyat yaptı: “Ve RAB Allah adamın üzerine derin uyku getirdi, ve o uyudu; ve onun kaburga kemiklerinden birini aldı, ve yerini etle kapadı; ve RAB Allah adamdan aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaptı, ve onu adama getirdi. Ve adam dedi: Şimdi bu benim kemiklerimden kemik, ve etimden ettir; buna Nisa (kadın) [iş-şah] denilecek, çünkü o İnsandan [iş] alındı.”—Tekvin 2:21-23.

5. Bütün insan ailesinde bir beden birliği nasıl sağlandı?

5 Âdem’e ilk kadının kendi kaburga kemiklerinden biriyle nasıl yapıldığı açıklandığı için (iliklerinde kan yapma niteliği olması yüzünden) kendisinin ona “kemiklerimden kemik ve etimden et” demesi uygundu. Onu kendisinin bir parçası olarak kabul etmesi çok yerindeydi, çünkü kadının Tanrı tarafından yaratılmasına Âdem’in bedeni katkıda bulunmuştu. Binlerce yıl sonra Yunanistan’da, Atina’nın Ariopagos’undaki mahkeme önünde şu sözlerin sarf edilmesi de kesinlikle yerindeydi: “Bütün yeryüzünde otursunlar diye insanların her milletini [Tanrı] bir kandan (adamdan) yarattı.” (Resullerin İşleri 17:26) Böylece bütün insan ailesinde bir beden birliği vardır. Tanrı ilk kadını yerin toprağından ilk insan Âdem’den ayrı şekilde yaratmış olsaydı, böyle bir birlik söz konusu olmazdı.

6. Tanrı’nın sözlerine göre, insan ailesi nasıl genişleyecekti?

6 Tanrısal kayıt Cennetteki ilk erkek ve kadının bu evliliğinden bahsettikten sonra, şöyle devam ediyor: “Bunun için insan anasını ve babasını bırakacak, ve karısına yapışacaktır, ve bir beden olacaklardır.” (Tekvin 2:24) Kadının yaratılma şekli yüzünden, Âdem ve Havva arasında cinsel ilişki olmadan önce de onlar “bir beden” idiler. Fakat Âdem ve Havva’nın zürriyeti ise, evlendiklerinde cinsel birleşmede bir araya geliyor ve özellikle bu şekilde “bir beden” oluyor. Yeni evlenen erkeğin karısına yapışmak üzere ana ve babasını terk etmesi, onun, kendi ev halkını kuracağı anlamına geliyordu. İnsan ailesi bu şekilde genişleyecekti.

7. Âdem ve karısı yaratıldıkları durumda birbirlerine bakmaktan neden utanmıyorlardı?

7 O zamanlar Aden Cennetinde tam bir masumiyet ve saf yüreklilik hâkimdi. Bu, Tekvin 2:25’in şu sözleriyle kanıtlanıyor: “Ve adam ve karısı, ikisi de çıplaktılar, ve utançları yoktu.” Onlar gerek Tanrı’ya gerek birbirlerine karşı temiz bir vicdana sahiptiler.

8, 9. (a) Seks kimin tarafından ve hangi maksatla yaratıldı? (b) Tanrı’nın Âdem ve Havva’ya yapmalarını söylediği şey bunu nasıl açıklar?

8 Erkek ve kadın Cennet sahnesinde göründükten sonra Tekvin 1:27’deki kayıt uygun bir kronolojik düzen içinde şöyle diyor: “Ve Allah insanı kendi suretinde yarattı, onu Allahın suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı.” Tıpkı bundan önce “cins”lerini çoğaltmak maksadıyla daha aşağı türabi yaratıklar arasında erkek ve dişi yaratıldığı gibi, aynı şekilde kadının yaratılmasıyla da insan cinsinde, erkek ve dişi var olmuş oldu. Tanrı, seksin Yaratıcısıdır ve onu insanın çoğalması maksadıyla yaratmıştır. Bu hayati gerçek, Tanrı’nın ilk erkek ve kadına, yapmalarını söylediği şeyden anlaşılmaktadır:

9 “Ve Allah onları mubarek kıldı; ve Allah onlara dedi: Semereli olun, ve çoğalın, ve yeryüzünü doldurun, ve onu tabi kılın; ve denizin balıklarına, ve göklerin kuşlarına, ve yer üzerinde hareket eden her canlı şeye hâkim olun.”—Tekvin 1:28.

10. Tanrı, uygun olarak, yeryüzü için sonuçta hangi durumu amaçlamıştı?

10 Tanrı, erkek ve kadını evlilik hayatlarının başlangıcında Zevk Cennetinde mübarekledi. O’nun düşünce ve ifadeleri kendileri için en iyi olan şeydi. Onlara söylediği sözlerle Tanrı insanlık ve yeryüzü için maksadını açıklamış oldu. Tanrı’nın maksadı, yeryüzünün, bu ilk erkek ve kadının çocuklarıyla dolmasıydı. Tanrı bununla kalmayıp bu ailenin işgal edeceği bütün yerin de onlara tabi kılınmasını istedi. Bütün yer ne duruma gelecekti? Erkek ve kadının içinde bulundukları Cennetin durumuna. Bu, Tanrı tarafından yapılan Cennetin sınırlarının bütün kıtalar, denizler ve adalar dahil olmak üzere doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar genişletilmesiyle bütün yeryüzünün güzelleşmesi ve yaşanılacak hale getirilmesi demekti. Cennet yeryüzünde sıkışıklık olmayacak, fakat tabi kılınmış bütün yeryüzü, içinde rahatlıkla oturulacak şekilde dolduruluncaya kadar çoğalma devam edecekti. İnsan daha aşağı türabi yaratıkları öldürmeyecekti, fakat onlar sevgi dolu kontrol altında tabi kılınacaklardı.

11, 12. (a) Tanrı’nın insan ve yeryüzüyle ilgili maksadını neden gözden kaçırmamalıyız? (b) Kendimize devamlı yarar sağlamak üzere hayatımızı nasıl maksatlı kılabiliriz?

11 Âdem ve karısı, Tanrı’nın kendilerine yönelttiği mübarekleme ve emredici sözlerden O’nun gerek kendileri, gerekse meskenleri olan yeryüzü için edinmiş olduğu büyük maksadı kavramışlar mıydı? Acaba bugün bizler bunu kavrıyor muyuz? Bizler bugün Yaratıcı Tanrı’nın, erkek, kadın ve meskenimiz olan yeryüzüyle ilgili asıl maksadını anladık mı? O’nun maksadı çok kolay bir şekilde anlaşılabilir ve dürüst bir insan bunu kavramakta zorluk çekmez.

12 Biz, bunu gerçekten anlıyorsak, onu sakın gözden kaçırmayalım, cünkü aksi takdirde dini karışıklık içine ve hataya düşeceğiz. İnsanın yeryüzündeki varlığı ne kazaen, ne de maksatsız olmuştur. Tanrı, erkek ve kadını yeryüzüne, tasarlayarak yerleştirmişti ve Kendisi bu maksadı ilk ana-babamıza açıklamıştı. Âdem ve onun Havva diye adlandırdığı karısının şerefli, bereketli imtiyazı, onlara gerekli bilgi ve emir verildikten sonra Tanrı’nın maksadını kendi hayatlarının maksadı yapmaktı. Bu da, onların Tanrı’ya itaat etmelerini gerektiriyordu. İtaat ise, itaatli Âdem ve Havva ve onların tabi kılınmış yerin bütün kısımlarındaki itaatli tüm soyları için Cennet yeryüzünde tam bir mutluluk içinde ebedi hayatla sonuçlanacaktı. Böylece hayat Âdem ve Havva için maksatlı olmuştu ve Tanrı’nın şaşmaz maksadı gereğince, hayat bizim için de maksatlı olabilir.

13. Cennette neden, ne öldürmek diye bir şey, ne de insanla dolu bir yeryüzünden dolayı açlık korkusu olmayacaktı?

13 Tanrı, Âdem ve Havva’nın önüne, insan ailesi ‘çoğalınca’ bir yiyecek kıtlığı olacağı korkusunu koymadı. Sevgi dolu bir Baba olarak Kendi insan oğulları ve kızlarıyla dolu olacak yeryüzü için bol bol tedariklerde bulundu. Cennette öldürmek için herhangi bir zorunluluk yoktu. Tanrı bu gerçeklere işaret etmişti, çünkü şunları okuyoruz: “Ve Allah dedi: İşte bütün yeryüzü üzerinde olup tohum veren her sebzeyi, ve kendisinde ağaç meyvası olup tohum veren her ağacı size verdim; size yiyecek olacaktır; ve yerin her hayvanına, ve göklerin her kuşuna, ve kendisinde hayat nefesi [nefeş] olup yeryüzünde sürünen her şeye, bütün yeşil otu yiyecek olarak verdim; ve böyle oldu.”—Tekvin 1:29, 30.

14. (a) Tanrı’nın yiyecek hakkındaki genel açıklamasına ek olarak yiyecek hakkındaki hangi yasak yürürlükteydi? (b) Âdem ve Havva maddi yiyecekten başka hangi şey sayesinde yaşayacaklardı?

14 Bu, insanların yiyeceği hakkında genel bir açıklama idi. Âdem ve Havva’nın, Tanrı’dan duydukları bir açıklama. Böylece, “kendisinde ağaç meyvası olup tohum veren her ağaç”tan söz ediliyordu. Ayrıntılarla ilgilenmeğe gerek görülmedi, çünkü Âdem’in henüz yalnız olduğu sıralarda bir gün, Tanrı, iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemeyi yasaklayan emrini vermişti. (Tekvin 2:16, 17) Menedilen bu ağacın meyvesi Âdem ve Havva tarafından yiyecek olarak hiç değilse şimdilik kullanılmamalıydı. Durum ne olursa olsun, hayatı idame ettirmek için orada o kadar çok yiyecek vardı ki, onların iyilik ve kötülüğü bilme ağacından yemelerine ihtiyaç yoktu. Âdem ve Havva için Cennette her türlü yiyeceğin bol olduğu gibi, iki bin yılı aşkın bir zaman sonra Yehova’nın seçilmiş kavmi için de durum aynıydı: “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, fakat Yehova’nın ağzından çıkan her şeyle yaşar.” (Tesniye 8:3) Âdem ve Havva, Yehova Tanrı’nın emrine itaat etmiş olsaydı, yeryüzü çapındaki Cennette aileleriyle birlikte ebediyen yaşayacaklardı.

ALTINCI YARATMA “GÜN”ÜNÜN SONU

15. Altıncı yaratma “gün”ünün sonunda yeryüzündeki yaratılış Tanrı’nın gözünde nasıl göründü?

15 Böylece Tanrı’nın tayin ettiği zamanda yerin meseleleri izah edilen bu duruma gelmiş bulunuyordu ve Tanrı’nın maksadına uygun olarak onların önünde harikulade imkânlar vardı. Bu duruma bir göz attığımız zaman, güneşin etrafında dönen yeryüzünün şimdi insan ve hayvanlar tarafından mesken olarak kullanılması ve ayın yerin etrafında yörüngede bulunması, bütün bunlar bize nasıl görünüyor? Görüşümüz, Tanrı’nın şu görüşünden farklı olmamalıdır: “Ve Allah yaptığı her şeyi gördü, ve işte, çok iyi idi. Ve akşam oldu ve sabah oldu, altıncı gün.”—Tekvin 1:31.

16. Altıncı “gün”ün sonunda “sabah yıldızları” ve “Tanrı’nın oğulları”nın yeryüzünü gördükleri zamanki tepkileri ne olmuştu?

16 İşini ilerleyen tarzda yapan bir Tanrı olarak, Yehova devre devre intizam içinde hareket ediyordu ve ne kadar mantıklı bir ilerleme yapıyordu! Âdem ve Havva’nın yaratılması ve onların üzerinde bulunan Tanrısal bereket ile, Tanrı’nın türabi çocuklarının, üzerinde yaşamaları için yeryüzünde yapılan hazırlıkla ilgili altıncı yaratma “gün”ü sona ermiş oldu. Yerin temellerinin kurulması esnasında sabah yıldızları hep birden terennüm edip Tanrı’nın bütün oğulları sevinçle çağrıştıklarına göre, bu semavi “Tanrı’nın oğulları”, altıncı yaratma “gün”ü sonunda, yeryüzünü tam hazırlanmış bir şekilde ve içinde kâmil bir çiftin yaşamakta olduğunu gördükleri zaman, ne kadar büyük bir hayranlık ve övgü belirtmiş olmalılar!—Eyub 38:7; Tekvin 1:28.

17. Altıncı “gün”ün “sabahı”nın bitimindeki Tanrısal başarı karşısında yaratma “gün”leri hakkında hangi soru doğuyor?

17 Bu altıncı yaratma “gün”ünün “sabah”ı izzetli Tanrısal “maksat” başarıyla sonuçlandı. Acaba yaratma “gün”leri devri, altıncı “gün” ile son bulacak mıydı? Altıncı “gün”, bütün yeryüzünü insanlarla doldurmak gayesiyle Âdem ve Havva ile kurulan temelle son buldu. Acaba başka bir yaratma “gün”ü sabahının bitişinde, bütün yeryüzünün insanlık ailesiyle doldurulmuş küresel bir Cennet haline gelmiş olacağı yedinci bir “gün” olacak mıydı?

18. Mantıklı olarak hangi amaçla başka bir yaratma “gün”ü daha olmalıydı?

18 Tanrı’nın yeryüzüyle ilgili maksadı altıncı yaratma “gün”ünün sonunda tam olarak yerine gelmiş olmadı. Şu soru kaldı: Kişisel irade gücüne sahip olan ve türabi yollarını Tanrı’nın maksadının ya lehine, ya da aleyhine seçmekte serbest bırakılan insan yaratıklarıyla ilgili, Tanrı Kendi maksadını yerine getirebilecek miydi? Öyleyse mantıklı olarak başka bir yaratma “gün”ü, yedinci bir “gün” olmalıydı. Bu zaman içinde yeryüzü kâmil bir insan ırkıyla doldurulacak, sakinlerinin hepsi sevgi ve sulh içinde oturacak ve hepsi de bu küresel Cennette aynı dili konuşacaklardı. Böyle bir yaratma “gün”ünün sonunda Yaratıcı ve Evrensel Egemen olarak Tanrı, hakkını teyit ederek maksadının muzaffer şekilde yerine getirilişine şahit olabilecekti.

19. (a) “Yedinci gün”e neden bir “yaratma” günü denilmesi gerekir? (b) Tanrı, bu “yedinci gün” ile ilgili ne yaptı?

19 Tanrı kendi maksadının tümünü belirtmişti. Bu, yedinci bir yaratma “gün”ünün gelmesini gerektiriyordu. Bizim buna bir “yaratma” günü ismini vermemiz Tanrı’nın yedinci “gün”de türabi şeyler yaratmağa devam etmiş olması anlamına gelmez. Fakat onun kendinden önceki altı yaratma “gün”üyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğu ve önceki “gün”lerin bu yedinci “gün”le aynı uzunlukta olduğu anlamına gelir. Acaba Tanrı’nın bizzat Kendi Sözü bunun hakkında ne diyor:

“Ve gökler ve yer ve onların bütün orduları itmam olundu. Ve Allah yaptığı işi yedinci günde bitirdi; ve yaptığı bütün işten yedinci günde istirahat etti. Ve Allah yedinci günü mubarek kıldı, ve onu takdis etti; çünkü Allah yaratıp yaptığı bütün işten o günde istirahat etti.”—Tekvin 2:1-3.

20. Tekvin 2:1-3’ün yirmi dört saatlik bir günden mi, yoksa hâlâ devam eden bir yaratma devresinden mi bahsettiğini nasıl tespit edebiliriz?

20 Bu yedinci yaratma “gün”üyle ilgili kaydın, akşam ve sabahtan oluşan o yaratma “gün”ünün bittiğini kesinlikle söyleyen sözlerle sona ermediğini gözden kaçırmayalım. Tekvin 2:3’e “ve akşam oldu ve sabah oldu, yedinci gün” sözleri eklenmiyor. Bu sözlerle bitirilmemiş olması, yedinci yaratma “gün”ünün peygamber Musa’nın Pentatök’ü veya Mukaddes Yazıların ilk beş kitabını yazmayı, Anno Mundi takvimine göre (dünya [insan] yaratılışı tarihi) 2553’te veya MÖ 1473 yılında bitirdiği zaman, henüz sona ermediğini belirtiyor. Yine daha sonra, Mezmur yazarı Davud Mezmur 95:7-11’de, Anno Mundi 2989’da veyahut MÖ 1037’de Tanrı’nın rahatına girmesinden bahseder. Bu, Tanrı’nın istirahat gününden söz eden Tekvin 2:1-3’ün yirmi dört saatlik bir günden bahsetmediğini, fakat ondan önceki her yaratma “gün”üyle aynı uzunlukta olan bir yaratma “gün”ünden söz etmiş olduğunu belirtmiş oluyor. Böylece, bu “yedinci” yaratma “gün”ü henüz sona ermiş değildir.

21. Yeryüzünde hangi durum insanlığın bir bütün olarak Tanrı’nın “yedinci gün”ünün sebtine hâlâ girmediğini gösteriyor?

21 Bu nedenle Aden Cennetinin türabi küremizin her yanına yayıldığını ve her tarafının ölmeyen kâmil insan ailesiyle dolu olduğunu henüz görmüyoruz. Fakat kır hayvanları, kuşlar ve balıklar öldürülmekte olup süper kuvvetler, nükleer ve diğer toplu harabiyet silahlarıyla tüm insanları öldürmek ve yeryüzünün her tarafını içinde oturulması mümkün olmayan bir harabeye çevirmekle dünyayı tehdit ediyorlar. Muhakkak ki, bir tüm olarak insanlık, evet, Mukaddes Kitabın Tanrısına tapındıklarını iddia eden dini kuruluşlar dahi Tanrı’nın rahatına girmemişlerdir. Ve şimdi insanın yaratılışından bu yana altı bin yıldan biraz fazla zaman geçmiştir.

22. Müteakip ayet (Tekvin 2:4) Tanrı’nın yirmi dört saatlik bir günden bahsetmediğini nasıl ispat eder?

22 Tekvin 2:1-3’ün “yedinci gün”den söz ederken, yirmi dört saatlik bir gün demek istemediği, hemen sonra gelen ayetteki “gün” sözcüğünün kullanılışından belli oluyor. Orada, Tekvin 2:4’te şöyle yazılıdır: “RAB Allah yeri ve gökleri yaptığı GÜNDE, yaratıldıkları ZAMAN, göklerin ve yerin asılları bunlardır.” Bu “gün” Tekvin’in birinci babında tarif edildiği üzere altı yaratma gününü kapsar.

23, 24. (a) Tanrı’nın maksadının “yedinci gün”ün sonunda yerine gelişinin henüz önümüzde bulunduğunu ispat eden nedir? (b) Tanrı’nın kendi harikulade maksadını yerine getireceğine iman eden bizlerin cesaretimizin kırılmasına neden gerek yoktur?

23 İnsanlığın MS bu yirminci yüzyılda görülen durumundan, Tanrı’nın maksadının yedinci yaratma “gün”ünün sonundaki yerine gelişinin henüz önümüzde olduğu açıkça anlaşılır. Bu “yedinci gün”ün başında, yani takriben altı bin yıl önce, Tanrı “yedinci günü mübarek kıldı, ve onu takdis etti.” Geçen altı milenyum boyunca insanlık tarihine göre, bu gün bütün insan ırkı için mübarek bir gün olmamıştır.

24 Her ne kadar Tanrı onu mübarek kıldı veya takdis etti ise de, insanlık arasından çok az kimse onu mukaddes veya kutsal sayıp ruhi bir şekilde Tanrı’nın rahatına girmiş oldu. Tanrı’nın yedinci yaratma “gün”ünün sonunda, o “gün” üzerindeki bereketinin insanlık için gerçek bir değer taşıdığını mutlaka ispat etmesi gerekecektir. O’nun “yedinci gün”ün gercekten mukaddes veya kutsal olduğunu ve Kendi maksadının yerine gelmesinin kesin olması bakımından “rahat”ının bozulmadığını ispat etmesi gerekecektir. Altıncı yaratma “gün”ünün sonunda yeryüzüyle ilgili yaratma işini durdurmasına rağmen, kendi maksadı ilerlemiştir ve başarılı bir şekilde yerine gelmek üzere hâlâ ilerlemektedir. Dolayısıyla bizzat Yehova gibi, O’nun harikulade maksadının en sonunda yerine getirileceğine iman edenlerin de cesaretlerinin kırılmasına hiçbir neden yoktur.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş