Markos İncili
1 İsa Mesih hakkındaki iyi haberin başlangıcı. 2 İşaya peygamberin kitabında şöyle yazılmıştır: “(İşte, senin önün sıra habercimi gönderiyorum, senin yolunu hazırlayacak.)+ 3 Dinleyin! Çölde biri bağırıyor: ‘Yehova’nın* yolunu hazırlayın, O’nun yollarını düzleyin.’”+ 4 Böylece, yazıldığı gibi, Vaftizci Yahya günahların bağışlanması için gereken tövbe vaftizini duyurarak çölde ortaya çıktı.+ 5 Bunun üzerine, tüm Yeruşalim ve Yahudiye yöresi halkı onun bulunduğu yere gittiler. Günahlarını açıkça itiraf ederek Ürdün Irmağında onun tarafından vaftiz ediliyorlardı.+ 6 Yahya deve tüyünden bir giysi giyiyor, beline deri bir kuşak bağlıyordu;+ çekirge+ ve yaban balı+ yiyordu. 7 Halka şu duyuruyu yapıyordu: “Benden sonra benden daha güçlü biri geliyor; ben eğilip onun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim.+ 8 Ben sizi suyla vaftiz ettim, o sizi kutsal ruhla vaftiz edecek.”+
9 O günlerde İsa, Celile’nin Nasıra şehrinden geldi ve Yahya tarafından Ürdün Irmağında vaftiz edildi.+ 10 Sudan çıkar çıkmaz göklerin yarıldığını ve ruhun üzerine bir güvercin gibi indiğini gördü.+ 11 Göklerden, “Sen Benim sevgili oğlumsun, senden memnunum”+ diye bir ses geldi.
12 Hemen sonra, ruh onu çöle götürdü.+ 13 İsa kırk gün çölde kaldı;+ bu süre boyunca Şeytan onu ayartmaya çalıştı;+ orada yaban hayvanlarının arasındaydı, fakat melekler kendisine hizmet ediyordu.+
14 Yahya tutuklandıktan sonra İsa Celile’ye gitti;+ Tanrı’nın iyi haberini duyuruyor+ 15 ve “Vakit geldi,+ Tanrı’nın krallığı yaklaştı. Tövbe edin,+ iyi habere iman edin” diyordu.
16 İsa Celile Gölü kıyısında dolaşıyordu; o sırada Simun’u+ ve kardeşi Andreas’ı denize ağ atarken gördü; onlar balıkçıydı.+ 17 Kendilerine, “Ardımdan gelin, bundan sonra balık değil, insan yakalayacaksınız” dedi.+ 18 Onlar derhal ağlarını bırakıp onun peşinden gittiler.+ 19 İsa biraz daha ilerleyip Zebedi’nin oğlu Yakup’u ve kardeşi Yuhanna’yı gördü; teknede ağlarını onarıyorlardı.+ 20 Hemen onları çağırdı. Onlar da babaları Zebedi’yi teknede işçilerle birlikte bırakıp İsa’nın ardından gittiler. 21 Birlikte Kefernahum’a girdiler.+
Sebt günü olur olmaz İsa havraya girdi ve Tanrı’nın Sözünü öğretmeye başladı. 22 Dinleyenler onun öğretme tarzına şaşıp kaldılar,+ çünkü yazıcılar gibi değil, yetki sahibi biri gibi öğretiyordu.+ 23 Tam o sırada havrada bulunanlardan biri, kötü ruhun etkisi altındaki bir adam bağırmaya başladı.+ 24 “Ey Nasıralı İsa, bizden ne istiyorsun?+ Bizi yok etmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum;+ Tanrı’nın Kutsal+ Kulusun”+ diyordu. 25 Fakat İsa, “Sus ve ondan çık!” diyerek ruhu azarladı.+ 26 Adam kötü ruhun etkisi altında çırpınmaya başladı, sonra ruh, avazı çıktığı kadar bağırarak ondan çıktı.+ 27 Hepsi öylesine şaşkına dönmüştü ki, “Bu da nesi?” diye aralarında tartışmaya başladılar. “Yeni bir öğretme yöntemi! Kötü ruhlara bile yetkiyle emrediyor, onlar da itaat ediyor” diyorlardı.+ 28 Böylece, onun hakkındaki haberler bir anda Celile yöresinde dört bir yana yayıldı.+
29 Havradan çıkar çıkmaz Andreas ve Simun’un evine gittiler;+ Yakup ve Yuhanna da yanlarındaydı. 30 Simun’un kaynanası+ ateşlenmiş yatıyordu,+ durumu hemen İsa’ya anlattılar. 31 İsa da kadının yanına gitti, elinden tutup onu kaldırdı; kadının ateşi düştü+ ve onlara hizmet etmeye başladı.+
32 Akşam olup güneş battıktan sonra, tüm hastaları+ ve cinlerin tutsağı olanları ona getirmeye başladılar.+ 33 Tüm şehir halkı kapıya üşüşmüştü. 34 İsa çeşitli hastalıklara tutulmuş pek çok insanı iyi etti,+ birçok kişiden cinleri çıkardı; cinlerin konuşmasına izin vermiyordu, çünkü onun Mesih olduğunu biliyorlardı.+
35 İsa sabah erkenden, henüz karanlıkken kalktı, dışarı çıkıp ıssız bir yere gitti+ ve orada dua etmeye koyuldu.+ 36 Ancak, Simun ve yanındakiler peşine düştüler 37 ve onu buldular. Kendisine, “Herkes seni arıyor” dediler. 38 Fakat İsa, “Gelin, başka yerlere, yakın kasabalara gidelim, oralarda da bu haberi duyurayım,+ çünkü ben bu amaçla geldim”+ dedi. 39 Böylece havralarında haberi duyurarak ve cinleri çıkararak bütün Celile’yi dolaştı.+
40 Bir gün de yanına bir cüzamlı gelmişti; diz çökmüş, “Sen beni temizleyebilirsin, yeter ki iste” diye yalvarıyordu.+ 41 İsa ona acıyarak+ elini uzatıp dokundu ve “İsterim. Temiz ol”+ dedi. 42 O anda cüzamı geçti ve adam tertemiz oldu.+ 43 Sonra sıkı sıkı tembihleyip onu hemen yanından gönderdi; 44 “Sakın kimseye bir şey söyleme; ancak git, kâhine görün+ ve arınmanın gereği olarak Musa’nın emrettiği şeyleri sun+ da onlara kanıt olsun”+ dedi. 45 Adam ise oradan ayrıldıktan sonra, olup biten her şeyi duyurmaya ve etrafa yaymaya başladı; öyle ki, İsa artık hiçbir şehre açıkça giremiyordu, ancak şehir dışında, ıssız yerlerde kalıyordu. Yine de, insanlar dört bir yandan ona geliyorlardı.+
2 İsa bir süre sonra tekrar Kefernahum’a girdi ve evde olduğu haberi etrafta duyuldu.+ 2 Bunun üzerine birçok kişi oraya toplandı; o kadar ki, kapının önünde bile yer kalmadı. İsa da onlara Tanrı’nın sözünden+ anlatmaya başladı. 3 O sırada dört kişinin taşıdığı felçli birini İsa’ya getirdiler.+ 4 Ancak kalabalıktan ötürü adamı onun yanına kadar götüremiyorlardı. Bu yüzden, İsa’nın bulunduğu yerin üstünden damı kaldırdılar, açtıkları delikten felçliyi döşeğiyle birlikte aşağı sarkıttılar.+ 5 İsa onların imanını+ görünce felçliye, “Evladım, günahların bağışlandı”+ dedi. 6 Orada bazı yazıcılar vardı; oturmuş kendi kendilerine düşünüyor, yüreklerinden,+ 7 “Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı’ya küfrediyor. Tanrı’dan başka+ kim günahları bağışlayabilir?” diye geçiriyorlardı. 8 İsa onların ne düşündüğünü ruhunda hemen fark ederek şöyle dedi: “Niçin yüreğinizden bu düşünceler geçiyor?+ 9 Bu felçli adama, ‘Ayağa kalk, döşeğini topla da yürü’ demek mi daha kolay, yoksa ‘Günahların bağışlandı’ demek mi?+ 10 Fakat İnsanoğlunun+ yeryüzünde günahları bağışlama yetkisi olduğunu bilmenizi istedim. . .”+ Felçli adama döndü, 11 “Şimdi beni dinle, kalk, döşeğini topla da evine git”+ dedi. 12 Bunun üzerine adam kalktı, çabucak döşeğini topladı ve gözlerinin önünde yürüyerek çıkıp gitti.+ Hepsi hayretler içinde kaldı ve “Böyle şey görmedik”+ diyerek Tanrı’yı yücelttiler.
13 İsa tekrar göl kıyısına çıktı; halk yanına akın ediyordu, onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı. 14 Vergi toplama yerinden geçerken, orada oturan Alfeos oğlu Levi+ gözüne ilişti. Ona “Benim takipçim ol” dedi. O da kalkıp İsa’nın ardından gitti.+ 15 Daha sonra, İsa Levi’nin evinde sofraya oturdu, vergi tahsildarları+ ve günahkârlar da İsa ve öğrencileriyle birlikte sofradaydı; çünkü böyle çok kişi vardı ve onun takipçisi oldular.+ 16 Ancak Ferisi yazıcılar, onun günahkârlarla ve vergi tahsildarlarıyla yemek yediğini görünce, öğrencilerine İsa için, “Vergi tahsildarlarıyla ve günahkârlarla mı yemek yiyor?” demeye başladılar.+ 17 İsa bunu duyunca onlara şöyle dedi: “Sağlıklı olanların hekime ihtiyacı yoktur, hasta olanlar hekime muhtaçtır. Ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.”+
18 Yahya’nın öğrencileri ve Ferisiler oruç tutarlardı. Bu yüzden İsa’nın yanına gelip, “Neden hem Yahya’nın hem de Ferisilerin öğrencileri oruç tutuyor da seninkiler tutmuyor?” diye sordular.+ 19 İsa onlara şöyle dedi: “Güvey yanlarındayken, sağdıçları oruç tutabilir mi?+ Güvey aralarında olduğu sürece tutamazlar.+ 20 Fakat güveyin yanlarından alınıp götürüleceği günler gelecek, işte o zaman oruç tutacaklar.+ 21 Hiç kimse eski giysiye çekmemiş yeni kumaştan yama yapmaz; yoksa yeni kumaş çektiği zaman bütün kuvvetiyle eski giysiden kopar, yırtık daha da kötü olur.+ 22 Aynı şekilde, kimse yeni şarabı eski tulumlara koymaz; yoksa şarap, tulumları patlatır, hem şarap hem de tulumlar ziyan olur.+ Yeni şarabı yeni tulumlara koyarlar.”+
23 İsa bir Sebt günü ekinler arasından geçiyordu, öğrencileri yürürken başakları koparmaya+ başladılar.+ 24 Bunun üzerine Ferisiler ona, “Şuraya bak! Neden Sebt gününde yapılması yasak olan şeyi yapıyorlar?” dediler.+ 25 İsa da onlara şöyle dedi: “Kendisinin ve yanındaki adamların yiyecekleri tükenip acıktıklarında Davut’un ne yaptığını+ hiç okumadınız mı?+ 26 Yüksek kâhin Abiatar’la+ ilgili kayıttan onun nasıl Tanrı’nın evine girdiğini, kâhinler dışında birinin yemesi yasak+ olan sunu ekmeklerinden+ yediğini ve yanındaki adamlara da verdiğini bilmiyor musunuz?”+ 27 Sonra şöyle devam etti: “İnsan Sebt günü için değil,+ Sebt günü insan için var olmuştur;+ 28 dolayısıyla İnsanoğlu Sebt gününün de Efendisidir.”+
3 İsa yine bir havraya girdi, orada eli sakat bir adam vardı.+ 2 Ferisiler İsa’yı suçlayabilmek amacıyla, adamı Sebt günü iyi edip etmeyeceğini görmek için onu dikkatle izliyorlardı.+ 3 İsa eli körelmiş adama, “Ayağa kalk, ortaya gel” dedi. 4 Sonra onlara, “Sebt günü iyilik yapmak mı kanuna uygundur, yoksa kötülük yapmak mı? Can kurtarmak mı, yoksa öldürmek mi?”+ diye sordu. Onlar ise sustular. 5 Yüreklerinin duyarsızlığı nedeniyle derin bir keder içindeydi;+ etrafındakilere kızgınlıkla baktıktan sonra adama, “Elini uzat” dedi. O da uzattı ve eli iyileşti.+ 6 Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıktılar ve vakit geçirmeden Herodes yanlılarıyla+ bir araya gelip İsa’yı nasıl ortadan kaldıracaklarını görüşmeye başladılar.+
7 Fakat İsa öğrencileriyle birlikte oradan ayrılıp göl kıyısına gitti; Celile’den ve Yahudiye’den büyük bir insan kitlesi de peşinden gitti.+ 8 Yeruşalim’den, İdumea’dan, Ürdün Irmağının öte yakasından, Sur+ ve Sayda çevrelerinden de büyük bir topluluk onun neler yaptığını duyarak geldi. 9 İsa öğrencilerine, kalabalığın arasında sıkışıp kalmamak için küçük bir tekneyi hazır bulundurmalarını söyledi. 10 Çünkü pek çok kişiyi iyi etmişti, bu yüzden de ciddi hastalıkları olanların hepsi ona dokunmak için üzerine üşüşüyorlardı.+ 11 Kötü ruhlar bile,+ onu nerede görseler ayaklarına kapanıyor, “Sen Tanrı’nın Oğlusun!” diye bağırıyorlardı.+ 12 Fakat o çoğu kez, kim olduğunu açıklamamalarını onlara sıkıca tembihliyordu.+
13 İsa bir dağa çıktı ve istediği kişileri yanına çağırdı,+ onlar da gittiler.+ 14 On iki kişi seçti; “elçiler” diye de adlandırdığı bu kişiler kendisiyle birlikte hizmeti sürdürecek, haberi duyurmak üzere onun tarafından gönderilecek+ ve 15 cinleri çıkarma yetkisine sahip olacaklardı.+
16 Seçtiği bu onikiler şunlardı: Simun, ki ona Petrus adını da vermişti,+ 17 Zebedi’nin oğlu Yakup ve onun kardeşi Yuhanna+ (onlara “gök gürültüsü oğulları” anlamında Boanerces adını vermişti), 18 Andreas, Filipus, Bartolomeus, Matta, Tomas, Alfeos oğlu Yakup, Taddeus, Gayretli Simun 19 ve sonradan kendisine ihanet eden+ Yahuda İskariyot.
Sonra İsa bir eve girdi. 20 Kalabalık yine toplandı, öyle ki yemek bile yiyemiyorlardı.+ 21 Ailesi+ bunu duyunca onu tutup götürmek üzere geldi, çünkü “Aklını kaçırmış” diyorlardı.+ 22 Yeruşalim’den inen yazıcılar da şöyle diyorlardı: “Onda Beelzebub* var, cinler hükümdarının yardımıyla cinleri çıkarıyor.”+ 23 Bunun üzerine kendilerini yanına çağırıp örneklerle konuşmaya başladı: “Şeytan Şeytan’ı nasıl çıkarabilir? 24 Kendi içinde ayrılık olan bir krallık ayakta kalamaz;+ 25 kendi içinde ayrılık olan bir ev de ayakta kalamaz.+ 26 Yine, Şeytan da kendi kendisiyle çatışarak kendi içinde ayrılık yarattıysa ayakta kalamaz, sonu yakın demektir.+ 27 Kimse güçlü bir adamın evine öylece girip malını yağmalayamaz;+ ancak önce onu bağlarsa evini yağmalayabilir.+ 28 Şuna emin olun ki, insanoğullarının küfür niteliğindeki her günahı ve sözü bağışlanacaktır.+ 29 Ancak, kutsal ruha küfreden sonsuza dek bağışlanmayacaktır, ebedi günahtan suçludur.”+ 30 Bunları söylemesinin nedeni, “Onda kötü ruh var”+ demeleriydi.
31 O sırada annesi ve kardeşleri+ geldiler, dışarıda durup kendisini çağırttılar.+ 32 Ancak insanlar İsa’nın etrafını sarmış oturuyordu; bu yüzden ona “Bak, annen ve kardeşlerin dışarıda, seni istiyorlar” dediler.+ 33 Buna karşılık İsa, “Benim annem kim, kardeşlerim kim, biliyor musunuz?”+ diye sordu. 34 Sonra, çevresine toplanmış oturanlara bakarak, “İşte benim annem ve kardeşlerim!”+ dedi. 35 “Tanrı’nın isteğini kim yerine getirirse, benim kardeşim, kız kardeşim ve annem odur.”+
4 Tekrar göl kıyısında Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı.+ Yanına çok büyük bir kalabalık toplandığından bir tekneye binip oturdu; kendisi göldeydi, bütün kalabalık da kıyıda duruyordu.+ 2 Onlara örneklerle+ birçok şey öğretmeye başladı+ ve şöyle dedi: 3 “Dinleyin. Ekinci tohum ekmeye çıktı.+ 4 Tohumları ekerken bazıları yol kenarına düştü, kuşlar gelip onları yedi.+ 5 Başkası kayalık yere düştü, tabii orada fazla toprak yoktu; toprak derin olmadığından tohum hemen filizlendi.+ 6 Fakat güneş doğunca kavruldu, kökü olmadığından kurudu.+ 7 Başkası dikenler arasına düştü, dikenler büyüyüp onu boğdular, ürün vermedi.+ 8 Başkalarıysa iyi toprağa düştüler,+ büyüyüp çoğaldılar, ürün vermeye başladılar; otuz, altmış, yüz kat verdiler.”+ 9 Sonra şunu ekledi: “İşitecek kulağı olan işitsin.”+
10 Yalnız kalınca, onikilerle birlikte çevresindeki diğer kişiler, verdiği örneklerle ilgili kendisine sorular sormaya koyuldular.+ 11 O da anlatmaya başladı: “Tanrı’nın krallığının kutsal sırrını+ anlama ayrıcalığı sizlere verilmiştir, dışarıdakiler içinse duydukları her şey birer örnek olarak kalır ki,+ 12 baksınlar da baktıklarını görmesinler, işitsinler de işittiklerini anlamasınlar, hiçbir zaman yollarından dönmesinler ve bağışlanmaya erişmesinler.”+ 13 Sonra onlara, “Bu örneği anlamıyorsanız, diğerlerini nasıl anlayacaksınız?” dedi.
14 “Ekinci Tanrı’nın sözünü eker.+ 15 Bazı insanlarda, tohum yol kenarına düşmüş gibidir; onlar sözü duyar duymaz Şeytan gelir,+ içlerine ekileni alıp götürür.+ 16 Aynı şekilde, bazılarında tohum kayalık yere ekilmiş gibidir: Bu kişiler sözü duyar duymaz sevinçle kabul ederler.+ 17 Ancak kökleri yoktur, uzun süre dayanamazlar; söz nedeniyle sıkıntı ya da zulüm baş gösterdiğinde hemen sarsılıp düşerler.+ 18 Bazılarındaysa, tohum dikenler arasına ekilmiş gibidir; bu kişiler sözü işitir,+ 19 fakat bu ortamın kaygıları,+ zenginliğin aldatıcı gücü+ ve diğer şeylere duyulan arzular+ baskın çıkıp sözü boğarlar, söz verimsiz olur.+ 20 Son olarak, kimilerinde de tohum iyi toprağa ekilmiş gibidir; bu kişiler sözü dinler, içtenlikle kabul eder, otuz, altmış, yüz kat ürün verirler.”+
21 Şöyle devam etti: “Kandili neden getirirler, sepetin* ya da yatağın altına konsun diye mi? Şamdana konsun diye değil mi?+ 22 Evet, açığa çıkarılmayacak hiçbir saklı şey yoktur; özenle gizlenmiş her şey gün gelir ortaya çıkar.+ 23 İşitecek kulağı olan işitsin.”+
24 Sonra şöyle dedi: “Duyduklarınıza dikkat edin.+ Hangi ölçüyle ölçerseniz karşılığını o ölçüyle alacaksınız,+ hem de üzerine eklenerek.+ 25 Kimde varsa ona daha çok verilecek; kimde yoksa elindeki de alınacak.”+
26 Ayrıca şunları dedi: “Tanrı’nın krallığı tıpkı bir adamın toprağa tohum atmasına benzer.+ 27 Gece olur adam uyur, gündüz kalkar, bu arada, adam nasıl olduğunu anlamadan tohum filizlenip büyür.+ 28 Toprak kendiliğinden ürün verir; adım adım, önce yaprağı, sonra başağı, en sonunda da tepesinde dolgun tanesi belirir. 29 Ürün olgunlaşınca adam hemen orağı vurur, çünkü hasat vakti gelmiştir.”
30 Sonra şunları söyledi: “Tanrı’nın krallığını neye benzetelim, onu nasıl bir örnekle anlatalım?+ 31 Bir hardal tanesi gibidir; toprağa ekildiğinde yeryüzündeki tüm tohumların en küçüğüdür;+ 32 fakat ekildikten sonra büyür, tüm bahçe bitkilerinden daha fazla boy atar ve iri dalları olur,+ öyle ki, göğün kuşları+ onun gölgesinde barınak bulur.”+
33 Böyle birçok örnekle+ Tanrı’nın sözünü onlara anlayabildikleri ölçüde anlatırdı. 34 Gerçekten de, onlarla örnek vermeden konuşmazdı, fakat kendi öğrencilerine her şeyi ayrıca açıklardı.+
35 O gün, akşam olunca “Haydi, karşı yakaya geçelim”+ dedi. 36 Bunun üzerine kalabalığı gönderdikten sonra öğrencileri İsa’yı içinde bulunduğu tekneyle götürdüler; yanında başka tekneler de vardı.+ 37 Derken büyük bir fırtına koptu, dalgalar tekneye vurup duruyordu, o kadar ki, tekne sulara gömülmek üzereydi.+ 38 İsa ise arka taraftaydı, bir yastık almış uyuyordu. Onu uyandırıp, “Öğretmen, boğuluyoruz, aldırmıyor musun?” dediler.+ 39 Bunun üzerine kalkıp rüzgârı azarladı ve suya, “Dur, sakin ol!”+ dedi. Rüzgâr hafifledi, ortalık sütliman oldu.+ 40 Onlara, “Neden yüreksizlik ediyorsunuz? Hiç mi imanınız yok?” dedi. 41 Onlar ise çok korkmuşlardı, birbirlerine, “Bu adam gerçekten kim ki, rüzgâr da su da onun sözünü dinliyor?” diyorlardı.+
5 Böylece, gölün karşı yakasındaki Gerasalılar’ın memleketine vardılar.+ 2 Tekneden iner inmez, kötü ruhun etkisindeki bir adam mezarlar arasından çıkıp onun karşısına dikildi.+ 3 Bu adam mezarları mesken edinmişti ve o zamana dek kimse kendisini zincirle bile bağlayamamıştı. 4 Birçok kez prangalara ve zincirlere vurulmuş fakat zincirleri koparmış, prangaları paramparça etmişti; onunla başa çıkacak güç kimsede yoktu. 5 Mezarlarda ve dağlarda gece gündüz bağırıp duruyor, kendini taşlarla yaralıyordu. 6 Fakat İsa’yı uzaktan görünce, koşup önünde eğildi. 7 Haykırarak,+ “Yüceler Yücesi Tanrı’nın Oğlu İsa, benden ne istiyorsun?+ Tanrı hakkı için sana ant ettiririm,+ bana eziyet etme”+ dedi. 8 Çünkü İsa, “Sen kötü ruh, bu adamdan çık”+ diyordu. 9 İsa ona, “Senin adın ne?” diye sordu. O da “Benim adım Ordu,+ çünkü biz kalabalığız”+ dedi. 10 Adam, ruhları o yöreden göndermesin diye İsa’ya defalarca yalvardı.+
11 O sırada dağda büyük bir domuz+ sürüsü otluyordu.+ 12 Ruhlar İsa’ya, “Bizi şu domuzlara gönder de onların içine girelim” diye yalvardılar. 13 İsa onlara izin verdi. Kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzlara girdiler; sürü uçuruma doğru koşup göle atladı, yaklaşık iki bin taneydiler ve bir bir boğuldular.+ 14 Çobanlar ise kaçıp hem şehirde hem de kırlık bölgede olayı anlattılar; bunun üzerine halk neler olduğunu görmeye çıktı.+ 15 İsa’nın yanına geldiler, cinlerin tutsağı olan adamı aklı başında ve giyinik bir halde oturmakta gördüler. O adam ki daha önce içinde bir ordu vardı; bunun üzerine korktular. 16 Ayrıca, olayı görmüş olanlar da cinlerin tutsağı olan adamın nasıl bu duruma geldiğini ve domuzlara olanları anlattılar. 17 Bunun üzerine, yörelerinden uzaklaşması için İsa’ya yalvarmaya başladılar.+
18 İsa tekneye binerken, daha önce cinlerin tutsağı olan adam onunla birlikte gitmek için yalvardı.+ 19 Ancak o gelmesine izin vermedi, “Evine, akrabalarının yanına git,+ Yehova’nın senin için yaptığı her şeyi, sana nasıl merhamet ettiğini+ onlara anlat”+ dedi. 20 Adam da gitti, İsa’nın kendisi için yaptığı her şeyi Dekapolis’te+ duyurdu; anlattıkları herkesi hayrete düşürüyordu.+
21 İsa tekneyle tekrar karşı kıyıya geçtikten sonra büyük bir kalabalık yanına toplandı; kendisi göl kenarındaydı.+ 22 O sırada havra yöneticilerinden Yairus adlı biri geldi ve onu görünce ayaklarına kapandı.+ 23 Kendisine tekrar tekrar yalvarıp, “Küçük kızım ölüm döşeğinde. Ne olur gel, ellerini onun üzerine koy+ da iyileşsin, yaşasın”+ diyordu. 24 İsa onunla gitti. Büyük bir kalabalık da peşinden geliyor ve onu sıkıştırıyordu.+
25 Orada on iki yıldır+ kanaması+ olan bir kadın vardı. 26 Kadın, hekim hekim dolaşıp çok acılar çekmiş,+ tüm varını harcamış, yine de bir fayda görmemiş, tersine daha da kötü olmuştu. 27 İsa hakkında anlatılanları duyunca, kalabalığın içinde İsa’nın arkasına kadar sokuldu ve giysisine dokundu;+ 28 çünkü, “Giysisine bir dokunsam iyi olacağım”+ diyordu. 29 Hemen o anda kanaması durdu, derdinden kurtulduğunu bedeninde hissetti.+
30 O anda İsa da kendisinden kuvvet çıktığını fark etti,+ kalabalığa dönüp, “Giysime kim dokundu?” diye sormaya başladı.+ 31 Öğrencileri ona, “Nasıl ‘Bana kim dokundu’ dersin? Seni sıkıştıran kalabalığı görmüyor musun?” diyorlardı.+ 32 Ancak İsa, bunu yapanı görmek için çevresine bakınıyordu. 33 Kendisindeki değişikliği fark eden kadın da, korku içinde titreyerek geldi, İsa’nın önünde yere kapandı ve tüm gerçeği ona anlattı.+ 34 İsa, “Kızım, imanın seni iyileştirdi. Selametle git,+ derdinden şifa bul”+ dedi.
