Watchtower ONLINE KÜTÜPHANE
Watchtower
ONLINE KÜTÜPHANE
Türkçe
  • KUTSAL KİTAP
  • YAYINLAR
  • İBADETLER
  • nwt Markos 1:1-16:8
  • Markos

Bu kısım için bir video yok.

Üzgünüz, video yüklenirken bir hata oluştu.

  • Markos
  • Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Kutsal Kitap Yeni Dünya Çevirisi (2025)
Markos

MARKOS İNCİLİ

1 Tanrı’nın Oğlu* İsa Mesih hakkındaki iyi haberi anlatan kaydın başlangıcı. 2 İşaya Peygamber’in kitabında şu sözler yazılıdır: “(İşte, senin önünden habercimi gönderiyorum, o senin yolunu hazırlayacak.)+ 3 Dinleyin! Biri çölde şöyle bağırıyor: ‘Yehova’nın* yolunu hazırlayın! O’nun yollarını düzleyin.’”+ 4 Vaftizci Yahya çöldeydi. Günahların bağışlanması için, tövbenin* vaftizle gösterilmesi gerektiğini halka duyuruyordu.+ 5 Yahudiye bölgesinden ve Yeruşalim’den herkes onun bulunduğu yere geliyordu. Günahlarını açıkça itiraf ederek Ürdün Irmağı’nda onun tarafından vaftiz ediliyorlardı.*+ 6 Yahya deve tüyünden bir giysi giyer, beline deri bir kuşak bağlardı;+ çekirge ve yaban balı yerdi.+ 7 Halka şu duyuruyu yapıyordu: “Benden sonra benden daha güçlü biri geliyor; ben eğilip onun çarıklarının bağını çözmeye bile layık değilim.+ 8 Ben sizi suyla vaftiz ettim, fakat o sizi kutsal ruhla* vaftiz edecek.”+

9 O günlerde İsa, Celile’nin Nasıra şehrinden geldi ve Yahya tarafından Ürdün Irmağı’nda vaftiz edildi.+ 10 Ve İsa, sudan çıkar çıkmaz göklerin yarıldığını ve kutsal ruhun bir güvercin gibi üzerine indiğini gördü.+ 11 Göklerden, “Sen Benim sevgili oğlumsun, senden memnunum” diye bir ses geldi.+

12 Hemen sonra İsa kutsal ruhun yönlendirmesiyle çöle gitti. 13 Kırk gün çölde kaldı ve orada Şeytan onu ayartmaya çalıştı.+ İsa yaban hayvanlarının arasındaydı, fakat melekler ona hizmet ediyordu.+

14 Yahya tutuklandıktan sonra İsa Celile’ye gitti.+ Tanrı’nın iyi haberini duyuruyor+ 15 ve şöyle diyordu: “Belirlenmiş olan vakit geldi ve Tanrı’nın Krallığı* yaklaştı. Tövbe edin+ ve iyi habere iman edin.”

16 İsa Celile Gölü kıyısında yürürken Simun’u ve kardeşi Andreas’ı+ gördü; onlar balıkçıydı,+ suya ağ atıyorlardı.+ 17 Onlara “Ardımdan gelin, bundan sonra balık değil insan yakalayacaksınız” dedi.+ 18 Onlar da derhal ağlarını bırakıp onun peşinden gittiler.+ 19 İsa biraz daha yürüdükten sonra Zebedi’nin oğlu Yakup’u ve kardeşi Yuhanna’yı gördü, teknede ağlarını onarıyorlardı.+ 20 Hemen onları çağırdı. Onlar da babaları Zebedi’yi teknede işçilerle birlikte bırakıp İsa’yı takip etmeye başladılar. 21 Birlikte Kefernahum’a gittiler.

Sebt* günü başlar başlamaz İsa havraya* girdi ve Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı.+ 22 Dinleyenler onun öğretme tarzına hayran kaldılar, çünkü yazıcılar* gibi değil, yetki sahibi biri olarak öğretiyordu.+ 23 Tam o sırada, havrada bulunan ve kötü bir ruhun etkisinde olan bir adam şöyle bağırmaya başladı: 24 “Nasıralı İsa, bizden ne istiyorsun?+ Bizi yok etmeye mi geldin? Senin kim olduğunu biliyorum. Tanrı’nın gönderdiği kutsal* kişisin.”+ 25 Fakat İsa “Sus ve ondan çık!” diyerek ruhu azarladı. 26 Adam kötü ruhun etkisi altında çırpınmaya başladı. Sonra ruh, var gücüyle bağırarak ondan çıktı. 27 Bunun üzerine herkes şaşkına döndü. Aralarında şöyle konuşmalar oldu: “Bu nasıl bir şey! Ne kadar farklı bir öğretme tarzı var!* Bu adam kötü ruhlara bile yetkiyle emrediyor, onlar da itaat ediyor.” 28 Böylece onun hakkındaki haberler bir anda Celile bölgesinde dört bir yana yayıldı.

29 Sonra havradan çıkıp Simun ve Andreas’ın evine gittiler;+ Yakup ve Yuhanna da yanlarındaydı. 30 Simun’un kayınvalidesi+ ateşlenmiş yatıyordu, durumu hemen İsa’ya anlattılar. 31 İsa da kadının yanına gitti, elinden tutup onu kaldırdı. Kadının ateşi düştü ve onlara hizmet etmeye başladı.

32 Akşam olup güneş battıktan sonra, tüm hastaları ve cinlerin tutsağı olanları İsa’ya getirmeye başladılar.+ 33 Tüm şehir halkı evin kapısına üşüştü. 34 İsa çeşitli hastalıkları olan pek çok insanı iyileştirdi+ ve birçok kişiden cinleri çıkardı. Fakat cinlerin konuşmasına izin vermiyordu, çünkü onun Mesih* olduğunu* biliyorlardı.

35 İsa sabah erkenden, hava daha karanlıkken kalktı. Dışarı çıkıp ıssız bir yere gitti ve orada dua etmeye başladı.+ 36 Ancak Simun ve yanındakiler peşine düştüler 37 ve onu buldular, “Herkes seni arıyor” dediler. 38 Fakat İsa onlara şunları söyledi: “Hadi başka yerlere, yakın kasabalara gidelim. Oralarda da iyi haberi duyurayım, çünkü ben bunun için geldim.”+ 39 Böylece havralarda iyi haberi duyurarak ve cinleri çıkararak bütün Celile’yi dolaştı.+

40 Bir gün İsa’nın yanına bir cüzamlı* geldi. Adam diz çöküp ona yalvararak şöyle dedi: “Eğer istersen beni temizleyebilirsin.”*+ 41 O zaman İsa adama acıdı, elini uzatıp ona dokundu ve “İsterim, temiz ol” dedi.+ 42 Adam o anda cüzamından kurtulup tertemiz oldu. 43 Sonra İsa onu hemen yanından gönderdi; göndermeden önce şu sözlerle sıkı sıkı tembihledi: 44 “Sakın kimseye bir şey söyleme. Ama iyileştiğine tanık olmaları için+ gidip kâhinlere* görün ve Musa’nın cüzamdan arınmış biri için emrettiği sunuları sun.”+ 45 Fakat adam oradan ayrıldıktan sonra, olup bitenleri herkese anlatmaya ve etrafa yaymaya başladı. Öyle ki, İsa artık hiçbir şehre rahat rahat giremiyordu, şehir dışındaki ıssız yerlerde kalıyordu. Yine de, insanlar dört bir yandan ona gelmeye devam ediyordu.+

2 Fakat İsa bir süre sonra tekrar Kefernahum’a gitti ve evde olduğu haberi etrafta duyuldu.+ 2 Bunun üzerine eve o kadar çok kişi doluştu ki, kapının önünde bile yer kalmadı. Ve İsa onlara Tanrı’nın sözlerini anlatmaya başladı.+ 3 O sırada dört kişinin taşıdığı felçli birini İsa’ya getirdiler.+ 4 Ancak kalabalıktan dolayı adamı onun yanına kadar götüremediler. Bu yüzden, İsa’nın bulunduğu yerin üstünden damı kaldırdılar, açtıkları yerden felçli adamı sedyeyle aşağı sarkıttılar. 5 İsa onların imanını görünce+ adama “Evladım, günahların bağışlandı” dedi.+ 6 Evde bazı yazıcılar da vardı; orada oturmuş, içlerinden şöyle geçiriyorlardı:+ 7 “Bu adam neden böyle konuşuyor? Düpedüz Tanrı’ya küfrediyor!* Tanrı’dan başka kim günahları bağışlayabilir?”+ 8 İsa onların aralarında ne konuştuğunu* hemen anladı ve şöyle dedi: “Niçin içinizden böyle düşünceler geçiyor?+ 9 Bu felçli adama ‘Ayağa kalk, sedyeni al ve yürü’ demek mi daha kolay, yoksa ‘Günahların bağışlandı’ demek mi? 10 Fakat İnsanoğlu’nun*+ yeryüzünde günahları bağışlama yetkisi olduğunu bilmenizi istiyorum...”+ Bu arada felçli adama dönüp şöyle dedi: 11 “Sana diyorum, kalk, sedyeni al ve evine git.” 12 Bunun üzerine adam kalktı, hemen sedyesini aldı ve herkesin gözü önünde yürüyerek çıkıp gitti. Hepsi hayretler içinde kaldı ve “Böyle şey görmedik!”+ diyerek Tanrı’yı yücelttiler.

13 İsa tekrar göl kıyısına gitti. Halk yanına akın ediyordu. Onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı. 14 Daha sonra yürürken, vergi toplama yerinde oturan Alfeos oğlu Levi* gözüne çarptı. Ona “Benim takipçim ol” dedi. O da kalkıp İsa’nın ardından gitti.+ 15 Sonra İsa, Levi’nin evine yemek yemeye gitti. Vergi memurları ve günahkârlar da İsa ve öğrencileriyle birlikte sofrada yemek yiyordu; çünkü onun takipçisi olan böyle çok kişi vardı.+ 16 Ancak Ferisi* yazıcılar, onun günahkârlarla ve vergi memurlarıyla yemek yediğini görünce, öğrencilere şöyle demeye başladılar: “Öğretmeniniz vergi memurlarıyla ve günahkârlarla mı yemek yiyor?” 17 İsa bunu duyunca onlara şöyle dedi: “Sağlıklı olanların hekime ihtiyacı yoktur, hasta olanlar hekime muhtaçtır. Ben doğru kişileri değil, günahkârları çağırmaya geldim.”+

18 Yahya’nın öğrencileri ve Ferisiler oruç* tutarlardı. Bu yüzden bazıları İsa’nın yanına gelip, “Neden Yahya’nın ve Ferisilerin öğrencileri oruç tutuyor da seninkiler tutmuyor?”+ diye sordular. 19 İsa onlara şöyle dedi: “Damat+ yanlarındayken dostları hiç oruç tutar mı? Damat onlarla olduğu sürece tutmazlar. 20 Fakat damadın yanlarından alınıp götürüleceği günler gelecek,+ onlar işte o zaman oruç tutacaklar. 21 Hiç kimse eski bir giysiye, çekmemiş yeni kumaştan yama yapmaz. Yoksa yeni kumaş çeker ve eski giysiden kopar, yırtık daha da kötü olur.+ 22 Aynı şekilde, kimse yeni şarabı eski tulumlara koymaz. Yoksa şarap, tulumları patlatır, hem şarap hem de tulumlar ziyan olur. Yeni şarabı yeni tulumlara koyarlar.”

23 İsa bir Sebt günü ekinler arasından geçiyordu. Öğrencileri yürürken başakları koparmaya başladılar.+ 24 Bunun üzerine Ferisiler İsa’ya “Şuraya bak! Neden Sebt gününde yapılması yasak olan şeyi yapıyorlar?” dediler. 25 İsa ise onlara şöyle dedi: “Davut ve adamlarının yiyecekleri bitip acıktıklarında Davut’un ne yaptığını hiç okumadınız mı?+ 26 Davut Tanrı’nın evine girmiş, kâhinler dışında kimsenin yiyemeyeceği sunu ekmeklerinden*+ yemiş ve yanındaki adamlara da vermişti. Yüksek Kâhin* Abiatar’la+ ilgili kayıttan bunları bilmiyor musunuz?” 27 Sonra da şöyle dedi: “İnsan Sebt günü için değil, Sebt günü insan için var olmuştur.+ 28 Dolayısıyla, İnsanoğlu Sebt gününün de efendisidir.”+

3 İsa yine bir havraya girdi, orada eli felçli* bir adam vardı.+ 2 Ferisiler İsa’yı suçlamak istiyorlardı, bu yüzden adamı Sebt günü iyileştirecek mi diye onu dikkatle izliyorlardı. 3 İsa eli felçli adama “Ayağa kalk ve ortaya gel” dedi. 4 Sonra onlara “Sebt günü iyilik yapmak mı, yoksa kötülük yapmak mı doğrudur? Hayat kurtarmak mı, yoksa öldürmek mi?” diye sordu.+ Onlarsa sessiz kaldılar. 5 Bu kadar duyarsız olmaları+ İsa’yı çok kederlendirdi. Onlara kızgınlıkla baktıktan sonra adama “Elini uzat” dedi. O da uzattı ve eli iyileşti. 6 Bunun üzerine Ferisiler dışarı çıkıp hemen Herodes yanlılarıyla*+ bir araya geldiler ve İsa’yı nasıl ortadan kaldıracaklarını görüşmeye başladılar.

7 Fakat İsa, öğrencileriyle birlikte oradan ayrıldı ve göl kıyısına gitti. Celile’den ve Yahudiye’den büyük bir kalabalık da onu takip etti.+ 8 Hatta Yeruşalim’den, İdumea’dan, Ürdün Irmağı’nın doğu yakasından, Sur ve Sayda civarından da büyük bir kalabalık geldi. Çünkü onun neler yaptığını duymuşlardı. 9 İsa, kalabalığın arasında sıkışıp kalmamak için öğrencilerine hazırda bir kayık bulundurmalarını söyledi. 10 Pek çok kişiyi iyileştiriyordu, bu yüzden ciddi hastalıkları olanların hepsi ona dokunmak+ için etrafına üşüşüyordu. 11 Kötü ruhlar+ bile ne zaman onu görseler ayaklarına kapanır, “Sen Tanrı’nın Oğlusun!”+ diye bağırırlardı. 12 Fakat o, kim olduğunu kesinlikle açıklamamalarını tekrar tekrar söylerdi.+

13 İsa bir dağa çıktı ve öğrencilerinden bazılarını yanına çağırdı, onlar da gittiler.+ 14 Aralarından 12 kişi seçti ve onları “elçiler” diye adlandırdı. Bu kişiler kendisine eşlik edecekti ve İsa onları iyi haberi duyurmaları için gönderecekti. 15 Ayrıca onlara cinleri çıkarma yetkisi verecekti.+

16 Seçtiği 12 kişi+ şunlardı: Simun (ona Petrus adını da vermişti),+ 17 Zebedi’nin oğlu Yakup ve onun kardeşi Yuhanna (onlara “gök gürültüsü oğulları” anlamına gelen Boanerces adını vermişti),+ 18 Andreas, Filipus, Bartolomeus, Matta, Tomas, Alfeos’un oğlu Yakup, Taddeus, Gayretli Simun 19 ve sonradan kendisine ihanet eden Yahuda İskariyot.

Sonra İsa bir eve girdi 20 ve yine etrafına bir kalabalık toplandı, öyle ki İsa ve öğrencileri yemek yemeye bile fırsat bulamadı. 21 Ailesi bu olanları duyunca “Aklını kaçırmış” deyip onu götürmeye geldi.+ 22 Yeruşalim’den gelen yazıcılar da şöyle diyorlardı: “Onda Şeytan* var, cinler hükümdarının yardımıyla cinleri çıkarıyor.”+ 23 Bunun üzerine onları yanına çağırıp bazı örnekler verdi: “Şeytan Şeytan’ı nasıl çıkarabilir? 24 Kendi içinde bölünmüş bir krallık ayakta kalamaz,+ 25 kendi içinde bölünmüş bir aile de ayakta kalamaz. 26 Aynı şekilde, Şeytan da kendi kendisiyle çatışarak kendi içinde bölünmüşse ayakta kalamaz, sonu yakın demektir. 27 Kimse güçlü bir adamın evine öylece girip malını yağmalayamaz. Önce adamı bağlamalıdır, ancak o zaman evini yağmalayabilir. 28 Şuna emin olun ki, insanların her günahı ve her küfrü* bağışlanacak. 29 Ancak kutsal ruha küfreden biri sonsuza dek bağışlanmayacaktır,+ asla affedilmeyecek bir günahtan suçludur.”+ 30 Bunları söylemesinin nedeni, “Onda kötü bir ruh var”+ demeleriydi.

31 O sırada annesi ve kardeşleri+ geldiler, dışarıda durup onu çağırttılar.+ 32 İnsanlar İsa’nın etrafını sarmış oturuyordu. Ona “Annen ve kardeşlerin dışarıda, seni çağırıyorlar”+ dediler. 33 Buna karşılık İsa, “Benim annem ve kardeşlerim kim, biliyor musunuz?” diye sordu. 34 Sonra yakınında oturanlara bakarak şöyle dedi: “İşte benim annem ve kardeşlerim!+ 35 Tanrı’nın isteğini kim yerine getirirse, benim erkek kardeşim, kız kardeşim ve annem odur.”+

4 İsa tekrar göl kıyısında Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı ve yanına çok büyük bir kalabalık toplandı. Bu yüzden İsa bir tekneye binip biraz açıldı, kalabalık da kıyıda duruyordu.+ 2 Onlara örneklerle+ birçok şey öğretmeye başladı ve şöyle dedi:+ 3 “Dinleyin. Bir çiftçi tohum ekmeye çıktı.+ 4 Tohumları ekerken bazıları yol kenarına düştü ve kuşlar gelip onları yedi. 5 Bazıları fazla toprak bulunmayan kayalık yerlere düştü. Toprak derin olmadığından tohumlar hemen filizlendi,+ 6 ama güneş doğunca kavruldular, kökleri olmadığı için kuruyup gittiler. 7 Bazıları da dikenler arasına düştü, dikenler büyüyüp onları boğdu ve bu tohumlar ürün vermedi.+ 8 Fakat bazıları iyi toprağa düştü, büyüyüp geliştiler ve ürün vermeye başladılar. 30, 60 ve 100 kat ürün verdiler.”+ 9 Sonra, “Kulağı olan dinlesin” dedi.+

10 İsa yalnız kalınca Onikiler ve çevresindeki diğer kişiler, verdiği örneklerle ilgili ona sorular sormaya başladı.+ 11 İsa onlara şöyle dedi: “Tanrı’nın Krallığı’nın kutsal sırrını+ anlama ayrıcalığı size verilmiştir. Fakat diğerleri için duydukları her şey sadece birer örnek olarak kalır;+ 12 baktıkları halde görmesinler, duydukları halde anlamasınlar diye böyledir. Dolayısıyla hiçbir zaman yollarından dönmez ve bağışlanamazlar.”+ 13 Sonra onlara “Bu örneği anlamıyorsanız diğerlerini nasıl anlayacaksınız?” dedi.

14 “Çiftçi Tanrı’nın sözünü eker.+ 15 Bazı insanlarda, tohum yol kenarına düşmüş gibidir. Onlar sözü duyar duymaz Şeytan gelir, içlerine ekileni alıp götürür.+ 16 Bazılarında da tohum kayalık yere düşmüş gibidir. Bu kişiler sözü duyar duymaz sevinçle kabul eder.+ 17 Ancak tohum içlerinde kök salmamıştır. Bu yüzden, bir süre dayansalar da söz nedeniyle sıkıntı ya da zulüm baş gösterdiğinde hemen pes ederler. 18 Bazılarındaysa, tohum dikenler arasına düşmüş gibidir. Bu kişiler sözü işitir,+ 19 fakat bu dünyanın kaygıları,+ zenginliğin aldatıcı gücü+ ve başka şeylere duyulan arzular+ kişiyi etkileyip sözü boğar ve söz verimsiz olur. 20 Son olarak, kimilerinde de tohum iyi toprağa ekilmiş gibidir. Bu kişiler sözü dinler ve kabul eder; 30, 60 ve 100 kat ürün verirler.”+

21 Ayrıca şunu söyledi: “İnsanlar kandilin* üzerini sepetle kapatır mı ya da onu yatağın altına koyar mı? Bunun yerine onu yüksek bir yere* koymazlar mı?+ 22 Saklı olan her şey sonunda ortaya serilecek, özenle gizlenmiş ne varsa bir gün ortaya çıkacak.+ 23 Kulağı olan dinlesin.”+

24 Sonra şöyle dedi: “Sözlerimi iyi dinleyin.+ Hangi ölçekle ölçerseniz karşılığını o ölçekle alacaksınız, hem de fazlasıyla. 25 Kimde varsa ona daha çok verilecek;+ fakat kimde yoksa elindeki de alınacak.”+

26 Ayrıca şunları dedi: “Tanrı’nın Krallığı tıpkı bir adamın toprağa tohum atmasına benzer. 27 Gece olur adam uyur, sabah olunca kalkar. Günler geçer ve adam nasıl olduğunu anlamadan tohumlar filizlenip büyür. 28 Toprak kendiliğinden, adım adım ürün verir. Önce filiz, sonra başak belirir, en sonunda da başağın taneleri olgunlaşır. 29 Ürün olgunlaşınca adam hemen orağı vurur, çünkü hasat vakti gelmiştir.”

30 Sonra şunları söyledi: “Tanrı’nın Krallığı’nı neye benzetelim ya da onu nasıl bir örnekle anlatalım? 31 Bir hardal tanesi gibidir; toprağa ekildiğinde yeryüzündeki tüm tohumların en küçüğüdür.+ 32 Fakat ekildikten sonra büyür, tüm bahçe bitkilerinden daha büyük bir bitki olur ve büyük dallar verir, öyle ki kuşlar gölgesinde barınır.”

33 İsa böyle birçok örnekle+ Tanrı’nın sözünü onlara anlayabildikleri ölçüde anlattı. 34 Gerçekten de, insanlarla örnek vermeden konuşmazdı, kendi öğrencilerine ise her şeyi ayrıca açıklardı.+

35 O gün akşam olunca “Hadi karşı kıyıya geçelim” dedi.+ 36 Bunun üzerine öğrenciler kalabalığı gönderdi. Sonra İsa’yı tekneye bindirip açıldılar; yanlarında başka tekneler de vardı.+ 37 Derken büyük bir fırtına koptu. Dalgalar tekneye vurup duruyordu, tekne sulara gömülmek üzereydi.+ 38 İsa ise teknenin arka tarafında, bir yastık almış uyuyordu. Onu uyandırıp “Öğretmen, görmüyor musun boğuluyoruz!” dediler. 39 Bunun üzerine İsa kalkıp rüzgârı azarladı ve suya “Dur, sakin ol!”+ dedi. Rüzgâr dindi, ortalık sütliman oldu. 40 Onlara “Neden bu kadar korktunuz? Hiç mi imanınız yok?” dedi. 41 Onlar ise çok büyük bir korku içinde birbirlerine şöyle dediler: “Bu nasıl biri? Rüzgâr ve su bile ona boyun eğiyor!”+

5 Sonra İsa ve öğrencileri gölün karşı kıyısına, Gerasalıların bölgesine vardılar.+ 2 İsa tekneden iner inmez, kötü bir ruhun etkisindeki bir adam mezarların arasından gelip onun karşısına çıktı. 3 Bu adam mezarlıkta yaşıyordu ve o zamana dek kimse onu zincirle bile bağlayamamıştı. 4 Birçok kez onu ellerinden ve ayaklarından zincire vurmuşlardı, fakat adam zincirleri koparmış ve paramparça etmişti. Onunla başa çıkacak güç kimsede yoktu. 5 Mezarlarda ve dağlarda gece gündüz bağırıp duruyor, kendini taşlarla yaralıyordu. 6 Fakat İsa’yı uzaktan görünce, koşup önünde eğildi.+ 7 Haykırarak şöyle dedi: “Yüceler Yücesi Tanrı’nın Oğlu İsa, benden ne istiyorsun? Bana eziyet etmeyeceğine Tanrı’nın önünde yemin et.”+ 8 Çünkü İsa “Kötü ruh, bu adamdan çık!”+ diyordu. 9 İsa ona “Senin adın ne?” diye sordu. O da “Benim adım Ordu,* çünkü biz kalabalığız” dedi. 10 Ve ruhları o bölgeden göndermesin diye İsa’ya defalarca yalvardı.+

11 O sırada dağda büyük bir domuz+ sürüsü otluyordu.+ 12 Ruhlar İsa’ya “Ne olur bizi şu domuzlara gönder de onların içine girelim” diye yalvardılar. 13 İsa onlara izin verdi ve kötü ruhlar adamdan çıkıp domuzlara girdiler. Sürü koşup uçurumdan göle atladı; yaklaşık 2.000 domuz vardı, hepsi boğuldu. 14 Sürünün çobanları ise kaçıp şehirde ve civarında bu olayı anlattılar. O zaman insanlar olan biteni görmeye geldi.+ 15 İsa’nın yanına gelince, önceden cin ordusunun tutsağı olan adamı aklı başında ve giyinik halde otururken gördüler. Bu yüzden çok korktular. 16 Olayı görmüş olanlar da adamın nasıl bu duruma geldiğini ve domuzlara neler olduğunu onlara anlattılar. 17 Bunun üzerine, kendi bölgelerinden uzaklaşması için İsa’ya yalvarmaya başladılar.+

18 İsa tekneye binerken, önceden cinlerin tutsağı olan adam onunla birlikte gitmek için yalvardı.+ 19 Ancak İsa gelmesine izin vermedi, “Evine, akrabalarının yanına git ve Yehova’nın* senin için yaptığı her şeyi, sana nasıl merhamet ettiğini onlara anlat” dedi. 20 Adam da gitti ve İsa’nın kendisi için yaptığı her şeyi Dekapolis’te* anlatmaya başladı; anlattıkları herkesi hayrete düşürüyordu.

21 İsa tekneyle tekrar karşı kıyıya geçti. Daha gölün kıyısındayken büyük bir kalabalık yanına toplandı.+ 22 O sırada havra yöneticilerinden Yairus adlı bir adam geldi ve İsa’yı görünce ayaklarına kapandı.+ 23 Tekrar tekrar yalvarıp şöyle dedi: “Küçük kızım ölüm döşeğinde. Ne olur gel, ellerini onun üzerine koy*+ da iyileşsin, ölmesin.” 24 Bunun üzerine İsa onunla gitti. Büyük bir kalabalık da peşinden geliyor ve onu sıkıştırıyordu.

25 Orada 12 yıldır kanaması+ olan bir kadın vardı.+ 26 Bu kadın hekim hekim dolaşmış, onların elinde çok acılar çekmişti. Ayrıca iyileşebilmek için varını yoğunu harcamıştı. Yine de bir fayda görmemiş, tersine daha da kötü olmuştu. 27 İsa hakkında anlatılanları duyunca, kalabalığın içinde İsa’nın arkasına kadar sokuldu ve giysisine dokundu.+ 28 Çünkü içinden “Giysisine bir dokunsam iyi olacağım” diyordu.+ 29 Dokununca kanaması hemen durdu, derdinden kurtulduğunu bedeninde hissetti.

30 O anda İsa kendisinden kuvvet+ çıktığını fark etti. Kalabalığa dönüp “Giysime kim dokundu?” diye sordu.+ 31 Öğrencileri de ona şöyle dedi: “Efendim, seni sıkıştıran kalabalığı görmüyor musun? Neden ‘Bana kim dokundu’ diyorsun?” 32 İsa ise kimin dokunduğunu görmek için çevresine bakınıyordu. 33 Kendisindeki değişikliği fark eden kadın korku içinde titreyerek geldi, İsa’nın önünde yere kapandı ve ona her şeyi anlattı. 34 İsa “Kızım, imanın seni iyileştirdi. Derdinden kurtuldun, yolun açık olsun” dedi.+

35 İsa daha bunları söylerken, havra yöneticisinin evinden birileri gelip adama “Kızın öldü. Artık Öğretmene zahmet verme” dediler.+ 36 Bunu duyan İsa, havra yöneticisine “Korkma, yeter ki iman et” dedi.+ 37 Petrus, Yakup ve Yakup’un kardeşi Yuhanna+ dışında kimsenin yanında gelmesine izin vermedi.

38 Böylece havra yöneticisinin evine geldiler. İsa oradaki kargaşayı ve ağlayıp feryat edenleri gördü.+ 39 İçeri girince “Neden ağlıyorsunuz? Neden ortalığı birbirine katıyorsunuz? Çocuk ölmedi, uyuyor”+ dedi. 40 Bunun üzerine ona gülmeye başladılar. Fakat İsa hepsini dışarı çıkardıktan sonra, çocuğun anne babasını ve yanında gelen öğrencilerini alıp çocuğun olduğu yere girdi. 41 Sonra çocuğun elinden tutup ona “Talita, kumi” dedi. Bu söz “Küçük kız, sana diyorum, kalk”+ anlamına gelir. 42 Kız hemen kalktı ve yürümeye başladı. (12 yaşındaydı.) O anda hepsi sevinçten çılgına döndü. 43 Fakat İsa bunu kimseye anlatmamalarını sıkı sıkıya tembih etti+ ve kıza yiyecek bir şeyler vermelerini söyledi.

6 İsa oradan ayrıldı ve kendi memleketine gitti,+ öğrencileri de onunla birlikte gittiler. 2 Sebt günü havrada Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı. Onu dinleyenlerin çoğu hayretler içinde şöyle dedi: “Bunları nereden öğrenmiş?+ Bu adam kim ki ona böyle bir hikmet* ve mucizeler yapma gücü verilmiş?+ 3 Bu adam marangoz+ değil mi? Annesi Meryem,+ kardeşleri Yakup,+ Yusuf,* Yahuda ve Simun+ değil mi? Kız kardeşleri de burada yaşamıyor mu?” Dolayısıyla, buna takılıp onu kabul etmediler. 4 İsa ise onlara şöyle dedi: “Bir peygamberin kabul görmediği tek yer kendi memleketi, akrabalarının yanı ve kendi evidir.”+ 5 Bu yüzden orada çok mucize yapmadı. Yalnızca birkaç hastanın üzerine elini koydu ve onları iyileştirdi. 6 Halkın imansızlığı karşısında hayrete düştü. Tanrı’nın sözünü öğreterek o çevredeki tüm köyleri dolaştı.+

7 Sonra Onikileri çağırdı ve onları ikişer ikişer göndermeye başladı.+ Onlara kötü ruhlar üzerinde yetki verdi.+ 8 Ayrıca şu talimatları verdi: “Yolculuk için yanınıza değnekten başka bir şey almayın. Ne ekmek, ne heybe alın, ne de kesenize para* koyun.+ 9 Yedek* giysi de almayın, sadece çarıklarınız ayağınızda olsun.” 10 Sonra şunları ekledi: “Bir yere gittiğiniz zaman, oradan ayrılana kadar aynı evde kalın.+ 11 Eğer bir yerde sizi kabul etmez ya da dinlemezlerse, onları uyarmış olduğunuzu göstermek için* oradan ayrılırken ayaklarınızın tozunu silkin.”+ 12 Böylece elçiler yola koyuldular ve halka tövbe etmeleri gerektiğini bildirdiler.+ 13 Birçoklarından cinleri çıkardılar+ ve pek çok hastayı yağ sürüp iyileştirdiler.

14 Bu olanlar Kral Herodes’in* kulağına gitti, çünkü İsa’nın adı her yerde duyulmuştu. Halk, “Vaftizci Yahya dirilmiş! O, olağanüstü işleri bu sayede yapabiliyor”+ diyordu. 15 Bazılarıysa “Bu İlya” diyordu. Bazısı da “Eski devirlerdeki gibi bir peygamber işte”+ diyordu. 16 Herodes bunları duyunca “Başını kestirdiğim Yahya dirilmiş” dedi. 17 Herodes, kardeşi Filipos’un karısı Herodias’la evlenmişti. Herodias’ı memnun etmek için adam gönderip Yahya’yı tutuklatmış ve hapse attırıp zincire vurdurmuştu.+ 18 Çünkü Yahya ona “Kardeşinin karısını alman doğru değil”+ diyordu. 19 Bu yüzden Herodias Yahya’ya kin besliyor ve onu öldürmek istiyordu, fakat yapamıyordu. 20 Çünkü Herodes Yahya’nın doğru* ve kutsal biri+ olduğunu bildiği için ondan korkar ve onu korurdu. Yahya’yı dinleyince ne yapacağı konusunda aklı karışırdı, yine de onu dinlemek hoşuna giderdi.

21 Sonunda Herodias beklediği fırsatı yakaladı. Kocası Herodes’in doğum günüydü.+ Herodes akşamleyin bir ziyafet verdi ve üst düzey memurlarını, komutanları ve Celile’nin ileri gelenlerini davet etti.+ 22 O akşam Herodias’ın kızı gelip önlerinde dans etti. Bu, Herodes’in ve onunla birlikte sofrada oturanların çok hoşuna gitti. Kral genç kıza “Dile benden ne dilersen” dedi. 23 Hatta yemin edip “Ne dilersen dile, krallığımın yarısı bile olsa veririm” dedi. 24 Kız dışarı çıkıp annesine “Ne isteyeyim?” diye sordu. Annesi de “Vaftizci Yahya’nın başını” dedi. 25 Kız hemen koşup Kral’ın yanına gitti ve dileğini ona bildirip şöyle dedi: “Vaftizci Yahya’nın başını hemen şimdi bir tepside bana vermeni istiyorum.”+ 26 Bu dilek Kral’ın canını sıktı, ama ettiği yeminleri ve misafirlerini düşünerek kızı reddetmek istemedi. 27 Hemen bir muhafız gönderip Yahya’nın başını getirmesini emretti. O da gidip hapishanede Yahya’nın başını kesti 28 ve onu bir tepside getirip kıza verdi, kız da annesine verdi. 29 Yahya’nın öğrencileri bunu duyunca gelip onun bedenini aldılar ve bir mezara koydular.

30 Elçiler İsa’nın yanına dönünce, yaptıkları ve öğrettikleri her şeyi ona anlattılar.+ 31 İsa onlara “Gelin, yalnız kalabileceğimiz sakin bir yere gidelim, biraz dinlenin” dedi.+ Çünkü gelen giden çoktu, yemek yemeye bile vakit bulamıyorlardı. 32 Bunun üzerine, yalnız kalabilecekleri sakin bir yere gitmek için tekneyle yola koyuldular.+ 33 Fakat insanlar onları giderken gördü, birçok kişi de bunu haber aldı. Tüm şehirlerden insanlar yola düştüler, gidecekleri yere koşa koşa onlardan önce vardılar. 34 İsa kıyıya çıktığında büyük bir kalabalıkla karşılaştı ve onlara acıdı,+ çünkü çobansız koyunlar gibiydiler.+ Onlara birçok şey öğretmeye başladı.+

35 Artık vakit epey geç olmuştu, öğrencileri İsa’nın yanına gelip şöyle dediler: “Burası ıssız bir yer ve saat de geç oldu.+ 36 İnsanları gönder de çevredeki çiftliklere ve köylere gidip kendilerine yiyecek bir şeyler alsınlar.”+ 37 İsa da “Onlara siz yiyecek bir şeyler verin” dedi. Bunun üzerine, “İnsanların yemesi için gidip 200 dinarlık* ekmek mi alalım?” dediler.+ 38 İsa “Bakın bakalım, kaç ekmeğiniz var?” dedi. Onlar da gidip baktıktan sonra “Beş ekmek var, iki de balık” dediler.+ 39 İsa herkesin gruplar halinde çimenlere oturmasını istedi.+ 40 Onlar da yüzer ve ellişer kişilik gruplar halinde oturdu. 41 O zaman beş ekmeği ve iki balığı aldı, göğe bakıp dua etti.+ Sonra ekmekleri böldü ve halka dağıtsınlar diye öğrencilerine vermeye başladı; iki balığı da herkese paylaştırdı. 42 Böylece herkes yedi ve doydu. 43 Balıklardan ve ekmeklerden kalan parçaları topladılar. Ekmeklerle 12 sepet doldu.+ 44 Ekmekleri yiyenler 5.000 erkekti.

45 Sonra İsa vakit kaybetmeden öğrencilerini tekneye bindirdi ve onları önden karşı kıyıya, Beytsayda tarafına yolladı. Bu arada kendisi de kalabalığı gönderdi.+ 46 Onları uğurladıktan sonra dua etmek için dağa çıktı.+ 47 Hava karardığında tekne gölün ortasındaydı, İsa ise karada tek başınaydı.+ 48 Rüzgâr karşıdan estiği için onların kürek çekmekte zorlandığını gördü. Ve sabaha karşı* gölün üzerinde yürüyerek onlara doğru gitti; fakat yanlarından geçip gidecekmiş gibiydi. 49 Onu suyun üzerinde yürürken görünce “Bu da ne!”* diye bağırdılar. 50 Hepsi onu görmüş ve paniğe kapılmıştı. Fakat İsa hemen onlarla konuşup “Korkmayın, benim! Sakin olun” dedi.+ 51 Sonra onların yanına, tekneye çıktı ve rüzgâr dindi. Bunu görünce çok büyük bir şaşkınlık yaşadılar, 52 çünkü ekmeklerle ilgili mucizeye de akıl erdirememişlerdi. Hâlâ tüm bunları anlamakta zorlanıyorlardı.

53 Karşıya geçip Genesaret’e geldiler ve tekneyi bağladılar.+ 54 Fakat onlar tekneden iner inmez insanlar İsa’yı tanıdı. 55 Bunun üzerine koşarak tüm bölgeyi dolaştılar ve İsa’nın olduğu yere hastalarını sedyelerle getirmeye başladılar. 56 İsa hangi çiftliğe, köye ya da şehre gitse, hastaları çarşı meydanlarına yatırıyorlardı. Onun giysisinin saçaklarına bir kez olsun dokunmak için yalvarıyorlardı+ ve dokunanların hepsi iyileşiyordu.

7 Yeruşalim’den gelen Ferisiler ve bazı yazıcılar İsa’nın etrafına toplandılar.+ 2 Onun öğrencilerinden bazılarının arınmadan, yani ellerini yıkamadan* yemek yediklerini gördüler. 3 (Çünkü Ferisiler ve aslında tüm Yahudiler ellerini dirseklerine kadar yıkamadan yemek yemezler; onlar atalarının geleneklerine sıkıca bağlıdırlar. 4 Çarşıdan döndüklerinde de suyla temizlenmeden yemek yemezler. Ayrıca bardakları, testileri ve bakır kapları suya daldırmak gibi atalarından gelen başka birçok geleneği sürdürürler.)+ 5 Bu yüzden Ferisiler ve yazıcılar ona “Senin öğrencilerin neden atalarımızın geleneğine uymuyor ve el yıkamadan yemek yiyor?” diye sordular.+ 6 İsa şu karşılığı verdi: “İşaya Peygamber’in siz ikiyüzlüler hakkında yazdığı şu sözler ne kadar yerinde: ‘Bu halk Beni dilleriyle yüceltiyor, ama yürekleri Benden çok uzak.+ 7 Bana ibadet edip duruyorlar ama boşuna, çünkü insan emirlerini öğretiyorlar.’+ 8 Sizler Tanrı’nın emirlerini bırakıp insan geleneklerine bağlanmışsınız.”+

9 Sonra şöyle devam etti: “Siz kendi geleneklerinizi korumak için Tanrı’nın emirlerini bir kenara itmeyi iyi bilirsiniz.+ 10 Örneğin Musa şunları demişti: ‘Anne babanıza saygılı olun’+ ve ‘Annesine ya da babasına hakaret eden* mutlaka ölmelidir.’+ 11 Fakat siz şöyle diyorsunuz: ‘Bir adamın anne ya da babasına “Sana yardım edemem çünkü neyim varsa ‘kurban’dır (yani armağan olarak Tanrı’ya adanmıştır)” demesi uygundur.’ 12 Bu şekilde ona, annesi ya da babası için artık tek bir şey bile yaptırmıyorsunuz.+ 13 Böylece, kuşaktan kuşağa aktardığınız geleneğinizle Tanrı’nın sözünü reddediyorsunuz.+ Buna benzer daha pek çok şey yapıyorsunuz.”+ 14 Sonra, kalabalığı tekrar yanına çağırıp şunları söyledi: “Hepiniz beni dinleyin ve sözlerimin anlamını kavrayın.+ 15 Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şey onu kirletmez; insanı kirleten şeyler onun içinden çıkanlardır.”+ 16* ——

17 İsa kalabalıktan ayrılıp bir eve girdi ve öğrencileri ona bu söyledikleriyle ilgili sorular sormaya başladılar.+ 18 O da şöyle dedi: “Siz de mi onlar gibi anlamıyorsunuz? Dışarıdan insanın içine giren hiçbir şey onu kirletemez, bilmiyor musunuz? 19 Çünkü bunlar insanın yüreğine değil, midesine gider, sonra da lağıma atılır.” Bu sözlerle tüm yiyeceklerin temiz olduğunu gösterdi. 20 Sonra şöyle devam etti: “İnsanı kirleten şeyler onun içinden çıkanlardır.+ 21 Çünkü insanın içinden, yani yüreğinden kötü düşünceler çıkar+ ve şunlara yol açar: cinsel ahlaksızlık,* hırsızlık, cinayet, 22 zina, açgözlülük, kötülük, hile, utanmazlık,* kıskançlık, küfür,* kibir ve akılsızlık. 23 Tüm bu kötü şeyler insanın içinden çıkar ve onu kirletir.”

24 Sonra oradan ayrılıp Sur ve Sayda’nın olduğu bölgeye gitti.+ Orada bir eve girdi ve geldiğini kimsenin öğrenmesini istemedi, yine de insanlar bunu fark etti. 25 İsa oraya gelir gelmez, küçük kızında kötü ruh bulunan bir kadın bunu haber aldı ve gelip İsa’nın ayaklarına kapandı.+ 26 Kadın Suriye’nin Fenike bölgesinde yaşayan bir Yunanlıydı. Kızındaki cini çıkarması için İsa’ya yalvarıp durdu. 27 Fakat İsa ona şöyle dedi: “Bırak önce çocuklar doysun, çünkü çocukların ekmeğini alıp yavru köpeklere vermek doğru olmaz.”+ 28 Kadın da “Haklısın efendim, ama yavru köpekler de sofranın altında, küçük çocukların döktüğü kırıntıları yemez mi?” dedi. 29 Bunun üzerine İsa “Madem böyle söyledin, git, cin kızından çıktı”+ dedi. 30 Sonra kadın evine gitti ve küçük çocuğunu yatakta buldu, cin ondan çıkmıştı.+

31 İsa Sur bölgesinden ayrılınca önce Sayda tarafına gitti, sonra Dekapolis’ten geçip Celile Gölü’ne geldi.+ 32 Orada İsa’ya konuşma güçlüğü çeken sağır bir adam getirdiler+ ve elini onun üzerine koyup iyileştirsin diye yalvardılar. 33 İsa onu kalabalıktan ayırıp bir kenara çekti. Sonra parmaklarını adamın kulaklarına koydu, tükürdü ve adamın diline dokundu.+ 34 Göğe bakarak derin bir iç geçirdi ve adama “Effata” dedi; bu söz “Açıl” anlamına gelir. 35 Bunun üzerine adamın kulakları açıldı,+ dili çözüldü ve normal şekilde konuşmaya başladı. 36 İsa oradakileri bunu kimseye söylememeleri için uyardı;+ ancak o uyardıkça onlar bu olayı daha da çok yayıyordu.+ 37 Büyük bir şaşkınlık içindeydiler,+ “Ne harika şeyler yapıyor! Sağırı ve dilsizi bile iyileştiriyor” diyorlardı.+

8 O günlerde İsa’nın yanına yine büyük bir kalabalık toplanmıştı ve yiyecek bir şeyleri yoktu. Bu yüzden İsa öğrencilerini çağırıp şöyle dedi: 2 “Halka acıyorum,+ çünkü üç gündür yanımdalar ve yiyecekleri kalmadı.+ 3 Onları evlerine aç aç gönderirsem yolda bitkin düşerler, üstelik bazıları çok uzaktan geldi.” 4 Fakat öğrencileri “Böyle ıssız bir yerde bunca insanı doyuracak ekmek nereden bulunur?” dediler. 5 O zaman İsa “Yanınızda kaç ekmek var?” diye sordu. Onlar da “Yedi” dediler.+ 6 Bunun üzerine kalabalığa yere oturmalarını söyledi. Sonra yedi ekmeği alıp Tanrı’ya şükretti, ekmekleri böldü ve dağıtmaları için öğrencilerine verdi; onlar da kalabalığa dağıttılar.+ 7 Ayrıca yanlarında birkaç küçük balık vardı; İsa dua etti ve öğrencilerine balıkları da dağıtmalarını söyledi. 8 Böylece yiyip doydular; artan parçaları topladılar, yedi büyük sepet doldu.+ 9 Orada yaklaşık 4.000 erkek vardı. Ve sonra İsa onları gönderdi.

10 Ardından hemen öğrencileriyle tekneye bindi ve Dalmanuta bölgesine geldiler.+ 11 Derken Ferisiler gelip İsa’yla tartışmaya başladılar ve onu denemek için gökten mucizevi bir işaret göstermesini istediler.+ 12 Bunun üzerine İsa derin bir iç çekip şöyle dedi: “Bu nesil neden bir işaret istiyor?+ Emin olun, bu nesle hiçbir işaret verilmeyecek.”+ 13 Böylece İsa onlardan ayrılıp tekrar tekneye bindi ve karşı kıyıya doğru yola çıktı.

14 Bu arada öğrencileri yanlarına ekmek almayı unutmuşlardı, teknede sadece bir ekmek vardı.+ 15 İsa onları açıkça uyararak, “Gözünüzü dört açın, Ferisilerin mayasına ve Herodes’in mayasına karşı dikkatli olun” dedi.+ 16 O zaman öğrencileri neden hiçbiri ekmek getirmedi diye tartışmaya başladılar. 17 İsa bunu görünce şöyle dedi: “Neden ekmeğiniz yok diye tartışıyorsunuz? Hâlâ mı anlamıyor ve kavramıyorsunuz? Yürekleriniz hâlâ mı anlayacak durumda değil? 18 ‘Gözleriniz olduğu halde görmüyor, kulaklarınız olduğu halde işitmiyor musunuz?’ Hatırlasanıza, 19 beş ekmekle+ 5.000 erkeği doyurduğumda kalan ekmek parçalarıyla kaç sepet dolmuştu?” Onlar da “On iki”+ dediler. 20 “Peki, yedi ekmekle 4.000 erkeği doyurduğumda kalan parçalarla kaç büyük sepet doldurmuştunuz?” Öğrenciler “Yedi”+ dediler. 21 Bunun üzerine onlara “Hâlâ mı anlamadınız?” dedi.

22 Beytsayda’ya vardılar. Orada İsa’ya kör bir adam getirdiler ve ona dokunması için yalvardılar.+ 23 İsa kör adamı elinden tutup köyün dışına çıkardı. Gözlerine tükürdükten sonra+ ellerini adamın üzerine koydu ve “Bir şey görüyor musun?” diye sordu. 24 Adam ileriye doğru bakıp “İnsanlar görüyorum, yürüyen ağaçlar gibi görünüyorlar” dedi. 25 Sonra İsa tekrar ellerini onun gözlerine koydu ve adam her şeyi net görmeye başladı. Artık iyileşmişti. 26 İsa adama “Köye girme” dedi ve onu evine gönderdi.

27 Sonra İsa ve öğrencileri oradan ayrılıp Filipos Sezariyesi’ndeki köylere doğru yola çıktılar. İsa yolda öğrencilerine sorular sormaya başladı. “İnsanlar benim kim olduğumu söylüyor?” dedi.+ 28 Onlar da şöyle cevap verdi: “Vaftizci Yahya+ diyorlar, ama bazıları İlya,+ bazıları da peygamberlerden biri diyor.” 29 O zaman onlara “Peki siz ne dersiniz? Ben kimim?” diye sordu. Petrus “Sen Mesih’sin” diye cevap verdi.+ 30 Bunun üzerine kim olduğu hakkında kimseye bir şey söylemesinler diye onları sıkı sıkıya tembihledi.+ 31 Ayrıca onlara İnsanoğlu’nun çok acılar çekmesi gerektiğini; ihtiyarlar,* yüksek kâhinler ve yazıcılar tarafından reddedilip öldürülmesi+ ve üç gün sonra diriltilmesi gerektiğini öğretmeye başladı.+ 32 Bunları açık açık anlatıyordu. Fakat Petrus onu bir kenara çekip söylediklerine karşı çıkmaya başladı.+ 33 Bunun üzerine İsa döndü, öğrencilerine baktı ve Petrus’u azarlayarak şöyle dedi: “Çekil karşımdan* Şeytan! Çünkü senin aklında Tanrı’nın değil insanların düşünceleri var.”+

34 Sonra öğrencilerini ve halkı yanına çağırıp şunları söyledi: “Biri benim arkamdan gelmek isterse kendini reddetsin, işkence direğini* yüklensin ve hep beni izlesin.+ 35 Çünkü kim canını kurtarmak isterse onu kaybedecek. Fakat kim canını benim uğrumda ve iyi haber uğrunda kaybederse onu kurtaracak.+ 36 Gerçekten de, bir insan bütün dünyayı kazanıp da canını kaybederse neye yarar?+ 37 Ya da bir insan canına karşılık ne verebilir?+ 38 Tanrı’ya sadakatsiz* ve günahkâr olan bu nesil içinde kim benden ve sözlerimden utanırsa,+ İnsanoğlu da Babasının verdiği ihtişamla, kutsal meleklerle birlikte geldiğinde ondan utanacak.”+

9 Sonra şöyle devam etti: “Emin olun ki, burada olanlardan bazıları Tanrı’nın Krallığı’nın büyük bir kudretle geldiğini görmeden ölümü tatmayacak.”+ 2 Altı gün sonra İsa Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı alıp yüksek bir dağa çıkardı, yanlarında başka kimse yoktu. Onların önünde görünümü değişti;+ 3 üzerindeki giysiler parlamaya başladı ve bembeyaz oldu, öyle ki dünyada hiç kimse onları yıkayıp böyle ağartamazdı. 4 Ayrıca Musa ve İlya göründü, İsa’yla konuşuyorlardı. 5 O zaman Petrus İsa’ya şöyle dedi: “Öğretmen,* buraya gelmemiz çok iyi oldu. Senin için, Musa için ve İlya için üç çadır kuralım.” 6 Aslında Petrus ne diyeceğini ya da ne yapacağını bilemiyordu, çünkü çok korkmuşlardı. 7 O sırada bir bulut belirip üzerlerini kapladı ve buluttan şöyle bir ses geldi:+ “Bu Benim sevgili oğlumdur.+ Onu dinleyin.”+ 8 Sonra birden etraflarına baktılar, İsa’dan başka kimse yoktu.

9 Dağdan inerlerken İsa onlara, İnsanoğlu ölüp diriltilene kadar+ bu gördüklerini kimseye anlatmamalarını sıkı sıkıya tembih etti.+ 10 Onlar da bu tembihine uydular, yine de ölüp diriltilmesinin ne anlama geldiğini aralarında konuşmaya başladılar. 11 Sonra ona şöyle sordular: “Yazıcılar neden Mesih’ten önce İlya’nın+ gelmesi gerektiğini söylüyor?”+ 12 İsa şöyle cevap verdi: “Evet, önce İlya gelmeli ve her şeyi yine doğru duruma getirmeli.+ Peki neden İnsanoğlu’nun çok acılar çekmesi+ ve aşağılanması gerektiği yazılmıştır?+ 13 Şunu bilin ki, tıpkı yazıldığı gibi aslında İlya+ geldi ve ona istedikleri her şeyi yaptılar.”+

14 İsa ve üç öğrencisi diğer öğrencilerin yanına geldiğinde, etraflarına büyük bir kalabalığın toplandığını ve yazıcıların öğrencilerle tartıştığını gördüler.+ 15 Fakat kalabalık İsa’yı görür görmez çok şaşırdı ve onu selamlamak için yanına koştu. 16 İsa “Neyi tartışıyorsunuz?” diye sordu. 17 Kalabalıktan biri şöyle cevap verdi: “Öğretmen, oğlumu sana getirdim; çünkü içinde onu dilsiz yapan bir ruh var.+ 18 Ruh onu ne zaman ele geçirse yere fırlatıyor, oğlumun ağzından köpükler çıkıyor, dişlerini gıcırdatıyor ve bitkin düşüyor. Senin öğrencilerine onu çıkarmalarını söyledim ama yapamadılar.” 19 Bunun üzerine İsa şöyle dedi: “Ey imansız nesil,+ daha ne kadar aranızda kalacağım? Daha ne kadar size katlanacağım? Onu bana getirin.”+ 20 Çocuğu getirdiler. Fakat ruh İsa’yı görür görmez, çocuk ruhun etkisiyle yere düşüp çırpınmaya başladı. Ağzından köpükler çıkararak yuvarlanıyordu. 21 İsa çocuğun babasına “Ne zamandan beri böyle?” diye sordu. Babası da “Küçüklüğünden beri” dedi. 22 “Ruh oğlumu öldürmek için defalarca onu ateşe ve suya attı. Eğer bir şey yapabilirsen yap, bize acı ve yardım et.” 23 İsa ona şöyle dedi: “Neden ‘Eğer yapabilirsen’ diyorsun? İmanı olan için her şey mümkündür.”+ 24 Çocuğun babası bunu duyar duymaz “İmanım var! İmanımın yetmediği yerde sen bana yardımcı ol!”+ diye feryat etti.

25 İsa bir kalabalığın oraya doğru hızla geldiğini görünce kötü ruhu azarladı ve şöyle dedi: “Sağır ve dilsiz yapan ruh, sana emrediyorum, onun içinden çık ve bir daha girme!”+ 26 Ruh bağırdı ve çocuğun defalarca çırpınmasına neden oldu, sonra ondan çıktı. Çocuk yerde ölü gibi yatıyordu, bu yüzden çoğu kişi “Çocuk öldü!” demeye başladı. 27 Fakat İsa onu elinden tutup ayağa kaldırdı. 28 Sonra İsa bir eve girdi ve yalnızken öğrencileri ona “Ruhu biz neden çıkaramadık?” diye sordular.+ 29 O da “Bu tür ruhlar sadece duayla çıkarılabilir” dedi.

30 Oradan ayrılıp Celile’den geçtiler, fakat İsa nerede olduğunu kimsenin bilmesini istemiyordu. 31 Çünkü öğrencilerine bazı şeyler öğretmek istiyordu, şunları söylüyordu: “İnsanoğlu ihanete uğrayıp düşmanlarının eline teslim edilecek ve öldürülecek,+ fakat üç gün sonra diriltilecek.”+ 32 Ancak onlar söylediklerini anlamadılar, soru sormaya da korktular.

33 Sonra Kefernahum’a geldiler. Eve girince İsa onlara “Yolda neyi tartışıyordunuz?” diye sordu.+ 34 Kimseden çıt çıkmadı, çünkü aralarında kimin en büyük olduğunu tartışmışlardı. 35 Bunun üzerine İsa oturdu ve Onikileri çağırıp onlara şöyle dedi: “Kim birinci olmak isterse, hepinizin sonuncusu, hepinizin hizmetçisi olsun.”+ 36 Sonra küçük bir çocuğu alıp ortalarına getirdi ve onu kollarının arasına alıp şöyle dedi: 37 “Kim benim adımdan ötürü böyle bir çocuğu kabul ederse,+ beni kabul etmiş olur. Ve kim beni kabul ederse, yalnızca beni değil, beni göndereni de kabul etmiş olur.”+

38 Yuhanna ona “Öğretmen, senin ismini kullanarak cin çıkaran bir adam gördük; bizden biri olmadığı için ona engel olmaya çalıştık”+ dedi. 39 Fakat İsa şu karşılığı verdi: “Ona engel olmayın, çünkü kimse benim adımla olağanüstü bir iş yapıp da hemen ardından beni kötüleyemez. 40 Bize karşı olmayan bizim yanımızdadır.+ 41 Ayrıca kim Mesih’e ait olduğunuz için size bir bardak su verirse,+ emin olun karşılığını alacaktır.+ 42 Fakat kim iman eden bu küçüklerden birini tökezletirse, boynuna büyük* bir değirmen taşı bağlanıp denize atılması kendisi için daha iyi olur.+

43 Eğer elin seni günaha sokuyorsa* onu kes at. Elin sakat olarak hayat ödülüne erişmen, iki elle Hinnom Vadisi’ne,* kimsenin söndüremeyeceği ateşe gitmenden iyidir.+ 44* —— 45 Eğer ayağın seni günaha sokuyorsa, onu kes at. Topal olarak hayat ödülüne erişmen, iki ayakla Hinnom Vadisi’ne+ atılmandan iyidir. 46* —— 47 Eğer gözün seni günaha sokuyorsa, onu çıkar at.+ Tek gözle Tanrı’nın Krallığı’na girmen, iki gözle Hinnom Vadisi’ne atılmandan iyidir.+ 48 Orada kurtçuklar ölmez ve ateş sönmez.+

49 Herkesin üzerine, tuz serper gibi ateş serpilmeli.+ 50 Tuz iyidir, fakat tadını kaybederse ona neyle tat verirsiniz?+ Kendi içinizde tuz olsun+ ve aranızdaki barışı koruyun.”+

10 İsa oradan ayrıldı, Ürdün Irmağı’nın karşı yakasına geçti ve Yahudiye’nin sınır bölgelerine gitti. Kalabalıklar yine onun yanına akın etti. İsa her zamanki gibi onlara Tanrı’nın sözünü öğretmeye başladı.+ 2 Ferisiler yanına yaklaştı ve onu denemek amacıyla, bir erkeğin karısını boşamasının uygun olup olmadığını sordular.+ 3 İsa da “Musa size ne emretti?” dedi. 4 Şöyle karşılık verdiler: “Musa bir erkeğin boşanma belgesi yazıp karısını boşamasına izin vermiştir.”+ 5 Fakat İsa onlara şöyle dedi: “Siz katı yürekli+ olduğunuz için Musa böyle bir emir yazdı.+ 6 Oysa Tanrı başlangıçta ‘Onları erkek ve kadın olarak yarattı.+ 7 Bu nedenle, adam annesini ve babasını bırakacak+ 8 ve ikisi tek beden olacaklar.’+ Dolayısıyla onlar artık iki değil, tek bedendirler. 9 O halde Tanrı’nın birleştirdiğini* insan ayırmasın.”+ 10 İsa bir evdeyken öğrencileri ona bu konuda sorular sormaya başladı. 11 O da şöyle dedi: “Karısını boşayıp başka biriyle evlenen herkes, zina yaparak+ karısına karşı suç işlemiş olur. 12 Bir kadın da kocasını boşadıktan sonra başka biriyle evlenirse zina yapmış olur.”+

13 O sırada insanlar küçük çocuklarını İsa’ya getirmeye başladılar, ellerini çocukların üzerine koyup hayırdua etsin istiyorlardı. Fakat öğrenciler onları azarladı.+ 14 İsa bunu görünce kızdı ve öğrencilerine şöyle dedi: “Bırakın çocuklar yanıma gelsinler. Onlara engel olmayın, çünkü Tanrı’nın Krallığı böylelerinindir.+ 15 Şuna emin olun, Tanrı’nın Krallığı’nı küçük bir çocuk gibi kabul etmeyen birinin orada asla yeri olmayacak.”+ 16 Sonra çocukları kucakladı ve ellerini onların üzerine koyup hayırdua etmeye başladı.+

17 İsa yola çıkmak üzereyken bir adam koşarak yanına geldi ve önünde diz çöküp şöyle sordu: “İyi Öğretmen, sonsuz yaşamı elde etmek için ne yapmalıyım?”+ 18 İsa şu karşılığı verdi: “Neden bana iyi diyorsun? Biri dışında kimse iyi değildir, O da Tanrı’dır.+ 19 Emirleri bilirsin: ‘Adam öldürme,+ zina yapma,+ hırsızlık yapma,+ yalan şahitlik etme,+ kimseyi dolandırma,+ anne babana saygılı ol.’”+ 20 Adam ise “Öğretmen, bütün bu emirlere çocukluğumdan beri uyuyorum” dedi. 21 İsa adama baktı, onu sevmişti. “Bir eksiğin var” dedi, “Gidip neyin varsa sat ve yoksullara ver, o zaman gökte hazinen olur. Sonra gel benim takipçim ol.”+ 22 Ancak adam bu sözler karşısında üzüldü ve oradan kederli bir halde ayrıldı, çünkü malı mülkü çoktu.+

23 İsa çevresindekilere baktıktan sonra öğrencilerine şunu söyledi: “Zenginlerin Tanrı’nın Krallığı’na girmesi çok zor olacak.”+ 24 Öğrencileri bu sözlere çok şaşırdı. O zaman İsa şöyle dedi: “Çocuklar, Tanrı’nın Krallığı’na girmek çok zordur. 25 Devenin iğne deliğinden geçmesi, zengin birinin Tanrı’nın Krallığı’na girmesinden kolaydır.”+ 26 Daha da şaşırdılar ve ona* “Öyleyse kim kurtulabilir ki?” dediler.+ 27 İsa onların gözlerine bakarak “İnsanlar için bu imkânsızdır, fakat Tanrı için değil, çünkü Tanrı için her şey mümkündür”+ dedi. 28 Petrus ona “Bak biz her şeyi bıraktık ve senin ardından geldik” dedi.+ 29 İsa şu karşılığı verdi: “Emin olun ki, benim uğrumda ve iyi haber uğrunda evini, kardeşlerini, annesini, babasını, çocuklarını ya da tarlalarını bırakan herkes,+ 30 zulmün yanı sıra+ şimdi 100 kat fazla eve, kardeşe, anneye, çocuğa ve tarlaya sahip olacak, gelecekte* de sonsuz yaşam elde edecek. 31 Fakat birinci olan birçokları sonuncu, sonuncular da birinci olacak.”+

32 İsa ve öğrencileri Yeruşalim’e giden yolda yürüyordu; İsa önden gidiyordu, öğrencileri şaşkınlık içindeydi. Onların arkalarından gelenler ise korkmaya başladı. İsa Onikileri bir kez daha kenara çekti ve kısa süre sonra başına gelecek şeyleri onlara anlatmaya başladı.+ 33 Şunları söyledi: “İşte Yeruşalim’e gidiyoruz. İnsanoğlu yüksek kâhinlere ve yazıcılara teslim edilecek. Onu ölüme mahkûm edecekler ve başka milletlerden insanların eline teslim edecekler. 34 Bu kişiler onunla alay edecek, üzerine tükürecek, onu kırbaçlayacak ve öldürecekler. Fakat o üç gün sonra dirilecek.”+

35 Zebedi’nin iki oğlu Yakup ve Yuhanna+ İsa’ya yaklaşıp “Öğretmen, senden bir isteğimiz var”+ dediler. 36 İsa “Sizin için ne yapmamı istiyorsunuz?” diye sordu. 37 Onlar da “Krallığında* birimize sağında, diğerimize solunda oturma onurunu bağışla” dediler.+ 38 Fakat İsa onlara şöyle dedi: “Siz ne istediğinizin farkında değilsiniz. Benim içmekte olduğum kâseden* içebilir misiniz? Benim vaftiz edilmekte olduğum vaftize* hazır mısınız?”+ 39 Onlar “Evet” dediler. Bunun üzerine İsa şöyle dedi: “Siz gerçekten de benim içmekte olduğum kâseden içeceksiniz ve benim gibi vaftiz edileceksiniz.+ 40 Ancak sağımda ya da solumda oturacakları seçme hakkı bana verilmemiştir. Bu yerler kimler için hazırlanmışsa onların olacak.”

41 Diğer on öğrenci bunu duyunca Yakup ve Yuhanna’ya çok kızdılar.+ 42 Fakat İsa onları yanına çağırıp şöyle dedi: “Biliyorsunuz, milletlerin yöneticisi olarak görülen kişiler halkın başına efendi kesilirler, önde gelenler de halkın üzerinde hâkimiyet kurarlar.+ 43 Fakat sizin aranızda böyle olmamalı. Aranızda kim büyük olmak isterse hizmetkârınız olmalı,+ 44 kim önde olmak isterse hepinize hizmet etmeli. 45 İnsanoğlu* bile başkaları kendisine hizmet etsin diye gelmedi, başkalarına hizmet etmeye+ ve birçokları için* canını fidye* olarak vermeye geldi.”+

46 Sonra Eriha’ya geldiler. İsa, öğrencileri ve büyükçe bir kalabalık Eriha’dan çıkarken, kör bir dilenci olan Bartimeos (Timeos oğlu) yol kenarında oturuyordu.+ 47 Nasıralı İsa’nın oradan geçtiğini duyunca, “Davut oğlu*+ İsa, bana merhamet et!”+ diye bağırmaya başladı. 48 O zaman birçok kişi onu azarlayıp susmasını söyledi, ama o daha da yüksek sesle “Davut oğlu, bana merhamet et!” diye bağırdı. 49 Bunun üzerine İsa durdu ve “Onu buraya çağırın” dedi. Onlar da kör adama “Hadi kalk, seni çağırıyor, korkma” dediler. 50 O da giysisini* üstünden atıp ayağa fırladı ve İsa’nın yanına gitti. 51 İsa ona “Senin için ne yapmamı istiyorsun?” diye sordu. Kör adam “Rabbuni,* ne olur gözlerim görsün” dedi. 52 İsa da ona “Evine git, imanın seni iyileştirdi” dedi.+ Adamın gözleri o anda görmeye başladı+ ve İsa’nın peşinden gitti.

11 Artık Yeruşalim’e yaklaşmışlardı. Beytfaci ve Beytanya’nın+ bulunduğu Zeytinlik Dağı’na gelince, İsa iki öğrencisini önden gönderip+ 2 onlara şöyle dedi: “Şu gördüğünüz köye gidin. Oraya girer girmez şimdiye dek kimsenin binmediği, bağlı bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp getirin. 3 Biri size ‘Ne yapıyorsunuz?’ diyecek olursa, ‘Efendimizin sıpaya ihtiyacı var, hemen geri gönderecek’ dersiniz.” 4 Onlar da gittiler; sıpayı ara sokakta, bir evin kapısının önünde bağlı buldular ve çözdüler.+ 5 Fakat orada duran bazı adamlar “Sıpayı neden çözüyorsunuz?” dediler. 6 Öğrenciler de İsa’nın dediklerini söylediler, o zaman adamlar onlara engel olmadı.

7 Sıpayı+ İsa’ya getirdiler ve üzerine kendi giysilerini koydular, İsa da sıpaya bindi.+ 8 Ayrıca birçok kişi giysilerini yola serdi, bazıları da yol kenarından yeşil dallar kesip getirdi.+ 9 İsa’nın önünden gidenler ve arkasından yürüyenler şöyle bağırıyordu: “Tanrı onu korusun!+ Yehova,* adıyla gelenin yanındadır!+ 10 Babamız Davut’un yaklaşan krallığı kutlu olsun!+ En yücelerde olan, yalvarırız onu koru!” 11 İsa Yeruşalim’e girdi ve mabede gitti. Mabette her yeri gözden geçirdi. Fakat saat geç olduğundan Onikilerle birlikte Beytanya’ya gitti.+

12 Ertesi gün, Beytanya’dan ayrılırlarken İsa acıktı.+ 13 Biraz ileride yapraklı bir incir ağacı gözüne çarptı ve üzerinde meyve var mı diye bakmaya gitti. Fakat ağacın yanına geldiğinde yapraktan başka bir şey bulamadı; aslında incir mevsimi değildi. 14 Bunun üzerine ağaca “Bir daha kimse senden meyve yemesin” dedi+ ve öğrencileri bunu duydu.

15 Sonra Yeruşalim’e geldiler ve İsa mabede girdi. Satıcıları ve alışveriş yapanları oradan atmaya başladı. Para değişimi yapanların* tezgâhlarını ve güvercin satanların taburelerini devirdi.+ 16 Kimsenin mabedin içinden bir şey taşıyarak geçmesine izin vermiyordu. 17 İnsanlara Tanrı’nın sözünü öğretiyor ve şöyle diyordu: “‘Benim evime tüm milletler için dua evi denecek’ diye yazmaz mı?+ Siz ise onu soyguncu yuvasına çevirdiniz.”+ 18 Yüksek kâhinlerle yazıcılar bunu duydular ve onu öldürmenin yolunu aramaya başladılar.+ Ondan korkuyorlardı, çünkü bütün halk onun öğretme tarzına hayrandı.+

19 Akşam olunca İsa ve öğrencileri şehirden çıktılar. 20 Ertesi sabah erkenden incir ağacının yanından geçerlerken, ağacın kökünden kurumuş olduğunu gördüler.+ 21 Petrus İsa’nın sözlerini hatırlayıp “Öğretmen bak, lanetlediğin incir ağacı kurumuş” dedi.+ 22 İsa da şunları söyledi: “Tanrı’ya imanınız olsun. 23 Emin olun, kim bu dağa ‘Buradan kalk denize atla’ der ve yüreğinde kuşku duymadan dediğinin olacağına iman ederse, bu olacaktır.+ 24 Bu yüzden size diyorum ki, dua ederken dilediğiniz her şeyi alacağınıza iman edin,* alacaksınız.+ 25 Dua ettiğiniz* zaman, birine kızgınsanız onu bağışlayın ki göklerdeki Babanız da sizin suçlarınızı bağışlasın.”+ 26* ——

27 Yine Yeruşalim’e geldiler. İsa mabetteyken yüksek kâhinler, yazıcılar ve ihtiyarlar yanına gelip 28 şöyle sordular: “Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun? Bu yetkiyi sana kim verdi?”+ 29 İsa şöyle karşılık verdi: “Ben de size bir soru soracağım. Siz bana cevap verin, ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söyleyeyim. 30 Yahya+ vaftiz etme yetkisini gökten mi aldı, yoksa insanlardan mı? Söyleyin.”+ 31 Aralarında konuşmaya başladılar: “Eğer ‘Gökten’ dersek, ‘Öyleyse ona neden inanmadınız?’ diyecek. 32 Fakat ‘İnsanlardan’ demeyi de göze alamayız.” Onlar halktan korkuyordu, çünkü herkes Yahya’yı gerçek bir peygamber olarak görüyordu.+ 33 Bu yüzden İsa’ya “Bilmiyoruz” dediler. İsa da onlara “Ben de size bunları hangi yetkiyle yaptığımı söylemiyorum” dedi.

12 Sonra onlara örnekler verdi. Şöyle dedi: “Bir adam üzüm bağı kurdu,+ etrafını çitle çevirdi, bir çukur kazıp üzüm teknesi* yaptı ve oraya bir gözcü kulesi dikti.+ Sonra bağı bağcılara kiraya verip kendisi başka bir ülkeye gitti.+ 2 Üzüm toplama zamanı gelince, bağın ürününden kendi payını almak için bağcılara bir hizmetkârını gönderdi. 3 Fakat bağcılar hizmetkârı tutup dövdüler ve eli boş gönderdiler. 4 Adam bir hizmetkârını daha gönderdi, onu da başından yaraladılar ve aşağıladılar.+ 5 Bunun üzerine birini daha gönderdi, onu ise öldürdüler. Sonra adam başka birçok hizmetkâr gönderdi. Bağcılar onlardan kimini dövdü, kimini de öldürdü. 6 Adam son olarak çok sevdiği oğlunu gönderdi,+ ‘Oğlumu sayarlar’ diye düşündü. 7 Fakat bağcılar aralarında konuşup ‘Bu mirasçı!+ Gelin onu öldürelim, mirası bizim olsun!’ dediler. 8 Böylece onu öldürdüler ve bağdan dışarı attılar.+ 9 Bu durumda bağın sahibi ne yapacak? Gelip bu bağcıları öldürecek ve bağı başkalarına verecek.+ 10 Siz hiç şu ayeti okumadınız mı? ‘Yapı ustalarının reddettiği taş, baş köşe taşı* oldu.+ 11 Bu Yehova’dandır* ve bizim gözümüzde harikadır.’”+

12 Bunun üzerine onlar İsa’yı yakalamak* istediler, çünkü bu örneği kendilerini düşünerek anlattığını anlamışlardı. Ancak halktan korkuyorlardı, bu yüzden onu bırakıp gittiler.+

13 Sonra ona bazı Ferisileri ve Herodes yanlılarını gönderdiler, amaçları İsa’yı kendi sözleriyle tuzağa düşürmekti.+ 14 Onlar gelip şöyle dedi: “Öğretmen, biliriz sen doğru sözlü birisin ve kimseye yaranmaya çalışmazsın, çünkü insanların dış görünüşüne bakmazsın. Tanrı hakkında doğruyu öğretirsin. Öyleyse bize söyle, Sezar’a vergi* ödemek doğru mu, değil mi? 15 Ödeyelim mi, yoksa ödemeyelim mi?” İsa onların ikiyüzlülüğünü fark edip şöyle dedi: “Beni neden deniyorsunuz? Bir dinar* getirin de bakalım.” 16 Getirdiler. Onlara “Bu resim ve isim kime ait?” diye sordu. “Sezar’a” dediler. 17 O zaman İsa şöyle dedi: “Sezar’a ait olanı Sezar’a,+ fakat Tanrı’ya ait olanı Tanrı’ya ödeyin.”+ İsa’nın bu cevabına hayran kaldılar.

18 Bu kez de dirilmeye inanmayan Sadukiler*+ İsa’ya gelip şunu sordular:+ 19 “Öğretmen, Musa’nın yazdığına göre, bir adam çocuğu olmadan ölürse, erkek kardeşi onun soyunu sürdürmek için karısıyla evlenmelidir.+ 20 Şimdi, yedi erkek kardeş vardı. İlki bir kadınla evlendi, ancak çocuğu olmadan öldü. 21 Sonra kadınla ikincisi evlendi, ama o da çocuğu olmadan öldü ve üçüncüsüne de aynı şey oldu. 22 Yedisi de çocuk sahibi olmadan öldü. Hepsinden sonra kadın da öldü. 23 Dirildiklerinde kadın onlardan hangisinin karısı olacak? Çünkü yedisi de onu eş olarak almıştı.” 24 İsa onlara şu cevabı verdi: “Siz ne Kutsal Yazıları ne de Tanrı’nın gücünü biliyorsunuz. Bu yüzden de yanlış düşünüyorsunuz.+ 25 Diriltilen erkekler de kadınlar da evlenmezler. Onlar gökteki melekler gibidirler.+ 26 Ölülerin dirilmesine* gelince, Musa’nın kitabından yanan çalıyla ilgili kaydı okumadınız mı? Tanrı Musa’ya ‘Ben İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısıyım’ demişti.+ 27 O ölülerin değil yaşayanların Tanrısıdır.+ Siz çok yanlış düşünüyorsunuz.”

28 Oraya gelip konuşulanları dinleyen bir yazıcı, İsa’nın çok güzel cevap verdiğini görünce ona şunu sordu: “Tüm emirler içinde en başta geleni hangisidir?”+ 29 İsa şöyle cevap verdi: “En başta gelen emir şudur: ‘Dinle ey İsrail, Tanrımız Yehova tek Yehova’dır. 30 Tanrınız Yehova’yı bütün yüreğinizle, bütün benliğinizle,* bütün zihninizle ve bütün gücünüzle seveceksiniz.’+ 31 İkincisi şudur: ‘Komşunuzu kendiniz gibi seveceksiniz.’+ Bunlardan daha büyük emir yoktur.” 32 Yazıcı da şöyle dedi: “Öğretmen, doğru söylüyorsun, ‘O tektir, O’ndan başkası yoktur.’+ 33 İnsanın Tanrı’yı bütün yüreğiyle, bütün zihniyle,* bütün gücüyle sevmesi ve komşusunu kendisi gibi sevmesi bütün yakılan sunulardan* ve kurbanlardan çok daha değerlidir.”+ 34 İsa adamın akıllıca cevap verdiğini gördü ve “Tanrı’nın Krallığı’ndan uzak değilsin” dedi. Bundan sonra kimse ona soru sormaya cesaret edemedi.+

35 İsa mabette Tanrı’nın sözünü öğretmeye devam ederken şöyle sordu: “Neden yazıcılar ‘Mesih Davut’un oğludur’ diyor?+ 36 Bizzat Davut kutsal ruhun etkisiyle+ şöyle söylemişti: ‘Yehova Efendime dedi ki, “Sağımda otur, Ben düşmanlarını ayaklarının altına serinceye kadar bekle.”’+ 37 Davut kendisi ona ‘Efendim’ diyorsa, Mesih nasıl Davut’un oğlu olabilir?”+

Büyük bir kalabalık onu zevkle dinliyordu. 38 İsa sözlerine şöyle devam etti: “Yazıcılara karşı dikkatli olun. Onlar uzun kaftanlar giyip etrafta dolaşmayı, çarşı meydanlarında selamlanmayı severler+ 39 ve havralarda ön* sıralara, akşam yemeklerinde de başköşelere oturmayı isterler.+ 40 Dul kadınların mallarına el koyarlar* ve gösteriş için uzun uzun dua ederler. Böyleleri daha ağır bir hüküm giyecek.”

41 İsa hazine* kaplarını+ görecek şekilde oturdu ve kaplara para atanları izlemeye başladı. Birçok zengin insan bol bol para atıyordu.+ 42 O sırada yoksul bir dul kadın geldi ve iki kuruş* attı.+ 43 Bunun üzerine İsa öğrencilerini yanına çağırdı ve şöyle dedi: “Emin olun, bu yoksul dul kadın hazine kaplarına para atan diğer herkesten daha çok attı.+ 44 Çünkü hepsi ellerindeki fazlalıklardan verdi, o ise yoksul haliyle tüm ekmek parasını, varını yoğunu verdi.”+

13 İsa mabetten çıkarken bir öğrencisi ona “Öğretmen, şu taşların, şu binaların güzelliğine bak!” dedi.+ 2 Ancak İsa şöyle karşılık verdi: “Gördüğün bu büyük binaların hepsi yerle bir olacak. Burada taş üstünde taş kalmayacak.”+

3 İsa Zeytinlik Dağı’nın mabedi gören bir yerinde otururken Petrus, Yakup, Yuhanna ve Andreas yanına gelip şunu sordular: 4 “Bize söyler misin, bu olaylar ne zaman olacak? Bütün bunların sona ereceği zamanın işareti ne olacak?”+ 5 Bunun üzerine İsa şunları söyledi: “Dikkatli olun da kimse sizi aldatmasın.+ 6 Birçok kişi benim adımla gelip ‘Ben oyum’ diyerek birçoklarını saptıracak. 7 Ayrıca savaş sesleri ve savaş haberleri duyduğunuzda korkmayın, bunların olması gerekir. Ancak henüz son gelmiş demek değildir.+

8 Millet milletle, krallık krallıkla savaşacak,+ birçok yerde depremler olacak, ayrıca yiyecek sıkıntısı yaşanacak.+ Bunlar sancıların* başlangıcıdır.+

9 Size gelince, kendinize dikkat edin. İnsanlar sizi mahkemelere verecek+ ve havralarda dövecekler.+ Benim uğruma valilerin ve kralların karşısına çıkarılacaksınız. Böylece onların önünde şahitlik edebileceksiniz.+ 10 Ayrıca, önce iyi haberin tüm milletlere duyurulması gerekir.+ 11 Sizi yetkililere teslim etmeye götürürlerken, ne söyleyeceğiniz konusunda kaygı duymayın. O sırada ne söylemeniz gerektiğini kutsal ruh aklınıza getirecek; konuşan siz değil kutsal ruh olacak.+ 12 Dahası kardeş kardeşi, baba çocuğunu öldürülsün diye ele verecek. Çocuklar anne babalarına başkaldıracak ve onları öldürtecek.+ 13 Benim ismimden ötürü bütün insanlar sizden nefret edecek.+ Fakat kim sona kadar dayanırsa+ kurtulacak.+

14 Bununla birlikte yıkım getiren iğrenç şeyin,+ bulunmaması gereken yerde durduğunu gördüğünüz zaman (okuyan bunu anlasın), Yahudiye’de olanlar dağlara kaçmaya başlasınlar.+ 15 Damda olan aşağı inmesin ya da herhangi bir şey almak için evine girmesin. 16 Tarlada olan da giysisini* almak için geri dönmesin. 17 O günlerde hamile olan ya da bebek emziren kadınların vay haline!+ 18 Bunlar kışın olmasın diye dua edin. 19 Çünkü o günlerde öyle bir sıkıntı olacak ki,+ Tanrı’nın yarattığı dünyanın başlangıcından beri böylesi görülmedi ve bir daha da görülmeyecek.+ 20 Aslında Yehova* o günleri kısaltmasaydı hiç kimse kurtulamazdı. Fakat seçtiği kişiler için o günleri kısalttı.+

21 O zaman da biri size ‘Bakın Mesih burada!’ ya da ‘Bakın şurada!’ derse inanmayın.+ 22 Çünkü sahte mesihler ve sahte peygamberler ortaya çıkacak,+ mucizeler ve olağanüstü işler yaparak seçilmişleri saptırmaya çalışacaklar. 23 Bu nedenle dikkatli olun.+ Bakın size her şeyi önceden söylüyorum.

24 Fakat o günlerde, o sıkıntıdan sonra güneş kararacak, ay ışığını vermeyecek,+ 25 yıldızlar gökten düşecek ve göklerdeki güçler sarsılacak. 26 O zaman İnsanoğlu’nun+ bulutlar içinde büyük bir güç ve görkemle geldiğini görecekler.+ 27 Sonra İnsanoğlu meleklerini gönderecek ve seçilmiş kişileri göğün bir ucundan yerin bir ucuna kadar, dünyanın dört tarafından toplayacak.+

28 İncir ağacından ders çıkarın: Körpe dallar yeşerip filizlenince yaz mevsiminin yakın olduğunu anlarsınız.+ 29 Aynı şekilde, bunların gerçekleştiğini gördüğünüzde anlayın ki İnsanoğlu yakındadır, kapıdadır.+ 30 Şuna emin olun, bütün bunlar oluncaya dek bu nesil asla geçip gitmeyecek.+ 31 Gök ve yer kaybolup gidecek,+ fakat benim sözlerim asla kaybolup gitmeyecek.+

32 O gün ve saat konusunda kimse bir şey bilmez; ne gökteki melekler, ne de Oğul, yalnızca Baba bilir.+ 33 Gözünüzü dört açın ve uyanık kalın,+ çünkü belirlenmiş zamanı bilmiyorsunuz.+ 34 Bu durum şuna benzer: Başka ülkeye giden bir adam evden ayrılırken her bir hizmetkârına iş ve yetki verir,+ kapı görevlisine de uyanık kalmasını söyler.+ 35 Öyleyse siz de uyanık kalın, çünkü evin efendisinin ne zaman geleceğini bilmiyorsunuz.+ Akşam mı, gece yarısı mı, horoz öttüğü zaman mı, yoksa sabaha karşı mı?+ 36 Dikkat edin de, ansızın geldiğinde sizi uyurken bulmasın.+ 37 Sadece size değil, herkese diyorum: Uyanık kalın!”+

14 İki gün sonra+ Fısıh+ ve Mayasız Ekmek Bayramı’ydı.*+ Yüksek kâhinler ve yazıcılar İsa’yı tuzağa düşürerek yakalamanın* ve öldürmenin yolunu arıyorlardı.+ 2 Fakat “Bayramda olmasın, yoksa halk arasında bir kargaşa çıkabilir” diyorlardı.

3 İsa Beytanya’da, cüzamlı Simun’un evinde sofradayken bir kadın geldi. Elindeki kaymaktaşından kabın içinde saf hintsümbülü yağı* vardı. Bu yağ güzel kokuluydu ve çok pahalıydı. Kadın kabı kırıp açtı ve yağı İsa’nın başına dökmeye başladı.+ 4 Bazıları buna kızıp birbirlerine şöyle dediler: “Bu güzel kokulu yağ niye israf ediliyor? 5 Üç yüz dinardan* fazlaya satıp parasını yoksullara verebilirdik!” Bu yüzden kadına çok öfkelendiler.* 6 Ama İsa onlara şöyle dedi: “Kadını rahat bırakın. Onu neden üzüyorsunuz? Benim için güzel bir şey yaptı.+ 7 Yoksullar her zaman yanınızda,+ ne zaman isterseniz onlara iyilik yapabilirsiniz, fakat ben her zaman yanınızda olmayacağım.+ 8 O elinden gelenin en iyisini yaptı. Bedenimi gömülmeye hazırlamak için bu güzel kokulu yağı üzerime önceden döktü.+ 9 Emin olun, dünyada iyi haberin duyurulduğu her yerde,+ bu kadının yaptığı da onu anmak için anlatılacak.”+

10 Onikilerden biri olan Yahuda İskariyot yüksek kâhinlere gitti ve İsa’yı yakalamalarına yardım etmek istediğini söyledi.+ 11 Kâhinler bunu duyunca çok sevindi ve ona gümüş para teklif ettiler.+ Bunun üzerine Yahuda, İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

12 Mayasız Ekmek Bayramı’nın+ birinci günüydü ve o gün Fısıh kurbanı kesilirdi.+ Bu nedenle öğrencileri İsa’ya “Fısıh yemeği için nerede hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.+ 13 O da öğrencilerinden ikisini şöyle diyerek gönderdi: “Şehre gidin, sizi su testisi taşıyan bir adam karşılayacak. Onu takip edin.+ 14 Hangi eve girerse, o evin sahibine şöyle deyin: ‘Bizi Öğretmen gönderdi. “Öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyebileceğim misafir odası nerede?” diye soruyor.’ 15 Size üst katta, hazır durumda ve döşenmiş büyük bir oda gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın.” 16 Öğrenciler de şehre gitti ve her şey İsa’nın dediği gibi oldu. Böylece Fısıh için gerekli şeyleri hazırladılar.

17 Akşam olunca İsa Onikilerle oraya geldi.+ 18 Sofrada oturmuş yemek yerlerken İsa şöyle dedi: “Şunu bilin ki içinizden biri bana ihanet edecek, şu anda benimle birlikte yemek yiyenlerden biri.”+ 19 Bunun üzerine çok üzüldüler ve her biri “Benden söz etmiyorsun, değil mi?” diye sormaya başladı. 20 İsa onlara şöyle dedi: “Onikilerden, ekmeğini benimle birlikte tabağa batıran kişi bunu yapacak.+ 21 Gerçi yazıldığı gibi, İnsanoğlu zaten aranızdan ayrılacak, ancak onu ele veren adamın vay haline!+ O adam doğmamış olsaydı kendisi için daha iyi olurdu.”+

22 Yemeğe devam ederlerken İsa bir ekmek aldı, dua etti, ekmeği bölüp onlara verdi ve “Alın, bu benim bedenimi temsil eder” dedi.+ 23 Ayrıca bir kâse aldı ve şükrettikten sonra onlara verdi, hepsi ondan içtiler.+ 24 İsa şöyle dedi: “Bu, birçok insan uğrunda dökülecek olan kanımı,+ ‘ahit* kanını’ temsil eder.+ 25 Bilin ki, Tanrı’nın Krallığı’nda yenisini içeceğim güne kadar, asmanın bu ürününden bir daha içmeyeceğim.” 26 Sonra ilahiler* söylediler ve Zeytinlik Dağı’na gittiler.+

27 İsa onlara şöyle dedi: “Hepiniz sendeleyeceksiniz, çünkü ‘Çobanı vuracağım+ ve koyunlar etrafa dağılacak’ diye yazılmıştır.+ 28 Fakat ben diriltildikten sonra, sizin önünüzden Celile’ye gideceğim.”+ 29 Petrus ona “Hepsi sendelese de ben sendelemem” dedi.+ 30 İsa da ona şöyle dedi: “Gerçek şu ki bugün, hatta bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni tanıdığını üç kere inkâr edeceksin.”+ 31 O ise ısrarla, “Seninle ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem” dedi. Diğerleri de aynı şeyi söylemeye başladılar.+

32 Sonra Getsemani denilen yere geldiler. İsa öğrencilerine “Ben dua ederken siz burada oturun” dedi.+ 33 Sonra Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına alıp+ biraz öteye gitti. İçini büyük bir keder ve sıkıntı kapladı. 34 Onlara “Ölesiye bir keder içindeyim.+ Siz burada durun ve uyanık kalın” dedi.+ 35 Biraz uzaklaşıp yere kapandı ve mümkünse bu sınavı* yaşamamak için dua etmeye başladı. 36 Şöyle diyordu: “Abba,* Baba,+ Senin için her şey mümkündür; bu kâseyi* benden al. Yine de benim istediğim değil Senin istediğin olsun.”+ 37 Sonra geri döndü ve onları uyurken buldu. Petrus’a şöyle dedi: “Simun, uyuyor musun? Bir saat olsun uyanık kalacak gücün yok muydu?+ 38 Hep uyanık kalın ve dua edin ki tuzağa düşüp günah işlemeyin.+ Elbette ruh istekli, fakat beden zayıf.”+ 39 Sonra tekrar gitti ve aynı sözlerle dua etti.+ 40 Dönünce onları yine uyurken buldu, çünkü gözlerini açık tutamamışlardı. Ona ne cevap vereceklerini bilemediler. 41 Üçüncü kez yanlarına döndüğünde onlara şöyle dedi: “Böyle bir zamanda uyuyup dinleniyor musunuz? Yeter! Bakın, İnsanoğlu’nun günahkârların eline teslim edilme zamanı geldi.+ 42 Hadi kalkın gidelim. İşte, beni ele veren geliyor.”+

43 Tam o sırada, İsa henüz konuşurken, Onikilerden biri olan Yahuda geldi. Yanında yüksek kâhinlerin, yazıcıların ve ihtiyarların gönderdiği, ellerinde kılıçlar ve sopalar bulunan bir kalabalık vardı.+ 44 İsa’yı ele veren Yahuda, bir işaret vereceğini söyleyerek onlarla anlaşmış ve şöyle demişti: “Kimi öpersem İsa odur. Onu tutuklayın; götürürken gözünüz üstünde olsun.” 45 Ve doğruca gelip İsa’ya yaklaştı, “Öğretmen!” diyerek onu sıcak bir şekilde öptü. 46 Bunun üzerine İsa’yı yakalayıp tutukladılar. 47 Bu sırada oradakilerden biri kılıcını çekti ve Başkâhin’in* hizmetkârının kulağını kesti.+ 48 İsa onlara şöyle söyledi: “Beni tutuklamaya bir hırsızı yakalar gibi kılıçlarla ve sopalarla mı geldiniz?+ 49 Her gün mabette Tanrı’nın sözünü öğretirken sizin yanınızdaydım,+ fakat beni tutuklamadınız. Ancak bunlar, Kutsal Yazılarda söylenenler yerine gelsin diye oldu.”+

50 Bu sırada bütün öğrencileri İsa’yı bırakıp kaçtı.+ 51 Fakat bir genç onu biraz geriden takip etmeye başladı; üzerinde sadece has ketenden bir giysi vardı. Bu genci yakalamaya çalıştılar, 52 fakat o, giysisini bırakıp yarı çıplak kaçtı.

53 İsa’yı Başkâhin’e götürdüler; tüm yüksek kâhinler,+ ihtiyarlar ve yazıcılar orada toplanmıştı.+ 54 Petrus onu uzaktan izleyerek Başkâhin’in avlusuna kadar geldi. Orada evin hizmetçileriyle birlikte oturup ateşin önünde ısınmaya başladı.+ 55 Bu sırada yüksek kâhinler ve bütün Sanhedrin* İsa’yı öldürmek için, onun aleyhinde konuşacak şahitler arıyor ama bulamıyorlardı.+ 56 Aslında yalan şahitlikte bulunan birçok kişi vardı,+ ancak ifadeleri birbirini tutmuyordu. 57 Bazıları da İsa’ya karşı yalan şahitlikte bulunmak için çıkıp şöyle dediler: 58 “‘İnsan eliyle yapılmış bu mabedi yıkacağım, üç gün içinde elle yapılmamış başka bir mabet yapacağım’ dediğini duyduk.”+ 59 Ancak bu konudaki tanıklıkları da birbirini tutmadı.

60 Sonra Başkâhin herkesin ortasında ayağa kalkıp İsa’ya şöyle sordu: “Cevap vermeyecek misin? Aleyhinde söylenen bu sözler hakkında ne diyorsun?”+ 61 Fakat İsa sessizliğini korudu, hiç cevap vermedi.+ Başkâhin bu sefer şöyle sordu: “Sen kutsal Tanrı’nın Oğlu Mesih misin?” 62 O zaman İsa şunu dedi: “Evet benim. Siz İnsanoğlu’nun,+ kudretli Tanrı’nın sağında oturduğunu+ ve göklerin bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.”+ 63 Bunun üzerine Başkâhin üzerindeki giysiyi yırtarak şöyle dedi: “Artık tanıklara ne gerek var?+ 64 İşte duydunuz, Tanrı’ya resmen küfretti!* Kararınız ne?” Hepsi İsa’nın ölümü hak ettiğine karar verdi.+ 65 Bazıları İsa’ya tükürmeye+ ve yüzünü örtüp onu yumruklamaya başladı. “Peygambersen söyle bakalım sana kim vurdu?” diyorlardı. Sonra mahkeme görevlileri onu tokatladı ve alıp götürdü.+

66 O sırada Petrus aşağıda avludaydı, Başkâhin’in hizmetçilerinden bir kız geldi.+ 67 Petrus’u ısınırken görünce, gözlerini ona dikip “Sen de İsa denen şu adamla, şu Nasıralıyla birlikteydin” dedi. 68 Fakat Petrus bunu inkâr ederek “Onu tanımıyorum, senin ne dediğini de anlamadım” dedi ve avlunun girişine doğru gitti. 69 Hizmetçi kız Petrus’u orada görüp yine etraftakilere “Bu da onlardan” demeye başladı. 70 Petrus tekrar inkâr etti. Biraz sonra oradakiler yine Petrus’a “Sen kesinlikle onlardansın, çünkü Celilelisin” dediler. 71 O ise kendine lanet okuyup yemin etmeye başladı, “Söz ettiğiniz adamı tanımıyorum!” diyordu. 72 Tam o sırada horoz ikinci kez öttü.+ Petrus İsa’nın “Horoz iki kez ötmeden önce sen beni üç kere inkâr edeceksin”+ dediğini hatırladı. O zaman kahroldu ve ağlamaya başladı.

15 Gün doğar doğmaz yüksek kâhinler, ihtiyarlar ve yazıcılar, yani tüm Sanhedrin durumu görüştü. Sonra İsa’yı bağladılar ve götürüp Pilatus’a teslim ettiler.+ 2 Pilatus ona “Sen Yahudilerin kralı mısın?”+ diye sordu. İsa “Evet, söylediğin gibi” diye cevap verdi.+ 3 Fakat yüksek kâhinler ona karşı birçok suçlamada bulundular. 4 O zaman Pilatus İsa’ya tekrar soru sormaya başladı, şöyle dedi: “Diyecek bir sözün yok mu?+ Baksana, seni ne çok şeyle suçluyorlar.”+ 5 Fakat İsa bir daha cevap vermedi ve Pilatus buna çok şaşırdı.+

6 Pilatus her bayram halkın istediği bir mahkûmu serbest bırakırdı.+ 7 O günlerde, ayaklanma çıkarıp adam öldüren bir grup isyancı hapisteydi, onlardan biri de Barabbas isimli adamdı. 8 Halktan bir kalabalık Pilatus’un önüne geldi ve ondan her zaman yaptığı gibi dileklerini yerine getirmesini istediler. 9 Bunun üzerine Pilatus onlara “Sizin için Yahudilerin kralını serbest bırakmamı ister misiniz?” dedi.+ 10 Aslında Pilatus yüksek kâhinlerin İsa’yı kıskandığı için ona teslim ettiğinin farkındaydı.+ 11 Ancak yüksek kâhinler, İsa yerine Barabbas serbest bırakılsın diye halkı kışkırttılar.+ 12 Buna karşılık Pilatus onlara “Peki Yahudilerin kralı dediğiniz adamı ne yapayım?” diye sordu.+ 13 Bir kez daha “Direğe* gerilsin!” diye bağırdılar.+ 14 Pilatus ise “Neden? O ne kötülük etti?” diye sordu. Fakat onlar daha da çok bağırarak “Direğe gerilsin!” dediler.+ 15 Bunun üzerine Pilatus, halkı memnun etmek için Barabbas’ı serbest bıraktı. İsa’yı ise kırbaçlattı+ ve direk üzerinde idam edilmesi için askerlere teslim etti.+

16 Askerler de onu vali konağının avlusuna götürdüler ve tüm birliği topladılar.+ 17 İsa’ya erguvani* bir giysi giydirdiler ve dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. 18 Ona “Selam sana ey Yahudilerin kralı!” demeye başladılar.+ 19 Başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyorlardı, ayrıca önünde diz çöküyor ve eğiliyorlardı. 20 İsa’yla alay ettikten sonra, erguvani giysiyi üzerinden çıkarıp tekrar kendi giysilerini giydirdiler ve direğe çivilemek için onu götürdüler.+ 21 Askerler yolda, şehre gelen bir adama rastladılar ve İsa’nın işkence direğini ona taşıttılar.+ (Kireneli olan Simun isimli bu adam İskender ve Rufus’un babasıydı.)

22 İsa’yı Golgota denilen yere götürdüler, bu sözcük “kafatası” anlamına gelir.+ 23 Orada ona mür* katılmış şarap vermeye çalıştılar,+ fakat almadı. 24 Onu direğe çivilediler ve giysilerini paylaştılar, her birinin ne alacağına kurayla karar verdiler.+ 25 Sabah saat dokuzdu,* İsa’yı direğe çivilediler. 26 Neyle suçlandığını göstermek için de şu yazıyı astılar: “Yahudilerin Kralı.”+ 27 Onun yanında direğe asılan iki soyguncu vardı; biri sağında, diğeri solundaydı.+ 28* —— 29 Oradan geçenler başlarını sallayıp İsa’ya hakaret ediyor+ ve şöyle diyorlardı: “Hani sen mabedi yıkar, üç günde yeniden yapardın!+ 30 Hadi direkten in de kendini kurtar!” 31 Yüksek kâhinler ve yazıcılar da onunla alay ederek aralarında şöyle konuşuyorlardı: “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor!+ 32 Madem o Mesih, İsrail’in kralı, o zaman işkence direğinden insin, biz de görüp inanalım.”+ İsa’nın yanında direğe gerilmiş olanlar bile onu aşağılıyordu.+

33 Öğlen on iki* olunca tüm memleket üzerine bir karanlık çöktü ve öğleden sonra üçe* kadar sürdü.+ 34 Saat üçte İsa yüksek sesle “Eli, Eli, lama sabaktani?” diye haykırdı. Bu söz “Tanrım, Tanrım, beni neden bıraktın?” anlamına gelir.+ 35 Orada duranlardan bazıları bunu duyunca “Bakın, İlya’ya* sesleniyor” demeye başladı. 36 Sonra biri koşup ekşi şaraba sünger batırdı, süngeri kamışa takıp içmesi için İsa’ya uzattı+ ve “Bırakın bakalım, İlya onu indirmeye gelecek mi?” dedi. 37 Fakat İsa yüksek sesle haykırıp son nefesini verdi.+ 38 O zaman kutsal mekânın perdesi+ boydan boya yırtılıp ikiye ayrıldı.+ 39 İsa’nın yakınında duran yüzbaşı, o son nefesini verirken yaşananları görünce “Bu adam kesinlikle Tanrı’nın Oğluydu” dedi.+

40 Olanları uzaktan izleyen kadınlar da vardı. Onların arasında Mecdelli Meryem, Küçük Yakup’la Yoses’in annesi Meryem ve Salome de bulunuyordu.+ 41 Bu kadınlar İsa Celile’deyken onun yanındaydı ve ona hizmet etmişlerdi.+ Ayrıca İsa’yla Yeruşalim’e gelmiş başka birçok kadın da oradaydı.

42 Artık akşam oluyordu. O gün Hazırlık Günü,* yani Sebt’in arifesi olduğu için 43 Kurulun* saygın bir üyesi olan Arimatealı Yusuf cesaretini toplayıp Pilatus’un huzuruna çıktı ve İsa’nın bedenini istedi. Bu adam Tanrı’nın Krallığı’nı bekleyen biriydi.+ 44 Fakat Pilatus İsa’nın ölüp ölmediğini merak etti ve yüzbaşıyı çağırıp sordu. 45 Yüzbaşı, İsa’nın öldüğünü doğruladı. Bunun üzerine Pilatus onun bedenini alması için Yusuf’a izin verdi. 46 O da has ketenden bez satın aldı ve İsa’yı direkten indirdi. Sonra onu keten beze sarıp kayaya oyulmuş bir mezara koydu.+ Mezarın girişine de büyük bir taş yuvarladı.+ 47 Fakat Mecdelli Meryem ve Yoses’in annesi Meryem onun mezarına bakmaya devam ettiler.+

16 Sebt günü bitince+ Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem+ ve Salome, İsa’nın bedeni için hoş kokulu otlar satın aldılar.+ 2 Haftanın ilk günü çok erken bir saatte, gün doğarken mezara geldiler.+ 3 Aralarında şöyle konuşuyorlardı: “Mezarın girişini kapatan taşı bizim için kim yuvarlayacak?” 4 Fakat başlarını kaldırıp bakınca gördüler ki, o koskoca taş yerinden yuvarlanmıştı.+ 5 Mezarın içine girdiklerinde, sağ tarafta beyaz giysili genç bir adamın oturduğunu gördüler ve çok şaşırdılar. 6 Adam onlara şöyle dedi: “Şaşırmayın.+ Biliyorum, siz direğe gerilmiş olan Nasıralı İsa’yı arıyorsunuz. O diriltildi,+ burada değil. Bakın, onu yatırdıkları yer şurası.+ 7 Şimdi gidip öğrencilerine ve Petrus’a şöyle deyin: ‘O sizin önünüzden Celile’ye gidiyor.+ Size söylediği gibi onu orada göreceksiniz.’”+ 8 Kadınlar mezardan dışarı çıkıp kaçtılar; tir tir titriyorlardı, çok şaşkınlardı. Kimseye bir şey anlatmadılar, çünkü korkmuşlardı.*+

Sözlük kısmındaki “Tanrı’nın Oğlu” maddesine bakın.

Ek A5’e bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “suya daldırılıyorlardı.”

Sözlük kısmındaki “kutsal ruh” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “Tanrı’nın Krallığı” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “farklı bir öğreti!”

Sözlük kısmına bakın.

Alternatif çeviri: “kim olduğunu.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “iyileştirebilirsin.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “küfür” maddesine bakın.

Alternatif çeviri: “onların ne düşündüğünü.”

Sözlük kısmına bakın.

Matta’nın diğer adı.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “huzur ekmeklerinden.” Sözlük kısmındaki “huzur ekmeği” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “yüksek kâhin” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “kurumuş.”

Sözlük kısmındaki “Herodes yanlıları” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “Beelzebub.” Sözlük kısmındaki “Beelzebub” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

İçinde yağ ve fitil bulunan aydınlatma aracı.

Ya da “şamdana.”

Orijinal dilde: “Lejyon.”

Ek A5’e bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “ellerini koymak” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “Yoses.”

Orijinal dilde: “bakır.”

Orijinal dilde: “İki.”

Orijinal dilde: “onlara şahitlik olması için.”

Herodes Antipas. Sözlük kısmındaki “Herodes” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Ek B14’e bakın.

Orijinal dilde: “gecenin dördüncü nöbetinde.” Yani, sabaha karşı yaklaşık üç ile gün doğumu arası.

Ya da “Bu bir hayal!”

Burada Yahudilerin arınma geleneği kastediliyor.

Ya da “Annesi ya da babası hakkında hakaret içeren sözler söyleyen.”

Ek A3’e bakın.

Sözlük kısmındaki “cinsel ahlaksızlık” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “utanmazca davranışlar” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “Arkama geç.”

Sözlük kısmındaki “işkence direği” maddesine bakın.

“Tanrı’ya sadakatsiz”, orijinal dilde: “Zina yapan.”

Orijinal dilde: “Rabbi.”

Ya da “bir eşeğin çevirdiği kadar büyük.”

Orijinal dilde: “tökezletiyorsa.”

Sözlük kısmındaki “Hinnom Vadisi” maddesine bakın.

Ek A3’e bakın.

Ek A3’e bakın.

Orijinal dilde: “aynı boyundurukta birleştirdiğini.”

Alternatif çeviri: “birbirlerine.”

Ya da “gelecek ortamda.” Sözlük kısmındaki “ortam” maddesine bakın.

Orijinal dilde: “İhtişamında.”

Kutsal Kitap’ta “kâse” genelde Tanrı’nın isteğini simgeler.

İsa’nın vaftiz edilmesiyle başlayıp ölümüne ve diriltilmesine dek süren özverili hizmeti kastediliyor.

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “birçoklarının canına karşılık olarak.”

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “Davut oğlu” maddesine bakın.

Ya da “üst giysisini.”

Anlamı, “öğretmen.”

Ek A5’e bakın.

Ya da “Sarrafların.”

Ya da “zaten almış gibi iman edin.”

Orijinal dilde: “Ayağa kalkıp dua ettiğiniz.”

Ek A3’e bakın.

Sözlük kısmındaki “üzüm teknesi” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “köşe taşı” maddesine bakın.

Ek A5’e bakın.

Ya da “tutuklamak.”

Yani baş vergisi; imparatora kişi başı ödenen vergi.

Bir Roma parası. Ek B14’e bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Orijinal dilde: “kalkmasına.”

Orijinal dilde: “canınızla.”

Ya da “kavrama yetisiyle.”

Sözlük kısmındaki “yakılan sunu” maddesine bakın.

Ya da “en seçkin.”

Ya da “evlerini yutarlar.”

Ya da “bağış.”

Orijinal dilde: “iki lepton, yani bir quadrans.” Ek B14’e bakın.

Orijinal dilde: “doğum sancılarının.”

Ya da “üst giysisini.”

Ek A5’e bakın.

Sözlük kısmındaki “Fısıh” ve “Mayasız Ekmek Bayramı” maddelerine bakın.

Ya da “tutuklamanın.”

Sözlük kısmındaki “hintsümbülü yağı” maddesine bakın.

Ek B14’e bakın.

Ya da “kadını azarladılar.”

Sözlük kısmına bakın.

Ya da “mezmurlar.”

Orijinal dilde: “saati.”

Hem sıcaklık hem saygı yansıtan, “babacığım” anlamında İbranice ya da Aramice bir sözcük.

Kutsal Kitap’ta “kâse” genelde Tanrı’nın isteğini simgeler.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Sözlük kısmındaki “küfür” maddesine bakın.

Sözlük kısmına bakın.

Morun bir tonu. Bu renk krallık, zenginlik ve yücelikle ilişkilendirilirdi.

Uyuşturucu etkisi olan bir madde.

Orijinal dilde: “Üçüncü saatti.”

Ek A3’e bakın.

Orijinal dilde: “Altıncı saat.”

Orijinal dilde: “dokuzuncu saate.”

İbranice Eliyahu.

Sözlük kısmındaki “Hazırlık Günü” maddesine bakın.

Sözlük kısmındaki “Sanhedrin” maddesine bakın.

En eski güvenilir elyazmalarına göre Markos İncili 8. ayetteki sözlerle sona erer. Ek A3’e bakın.

    Türkçe Yayınlar (1974-2026)
    Oturumu Kapat
    Oturum Aç
    • Türkçe
    • Paylaş
    • Tercihler
    • Copyright © 2025 Watch Tower Bible and Tract Society of PA
    • Kullanım Şartları
    • Gizlilik İlkesi
    • Privacy Settings
    • JW.ORG
    • Oturum Aç
    Paylaş