Çağdaş Yahudileştirmek İsteyenlerin Tuzağına Düşmeyin
ON DOKUZ yüzyıl önce, bir insan grubu, geçmişine göre yaşamak istedi ve böylece kendisini birçok nimetlerden mahrum etmiş oldu. Acaba bu grupta bulunanlar kimlerdi?
Bunlar, Hıristiyan olduklarını iddia eden kimselerdi; fakat aslında Hıristiyanlık ile Yahudiliği birleştirerek bir irtidat dini meydana getirmek istiyorlardı. Onlar, başkalarını Yahudileştirmek isteyen kişilerdi. Milletlerden Hıristiyanlığı kabul edenlere, kurtulabilmeleri için, “Musa’nın âdeti üzre” sünnet olmalarının gerektiğini öğretiyorlardı. Gerçekten bu kimseler, yeni iman edenlere Musa kanununu tutmalarını öğretmeleri gerektiğine inanıyorlardı.—Res. İşl. 15:1-5.
Bu Yahudileştirmek isteyenler, 1500 yılı aşan bir zamandan beri Tanrı’nın özellikle Yahudi milletiyle ilgilendiği hususunu gerektiğinden fazla önemsiyorlardı. O zaman boyunca, milletlerden gelen bir kişi eğer Yehova’nın bir tapıcısı olmak istiyorsa, bir mühtedi olmalı, yani Yahudiliği kabul etmiş biri olmalıydı. Böyle bir kişi ‘sünnet edilir’ ve Musa kanununu tutmak zorunluğu altına getirilirdi. İşte, Yahudileştirmek isteyenler de yeni Hıristiyan şakirtlere aynı şeyi yaptırmak istiyorlardı.
Oysa, Hıristiyan cemaatinin kurulması bir değişiklik gerektirmişti. Tanrı’ya hizmet edebilmek için, artık bir Yahudi veya bir mühtedi olmak şart değildi. Bu değişiklik, beklenmedik bir olay da değildi. Yehova, eski peygamberleri vasıtasıyla zaten bunu haber vermişti. Nitekim Hoşea kitabında şunları okuyoruz: “Kavmım olmıyana kavmım, sevgili olmıyana sevgili, diyeceğim.” Bu sözleri Hıristiyan resul Pavlus da iktibas etmiştir.—Rom. 9:25; Hoş. 2:23.
İlk yüzyılda yaşayan bir Yahudi’nin, Hıristiyan olması için iman göstermesi gerekirdi. Bu kişi, Yehova’nın hem milletlerden gelen insanları hem de bedeni Yahudileri bir araya getirmekle ilgili peygamberliklerine dair iman etmeliydi. Yahudi Hıristiyanlar, bir Yahudi olarak doğmanın otomatikman kendilerini Tanrı’nın kavminin bir üyesi yapmadığını kabul etmeleri için alçak gönüllülük göstermeleri gerekiyordu. Yahudileştirmek isteyenler, böyle bir imana ve alçak gönüllülüğe sahip değillerdi. Onlar, geçmişe bağlı kalmağa devam ederek harikulade nimetlerden mahrum oldular. Acaba onların hataları neydi?
Onlar bedenen Yahudi olmayı gereğinden fazla önemsediler ve ruhi bir Yahudi olmanın anlamını takdir edemediler. O zamanlarda insanların, “Allahın İsraili”, yani ruhi İsrail’in bir üyesi olmaları için yol açıktı. (Gal. 6:15, 16) Tanrı’nın İsrail’i, Mukaddes Kitaba göre, İsa Mesih ile birlikte gökte bulunacak 144.000 kişiden oluşmaktadır. Bu ne kadar izzetli bir ümittir!—Vah. 7:1-8; 14:1-5.
TÜM “HIRİSTİYANLAR” RUHİ İSRAİLLİ MİDİRLER?
Bugün, Hıristiyanların İsa Mesih ile birlikte bulunmak üzere göğe gitmelerini tasavvur etmek artık zor değildir. Yüzlerce yıl boyunca Hıristiyan âleminin kiliseleri, bütün iyi üyelerinin göğe gideceklerini iddia etmişlerdir. Böylece bugün bütün Hıristiyanların, ruhi İsrailli olduklarını öğretmektedirler.
Böyle bir iddia, Mukaddes Kitabın temel öğretisiyle ilgili birçok soruyu cevapsız bırakmaktadır. Örneğin, Pavlus, ruhi İsrail’in üyelerine “eğer siz Mesihin iseniz, o halde İbrahimin zürriyeti, vade göre mirasçılarsınız” demişti. (Gal. 3:29) Acaba bu vaat neydi? Bu vaat, Tanrı’nın İbrahim’e çok zaman önce bir “zürriyet”e sahip olacağını ve “senin zürriyetin vasıtasıyla yerin bütün milletleri mutlaka kendilerini mübarekleyeceklerdir (YD), çünkü sözümü dinledin” dediği vaat idi.—Tekv. 22:18.
Böylece şu soru doğuyor: Eğer ruhi İsrailliler İbrahim’in “zürriyeti”ni oluşturuyorlarsa kendilerini mübarekleyen milletler hangileridir? Bu “milletler”in kapsamına, Mesih’ten önce yaşamış olup diriltilecek olanların da gireceğine şüphe yoktur? Fakat hepsi bu kadar mı? Acaba Mukaddes Yazılar, vaatlerin gerçekleşeceği zamanda hayatta olan tüm Hıristiyanların ruhi İsrailli olacaklarını mı belirtiyor? Hayır! Tam aksine!
Bir peygamberlik kitabı olan Vahiy’in 7. babında önceden neyin bildirildiğine dikkat edelim. Bu babın ilk sekiz ayeti “İsrail oğullarının her sıptı”nı temsil eden 144.000 kişinin mühürlenmesini tarif eder. Bunların ruhi İsrailli olduklarına şüphe yoktur. Daha sonra kimlerden söz ediliyor?
“Bu şeylerden sonra gördüm, ve işte, beyaz kaftanlarla giyinmiş ve ellerinde hurma dalları ile tahtın önünde ve Kuzunun önünde durmakta olan, her milletten ve sıptlardan ve kavmlardan ve dillerden, kimsenin saymağa kadir olmadığı büyük kalabalık vardı; ve büyük sesle çağırıp diyorlardı: Kurtarış, taht üzerinde oturan Allahımıza ve Kuzuya mahsustur.”—Vah. 7:9, 10.
Acaba zikredilen bu kişiler de Hıristiyan mıdır? Gerçekten öyledir; çünkü onlar Tanrı tarafından tasvip edilmiş durumdadırlar ve kurtuluşlarını O’nun Kuzusu olan İsa Mesih’e borçlu olduklarını söylüyorlar.
Onlar ruhi İsrailli midirler? Şüphesiz değildirler; zira Yuhanna, ruhi İsrailin 144.000 üyesinin mühürlenmesini tarif ettikten sonra onların bütün milletlerden, sıptlardan ve kavmlardan, ve dillerden geldiklerini açıklıyorlar. Böylece bugün tüm Hıristiyanların ruhi İsrailli olmadıkları bellidir.
İSA TARAFINDAN ÖNCEDEN BİLDİRİLMİŞTİ
Pek çok Hıristiyan’ın ruhi İsrailli olmadıkları, hayret uyandırmamalı. İsa bizzat iyi çobanla ilgili meselinde, böyle bir gelişme olacağını önceden bildirmişti. Bu meselde İsa, önce küçük bir sürüden ve daha sonra hem küçük sürüyü, hem de “başka koyunlar”ın bir araya gelecekleri daha büyük bir sürüden söz etmişti.
Ağıldan, ‘giren’ ve ‘çıkan’ koyunlardan uzun uzun söz ettikten sonra, İsa şöyle devam etmişti: “Ve bu ağıldan olmayan başka koyunlarım var ki onları da getirmeliyim, benim sesimi işitecekler; ve tek sürü, tek çoban olacak.” (Yuh. 10:8, 16) İsa, “bu ağıldan olmıyan koyunlar” demekle neyi kastetti?
İsa, bazı koyunların bir “ağıl”da yaşayacağı, diğerlerinin ise orada yaşamayacağı büyük bir sürüden söz ediyordu. Koyunların tümü de birleştirilen büyük sürüye ait idiler; fakat onların hepsi ağılda yaşamayacaklardı. Sürü çok büyük, hatta sayı bakımından belirsiz olabilirdi, fakat ağılın içine ancak muayyen sayıda koyun sığabilirdi. Bu ağıl, o zaman mevcut olan belirli uzunlukta ve yükseklikte duvarlara sahip taştan bir ağıl idi.—Yuh. 10:1-9.
ÇAĞDAŞ “YAHUDİLEŞTİRMEK İSTEYENLER”
Yahudileştirmek isteyenlerin tüm Hıristiyanların bedeni Yahudi veya mühtedi olmaları gerektiğine inandıkları gibi, bugün de birçok kişi, tüm Hıristiyanların ruhi İsrailli olmaları gerektiğine inanıyor. Hıristiyan âleminin büyük mezhepleri bu şekilde öğretiyorlar. Bu nedenledir ki onlar, İsa’nın meselini, ilk Hıristiyan şakirtlerinin Yahudilik “ağıl”ının içinden geldikleri ve daha sonra şakirt olan “başka koyunlar”ın ise, Yahudi olmayanlardan, yani bu Yahudilik “ağıl”ının dışından, Milletlerden gelecekleri şeklinde izah ederler. Böylece Hıristiyan âleminin kiliselerine göre, “ağıl”ın içindeki “koyunlar”la “başka koyunlar”ın tümü gökte yaşama ümidine sahip olarak ruhi İsrailli oldular. Bu izahat makul görünmekle birlikte, İsa’nın meselindeki önemli kilit noktasını görmezlikten geliyor. İsa, hem “ağılın” içinde, hem de dışında bulunan birleştirilmiş sürüde devamlı olarak “koyunlar”ın bulunacağını belirtmişti. Meselin hiçbir yerinde, “başka koyunlar”ın herhangi bir şekilde “ağıl”ın içine sokulacağı belirtilmiyor. Meselde, ağılda bulunanlarla “başka koyunlar” arasında artık herhangi bir farkın kalmaması için, ağılın yıkılacağından da söz edilmiyor. İsa’nın, koyunların ağıla “gir”meleri ve “çık”maları ve “otlak bul”malarıyla ilgili sözleri bu ağılın devamlı kalacağını belirtir. Bu, Tanrı’nın “işkence direğine (YD) mıhlanmış olarak ortadan kaldırdığı” Kanun ahdini değil, halen devam eden İbrahim ile yapılan ahit düzenlemesini temsil eder. (Kol. 2:14) Fakat sürünün tümü ağıla girecek değildi. Today’s English Version’da şöyle okuyoruz: “Bu koyun ağılında bulunmayan bana ait olan başka koyunlar vardır” ve bunlar da iman ve itaat sayesinde “kendilerini mübarekliyorlar.”
Eğer bu ağıl, iki Hıristiyan sınıfın arasındaki devamlı farkın sembolü ise, o zaman Yahudi ile Milletlerden olanlar arasındaki farkı temsil edemez, çünkü ruhla tevlit edilmiş olan “küçük sürü”de bu fark kaldırılmıştır. (Luka 12:32) Pavlus’un izah ettiği gibi: “Ne Yahudi ne de Yunanlı vardır, ne kul ne de azatlı vardır, ne de erkek ve dişi vardır; çünkü Mesih İsada siz hepiniz birsiniz.”—Gal. 3:28; Efes. 2:15.
İki Hıristiyan sınıfın arasındaki tek fark ruhi olanlar ile ruhi olmayanlar arasındaki farktır. Bu, tıpkı, İbrahim’in “zürriyeti” ile bu “zürriyet” tarafından bereketlenecek olan “milletler” arasındaki fark gibidir. Bu fark, Vahiy 7. bapta sözü geçen ruhi İsrail’in 144.000 üyesiyle, onu hemen takip eden ve sayısı sınırlanmayan ve bütün milletlerden gelen insanlardan oluşan “büyük kalabalık” arasındaki farkın aynısıdır.
İlk yüzyıldaki Yahudileştirmek isteyenlerin, bir kişinin Yahudi veya mühtedi olmadan Tanrı’ya hizmet edebileceğini kabul etmek istemedikleri gibi, bugün de “Yahudileştirmek isteyenler” bir kişinin ruhi Yahudi olmadan Tanrı’ya hizmet edebileceğini kabul etmek istemiyorlar. Onlar, tüm Hıristiyanların, krallık varisleri olarak meshedilmelerinin gerekli olduğunu iddia ediyorlar. Bununla beraber M. S. 1935 yılından beri “başka koyunlar”dan oluşan milyonlarca kişi Hıristiyan âleminin üyeleri ve ruhanileri dahil çağdaş “Yahudileştirmek isteyenlerin” alaylarına ve ezalarına rağmen, Tanrı’ya sadakatla hizmet etmişlerdir.
Bu “başka koyunlar” Hıristiyanlardır. Onlar, Mesih’in fidyesine ve kurbanlığına tam bir şekilde iman edip, onun örneğini takip ediyorlar. Bununla birlikte onların göğe gitmek arzusu yoktur. Mukaddes Kitap, her ne kadar Tanrı’nın ruhunun, ruhi İsrail’in üyelerine semavi bir ümide sahip olduklarına dair şahadet ettiğini söylüyorsa da, “başka koyunlar” için böyle bir şahadet verilmiyor. (Rom. 8:15-17) Eğer Hıristiyan âleminin iddia ettiği gibi tüm Hıristiyanlar göğe gideceklerse, semavi bir ümide sahip olmayan sadık şahitlerin varlığı izah edilemez. Oysa onların varlığı inkâr edilemez. Sayıları 2.000.000’u aşan bu kişiler, Tanrı’nın mukaddes ruhunun kendilerine göğe gideceklerini söylememesine rağmen, O’nun ruhunun meyvalarını bol bol hasıl etmektedirler.—Gal. 5:22, 23.
İlk yüzyılda, resul Pavlus’un öğretilerini kabul ederek Yahudi veya mühtedi olmadan Hıristiyan olabileceklerini kabul etmek için gerçek cesaret gerekiyordu. Çok az kişi buna Pavlus gibi inanıyordu. Yahudiler hâlâ Tanrı’nın teşkilatı olduklarını “ispat” etmek için M. S. 70 yılına kadar Yeruşalim’deki mabetlerine işaret edebildiler. Bu iddia, insanlığı ikna etmediği zaman, onlar çok defa şiddetli ezaya başvurabildiler.—Res. İşl. 9:23; 14:19; 20:3; 23:12-15.
Bugün ancak Yehova’nın Şahitleri, insanların ruhi Yahudiler olmadan Hıristiyan olabileceklerini, Kutsal Yazılardan gösteriyorlar. Aynen ilk yüzyılda olduğu gibi, bu Hıristiyanlar da sayıca nispeten azdılar ve çok defa sevilmezler. Bütün üyelerinin ruhi Yahudiler olduklarını iddia eden Hıristiyan âlemi, genişliği, zenginliği ve tapınaklarının çokluğu ile övünüp Tanrı’nın teşlatı olduğunu ispata çalışabilir. Bunda başarılı olmadığı zaman, çok defa yapmış olduğu gibi Yehova’nın Şahitlerine eza edebilir.
Eğer Hıristiyan âleminin bir kilisesinin üyesi olduğunuz için göğe gideceğinize inanarak yetiştirildiyseniz, ihtimal siz de resul Pavlus’un va’zettiklerine kulak veren bir Yahudi’ye benzer bir durumdasınız. Fakat Yehova’nın Şahitlerinin Mukaddes Kitaptan gösterdikleri şeylere dikkatli bir göz atmak için gereken alçak gönüllülüğe ve imana sahip misiniz? Başka sözlerle, ruhi İsraillilerin “küçük sürü”süne ait olmamakla, Tanrı’ya hizmet edecek kadar alçak gönüllü müsünüz? Cevabınız olumlu ise, İsa ve “küçük sürü” vasıtasıyla yakında “yerin bütün milletleri”nin alacakları harikulade nimetlerden siz de faydalanabileceksiniz!—Tekv. 22:18.