35 İsa daha bunları söylerken, havra yöneticisinin evinden bazı adamlar gelip “Kızın öldü! Artık öğretmene zahmet vermesen?” dediler.+ 36 Bunu duyan İsa havra yöneticisine, “Korkma, yeter ki iman et” dedi.+ 37 Petrus ile Yakup ve onun kardeşi Yuhanna+ dışında kimsenin peşinden gelmesine izin vermedi.
38 Böylece havra yöneticisinin evine geldiler, İsa oradaki velveleyi, ağlayıp feryat edenleri gördü. 39 İçeri girdi ve “Neden ortalığı velveleye verip ağlıyorsunuz? Çocuk ölmedi, uyuyor” dedi.+ 40 Bunun üzerine ona alaylı alaylı gülmeye başladılar. O ise hepsini dışarı çıkardıktan sonra, çocuğun babasını, annesini ve kendi yanında gelenleri alıp, içeriye, çocuğun olduğu yere girdi.+ 41 Çocuğun elinden tutup ona, “Talita, kumi” dedi; bu söz, “Küçük kız, sana diyorum, kalk”+ anlamına gelir. 42 Kız hemen kalkıp yürümeye başladı; on iki yaşındaydı. O anda hepsi sevinçten çılgına döndüler.+ 43 Fakat bunu kimse öğrenmesin+ diye onlara tekrar tekrar tembih etti ve kıza yiyecek bir şeyler verilmesini söyledi.
6 İsa oradan ayrıldı ve kendi memleketine gitti, öğrencileri de onun peşi sıra gittiler.+ 2 Sebt günü gelince havrada Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı; dinleyenlerin çoğu hayretler içinde şöyle diyordu: “Bu adam bunları nereden öğrenmiş?+ Kendisindeki bu hikmetin ve onun elleriyle gerçekleşen bu büyük işlerin sebebi nedir? 3 Bu adam Meryem’in oğlu,+ Yakup,+ Yoses, Yahuda ve Simun’un+ kardeşi olan marangoz+ değil mi? Kız kardeşleri de aramızda değiller mi?” Dolayısıyla, buna takılıp onu kabul etmediler.+ 4 İsa ise onlara şöyle dedi: “Bir peygamberin itibar görmediği tek yer, kendi memleketi,+ akrabalarının yanı, kendi evidir.”+ 5 Böylece orada mucize yapmak için ortam bulamadı; yalnızca birkaç hastanın üzerine elini koyup onları iyileştirdi. 6 İnsanların imansızlıkları karşısında gerçekten şaşırdı. Tanrı’nın sözünü öğreterek çepçevre tüm köyleri dolaştı.+
7 Sonra onikileri topladı, onları ikişer ikişer+ göndermeye o zaman başladı; kendilerine kötü ruhlar üzerinde yetki verdi.+ 8 Ayrıca onlara talimat verip, “Yolculuk için yanınıza hiçbir şey almayın; ne ekmek, ne heybe,+ ne de kesenize bakır para;+ bir değnekten başka bir şey taşımayın, 9 üzerinize iki gömlek de almayın, sadece çarıklarınız ayağınızda olsun”+ dedi. 10 Sonra şunları söyledi: “Nerede bir eve girerseniz+ oradan ayrılana kadar o evde kalın.+ 11 Eğer bir yerde sizi kabul etmezler ya da dinlemezlerse, oradan çıkarken onlar aleyhinde şahitlik olması için ayaklarınızın altındaki tozu silkin.”+ 12 Böylece yola koyuldular ve tövbe etmeleri için halka mesajı duyurdular;+ 13 birçoklarından cinleri çıkarıyor+ ve pek çok hastayı yağ sürerek+ iyileştiriyorlardı.+
14 Bunlar Kral Herodes’in kulağına gitti, çünkü İsa’nın adı her yerde duyulmuştu; halk, “Vaftizci Yahya dirilmiş; bu büyük işleri onun sayesinde yapıyor”+ diyordu. 15 Bazılarıysa, “Bu İlya’dır”+ diyorlardı. Kimisi de, “Diğerleri gibi bir peygamber”+ diyordu. 16 Herodes bunları duyunca, “Boynunu vurdurttuğum Yahya, o dirilmiş”+ demeye başladı. 17 Daha önce kendisi adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış ve hapiste zincire vurdurmuştu; bunu kardeşi Filipos’un karısı Herodias yüzünden yapmıştı. Herodes onunla evlenmişti+ ve 18 Yahya ona tekrar tekrar, “Kardeşinin karısını alman kanuna aykırıdır”+ demişti. 19 Herodias Yahya’ya kin beslediğinden+ onu öldürmek istiyor, fakat yapamıyordu.+ 20 Çünkü Herodes Yahya’nın doğru ve kutsal biri+ olduğunu bilerek ondan korkar,+ onu esirgerdi. Yahya’yı dinledikten+ sonra aklı karışır, ne yapacağını bilemez, yine de onu dinlemekten zevk alırdı.
21 Bu arada Herodes’in doğum günü+ gelip çatmış ve kadının beklediği fırsat çıkmıştı;+ o gün kral kendi üst düzey memurlarına, komutanlara ve Celile’nin ileri gelenlerine bir akşam yemeği verdi. 22 O gece Herodias’ın kızı da içeri girip dans etti; bu, Herodes’in ve onunla birlikte sofrada oturanların+ hoşuna gitti. Kral genç kıza, “Dile benden ne dilersen” dedi. 23 Sonra da yemin edip, “Ne dilersen dile,+ krallığımın yarısı bile olsa veririm”+ dedi. 24 Kız dışarı çıkıp, “Ne isteyeyim?” diye annesine sordu. Annesi de, “Vaftizci Yahya’nın başını”+ dedi. 25 Kız hemen koşup kralın yanına girdi ve dileğini ona bildirdi: “Vaftizci Yahya’nın başını hemen şimdi bir tepside bana vermeni istiyorum.” 26 Kral çok kederlendiyse de, kendi andından ve sofrada oturanlardan ötürü onu reddetmek istemedi.+ 27 Hemen bir muhafız asker gönderip Yahya’nın başını getirmesini emretti. O da gidip hapishanede Yahya’nın başını kesti+ 28 ve onu bir tepsi içinde getirip kıza verdi, kız da annesine verdi.+ 29 Öğrencileri bunu duyunca gelip Yahya’nın bedenini aldılar ve bir mezara koydular.+
30 Elçiler İsa’yla bir araya geldiler, yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi ona anlattılar.+ 31 İsa onlara, “Gelin, ıssız bir yere+ çekilip kendi başınıza kalın, biraz dinlenin”+ dedi. Çünkü gelen giden çoktu, yemek yiyecek vakit bulamıyorlardı.+ 32 Bunun üzerine, ıssız bir yer bulmak için tekneyle yola koyuldular.+ 33 Fakat insanlar onları giderken gördü, birçoğu da bunu öğrendi; tüm şehirlerden hep birlikte yaya olarak yola düştüler, gidecekleri yere koşa koşa onlardan önce vardılar.+ 34 İsa kıyıya çıktığında büyük bir kalabalıkla karşılaştı ve onlara acıdı,+ çünkü çobansız koyunlar gibiydiler.+ Onlara pek çok şey öğretmeye başladı.+
35 Artık vakit epey geç olmuştu, öğrencileri yanına geldiler; “Burası ıssız bir yer, vakit de geç oldu.+ 36 Onları gönder de, çevredeki çiftliklere ve köylere gidip kendilerine yiyecek bir şeyler satın alsınlar”+ diyorlardı. 37 İsa cevap olarak “Onlara siz yiyecek bir şeyler verin” dedi. Bunun üzerine, “Halka vermek için gidip iki yüz dinarlık* ekmek mi alacağız?”+ dediler. 38 İsa, “Bakın bakalım, kaç ekmeğiniz var?” dedi. Soruşturduktan sonra “Beş ekmek var, iki de balık” dediler.+ 39 Hepsinin gruplar halinde+ çayırlığa oturmalarını istedi.+ 40 Yüzer ellişer oturdular.+ 41 O zaman beş somun ekmeği ve iki balığı aldı, göğe bakıp bereket diledi,+ sonra somunları böldü+ ve halkın önüne koysunlar diye öğrencilerine vermeye başladı; iki balığı da herkese paylaştırdı. 42 Böylece herkes yedi ve doydu.+ 43 Artanları topladılar; balıklardan başka, artanlarla on iki sepet doldu. 44 Üstelik, ekmekleri yiyenler beş bin erkekti.+
45 Hemen sonra, öğrencilerinin tekneye binip karşı kıyıya, Beytsayda tarafına geçmesi için ısrar etti, bu arada kendisi de kalabalığı gönderdi.+ 46 Onları uğurladıktan sonra dua etmek için dağa çıktı.+ 47 Karanlık basmıştı ve tekne gölün ortasındaydı, İsa ise karada tek başınaydı.+ 48 Rüzgâr karşıdan estiği için onların kürek çekmekte çok zorlandıklarını+ gördü. Ve sabaha karşı* gölde yürüyerek onlara doğru gitti; yanlarından geçip gidecekmiş gibiydi. 49 Onu suyun üzerinde yürürken gördüklerinde “hayalet” olduğunu düşünüp bağrıştılar.+ 50 Çünkü hepsi onu görmüş ve telaşlanmıştı. Fakat İsa hemen onlarla konuştu, “Cesur olun, benim; korkmayın”+ dedi. 51 Onların yanına, tekneye çıktı ve rüzgâr hafifledi. Bunu görünce hayretler içinde kaldılar.+ 52 Zaten ekmeklerle ilgili olanları da kavrayamamışlardı, yürekleri hâlâ anlayacak durumda değildi.+
53 Karşıya geçtiklerinde Genesaret’e geldiler ve tekneyi yakın bir yere bağladılar.+ 54 Onlar tekneden iner inmez insanlar İsa’yı tanıdı 55 ve koşup tüm bölgeyi dolaştılar. İsa’nın nerede olduğunu duyan herkes, hastalarını döşekler üzerinde oraya taşımaya başladı. 56 İsa hangi köye, şehre ya da çiftliğe gitse,+ orada hastaları meydanlara yatırıyorlar ve giysisinin saçaklarına+ bir kere olsun dokunmak+ için yalvarıyorlardı. Dokunanların hepsi iyileşiyordu.+
7 O sırada Yeruşalim’den gelmiş Ferisiler ve bazı yazıcılar İsa’nın etrafına toplandılar.+ 2 Onun öğrencilerinden bazılarının ellerini yıkamadan, yani arınmadan yemek yediklerini gördüler.+ 3 (Tüm Yahudiler gibi Ferisiler de atalarının geleneklerine sıkıca bağlıdırlar; ellerini dirseklerine dek yıkamadan yemek yemezler. 4 Çarşıdan döndüklerinde de üzerlerine su serperek arınmadan yemek yemezler; bundan başka, bardakların, testilerin ve bakır kapların suya daldırılması gibi,+ benimsedikleri birçok gelenek+ vardır.) 5 Bu Ferisiler ve yazıcılar ona, “Senin öğrencilerin neden atalarımızın geleneğine uymuyor, arınmamış ellerle yemek yiyor?”+ diye sordular. 6 İsa şu karşılığı verdi: “İşaya peygamberin siz ikiyüzlüler için yazdığı şu sözler ne kadar yerinde:+ ‘Bu halk dudaklarıyla beni sayar, fakat yürekleri benden çok uzaktır.+ 7 Bana ibadet edip duruyorlar ama boşuna; çünkü öğreti olarak insan emirlerini öğretiyorlar.’+ 8 Sizler Tanrı’nın emirlerini bırakıp insan geleneklerine bağlanıyorsunuz.”+
9 Sonra şöyle devam etti: “Kendi geleneklerinizi korumak için Tanrı’nın emirlerini+ bir kenara itmeyi iyi bilirsiniz. 10 Örneğin, Musa şöyle dedi: ‘Annene ve babana saygılı ol’+ ve ‘Annesine ya da babasına hakaret eden mutlaka ölmelidir.’+ 11 Siz ise diyorsunuz ki, ‘Bir adam annesine ya da babasına, “Sana yararı dokunabilecek neyim varsa ‘kurban’dır+ (Tanrı’ya adanmış armağandır)”+ derse . . .’ 12 Artık ona annesi ya da babası için tek bir şey bile yaptırtmazsınız.+ 13 Bu şekilde, kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneğinizle Tanrı’nın sözünü geçersiz kılıyorsunuz.+ Buna benzer daha pek çok şey yapıyorsunuz.”+ 14 Sonra, kalabalığı tekrar yanına çağırıp şunları söyledi: “Hepiniz beni dinleyin ve sözlerimi kavrayın.+ 15 Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şey onu kirletmez; insanı kirleten şeyler onun içinden çıkanlardır.”+ 16 *——
17 İsa kalabalıktan ayrılıp bir eve girince öğrencileri verdiği örnekle ilgili sorular sormaya başladılar.+ 18 O da onlara şöyle dedi: “Sizin de onlar gibi anlayışınız kıt mı?+ Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şeyin onu kirletemeyeceğini bilmiyor musunuz? 19 Çünkü insanın yüreğine değil, bağırsaklarına gider ve oradan lağıma atılır.”+ Bu sözlerle tüm yiyeceklerin temiz olduğunu gösterdi.+ 20 Ve şöyle devam etti: “İnsanı kirleten şeyler insandan çıkanlardır.+ 21 Çünkü insanın içinden, yüreğinden+ kötü düşünceler çıkar; bunlar cinsel ahlaksızlık,*+ hırsızlıklar, cinayetler,+ 22 zinalar, açgözlülük,+ kötülükler, hile, edepsizlik,*+ kıskançlık, küfür, kibir, akılsızlıktır. 23 Tüm bu kötü şeyler insanın içinden çıkar ve onu kirletir.”+
24 Sonra oradan ayrılıp Sur ve Sayda+ bölgelerine gitti. Bir eve girdi ve orada olduğunu kimsenin bilmesini istemedi. Yine de fark edildi.+ 25 Küçük kızında kötü ruh bulunan bir kadın onun haberini alır almaz gelip ayaklarına kapandı.+ 26 Kadın Suriye-Fenike halkından bir Yunanlıydı; kızındaki cini çıkarması için İsa’ya yalvarmaya başladı.+ 27 İsa ise ona, “Bırak önce çocuklar doysun, çocukların+ ekmeğini alıp yavru köpeklere atmak doğru olmaz”+ diyordu. 28 Kadın da buna karşılık ona, “Haklısın efendim, ama yavru köpekler de sofranın altında küçük çocukların+ döktüğü kırıntıları yerler”+ dedi. 29 Bunun üzerine İsa, “Madem böyle söyledin, git, cin kızından çıktı”+ dedi. 30 O da evine gitti ve küçük çocuğunu yatakta buldu,+ cin ondan çıkmıştı.
31 İsa Sur bölgesinden ayrılarak Sayda yoluyla Dekapolis içinden geçip Celile Gölüne geldi.+ 32 Orada kendisine sağır ve dilsiz birini getirdiler ve elini onun üzerine koyması için yalvardılar.+ 33 İsa onu kalabalıktan ayırıp bir kenara çekti, parmaklarını adamın kulaklarına koydu ve tükürdükten sonra diline dokundurdu.+ 34 Göğe bakarak+ derin bir iç geçirdi+ ve adama “Effata” dedi; bu söz “Açıl” anlamına gelir. 35 Adamın kulakları açıldı,+ dili çözüldü ve normal şekilde konuşmaya başladı. 36 İsa orada bulunanları bu olayı kimseye söylememeleri için uyardı;+ ancak o uyardıkça onlar daha da çok yayıyorlardı.+ 37 Hepsini görülmemiş bir şaşkınlık almıştı,+ “Her şeyi ne güzel yapıyor! Sağırı duyar, dilsizi konuşur duruma getiriyor” diyorlardı.+
8 O günlerde yine büyük bir kalabalık toplanmıştı ve yiyecek bir şeyleri yoktu; İsa öğrencilerini çağırıp şunları dedi:+ 2 “Halka acıyorum,+ çünkü üç gündür yanımdalar ve yiyecek bir şeyleri yok. 3 Onları evlerine aç aç gönderirsem, yolda bitkin düşerler; üstelik bazıları çok uzaktan geldiler.” 4 Öğrencileri, “Böyle ıssız bir yerde bunca insanı doyuracak ekmek nereden bulunur?” diye karşılık verdiler.+ 5 Yine de İsa, “Sizin yanınızda kaç ekmek var?” diye sordu. “Yedi” dediler.+ 6 Bunun üzerine kalabalığa yere oturmalarını söyledi. Yedi ekmeği aldı, şükretti,+ ekmekleri böldü ve dağıtmaları için öğrencilerine verdi; onlar da halka dağıttılar.+ 7 Ayrıca birkaç küçük balıkları vardı; bunlar için bereket dileyip öğrencilerine balıkları da dağıtmalarını söyledi.+ 8 Böylece yiyip doydular; artan parçaları topladılar, yedi küfe doldu.+ 9 Orada yaklaşık dört bin erkek vardı. Bundan sonra onları+ gönderdi.
10 Hemen öğrencileriyle tekneye bindi, Dalmanuta yöresine geldiler.+ 11 Derken Ferisiler çıkıp geldi. İsa’yla tartışmaya başladılar; kendisini denemek için gökten bir alamet istediler.+ 12 O ise, derin bir iç çekip+ şöyle dedi: “Bu nesil neden bir alamet arıyor? Emin olun, bu nesle hiçbir alamet verilmeyecek.”+ 13 Böylece onlardan ayrılıp tekrar tekneye bindi ve karşı kıyıya doğru yola çıktı.
14 Bu arada yanlarına ekmek almayı unutmuşlardı, teknede bir tek somundan başka bir şey yoktu.+ 15 İsa onları açıkça uyararak, “Gözünüzü dört açın, Ferisilerin ve Herodes’in mayasından sakının” dedi.+ 16 Öğrencileri ise nasıl ekmeksiz kaldıklarını tartışmaya başladılar.+ 17 İsa bunu görünce şöyle dedi: “Neden ekmeksiz kaldınız diye tartışıyorsunuz?+ Hâlâ akıl erdiremiyor ve anlamıyor musunuz? Yürekleriniz anlayacak durumda değil mi?+ 18 ‘Gözleriniz olduğu halde görmüyor musunuz? Kulaklarınız olduğu halde işitmiyor musunuz?’+ Hatırlamıyor musunuz, 19 beş somunu+ beş bin erkek için böldüğümde topladığınız parçalar kaç sepet dolusuydu?” Onlar da “on iki”+ dediler. 20 “Yedi ekmeği dört bin erkek için böldüğümde kaldırdığınız parçalar kaç küfe dolusuydu?” “Yedi”+ dediler. 21 Bunun üzerine onlara, “Hâlâ mı anlamadınız?”+ dedi.
22 Beytsayda’ya vardılar. Orada İsa’ya kör bir adam getirdiler ve ona dokunması+ için yalvardılar. 23 İsa kör adamı elinden tutup köyün dışına çıkardı; gözlerine tükürerek+ ellerini onun üzerine koydu ve “Bir şey görüyor musun?” diye sordu. 24 Adam gözlerini açıp, “İnsanlar görüyorum; çünkü gördüğüm şeyler ağaca benziyor, ama yürüyorlar” dedi. 25 O zaman İsa ellerini tekrar onun gözlerinin üzerine koydu, adamın görüşü netleşti. Artık iyice görüyor, her şeyi seçebiliyordu. 26 İsa onu evine gönderdi, “Ancak köye girme” dedi.+
27 Sonra İsa ve öğrencileri oradan ayrılıp Filipos Sezariyesi köylerine doğru yola çıktılar. İsa yolda öğrencilerine sorular sormaya başladı. “İnsanlar benim kim olduğumu söylüyor?” dedi.+ 28 Onlar da, “Vaftizci Yahya+ diyorlar, bazıları İlya,+ bazıları da peygamberlerden biri diyorlar” dediler.+ 29 Bunun üzerine onlara, “Peki siz ne dersiniz? Ben kimim?” diye sordu. Petrus “Sen Mesih’sin”+ diye cevap verdi. 30 Kim olduğu hakkında kimseye kesinlikle bir şey söylemesinler diye onları uyardı.+ 31 Onlara, İnsanoğlunun çok acılar çekmesi, ihtiyarlar, yüksek kâhinler ve yazıcılar tarafından reddedilip öldürülmesi+ ve üç gün sonra diriltilmesi+ gerektiğini öğretmeye başladı. 32 Bunları açık açık söylüyordu. Fakat Petrus onu bir kenara çekip azarlamaya başladı.+ 33 İsa dönüp öğrencilerine baktı ve Petrus’u azarlayarak şöyle dedi: “Çekil karşımdan Şeytan, çünkü senin aklında Tanrı’nın değil insanların düşünceleri var.”+
34 Öğrencileriyle birlikte halkı yanına çağırdı ve şunları söyledi: “Biri benim arkamdan gelmek isterse, kendini reddetsin; işkence direğini* yüklensin ve hep beni izlesin.+ 35 Çünkü kim canını kurtarmak isterse onu kaybedecek. Kim canını benim uğrumda ve iyi haber uğrunda kaybederse, onu kurtaracak.+ 36 Gerçekten, bir insan bütün dünyayı kazanır da canını kaybederse neye yarar?+ 37 Evet, bir insan canına karşılık ne verebilir?+ 38 Zinaya dalmış bu günahkâr nesil içinde benden ve sözlerimden kim utanırsa,+ İnsanoğlu da kutsal meleklerle birlikte Babasının ihtişamıyla gelince+ ondan utanacak.”
9 Sonra şöyle devam etti: “Emin olun ki, burada olanlardan bazıları Tanrı’nın krallığının büyük bir kudretle gelmiş olduğunu görmeden ölümü asla tatmayacak.”+ 2 Nitekim, İsa altı gün sonra Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı aldı ve yüksek bir dağa çıkardı; yanlarında başka kimse yoktu. Onların önünde görünümü değişti,+ 3 üzerindeki giysiler parlayıp apak oldu; yeryüzünde hiçbir çamaşırcı onları böyle ağartamazdı.+ 4 Musa ve İlya da onlara göründü, İsa’yla konuşuyorlardı.+ 5 O zaman Petrus İsa’ya, “Öğretmen, buraya gelmemiz çok iyi oldu. Üç çadır kuralım; biri senin için, biri Musa, diğeri de İlya için” dedi.+ 6 Aslında ne diyeceğini bilemiyordu, çok korkmuşlardı. 7 O sırada bir bulut belirip üzerlerini kapladı ve buluttan, “Bu Benim sevgili oğlumdur;+ onu dinleyin”+ diye bir ses geldi.+ 8 Sonra birden etraflarına baktılar, görünürde İsa’dan başka kimse yoktu.+
9 Dağdan inerlerken İsa onlara, İnsanoğlu ölüp diriltilene kadar gördüklerini kimseye anlatmamalarını+ sıkı sıkıya tembih etti.+ 10 Bu sözü yüreklerine koydular; ancak dirilmeyle ilgili sözlerin ne anlama geldiğini aralarında tartışıyorlardı. 11 Sonra ona sorular sormaya başladılar; “Yazıcılar neden önce İlya’nın+ gelmesi gerektiğini söylüyor?” diyorlardı.+ 12 İsa şöyle cevap verdi: “Evet, önce İlya gelir ve her şeyi eski durumuna getirir.+ Peki, İnsanoğlunun pek çok acılar çekmesi+ ve hiçe sayılması+ gerektiği neden yazılmıştır? 13 Şunu bilin ki, aslında İlya+ geldi ve kendisi hakkında yazılmış olduğu gibi ona diledikleri her şeyi yaptılar.”+
14 Diğer öğrencilerin yanına geldiklerinde onlarla tartışan yazıcıları ve etraflarına toplanmış kalabalığı gördüler.+ 15 İsa’yı görür görmez halkı bir şaşkınlık aldı; yanına koşup onu selamladılar. 16 İsa, “Onlarla neyi tartışıyorsunuz?” diye sordu. 17 Bunun üzerine kalabalıktan biri cevap verdi: “Öğretmen, oğlumu sana getirdim; çünkü içinde onu dilsiz yapan bir ruh var,+ 18 ruh onu her ele geçirdiğinde yere çalıyor; oğlumun ağzından köpükler çıkıyor, dişlerini gıcırdatıyor ve dermansız kalıyor. Senin öğrencilerine onu çıkarmalarını söyledim ama yapamadılar.”+ 19 Bunun üzerine İsa şöyle dedi: “Ey imansız nesil,+ daha ne kadar aranızda kalacağım? Daha ne kadar size katlanacağım? Onu bana getirin.”+ 20 Çocuğu getirdiler. Fakat ruh İsa’yı görür görmez, çocuk hemen ruhun etkisiyle çırpınmaya başladı ve yere düştü; ağzından köpükler çıkararak yuvarlanıyordu.+ 21 İsa çocuğun babasına, “Ne zamandan beri böyle?” diye sordu. Babası da, “Küçüklüğünden beri” dedi. 22 “Çocuğu öldürmek için kaç kere ateşe ve suya attı.+ Eğer bir şey yapabilirsen, bize acı da yardım et.” 23 İsa ona şöyle dedi: “‘Eğer yapabilirsen’, öyle mi? İmanı olan için her şey mümkündür.”+ 24 Çocuğun babası, “İmanım var! İmanımın yetmediği yerde sen bana yardımcı ol!”+ diye feryat etti.
25 İsa, bir kalabalığın oraya doğru koşuştuğunu görerek kötü ruhu azarladı,+ “Sağır dilsiz yapan ruh, sana emrediyorum, onun içinden çık ve bir daha girme!” dedi. 26 Ruh bağırarak çıktı; çocuk önce ruhun etkisiyle çırpınmaya başlamış sonra da ölü gibi olmuştu;+ öyle ki, çoğu “Öldü!” diyordu. 27 Fakat İsa onu elinden tutup kaldırdı, o da kalktı.+ 28 Eve girdikten sonra öğrencileri yalnızken, “Onu biz neden çıkaramadık?” diye sordular.+ 29 O da, “Bu tür, duadan başka bir şeyle çıkarılamaz”+ dedi.
30 Oradan yola çıktılar, Celile’den geçiyorlardı, fakat İsa bunu kimsenin bilmesini istemiyordu. 31 Çünkü öğrencilerine bazı şeyler anlatıp öğretiyordu. “İnsanoğlu insanların eline teslim edilecek, öldürülecek,+ fakat üç gün sonra diriltilecek” diyordu.+ 32 Onlar ise, söylediklerini anlamıyor, kendisine sormaktan da korkuyorlardı.+
33 Kefernahum’a geldiler. Evde otururken onlara, “Yolda neyi tartışıyordunuz?”+ diye sordu. 34 Kimseden çıt çıkmadı, çünkü yolda, aralarından kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı.+ 35 Bunun üzerine oturdu ve onikileri çağırıp onlara şöyle dedi: “Kim birinci olmak isterse, hepinizin sonuncusu, hepinizin hizmetçisi olsun.”+ 36 Küçük bir çocuğu alıp ortalarında durdurdu; onu kucaklayıp şöyle dedi:+ 37 “Kim bu küçük çocuklardan birini benim adımdan ötürü kabul ederse, beni kabul etmiş olur; kim beni kabul ederse, yalnızca beni değil, beni göndereni de kabul etmiş olur.”+
38 Yuhanna ona, “Öğretmen, senin ismini kullanarak cin çıkaran bir adam gördük; bizimle gelmediğinden+ ona engel olmaya çalıştık”+ dedi. 39 Fakat İsa şu karşılığı verdi: “Ona engel olmayın, çünkü kimse benim adımla etkileyici bir iş yapıp da hemen ardından beni kötüleyemez.+ 40 Bize karşı olmayan bizden yanadır.+ 41 Kim Mesih’e ait+ olduğunuz için size bir bardak içecek su+ verirse, emin olun karşılığını alacaktır. 42 Fakat iman eden bu küçüklerden birini iman yolunda tökezleten kim olursa olsun, boynuna büyük bir değirmen taşı geçirilip denize atılsaydı kendisi için daha iyi olurdu.+
43 Eğer elin seni günaha sokuyorsa,* onu kes at; çolak olarak hayata erişmen iki elli olarak Hinnom Vadisine,* sönmez ateşe gitmenden iyidir.+ 44 *—— 45 Eğer ayağın seni günaha sokuyorsa, onu kes at; topal olarak hayata erişmen+ iki ayağınla Hinnom Vadisine+ atılmandan iyidir. 46 *—— 47 Eğer gözün seni günaha sokuyorsa, onu çıkar at;+ tek gözlü olarak Tanrı’nın krallığına erişmen iki gözünle Hinnom Vadisine atılmandan iyidir.+ 48 Orada onların kurdu ölmez ve ateşi sönmez.+
49 Evet, hepsinin üzerine tuz+ gibi ateş dökülmeli. 50 Tuz iyidir; fakat tuz özelliğini yitirmişse, ona neyle tat verirsiniz?+ Kendi içinizde tuz olsun,+ aranızda barışı koruyun.”+
10 Oradan kalkıp Yahudiye’nin sınır bölgelerine, Ürdün Irmağının karşı yakasına gitti; yine kalabalıklar onun yanına akın etmişti, her zamanki gibi onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye koyuldu.+ 2 Bu sırada Ferisiler yanına yaklaştılar; onu denemek için, bir erkeğin karısını boşamasının kanuna uygun olup olmadığını soruyorlardı.+ 3 İsa cevap olarak, “Musa size ne emretti?” dedi. 4 Onlar da, “Musa erkeğin bir boşanma belgesi hazırlayarak kadını boşamasına izin vermiştir”+ dediler. 5 İsa onlara şöyle dedi: “Siz katı yürekli+ olduğunuz için böyle bir emir yazdı. 6 Oysa Tanrı en başta, onları ‘Erkek ve kadın olarak yarattı.+ 7 Bu yüzden de insan, annesini ve babasını bırakacak, 8 ikisi tek beden olacaklar’;+ böylece onlar artık iki değil, tek bedendirler. 9 O halde, Tanrı’nın birleştirdiğini* insan ayırmasın.”+ 10 Yine evde oldukları bir sırada,+ öğrencileri bu konuda kendisine sorular sormaya başladılar. 11 O da onlara şöyle dedi: “Karısını boşayıp başka biriyle evlenen herkes, zina yaparak karısına karşı suç işlemiş olur.+ 12 Bir kadın da, kocasından boşandıktan sonra başka biriyle evlenirse, zina yapmış olur.”+
13 Bu sırada insanlar İsa’ya, dokunması için küçük çocuklar getirmeye başladılar. Ancak öğrencileri onları azarladı.+ 14 İsa bunu görerek kızdı ve onlara şöyle dedi: “Bırakın çocuklar yanıma gelsinler, onlara engel olmayın; Tanrı’nın krallığı böylelerinindir.+ 15 Şuna emin olun, Tanrı’nın krallığını küçük bir çocuk gibi kabul etmeyen ona asla erişemeyecektir.”+ 16 Çocukları kucakladı ve ellerini onların üzerine koyarak hayırdua etmeye başladı.+
17 Yola çıkmak üzereyken bir adam koşarak yanına geldi, önünde diz çöküp ona şöyle sordu: “İyi Öğretmen, sonsuz yaşamı miras almak için ne yapmalıyım?”+ 18 İsa şu karşılığı verdi: “Neden bana ‘İyi’ diyorsun?+ Biri dışında kimse iyi değildir, O da Tanrı’dır.+ 19 Emirleri bilirsin: ‘Adam öldürme!+ Zina yapma!+ Çalma!+ Yalan şahitlik etme!+ Dolandırıcılık yapma!+ Annene ve babana saygılı ol!’”+ 20 Adam ise, “Öğretmen, bunların hepsine gençliğimden beri uyuyorum” dedi. 21 İsa adama baktı, onu sevmişti. “Bir eksiğin var” dedi, “Git, neyin varsa sat, yoksullara ver; o zaman gökte hazinen olur, sonra gel benim takipçim ol.”+ 22 O ise, bu sözler karşısında üzüldü ve kederli bir halde gitti, çünkü malı mülkü çoktu.+
23 İsa çevresindekilere bakarak öğrencilerine şunu söyledi: “Paralı kişilerin+ Tanrı’nın krallığına erişmesi çok zor olacak!”+ 24 Öğrencileri bu sözler karşısında şaşıp kaldılar.+ Bunun üzerine İsa onlara tekrar şöyle dedi: “Çocuklar, Tanrı’nın krallığına erişmek ne zor şeydir! 25 Devenin iğne deliğinden geçmesi zengin adamın Tanrı’nın krallığına erişmesinden kolaydır.”+ 26 Daha da şaşırdılar ve ona, “Bu durumda kim kurtulabilir?” diye sordular.+ 27 İsa onlara bakarak, “İnsanlar için bu imkânsız, fakat Tanrı için değil, çünkü Tanrı için her şey mümkündür” dedi.+ 28 Bunun üzerine Petrus ona, “Bak, biz her şeyi bıraktık, senin ardından geliyoruz”+ dedi. 29 İsa şu karşılığı verdi: “Emin olun ki, benim uğrumda ve iyi haber uğrunda, ev, kardeşler, anne, baba, çocuklar ya da tarlalar bırakan kim varsa,+ 30 şimdi, bu dönemde zulümlerle+ birlikte, mutlaka yüz katı+ evler, kardeşler, anneler, çocuklar, tarlalar, gelecek ortamda da sonsuz yaşam alacaktır. 31 Bununla birlikte, birinci olan birçokları sonuncu, sonuncular da birinci olacak.”+
32 Yeruşalim’e doğru yol alıyorlardı. İsa önlerinden gidiyordu, öğrencileri şaşkınlık içindeydiler, onları izleyen diğerlerini de bir korku sarmıştı. İsa onikileri bir kez daha kenara çekip başına gelecek şeyleri onlara anlatmaya başladı.+ 33 “İşte, Yeruşalim’e gidiyoruz; İnsanoğlu yüksek kâhinlere ve yazıcılara teslim edilecek, onu ölüme mahkûm edecekler ve başka milletlerden kişilerin eline verecekler.+ 34 Onunla eğlenecek, üzerine tükürecek, kırbaçlayıp öldürecekler; fakat üç gün sonra dirilecek.”+
35 Zebedi’nin iki oğlu, Yakup ve Yuhanna,+ ona yaklaşıp, “Öğretmen, senden bir dileğimiz var, bunu yapmanı istiyoruz” dediler.+ 36 İsa, “Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?” diye sordu. 37 Onlar da kendisine, “Sen ihtişamını kazandığında, birimize sağında, diğerimize solunda oturma onurunu bağışla” dediler.+ 38 Fakat İsa onlara şöyle dedi: “Siz ne istediğinizin farkında değilsiniz. Benim içmekte olduğum kâseden içebilir misiniz? Benim vaftiz edilmekte olduğum vaftizle siz de vaftiz edilebilir misiniz?”+ 39 Onlar, “Yapabiliriz” dediler. Bunun üzerine İsa şöyle dedi: “Siz benim içmekte olduğum kâseden içeceksiniz, vaftiz edilmekte olduğum vaftizle de vaftiz edileceksiniz.+ 40 Ancak, sağıma ya da soluma oturacakları seçme hakkı bana verilmemiştir;+ bu yerler kimler için hazırlanmışsa onların olacak.”
41 Diğer on öğrenci bunu duyunca Yakup ve Yuhanna’ya kızmaya başladılar.+ 42 Fakat İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Biliyorsunuz, milletlerin yöneticisi olarak görülen kişiler onların başına efendi kesilirler, büyük adamları da üzerlerinde hâkimiyet kurarlar.+ 43 Fakat sizin aranızda böyle değildir; aranızda kim büyük olmak isterse, hizmetçiniz olmalı,+ 44 aranızda kim en önde olmak isterse hepinizin hizmetkârı olmalı.+ 45 İnsanoğlu bile başkalarından hizmet kabul etmeye değil,+ kendisi hizmet etmeye ve birçokları için canını fidye olarak vermeye+ geldi.”+
46 Eriha’ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyükçe bir kalabalık Eriha’dan çıkarken, kör bir dilenci olan Bartimeos (Timeos oğlu) yol kenarında oturuyordu.+ 47 Nasıralı İsa’nın geçtiğini duyunca bağırarak, “Davut oğlu+ İsa, bana merhamet et!” demeye başladı.+ 48 Bunun üzerine birçok kişi ona çıkışarak susmasını söyledi; o ise sesini daha da yükselterek, “Davut oğlu, bana merhamet et!” diye bağırıyordu.+ 49 İsa durdu, “Onu buraya çağırın” dedi. Kör adama, “Cesur ol, kalk, seni çağırıyor” dediler.+ 50 O da abasını üstünden atarak ayağa fırladı ve İsa’nın yanına gitti. 51 İsa ona, “Senin için ne yapmamı istiyorsun?” dedi.+ Kör adam, “Öğretmen, ne olur gözlerim görsün” dedi.+ 52 İsa da ona, “Git, imanın seni iyileştirdi” dedi.+ Adamın gözleri o anda gördü+ ve İsa’nın peşi sıra yolda yürümeye başladı.+
11 Yeruşalim’e ve Zeytinlik Dağı üzerindeki Beytfaci ile Beytanya’ya+ yaklaşmışlardı; İsa öğrencilerinden ikisini önden gönderdi+ 2 ve onlara şöyle dedi: “Şu gördüğünüz köye gidin, oraya girer girmez üzerine şimdiye dek kimsenin binmediği, bağlı bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp getirin.+ 3 Biri size ‘Ne yapıyorsunuz?’ diyecek olursa, ‘Efendimizin ona ihtiyacı var, hemen geri gönderecek’ dersiniz.”+ 4 Onlar da gittiler; sıpayı sokakta, kapının önünde bağlı buldular ve çözdüler.+ 5 Fakat orada duran bazıları, “Ne yapıyorsunuz, sıpayı neden çözüyorsunuz?” demeye başladılar.+ 6 Öğrenciler de İsa’nın dediği gibi söylediler; o zaman onları bıraktılar.+
7 Sıpayı+ İsa’ya getirdiler; üzerine kendi giysilerini koydular, İsa sıpaya bindi.+ 8 Birçokları giysilerini+ yola serdi, bazıları da kırlardan yeşil dallar+ kesip getirdi.+ 9 Önden gidenler ve arkadan gelenler şöyle bağırıyordu: “Yalvarırız kurtar!+ Yehova’nın adıyla gelen kutlu olsun!+ 10 Babamız Davut’un yaklaşan krallığı kutlu olsun!+ En yücelerde olan, yalvarırız kurtar!” 11 İsa Yeruşalim’e girdi ve mabede gitti; mabette her yeri gözden geçirdi. Sonra, saat zaten geç olduğundan onikilerle birlikte çıkıp Beytanya’ya döndü.+
12 Ertesi gün, Beytanya’dan çıktıklarında acıktı.+ 13 Ötede yapraklı bir incir ağacı gözüne çarptı, belki üzerinde meyve vardır diye bakmak için ona yöneldi. Ağacın yanına vardığında yapraktan başka bir şey bulamadı; aslında incir mevsimi değildi.+ 14 Bunun üzerine ağaca, “Artık sonsuza dek kimse senden meyve yemesin” dedi.+ Bu sözünü öğrencileri de duydu.
15 Yeruşalim’e geldiler. İsa mabede girdi; satıcıları ve alıcıları oradan atmaya, sarrafların tezgâhlarını ve güvercin satanların sıralarını devirmeye başladı.+ 16 Kimsenin elinde herhangi bir şey taşıyarak mabedin içinden geçmesine izin vermiyordu. 17 Bir yandan da insanlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye devam ediyor ve şöyle diyordu: “‘Benim evime tüm milletler+ için dua evi+ denecek’ diye yazılmamış mıdır? Siz ise onu haydut yatağına çevirdiniz.”+ 18 Yüksek kâhinlerle yazıcılar bunu duydular ve onu ortadan kaldırmanın yolunu aramaya başladılar;+ ondan korkuyorlardı, çünkü bütün halk onun öğretme tarzına hayrandı.+
19 Akşamları şehirden çıkarlardı. 20 Sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken, ağacın kökünden kurumuş olduğunu gördüler.+ 21 Petrus olayı hatırlayarak, “Öğretmen bak, lanetlediğin incir ağacı kurumuş” dedi.+ 22 Bunun üzerine İsa şunları söyledi: “Tanrı’ya imanınız olsun. 23 Emin olun, kim bu dağ için, ‘Buradan kaldırılıp denize atılsın’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına iman ederse, olacaktır.+ 24 Bu yüzden size diyorum ki, dua edip dilediğiniz her şeyi mutlaka alacağınıza iman edin, alacaksınız.+ 25 Kalkıp dua ettiğiniz zaman, birine karşı kırgınlığınız varsa, onu bağışlayın+ ki göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.”+ 26 *——
27 Yine Yeruşalim’e geldiler. İsa mabette dolaşırken yüksek kâhinler, yazıcılar ve ihtiyarlar yanına yaklaştılar.+ 28 “Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun? Bunları yapman için kim sana yetki verdi?” diye sormaya başladılar.+ 29 İsa şöyle karşılık verdi: “Size bir soru soracağım. Siz bana cevap verin, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söyleyeyim.+ 30 Yahya’nın vaftiz etme+ yetkisi gökten miydi, yoksa insanlardan mı? Söyleyin.”+ 31 Aralarında fikir yürütmeye başladılar, “Eğer ‘Gökten’ dersek, ‘Öyleyse neden ona inanmadınız?’ diyecek.+ 32 Peki ‘İnsanlardan’ demeyi göze alabilir miyiz?” Aslında halktan korkuyorlardı, çünkü herkes Yahya’yı gerçek bir peygamber olarak benimsemişti.+ 33 Bu yüzden, cevap olarak İsa’ya “Bilmiyoruz” dediler. İsa da onlara, “Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemiyorum” dedi.+
12 Ayrıca, onlara örnekler de verdi: “Adamın biri bir üzüm bağı kurdu,+ etrafını çevirdi, üzüm sıkmak için bir çukur kazdı ve bir kule dikti;+ sonra bağı bağcılara kiraya verip+ kendisi başka memlekete gitti.+ 2 Mevsimi gelince, bağın ürününden almak için bağcılara bir hizmetkâr gönderdi.+ 3 Onlarsa hizmetkârı tutup dövdüler ve eli boş gönderdiler.+ 4 Başka bir hizmetkâr daha gönderdi, onu da başından yaraladılar ve aşağıladılar.+ 5 Birini daha gönderdi, onu öldürdüler; başka birçok hizmetkâr gönderdi, kimini dövdüler, kimini de öldürdüler. 6 Adamın bir de sevgili oğlu vardı.+ Son olarak onu gönderdi; ‘Herhalde oğlumu sayarlar’ diyordu.+ 7 Fakat bağcılar aralarında konuşup, ‘Bu mirasçıdır;+ gelin onu öldürelim, miras bizim olsun’ dediler.+ 8 Böylece onu tutup öldürdüler+ ve bağdan dışarı attılar.+ 9 Bu durumda bağın sahibi ne yapacak dersiniz? Gelip bu bağcıları yok edecek ve bağı başkalarına+ verecek.+ 10 Siz hiç Kutsal Yazılardaki şu sözleri okumadınız mı? ‘Yapı ustalarının reddettiği taş,+ baş köşe taşı oldu.+ 11 Bu Yehova’dandır ve bizim gözümüzde harikadır.’”+
12 Bunun üzerine onu ele geçirmenin yolunu aramaya başladılar; çünkü bu örneği kendilerini düşünerek anlattığını anlamışlardı, ancak halktan korkuyorlardı. Böylece onu bırakıp gittiler.+
13 Sonra ona bazı Ferisileri ve Herodes yanlılarını+ gönderdiler, amaçları İsa’yı kendi sözleriyle tuzağa düşürmekti.+ 14 Bunlar gelip şöyle dediler: “Öğretmen, sen doğru sözlü birisin, biliriz, kimseyi kayırmazsın, insanların dış görünüşüne bakmazsın, üstelik Tanrı yolunu hakikate uygun şekilde öğretirsin:+ Sezar’a baş vergisi ödemek kanuna uygun mu, değil mi? 15 Ödeyelim mi, yoksa ödemeyelim mi?”+ İsa onların ikiyüzlülüklerini fark ederek şöyle dedi: “Neden beni deniyorsunuz? Bir dinar getirin de bakalım.”+ 16 Getirdiler. Onlara, “Bu resim ve yazı kime ait?” diye sordu. “Sezar’a” dediler.+ 17 O zaman İsa şöyle dedi: “Sezar’a ait olanı Sezar’a,+ Tanrı’ya ait olanı Tanrı’ya ödeyin.”+ Bu söz üzerine şaşıp kaldılar.+
18 Bu kez de dirilme diye bir şeyin olmadığını söyleyen Sadukiler gelip İsa’ya bir soru sordular:+ 19 “Öğretmen, Musa’nın bize yazdığına göre, bir adam çocuğu olmadan ölürse, kardeşi+ onun geride kalan eşiyle evlenecek ve soyunu sürdürecektir.+ 20 Yedi erkek kardeş vardı; ilki bir kadınla evlendi, ancak çocuğu olmadan öldü.+ 21 Sonra kadını ikincisi aldı ve o da çocuğu olmadan öldü; üçüncüsü de böyle oldu. 22 Yedisi de geride çocuk bırakmadı. Hepsinden sonra kadın da öldü.+ 23 Dirilmede kadın onlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onu eş olarak almıştı.”+ 24 İsa onlara şu cevabı verdi: “Siz ne Kutsal Yazıları, ne de Tanrı’nın gücünü biliyorsunuz; zaten yanılmanızın sebebi de bu değil mi?+ 25 Ölen erkekler ve kadınlar, diriltildikten sonra evlenmezler; gökteki melekler gibidirler.+ 26 Ölülere ve onların dirilmesine gelince, Musa’nın kitabında çalıyla ilgili kayıtta okumadınız mı, Tanrı nasıl ona ‘Ben İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısıyım’ diyor?+ 27 O ölülerin değil yaşayanların Tanrısıdır. Siz çok yanılıyorsunuz.”+
28 Oraya gelip tartışmayı dinlemiş olan yazıcılardan biri, İsa’nın çok güzel cevaplar verdiğini görerek ona şunu sordu: “Tüm emirler içinde en başta gelen hangisidir?”+ 29 İsa şöyle cevap verdi: “En başta gelen şudur: ‘Dinle ey İsrail, Tanrımız Yehova tek Yehova’dır.+ 30 Tanrın Yehova’yı bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün zihninle ve bütün kuvvetinle seveceksin.’+ 31 İkincisi şudur: ‘Komşunu kendin gibi seveceksin.’+ Bunlardan daha büyük emir yoktur.” 32 Yazıcı da, “Öğretmen, doğru söylüyorsun, ‘O tektir, O’ndan başkası yoktur’,+ 33 insanın O’nu bütün yürekle, bütün anlayışla, bütün kuvvetle sevmesi ve komşusunu kendisi gibi sevmesi bütün yakılan sunulardan ve kurbanlardan çok daha değerlidir” dedi.+ 34 İsa da onun akıllıca cevap verdiğini görünce, “Tanrı’nın krallığından uzak değilsin” dedi. Bundan sonra kimse ona bir soru daha sorma cesareti bulamadı.+
35 Daha sonra İsa mabette Tanrı’nın sözünü öğretirken şunları söyledi: “Nasıl oluyor da yazıcılar ‘Mesih Davut’un oğludur’ diyor?+ 36 Davut kendisi kutsal ruhla+ şöyle söylemiştir: ‘Yehova Efendime dedi ki, “Ben düşmanlarını senin ayaklarının altına serinceye kadar sağımda otur.”’+ 37 Davut kendisi ona ‘Efendim’ diyor, peki Mesih nasıl onun oğlu olur?”+
Büyük bir kalabalık onu zevkle dinliyordu.+ 38 İsa öğretimine şu sözlerle devam etti: “Yazıcılardan sakının.+ Onlar kaftanlar içinde dolaşmak, çarşı meydanlarında selamlanmak, 39 havralarda ön sıraları ve akşam yemeklerinde başköşeleri almak isterler.+ 40 Dul kadınların evlerini yiyip yutanlar+ ve gösteriş için uzun uzun dua edenler onlardır; bu kişiler daha ağır bir hüküm giyecekler.”+
41 İsa hazine kaplarını+ görecek şekilde oturdu ve halkın onlara nasıl para attığını izlemeye koyuldu; zengin kişilerden birçoğu bol bol para atıyordu.+ 42 Bu sırada yoksul bir dul kadın geldi ve iki pul* attı.+ 43 Bunun üzerine İsa öğrencilerini yanına çağırdı ve şunları söyledi: “Emin olun, bu yoksul dul kadın hazine kaplarına para atanların hepsinden daha çok attı.+ 44 Çünkü hepsi ellerindeki fazlalıklardan attılar; o ise yoksul haliyle, tüm ekmek parasını, varını yoğunu attı.”+
13 İsa mabetten çıkarken, öğrencilerinden biri ona, “Öğretmen, şu taşlara, şu binalara bak!” dedi.+ 2 Ancak İsa şöyle karşılık verdi: “Bu büyük binaları görüyor musun?+ Burada taş üstünde taş bırakılmayacak,+ hepsi yerle bir olacak.”+
3 İsa Zeytinlik Dağının mabedi gören bir yerinde otururken, Petrus,+ Yakup, Yuhanna ve Andreas ona özel olarak gelip şunu sordular:+ 4 “Bize söyler misin, bu olaylar ne zaman olacak? Bütün bunların sona ereceği zamanın alameti ne olacak?”+ 5 İsa onlara anlatmaya başladı: “Dikkatli olun da kimse sizi aldatmasın.+ 6 Birçok kişi benim ismimle gelip, ‘Ben oyum’ diyerek birçoklarını saptıracaklar.+ 7 Ayrıca, savaş gürültüleri ve savaş haberleri duyduğunuzda korkmayın; bunların olması gerekir, ancak henüz son gelmemiştir.+
8 Millet milletle, krallık krallıkla çatışacak,+ birçok yerde depremler olacak,+ kıtlıklar görülecek.+ Bunlar sancıların başlangıcıdır.+
9 Size gelince, kendinize dikkat edin; insanlar sizi mahkemelere verecek,+ havralarda dövüleceksiniz;+ benim uğruma kralların ve valilerin karşısına çıkarılacaksınız; bu onların önünde şahitlik etmeniz için olacak.+ 10 Nitekim, önce iyi haberin+ tüm milletlerde duyurulması gerekir.+ 11 Ancak sizi teslim etmek üzere götürürlerken ne söyleyeceğiniz konusunda önceden kaygı duymayın,+ size o anda ne verilirse onu söyleyin, çünkü konuşan siz değilsiniz, kutsal ruhtur.+ 12 Ayrıca kardeş kardeşi, baba evladı ölüme teslim edecek,+ çocuklar ana babalarına başkaldırıp onları öldürtecekler.+ 13 Benim ismimden ötürü herkes sizden nefret edecek.+ Ve kim sona kadar dayanırsa+ kurtulacaktır.+
14 Ancak, yıkıcı+ iğrenç şeyin,+ bulunmaması gereken yerde dikildiğini gördüğünüzde (okuyan ayırt etsin),+ o zaman Yahudiye’de olanlar dağlara kaçmaya başlasınlar.+ 15 Damda olan aşağı inmesin, herhangi bir şey almak için evine girmesin.+ 16 Tarlada olan da abasını almak için geri dönmesin.+ 17 O günlerde hamile olan, bebek emziren kadınların vay haline!+ 18 Bunlar kışın olmasın diye dua edin;+ 19 çünkü o günler bir sıkıntı dönemi olacak;+ öyle bir sıkıntı ki, Tanrı’nın yarattığı dünyanın başlangıcından o güne dek eşi görülmemiş olacak ve bir daha da görülmeyecek.+ 20 Aslında Yehova o günleri kısaltmasaydı hiç kimse* kurtulamazdı.+ Fakat Kendi seçtiği+ kişiler+ uğruna o günleri kısalttı.+
21 O zaman da biri size, ‘Bakın, Mesih burada!’ ‘Bakın, şurada!’+ derse inanmayın.+ 22 Çünkü sahte Mesihler ve sahte peygamberler çıkacak+ ve mümkünse seçilmişleri bile saptırmak üzere+ alametler ve olağanüstü işler yapacaklar.+ 23 O halde dikkatli olun;+ işte size her şeyi önceden söyledim.+
24 Fakat o günlerde, o sıkıntıdan sonra, güneş kararacak, ay ışığını vermeyecek, 25 yıldızlar gökten düşecek, göklerde bulunan kudretler sarsılacak.+ 26 O zaman İnsanoğlunun+ bulutlar içinde büyük bir güç ve ihtişamla geldiğini görecekler.+ 27 O da meleklerini gönderecek; kendi seçtiklerini+ göğün bir ucundan yerin bir ucuna kadar, dünyanın dört bucağından* toplayacaklar.+
28 İncir ağacı örneğinden ders çıkarın: Körpe dalları yumuşayıp filizlenince, yazın yakın olduğunu anlarsınız.+ 29 Aynı şekilde, bütün bunları gördüğünüzde anlayın ki, o yakındadır, kapıdadır.+ 30 Şuna emin olun, bütün bunlar oluncaya dek bu nesil* asla geçip gitmeyecek.+ 31 Gök+ ve yer kaybolup gidecek, fakat benim sözlerim+ asla kaybolup gitmeyecek.+
32 O gün ve saat konusunda kimse bir şey bilmez; ne gökteki melekler, ne de Oğul, yalnızca Baba bilir.+ 33 Gözünüzü açın, uyanık kalın,+ çünkü belirlenmiş zamanı bilmiyorsunuz.+ 34 Nasıl başka memlekete giden bir adam evden ayrılırken hizmetkârlarının her birine iş ve yetki verir, kapıcıya da uyanık kalmasını söylerse,+ bu da ona benzer. 35 Öyleyse uyanık kalın;+ evin efendisinin ne zaman geleceğini bilmiyorsunuz. Akşam vakti mi, gece yarısı mı, horoz ötüşünde mi, yoksa sabaha karşı mı?*+ 36 Ansızın geldiğinde sizi uyurken bulmasın.+ 37 Size söylediğim bu şeyi herkese diyorum: Uyanık kalın!”+
14 İki gün sonra+ Fısıh+ ve Mayasız Ekmek Bayramıydı.+ Yüksek kâhinler ve yazıcılar onu kurnazca bir düzenle yakalayıp öldürmenin yolunu arıyorlardı.+ 2 Fakat, “Bayramda olmasın; halk arasında bir kargaşa çıkabilir” diyorlardı.+
3 İsa Beytanya’da cüzamlı Simun’un evinde+ sofradayken, bir kadın, içinde çok pahalı güzel kokulu bir yağ, saf hintsümbülü olan kaymaktaşından bir kapla geldi. Kabı kırıp açtı ve içindekini onun başına döktü.+ 4 Bunun üzerine bazıları kızarak aralarında konuştular; “Bu kokulu yağ neden israf edildi?”+ diyorlardı. 5 “Üç yüz dinardan* fazlaya satılabilir ve para yoksullara verilebilirdi!” Kadına çok kızmışlardı.+ 6 İsa ise, “Kadını rahat bırakın” dedi. “Neden canını sıkıyorsunuz? O benim için güzel bir şey yaptı.+ 7 Yoksullar her zaman yanınızdalar,+ ne zaman isterseniz onlara iyilik yapabilirsiniz, fakat ben her zaman yanınızda değilim.+ 8 O elinden geleni yaptı; bedenimi önceden kokulu yağla yağlayıp gömülmeye hazırladı.+ 9 Emin olun, iyi haber dünyanın neresinde duyurulursa,+ bu kadının yaptığı iş de onu anmak üzere anlatılacak.”+
10 Onikilerden biri olan Yahuda İskariyot onu ele vermek amacıyla yüksek kâhinlere gitti.+ 11 Kâhinler bunu duyunca sevindiler ve kendisine gümüş para vaat ettiler.+ O da İsa’yı ele vermek için uygun bir fırsat aramaya başladı.+
12 Fısıh kurbanının kesilmesinin âdet olduğu, Mayasız+ Ekmek Bayramının ilk günü,* öğrencileri+ İsa’ya “Fısıh yemeğini nerede yemek istersin, gidip hazırlayalım?” dediler.+ 13 O da öğrencilerinden ikisini gönderip onlara şöyle dedi: “Şehre gidin, testiyle su taşıyan bir adama rastlayacaksınız.+ Onu takip edin. 14 Hangi eve girerse, o evin sahibine deyin ki, ‘Bizi öğretmen gönderdi, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini+ yiyebileceğim misafir odası nerede diye soruyor.’+ 15 Size üst katta, döşenip hazırlanmış büyük bir oda gösterecek; orada bizim için hazırlık yapın.”+ 16 Öğrencileri çıkıp şehre girdiler, her şeyi İsa’nın kendilerine dediği gibi buldular ve Fısıh için hazırlık yaptılar.+
17 Akşam karanlık bastıktan sonra İsa onikilerle geldi.+ 18 Onlar sofrada oturmuş yemek yerlerken, “Şunu bilin ki, içinizden biri beni ele verecek;+ şu anda benimle yemek yiyen biri”+ dedi. 19 Bunun üzerine kederlenerek birer birer, “Benden söz etmiyorsun değil mi?” diye sormaya başladılar.+ 20 İsa şöyle cevap verdi: “Onikilerden, lokmasını benimle aynı sahana batıranlardan biri.+ 21 Gerçi İnsanoğlu kendisi hakkında yazıldığı gibi gidiyor; ancak onu ele veren adamın vay haline! O adam doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.”+
22 Yemeğe devam ederlerken, ekmek aldı, dua etti, ekmeği bölüp onlara vererek, “Bunu alın, bu benim bedenimi temsil eder” dedi.+ 23 Ardından bir kâse alıp şükrettikten sonra onlara verdi, hepsi ondan içtiler.+ 24 “Bu, birçok insan uğrunda+ dökülecek+ olan kanımı, ‘ahit+ kanını’+ temsil eder. 25 Emin olun, Tanrı’nın Krallığında yenisini içeceğim güne kadar, asmanın bu ürününden artık içmeyeceğim”+ dedi. 26 Sonra ilahiler söylediler+ ve Zeytinlik Dağına doğru yola çıktılar.+
27 İsa onlara şöyle dedi: “Hepiniz sendeleyeceksiniz, çünkü ‘Çobanı vuracağım,+ koyunlar etrafa dağılacak’+ diye yazılmıştır. 28 Fakat ben diriltildikten sonra sizin önünüzden Celile’ye gideceğim.”+ 29 Petrus ona, “Hepsi sendelese de ben sendelemem” dedi.+ 30 İsa şöyle karşılık verdi: “Gerçek şu ki, bugün, hem de bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kere inkâr edeceksin.”+ 31 O ise, “Seninle ölmem gerekse bile, seni asla inkâr etmem” diye üsteledi. Hepsi de aynı şeyi söylemeye başladılar.+
32 Derken Getsemani denilen yere geldiler, İsa öğrencilerine “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi.+ 33 Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına aldı;+ kaygıdan durgunlaşmış, içini derin bir sıkıntı kaplamıştı.+ 34 Onlara, “Ölesiye bir keder içindeyim,*+ siz burada durun ve uyanık kalın” dedi.+ 35 Biraz öteye gidip yere kapandı ve “Mümkün olsa da bu saati yaşamasam” diyerek dua etmeye başladı.+ 36 Şöyle diyordu: “Abba,* Baba,+ Senin için her şey mümkündür; bu kâseyi benden al. Yine de benim istediğim değil, Senin istediğin olsun.”+ 37 Sonra geldi, onları uykuda buldu ve Petrus’a seslendi: “Simun, uyuyor musun? Bir saat uyanık kalacak gücün yok muydu?+ 38 Hep uyanık kalıp dua edin+ ki ayartılmayasınız. Ruh elbette istekli, ancak beden zayıf.”+ 39 Tekrar gitti ve aynı sözleri söyleyerek dua etti.+ 40 Yine geldi ve onları uykuda buldu, çünkü gözleri kapanıyordu; ona ne cevap vereceklerini bilemediler.+ 41 Üçüncü kez yanlarına gelip onlara şöyle dedi: “Böyle bir zamanda uyuyor ve dinleniyor musunuz? Yeter! Saat geldi!+ Bakın, İnsanoğlu günahkârların eline verildi.+ 42 Haydi, kalkın gidelim.+ Bakın, beni ele veren yaklaşıyor.”+
43 Tam o sırada, İsa henüz konuşurken, onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında yüksek kâhinler, yazıcılar ve İsrail ihtiyarlarının gönderdiği, ellerinde kılıçlar ve sopalar bulunan bir kalabalık vardı.+ 44 Onu ele veren kendilerine bir işaret vermek üzere onlarla anlaşmış, “Kimi öpersem, İsa odur; onu tutuklayın ve gözetim altında götürün” demişti.+ 45 Doğruca gelip İsa’ya yaklaştı ve “Öğretmen” diyerek onu sıcak bir şekilde öptü.+ 46 Bunun üzerine onu yakalayıp tutukladılar.+ 47 Bu sırada oradakilerden biri kılıcını çekti, başkâhinin hizmetkârına vurup kulağını kesti.+ 48 İsa ise şunları söyledi: “Bir haydudun karşısına çıkar gibi, kılıçlarla ve sopalarla mı beni tutuklamaya geldiniz?+ 49 Her gün mabette Tanrı’nın sözünü öğretirken+ sizin yanınızdaydım, beni tutuklamadınız. Ancak, Kutsal Yazılarda söylenenler+ yerine gelsin+ diye bu oldu.”
50 Bu sırada bütün öğrencileri onu bırakıp+ kaçtı.+ 51 Fakat genç bir adam onu biraz geriden takip etti; çıplak bedeni üzerine has ketenden bir giysi geçirmişti; onu yakalamaya çalıştılar,+ 52 fakat keten giysisini bırakıp çıplak* kaçtı.
53 O zaman İsa’yı başkâhine götürdüler; tüm yüksek kâhinler, İsrail ihtiyarları ve yazıcılar orada toplanmıştı.+ 54 Petrus onu uzaktan izleyerek+ başkâhinin avlusuna kadar gelmişti; orada evdeki hizmetçilerle birlikte oturmuş, harlı bir ateşin önünde ısınıyordu. 55 Bu sırada yüksek kâhinler ve tüm Sanhedrin* İsa’yı öldürmek için aleyhte kanıt arıyor,+ ancak bir şey bulamıyorlardı.+ 56 Aslında yalan tanıklıkta bulunan birçok kişi vardı,+ ancak ifadeleri birbirini tutmuyordu.+ 57 Bazıları da kalkıp şu yalanı söyleyerek onun aleyhinde tanıklık ettiler: 58 “‘İnsan eliyle yapılmış bu mabedi yıkacağım, üç gün içinde elle yapılmamış başka bir mabet kuracağım’ dediğini duyduk.”+ 59 Ancak bu yöndeki tanıklıkları da birbirini tutmadı.
60 En sonunda başkâhin hepsinin ortasında ayağa kalkıp İsa’ya şöyle sordu: “Sen hiç cevap vermeyecek misin? Aleyhindeki bu tanıklık hakkında ne diyorsun?”+ 61 Fakat o sustu, hiç cevap vermedi.+ Başkâhin tekrar sordu: “Kutsal Olanın oğlu Mesih sen misin?”+ 62 O zaman İsa “Benim” dedi; “Siz İnsanoğlunun+ Kudretlinin sağında oturduğunu+ ve göklerin bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.”+ 63 Bunun üzerine başkâhin giysisini yırtarak+ şöyle dedi: “Artık tanıklara ne gerek var?+ 64 Küfrü kendiniz duydunuz.+ Ne diyorsunuz?” Hepsi, “Ölümü hak etti” diye hüküm verdiler. 65 Bazıları ona tükürmeye başladı;+ yüzünü örtüp yumruklayarak, “Peygamber olduğunu göster” diyorlardı.+ Mahkemede görevli memurlar da yüzünü tokatlayarak onu alıp götürdüler.
66 O sırada Petrus aşağıda avludaydı; başkâhinin hizmetindeki kızlardan biri geldi;+ 67 Petrus’u ısınırken görüp, gözlerini ona dikerek, “Sen de Nasıralıyla, şu İsa’yla birlikteydin” dedi.+ 68 Fakat Petrus, “Onu tanımıyorum, senin ne dediğini de anlamadım” diyerek inkâr etti ve dışarı çıkıp avlunun girişine yöneldi.+ 69 Hizmetçi kız Petrus’u görüp yine oradakilere “Bu da onlardan” demeye başladı.+ 70 Petrus tekrar inkâr etti. Biraz sonra orada duranlar Petrus’a, “Sen kesinlikle onlardansın; besbelli, Celilelisin” demeye başladılar.+ 71 O ise yeminler edip kendine lanet okuyarak,+ “Söz ettiğiniz adamı tanımıyorum” diyordu.+ 72 Tam o sırada horoz ikinci kez öttü;+ Petrus İsa’nın “Horoz iki kez ötmeden sen beni üç kere inkâr edeceksin”+ dediğini hatırladı. O zaman kahroldu ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.+
15 Şafak söker sökmez, yüksek kâhinler, İsrail ihtiyarları ve yazıcılar, yani tüm Sanhedrin toplanıp durumu görüştü.+ Sonra İsa’yı bağladılar, götürüp Pilatus’a teslim ettiler.+ 2 Pilatus ona “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye sordu.+ İsa cevap olarak, “Bunu kendin söylüyorsun” dedi.+ 3 Yüksek kâhinler ise ona karşı birçok suçlamada bulundular.+ 4 O zaman Pilatus tekrar, “Senin diyecek bir sözün yok mu?+ Bak, seni ne çok şeyle suçluyorlar” demeye başladı.+ 5 Fakat İsa bir daha cevap vermedi, öyle ki, Pilatus şaşıp kaldı.+
6 Pilatus her bayram halkın kendisinden dilediği bir tutukluyu serbest bırakırdı.+ 7 O günlerde, kanlı bir isyan çıkarmış olan bir grup tutuklu vardı. Onlardan biri de Barabbas denilen adamdı.+ 8 Halk Pilatus’a çıkıp her zamanki gibi bir iyilik yapması için dilekte bulundu. 9 Bunun üzerine Pilatus onlara, “Sizin için Yahudilerin kralını serbest bırakmamı ister misiniz?”+ dedi. 10 Çünkü yüksek kâhinlerin onu çekemedikleri+ için kendisine teslim ettiklerinin farkındaydı.+ 11 Ancak yüksek kâhinler, onun yerine Barabbas’ın serbest bırakılmasını istemeleri için halkı kışkırttılar.+ 12 Buna karşılık Pilatus yine onlara, “Peki, Yahudilerin kralı+ dediğiniz kişiyi ne yapayım?”+ diye sordu. 13 Bir kez daha bağırıp, “Direğe* ger!” dediler.+ 14 Pilatus ise, “Neden? O ne kötülük etti?” diye sordu. Fakat onlar “Direğe ger!” diye daha da çok bağırdılar.+ 15 Pilatus da halkı memnun etmek isteyerek+ Barabbas’ı serbest bıraktı; İsa’yı ise kırbaçlattıktan sonra direğe gerilmesi için askerlere teslim etti.+
16 Askerler onu vali konağına, avluya götürdüler ve tüm taburu topladılar.+ 17 Ona erguvani bir giysi giydirdiler ve dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler.+ 18 “Selam+ sana ey Yahudilerin Kralı!” diyerek kendisini selamlamaya başladılar. 19 Tekrar tekrar başına kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, önünde diz çökerek eğiliyorlardı.+ 20 Onunla eğlendikten sonra erguvani giysiyi üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve direğe germek üzere götürdüler.+ 21 Yoldan geçen birini angaryaya koşarak, İsa’nın işkence direğini ona taşıttılar; Kireneli Simun adlı bu adam İskender’in ve Rufus’un babasıydı ve kırdan dönüyordu.+
22 İsa’yı Golgota denilen yere götürdüler, bu sözcük “Kafatası”+ anlamına gelir. 23 Orada ona mürrüsafi katılmış uyuşturucu şarap+ vermeye çalıştılar, fakat almadı.+ 24 Onu direğe gerdiler; giysilerini de, kim hangisini alacak diye aralarında kura çekerek paylaştılar.+ 25 Günün üçüncü* saatiydi,+ onu direğe gerdiler. 26 Üzerindeki suç yaftasına+ “Yahudilerin Kralı” yazılmıştı.+ 27 İki haydudu da onunla birlikte, biri sağında, diğeri solunda, direğe germişlerdi.+ 28 *—— 29 Oradan geçenler ona söverek başlarını sallıyor,+ “Şuna bakın! Hani sen mabedi yıkıp üç günde kurardın,+ 30 işkence direğinden in de kendini kurtar” diyorlardı.+ 31 Aynı şekilde yüksek kâhinler de yazıcılarla birlikte aralarında konuşarak eğleniyorlardı. “Başkalarını kurtardı; kendini kurtaramıyor!+ 32 İsrail’in Kralı Mesih şimdi direkten insin, biz de görüp iman edelim”+ diyorlardı. Onun yanında direğe gerilmiş olanlar bile kendisini aşağılıyorlardı.+
33 Altıncı saatte tüm memleket üzerine bir karanlık çöktü ve dokuzuncu saate kadar sürdü.*+ 34 Dokuzuncu saatte İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lama sabaktani?” diye bağırdı; bu, “Tanrım, Tanrım, beni neden bıraktın?” anlamına gelir.+ 35 Orada duranlardan bazıları bunu duyunca “Bakın, İlya’ya* sesleniyor” demeye başladılar.+ 36 Biri koşup süngeri ekşi şaraba batırdı, kamışa takarak içmesi için ona verdi;+ “Bırakın bakalım, İlya onu indirmeye gelecek mi?” diyordu.+ 37 Fakat İsa yüksek sesle bağırıp son nefesini verdi.+ 38 O zaman kutsal mekânın perdesi+ boydan boya yırtılıp ikiye ayrıldı.+ 39 İsa’nın yakınında duran subay onun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, “Bu adam kesinlikle Tanrı’nın Oğluydu” dedi.+
40 Olanları uzaktan izleyen kadınlar da vardı;+ Mecdelli Meryem, Küçük Yakup’la Yoses’in annesi Meryem ve Salome de aralarındaydı.+ 41 Bunlar İsa Celile’deyken kendisine hizmet etmiş ve yolda ona eşlik etmişlerdi;+ Yeruşalim’e onunla birlikte gelmiş başka birçok kadın da vardı.+
42 Artık akşam oluyordu ve o gün Hazırlık Günü, yani Sebtin arifesiydi. 43 Bu yüzden, Kurulun saygın bir üyesi ve Tanrı’nın krallığını bekleyen biri olan Arimatealı Yusuf geldi,+ cesaretini toplayıp Pilatus’un huzuruna çıkarak İsa’nın bedenini istedi.+ 44 Pilatus ise onun gerçekten ölüp ölmediğini merak etti, subayı çağırtarak o öldü mü, diye sordu. 45 Subaydan öğrenip emin olduktan sonra cesedi Yusuf’a verdi.+ 46 O da has keten satın aldı, İsa’yı indirdi, keten beze sarıp kayaya oyulmuş bir mezara+ koydu.+ Mezarın girişine de bir taş yuvarladı.+ 47 Mecdelli Meryem ve Yoses’in annesi Meryem de onun nereye konulduğuna bakıyorlardı.+
16 Sebt günü+ geçtiğinde Mecdelli Meryem,+ Yakup’un annesi Meryem ve Salome, götürüp İsa’nın bedenine sürmek için hoş kokulu otlar satın aldılar.+ 2 Haftanın ilk günü+ erkenden, gün doğunca mezara geldiler.+ 3 “Bizim için mezarın girişinden taşı kim yuvarlayacak?” diye aralarında konuşuyorlardı. 4 Başlarını kaldırıp baktıklarında taşın yuvarlanmış olduğunu gördüler; koskoca bir taştı.+ 5 Mezarın içine girdiklerinde, sağ tarafta beyaz kaftanlı bir gencin oturmakta olduğunu görüp çok şaşırdılar.+ 6 Genç onlara “Şaşırmayın” dedi. “Siz direğe gerilmiş olan Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz.+ O diriltildi,+ burada değil. İşte, onu yatırdıkları yer şurası.+ 7 Siz gidin, Petrus’a ve diğer öğrencilerine şöyle deyin: ‘O daha önce söylediği gibi,+ sizin önünüzden Celile’ye gidiyor, kendisini orada göreceksiniz.’”+ 8 Kadınlar mezardan dışarı çıkıp kaçtılar; çok heyecanlıydılar, titriyorlardı. Kimseye bir şey anlatmadılar, çünkü içlerini korku sarmıştı.*+
UZUN KAPANIŞ
9 İsa haftanın ilk günü erkenden diriltildi. Önce, kendisinden yedi cin çıkarmış olduğu Mecdelli Meryem’e göründü. 10 O da gidip İsa’yla beraber bulunmuş kişilere haber verdi; onlar yas tutup ağlamaktaydılar. 11 Ancak, İsa’nın hayata döndüğünü ve Meryem’in onu gördüğünü duyunca inanmadılar. 12 Bundan sonra, aralarından ikisi kırlık bölgeye doğru yürürlerken onlara farklı biri şeklinde göründü. 13 Bunlar geri dönüp olanları diğerlerine anlattılar. Fakat onlar yine inanmadı. 14 Sonra Onbirlere de sofrada otururlarken göründü; imansızlıkları ve yüreklerinin duyarsızlığı yüzünden onları kınadı, çünkü kendisini dirilmiş olarak görenlere inanmamışlardı. 15 Sonra onlara şöyle dedi: “Tüm dünyaya gidin ve iyi haberi bütün âleme duyurun. 16 İman edip vaftiz edilen kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. 17 İman edenler şu alametlerle tanınacak: Benim adımla cinler çıkaracaklar, başka diller konuşacaklar, 18 elleriyle yılanlar tutup kaldıracaklar, öldürücü bir şey içseler bile kendilerine hiç zarar gelmeyecek. Hastaların üzerine ellerini koyacaklar ve onlar iyileşecek.”
19 Efendimiz İsa, onlarla konuştuktan sonra göğe alındı ve Tanrı’nın sağında oturdu. 20 Onlar da gidip haberi her yerde duyurdular; Efendimiz onlarla birlikte çalıştı ve mesajı alametlerle destekledi.
KISA KAPANIŞ
Kendilerine emredilen her şeyi Petrus’un yanında olanlara kısaca anlattılar. Bundan sonra İsa, sonsuz kurtuluşa dair kutsal ve bozulmaz bildiriyi doğudan batıya kadar her yere onlar aracılığıyla gönderdi.
[Dipnotlar]
Mr 3:22 Matta 12:24’teki dipnota bakın.
Mr 4:21 Matta 5:15’teki dipnota bakın.
Mr 6:37 Dinar: 3,85 gram ağırlığında Roma gümüş parası.
Mr 7:16 Matta 17:21’deki dipnota bakın.
Mr 7:22 Galatyalılar 5:19’daki dipnota bakın.
Mr 9:43 Sözcük anlamıyla, “tökezletiyorsa.” 45 ve 47. ayetler için de geçerli.
Mr 9:44 Matta 17:21’deki dipnota bakın.
Mr 9:46 Matta 17:21’deki dipnota bakın.
Mr 10:9 Sözcük anlamıyla, “aynı boyundurukta birleştirdiğini”
Mr 11:26 Matta 17:21’deki dipnota bakın.
Mr 13:20 “Hiç kimse”, sözcük anlamıyla, “hiçbir beden”
Mr 13:27 Sözcük anlamıyla, “rüzgârından”
Mr 13:30 “Nesil”, Yunanca genea. 1. Petrus 2:9’da geçen “soy” anlamındaki genos’tan farklıdır.
Mr 13:35 Yunan ve Roma’da gece için kullanılan zaman dilimlerine göre: “Akşam vakti”, gün batımından akşam saat 9 sularına kadar olan ilk nöbet. “Gece yarısı”, akşam saat 9’dan geceyarısına kadar süren ikinci nöbet. “Horoz ötüşü”, gece yarısından sabaha karşı 3’e kadar süren üçüncü nöbet. “Sabaha karşı”, sabaha doğru 3’ten güneş doğana kadar süren dördüncü nöbet.
Mr 14:12 Matta 26:17’deki dipnota bakın.
Mr 14:34 Ya da “Canım derin bir keder içinde”
Mr 14:36 Aramcada “Baba” ya da “Ey Baba!” anlamında bir sözcük.
Mr 14:52 Ya da “yarı çıplak”
Mr 14:55 Matta 26:59’daki dipnota bakın.
Mr 15:25 Gün doğuşu esas alınarak “üç”; bugünün saatiyle sabah dokuz suları.
Mr 15:28 Matta 17:21’deki dipnota bakın.
Mr 15:33 Gün doğuşu esas alınarak “altı”; bugünün saatiyle öğlen 12 suları. “Dokuz”, öğleden sonra üç suları.
Mr 15:35 İbranice Eliyahu. Anlamı, “Tanrım Yehova’dır”
Mr 16:8 MS 4. yüzyılda yaşamış Hieronymus ve Eusebios adlı bilginler, asıl metnin ‘içlerini korku sarmıştı’ sözleriyle bittiği görüşündedirler. Bazı elyazmalarında bu ayetten sonra yukarıdaki uzun kapanış, bazılarında da kısa kapanış yer alır. Ancak bu iki kapanış da ilham edilmiş kutsal yazıların bir kısmı olarak görülmez.