Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • g 9/00 s. 18-20
  • Antarktika—Başı Dertte Olan Bir Kıta

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Antarktika—Başı Dertte Olan Bir Kıta
  • Uyanış!—2000
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Küçülen Buzlalar
  • Hassas Kıta—Nazik Davranın
  • Antarktika’yı Kim Yönetiyor?
  • Son Sınır—Antarktika
    Uyanış!—2000
  • Denizlerin Sırça Sarayları
    Uyanış!—1996
  • Dünyaya Bakış
    Uyanış!—2002
  • Dondurmanın Tarihi
    Uyanış!—1994
Daha Fazla
Uyanış!—2000
g 9/00 s. 18-20

Antarktika—Başı Dertte Olan Bir Kıta

“ASTRONOTLAR uzaydan dünyaya baktıklarında gezegenimizin en kolay ayırt edilen özelliği Antarktika’nın buz örtüsüdür.” Antarctica: The Last Continent (Antarktika: Son Kıta) kitabı böyle diyor. Astronotların söylediğine göre, “Antarktika, dünyanın alt tarafından büyük, beyaz bir fener gibi ışık saçıyor.”

Yaklaşık otuz milyon kilometre küp buz içeren Antarktika, kıtasal oranda buz üreten bir makinedir. Kıtaya kar yağar ve kar sıkışıp buz meydana getirir. Yerçekimi buzu kıyıya doğru yavaşça hareket etmeye zorlar ve buz denize kayıp çok büyük buzlalar oluşturur.—Sayfa 18’deki çerçeveye bakın.

Küçülen Buzlalar

Ancak son yıllarda, erimenin hızlanması birçok buzlanın boyutunu küçülttü; bazıları bütünüyle yok oldu. Bir habere göre, 1995’te, 1.000 kilometre uzunluğundaki Larsen Buzlasının 1.000 kilometre karelik bölümü parçalanıp dağıldı ve binlerce aysberg oluştu.

Buz örtüsünün küçülmesinden şimdiye kadar etkilenen bölge, Antarktika Yarımadası’dır. Güney Amerika’nın And sıradağlarının bir devamı olan bu S şeklindeki yarımadanın ısısı son 50 yılda 2,5 santigrat derece arttı. Sonuç olarak, eskiden etrafı buzla kaplı olan James Ross Adası’nın çevresinde şimdi gemiyle dolaşılabiliyor. Küçülen buz, bitkilerde ani bir artışa da yol açtı.

Göze çarpar erime sadece Antarktika Yarımadasındaki bölgede meydana geldiğinden, bazı bilim adamları bunun küresel ısınmanın bir göstergesi olduğuna inanmıyor. Ancak, Norveçlilerin yaptığı bir araştırmaya göre Kuzey Kutup Bölgesindeki buz örtüsü de küçülüyor. (Kuzey Kutbu bir kara parçası üzerinde bulunmadığından Kuzey Kutup Bölgesindeki buzun çoğu donmuş deniz suyudur.) Bu araştırmaya göre, tüm bu değişiklikler, küresel ısınmanın meydana getireceği öngörülen modele uyuyor.

Ancak Antarktika ısı değişikliklerine tepki göstermekten daha fazlasını yapar. Bu kıta, “küresel iklimimizin büyük bir bölümünü yönlendiren yaşamsal motor” olarak tanımlanmıştır. Eğer durum böyleyse ve bu kıta değişikliklere uğramaya devam ederse gelecekte iklim şekilleri etkilenebilir.

Bu süre içinde Antarktika’nın çok yukarılarında, atmosferdeki ozon tabakasında Avrupa’nın iki katı büyüklüğünde bir delik meydana geldi. Oksijenin bir biçimi olan ozon, yeryüzünü, gözlere zarar veren ve cilt kanserlerine neden olan zararlı morötesi ışından korur. Şimdi ışın arttığından, Antarktika’daki araştırmacılar ciltlerini güneşten korumalıdırlar ve gözlerini güneşten korumak için özel yansıtıcılı tabakaları olan güneş gözlükleri veya koruyucu gözlükler takmaları gerekmektedir. Antarktika’nın mevsimsel yabanıl hayvanlarının bundan ne ölçüde etkileneceğini sadece zaman gösterecek.

Hassas Kıta—Nazik Davranın

Yukarıdaki başlık Antarktika’yı ziyaret edenler için uygun bir karşılama olabilir. Neden böyle? Australian Antartic Division’a göre bunun birkaç nedeni var. İlk neden, Antarktika’daki temel ekolojik ilişkiler nedeniyle çevrenin olumsuz etkilere karşı çok duyarlı olmasıdır. İkincisi, bitkiler öyle yavaş büyür ki, yosun yatağındaki bir ayak izi on yıl sonra hâlâ görülebilir. Zarar görmüş veya zayıf bitkiler Antarktika’nın kibirli rüzgârlarının merhametine kalmıştır; bu rüzgârlar tüm bitki topluluklarını yok edebilir. Üçüncüsü, kıtanın aşırı soğuk olması çöplerin çürümesinin onlarca yıl alabileceği anlamına gelir. Dördüncüsü, insanlar ellerinde olmadan, ücra ve bu nedenle de savunmasız olan bu kıtaya yabancı olan mikroskobik yaşam biçimlerini getirebilirler. Sonuçta, turistlerin ve bilim adamlarının genellikle dolaşmaya eğilimli oldukları yerler kıyılardır; buraları aynı zamanda yabanıl hayvanlar ve bitkiler için en elverişli alanlardır. Bu alanlar, kara parçasının sadece yüzde 2’sini oluşturduğundan Antarktika’nın çok yakında neden çok fazla kalabalık olabileceğini anlamak kolaydır. Bu durum şu soruyu doğuruyor: Bu devasa kıtayı kim gözetip denetliyor?

Antarktika’yı Kim Yönetiyor?

Yedi ülke Antarktika’da hak sahibi olduğunu iddia etse de, tüm kıtada ne bir yönetici ne de bir vatandaş topluluğu bulunmadığından burası eşsiz bir ayrıcalığa sahiptir. Australian Antarctic Division’ın bildirdiğine göre, “Antarktika yeryüzünde, tamamen uluslararası bir anlaşmayla yönetilen tek kıtadır.”

Antarktika Antlaşması olarak adlandırılan bu anlaşma 12 hükümet tarafından imzalandı ve 23 Haziran 1961’de yürürlüğe girdi. O tarihten beri, bu antlaşmaya katılan devletlerin sayısı 40’ı aştı. Bu antlaşmanın amacı, “Antarktika’nın tüm insanlığın yararına, sadece barışçı amaçlar için sonsuza dek kullanılmaya devam etmesini ve uluslararası anlaşmazlıkların yeri veya hedefi haline gelmemesini sağlamaktır.”

Ocak 1998’de Antarktika Antlaşmasına ek olarak Çevre Koruma Protokolü yürürlüğe girdi. Bu protokol en az 50 yıl boyunca Antarktika’daki tüm madencilik işlerini ve madenlerin sömürüsünü yasaklıyor. Kıtayı ve kıtaya bağlı olan denizdeki ekosistemi, “barışa ve bilime adanmış doğal bir koruma alanı” olarak belirtiyor. Askeri faaliyetler, silâhların denenmesi ve nükleer atıkların imhası yasaktır. Kızak çeken köpekler bile yasaklanmıştır.

Antarktika Antlaşması “uluslararası işbirliğinin eşsiz bir örneği” olarak tanıtıldı. Fakat, hâlâ egemenlik de dahil çözüm bekleyen birçok sorun var. Örneğin, antlaşmayı kim ve nasıl yerine getirecek? Ve üye devletler, Antarktika’nın hassas ekolojisi için potansiyel bir tehdit olan, hızla gelişen turizmi nasıl ele alacaklar? Son yıllarda Antarktika’yı yılda 7.000’i aşkın turist ziyaret etti; gemilerle gelen bu turistlerin sayısının yakında iki katına çıkması bekleniyor.

Gelecekte başka sorunlar da ortaya çıkabilir. Örneğin, bilim adamları değerli maden ve petrol yatakları bulursa ne olacak? Bu antlaşma ticari sömürüyü ve çoğu kez onu takip eden kirliliği önleyecek mi? Antlaşmalar değiştirilebilir, Antarktika Antlaşması da bir istisna değildir. Aslında, 12. Madde antlaşmanın “herhangi bir zamanda, Sözleşmenin Taraflarının hemfikir oldukları bir konuda değiştirilebileceği veya düzeltilebileceği” şartını koşuyor.

Elbette, Antarktika’yı çağdaş, endüstrileşmiş dünyanın taşkınlıklarından koruyacak hiçbir antlaşma yok. Kürenin alt tarafındaki güzel “beyaz fener” insanın açgözlülük ve cehaletinin yaygın etkileriyle kirlenirse, ne acınacak bir durum olur! Antarktika’yı incitmek, insanlığı yaralamaktır. Antarktika eğer bize bir şey öğretiyorsa; bu, insan vücudu gibi tüm yeryüzünün de yaşamı sürdürmek ve bize zevk vermek için Yaratıcı tarafından mükemmel şekilde düzenlendiğidir.

[Sayfa 18’deki çerçeve/resim]

BUZLA NEDİR?

Antarktika’nın iç kısımlarındaki yüksek yerlerde, yağan karın oluşturduğu buzul akıntıları aşağıya, kıyıya doğru ilerliyor; uydudaki radardan alınan son görüntülere göre, bazı akıntılar yılda bir kilometre kadar ilerliyor. Bu buzul akıntılarından birçoğu nehir kolları gibi birleşerek muazzam buz nehirlerini oluşturuyor. Bu donmuş nehirler denize ulaştıklarında su yüzünde yüzerek buzlalar oluşturur; en büyük buzla Ross Buzlası’dır (burada görülüyor). En az yedi buzul akıntısı veya buzulla beslenen Ross Buzlası, Fransa büyüklüğündedir ve bazı yerlerde kalınlığı bir kilometreyi geçer.a

Normal koşullar altında buzlalar küçülmez. Buzullar buzlalardan daha çok buzla beslendiğinden; sıkıştırılmış diş macununun tüpten fışkırdığı gibi, buzlanın dış sınırı da denizin açıklarına daha fazla itilir. Orada, muazzam buz yığınları sonunda kırılıp ayrılır (bu işleme yavrulama denir); ayrılan bu yığınlar aysberglerdir. The World Book Encyclopedia, bazı aysbergler “13.000 kilometre kare büyüklüğündedir” diyor. Ancak, son yıllarda yavrulama hızlandı ve buzlalar küçüldü; bazıları da tamamen yok oluyor. Buna rağmen, bu durum denizin su seviyesini yükseltmiyor. Neden? Çünkü buzlalar zaten suda yüzüyor ve ağırlıkları suda yer değiştiriyor. Fakat Antarktika anakarasındaki buz örtüsü eriyecek olsa, denize 30.000.000 kilometre küplük bir su birikimi boşalmış gibi olacak, su seviyesi de yaklaşık 65 metre yükselecekti!

[Dipnot]

a Buzlalar, buz kütleleriyle karıştırılmamalıdır. Buz kütleleri, kışın suyun yüzeyi donduğunda su üzerinde meydana gelen iri buz parçaları olarak oluşmaya başlar. Sonra bu buz parçaları birleşerek buz kütlelerini oluşturur. Yazın tersi olur. Aysbergler buz kütlelerinden meydana gelmez; buzlalardan oluşurlar.

[Resim]

Ross Buzlasından doğan çok büyük buz parçaları. Bu buzla burada deniz seviyesinden yaklaşık 65 metre yukarıya kadar yükseliyor

[Tanıtım notu]

Tui De Roy

[Sayfa 20’deki resim]

Bir Weddell foku yavrusu

[Tanıtım notu]

Fotoğraf: Commander John Bortniak, NOAA Corps

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş