Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • w96 1/8 s. 3-4
  • Can Ölümsüz mü?

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Can Ölümsüz mü?
  • Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
  • Altbaşlıklar
  • Benzer Malzeme
  • Rahatsız Edici Bazı Sorular
  • Ölümden Sonra Yaşam Var mı?
    Ölünce Bize Ne Oluyor?
  • Ölümden Sonra Yaşam Hakkında İnsanlar Neye İnanıyor?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1999
  • Dirilmeye Olan İnancınız Ne Kadar Güçlü?
    Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1998
  • Ölülerin Durumu
    Uyanış!—2015
Daha Fazla
Gözcü Kulesi Yehova’nın Gökteki Krallığını Duyurur—1996
w96 1/8 s. 3-4

Can Ölümsüz mü?

DOST ve akrabalar sessizce açık tabutun önünden geçiyor. Gözleri 17 yaşındaki delikanlının cenazesine dikilmiş kalıyor. Okul arkadaşları onu neredeyse tanıyamıyor. Kemoterapi yüzünden saçları dökülmüş, kanser çok kilo kaybetmesine yol açmış. Nasıl olabilir, bu gerçekten onların arkadaşı mı? Daha birkaç hafta önce beyni düşünce ve sorularla dolu, öylesine enerjik, hayat dolu biriydi ki! Çocuğun annesi ağlamaklı bir şekilde tekrar tekrar, “Tommy şimdi daha mutlu. Tanrı Tommy’nin gökte yanında olmasını istedi,” diyor.

Acı içindeki bu anne, oğlunun herhangi bir şekilde hâlâ yaşıyor olması fikriyle bir ölçüde ümit ve teselli buluyordu. Kilisede canın ölümsüz olduğunu, kişiliğin, düşüncelerin, hatıraların barındıkları yer, başka sözlerle kişinin ‘benliği’ olduğunu öğrenmişti. Onun inancına göre oğlunun canı kesinlikle ölmedi; yaşayan bir ruh olarak ölüm anında vücudu terk edip Tanrı ve melekleriyle beraber olmak üzere göğe gitti.

Facialar yaşandığında insan çaresizlik içinde herhangi bir ümit kaynağına sarıldığı için, bu inancın çok çekici gelmesi şaşırtıcı değildir. Örnek olarak teolog J. Paterson-Smyth’in The Gospel of the Hereafter adlı kitabında kullandığı ifadelere bakın: “Ölüm, onu izleyen şeylerle—bize açtığı bu harika, harika, harika dünyayla—karşılaştırıldığında önemsiz bir şeydir.”

Dünyanın her tarafında birçok din ve kültür, insanın içinde ölmez bir canın, vücudu öldükten sonra yaşamaya devam eden bilinçli bir ruhun bulunduğuna inanıyor. Hıristiyan âleminin binlerce din ve mezhebinde bu inanç hemen hemen herkesçe paylaşılmaktadır. Bu Yahudiliğin de resmi bir öğretisidir. Hindular zamanın başlangıcında yaratılmış olan atman’ın ya da canın, doğumda vücuda hapsedildiğine ve ölümde sonsuz bir yeniden doğuş süreciyle başka bir vücuda geçtiğine inanıyor. Müslümanlar canın bedenle birlikte varlık kazandığına ve bedenin ölümünden sonra yaşamaya devam ettiğine inanıyor. Başka dinler, Afrika’daki animistler, Şintolar ve bir dereceye kadar Budistler de, aynı tema üzerine çeşitlemeler öğretiyor.

Rahatsız Edici Bazı Sorular

Ölümsüz bir can kavramı neredeyse evrensel çapta, yadsınamaz bir çekiciliğe sahip olmasına rağmen, bazı rahatsız edici sorulara yol açıyor. Örneğin, insanlar, örnek bir hayat yaşamamış olan sevilen bir kişinin ölümünden sonra canının nereye gideceğini merak ederler. Daha düşük bir hayat türü olarak tekrar mı doğacak? Yoksa göğe gitmeye layık sayılana dek ateşli bir süreçle temizleneceği arafa mı yollanıyor? Daha da kötüsü, ateşli bir cehenemde sonsuza dek işkence mi görecek? Yoksa, birçok animist dinin öğrettiği gibi, yatıştırılması gereken bir ruh mu oluyor?

Böyle kavramlar, yaşayanlarda yorucu beklentiler yaratıyor. Öç almasınlar diye, ölen sevdiklerimizin ruhlarını yatıştırmamız gerekiyor mu? Araf denen korkunç bir yerden çıkmalarına yardım etmemiz mi gerek? Yoksa cehennemde acı çektiklerini düşündüğümüzde çaresizce ürpermekten başka bir şey yapamaz mıyız? Veya yaşayan bazı hayvanları, ölen insanların canlarını taşıyan varlıklar olarak mı görmeliyiz?

Tanrı hakkında ortaya çıkan sorular da aynı derecede rahatsız edicidir. Örneğin, makalenin başında sözü edilen anne gibi birçok ana-baba, ilk başta, Tanrı’nın kendi çocuklarının ölümsüz canını göğe yanına ‘aldığı’ fikriyle teselli buluyor. Ancak çok geçmeden birçokları, masum bir çocuğa korkunç bir hastalık veren, zamanından önce göğe gitmesi için bu çok sevilen kişiyi yüreği acılı ana-babasından çekip alan Tanrı’nın nasıl bir varlık olduğunu merak etmeye başlar. Böyle bir Tanrı’da nasıl adalet, sevgi ve merhamet olur? Bazıları böyle bir Tanrı’nın hikmetinden bile şüphe eder. Eğer herkes eninde sonunda göğe gidecekse, hikmetli bir Tanrı tüm bu canları niçin ilkin yeryüzüne koysun, diye düşünürler. Bu, yeryüzünün aslında tümüyle boşuna yaratılmış olduğu anlamına gelmez mi?—Tesniye 32:4; Mezmur 103:8; İşaya 45:18; I. Yuhanna 4:8 ile karşılaştırın.

Öyleyse, ne şekilde öğretilirse öğretilsin, insan canının ölümsüzlüğü öğretisi zihni karıştıran sorulara, hatta tutarsızlıklara neden oluyor. Neden mi? Sorunun büyük bir kısmı bu öğretinin köklerinde yatıyor. Bu kökleri kısaca araştırmayı aydınlatıcı bulabilirsiniz; Mukaddes Kitabın can hakkında söylediklerini öğrenmek sizi şaşırtabilir. Dünya dinlerinin ölümden sonraki hayat konusunda genel olarak öğrettiğinden çok daha iyi bir ümit sunuyor.

    Türkçe Yayınlar (1974-2025)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş