Şimdi Hayatta Olduğum İçin Mutluyum!
“Öleceğinin farkındasın, değil mi?” dedi doktor. Ne tuhaftır ki, ölüm daha önce iki kez uygun bir kurtuluş yolu olurdu. Ama bu kez değil. Ne demek istediğimi açıklayayım.
LONG ISLAND’da büyüdüm; babam bu yörede popüler bir araba yarışçısıydı. Rekabeti seven mükemmeliyetçi bir kişiydi. Ayrıca saati saatine uymayan ve memnun edilmesi çok zor bir insandı. Annem ise daha sessiz sakin biriydi; babamın araba yarışlarından çok korkardı, öyle ki onu yarışırken izlemeye bile cesareti yoktu.
Ağabeyim ve ben, daha küçük yaşlarda evde ortalarda dolaşmamayı ve babamı öfkelendirecek şeyler yapmaktan kaçınmayı öğrendik; annem ise böyle davranmaya çoktan alışmıştı. Fakat bu kolay değildi. Hepimiz babamdan korkuyorduk. Bu durum beni olumsuz etkilerdi; öyle ki asla doğru bir şey yapamayacağımı düşünmeye başladım. Ergenlik çağındayken bir aile “dostu” beni cinsel yönden istismar ettiğinde, özsaygım daha da azaldı. Duygularımla başa çıkamadığımdan, intihara kalkıştım. Ölümün uygun bir kurtuluş yolu olacağını ilk o zaman düşünmüştüm.
Değersizlik ve sevilmeme duygusuna kapılmıştım; özsaygısı düşük genç kadınlarda sık görülen bir yeme bozukluğu geliştirdim. Heyecan arayışları, madde bağımlılıkları, fuhuş ve çocuk aldırmayla dolu bir yaşam sürdürmeye başladım; bu, bir şarkının dediği gibi, “Sevgiyi yanlış yerlerde aramak”tı. Motosiklet sürmeye, araba yarışlarına katılmaya ve tüple dalmaya başladım; düzenli aralıklarla kumar oynamaya Las Vegas’a gidiyordum. Ayrıca bir falcıya danışmış ve eğlence olsun diye Ouija tahtası kullanmıştım; ruhçuluğun tehlikelerinin farkında değildim.—Tesniye 18:10-12.
Bundan başka, heyecan arayışı, uyuşturucu satıcılığı ve dükkân soygunculuğu gibi yasadışı faaliyetlere yol açtı. Sevgi ve onay görme arayışım birçok erkek arkadaş ve nişanlımın olmasına da neden oldu. Tüm bu etkenler bir araya gelerek, bilincinde olduğumdan çok daha fazla tehlikeli bir yaşam biçimi yarattı.
Bir gece, bir yarış pistinin cep kısmında alkol ve uyuşturucuyu birlikte aldıktan sonra, erkek arkadaşımın beni eve bırakmasına akılsızca izin verdim. Ön koltukta oturuyordum; ikimiz de kendimizden geçmişiz. Bir çarpışmanın sarsıntısıyla uyandım. Yaralar içinde hastaneye götürüldüm, fakat sonunda sadece hasar görmüş bir sağ dizin dışında sağlığıma kavuştum.
Daha İyi Bir Şey Arzusu
Kendi hayatıma neredeyse hiç değer vermememe rağmen, çocuk ve hayvan hakları, güvenliği ve çevre korumasıyla çok ilgileniyordum. Daha iyi bir dünya görmeyi çok arzuluyordum ve böyle bir dünya yaratma gayretiyle birçok kuruluşta etkin görevler alıyordum. Yehova’nın Şahidi bir iş arkadaşımın söylediği şeylere başta beni çeken, bu arzuydu. İşte ne zaman yolunda gitmeyen bir şey olsa düş kırıklığı içinde “bu sistemden” söz ederdi. Ona ne demek istediğini sorduğumda, çok yakında bir gün yaşamdaki tüm kaygıların biteceğini anlattı. Ona çok saygı duyduğumdan, ilgiyle dinledim.
Ne yazık ki, temasımız koptu, fakat anlattığı şeyleri asla unutmadım. Tanrı’yı memnun etmek için bir gün yaşam tarzımda çok büyük değişiklikler yapmak zorunda kalacağımı fark ettim. Fakat buna hazır değildim. Bununla birlikte, erkeklerle çıkarken, müstakbel eşlerime, bir Şahit olacağımı ve bunu istemiyorlarsa hemen ayrılabileceklerini söylüyordum.
Sonunda, son erkek arkadaşım ben ilgileniyorsam, kendisinin de ilgilenebileceğini söyleyerek daha çok bilgi almak istedi. Böylece Şahitleri aramaya başladık. Fakat kapıma gelerek onlar bizi buldular. Bir Mukaddes Kitap tetkiki başladı, fakat sonunda erkek arkadaşım incelemeyi bırakıp karısına döndü.
Mukaddes Kitap tetkikim genellikle düzensizdi. Yehova’nın hayatın kutsallığıyla ilgili görüşünü takdir etmem zaman aldı. Bununla birlikte, bir kez düşünüşümü düzeltince, kapalı paraşüt atlayışı etkinliklerini iptal etme ve sigarayı bırakma gereğini anladım. Hayat benim için giderek daha değerli olmaya başlayınca, düzenli bir yaşam sürdürmeye ve hayatımı tehlikeye atmamaya hazırdım. 18 Ekim 1985’te Yehova’ya vakfımı su vaftiziyle simgeledim. Kısa bir süre sonra hayatımı kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacağımın farkında değildim.
Yine Ölmeyi Diledim
Birkaç ay sonra, yani 1986’nın 22 Mart gecesi evimin önünde, çamaşırhanede yıkadığım çamaşırlarımı arabadan çıkarırken aşırı hız yapan bir araba bana çarptı ve 30 metreden fazla sürüklendim! Sürücü bana vurup kaçmıştı. Başımdan yaralanmama rağmen, bilincimi hiç kaybetmedim.
Karanlık yolun ortasında yüzüstü yatıyordum ve sadece başka bir araba tarafından ezilme dehşetini düşünebiliyordum. Dayanılmaz bir acı içindeydim. Bu yüzden ölmeme izin vermesi için Yehova’ya dua ettim. (Eyub 14:13) Tesadüfen mesleği hemşire olan bir kadın geldi. Ondan bacaklarımın pozisyonunu düzeltmesini istedim, çünkü feci şekilde yaralanmışlardı. Bunu yaptı ve ayrıca bir bacağımdaki açık kırıktan kaynaklanan kanamayı durdurmak için elbisesinin bir parçasıyla turnike uygulaması yaptı. Botlarım kanla dolu olarak bir blok ötede bulundu!
Yoldan geçenler, yaya olduğumu anlamayarak arabamın nerede olduğunu sorup duruyorlardı. Ne kadar sürüklendiğimin farkında olmadığımdan, hâlâ kendimi arabanın yanında sanıyordum! Sağlık görevlileri geldiklerinde öleceğimi düşündüler. Bu nedenle, polis çağırdılar, çünkü taşıtlarla ölüme sebebiyet vermek ağır suç kapsamına girebilir. Sürücü sonunda yakalandı. Bölgeyi suç işlenilen bir yer olarak kordon altına aldılar ve arabamı bir kanıt olarak alıkoydular. Arabanın bir yanının her iki kapısı da kopmuştu.
Kritik Bir Durumla Yüz Yüze
Bu arada, yöredeki travma merkezine vardığımızda, oksijen maskesine rağmen, “kan istemiyorum, kan istemiyorum. Ben Yehova’nın Şahidiyim!” diye durmadan tekrarlıyordum. Hatırladığım son şey, hemşirelerin giysilerimi keserken kullandığı büyük makasların sırtımdaki teması ve telaşla emirler veren travma ekibinin sesleriydi.
Uyandığımda, yaşadığıma şaşırdım. Bilinçle bilinçsizlik arasında gidip geliyordum. Uyandığım her defasında, ailemden, Mukaddes Kitabı birlikte incelediğim çiftle temas kurmasını istiyordum. Ailem bir Şahit olmamdan memnun değildi, bu nedenle onları bilgilendirmeyi rahatlıkla “unutuyorlardı.” Fakat direttim, gözlerimi açtığım zaman istediğim ilk şey buydu. Sonunda, kararlılığım etkili oldu; bir gün uyandığımda onlar yanımdaydı. Ne büyük bir rahatlık! Yehova’nın kavmi nerede olduğumu biliyordu.
Bununla birlikte, sevincim çok sürmedi, çünkü kan sayımım düşmeye başladı ve ateşim yükseldi. Enfeksiyona neden olduğundan kuşkulanılan kemikler çıkarıldı ve bacağımın içine dört metal çubuk kondu. Fakat çok geçmeden ateşim yine yükseldi ve bacağım siyah bir renk almaya başladı. Kangren başlamıştı; hayatta kalmam bacağın kesilmesine bağlıydı.
Kan Almam Yönünde Baskılar
Kan sayımım çarpıcı şekilde düştüğünden, kan nakli yapılmadan ameliyatın olanaksız olduğu düşünüldü. Bana baskı yapmak üzere, doktorlar, hemşireler, aile üyeleri ve eski arkadaşlar çağırıldı. Sonra kapımın önünde fısıldaşmalar başladı. Doktorların bir şey planladığına kulak misafiri oldum, ama ne olduğunu anlayamadım. Çok şükür ki, o sırada ziyarete gelen bir Şahit planı işitti; bana zorla kan nakli yapmaya çalışacaklardı. Şahit kadın hemen yöredeki İsa’nın takipçisi ihtiyarlarla temas kurdu ve yardıma geldiler.
Zihinsel durumumu değerlendirmek için bir psikiyatrist getirildi. Niyetleri açıktı: Beni ehliyetsiz gösterip isteklerimi hesaba almamak. Bu plan başarısız oldu. Sonra, beni kan almanın uygun olduğu yönünde ikna etmek için, kan almış bir din adamı getirildi. En sonunda, ailem bana zorla kan verilmesi için mahkeme emri çıkarma yoluna gitti.
Gecenin yaklaşık ikisinde, bir doktor ekibi, bir mahkeme kâtibi, bir mübaşir, hastaneyi temsil eden avukatlar ve bir yargıç odama geldi. Mahkeme oturuma hazırdı. Önceden haberdar edilmemiştim, ne Mukaddes Kitabım ne de avukatım vardı; ayrıca kuvvetli ağrı kesicilerle gevşemiş durumdaydım. Oturumun sonucu mu? Yargıç, Yehova’nın Şahitlerinin ahlaksal bütünlüğünden şimdi daha çok etkilendiğini söyleyerek mahkeme kararı çıkarmayı reddetti.
Camden’daki (New Jersey) bir hastane durumumu ele almayı kabul etti. New York’taki hastane yönetimi kızgın olduğundan, ağrı kesiciler de dahil tüm tedaviyi durdurmuştu. Ayrıca beni New Jersey’deki hastaneye götürecek helikopterin inmesine de izin vermediler. Şükür ki, oraya kadar ambulans yolculuğuna dayandım. Hastaneye ulaştığımda, bu makalenin başında değinilen şu sözleri duydum: “Öleceğinin farkındasın, değil mi?”
Başarılı Bir Ameliyat
Çok güçsüzdüm, öyle ki ameliyata izin vermek üzere izin belgesine bir X işareti koymak için hemşire yardım etmek zorunda kaldı. Sağ bacağımın dizin üstünden kesilmesi gerekiyordu. Bundan sonra, hemoglobin sayımım 2’nin altına düştü ve doktorlar ciddi beyin hasarından kuşkulandılar. Bunun nedeni, kulağıma “Virginia, Virginia”—hastane kağıtlarındaki ismim buydu—diye seslendiklerinde bir yanıt alamamalarıydı. Fakat bir süre sonra, yumuşakça fısıldanan “Ginger, Ginger” sözlerini işittiğimde, gözlerimi açtım ve daha önce hiç görmediğim bir adamı gördüm.
Bill Turpin, Yehova’nın Şahitlerinin New Jersey’deki yöresel cemaatlerinin birindendi. New York’taki Şahitlerden, hayatım boyunca duyduğum ismi, yani Ginger takma adımı öğrenmişti. Solunum aygıtına bağlı olup hiç konuşamadığımdan, gözümü açıp kapayarak yanıtlayabileceğim şekilde sorular sordu. “Seni ziyaret etmeyi sürdürmemi ve New York’taki Şahitlere durumunu anlatmamı ister misin?” diye sordu. Kabul ettiğimi ifade etmek için gözlerimi öyle çok kırptım ki! Birader Turpin odama gizlice girmekle riski göze almıştı, çünkü ailem hiçbir Şahidin beni ziyaret etmemesi için talimat vermişti.
Altı ay hastanede yattıktan sonra, hâlâ yalnızca yemeğimi yemek ve dişlerimi fırçalamak gibi günlük temel işleri yapabiliyordum. Sonunda protez bacak takıldı, bir destek aletiyle etrafta biraz dolaşabiliyordum. Eylül 1986’da hastaneden ayrılıp evime döndükten sonra, sağlık görevlisi bir bayan altı ay kadar daha yardım etmek üzere benimle kaldı.
Kardeşlerin Yardımı
Eve dönmeden önce bile, İsa’nın takipçilerinin oluşturduğu kardeşliğin bir kısmı olmanın anlamını gerçekten takdir etmeye başladım. (Markos 10:29, 30) Kardeşler sadece fiziksel değil, ruhi gereksinimlerimi de sevgiyle karşıladılar. Sevgi dolu yardımları sayesinde, ibadetlere gitmeye yeniden başlayabildim ve zamanla, öncü yardımcılığı olarak adlandırılan hizmete bile katılabildim.
Sürücüye karşı açılan dava, avukatımı şaşırtacak şekilde birkaç ayda sonuçlandı; çünkü bu tür davaların duruşma listesine girmesi bile genellikle en az beş yıl sürer. Alınan tazminatla benim için daha pratik olan bir eve taşınabildim. Ayrıca, tekerlekli sandalye kaldıracı ve elle kontrol edilen aygıtlarla donatılmış bir minibüs satın aldım. Böylece, vaaz etme işinde yılda en az 1.000 saat çalışmak üzere 1988’de daimi öncülerin saffına katıldım. Yıllarca, North Dakota, Alabama ve Kentucky eyaletlerindeki sahalarda çalışmaktan sevinç duydum. Minibüsümle 150.000 kilometreden fazla yapmışım; bunun çoğu iyi haberi vaaz etme hizmetinde geçmiştir.
Elektrikle çalışan üç tekerlekli sukuter’imi kullanırken birçok komik olay yaşadım. Seyahat eden nazırların eşleriyle hizmetteyken iki kez onu devirdim. Birisinde Alabama’daydım, onunla küçük bir dereden atlayabileceğim gibi yanlış bir düşünceye kapıldım ve yere düşüp çamurlara bulandım. Bununla birlikte, mizah duygusunu kaybetmemek ve kendimi fazla ciddiye almamak, olumlu bir tutumu korumama yardım etti.
Kesin Bir Ümidin Desteği
Zaman zaman sağlık sorunları neredeyse kahredici oldu. Birkaç yıl önce iki kez öncülük hizmetini bırakmak zorunda kaldım, çünkü diğer bacağımın da kesilme olasılığı belirdi. Bacağımı kaybetme tehlikesi hâlâ sürüyor; geçen beş yıl süresince tamamen tekerlekli sandalyeye bağlıydım. 1994’te kolumu kırdım. Banyo yaparken, giyinirken, yemek pişirirken ve temizlik yaparken yardıma ihtiyacım vardı; ayrıca her yere başkasının yardımıyla götürülmem gerekiyordu. Bununla birlikte, iman kardeşlerimin yardımı sayesinde, bu engele rağmen öncülüğe devam edebildim.
Geçmişteki yaşamımda, heyecan verici gözüken şeyleri aradım, fakat şimdi en heyecan verici zamanların ilerde olduğunun bilincindeyim. Tanrı’nın, hızla yaklaşan yeni dünyasında şimdiki tüm hastalıkları iyileştireceğine inandığımdan, şu anda hayatta olmak beni mutlu ediyor. (İşaya 35:4-6) Yeni dünyada, balinalar ve yunuslarla yüzmeyi, bir aslan ve yavrularıyla dağlarda keşfe çıkmayı, sahilde yürümek gibi basit şeyleri yapmayı özlemle bekliyorum. Kendimi, Tanrı’nın, yeryüzündeki o Cennette zevk almamız için yarattığı tüm şeyleri yaparken düşünmek bana sevinç veriyor.—Ginger Klaus tarafından anlatılmıştır.
[Sayfa 21’deki resim]
Kumar yaşamımın bir parçasıyken
[Sayfa 23’teki resim]
Tanrı’nın vaatleri güçlü kalmamı sağlıyor