Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w99 15/8 s. 10-13
  • Yunan Felsefesi Hıristiyanlığı Zenginleştirdi mi?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Yunan Felsefesi Hıristiyanlığı Zenginleştirdi mi?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1999
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • “Helenleştirilmiş Yahudilik”
  • “Hıristiyanlaştırılmış Helenizm”
  • “Helenleştirilmiş Hıristiyanlık” ve “Hıristiyan Felsefesi”
  • Yozlaştırıcı Etkenler
  • Hakikat
  • Ölümsüzlük Düşüncesi Yahudiliğe, Hıristiyanlığa ve İslamiyete Giriyor
    Ölünce Bize Ne Oluyor?
  • Kilise Babaları—Mukaddes Kitap Hakikatini Savunuyor mu?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—2001
  • Platon
    Uyanış!—2013
  • Ölümden Sonra Yaşam Hakkında İnsanlar Neye İnanıyor?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1999
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1999
w99 15/8 s. 10-13

Yunan Felsefesi Hıristiyanlığı Zenginleştirdi mi?

“Hıristiyanlık, pagan Yunan ve Roma kültürüne karşı olmasına rağmen, gerçekte klasik dönem felsefesinden çok şeyler özümledi.”—The Encyclopedia Americana.

“HIRİSTİYAN” düşüncesi üzerinde kesin bir etkiye sahip olanlar arasında, “Aziz” Augustinus tartışmasız bir yere sahiptir. The New Encyclopædia Britannica’ya göre, Augustinus’un “zihni, Yeni Ahitteki inanç ile Yunan felsefesinin Platoncu geleneğinin tamamen kaynaştığı bir potaydı; ayrıca bu kaynaşmanın sonucu olan ürünün Ortaçağ Katolikliğine ve Rönesans Protestanlığına geçişini sağlayan bir vasıtaydı.”

Augustinus’un mirası gerçekten de kalıcı oldu. Yunan felsefesinin Hıristiyan âlemini ne çapta etkilediğini anlatan Douglas T. Holden şunu belirtti: “Hıristiyan ilahiyatı Yunan felsefesiyle öylesine kaynaştı ki, bunun sonucunda, düşünüşleri yüzde 90 Yunan felsefesiyle ve yüzde 10 Hıristiyan ilahiyatıyla şekillenmiş bireyler yetişti.”

Bazı bilginler, bu felsefi etkinin Hıristiyanlığı başlangıç döneminde güçlendirdiğine, öğretisini zenginleştirdiğine ve onu daha ikna edici kıldığına kuvvetle inanıyor. Bu doğru mu? Yunan felsefesinin etkisi nasıl ve ne zaman ortaya çıktı? Gerçekten Hıristiyanlığı zenginleştirdi mi, yoksa kirletti mi?

MÖ üçüncü yüzyılla beşinci yüzyıl arasındaki bazı gelişmelerin kökenine inmek aydınlatıcı olacaktır; bunu şu dört ilginç başlık altında ele alalım: (1) “Helenleştirilmiş Yahudilik” (2) “Hıristiyanlaştırılmış Helenizm,” (3) “Helenleştirilmiş Hıristiyanlık” ve (4) “Hıristiyan felsefesi.”

“Helenleştirilmiş Yahudilik”

Bunlardan ilki olan “Helenleştirilmiş Yahudilik,” gerçekten bir çelişkidir. İbranilerin hakiki Tanrı Yehova tarafından kurulmuş olan asıl dinleri sahte dinsel fikirlerle kirletilmemeliydi. (Tesniye 12:32; Süleymanın Meselleri 30:5, 6) Bununla birlikte, pak tapınma daha başlangıçtan itibaren sahte dinsel uygulamalar ve etrafını saran Mısır, Kenan ve Babil gibi komşu uluslardaki zihniyet yüzünden yozlaşma tehdidiyle karşılaştı. Ne yazık ki, İsrail hakiki tapınmanın derinden yozlaşmasına izin verdi.—Hâkimler 2:11-13.

Yüzyıllar sonra, MÖ dördüncü yüzyılda eski Filistin Büyük İskender’in yönetimindeki Yunan İmparatorluğunun bir kısmı olduğunda, bu yozlaşma daha kötü bir hal aldı ve geride bozucu etki yapan kalıcı bir miras bıraktı. İskender Yahudileri kendi ordusuna aldı. Yahudilerin yeni fatihleriyle ilişkileri dinsel görüşlerini derinden etkiledi. Helenistik düşünce Yahudi eğitimine girdi. Başkâhin Yason, Homeros’un okutulmasını teşvik etmek üzere MÖ 175’te Yeruşalim’de kurduğu Yunan akademisiyle ünlüdür.

İlginçtir ki, MÖ ikinci yüzyılın ikinci yarısında bir Samiriyeli Mukaddes Kitap tarihini Helenistik bir tarih şeklinde sunarak kaleme almak istedi. Yudit ve Tobit gibi Apokrif Yahudi kitapları aslında Yunan erotik efsanelerini çağrıştırıyordu. Yunan düşüncesini Yahudi diniyle ve Mukaddes Kitapla uzlaştırma girişiminde bulunan birkaç Yahudi filozof ortaya çıktı.

Bu konuda en çok dikkat çeken kişi MS ilk yüzyılda yaşayan Philon isimli bir Yahudiydi. Philon, Platon’un (MÖ dördüncü yüzyıl), Pythagorasçıların ve Stoacıların öğretilerinden yararlandı. Yahudiler Philon’un görüşlerinden derinden etkilendiler. Yahudi yazar Max Dimont, Yunan düşüncesinin Yahudi kültürüne entelektüel düzeydeki bu sızışını şöyle özetliyor: “Yahudi bilginler Platoncu düşünüş, Aristotelesçi mantık ve Eukleidesçi bilimle zenginleşmiş olarak Tora’ya yeni araçlarla yaklaştılar. . . . . Yunan görüşlerini Yahudi vahyine sokmaya başladılar.”

Zamanla, Romalılar Yunan İmparatorluğunu ele geçirerek Yeruşalim’i aldılar. Bu, daha önemli değişimlerin yolunu açtı. MS üçüncü yüzyıla gelindiğinde, Platon’un fikirlerini geliştirmeye ve bir sentez oluşturmaya çalışan düşünürlerin felsefe ve dinsel öğretileri, bugün topluca Yeni-Platonculuk olarak bilinen son biçimini aldı. Bu düşünce okulunun, irtidat etmiş Hıristiyanlık üzerinde derin etkisi olacaktı.

“Hıristiyanlaştırılmış Helenizm”

Miladi tarihin ilk beş yüzyılında, bazı entelektüeller Yunan felsefesiyle Mukaddes Kitabın açıklanmış hakikati arasında bir ilişkinin varlığını kanıtlamak istediler. A History of Christianity kitabı şunları belirtiyor: “Hıristiyan metafizikçiler Mesih’ten önceki yıllarda yaşayan Yunanlıları, Tanrı bilgisini elde etmek üzere bilinçsizce fakat gayretle mücadele eden, deyim yerindeyse, hiçbir gerçekliği olmayan Yunan felsefesinden İsa’yı yaratmaya ve boş pagan kafalarında Hıristiyanlığı bulmaya çalışan kişiler olarak tasvir ettiler.”

Bu düşünürlerin öncülerinden olan Plotinos (MS 205-270) temel olarak Platon’un idea kuramına dayanan bir sistem geliştirdi. Plotinos bedenden ayrı bir can kavramını ortaya çıkardı. Profesör E. W. Hopkins, Plotinos hakkında şunu söyledi: “Onun ilahiyatının . . . . Hıristiyan düşüncesinin önderleri üzerinde epey etkisi oldu.”

“Helenleştirilmiş Hıristiyanlık” ve “Hıristiyan Felsefesi”

MS ikinci yüzyıldan başlayarak “Hıristiyan” düşünürler pagan entelektüelleri etkilemek üzere kararlı bir çaba gösterdiler. Pavlus’un “murdar ve boş sözler” ile “yalan yere bilgi denilen şeyin itirazları” hakkındaki uyarısına rağmen, bu öğretmenler komşu Helenistik kültürün felsefi unsurlarını öğretilerine soktular. (I. Timoteos 6:20) Anlaşılan o ki, Philon’u örnek alarak Mukaddes Kitapla Platoncu fikirleri uzlaştırmanın mümkün olabileceğini düşündüler.—II. Petrus 1:6 ile karşılaştırın.

Tabii, gerçek kurban Mukaddes Kitap hakikatiydi. “Hıristiyan” öğretmenler Hıristiyanlığın Yunan-Roma hümanizmiyle uyumlu olduğunu göstermeye çalıştılar. İskenderiyeli Clemens ve Origenes (MS ikinci ve üçüncü yüzyıl) Yeni-Platonculuğu daha sonra “Hıristiyan felsefesi” olarak tanınan felsefeye temel yaptılar. Milano piskoposu Ambrosius (MS 339-397) “özellikle Yeni-Platoncu pagan Plotinos’un . . . . yapıtları başta olmak üzere, Hıristiyan ve pagan ayırt etmeksizin en güncel Yunan öğretilerini kabul etti.” O, Romalı aydınlara bir tür klasik dönem Hıristiyanlığı sunmaya çalıştı. Augustinus da onun örneğini izledi.

Yüz yıl sonra, muhtemelen Suriyeli bir keşiş olan Dionysios Areopagites Yeni-Platoncu felsefeyle “Hıristiyan” ilahiyatını birleştirmeye çalıştı. Bir ansiklopediye göre, onun “yazıları ortaçağ Hıristiyan öğretisinin ve ruhi düşünüşünün büyük bir kısmına belirgin bir Yeni-Platoncu eğilimin yerleşmesine katkıda bulunmuştur . . . . bu, Hıristiyan öğretisinin dinsel ve ibadetle ilgili karakterinin çeşitli yönlerini günümüze dek belirlemiştir.” Bunlar, resul Pavlus’un “insanların ananesine . . . . göre, felsefe ve boş hile” ile ilgili uyarılarını açıkça hiçe saymaktır!—Koloseliler 2:8.

Yozlaştırıcı Etkenler

“Hıristiyan Platoncuların vahye öncelik verdiği ve Platoncu felsefeyi, Kutsal Yazıların öğretilerini ve kilise geleneğini anlamak ve savunmak için elde edilebilir en iyi araç olarak gördükleri” belirtilmiştir.

Bizzat Platon ölümsüz bir canın var olduğuna ikna olmuştu. “Hıristiyan” ilahiyatına sızan sahte öğretilerin en göze çarpanlarından birinin canın ölümsüzlüğü öğretisi olması dikkate değerdir. Hıristiyanlığı kitlelere daha çekici gösterdiği bahanesiyle bu öğretiyi kabul etmek hiçbir şekilde haklı çıkarılamaz. Resul Pavlus, Yunan kültürünün kalbi olan Atina’da vaaz ederken canla ilgili Platoncu öğretiyi öğretmedi. Aksine, Yunan dinleyicilerinin birçoğunun onun söylediklerini kabul etmesi zor olduğu halde, dirilmeyle ilgili Hıristiyan öğretisini vaaz etti.—Resullerin İşleri 17:22-32.

Yunan felsefesinin aksine, Kutsal Yazılar canın kişinin sahip olduğu bir şey değil, bizzat kendisi olduğunu açıkça gösterir. (Tekvin 2:7) Ölümle canın varlığı sona erer. (Hezekiel 18:4) Vaiz 9:5 şunları söylüyor: “Yaşıyanlar biliyorlar ki, öleceklerdir; fakat ölüler bir şey bilmezler, ve artık onlar için ücret yoktur; çünkü onların anılması unutulmuştur.” Canın ölümsüzlüğü öğretisi Mukaddes Kitapta bulunmaz.

Başka bir aldatıcı öğreti de, İsa’nın insan öncesi varlığıyla ilgiliydi; buna göre İsa, Babasına eşitti. The Church of the First Three Centuries kitabı şunu açıklıyor: “Üçlük öğretisinin . . . . başlangıç noktası, Yahudi ve Hıristiyan Kutsal Yazılarına tümüyle yabancı bir kaynağa dayanıyordu.” Bu kaynak neydi? Bu öğreti, “gelişti ve Platoncu Kilise Babalarının elleriyle Hıristiyanlığa aşılandı.”

Gerçekten de, zaman içinde ve Kilise Babaları Yeni-Platonculuktan giderek daha çok etkilendikçe, Üçlüğe inananlar daha çok taraftar kazandılar. Anlaşılan üçüncü yüzyılda Yeni-Platoncu felsefe, onların bağdaştırılamayan iki fikri, yani üçlü bir Tanrı ile O’nun bir Tanrı gibi görünmesi fikrini bağdaştırmalarını mümkün kıldı. Felsefi bir muhakemeyle onlar, üç şahsın, bireyselliklerini korumakla birlikte bir Tanrı olabileceğini iddia ettiler!

Bununla birlikte Mukaddes Kitaptaki hakikat, yalnızca Yehova’nın Her Şeye Kadir tek Tanrı olduğunu; İsa Mesih’in yaratılan Oğul olarak O’ndan daha az öneme sahip olduğunu ve mukaddes ruhun da O’nun faal kuvveti olduğunu açıkça gösterir. (Tesniye 6:4; İşaya 45:5; Resullerin İşleri 2:4; Koloseliler 1:14; Vahiy 3:14) Üçlük öğretisi tek hakiki Tanrı’nın adını lekeler ve insanların zihinlerini karıştırarak onları kavramakta zorluk çektikleri için Tanrı’dan uzaklaştırır.

Yeni-Platoncu felsefenin Hıristiyan düşüncesi üzerindeki etkisinin bir kurbanı da Kutsal Yazılara dayanan, binyılla ilgili ümittir. (Vahiy 20:4-6) Origenes bu ümide inananları kınamasıyla dikkati çekti. O, Mesih’in binyıllık hükümdarlığıyla ilgili sağlam temele dayanan bu Mukaddes Kitap öğretisine neden böylesine karşı çıktı? The Catholic Encyclopedia şöyle yanıtlıyor: “Öğretilerinin dayandığı Yeni-Platonculuk karşısında . . . . [Origenes] binyılla ilgili ümide inananların yanında yer alamazdı.”

Hakikat

Yukarıda sözü edilen gelişmelerin hiçbirinin hakikatle ilgisi yoktu. Hakikat, Mukaddes Kitaptaki öğretilerin tümüdür. (II. Korintoslular 4:2; Titus 1:1, 13; II. Yuhanna 1-4) Mukaddes Kitap hakikatin tek kaynağıdır.—Yuhanna 17:17; II. Timoteos 3:16.

Bununla birlikte, Yehova’nın, hakikatin, insanlığın ve sonsuz yaşamın düşmanı olan “yalanın babası” ve “katil” İblis Şeytan, bu hakikati çarpıtmak için kurnazca birtakım yollar kullandı. (Yuhanna 8:44; ayrıca II. Korintoslular 11:3 ile karşılaştırın.) Hıristiyan öğretilerinin içeriğini ve niteliğini değiştirmek üzere onun kullandığı en güçlü araçlardan biri pagan Yunan filozofların öğretileridir; gerçekte bunlar onun kendi düşünüşünün bir yansımasıdır.

Hıristiyan öğretilerin Yunan felsefesiyle doğal olmayan bu birleşimi, Mukaddes Kitap hakikatini sulandırarak onun gücünü zayıflatıp alçakgönüllü, samimi, hakikati arayan ve öğrenmeye istekli insanlar için çekiciliğini azaltmaya yönelik bir girişimdir. (I. Korintoslular 3:1, 2, 19, 20) Ayrıca bu, Mukaddes Kitabın açık ve net öğretilerinin saflığını bozarak hakikatle sahtesini ayıran çizgiyi silikleştirmeye çalışan bir eğilimdir.

Bugün, cemaatin Başı olan İsa Mesih’in yönlendirmesiyle hakiki Hıristiyan öğretileri yeniden netleştirildi. Ayrıca, hakikati arayan dürüst yürekli insanlar İsa’nın takipçilerinin hakiki cemaatini meyvelerinden kolaylıkla tanıyabilirler. (Matta 7:16, 20) Yehova’nın Şahitleri, bu kişilerin hakikatin kirletilmemiş sularını bulmalarına ve Babamız Yehova’nın sunduğu sonsuz yaşam mirasını sıkı tutmalarına yardım etmeye istekli ve hazırdırlar.—Yuhanna 4:14; I. Timoteos 6:18.

[Sayfa 11’deki resim]

Augustinus

[Sayfa 10’daki resim tanıtım notları]

Yunanca metin: Ancient Greek Writers adlı kitaptan: Platon’un Phaidon’u 1957, Ioannis N. Zacharopoulos, Atina; Platon: Musei Capitolini, Roma

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş