Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • gm böl. 3 s. 25-36
  • Mukaddes Kitabın Sahte Dostu

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Mukaddes Kitabın Sahte Dostu
  • Mukaddes Kitap İnsanın Mı Yoksa Tanrı’nın Sözü Mü?
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Mukaddes Kitap Tercümelerinin Yapılmasına Karşı Çıkmak
  • Mukaddes Kitabı Savunanlar
  • Mukaddes Kitap Eleştirmenliği
  • “Küfrolunuyor”
  • Tanrı’nın Sözü Varlığını Sürdürüyor
  • Hıristiyan Âlemi Tanrı’ya ve Mukaddes Kitaba İhanet Etti
    Yaşamın Amacı Nedir? Bunu Nasıl Öğrenebilirsiniz?
  • Kutsal Kitabı Halktan Gizlemeye Çalışıyorlar
    Uyanış!—2011
  • İyi Haber Nasıl Korunmuştur
    Seni Mutlu Edecek İyi Haber
  • Neden Şimdi Karar Verme Zamanıdır?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1995
Daha Fazla
Mukaddes Kitap İnsanın Mı Yoksa Tanrı’nın Sözü Mü?
gm böl. 3 s. 25-36

Bölüm 3

Mukaddes Kitabın Sahte Dostu

Bu bölümde, Hıristiyan olmayan ülkelerde yaşayan birçok insanın, Mukaddes Kitabın Tanrı’nın Sözü olduğu gerçeğini reddetmesinin ana nedenini ele alacağız. Tarihsel açıdan, Hıristiyan âlemi Mukaddes Kitaba inandığı ve onun koruyucusu olduğu iddiasında bulundu. Oysa Hıristiyan âleminin dinsel teşkilatları, Ortaçağın Haçlı Seferleri ve katliamlarından çağımızdaki soykırımı olaylarına kadar tarihin en korkunç zulümlerine karışmıştır. Acaba Hıristiyan âleminin davranışları, Mukaddes Kitabın reddedilmesine uygun bir neden teşkil eder mi? Gerçek şudur ki, Hıristiyan âlemi, Mukaddes Kitabın sahte bir dostu olduğunu göstermiştir. Evet, M.S. dördüncü yüzyılda Hıristiyan âleminin ortaya çıkışıyla, Mukaddes Kitabın varlığını sürdürme mücadelesi hiçbir yönden sona ermemiştir.

1, 2. (Giriş de dahil.) (a) Neden birçok kişi Mukaddes Kitabın Tanrı’nın Sözü olduğunu reddediyor? (b) Birinci ve ikinci yüzyılda hangi iyi iş yapıldı, fakat hangi tehlikeli gelişme de oldu?

BİRİNCİ Yüzyılın sonuna doğru Mukaddes Yazıların bütün kitapları tamamlandı. O günden sonra İsa’nın takipçileri, tüm Mukaddes Kitabın kopya edilip dağıtılmasına ön ayak oldular. Aynı zamanda onu, o günün en yaygın dillerine tercüme etmek için de uğraştılar. Hıristiyan cemaati bu takdire değer işle uğraşırken, Mukaddes Kitabın varlığını sürdürebilmesi açısından tehlike oluşturan bir gelişme başladı.

2 Bu gelişmenin ortaya çıkacağını Mukaddes Kitap önceden bildirmişti. İsa, bir keresinde, tarlasına iyi cins buğday tohumu eken bir adamla ilgili bir mesel anlatmıştı. Bu adam uyurken bir düşmanı gelip onun tarlasına deliceler ekmişti. Her iki tür tohum birlikte filizlenmiş ve bir süre sonra, deliceler buğdayın görülmesini engellemişti. İsa bu meselle, yaptığı işin meyvesinin hakiki Hıristiyanlar olacağını, fakat ölümünden sonra, sahte Hıristiyanların cemaatin içine sızacaklarını göstermişti. Sonuç olarak hakikiyi sahteden ayırt etmek güç olacaktı.—Matta 13:24-30, 36-43.

3. Resul Petrus’a göre, deliceye benzeyen “Hıristiyanların” Mukaddes Kitaba inanmak hususunda ne gibi bir etkisi olacaktı?

3 Resul Petrus, delicelere benzeyen bu “Hıristiyanların”, insanların Hıristiyanlığa ve Mukaddes Kitaba bakışları üzerindeki etkisi hakkında uyarıda bulundu. Şunları söyledi: “Aranızda da yalancı muallimler olacaklardır; onlar kendilerini satın alan Rabbi bile inkâr edip kendi üzerlerine tez helâki getirerek, içeri helâk edici bid’atler sokacaklardır. Ve çoğu onların fücurlarının ardınca gideceklerdir; onların yüzünden hakikat yoluna küfrolunacaktır.”—II. Petrus 2:1, 2.

4. İsa ve Petrus’un peygamberlikleri birinci yüzyılda bile nasıl gerçekleşti?

4 İsa’nın ve Petrus’un peygamberlikleri birinci yüzyılda bile gerçekleşti. Hırslı adamlar, Hıristiyan cemaatinin içine sızıp ayrılıklar ektiler. (II. Timoteos 2:16-18; II. Petrus 2:21, 22; III. Yuhanna 9, 10) Ardından gelen iki yüzyıl boyunca Mukaddes Kitabın hakikatinin saflığı, Yunan felsefesiyle bozuldu ve birçok kişi Mukaddes Kitap hakikati olarak putperest öğretileri benimseme hatasına düştü.

5. Dördüncü yüzyılın başlarında Konstantin hangi önemli politik değişikliği yaptı?

5 Dördüncü yüzyılda Roma imparatoru Konstantin, “Hıristiyanlığı” Roma İmparatorluğunun resmi dini olarak tanıdı. Fakat onun tanıdığı “Hıristiyanlık”, İsa’nın vaaz ettiği dinden çok farklıydı. İsa’nın önceden bildirmiş olduğu gibi, o zamana kadar “deliceler” artık gelişmişti. Bununla birlikte, bütün bu süre boyunca, hakiki Hıristiyanlığı temsil eden ve Tanrı’nın ilham edilmiş Sözü olarak Mukaddes Kitabı uygulamaya çalışan bazı kimselerin yaşadığından da emin olabiliriz.—Matta 28:19, 20.

Mukaddes Kitap Tercümelerinin Yapılmasına Karşı Çıkmak

6. Hıristiyan âlemi ne zaman ortaya çıktı ve Hıristiyan âleminin dininin, Mukaddes Kitaptaki Hıristiyanlıktan farklı olduğu yönlerden biri neydi?

6 Bugün tanıdığımız Hıristiyan âlemi, Konstantin’in zamanında ortaya çıkmıştı. Kök salan yozlaşmış Hıristiyanlık, o zamandan sonra artık dinsel bir teşkilat olmaktan uzaklaştı. Devletin bir kısmı oldu ve yöneticileri politikada önemli bir rol oynadılar. Sonunda irtidat eden kilise, politik gücünü tamamen Mukaddes Kitabın tanımladığı Hıristiyanlığa karşı koyma yönünde kullandı. Böylece Mukaddes Kitaba karşı yine önemli bir tehdit oluştu. Acaba nasıl?

7, 8. Papa Mukaddes Kitabın tercüme edilmesi işine ne zaman ve neden karşı çıktı?

7 Latince günlük konuşulan dil olmaktan çıktığında, Mukaddes Kitabın yeni tercümelerine ihtiyaç duyuldu. Fakat Katolik Kilisesi artık buna rıza göstermedi. 1079 yılında, daha sonra Bohemya kralı olan Vratislaus, Papa VII. Gregor’dan Mukaddes Kitabı tebaalarının diline tercüme etmek için izin istedi. Papa hayır yanıtını verdi. Şunları söyledi: “Herkesin elinde olduğu takdirde basit ve değersiz görülüp saygısızlığa hedef olabilecektir ya da orta derecede öğrenim görmüş olanların onu yanlış anlamasıyla hatalara yol açılabilecektir. Bunun üzerinde sık sık derin düşünen insanlar, kutsal yazıların bazı yerlerde gizli tutulmasının Her Şeye Kadir Tanrı’yı memnun edeceğini açıkça görebilirler.”1

8 Papa Mukaddes Kitabın artık ölü bir dil olan Latince’de kalmasını istedi. Kitabın içeriği “gizli” kalmalı ve sıradan insanların diline tercüme edilmemeliydi.a Jerome’un Mukaddes Kitabın herkesin elinde olması için 5. yüzyılda yaptığı Latince Vulgate tercümesi, artık onu gizli tutma yönünde bir araç oldu.

9, 10. (a) Roma Katolik Kilisesi Mukaddes Kitap tercümelerinin yapılmasına nasıl giderek daha çok karşı koydu? (b) Kilisenin Mukaddes Kitaba karşı koymasının amacı neydi?

9 Ortaçağ boyunca Kilise, Mukaddes Kitabın halkın konuştuğu dillerde olmasına daha sert bir şekilde karşı çıkmaya başladı. 1199 yılında Papa III. Innocent, Almanya’nın Metz başpiskoposuna öylesine sert bir mektup yazdı ki, başpiskopos bulabildiği tüm Almanca Mukaddes Kitapları yaktı.3 1229’da Fransa’nın Toulouse kilise meclisi, ‛ruhani olmayanların’ anadillerinde hiçbir Mukaddes Kitaba sahip olmamaları için bir karar çıkardı.4 1233’te İspanya’da Tarragona il kilise meclisi “ister Eski ister Yeni Ahit” olsun bütün kitapların yakılmak üzere teslim edilmesini emretti.5 1407’de başpiskopos Thomas Arundel tarafından İngiltere’nin Oxford kentinde toplantıya çağrılan ruhaniler meclisi, Mukaddes Kitabın İngilizceye ya da başka çağdaş bir dile tercüme edilmesini kesinlikle yasakladı.6 1431’de yine İngiltere’de Wells piskoposu Mukaddes Kitabın İngilizceye tercüme edilmesini ve böyle tercümelere sahip olmayı yasakladı.7

10 Bu dinsel otoriteler, Mukaddes Kitabı yok etmeye çalışmadılar. Onu sadece çok az kimsenin okuyabileceği bir dilde tutarak fosilleştirmek istediler. Böylece kendi deyişlerine göre kâfirliği, fakat aslında kendi otoritelerine meydan okuyan akımları engelleyeceklerini umdular. Eğer başarılı olsalardı, Mukaddes Kitap, sadece entelektüel bir merak konusu olarak kalır ve onun, sıradan insanların yaşamları üzerinde ya pek az etkisi olur ya da hiç olmazdı.

Mukaddes Kitabı Savunanlar

11. Julian Hernandez İspanyolca Mukaddes Kitapları gizlice İspanya’ya sokarken neler oldu?

11 Ne mutlu ki, birçok samimi insan, bu emirlere uymayı reddetti. Fakat bu davranış tehlikeliydi. Mukaddes Kitaba sahip olma ‛suçunu’ işleyenler, korkunç zulüm gördüler. Örnek olarak Julian Hernandez adında bir İspanyol’un başına gelenleri göz önüne getirelim. Foxe’un History of Christian Martyrdom (Hıristiyan Şehitlik Tarihi) kitabına göre, Julian (ya da Juliano), “Almanya’dan kendi ülkesine birçok Mukaddes Kitap sokma girişiminde bulundu. Kitapları fıçıların içine sakladı ve onları içlerinde Ren şarabı varmış gibi ambalajladı.” İhanete uğradı ve Roma Katolik Engizisyon mahkemesi tarafından yakalandı. Bu Mukaddes Kitapların alıcılarına “ayırım gözetilmeden işkence edildi ve çoğu çeşitli cezalara çarptırıldı. Juliano yakıldı, diğer yirmi kişi şişler üzerinde kızartıldı, bazıları ömür boyu hapsedildi, başkaları herkesin ortasında kamçılandı, birçokları ise kürek mahkûmu oldu.”8

12. Ortaçağdaki dinsel otoritelerin Mukaddes Kitabın Hıristiyanlığını temsil etmediklerini nereden biliyoruz?

12 Gücün ne denli korkunç bir kötüye kullanımı! Bu dinsel otoritelerin Mukaddes Kitabın tanımladığı Hıristiyanlığı asla temsil etmedikleri açıkça bellidir! Mukaddes Kitap, şu sözleriyle onların kime ait olduklarını açıklar: “Allahın çocukları ile İblisin çocukları bunda bellidir; salâh işlemiyen ve kardeşini sevmiyen her adam Allahtan değildir. Çünkü başlangıçtan işittiğiniz tenbih şudur: birbirimizi sevelim; şerirden olan ve kardeşini öldüren Kain gibi değil.”—I. Yuhanna 3:10-12.

13, 14. (a) Mukaddes Kitap ile ilgili, ortaçağdaki hangi olağanüstü durum onun Tanrısal kökenli olduğunu gösterir? (b) Avrupa’da Mukaddes Kitapla ilgili durum nasıl değişti?

13 Buna karşın, birçok kadın ve erkeğin sadece bir Mukaddes Kitaba sahip olabilmek için böylesine korkunç davranışlarla karşılaşmayı göze almaya istekli olması ne kadar dikkate değer! Bu gibi örnekler, zamanımıza dek birçok kez görüldü. Mukaddes Kitabın bu insanlarda uyandırdığı derin bağlılık ve onların kendilerine eziyet edenlere karşı ayaklanmadan, sabırla acı çekmeye ve yakınmadan korkunç şekilde öldürülmeye hazır olmaları, Mukaddes Kitabın gerçekten Tanrı’nın Sözü olduğunu gösteren güçlü bir kanıttır.—I. Petrus 2:21.

14 Sonunda, 16. yüzyılda Roma Katolik gücüne karşı Protestan ayaklanmasından sonra, Roma Katolik Kilisesi, Mukaddes Kitabı Avrupa’nın çağdaş dillerine tercüme etmek zorunda kaldı. Fakat o zaman bile Mukaddes Kitap Katoliklikten çok Protestanlıkla bağlantılı görüldü. Roma Katolik papazı Edward J. Ciuba’nın yazdığı gibi, “dürüstçe kabul etmek gerekir ki, Protestan Reformasyonu’nun ortaya çıkardığı en acıklı sonuçlardan biri, sadık Katolikler arasında Mukaddes Kitabın ihmal edilmesiydi. Bütün bütün unutulmadıysa da, Katoliklerin çoğu için o, kapatılmış bir kitaptı.”​9

Mukaddes Kitap Eleştirmenliği

15, 16. Protestanlık Mukaddes Kitaba karşı koyma konusunda neden suçsuz tutulamaz?

15 Fakat Protestan kiliseleri de, Mukaddes Kitaba karşı koyma konusunda suçsuz tutulamazlar. Yıllar geçtikçe, bazı Protestan bilginler, Mukaddes Kitaba başka tür bir saldırıda, entelektüel saldırıda bulundular. 18. ve 19. yüzyıllarda Mukaddes Kitap eleştirmenliği denilen bir inceleme yöntemi geliştirdiler. Bu eleştirmenler, Mukaddes Kitabın büyük bir kısmının efsane ve mitlerle dolu olduğunu öğrettiler. Bazıları, İsa’nın hiçbir zaman yaşamadığını bile söylediler. Bu Protestan bilginler, Mukaddes Kitabı Tanrı’nın Sözü olarak adlandıracakları yerde, insan sözü olarak adlandırdılar ve onun karmakarışık bir söz yığını olduğunu söylediler.

16 Bu fikirlerin aşırılığa kaçanlarına artık inanılmıyorsa da, seminerlerde Mukaddes Kitap eleştirmenliği hâlâ öğretiliyor ve Protestan ruhanilerinin, Mukaddes Kitabın büyük kısmını alenen reddetmeleri, ender duyulan bir olay değildir. Örneğin Avustralya’da çıkan bir gazetede, bir Anglikan ruhanisinin, Mukaddes Kitapta bulunanların çoğu “yanlıştır. Tarihsel olayların bazıları yanlıştır. Bazı ayrıntılar açıkça değiştirilmiştir,” diyen sözleri yayımlandı.

“Küfrolunuyor”

17, 18. Hıristiyan âleminin davranışı, Mukaddes Kitaba nasıl leke getirdi?

17 İnsanların, Mukaddes Kitabı Tanrı’nın Sözü olarak kabul etmelerine en büyük engel, herhalde Hıristiyan âleminin davranışıdır. Hıristiyan âlemi Mukaddes Kitabı uyguladığını iddia ediyor. Oysa davranışları Mukaddes Kitaba ve Hıristiyan adına büyük leke getirmektedir. Resul Petrus’un önceden bildirdiği gibi, onun yüzünden, hakikat yoluna “küfrolunuyor.”—II. Petrus 2:2.

18 Örneğin, kilisenin Mukaddes Kitabın tercümelerini yasakladığı sıralarda, Papa Ortadoğu’daki Müslümanlara karşı yöneltilen yoğun askeri girişimleri desteklemişti. Bu girişimler, “kutsal” Haçlı Seferleri diye adlandırıldı, oysa onların hiçbir kutsal yönü yoktu. İlk “Halkın Haçlı Seferi” terimi ardından gelecek olanların neye benzeyeceğini gösterdi. Vaizlerin kışkırtmasıyla zapt edilemez hale gelen bir ordu Avrupa’dan ayrılmadan önce, Almanya’daki Yahudilere düşman kesildi ve birbiri ardınca her kentte onları öldürdü. Acaba neden? Tarihçi Hans Eberhard bu konuda şunları söylüyor: “Mesih’in düşmanları olduklarından dolayı Yahudilerin cezalandırılmayı hak ettikleri yargısı, gerçek saiki, yani açgözlülüğü gizlemek için ileri sürülen zayıf bir bahaneydi.”​10

19-21. Otuz Yıl Savaşı, Avrupa’nın misyonerlik çabaları ve sömürgelerin yayılması Mukaddes Kitaba nasıl leke getirdi?

19 16. yüzyılda, Protestan ayaklanması Avrupa’nın birçok ülkesinde Roma Katolikliğinin gücünü kırdı. The Universal History of the World kitabına göre, bunun sonuçlarından biri—Avrupa tarihindeki en korkunç savaşlardan biri olan—Otuz Yıl Savaşıydı. (1618-48) Acaba bu savaşın ana nedeni neydi? “Katoliklerin Protestanlara, Protestanların Katoliklere olan nefretiydi.”11

20 O sırada, Hıristiyan âlemi “Hıristiyan” uygarlığını yeryüzünün başka yerlerine de götürerek Avrupa dışına taşmaya başladı. Bu askeri yayılma, acımasızlık ve açgözlülükle damgalandı. Amerika kıtasında İspanyol fatihleri, Amerika’nın yerli uygarlığını yıktılar. Bir tarih kitabında şunlar yazıldı: “İspanyol yöneticiler genellikle Avrupa uygarlığını getirmeden, yerli uygarlığı yıktılar. Onları Yeni Dünya’ya çeken başlıca saik, altın tutkularıydı.”​12

21 Protestan misyonerleri de Avrupa’dan başka kıtalara gittiler. Yaptıkları işin sonuçlarından biri, geniş çapta sömürgeler kurulmasına katkılarıydı. Protestan misyonerlik çabaları hakkında bugün yaygın olan görüş şudur: “Misyonerlik girişimi, birçok olayda, insanlar üzerinde egemenlik sürdürmeyi haklı göstermek ve durumu gizlemek için kullanılmıştır. Misyonerlik, teknoloji ve emperyalizm arasındaki ilişki herkesçe bilinmektedir.”​13

22. Hıristiyan âlemi 20. yüzyılda Hıristiyanlık adına nasıl leke getirdi?

22 Hıristiyan âleminin dinleri ile devlet arasındaki yakın ilişki bugüne dek sürdü. Her iki dünya savaşında da öncelikle “Hıristiyan” uluslar birbirleriyle savaştılar. Her iki tarafın ruhanileri de genç erkekleri—çoğu kez aynı dinden olan—düşmanlarıyla savaşıp onları öldürmeye teşvik ettiler. If the Churches Want World Peace (Kiliseler Dünya Barışını İsteselerdi) adlı kitap, bu konuda şunları belirtti: “Bugünün savaş sisteminin Hıristiyan devletler arasında gelişmiş ve en büyük hasarını yapmış olması şüphesiz [kiliselere] saygınlık kazandırmaz.”​14

Tanrı’nın Sözü Varlığını Sürdürüyor

23. Hıristiyan âleminin tarihi Mukaddes Kitabın Tanrı’nın Sözü olduğunu nasıl kanıtlar?

23 Hıristiyan âleminin bu uzun ve acı öyküsünü iki noktayı aydınlatmak için anlattık. Birincisi, bu olgular Mukaddes Kitap peygamberliklerinin bir gerçekleşmesidir. Hıristiyan olduğu iddiasında bulunan birçok kişinin Mukaddes Kitaba ve Hıristiyanlığın adına leke getireceği önceden bildirilmişti ve bunun gerçekleşmesi Mukaddes Kitabın doğruluğunu kanıtlamaktadır. Bununla birlikte, Hıristiyan âleminin davranışının Mukaddes Kitaba dayanan Hıristiyanlığı temsil etmediğini de unutmamalıyız.

24. Hakiki Hıristiyanları tanıtan ve böylece Hıristiyan âleminin Hıristiyan olmadığını açıkça gösteren nedir?

24 İsa: “Eğer birbirinize sevginiz olursa, benim şakirtlerim olduğunuzu bütün insanlar bununla bilecekler” diyerek, hakiki takipçilerinin nasıl tanınacaklarını belirtmişti. (Yuhanna 13:35) Ayrıca “ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değildirler” demişti. (Yuhanna 17:16) Hıristiyan âlemi, her iki yönden de Mukaddes Kitaba dayanan Hıristiyanlığı temsil etmediği konusunda kendini açıkça ele vermektedir. Mukaddes Kitabın dostu olduğu iddiasında bulunuyor, fakat onun sahte dostu olmuştur.

25. Mukaddes Kitap zamanımıza dek karşılaştığı tüm güçlüklere rağmen neden varlığını sürdürebildi?

25 İkinci nokta ise şudur: Hıristiyan âleminin tüm olarak Mukaddes Kitabın yararına bu denli karşı çıkmasına rağmen, bu kitabın bugüne dek varlığını sürdürmesi ve hâlâ birçok insanın yaşamını iyi yönde etkilemesi gerçekten dikkate değer. Mukaddes Kitap yalnız tercümelerinin yapılmasına şiddetle karşı konulmasına değil, yenilik taraftarı bilginlerin sert saldırılarına ve sahte dostu Hıristiyan âleminin Hıristiyanlığa uymayan davranışlarına rağmen de varlığını sürdürmüştür. Acaba neden? Çünkü Mukaddes Kitap başka hiçbir yazılı esere benzemez. Mukaddes Kitap yok olamaz. Tanrı’nın Sözüdür ve bize: “Ot kurur, çiçek solar; fakat Allahımızın sözü ebediyen durur” der.—İşaya 40:8.

[Dipnotlar]

a Birkaç tercüme halk dilinde yapıldı; fakat onlar, kesinlikle halkın kullanımı için olmayıp, genellikle çok emekle üretilen süslü elyazmalarıydı.​2

[Sayfa 34’teki pasaj]

Protestan kiliseleri Mukaddes Kitaba yapılan saldırıya katıldılar

[Sayfa 26’daki resim]

Hıristiyan âleminin tarihi aslında Konstantin’in o günkü Hıristiyanlığı yasallaştırmasıyla başladı

[Sayfa 29’daki resimler]

Papa VII. Gregor ve III. Innocent Katolik Kilisesinin Mukaddes Kitabın çağdaş dillere tercüme edilmesini engelleme savaşında önde gelen kişilerdi

[Sayfa 33’teki resim]

Hıristiyan âleminin korkunç davranışları, birçok kimsenin Mukaddes Kitabın gerçekten Tanrı’nın Sözü olduğundan kuşkulanmasına yol açtı

[Sayfa 35’teki resim]

Birinci Dünya Savaşında Rus askerleri “Hıristiyan” dindaşlarını öldürmeye gitmeden önce dinsel bir ikonanın önünde eğildiler

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş