Eyüp
1 Uts diyarında+ Eyüp*+ adlı bir adam yaşıyordu. Bu adam temiz+ ve dürüst+ biriydi, Tanrı’dan korkar,+ kötülükten sakınırdı.+ 2 Yedi oğul ve üç kız babasıydı.+ 3 Sürülerinde+ yedi bin koyun, üç bin deve, beş yüz çift öküz, beş yüz dişi eşek vardı; hizmetkârları pek çoktu. Bu adam tüm Doğulular+ içinde en itibarlı kişiydi.
4 Oğulları, her biri kendi gününde, evinde bir şölen düzenlerdi;+ haber gönderip üç kız kardeşlerini de birlikte yiyip içmeye çağırırlardı. 5 Şölen günleri bir devir yaptığında Eyüp kendilerini arındırmaları+ için onlara haber gönderirdi. Sabah erkenden kalkar, “Belki oğullarım günah işlemiş, yüreklerinden+ Tanrı’ya lanet etmiştir”+ diyerek, her biri için yakılan kurban sunardı.+ Eyüp her zaman böyle yapardı.+
6 Tanrı* oğullarının+ Yehova’nın huzuruna çıktıkları+ gün geldi, aralarında Şeytan+ da huzura çıktı.+
7 Ve Yehova Şeytan’a “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Şeytan Yehova’ya, “Dünyada gezinip dolanmaktan+ geliyorum”+ karşılığını verdi. 8 Yehova Şeytan’a “Kulum Eyüp’e dikkat ettin mi?” dedi. “Yeryüzünde onun gibisi yok;+ temiz+ ve dürüst+ bir adam, Tanrı’dan korkar,+ kötülükten sakınır.”+ 9 Şeytan Yehova’ya şu karşılığı verdi: “Eyüp Tanrı’dan boşuna mı korkuyor?+ 10 Onun çevresine, evinin ve sahip olduğu her şeyin çevresine Sen çit çevirmedin mi?+ Elinin emeğini bereketli kıldın,+ sürüleri her yana yayıldı. 11 Şimdi elini uzatıp nesi varsa hepsine dokun da bak, yüzüne karşı Sana nasıl lanet edecek.”+ 12 Bunun üzerine Yehova Şeytan’a, “İşte, her şeyi senin elinde. Yalnız kendisine el uzatma!” dedi. Böylece Şeytan Yehova’nın huzurundan ayrıldı.+
13 Derken, Eyüp’ün oğullarının ve kızlarının, büyük ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap içmek için toplandıkları gün geldi.+ 14 Ve bir ulak+ gelip Eyüp’e şunları söyledi: “Öküzler çift sürüyor,+ eşekler de onların yanında otlanıyordu; 15 Sebalılar+ baskın yaptı, onları alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler; sadece ben kaldım, tek ben kaçıp kurtuldum ki olanları sana anlatayım.”+
16 O daha sözünü bitirmeden bir başkası gelip şöyle dedi: “Göklerden Tanrı’nın ateşi yağdı,+ koyunları ve uşakları alevler sardı, onları yiyip bitirdi; sadece ben kaldım, tek ben kaçıp kurtuldum ki olanları sana anlatayım.”
17 O daha sözünü bitirmeden bir başkası gelip şöyle dedi: “Kaldeliler+ develerin üzerine üç koldan akın ederek onları alıp götürdüler, uşakları kılıçtan geçirdiler; sadece ben kaldım, tek ben kaçıp kurtuldum ki olanları sana anlatayım.”
18 O daha sözünü bitirmeden bir başkası gelip şöyle dedi: “Oğulların ve kızların büyük ağabeylerinin evinde yemek yiyip şarap+ içiyorlardı. 19 Birden çölden şiddetli bir rüzgâr+ çıkıp evi dört yandan dövmeye başladı; ev gençlerin üzerine yıkıldı, öldüler. Sadece ben kaldım, tek ben kaçıp kurtuldum ki olanları sana anlatayım.”
20 Eyüp kalktı, üstündeki kaftanı yırttı,+ saçını kesti+ ve eğilip+ yere kapanarak+ 21 şunları söyledi:
“Anamın karnından çıplak çıktım,+
Oraya çıplak döneceğim.+
Veren de Yehova,+ alan da Yehova.+
Yehova’nın ismine her zaman şükredilsin.”+
22 Bütün bu olanlar karşısında Eyüp günah işlemedi ve Tanrı’yı suçlamadı.+
2 Sonra Tanrı oğullarının Yehova’nın huzuruna çıktıkları gün geldi; onlarla birlikte Şeytan da Yehova’nın huzuruna çıktı.+
2 Yehova Şeytan’a “Nereden geliyorsun?” diye sordu. Şeytan Yehova’ya “Dünyada gezinip dolanmaktan geliyorum” karşılığını verdi.+ 3 Yehova ona “Kulum Eyüp’e dikkat ettin mi?”+ dedi. “Yeryüzünde onun gibisi yok; temiz ve dürüst+ bir adam, Tanrı’dan korkar,+ kötülükten sakınır.+ Hiçbir neden yokken+ onu yok edeyim diye Beni kışkırttığın+ halde doğruluktan* ayrılmıyor.”+ 4 Şeytan+ Yehova’ya şöyle cevap verdi: “İnsan derisi için deri, canı için de her şeyini verir.+ 5 Şimdi, elini uzatıp etine ve kemiğine dokun da bak, yüzüne karşı Sana nasıl lanet edecek.”+
6 Bunun üzerine Yehova Şeytan’a “İşte, o senin elinde! Ama sakın canına dokunma!” dedi. 7 Böylece Şeytan Yehova’nın huzurundan ayrıldı+ ve Eyüp’ü vurdu, tepeden tırnağa tüm vücudunda acı veren çıbanlar+ çıkardı. 8 Eyüp yaralarının kabuklarını kazımak için bir çömlek parçası aldı ve külün içinde oturdu.+
9 Sonunda karısı ona, “Sen hâlâ doğruluğundan vazgeçmiyor musun?+ Tanrı’ya lanet et de öl!” dedi. 10 Fakat Eyüp, “Akılsız+ kadınlar gibi konuşuyorsun. Tanrı’dan yalnızca iyi şeyler kabul edip kötü şeyler kabul etmeyelim mi?”+ diye karşılık verdi. Bütün bu olanlar karşısında Eyüp’ün ağzından günah sayılacak bir söz çıkmadı.+
11 Eyüp’ün başına gelen onca felaketi duyan üç arkadaşı, Temanlı+ Elifaz, Şuahoğlu+ Bildad ve Naamalı Tsofar,+ her biri kendi memleketinden kalkıp geldi. Eyüp’ün yanına gidip acısını paylaşmak ve onu teselli etmek+ niyetiyle sözleşip buluştular.+ 12 Uzaktan bakınca onu tanıyamadılar. Feryat figan ederek üzerlerindeki kaftanları yırtıp+ başları üzerine toprak savurdular.+ 13 Yedi gün yedi gece Eyüp’le birlikte yerde oturdular.+ Acısının+ çok büyük olduğunu gördüklerinden, hiçbiri ona tek bir söz söylemedi.
3 Sonunda Eyüp söze başladı, doğduğu güne lanetler yağdırdı+ 2 ve şunları söyledi:
3 “Doğduğum gün olmaz olsun,+
‘Bir yiğit düştü ana rahmine’ denen gece de!
4 O gün karanlığa gömülsün.
Tanrı göklerden ona bakmasın,
Gün ışığı onu aydınlatmasın.
5 Karanlık ve ölüm gölgesi onu yanına alsın.
Üzerine karabulutlar çöksün,
Günü karartanlar onu dehşete boğsun.+
7 Evet, kısır kalsın o gece;
İçinde sevinç haykırışı olmasın.+
9 Alacakaranlığının yıldızları kararsın;
Beklediği ışık hiç doğmasın;
Tan ağarışını gözleri görmesin.
10 Çünkü anamın rahminde kapıları kapamadı ki+
Sıkıntıyı gözlerimden gizlesin.
11 Neden daha rahimdeyken ölmedim,+
Ana karnından çıkıp son soluğumu vermedim?
12 Neden beni dizler,
Emmem için memeler+ karşıladı?
13 O zaman huzur içinde yatmış,+
Uyumuş, dinlenmiş olurdum;+
14 Kendilerine ıssız mekânlar yapmış+
Dünya kralları ve danışmanlarıyla;+
15 Evlerini gümüşle doldurmuş
Altın toplamış beylerle birlikte.
16 Ya da fark edilmeyen bir düşük gibi,+
Gün ışığı görmemiş çocuklar gibi yok olurdum.+
18 Tutsaklar hep birlikte huzur içindedir;
Angaryacının+ sesini duymazlar.
19 Küçük de büyük de birdir,+
Köle efendisinden azat olmuştur.
20 Tanrı neden sıkıntı çekene ışık,
Canı acıyana+ hayat verir?
21 Ölümü bekleyenler neden ona kavuşmaz?+
Onlar ki define için toprağı kazanlardan daha gayretlidir.
22 Mezarı bulunca coşarlar,
Sevinçten havalara uçarlar.
24 Çünkü iniltim yemeğimden önce geliyor,+
Acı feryadım su gibi dökülüyor;+
25 Dehşetle korktuğum şey başıma geliyor;
Ürktüğüm şey gerçek oluyor.+
26 Derdim çok, huzurlu değilim,
Rahatım yok, sıkıntılar dinmek bilmiyor.”
4 Temanlı Elifaz+ şu sözlerle karşılık verdi:
2 “Biri sana söz söylemeye kalkınca bezginliğe mi kapılıyorsun?
Peki ama söz söylemeden kim durabilir?
5 Fakat bu kez senin başına gelince, bezginliğe kapıldın;
Sana dokununca tedirgin oldun.
7 Şimdi lütfen düşün; hangi suçsuz insan mahvolmuş?
Dürüst+ insanın yok olduğu nerede görülmüş?
8 Gördüğüm o ki, kötülük tasarlayanlar
Ve felaket ekenler ektiklerini biçiyor.+
9 Tanrı’nın soluğuyla mahvoluyor,
Öfkesinin rüzgârıyla yok oluyorlar.
10 Bir aslan kükremesi duyuluyor; genç aslanın sesi geliyor,
Fakat bil ki, yeleli genç aslanın da dişleri kırılır.
11 Aslan av yokluğundan perişan oluyor,
Yavruları da dağılıyor.
12 Bana gizlice bir söz ulaştı,
Kulağıma bir fısıltı geldi,+
13 İnsanlar derin uykudayken,
Gece düşleriyle gelen düşüncelerin tedirginliğiyle,
14 Bir dehşet ve titreme aldı beni,
İliklerime kadar işledi.
15 Önümden bir ruh geçti;
Tüylerim ürperdi.
16 Karşımda öylece dikilip kaldı,
Fakat ben ne olduğunu seçemedim;
Gözlerimin önünde bir şekil belirmişti;
Çıt çıkmıyordu. Sonra bir ses duydum:
17 ‘Ölümlü insan Tanrı’dan adaletli olur mu?
Adam kendisini yaratandan temiz olur mu?’
18 Evet, O hizmetkârlarına güvenmezken,
Meleklerinde* hata bulurken,
19 Çamurdan evlerde oturanlara,
Temeli toprak olanlara+ nasıl güvenir!
Onlar ki, güveden daha kolay ezilirler,
20 Sabahtan akşama kalmaz un ufak olurlar;
Kimse fark etmeden sonsuza dek yok olurlar.
21 İçlerindeki çadır ipleri sökülmez mi?
Hikmet yokluğundan ölmezler mi?”
5 “Haydi seslen; bakalım cevap veren çıkacak mı?
Kutsalların hangisinden yardım bekleyeceksin?
2 Çünkü aptalı öldüren kızgınlıktır,
Çekememezlik de kolay aldananı öldürür.
3 Aptalın kök saldığını ben de gördüm,+
Ve bulunduğu yere hemen lanetler yağdırdım.
5 Onun biçtiğini aç adam yer,
Et kancasındakini bile alır.
Ellerindekini bir tuzağa kaptırırlar.
6 Çünkü acılar topraktan çıkmaz,
Dertler yerden bitmez.
7 İnsan dert çekmek için doğmuştur,
Havaya uçuşan kıvılcımlar gibidir.
8 Yine de, ben olsam Tanrı’ya başvururdum,
Davamı O’na sunardım.+
9 O ki, akıl almaz büyük işler,
Sayısız harikalar yapar.+
10 Yeryüzüne yağmur verir,+
Tarlalara sular gönderir.+
11 Kederliler kurtuluşa ersin diye,
Düşkünleri yüksek yerlere koyar;+
12 El attıkları işi beceremesinler diye
Kurnazların düzenlerini boşa çıkarır;+
13 Akıllıları kendi kurnazlıklarıyla kapana kıstırıp+
Uyanıkların planlarını altüst eder;+
14 Güpegündüz karanlığa toslarlar,
Gün ortasında geceymiş gibi el yordamıyla dolaşırlar.+
15 Halkı onların kılıçtan keskin dilinden,
Yoksulu güçlünün elinden O kurtarır;+
16 Böylece düşkünler için umut doğar,+
Kötüler ise ağızlarını kapatır.+
17 Yanlışını Tanrı’nın düzelttiği adama ne mutlu!+
Sen de, Mutlak Gücün Sahibinden gelen terbiyeyi reddetme!
18 Çünkü acıyı veren de, yarayı saran da Kendisidir;
Parçalayan da, elleriyle iyi eden de O’dur.
20 Seni kıtlık zamanı ölümden,+
Savaş zamanı kılıcın ağzından korur.
21 Kamçı gibi dilden esirgenirsin,+
Yağmayla karşılaşınca korkmazsın.
22 Yağmaya ve kıtlığa güler geçersin,
Yeryüzünün vahşi hayvanlarından korkman gerekmez.
23 Tarlandaki taşlar sana zorluk çıkarmaz,
Yaban hayvanlarıyla barış içinde yaşarsın.+
24 Kendi çadırında barışın tadına varır,
Otlağına bakınca hiçbir kaybının olmadığını görürsün.
26 Mezarına, vaktinde toplanan demetler gibi
Belin bükülmeden gidersin.+
27 İşte, biz araştırdık, bu böyledir.
Dinle ve sen de öğren.”
6 Eyüp şu sözlerle karşılık verdi:
2 “Keşke tüm dertlerim+ tartılsaydı,
Sıkıntım da o an teraziye konulsaydı!
3 Denizlerin kumundan bile ağır gelirdi.
İşte bu yüzden saçma sapan konuşuyorum.+
4 Mutlak Gücün Sahibinin okları beni buluyor,+
Ruhum onların zehrini içiyor;+
Tanrı’dan gelen dehşetler karşıma diziliyor.+
6 Tadı olmayan şey tuzsuz nasıl yenir?
Hatmi çiçeğinin salya gibi suyunda ne lezzet olur?
7 Canım hiçbirine dokunmak istemiyor.
Benim için kokuşmuş yemek gibiler.
8 Ah, dileğim yerine gelseydi,
Tanrı umut ettiğimi bana verseydi!
9 Durmayıp beni ezseydi,
Elini tutmayıp yaşam bağımı kesseydi!+
10 Bu da bana teselli olurdu;
Dayanılmaz acılar içinde sevinçten sıçrardım;+
Çünkü bana şefkatle davranmasa da, Kutsal Olanın+ sözlerini kimseden gizlemedim.+
12 Buna taş olsa dayanır mı?
Bedenim bakırdan mı?
13 Kendime ne hayrım var?
Elimden ne gelir ki?
15 Kardeşlerim bana kalleşçe davrandı;+ kışın taşan sular gibi,
Kuruyup giden su yatakları gibiler.
16 Buzlu çamura bulanırlar,
Kar onların içinde gözden kaybolur.
18 Yollarından saparlar,
Issız çöle çıkar, yok olurlar.
20 Onlara güvendikleri için utanırlar,
Oraya gelince düş kırıklığına uğrarlar.+
22 ‘Bana bir şey verin’ dedim mi size?
‘Benim için servetinizden bir hediye verin de,
23 Beni düşmanın elinden alın,+
Bedel ödeyip zorbanın elinden kurtarın’+ dedim mi?
28 Haydi şimdi bir de bana bakın,
Yüzünüze karşı yalan+ mı söylüyorum, görün.
29 Ne olur bırakın artık, haksızlık etmeyin,
Evet, bir daha düşünün; benim doğruluğum ortada.+
30 Dilimde haksızlık var mı,
Damağım acıyı ayırt edemez mi?”
7 “Ölümlü insanı yeryüzünde zahmetli bir uğraş*+ beklemiyor mu?
Günleri ücretli işçininkine benzemiyor mu?+
4 Yattığımda, ‘Ne zaman kalkarım?’+ diyorum,
Gece boyu, gün ağarana dek dönüp durmak canıma yetti.
7 Unutma ki hayatım bir rüzgâr gibi geçip gidiyor;+
Bir daha gün görmeyeceğim.
8 Bana bakan gözler artık beni görmeyecek;
Gözünü bana çevireceksin, ama ben olmayacağım.+
10 Bir daha evine geri dönmez,
Yeri yurdu onu artık tanımaz.+
11 Onun için ben de ağzımı kapamayacağım.
Ruhumdaki sıkıntıyı dökeceğim;
İçimin acısıyla+ kaygımı söyleyeceğim.
12 Neden başıma nöbetçi koyuyorsun,
Ben deniz miyim,+ ya da deniz canavarı mı?
13 Tam ‘Sedirim beni avutur,
Yatağım derdimi paylaşır’ derken,
14 Bu sefer de düşlerle korkutuyorsun,
Görüntülerle dehşete düşürüyorsun,
15 Öyle ki, bu kemikleri görmektense ölmek,+
Nefessiz kalmak benim için daha iyi.
17 Ölümlü insan ne ki,+ onu büyütüp yetiştiresin,
Yüreğini onunla meşgul edesin?
18 Her sabah onu izleyip,
Her an onu yoklayasın?+
19 Neden gözünü üzerimden ayırmıyorsun,+
Yutkunmama bile fırsat vermiyorsun?
20 Günah işledimse, sana ne zararım var, ey insanın Gözcüsü?+
Neden beni hedef seçtin, sana yük olmuyor muyum?
21 Neden suçumu bağışlamıyor,+
Kabahatimi görmezden gelmiyorsun?
Artık toprakta+ yatacağım;
Beni arayacaksın, ama ben olmayacağım.”
8 Bunun üzerine Şuahoğlu+ Bildad söze başladı:
2 “Sözlerin esip geçen bir rüzgârdan farksızken,+
Daha ne kadar böyle konuşup duracaksın?+
4 Eğer oğulların O’na karşı günah işlemişse,
O da onları isyanın sonuçlarına terk etmiştir;
5 Eğer sen Tanrı’ya yönelseydin,+
Mutlak Gücün Sahibinden lütuf dileseydin,
6 Eğer temiz ve dürüst olsaydın,+
Zaten senin için harekete geçerdi,
Seni doğruluk yurduna yeniden kavuştururdu.
7 Başlangıcın önemsiz olsa da
Sonun görkemli olurdu.+
10 Onlar sana anlatıp öğretmez mi?
Yüreklerindekini söze dökmezler mi?
11 Bataklık olmayan yerde papirüs+ büyür mü?
Su olmayan yerde saz yetişir mi?
12 Daha tomurcukluyken, henüz koparılmadan
Otların hepsinden önce kurur.+
13 Tanrı’yı unutanların+ tuttuğu yol da böyledir,
O’nu terk edenlerin umudu böyle yok olur.+
14 Güvendiği dal elinde kalır,
15 Yuvasına sırtını yaslar, fakat o ayakta kalmaz,
Ona tutunur, fakat o dayanmaz.
16 Güneşin altında capcanlıdır,
Bahçesinde her yana dal budak salmıştır.+
17 Kökleri taş yığınına sarılmıştır,
O taş eve bakar durur.
19 İşte onun yaşamı böyle yitip gider;+
Ve topraktan yenileri biter.
20 Evet, Tanrı temiz insanı reddetmez,
Kötülerin elinden tutmaz.
21 O senin ağzından gülüşleri,
Dudaklarından sevinç nidalarını eksik etmez.
22 Senden nefret edenleri utanç bürür,+
Kötülerin çadırı yıkılır.”
9 Eyüp şu sözlerle karşılık verdi:
2 “Ben de biliyorum, gerçekten öyledir.
Fakat ölümlü insan Tanrı’yla davasında nasıl haklı çıkabilir?+
3 Tanrı kendisiyle tartışmak istese,
İnsan O’nun söylediklerinin binde birine cevap veremez.+
4 O’nun yüreğinde hikmet vardır, güçlü ve kudretlidir.+
Kim Tanrı’ya ayak direyip de sağlam kalabilir?+
6 Yeri öyle bir sarsar ki,
Temel direkleri+ bile titrer.
7 Güneşe ışığını saçmasın diye emreder,
Yıldızları da mühürleyip örter.+
8 Gökleri tek başına geren,+
Denizin kabaran dalgalarını+ çiğneyen;
9 Ayiş, Kesil, Kima takımyıldızlarını,+
Güneyin arka odalarını yapan,*
10 Akıl almaz+ büyük işler,
Sayısız harikalar gerçekleştiren O’dur.+
11 Evet, yanımdan geçer, O’nu görmem,
Geçip gider, farkına varmam.+
12 Evet, O çekip alınca kim direnebilir?
Kim O’na ‘Ne yapıyorsun’ diyebilir?+
14 Böyleyken ben O’na nasıl cevap veririm!
Konuşurken sözlerimi tek tek seçmeliyim,+
15 Gerçekten haklı olsam da O’na cevap veremem.+
Davacımdan merhamet dilerim.+
16 O’na seslensem cevap verir mi?+
Sesime kulak vereceğine inanmıyorum;
17 Beni kasırgayla eziyor,
Yok yere yaralarımı çoğaltıyor.+
18 Hiç soluk aldırmıyor,+
Beni sürekli acıya boğuyor.
19 Kudrette üstün biri varsa, işte O orada;+
Adalette üstün biri varsa, ne olur beni yanına çağırsa!
20 Doğru olsam da kendi ağzım beni suçlu çıkarır,
Temiz olsam da O, yoldan saptığımı söyler.
21 Temizsem de bunu kendim bilmeyeceğim,
Hayatımı değersiz göreceğim.
22 Hepsi bir; bu yüzden diyorum ki,
‘Temiz insanın da sonunu O getiriyor, kötünün de.’+
23 Ani bir su taşkını ölüm saçarsa,
Masumların umutsuzluğuyla eğlenir.
25 Benim günlerimse bir koşucudan hızlı geçiyor,+
Hiçbir iyilik görmeden geçip gidiyor.
26 Geçip gidiyor, sazdan tekneler gibi;
Avına ok gibi dalan kartal misali.+
28 Acılarıma acı katılır;+ yılarım;
Bilirim, beni masum saymazsın.
29 Sonunda suçlu çıkacağım.
Öyleyse neden boşuna didinip durayım?+
30 Kar suyuyla yıkansam,
Ellerimi de küllü suda+ temizlesem,
31 Beni hemen çukura batırıp çıkarırsın,
Giysilerim de benden tiksinir.
32 Benim gibi insan değil ki,+ O’na cevap vereyim,
Mahkemede yüz yüze geleyim.
33 Aramızda karar verecek,
Elini ikimizin üzerine koyacak kimse yok.+
34 Sopasını üzerimden çeksin,+
Dehşetiyle beni sindirmesin.
35 O’ndan çekinmeden konuşayım,
Çünkü ben korkacak biri değilim.”
2 Tanrı’ya diyeceğim ki, ‘Beni suçlu çıkarma,
Neden benimle çekiştiğini söyle.
3 Haksızlık yaparsan,+
Kendi elinin emeğini+ kaldırıp atarsan,
Kötülerin düzenleri karşısında gözün ışıldarsa, Sence bu iyi mi?
5 Senin günlerin de ölümlü insanın günleri
Yılların bir adamın yılları kadar mı ki,+
6 Kabahatimi bulmaya çalışıyor,
Durmadan günahımı arıyorsun?+
8 Senin ellerin beni yaptı,+ tepeden tırnağa biçimlendirdi;
Şimdi de beni yok edeceksin.
10 Beni süt gibi döküp
Peynir gibi katılaştırmadın mı?+
13 Fakat niyetini yüreğinde gizli tutmuştun.
Yüreğinde bu vardı, çok iyi biliyorum.
14 Günah işlemiş olsam, gözün sürekli üzerimde;+
Kabahatim yüzünden beni suçsuz çıkarmazdın;+
15 Gerçekten haksızsam, yazıklar olsun bana!+
Fakat haklıysam da başımı dik tutamam;+
Bunca utanca gömülmüş, sıkıntıya boğulmuşken.+
16 Başımı kibirle kaldırsam,+ genç bir aslan gibi beni avlarsın,+
Olağanüstü büyüklüğünü yine üzerimde gösterirsin.
17 Karşıma yeni tanıklar getirir,
Öfkeni daha da büyütür,
Bana zorluk üstüne zorluk çektirirsin.
18 Neden anamın rahminden çıkardın beni?+
Kimsenin gözüne görünmeden ölseydim.
19 O zaman dünyaya hiç gelmemiş olurdum;
Anamın karnından mezara taşınırdım.’
20 Beni rahat bıraksın, şurada kaç günüm kaldı ki;+
Bakışlarını üzerimden çeksin de biraz yüzüm gülsün,+
21 Göçüp gitmeden önce; dönüşü olmayan+ yere,
Karanlık ve ölüm gölgesi diyarına;+
22 Zifiri karanlık, ölüm gölgesi ülkesine,
Karanlıktan başka ışıltının olmadığı düzensizlik diyarına.”
11 Ve Naamalı+ Tsofar söze başladı:
2 “Laf kalabalığı cevapsız mı kalacak?
Böbürlenip duran haklı mı çıkacak?
3 İnsanları boş sözlerinle mi susturacaksın?
Sen alay edip duracaksın da haddini bildiren olmayacak mı?+
5 Ah ne olurdu, Tanrı bir konuşsaydı,
Sana ağzını açsaydı!+
6 Sana hikmetin sırlarını anlatırdı;
Aslında hikmet* için söylenecek çok söz var.
O zaman anlardın ki, Tanrı senin bazı suçlarını hesaba katmıyor.+
7 Tanrı’nın derinliğini kavrayabilir misin?+
Mutlak Gücün Sahibinin sınırını anlayabilir misin?
8 Hikmeti göklerden yüksektir, sen ne yapabilirsin?
Ölüler diyarından+ daha derindir, sen ne bilirsin?
9 Ölçüleri yeryüzünden daha geniş,
Denizden daha engin.
10 Önüne çıkanı yakalayıp götürse,
Sonra da mahkeme kursa, kim O’na direnebilir?
11 Çünkü yalancıları iyi tanır.+
Fenalığı görür de dikkat kesilmez mi?
12 Yaban eşeğinin insan doğurduğu gün,
Boş kafalı adam sağduyu kazanır.
13 Fakat sen gerçekten yüreğini hazırlar
Ve ellerini O’na açarsan,+
14 Fenalık etmeyi tamamen bırakır,
Haksızlığı çadırında barındırmazsan,
15 O zaman yüzün ak, başın dik olur;+
Dimdik durursun, korkun olmaz.
16 Dert neymiş, unutursun,
Hatırladıklarınsa akıp giden sular gibidir.
18 Ümidinden ötürü içini güven kaplar,
Etrafına bakınır, güvenlik içinde yatarsın.+
19 Rahatça uzanırsın, kimse seni korkutmaz,
Gönlünü kazanmak isteyen çok olur.+
20 Kötülerin ise gözlerinin feri söner,+
Kaçacak yerleri kalmaz,+
12 Buna karşılık Eyüp şunları dedi:
2 “Öyle ya, sizden başka adam yok,
Zaten hikmet de sizinle birlikte ölecek!+
4 Şu hale bakın, insanlara alay konusu oldum;+
Tanrı’ya yalvarıp cevap alan,+
Doğru ve masum adam alay konusu oldu.
6 Yağmacıların çadırında kaygı barınmaz,+
Tanrı’yı gazaba getirenler güvenliktedir;
İlahını elinde taşıyanlar gibi.+
9 İçlerinden hangisi bilmez,
Bunların Yehova’nın eliyle yapıldığını,+
10 Her yaşayanın canının,+
Her insanın ruhunun O’nun elinde olduğunu?+
11 Damak yiyeceği tattığı gibi,
Kulak da duyduklarını sınamaz mı?+
12 Hikmet yaşlılarda bulunmaz mı?+
Anlayış da uzun ömürle gelmez mi?
18 Kralların vurduğu zinciri çözer,+
Bellerine kayış bağlar.
19 Kâhinleri yalınayak bırakır,+
Koltuklarına yapışanları devirir.+
20 Güvenilen adamların ağzından sözü,
Yaşını almış kişilerden sağduyuyu alır götürür.
21 Soyluları utanca boğar,+
Güçlülerin kuşağını gevşetir.
22 Karanlığın derinliklerini gün ışığına çıkarır,+
Ölüm gölgesini aydınlığa kavuşturur;
23 Ulusları yok etmek için büyütür,+
Sürgün etmek için sınırlarını genişletir.
24 Halkın önderlerinin aklını başından alır,
Yolu izi bulunmayan ıssız yerlerde+ onları dolaştırır.
13 “Evet, bütün bunları gözlerim gördü,
Kulaklarım işitip tarttı.
2 Sizin bildiğinizi ben de bilirim;
Sizden aşağı değilim.+
3 Yine de, Mutlak Gücün Sahibiyle konuşabilseydim,+
Durumumu Tanrı’yla tartışabilseydim, çok sevinirdim.
5 Keşke tamamen sussanız,
Ne kadar akıllılık ederdiniz!+
6 Lütfen öne süreceğim kanıtları dinleyin,+
Dudaklarımdan dökülen yalvarışlara kulak verin.
7 Tanrı’yı düşündüğünüzden mi haksız sözler söylüyor,
Benimle hilekârca konuşuyorsunuz?+
8 Siz mi O’ndan yana oluyor,+
Siz mi Tanrı’nın hakkını savunuyorsunuz?
9 Sizi sorgularsa, iyi olur mu?+
Yoksa O’nu da ölümlü insan gibi kandırır mısınız?
10 Gizlice taraf tutmaya çalışırsanız,+
O elbette sizi azarlayacak.+
11 O’nun haşmetinden ürkmüyor musunuz,
Varlığından dehşete düşmüyor musunuz?+
12 Sizin en unutulmaz sözleriniz külden deyişler,
Kalkanınızdaki kabartmalar da çamurdan süsler.+
13 Susun da ben konuşayım,
Bırakın, başıma ne gelirse gelsin!
15 Beni öldürecek bile olsa, O’nu beklemez miyim?+
Yeter ki tuttuğum yolu O’nun önünde savunayım.
17 Söylediklerimi iyi dinleyin,+
Dediklerime kulak verin.
18 Ne olur bak Tanrım, davamı sunuyorum,+
Haklı olduğumu çok iyi biliyorum.
19 Benimle kim tartışacak?+
Çünkü suskun kalırsam ölürüm!
20 Yalnızca şu iki şeyi bana yapma ki,
Karşında gizlenmeyeyim;+
21 Elini üzerimde tutma, çek;
Dehşetini de . . . Beni yıldırmasın.+
22 Ya Sen seslen, ben cevap vereyim;
Ya da ben konuşayım, Sen cevap ver.
23 Ne yaptım da suç işledim, günaha girdim?
İsyanım, günahım ne, bana göster.
25 Rüzgârın sürüklediği yaprağı mı titreteceksin,
Bir kuru anızın peşine mi düşeceksin?
27 Üstelik ayaklarımı tomruğa vuruyor,+
Attığım her adımı gözlüyor,
Tabanımın basacağı yeri çizip belirliyorsun.
28 Ve yıpranıp çürüyen bu adam,
Güve yemiş giysiye benziyor.”+
3 Senin gözünü dikip baktığın, işte böyle biri.
Bir de beni dava+ ediyorsun.
4 Kim kirli birinden temiz bir insan meydana getirebilir?+
Hiç kimse.
5 Mademki insanın günleri belirlenmiştir,+
Ayları Senin önünde sayılıdır,
Bundan öte geçmesin diye buyruğun vardır;
6 Bari gözlerini ondan ayır da rahat etsin,+
Gündelikçi gibi, yaşadığı günün tadını çıkarsın.
8 Kökü yerde yaşlansa,
Kütüğü toprakta ölse de,
9 Su kokusu alınca filiz sürer,+
Körpe bir bitki gibi dal verir.+
10 Oysa yiğit ölür, yere yığılır,
İnsanoğlu son soluğunu verir; hani o nerede?+
11 Suları kaybolan göl,
Çekilip kuruyan ırmak gibi,+
12 İnsan da öylece yatar, bir daha doğrulmaz.+
Gökler yok olana dek uyanmaz,+
Kimse onu uykusundan kaldıramaz.+
13 Keşke beni ölüler diyarında gizlesen,+
Öfken geçene dek saklasan,
15 Sen çağıracaksın, ben cevap vereceğim;+
Elinin eserini özleyeceksin.
17 İsyanım bir kesede mühürlü duruyor,+
Suçumun üzerine zamk sürüyorsun.
18 Oysa bir dağ bile yıkılıp parçalanır,
Bir kaya bile yerinden sürüklenir.
19 Su nasıl taşları aşındırır,
Taşkınları yerin toprağını süpürürse,
Sen de ölümlü insanın umudunu öyle yok edersin.
20 Onu ebedi bir yenilgiye uğratırsın, çekip gider;+
Çehresini bozar gönderirsin.
21 Oğulları onurlandırılır, onun haberi olmaz;+
İtibarlarını yitirirler, o farkına varmaz.
22 Bedeni var oldukça, acı çeker,
Canı kendisinde oldukça, yas tutar.”
15 Ardından Temanlı Elifaz söze başladı:
2 “Hikmetli kişi boş bilgiyle mi cevap verir,+
Karnını doğu rüzgârıyla mı doldurur?+
3 Boş eleştiri faydasızdır,
Değersiz sözler hiçbir işe yaramaz.
4 Sen Tanrı korkusunu yok ediyor,
O’nun önünde düşünceye dalmayı engelliyorsun.
5 Sana böyle dil döktüren kendi suçundur;
Kurnazların ağzıyla konuşuyorsun.
6 Suçlu olduğunu kendi ağzın söylüyor, ben değil;
Dilinden dökülen cevaplar da sana karşı.+
8 Tanrı’nın sırdaşı mı oldun da,+
Senden başka hikmetli yok sanıyorsun?
9 Senin bildiğin ne ki, biz bilmeyelim?+
Anladığın ne ki, bizde olmasın?
10 Aramızda ak saçlısı, yaşlısı da var;+
Babandan daha yaşlısı.
11 Sana Tanrı’nın tesellisi yetmiyor mu,
Ya da tatlılıkla söylenen sözler?
12 Neden yüreğin seni sürüklüyor,
Gözlerinde şimşekler çakıyor?
13 Tanrı’ya karşı tavır almışsın,
Ağzını açmış konuşuyorsun.
14 Ölümlü insan nedir ki, temiz olsun,+
Kadından doğan biri doğru olabilir mi?
16 Böyleyken iğrenç ve yoz insana mı güvenecek,+
O insan ki, haksızlığı su gibi kana kana içer!
17 Beni dinle, sana söyleyeyim,+
İzin ver, gördüğümü anlatayım.
18 Bunu hikmetliler anlatır,+
Atalarından öğrenmişlerdir, saklamazlar.
19 O atalar ki, diyar yalnızca onlara verilmiş,
Hiçbir yabancı aralarına girememiş.
20 Kötü insan için ömrünün her günü işkencedir,
Zorbaya ayrılan sayılı yıllar da.
21 Dehşetin sesi kulaklarındadır;
Esenlikteyken yağmacının baskınına uğrar.+
22 Gömüldüğü karanlıktan çıkacağına inanmaz,+
Kendisini kılıç beklemektedir.
24 Acı ve keder onu yıldırır;+
Saldırıya hazır bir kral gibi ona üstün gelir.
25 Mademki Tanrı’ya diklendi,
Mutlak Gücün Sahibinden üstün çıkmaya çalıştı;+
26 Kalkanının kalın göbeğini doğrultup
Dik başlılıkla üzerine atıldı,
27 Mademki yüzü semirdi,
Beli yağ bağladı,+
28 Yaşadığı şehirler yeryüzünden silinip gidecek,
Oturduğu evlerde artık kimse yaşamayacak,
Onlar taş yığınına dönecek.
29 Zengin olup servet yığamayacak,
Kazandıklarını yeryüzüne yayamayacak.+
30 Karanlıktan çıkamayacak;
Körpe dalını alev kavuracak,
O’nun ağzından çıkan solukla savrulup gidecek.+
31 Artık aldanıp değersiz olana güvenmesin;
Yoksa karşılık olarak bir hiç alacak,
32 Hem de gününden önce.
Ve filizleri asla gürleşmeyecek,+
33 Asma gibi koruğunu atacak,
Zeytin ağacı gibi çiçeğini dökecek.
35 Fesat tohumları orada atılır, fenalıklar orada filizlenir,+
Karınlarda hile büyüyüp serpilir.”
16 Bunun üzerine Eyüp şunları söyledi:
2 “Böyle sözler çok duydum;
Teselli değil, üzüntü kaynağısınız hepiniz!+
3 Bu boş sözlerin sonu gelmeyecek mi?+
Neye sinirlenip cevap yetiştiriyorsunuz?
4 Sizin gibi konuşmasını ben de bilirim.
Benim yerimde siz olsaydınız,
Gösterişli laflarla size karşı çıkıp+
Aşağılayarak baş sallar mıydım?+
5 Hayır, ağzımdan çıkan sözlerle sizi güçlendirir,+
Dilimden dökülen tesellilerle yatıştırırdım. . .
6 Konuşsam acım dinmiyor,+
Peki susarsam hangi derdim bitecek?
7 Ne çare ki O beni tüketti;+
Çevremde kimseyi bırakmadı.
8 Üstelik beni kıskıvrak yakaladı,
Şu zavallı halim buna tanık;+ yüzüme karşı bir tanık.
9 Tanrı öfkesiyle beni paramparça ediyor, bana düşmanlık besliyor.+
Karşımda diş gıcırdatıyor.+
Düşmanım keskin bakışlarını üzerime dikiyor.+
10 Beni yutmak için ağızlarını açıyorlar,+
Yüzüme şamarlar indirip hakaret ediyorlar,
Yığın halinde karşımda toplanıyorlar.+
11 Tanrı beni çoluk çocuğun eline bırakıyor,
Kötülerin avcuna düşeyim diye fırlatıp atıyor.+
14 Bedenimi delik deşik ediyor,
Güçlü bir yiğit gibi üzerime çullanıyor.+
16 Ağlamaktan yüzüm kızardı,+
Göz kapaklarıma ölüm gölgesi oturdu,+
17 Oysa ellerim zorbalığa bulaşmamıştı,
Duam saf ve temizdi.+
18 Ey toprak, sakın kanımı örtme!+
Feryadım dur durak bilmesin!
19 Evet, şimdiden yukarıda bir tanığım var,+
Göklerde tanıklık ediyor.
21 Tıpkı bir adamla komşusu arasında olduğu gibi,
Tanrı’yla insan arasında da bir karara varılmalı.+
22 Şurada kaç yılım kaldı ki,
Sonrası dönüşü olmayan bir yolculuk.”+
2 Alay konusu oldum,+
İsyanları gün boyu gözümün önünde.
4 Onların yüreğini kapadın, sağgörüleri yok.+
Bu yüzden de onları yükseltmiyorsun.
5 Arkadaşlarına, gelin payınızı alın deseler de,
Kendi oğullarının gözünün feri sönüyor.+
7 Kederden bakışlarım donuklaştı;+
Bedenim gölgeden farksız.
8 Dürüst insanlar bunu görünce şaşıyor,
Masum kişiler de Tanrı’yı terk edenlere kızıyor.
10 Haydi hepiniz gelin, baştan başlayalım;
Aranızdan hikmetli biri çıkmıyor ki.+
12 Onlar ise ‘Her gecenin bir sabahı var’ diyerek,
Gündüzü geceye çevirip duruyorlar.+
15 Umudum nerede kaldı?+
Nerede benim umudum? Gören var mı?
16 Onu da ölüler diyarının sürgülü kapıları karşılayacak,
Ve birlikte toprağa ineceğiz.”+
18 Şuahoğlu Bildad şu sözlerle karşılık verdi:
2 “Sizin gibiler ne zaman susacak?
Siz bir anlasanız da biz sonra konuşsak.
3 Neden hayvan yerine konuluyor,+
Gözünüzde kirli sayılıyoruz?
4 Öfkeden nasıl da paralıyor kendini.*
Senin uğruna dünya mı terk edilecek,
Kayalar yerinden mi kaldırılacak?
5 Evet, kötünün ışığı sönecek,+
Ateşi kıvılcım saçmayacak.
6 Çadırındaki ışık er geç kararacak,+
Kandili sönecek.
7 Dev adımları ufalacak,
Kurduğu düzenler onu yarı yolda bırakacak.+
8 Tuzağa doğru yürüyecek,
Kendi ayağıyla ağa düşecek.+
10 Toprağa gizlenmiş bir ilmek,
Yoluna konulmuş bir kapan onu bekleyecek.
11 Çevresini saran dehşet onu yıldıracak;+
Adım adım peşinde olacak.
12 Gücünü açlık kemirecek,
Onu sendeletmek için felaket yanı başında bekleyecek;+
13 Derisinin parçalarını yiyecek,
Kolunu bacağını da ölümün ilk oğlu* yutacak.
14 Güvencesi çadırından sökülüp atılacak,+
Dehşet onu kendi kralına götürecek.
15 Çadırında bilmediği şeyler barınacak;
Mekânına kükürt+ saçılacak.
16 Dipten kökleri kuruyacak,+
Üstten de dalları.
17 Yeryüzünde ondan hiçbir anı kalmayacak,+
Sokakta adı duyulmayacak.
18 Onu aydınlıktan karanlığa sürecekler,
Verimli topraklardan kovacaklar.
19 Halkının arasında evlatsız, torunsuz kalacak,+
Gittiği gurbet diyarında da kimsesi olmayacak.
20 Onun yıkım gününde batıdakiler şaşkınlıkla bakakalacak,
Doğudakileri de ürperti alacak.
21 Suç işleyenin çadırları ancak böyle olur,
Tanrı’yı tanımayanın mekânı işte böyledir.”
3 On defadır beni azarlıyorsunuz;
Böyle acımasız davranmaktan utanmıyorsunuz.+
4 Diyelim ki bir hata yaptım;+
Günahı benim boynuma.
5 Eğer karşımda büyüklük taslıyor,+
Düştüğün utancı hak ettin diyorsanız,+
6 Bilin ki, beni yanıltan Tanrı’dır,
Avlamak için ağını üzerime attı.+
7 Bakın, ‘Zorbalık!’ diye feryat ediyorum, ama cevap yok;+
Durmadan haykırıp yardım istiyorum, ama adalet yok.+
9 Onurumu ayaklar altına alıyor,+
Başımdaki tacı çıkarıyor.
10 Her yandan yıktı beni; tükendim;
Ağaç söker gibi söküp attı ümidimi.
11 Bana karşı öfkesi kabarıyor,+
Beni hep düşman görüyor.
12 Orduları hep birden üstüme geliyor; karşıma rampa yapıyor,+
Çadırımın çevresine ordugâh kuruyorlar.
13 Kendi kardeşlerimi yanımdan uzaklaştırdı,+
Beni tanıyanlar yüzüme bakmaz oldu.
14 Yakın dostlarım beni bıraktı,+
Tanıdıklarım unuttu,
15 Evimde yaşayan yabancılar+ da öyle. Hizmetçilerim beni el sayıyor;
Gözlerinde yedi kat yabancı oldum.
16 Hizmetkârımı çağırıyorum, cevap vermiyor.
Bana acısın diye dil döküyor, yalvarıyorum.
17 Karım soluğumdan tiksiniyor,+
Kardeşlerim için de iğrenç bir koku oldum.
18 Çocuklar bile beni istemiyor,+
Ne zaman yerimden kalksam, ileri geri konuşuyorlar.
20 Bir deri bir kemik kaldım,+
Ancak dişimin derisini kurtardım.
22 Neden siz de Tanrı gibi zulmediyor,+
Beni durmadan yiyip bitiriyorsunuz?
23 Ah keşke şimdi sözlerim kaleme alınsa!
Bir kitaba yazılsa!
24 Demir kalemle+ ve kurşunla,
Kayaya yontulsa da, ah, sonsuza dek kalsa!
26 Şu derim soyulduktan sonra, o halimle,
Etim erimiş olsa da, Tanrı’yı göreceğim,
27 Onu kendim göreceğim,+
Benim gözlerim görecek, bir yabancı değil.
Beklemekten içim tükendi.
28 Çünkü, ‘Biz mi ona zulmediyormuşuz?’+ diyorsunuz,
Öyle ya, sorunun kaynağını bende buldunuz.
29 Kılıçtan siz korkun;+
Çünkü kılıç suçluya karşı gazaba gelir,
O zaman bir hâkimin var olduğunu görürsünüz.”+
20 Bunun üzerine Naamalı Tsofar şöyle karşılık verdi:
2 “İşte bu yüzden içim sıkılıyor,
Huzurumu kaçıran düşünceler beni cevap vermeye zorluyor.
3 Onur kırıcı öğütler işitiyorum,
Benim anlayışımdan yoksun bir akıl bana cevap yetiştiriyor.
4 Bilmiyor musun ki,
İnsan yeryüzüne geldi geleli+
5 Kötünün sevinç çığlığı kısa ömürlüdür,+
Tanrı’yı terk edenin sevinci de bir anlıktır?
6 Haşmeti göğe erse,+
Başı bulutlara değse,
7 Kendi pisliği gibi sonsuza dek yok olacak;+
Onu görmüş olanlar, ‘Nerede?’ diye soracak.+
8 Hayal gibi uçup gidecek, bulunmayacak.
Gece görülen bir görüntü gibi kovalanacak.+
10 Oğulları düşkünlerden lütuf dilenecek,
Aldığı değerli şeyleri kendi elleriyle geri verecek.+
11 Kemiklerini dolduran gençlik kuvveti,
Kendisiyle birlikte toprakta yatacak.+
12 Kötülük ağzında tatlı bir lokma olsa,
Onu dilinin altında eritse,
13 Tadına bayıldığından bırakamayıp,
Damağında evirip çevirse,
14 Lokması bağırsaklarında değişecek,
İçinde kobra zehrine dönecek.
15 Yuttuğu serveti kusacak,
Bu serveti Tanrı onun karnından çıkarıp atacak.
16 Kobra zehrini emecek;
Engereğin dili onu öldürecek.+
17 Gözleri bir daha ne ırmakları görecek,+
Ne de yağ bal akan dereleri.
18 Kazandığını geri verecek, midesine indiremeyecek,
Ticaretten edindiği servetin tadını çıkaramayacak.+
19 Çünkü düşkünleri ezip yüzüstü bıraktı;
Kendi yapmadığı evi zorla aldı.+
20 Bu yüzden huzur nedir bilmeyecek,
Elindeki güzel şeyler onu kurtarmayacak.+
21 Yutacak lokması kalmayacak;
Böyle olunca da refahı sürmeyecek.
22 Refahının doruğundayken kaygı çekecek;+
Felaket tüm gücüyle tepesine binecek.
23 Tanrı yakıcı öfkesini üzerine göndersin;+
Öfkesini yağdırsın, ta bağırsaklarına kadar,
Karnını tıka basa doldursun.
24 Demir silahtan kaçsa da,+
Bakır yay bedenini delik deşik edecek.
26 Hazinesi koyu karanlığın payı olacak;
Kimsenin körüklemediği bir ateş onu yiyip bitirecek,+
Çadırında artakalan mahvolacak.
27 Gökler suçunu açığa çıkaracak,+
Yer ona karşı ayaklanacak.
28 Şiddetli sağanak evini alıp götürecek;
O’nun gazap gününde seller akacak.+
29 İşte kötü adamın Tanrı’dan aldığı pay,+
Tanrı’nın ona ayırdığı miras budur.”
21 Bunun üzerine Eyüp söze başladı:
2 “Dediklerimi dikkatle dinleyin,
Teselliniz bu olsun.
3 Alaylarınızı sonraya saklayın,+
Bana biraz katlanın da konuşayım;
4 Ben derdimi insana mı anlatıyorum?
Öyle olsa sabrım tükenmez miydi?
5 Bana bakın da şaşıp kalın,
Elinizi ağzınıza kapayın.+
6 Aklıma geldikçe huzursuz oluyorum,
Bedenimi ürperti kaplıyor.
8 Evlatları sapasağlam karşısında,
Torunları da gözlerinin önündedir.
9 Evi dehşetten uzak, huzur içindedir;+
Tanrı’nın sopası tepesine inmez.
10 Boğası çiftleşir, dölü boşa gitmez;
İneği doğurur,+ düşük yapmaz.
11 Çocuklarını sokağa sürü gibi salar,
Oğulları dışarıda hoplayıp zıplar.
12 Tef ve lir eşliğinde şarkı söylerler,+
Kaval sesiyle gülüp eğlenirler.
13 Kötü insanlar gününü gün eder,+
Ve ölüler diyarına bir anda inerler.
17 Sorarım size, kaç kere kötünün ışığı söndü,+
Kaç kere başına felaket geldi?
Tanrı kaç kere öfkelenip kötüyü mahvetti?+
18 Rüzgârın önüne kattığı çöpe,+
Fırtınanın alıp götürdüğü samana hiç benzedi mi?
20 Çöküşünü kendi gözleriyle görecek,
Mutlak Gücün Sahibinin öfkesini tadacak.+
21 Ömrünün ayları yarıda kesilince,+
Göçüp gidince, ailesinden nasıl sevinç duyacak?
23 Bu adam ölürken bir şeye muhtaç değildir,+
Kaygısız ve huzur içindedir;
24 Eti budu yerindedir,
Kemikleri ilik doludur.
25 Ötekininse, boğazından güzel bir lokma geçmemiştir,+
Yüreği buruk ölür.
27 Bakın, ne düşündüğünüzü iyi biliyorum,
Canımı yakmak için kurduğunuz düzenleri de.+
28 Diyorsunuz ki, ‘Soylu kişinin evi nerede,
Nerede kötünün çadırı, mekânı?’+
29 Yollar aşıp gelenlere sormadınız mı?
Anlattıklarını dikkatle dinlemediniz mi?
30 Felaket gününde kötünün esirgendiğini,+
Gazap gününde kurtulduğunu anlatmadılar mı?
32 Evet, o mezarına taşınır,+
Kabri başında da nöbet tutulur.
33 Vadinin toprağı ona hoş gelir,+
Tüm insanları peşinden sürükler,+
Önü sıra gidenlerinse haddi hesabı yoktur.
34 Teselli çabalarınız ne kadar boş,+
Cevaplarınız ne kadar haince!”
22 O zaman Temanlı Elifaz şunları söyledi:
2 “İnsan Tanrı’nın işine yarar mı?+
Sağgörülü kişinin O’na faydası dokunur mu?
4 Kendisine hürmetinden ötürü seni kınar mı?
Seni mahkemeye verir mi?+
5 Kötülüklerin zaten boyunu aşmamış mı?+
Suçlarının sonu gelmeyecek mi?
6 Kardeşinden malını nedensiz rehin alırsın,+
Çulsuzun üstündekini de çıkartırsın.
7 Yorguna bir yudum su vermez,
Açtan ekmeğini esirgersin.+
8 Zaten topraklar güçlünün elinde,+
Hatırı gözetilen kişinin yurdu hepsi.
9 Dulları eli boş gönderir,
Yetimlerin kolunu kanadını kırarsın.+
10 Bu yüzden etrafın tuzaklarla dolu;+
Ansızın yaşadığın korkular seni tedirgin ediyor;
11 Gözünü kör eden karanlık,
Başından aşan seller seni rahat bırakmıyor.
13 Sense diyorsun ki, ‘Tanrı ne bilir?
Koyu karanlığın içinden yargılayabilir mi?
14 Gök kubbede dolaşıp
Bulutlar arkasına gizlendiğinden göremez.’
15 Yoksa sen de mi hainlerin yolunu tutuyorsun,
Çok eskiden beri aşındırdıkları yolu?
16 O adamlar vaktinden önce alınıp götürülür,+
Temelleri+ kayar gider, akan bir nehir gibi.
17 Onlar Tanrı’ya, ‘Bizden uzak dur!+
Mutlak Gücün Sahibi bize ne yapabilir?’ derler.
19 Doğrular onların yıkımını görüp sevinir,+
Masumlar onları alaya alır;
20 ‘Düşmanlarımız yok oldu,
Geride bıraktıkları da kül olup gitti’ derler.
21 Şimdi ne olur, Tanrı’ya yaklaş, O’nunla barışık ol;
Böyle yaparsan iyilik bulursun.
22 O’nun ağzından çıkan kanunu kabul et,
Söylediklerini yürekten benimse.+
23 Eğer sen Mutlak Gücün Sahibine döner,+
Çadırından haksızlığı uzak tutarsan, refaha erersin.
24 Eğer sen elindeki cevheri toprağa,
Ofir altınını+ vadideki taşlar arasına koyarsan,
25 Mutlak Gücün Sahibi senin için en değerli cevher,
En seçme gümüş olur.+
28 Neye karar verirsen, o olur;
Önünde yolun aydınlanır.+
23 Eyüp şöyle karşılık verdi:
2 “Derdimden+ ötürü bugün de isyandayım;
İnlemekten elim kolum kalkmıyor.
4 Davamı önüne götürür,
Kanıtları peş peşe sıralardım;
5 O zaman bana vereceği cevabı öğrenir,
Dediklerini dikkatle düşünürdüm.+
6 Muazzam gücüyle benimle çekişir miydi?
Hayır! O mutlaka bana kulak verirdi.+
7 Dürüst kişi meseleyi O’nunla çözer,
Ben de yargıcımın hükmünden sonsuza dek kurtulurdum.
8 İşte, doğuya gidiyorum, orada değil;
Geri dönüyorum, O’nu fark edemiyorum;+
9 İş gördüğü yöne, sola yöneliyorum ama seçemiyorum;
O sağa dönüyor, yine göremiyorum.
11 O’nun adımlarını izliyor,
Yolunda yürüyor ve sapmıyorum.+
12 Dudaklarından dökülen emirlerin dışına çıkmıyorum.+
Ağzından çıkan sözlere çok değer veriyorum,+ benim için kararlaştırdığından da fazlasını yapıyorum.
14 Benim için kararlaştırdığını yerine getirecek,+
O’nda bunun gibi daha niceleri var.
15 İşte bu nedenle, O’nun yüzünden huzurum kaçıyor;
Hep bunları düşünüp O’ndan korkuyorum.+
17 Ne karanlık beni susturdu,
Ne de önümü karartan yoğun sis.”
2 Sınır işaretlerinin yerini değiştirenler var;+
Sürüleri kapıp götürür, kendileri güderler.
3 Yetimin eşeğini kaçırır,
Dul kadının öküzünü rehin alırlar.+
4 Onlar yüzünden yoksullar yollarını değiştirir;+
Dünyanın mazlumları da kaçacak delik arar.
5 Kırdaki zebralar+ gibi
Yiyecek bulmak için koşuştururlar.
Bozkır her birine oğulları için ekmek verir.
6 Yemi tarladan toplar,
Kötünün bağını alelacele yağmalarlar.
8 Dağlardan gelen yağmur fırtınalarında sırılsıklam olur,
Sığınak bulamayıp kayalara sarılırlar.+
10 Onları giysisiz, çıplak gönderip
Aç karnına ekin demetleri taşıtırlar.+
11 Öğle vakti taraçalardan geçirtirler;
Teknede üzüm çiğnetip de susuz bırakırlar.+
12 Ölümle pençeleşenlerin iniltisi şehirden yükselir,
Ağır yaralı canlar yardım için feryat eder;+
Ve Tanrı bunda bir yanlış görmez.+
16 Hırsızlar karanlıkta duvar delip evlere girer;
Gündüzleri eve kapanırlar.
Gün ışığı nedir bilmezler.+
17 Sabah onlar için koyu karanlıktan+ farksızdır,
Çünkü koyu karanlığın ani dehşetini iyi bilirler.
18 Günahkârlar hızla akıntıya kapılıp gider;
Yeryüzünde arazileri lanetlidir.+
Bağlarının yoluna sapmaz olurlar.
19 Kuraklık ve sıcak, kar suyunu nasıl alıp götürürse,
Ölüler diyarı da günahkârı öyle götürür.+
20 Rahim onu unutur, toprak kurtları tatlı tatlı yer,+
Artık anılmaz olur.+
Haksızlık bir ağaç gibi kırılır.+
21 Günahkâr adam, doğurmamış kısır kadınla,
Hiç iyilik etmediği dul kadınla uğraşır.+
22 Tanrı kuvvetlileri Kendi gücüyle silip atar;
Onlar yükselir, ancak hayatları güvende olmaz.
24 Kısa bir süre yükselir, sonra yok olurlar,+
Başları eğilip düşer;+ herkes gibi onlar da yerinden sökülür,
Başak gibi kesilip koparılırlar.
25 Öyleyse şimdi kim beni yalancı çıkarabilir,
Sözlerimin boş olduğunu kim gösterebilir?”
25 Ve Şuahoğlu Bildad+ şunları söyledi:
2 “Saltanat ve heybet O’nundur;+
Yüce göklerde barışı O hâkim kılar.
3 Ordularının haddi hesabı var mı?
Işığı kimin üzerine doğmaz?
5 Evet, O’nun gözünde ay bile parlak değil,
Yıldızlar bile temiz değil.
6 Nerede kaldı ki ölümlü insan! Yalnızca bir kurtçuk,
Bir solucan olan insanoğlu!”+
26 Eyüp şöyle karşılık verdi:
2 “Güçsüz insana ne kadar da yardımcı oluyorsun!
Kolunda kuvvet kalmayanı nasıl da kurtarıyorsun!+
4 Bu sözleri kime söylüyorsun,
Ağzından çıkanlar kimin ilhamı?*
5 Aşağılarda, suların ve sularda yaşayanların+ da altında,
Ölümün tutsakları tir tir titriyor.
6 Ölüler diyarı tüm çıplaklığıyla,
Helak yeri de apaçık, Tanrı’nın önünde.+
7 O ki boşluğun üzerine kuzeyi yayar,+
Hiçliğin üzerine dünyayı asar;
8 Suları bulutlara sarar,+
Yine de bulutlar ağırlıktan yarılmaz;
9 Bulutlarını yayarak+
Tahtını örter.
10 Işığın karanlıkta sonlandığı yere,
Suların yüzüne çepçevre çember çeker.+
11 Göğün direkleri sarsılır,
O azarlayınca şaşkına dönerler.
14 Bunlar O’nun işinin küçük ayrıntıları,+
O’nun hakkında duyduklarımız yalnızca bir fısıltı!
Hele bir de gürlediğinde, kim buna akıl erdirebilir?”+
27 Sonra Eyüp deyişine+ başladı:
2 “Bana acı çektiren,+ adaleti çok gören,+
Mutlak Gücün Sahibi, Tanrı hakkı için,+
3 O’nun ruhu burnumda oldukça,
Soluğum içimi doldurdukça,+
4 Ağzımdan haksız bir söz çıkmayacak,
Dilim kimseyi aldatmayacak!
6 Haklılığımda ısrar edeceğim ve ondan vazgeçmeyeceğim;+
Ömrümün bir günü için bile yüreğim beni ayıplamayacak.+
7 Kötü adam nasılsa, düşmanım da,
Suç işleyen nasılsa, bana başkaldıran da öyle olsun.+
9 Başına bir sıkıntı geldiğinde
Tanrı feryadını işitir mi?+
10 Her zaman Tanrı’ya yakarır mı?
Mutlak Gücün Sahibinde mutluluk bulur mu?
11 Tanrı’nın yardımıyla size öğreteceğim;
Mutlak Gücün Sahibinin düşüncelerini gizlemeyeceğim.+
12 Bakıyorum da hepiniz görüntüler görüyorsunuz,
Öyleyse nasıl bu kadar boş adamlar oluyorsunuz?+
13 Kötü adamın Tanrı’dan alacağı pay,+
Zalimin Mutlak Gücün Sahibinden alacağı miras şudur:
14 Oğulları çok da olsa, kılıçla öldürülecekler;+
Torunlarının karnı doymayacak.
15 Soyundan artakalanlar feci bir kırgında gömülecek,
Dulları gözyaşı dökmeyecek.+
16 Gümüşlerini kum gibi yığsa da,
Giysilerini çanak çömlek gibi çoğaltsa da,
17 Çoğalttığıyla kalacak; onları doğru insan giyecek,+
Gümüşlerinden de masum kişi pay alacak.
18 Yaptığı ev güve kozası gibi,
Korucunun kurduğu çardak+ gibi olacak.
19 Zengin biri olarak yatacak, ama hasat edilecek ürünü kalmayacak;
Gözünü açtığında elinde bir şey olmayacak.+
20 Ani felaketler onu sel gibi basacak,+
Geceleyin fırtına alıp götürecek.
28 “Evet, gümüşün bir yatağı,
Arıtılacak altının da bulunduğu bir yer var.+
2 Demir topraktan çıkarılır,+
Bakır taştan eritilir.
4 Yollardaki konak yerlerinden çok uzakta,
Ayak basılmamış topraklarda maden kuyusu açıyor;+
Ölümlü insanlar içine sarkıp sallanıyorlar.
5 Yeryüzüne gelince; üstünde yiyecek çıkıyor,+
Altı ise yangın yeri gibi; altüst ediliyor.
6 Kayaları safir yatağıdır,+
Altın taneleri de onda bulunur.
8 Heybetli yaban hayvanları üzerinden geçmemiş,
Genç aslan oraya adım atmamıştır.
9 İnsan, elini çakmak taşına atıyor,
Dağları kökünden söküp deviriyor;
10 Kayalarda su dolu dehlizler açıyor,+
Gözleri tüm değerli şeyleri görüyor.
11 Nehirlerin sızdığı yere bentler kuruyor,+
Saklı şeyleri gün ışığına çıkarıyor.
12 Ya hikmet, o nerede bulunur?+
Anlayışın yeri neresi?
13 Ölümlü insan onun değerini bilmez,+
O, canlılar dünyasında bulunmaz.
15 Onun bedeli saf altınla ödenemez,+
Değeri gümüşle ölçülemez.
16 Ne Ofir altınıyla alınır,+
Ne de oniks taşı ya da safirle.
17 Altın ve cam ona denk olamaz,
Saf altından kaplara değişilmez.
20 Öyleyse hikmet nereden gelir?+
Anlayış nerede bulunur?
21 Yaşayan herkesten gizlenmiştir,+
Gökte uçan kuşlardan da saklanmıştır.
22 Yıkım ve ölüm diyor ki,
‘Onu kulaktan duyduk.’
23 Onun yolunu yalnızca Tanrı bilir,+
Yeri neresidir, ancak O bilir;
24 Çünkü dünyanın uçlarına kadar bakar,+
Gökler altında her yeri görür,
25 Buna göre rüzgâra gücünü verir,+
Suları ölçekle paylaştırır.+
26 Yağmur için kural koyduğunda,+
Gök gürültüsü ve fırtına için yolu açtığında,
27 Hikmeti gördü ve onu bildirmeye başladı;
Onu hazırlamış, iyice sınamıştı.
29 Eyüp yeniden deyişine başladı:
2 “Keşke geçmiş zamana dönebilsem,
Tanrı’nın beni koruyup kolladığı+ günlere, aylara.+
3 Kandilini başımın üzerinde parlattığı,
O’nun ışığıyla karanlığı yarıp geçtiğim günlere.+
4 O verimli gençlik çağıma geri dönebilsem;+
Çadırımda Tanrı’nın dostluğunu yaşadığım,+
5 Mutlak Gücün Sahibinin benimle olduğu,
Tüm hizmetkârlarımın çevremde durduğu zamana!
6 O zamanlar yollarım sütle yıkanırdı,
Kayalar bana zeytinyağı akıtırdı.+
7 Kent kapısına çıkar,+
Meydanda kürsümü hazırlardım.+
8 Çocuklar beni görüp saklanırdı,
Yaşlılar bile kalkıp ayakta dururdu.+
9 Beyler ellerini ağızlarına koyar,
Sözlerini sakınırlardı.+
10 Önderler dillerini yutmuş gibi,+
Ses çıkarmazlardı.
11 Bana kulak verenler, ‘Ne mutlu sana!’ derlerdi,
Beni görenlerin gözleri parlardı.
14 Doğruluğa sarınır, bir giysi gibi kuşanırdım,+
Adalet de sanki kaftanım, sarığımdı.
15 Körün gözü,+
Topalın bacağıydım.
17 Suç işleyenin çenesini kırar,+
Avını dişlerinin arasından çekip alırdım.
19 Köküm sulara erişecek,+
Çiy bütün gece dallarımda kalacak.
20 Saygınlığım hiç solmayacak,
Yayım elimdedir, oklarının ardı kesilmeyecek.’
21 Hepsi beni dinler,
Öğüdümü sessizce beklerdi.+
22 Sözümün üstüne söz söylemezlerdi;
Sözlerim onlar için çiy damlaları gibiydi,+
24 Onlara gülümsediğimde gözlerine inanamazlardı;
Yüzümün ışıltısına+ gölge düşürmezlerdi.
25 Başları olarak oturur, izleyecekleri yolu ben seçerdim;
Askerlerinin ortasındaki kral gibi otururdum,+
Yaslıların tesellicisi gibiydim.”+
30 “Ama şimdi, dünkü çocuklar+
Halime gülüyor.+
Bense onların babalarını kabul etmezdim,
Sürümü bekleyen köpeklerin yanına bile koymazdım.
2 Kollarındaki kuvvet ne işime yarardı ki?
Zaten dermanları kesilmişti onların.+
3 Hiçbirinde can kalmamış, açlık ve yoksulluktan,
Çorak toprakları kemirmekten;+
Bir gün önce fırtına ve yıkımın kol gezdiği yerleri.
5 İnsanlar onları aralarından atar,+
Peşlerinden bağırıp hırsız gibi kovarlardı.
6 Barınakları vadi yamaçlarıydı,
Toprağın oyukları ve kaya kovuklarıydı.
7 Çalılıklar arasında bağırır,
Isırganların dibinde birbirlerine sokulurlardı.
8 Akılsızların,+ adı sanı olmayan adamların oğullarıydılar,
Memleketten kırbaçla kovulmuşlardı.
11 Çünkü O yayımın kirişini gevşetti; beni küçük düşürdü,
Bu yüzden bana karşı dizginsizce davranıyorlar.
12 Sağ tarafımdan sürü halinde üzerime yürüyorlar;
Yürüyüp gideyim diye bırakıyor,
Fakat sonra yoluma korkunç engeller yığıyorlar.+
14 Sanki büyük bir gedikten çıkar gibi,
Fırtınayla birlikte üzerime çullanıyorlar.
15 Ansızın felaketler çöküyor üzerime;
Asaletimi rüzgâr alıp götürdü,
Kurtuluş umudum bulut gibi geçip gitti.
18 Şiddetinden kılığım değişiyor;
Dar bir yaka gibi boğazımı sıkıyor.
19 O beni çamura batırdı,
Toz gibi, kül gibi oldum.
20 Yardımıma yetiş diye feryat ediyorum, karşılık vermiyorsun;+
Dikkatini çekebilmek için dikilip duruyorum.
21 Bana karşı değiştin, zalim oldun;+
Tüm gücünle vurup düşmanlığını gösteriyorsun.
22 Beni kaldırıp rüzgâra bindiriyor,
Uğultular içinde darmadağın ediyorsun.
23 Gayet iyi biliyorum, beni ölüme,+
Tüm yaşayanların toplanacağı eve göndereceksin.
24 Ne var ki, kimse bu yıkıntıya+ son darbeyi vurmuyor;
Çöküp giden insan için yardım çağıran da çıkmıyor.
26 İyilik beklerken başıma kötülük geldi,+
Işık bekleyip durdum, karanlık geldi.
27 İçim bunalıyor, durup dinmeden;
Kara günler çıktı karşıma.
28 Güneş bir türlü doğmuyor, kederli kederli+ dolaşıyorum;
Topluluk içinde kalkıp feryat ederek yardım istiyorum.
29 Çakallarla kardeş,
Devekuşunun+ kızlarıyla arkadaş oldum.
30 Derim kapkara oldu,+ döküldü,
Kemiklerim ateşten kavruldu.
31 Lirim yalnızca ağıt yakar oldu,
Kavalım da ağlayanların sesini veriyor.”
2 İnsanın göklerdeki Tanrı’dan payı,+
Yücelerdeki Mutlak Gücün Sahibinden mirası nedir?
3 Suç işleyenlerinki felaket,+
Hainlik edenlerinki bela değil mi?
4 O tuttuğum yolu görmüyor mu?+
Attığım adımları bile saymıyor mu?
5 Eğer sahtekârlarla aynı yolda yürüdümse,+
Hile peşinde koştumsa,+
6 (Tanrı beni doğru terazide tartar+
7 Eğer adımlarım yoldan saptı,+
Yüreğim gözlerime aldandı,+
Elim kirli işlere bulaştıysa,+
8 Ben ekeyim, başkası yesin,+
Soyum kökünden kurusun.
9 Eğer gönlümü bir kadına kaptırıp+
Arkadaşımın kapısında pusuya yattımsa,+
10 Benim karım başka bir adam için değirmen çevirsin,
Başka erkeklerin koynuna girsin.+
11 Çünkü bu bir edepsizlik,
Mahkemelik bir suç olurdu;+
12 Tüm ürünümü kökünden kavuran,
Yiyip bitiren bir ateş olurdu.+
13 Eğer benden şikâyetçi olan hizmetkârımdan,
Hizmetçi kızımdan adaleti esirgedimse,
14 Tanrı harekete geçtiğinde ne yaparım?
O hesap sorduğunda nasıl cevap veririm?+
15 Ana karnında beni yaratan onu da yaratmadı mı?+
İkimizi de rahimde O biçimlendirmedi mi?
16 Eğer yoksulun sevincini elinden aldımsa,+
Dul kadının gözünün ferini söndürdümse,+
17 Lokmamı yetimle paylaşmadan
Tek başıma yedimse,+
18 (Oysa ben gençliğimden beri yanımda büyüttüm onu, baba gibi;
Doğduğumdan beri dul kadının kılavuzu oldum)
19 Eğer giyecek bir şey bulamayıp perişan düşmüş,+
Üstünde başında olmayan bir yoksul gördüğümde
20 Genç koçlarımdan kırkılan yünle+ sırtını ısıtıp
Hayırduasını almadımsa,+
21 Eğer yetimi kent kapısında yardıma muhtaç görüp de+
Elimi kolumu sallayarak tehdit ettimse,+
22 Kürek kemiğim omzumdan ayrılsın,
Kol kemiğim ta başından kırılsın.
23 Tanrı’dan gelecek felaket korkunçtur benim için,
O’nun haşmeti+ karşısında duramam.
24 Eğer altına bel bağladımsa,
Saf altına ‘Güvendiğim sensin!’+ dedimse,
25 Elde ettiklerimin çokluğuyla,+
Malımın mülkümün bolluğuyla sevinip durdumsa;+
26 Parlayan gün ışığına,
Tüm görkemiyle dolanan aya bakıp+
27 Yüreğim gizlice aldandıysa,+
Onlara elimle öpücük yolladımsa,*
28 Bu da mahkemelik bir suç olurdu,
Çünkü göklerdeki Tanrı’yı inkâr etmiş olurdum.
29 Eğer benden nefret edenin yıkımına sevindimse,+
Başına gelen kötülüğü görüp coştumsa,
30 (Oysa kimseye kendi canı üstüne yemin ettirmedim,
Dilimin günaha girmesine izin vermedim.)+
31 Eğer çadırımdaki adamlarım,
‘Onun verdiği etle doymayan mı var?’+ demediyse,
32 (Oysa hiçbir yabancı geceyi dışarıda geçirmezdi;+
Kapım her zaman yolculara açıktı.)
33 Eğer âdemoğlu gibi günahımı örtüp,+
Suçumu koynumda gizledimse;
34 Kalabalıktan ödüm koptuğu,
Aşiretlerin aşağılamasından yıldığım için,
Sessiz kalıp kapıdan dışarı çıkmadımsa . . .
35 Keşke beni bir dinleyen olsa,+
Mutlak Gücün Sahibi imzama bakıp bana cevap verse!+
Ya da davalı olduğum kişi bir belge hazırlasa!
36 Onu omzumun üstünde taşır,
Görkemli bir taç gibi başıma sarardım.
38 Eğer toprağım benim yüzümden feryat ettiyse,
Saban yarıkları hep birlikte ağladıysa;
39 Onun ürününü bir ücret ödemeden yedimse,+
Ekip biçenlere ah çektirdimse,+
40 Üzerinde buğday yerine dikenli bitkiler,+
Arpa yerine pis kokulu otlar bitsin.”
Eyüp’ün sözleri burada bitti.
32 Sonunda bu üç adam Eyüp’e cevap vermekten vazgeçti, çünkü Eyüp doğru bir insan olduğuna inanıyordu.+ 2 Bunun üzerine, Ram ailesinden Buz’lu+ Barakel oğlu Elihu öfkelendi. Elihu, Tanrı’yı değil de kendini doğru gösterdiği için+ Eyüp’e kızmıştı. 3 Ona verecek cevap bulamayıp Tanrı’yı kötü gösterdikleri için+ Eyüp’ün üç arkadaşına da kızmıştı. 4 Hepsi yaşça kendisinden büyük olduğundan, Elihu konuşmak üzere Eyüp’ün sözünü bitirmesini bekledi.+ 5 Üç adamın da ağızlarından+ doğru dürüst bir cevap çıkmadığını gördükçe öfkesi gitgide kabarmıştı. 6 Böylece Buz’lu Barakel oğlu Elihu söze başladı:
“Ben yaşça küçüğüm,
Sizse yaşlı başlı adamlarsınız.+
Bu yüzden geri durdum,
Bildiğimi size söylemekten çekindim.
7 ‘Çok gün görmüş olanlar konuşsun,
Çok yıl yaşamış olanlar hikmeti öğretsin’+ dedim.
8 Oysa ölümlü insana anlayış+ kazandıran, elbette içindeki ruhtur,
Mutlak Gücün Sahibinin soluğudur.
10 Bu yüzden ‘Beni dinleyin’ diyorum,
‘Ben de bildiklerimi size anlatayım.’
11 Bakın, ben sizin söyleyeceklerinizi bekledim;
Siz diyeceğiniz sözü bulmaya çalışırken,
Nasıl akıl yürüttüğünüze kulak verdim.+
12 Sizi dikkatle izledim;
Aranızda Eyüp’e yanlışını gösteren çıkmadı,
Hiçbiriniz onun sözlerine cevap veremediniz.
13 Onun için de, sakın ‘Biz hikmeti bulduk;+
Onu alt eden Tanrı’dır, insan değil’ demeyin.
14 O sözlerini sıralarken beni hedef almadı,
Ben de ona sizin sözlerinizle cevap vermeyeceğim.
15 Yılgınlığa kapılanlar artık ağızlarını açmıyor;
Diyecek sözleri kalmadı.
16 Bekliyorum, ama konuşmuyorlar;
Öylece duruyor, cevap vermiyorlar.
17 Ben de üzerime düşeni söyleyeceğim,
Ben de bildiklerimi anlatacağım;
18 Diyecek çok sözüm var;
İçimde ruhun baskısını+ hissediyorum.
19 Kapalı kalmış şarap gibi içim,
Yeni tulumlar gibi, patlamak üzere.+
20 Bırakın da konuşup rahatlayayım,
Ağzımı açıp cevap verebileyim;+
21 Kimsenin tarafını tutmadan,+
Ölümlü insana paye vermeden konuşayım;+
22 Öyle paye vererek konuşmayı bilmem ben;
Yoksa Yaratıcım+ beni hemen ortadan kaldırırdı.”
33 “Ne olur Eyüp, şimdi sözümü dinle,
Söyleyeceklerimin hepsine kulak ver.
2 Dinle bak! Çünkü ben ağzımı açmalıyım,
Dilim damağım+ söz söylemeli.
5 Verebiliyorsan bana cevap ver,
Karşıma geç de sözlerini sırala.
7 Benden yana korkun olmasın, seni yıldırmam,
Seni ezecek kadar baskı+ yapmam.
8 Fakat söylediklerin kulaklarımda,
Sözlerini hâlâ duyar gibiyim.
9 Diyorsun ki, ‘Ben temizim, suçsuzum;+
Masumum, kabahatim yok benim.+
10 O bana karşı bahane arıyor,
Beni düşman görüyor.+
14 İnsan dikkate almasa da
Tanrı konuşur; bir daha, bir daha söyler.+
15 Rüyada,+ geceleyin görüntülerde,+
İnsanın üzerine ağır uyku çöktüğünde,
Yatağında uyukladığı sırada.+
16 O zaman insanların kulağına söyler,+
Tembihine mührünü basar.
17 Amacı insanı yaptığından caydırmak,+
Er kişiyi gururdan arındırmaktır.+
19 Yatağında çektiği acılar,
Kemiklerindeki dinmek bilmez sızılar insana ders verir.
20 Yaşadıkları yüzünden ekmeğinden tiksinir,+
Lezzetli yiyecekleri canı çekmez olur.
21 Eti eriyip görünmez olur,
Gözükmeyen kemikleri açığa çıkar.
22 Canına kastedenlerin avcuna düşmek üzeredir,
Hayatı çukurun kenarındadır.+
23 Eğer insana kendisi için doğru olanı anlatacak
Bir sözcü, bin kişide bir de olsa
Bir ulak* varsa,
24 Tanrı lütuf gösterip der ki,
‘Onu çukura inmekten kurtar,+
Ben bir fidye buldum!+
26 Kendisinden hoşlansın diye Tanrı’ya yalvarır,+
O’nun yüzünü görüp sevinçle haykırır,
O da ölümlü insanı yeniden doğruluğa kavuşturur.
27 O zaman insan, dilinde ezgilerle der ki,
‘Ben günah işledim,+ doğru olanı çarpıttım,
Bu yaptığım yakışık almazdı.
28 Canımı çukura inmekten O kurtardı,+
Artık aydınlık günler göreceğim.’
29 Bütün bunları yapan Tanrı’dır;
Er kişiye bunu iki kez, hatta üç kez yapar,
30 Amacı onun canını çukurdan uzaklaştırmak,+
Yaşam ışığıyla+ aydınlatmaktır.
31 Dikkat et Eyüp, beni dinle!
Sus da sözüme devam edeyim,
32 Söyleyecek sözün varsa, bana cevap ver,
Söyle, çünkü senin doğru biri olman benim için sevinçtir,
33 Ama sözün yoksa beni dinle,+
Sus da sana hikmet öğreteyim.”
34 Elihu konuşmasını şöyle sürdürdü:
2 “Siz hikmetliler, sözlerimi dinleyin;
Siz bilgililer, kulağınızı bana verin.
4 Seçimimiz doğru yargıdan yana olsun;
Hep birlikte iyiyi öğrenelim.
6 Hükmüm böyle olmalı derken yalan mı söylüyorum?
Suç işlemediğim halde yaram ağır, iyileşmiyor.’+
8 Hainlere yoldaşlık edip,
Kötülerin yolunda yürümeye yelteniyor.+
9 Çünkü, ‘Tanrı’dan zevk almak
İnsana bir kazanç sağlamaz’ diyor.+
10 Bu nedenle, siz yüreğinde sağduyu+ olanlar, beni dinleyin;
Tanrı asla kötülük etmez,+
Mutlak Gücün Sahibi asla haksız davranmaz!+
11 İnsana tuttuğu yola göre karşılığını verir,+
Yaptıklarıyla hak ettiğini başına getirir.
13 Dünyayı O’na kim emanet etti,
Tüm yeryüzünü O’nun hükmü altına kim verdi?
14 Eğer gözünü insanoğluna dikip de,
Onun ruhunu ve soluğunu yanında alıkorsa,+
15 Tüm canlılar hep birden son soluğunu verir,
Âdemoğlu yine toprağa döner.+
16 Öyleyse, eğer sende anlayış varsa dinle;
Sözlerime kulak ver.
17 Adaletten nefret eden nasıl hüküm sürebilir?+
Güç sahibi olan doğru biriyse onu suçlu çıkarır mısın?+
18 Krala ‘Sen işe yaramazsın’,
Soyluya ‘Kötüsün’ denir mi?+
19 İleri gelenlerin hatırını gözetmeyen biri vardır;
O’nun gözünde, sıradan insan soyludan önemsiz değildir,+
Çünkü hepsi Kendi elinin eseridir.+
20 Bir anda,+ hatta gecenin bir yarısı ölüverirler;+
Sarsılır ve göçüp giderler;
Güçlüleri alıp götüren de insan eli değildir.+
21 Çünkü O’nun gözleri insanın yolu üzerindedir,+
Tüm adımlarını gözler.
23 Yargılanmak üzere önüne gelsin diye
Tanrı kimse için vakit belirlemez.
26 Kötülere yaptığını onlara da yapar
Herkesin gözü önünde tokatlar.+
27 Çünkü O’nun yolundan saparlar,+
Davranış tarzını dikkate almazlar.+
28 Sonunda düşkünün feryadı Tanrı’ya ulaşır;
Mazlumun feryadı kulağına gelir.+
29 O zaman Tanrı rahatlık verirse kim O’nu kınayabilir?
Ya da yüzünü gizlerse+ kim O’nu görebilir?
İster bir millet,+ ister bir kişi olsun, bu böyle değil midir?
31 Bir kimse Tanrı’ya diyebilir mi ki,
‘Yolsuz bir iş yapmadığım halde bunları çekiyorum,+
32 Ben görmüyorsam Sen bana öğret;
Doğru olmayan bir şey yaptıysam,
Bir daha yapmam.’+
33 Hükmünü reddediyorsun diye,
Durumu senin görüşüne göre telafi mi edecek?
Bir bildiğin varsa söyle, çünkü reddetmeyi seçen sensin, ben değil.
34 Sağduyulu+ adamlar bana şunu diyecek,
Beni dinleyen hikmetli kişi de aynısını söyleyecek,
35 ‘Eyüp bilgisizce konuşuyor,+
Sözleri anlayıştan yoksun olduğunu gösteriyor.’
36 Ey baba, çevresindeki hainlere verdiği karşılıktan ötürü,
Bırak da Eyüp son noktaya dek denensin.+
37 Çünkü günahına isyanı da katıyor;+
Hepimizin ortasında ellerini birbirine vurarak Tanrı’ya atıp tutuyor!”+
35 Elihu sözlerine devam etti:
2 “Senin adalet anlayışın bu mu?
‘Ben Tanrı’dan daha doğruyum’ diyorsun.+
4 Cevabı sana ben vereyim
Ve yanındaki arkadaşlarına.+
6 Günah işlersen O’na ne zarar vermiş olursun?+
İsyanına isyan katarsan O’na ne yapmış olursun?
7 Ya da, doğru davranırsan O’na ne vermiş olursun?
Senin elinden aldığı bir şey mi var?+
9 İnsanlar baskının çokluğundan ötürü yardım istiyor,+
Büyük adamların yumruğu altında feryat edip duruyorlar.+
10 Yine de hiçbiri demiyor ki, ‘Yüce Yaratıcım+ nerede,
Geceleri dillerden ezgiler döktüren+ o Tanrı nerede?’
11 Oysa O, yerin hayvanlarından+ çok bize öğretir,+
Bizi gökte uçan kanatlılardan daha hikmetli kılar.
16 Eyüp ağzını boşuna açıyor,
Bilgisizce konuşup duruyor.”+
36 Ve Elihu devam etti:
2 “Bana biraz sabret de sana anlatayım,
Tanrı için söylenecek daha çok söz var.
3 Bilgimi çok uzaklardan alıp getireceğim,
Doğruluğun beni biçimlendirene ait olduğunu bildireceğim.+
4 Söylediklerim kesinlikle yalan değil;
Karşında bilgisi mükemmel Biri var.+
5 O kudretlidir+ ve kimseyi geri çevirmez;
Anlayışının gücü büyüktür.
7 Doğru insandan gözünü ayırmaz,+
Tahttaki krallardan da. . .+
Onları sonsuza dek tahtta oturtur ve yükseltir.
8 Eğer prangaya vurulmuşlar,+
Sıkıntı ipleriyle kıskıvrak bağlanmışlarsa;
9 Onlara ne yaptıklarını,
Üstünlük taslayarak işledikleri suçları bildirir.
13 Yürekleri Tanrı’dan ayrılanlar öfkeyi artırır,+
Kendilerini bağladığında O’ndan yardım dilemezler.
15 Tanrı sıkıntıdaki mazlumu kurtarır,
Eziyet görmekteyken sözünü kulağına fısıldar.
16 Seni sıkıntının pençesinden çeker alır,+
Darlığın olmadığı ferah yere çıkarır,+
Tesellisi önünde zengin bir sofra gibidir.+
17 Kötü adamın+ aldığı hüküm seni doyurur;
Hüküm ve adalet birbirine kenetlenir.
18 Dikkat et, öfke+ seni ayartmasın, el çırparak oh olsun demeyesin,
20 İple çekme geceyi,
El ayak çekildikten sonrasını.
22 Bak, Tanrı kudretiyle yüce işler yapar,
O’nun gibi eğiten kim var?
25 İnsanlar gözlerini bunlardan alamaz;
Ölümlü insan bunları uzaktan izler.+
27 Su damlalarını yukarı çeker;+
Yağmur ve buğu olup aşağı süzülürler;
28 Böylece bulutlar damla damla düşer,+
İnsanların üzerine bol bol dökülürler.
29 Evet, kim anlayabilir bulut katmanlarını,
O’nun çardağından kopan gürlemeleri?+
30 Bak, ışığını onun üzerine nasıl yaymış,+
Denizin diplerini nasıl örtmüş.
32 Yıldırımı avuçlarının içine kapatır,
Saldırganın üzerine inmesini emreder.+
33 Gürleyişi+ O’nun habercisidir,
Hayvanlar bile gelişini bildirir.”
37 “Bundan ötürü yüreğim yerinden oynadı,+
Yerinden fırlayacak neredeyse.
2 Hepiniz kulak kesilin; O’nun uğuldayan sesine,+
Ağzından çıkan sese dikkat edin.
3 Onu gökler altında her yere eriştirir,
Şimşeğini+ de yerin dört bucağına salar.
7 Ölümlü insan O’nun işlerini tanısın diye,
Âdemoğlunun elini kolunu bağlar.
8 Yaban hayvanları kovuklara girer,
İnlerinde otururlar.+
11 Evet, bulutlara nem yükler;
Şimşeğiyle+ bulut kümelerini dağıtır,
12 Nereye emrederse+ gidip görevlerini yapsınlar diye,
Yerin toprağı üstünde onları dilediği yöne çevirir.
13 Onları, cezalandırmak+ için de kullanır, toprağı sulamak+ için de;
Vefalı sevgisini göstermek+ için de.
14 Kulak ver Eyüp;
Dur da, Tanrı’nın şaşılacak işlerine dikkat et.+
15 Bulutlarına ne zaman iş buyurduğunu,+
Şimşeğini ne zaman çaktırdığını biliyor musun?
17 Yeryüzü güneyden başlayarak sessizliğe gömüldüğünde,
Giysilerin seni yakmaz mı?+
18 Sert madenden dökme ayna döver gibi
Gökyüzünü O’nunla birlikte yayabilir misin?+
19 O’na ne diyeceğimizi bize bildir;
Karanlıktayız, söyleyecek söz bulamıyoruz.
20 O’na, ben konuşmak istiyorum, denir mi?
Sözlerim O’na iletilecek diyebilen biri var mı?+
21 İnsanlar şimdi ışığı göremiyor;
Rüzgâr esip gökyüzünü temizlediğinde
Gökte pırıl pırıl parlayan ışığı.
22 Kuzeyden altın parıltısı geliyor.
Tanrı’nın görkemi+ korku uyandırıyor.
38 Ve Yehova kasırganın içinden+ Eyüp’e cevap verdi:
2 “Bilgisizce konuşarak
Amacıma gölge düşüren bu adam kim?+
3 Haydi dola kuşağını beline, erkek gibi;
Sana sorayım da Bana anlat.+
4 Ben dünyanın temelini atarken+ sen neredeydin?
Anlat, eğer sende anlayış varsa.
5 Biliyorsan söyle; onun ölçülerini kim belirledi,
Ölçü ipini üzerine kim çekti?
6 Kaidesi+ neyin içine gömüldü,
Ya da köşe taşını kim koydu,
7 Sabah yıldızları+ hep birlikte sevinç çığlıkları atarken,
Tüm Tanrı oğulları+ coşkuyla haykırırken?
8 Denizin önünü kapı kanatlarıyla kim kesti,+
Ana rahminden ilk fışkırdığı zaman?
9 Ben ona bulutu giysi,
Koyu karanlığı kundak yaptığım zaman?
10 Buyruğumla sınırlarını belirleyip
Kapılarını ve sürgüsünü koyduğum,+
11 ‘Buraya kadar gel, ama öteye geçme;+
Mağrur dalgaların burada son bulsun’+ dediğim zaman?
12 Sen ömründe sabaha emrettin mi?+
Şafağa yerini öğrettin mi,
13 Dünyanın uçlarını tutsun da,
Kötüleri oradan silkip atsın diye?+
14 Yeryüzünün çehresini mühür basılan kil+ gibi değiştirir,
Her şey giyinip bezenmiş gibi yerinde durur.
18 Dünyanın genişliğine akıl erdirdin mi?+
Bütün bunları biliyorsan, Bana anlat.
19 Peki, nerede ışığın mekânına giden yol?+
Ya karanlık, onun yeri neresi?
20 Onları alıp sınırına dek götürebilir misin
Ve evlerinin yolunu çıkarabilir misin?
21 O zaman mı doğdun da bunları biliyorsun,+
O kadar çok gün mü yaşadın?
22 Hiç karın ambarlarına+ girdin mi,
Dolunun ambarlarını+ gördün mü?
23 Ben onları sıkıntı vakti için,
Kavga ve savaş günü için saklıyorum.+
24 Peki, nerede ışığın yayıldığı yol?
Ya doğu rüzgârının+ yeryüzüne dağıldığı yol nerede?
25 Kim yağmur suları için kanalı,
Fırtına bulutları için yolu açtı,+
26 İnsanın yaşamadığı topraklara,
Âdemoğlunun bulunmadığı çöllere yağsın,+
27 Fırtınanın kasıp kavurduğu ıssız yerleri doyursun,
Ot bitirip yeşertsin diye?+
29 Buz kimin rahminden çıkıyor,
Göğün kırağısını+ kim doğuruyor?
30 Taş gibi olup gizlenir sular,
Yüzü katılaşır+ derin suların.
32 Mazzarot* takımyıldızını vaktinde çıkarabilir misin?
Oğullarıyla birlikte Ayiş* takımyıldızına yol gösterebilir misin?
33 Göklerin yasalarını+ bilir misin,
Ya da onların hükmünü yeryüzüne geçirebilir misin?
34 Sesini buluta eriştirebilir misin ki,
Boşalan sular senin üzerini kaplasın?+
35 Yıldırımları gönderebilir misin ki,
Gitsinler, sonra da sana ‘Buradayız!’ desinler?
37 Kim bulutları hikmetiyle tam olarak sayabilir,
Ya göğün küpleri, kim onları boşaltabilir?+
38 Toprak erimiş maden gibi akarken,
Çamur topakları birbirine yapışırken?
39 Aslana avını sen yakalayabilir misin,
Genç aslanların aç karnını doyurabilir misin,+
40 Gizli yerlerine sindiklerinde,+
Çalılıklarda pusuya yattıklarında?
41 Ya kuzguna yiyeceğini kim hazırlıyor,+
Yavruları Tanrı’ya feryat ederken,
Yiyecek bulamadıklarından dolaşıp dururlarken?”
39 “Sarp kayalıklarda dolaşan dağ keçilerinin yavrulama vaktini biliyor musun?+
Geyikleri sancılar içinde doğururken+ hiç gözledin mi?
2 Doldurdukları ayları hesaplayabilir misin,
Doğuracakları vakti bilir misin?
3 Yere çöküp yavrularını doğururlar,
Sancılarından kurtulurlar.
4 Yavrular gürbüzleşir, kırlarda büyürler;
Sonra uzaklara gider ve analarına dönmezler.
5 Kim zebrayı+ özgür bıraktı,
Yaban eşeğinin bağlarını kim çözdü?
6 Ben ona yurt olarak bozkırı,
Barınak olarak tuz diyarını+ vermedim mi?
7 Şehrin kargaşasına güler geçer o;
İz sürenin sesini duymaz bile.+
9 Yaban sığırı sana hizmet eder mi,+
Senin yemliğinin yanında geceler mi?
10 Onu bağlayıp saban yarıklarında dolaştırabilir misin?
Ovalarda peşin sıra tırmık çeker mi?+
11 Büyük gücüne bel bağlayıp
Zahmetli işini ona bırakabilir misin?
12 Ekinini sana getireceğine,
Harman yerine toplayacağına güvenebilir misin?
13 Devekuşu sevinçle kanat çırpar mı,
Onda leyleğin+ telek ve tüyleri var mı?
14 Yumurtalarını yere bırakır,
Toprağa gömerek sıcak tutar;
15 Onların ayak altında ezilebileceğini,
Yaban hayvanları tarafından çiğnenebileceğini unutur.
16 Yavrularına acımasızca davranır; kendisinin değillermiş gibi,+
Onlar için kaygılanmadığından zahmeti boşa gider.
17 Çünkü Tanrı ona hikmeti unutturmuştur,
Anlayıştan pay vermemiştir.+
18 Fakat kanat çırparken ayakları yerden kesildiğinde,
Ata ve binicisine güler.
19 Sen misin ata gücünü veren,+
Dalgalanan yeleyi boynuna giydiren?
20 Onu çekirge gibi sıçratan?
O at ki, gururla burnundan soluması dehşetlidir.+
22 Dehşete güler geçer, yılmaz;+
Kılıcı görünce dönüp kaçmaz.
23 Mızrağın ve kargının ucu,
Ok kılıfı, üzerinde takırdar.
24 Yeri inleterek heyecanla yutar mesafeleri,
Boru sesini duyunca kulaklarına inanamaz.
25 Boru öter ötmez “He-hey!” diye kişnemeye başlar,
Savaşın kokusunu uzaktan duyar,
Komutanların gürlemesini ve savaş çığlıklarını da.+
26 Doğan senin aklına mı borçlu havada süzülüşünü,
Güney rüzgârına kanat açışını?
27 Kartal+ senin emrinle mi yükseklere uçuyor,
Yuvasını yükseklerde kuruyor,+
28 Sarp kayalıklarda tünüyor,
Sivri kayaların ucunda, erişilmez yerlerde geceliyor?
29 Yiyeceğini oradan araştırıyor,+
Gözleriyle çok uzakları tarıyor.
30 Yavruları yudum yudum kan içiyor;
Leş neredeyse o da orada.”+
40 Ve Yehova Eyüp’e şöyle dedi:
2 “İnsan Mutlak Gücün Sahibinde kusur bulup O’nunla çekişebilir mi?+
Tanrı’yı eleştiren buna cevap versin.”+
3 Eyüp de Yehova’ya şöyle karşılık verdi:
4 “Evet, ben bir hiçim.+
Sana ne cevap vereyim?
Elimi ağzıma kapadım.+
5 Bir kez konuştum, bir daha cevap vermem;
İkinci kez de söylediklerime bir söz daha eklemem.”
6 Yehova kasırganın içinden+ Eyüp’e şöyle dedi:
7 “Haydi dola kuşağını beline, erkek gibi;+
Sana sorayım da Bana anlat.+
8 Adaletime gölge mi düşüreceksin?
Haklı çıkmak için+ Beni kötülemeye mi kalkıyorsun?
11 Öfkeden ateş püskür,+
Tüm kibirlileri gör, aşağıla onları.
12 Tüm kibirlileri gör de gururlarını kır,+
Kötüleri oldukları yerde ez.
13 Hepsini birden toprağa göm,+
Gizli yerde yüzlerini sar.
14 O zaman Ben de seni överim,
Sağ elinle kendini kurtarabilirsin derim.
16 Kuvveti sağrısında,
Muazzam gücü+ karın kaslarındadır.
17 Kuyruğunu sedir ağacı gibi eğer;
Uyluk lifleri* sımsıkı örülüdür.
18 Kemikleri bakır borulardır;
Güçlü kemikleri de dövme demirden çubuklar.
19 Tanrı’nın eserleri arasında ilk sırada yer alır;
Yalnızca Yaratıcısı+ kılıçla üzerine gidebilir.
20 Dağlar onun için ürün verir,+
Ve tüm yaban hayvanları oralarda oynaşır.
22 Hünnap ağaçları onu gölgeler,
Vadideki kavaklar onu çevreler.
23 Nehir suları azgınlaşsa da, korkup kaçmaz,
Ürdün Irmağı+ kabarıp yüzüne çarpsa da kendinden emindir.
24 Gözleri açıkken kim onu tutabilir?
Kim kancayla burnunu delebilir?”
2 Burun deliklerine sazdan ip geçirebilir misin,+
Çenesini kancayla delebilir misin?
3 Sana yalvarıp yakarır mı,
Tatlı sözler söyler mi?
4 Daimi kölen olmak üzere
Seninle anlaşmaya varır mı?
5 Kızların eğlensin diye onu bağlar,
Kuşla oynar gibi onunla oynar mısın?
6 Ortaklar onu takas malı yapar mı,
Tüccarlar arasında bölüştürür mü?
7 Derisini zıpkınlarla,+
Başını balıkçı mızraklarıyla doldurur musun?
8 Hele elini bir sür de gör;
Öyle bir kıyamet kopar ki unutamazsın. Ve bir daha asla yapmazsın.
9 Evet, bunu uman hayal kırıklığına uğrar;
Onu görür görmez kaçar gider.
10 Onu uyandıracak yürek kimsede yoktur.
Peki ya Benim karşımda kim durabilir?+
12 Onun vücudunun kısımlarından,
Muazzam gücünden, biçimli yapısından söz etmeden geçmeyeceğim.
13 Giysisinin önünü kim açabilir?
İki çenesinin arasına kim girebilir?
14 Ağzının kapı kanatlarını kim aralayabilir?
Çepçevre dişleri korkunçtur.
15 Sıra sıra pulları onun gururudur,
Sımsıkı mühürlenmiş gibidirler.
16 Birbirlerine öyle kenetlenmişlerdir ki,
Hava bile sızmaz aralarından.
17 Biri diğerine yapışmıştır;
Birbirlerini sımsıkı kavrar ve ayrılmazlar.
18 Aksırdığında ışık çakar,
Gözleri tan ışığı gibidir.
19 Ağzından şimşekler çıkar,
Etrafa kıvılcımlar saçılır.
20 Burnundan duman püskürür,
Sazlarla tutuşturulmuş fırından çıkar gibi.
21 Soluğu* korları alevlendirir,
Ağzından ateş çıkar.
22 Güç, boynunda yatar,
Dehşet, önünden sıçrayarak gider.
23 Derisinin katmanları yapışıktır;
Döküm gibidirler, kımıldamazlar.
24 Yüreği kalıba dökülmüş gibi, taş gibidir,
Değirmenin alt taşına benzer.
25 Doğrulduğunda güçlülerin bile ödü kopar,+
Dehşetinden afallayıp kalırlar.
26 Karşısına dikilmek için ne kılıç yeter,
Ne mızrak, ne kargı, ne de okun sivri ucu.+
27 Demir+ onun için saman gibidir,
Bakır da çürük odun gibi.
28 Ok onu kaçırmaz;
Sapan taşları+ anız gibi gelir.
29 Topuz da onun gözünde kamış gibidir,+
Kargının takırtısına güler geçer.
30 Karnının altı keskin çömlek parçaları gibidir,
Çamurun üzerine harmandaki döven+ gibi uzanır.
31 Derinlikleri kazan gibi kaynatır,
Suları merhem kazanına döndürür.
32 Parlak bir iz bırakır ardında,
Derin sular ak saçlı görünür.
33 Toprak üzerinde benzeri yoktur,
Yaratılıştan korkusuzdur.
34 Her şeye tepeden bakar.
Tüm azametli hayvanların kralı odur.”
42 Buna karşılık Eyüp Yehova’ya şöyle dedi:
2 “Anladım ki Sen her şeyi yapabilirsin,+
Gerçekleştiremeyeceğin bir düşünce yoktur.+
3 Sen dedin ki, ‘Amacıma bilgisizce gölge düşüren bu adam kim?’+
Evet, ben konuştum, ama anlamadan;
Beni aşan, bilmediğim şeyler hakkında konuştum.+
4 Sen, ‘Lütfen dinle de Ben konuşayım.
Sana sorayım da Bana anlat’+ dedin.
5 Senin hakkında kulaktan bilgim vardı,
Şimdiyse Seni kendi gözlerimle görüyorum.
6 Bu yüzden sözlerimi geri alıyor,
Kül ve toprak içinde tövbe ediyorum.”+
7 Yehova Eyüp’e bunları dedikten sonra Temanlı Elifaz’a seslendi. Yehova,
“Sana ve iki arkadaşına+ karşı öfkem büyük” dedi; “Siz kulum Eyüp gibi Benim hakkımda doğruyu söylemediniz.”+ 8 Şimdi yedi boğa ve yedi koç+ alıp kulum Eyüp’e gidin;+ onları kendiniz için yakılan kurban olarak sunun; kulum Eyüp de sizin için dua etsin.+ Utanç verici akılsızlığınızı cezalandırmamak için yalnızca onun duasını kabul ederim, çünkü siz kulum Eyüp gibi Benim hakkımda doğruyu söylemediniz.”+
9 Bunun üzerine, Temanlı Elifaz, Şuahoğlu Bildad ve Naamalı Tsofar gidip Yehova’nın kendilerine söylediği gibi yaptılar; Yehova da Eyüp’ün duasını kabul etti.
10 Eyüp arkadaşları için dua ettikten sonra+ Yehova onu içine düştüğü sıkıntıdan kurtardı.+ Yehova Eyüp’e daha önce sahip olduğu her şeyi, hem de iki katıyla verdi.+ 11 Erkek ve kız kardeşlerinin, eski tanıdıklarının hepsi yanına geliyor,+ evinde onunla birlikte ekmek yiyordu.+ Yehova’nın onun başına gelmesine izin verdiği tüm felaketten ötürü acısını paylaşıp Eyüp’ü teselli ediyorlardı. Her biri ona bir parça gümüş, bir de altın halka veriyordu.
12 Yehova Eyüp’e ömrünün sonraki yıllarında eskisinden+ çok daha fazla bereket verdi.+ Eyüp’ün on dört bin koyunu, altı bin devesi, bin çift sığırı ve bin dişi eşeği oldu. 13 Yedi oğlu, üç de kızı oldu.+ 14 İlkinin adını Yemima, ikincisinin adını Ketsiya, üçüncüsünün adını da Keren-happuk koydu. 15 Tüm memlekette Eyüp’ün kızları kadar güzeli yoktu, babaları onlara erkek kardeşleriyle birlikte miras verdi.+
16 Eyüp bundan sonra yüz kırk yıl daha yaşadı,+ oğullarını ve torunlarını gördü,+ hem de dört nesil. 17 Ve sonunda Eyüp yaşlı ve hayata doymuş bir adam olarak öldü.+
[Dipnotlar]
Ey 1:1 Anlamı, “Düşmanlık Hedefi”
Ey 1:6 Başlangıç 5:22’deki dipnota bakın.
Ey 2:3 İbranice tumma; mükemmellik, ahlaksal sağlamlık ve bütünlük ifade eder. Ayrıca 9. ayete bakın.
Ey 3:8 İbranice levyatan.
Ey 4:6 İbranice tom; mükemmellik, ahlaksal sağlamlık ve bütünlük ifade eder.
Ey 4:18 Ya da “habercilerinde”
Ey 5:4 Davaların görüldüğü şehir kapısı.
Ey 6:5 Ya da “yaban eşeği”
Ey 7:1 Sözcük anlamıyla, “zorunlu hizmet”
Ey 8:14 Sözcük anlamıyla, “yuvası”
Ey 9:9 Takımyıldızların isimleri İbranice söylenişlerine göredir; “Ayiş” takımyıldızının Büyük Ayı, “Kesil” takımyıldızının Orion, “Kima”nın ise Boğa takımyıldızındaki Pleiad’lar olduğu düşünülmektedir. “Güneyin arka odaları” terimiyle muhtemelen güney yarıküredeki takımyıldızlara değiniliyor.
Ey 10:11 Ya da “kirişlerle”
Ey 11:6 İbranice tuşiya. Yararlı ya da etkili sonuçları olan “pratik hikmet”
Ey 13:14 Sözcük anlamıyla, “etimi dişlerimin arasında taşıyorum”
Ey 13:14 Sözcük anlamıyla, “canımı avcuma alıyorum”
Ey 14:14 Ölümün esaretine simgesel bir değinme.
Ey 15:15 Sözcük anlamıyla, “kutsal varlıklarına”
Ey 16:15 Sözcük anlamıyla, “boynuzumu”
Ey 18:13 Ölümün ilk oğlu, “en ölümcül hastalık”
Ey 26:3 İbranice tuşiya. Yararlı ya da etkili sonuçları olan “pratik hikmet”
Ey 26:4 Sözcük anlamıyla, “soluğu”
Ey 26:12 İbranice rahab; muhtemelen bir deniz canavarı.
Ey 27:5 İbranice tumma; mükemmellik, ahlaksal sağlamlık ve bütünlük ifade eder.
Ey 28:19 Ya da “Kuş”
Ey 30:4 Muhtemelen, “deniz semizotu” da denilen “gümüşi renkli karapazı”; Atriplex halimus.
Ey 30:4 Bir çöl bitkisi; İbranice retem.
Ey 31:6 İbranice tumma; mükemmellik, ahlaksal sağlamlık ve bütünlük ifade eder.
Ey 31:27 Muhtemelen 1. Krallar 19:18 ve Hoşea 13:2’de söz edilen putperest uygulamaya değinir.
Ey 31:37 Sözcük anlamıyla, “Bir önder gibi”
Ey 33:23 Ya da, “melek.” İbranice malak.
Ey 36:14 Tapınaklarda fuhuş için kullanılan genç erkekler.
Ey 36:18 Ya da “fidyenin”
Ey 38:32 Hangi takımyıldız olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
Ey 40:15 İbranice behemot.
Ey 40:17 Ya da “kirişleri”
Ey 41:1 İbranice levyatan.